Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Akif, Nursi, Nfk Hakkında..

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
aknczlfkr Çevrimdışı

aknczlfkr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Mehmed Akif ve Necip Fazıl Ehl-i Sünnet midir? Demiş kardeşimiz; acizane buna Nursi'yi de ekleyerek bildiğimizi buradan paylaşmak isteriz;

Cevap: Ehli Sünnet-i Hasse yani Selefi zaten değiller. Ehli Sünnet-i Amme sınıfına da tam değil ancak kısmen girmektedirler. Bunun sebebi şudur;

Mehmed Akif; Abduh, Reşid Rıza, Efgani vs gibi Mutezile tarzında kimselerle çok bir arada bulunup onlarla dirsek temasında bulunduğundan olsa gerek etkilenmiş, ve Mealci-Mutezile cihetinde kaymalar göstermiştir.. Her meselede fikrini açıklamış olduğunu sanmıyorum ve bilmiyorum, mesela Kader, Mehdi, Mesih, Vahid Haber vs meselelerde akidesi nedir tastamam bilmek mümkün olmasa gerek.. Ama Akif de Nursi de, Sahabe konusunda Sünnidir bu belli.. Ama bu iki zatın en büyük Mealci-Mutezili ve hatta Harici türü usulsüzlüğü, HALİFE aleyhinde yazılar şiirler yazmak ve konuşmak olduğu ortadadır.. Yani hiç bir gerçek Ehli Sünnet Müslüman, Halife aleyhinde insanları kışkırtıcı ve halifenin ve devletin itibarını zedeleyici söz ve hareketlerde bulunmaz! Hele de dahilde ve hariçten yedi düvelin bir olup Ümmete Halifeye ve Devlete düşmanlık ettiği bir dönemde!...

Ulul Emir aleyhinde gizlide bir kahve köşesinde iki müslümanın dedikodu yapması çekiştirmesi dahi haram iken, ulu orta ve medya gazete vs neşriyat vs ile ümmeti halifesine karşı kışkırtıcı şeyler söylemek ve yapmak daha da ahmakça ve haramdır!..

Akif'in de Nursi'nin de yapması gereken Halife Sultan Abdulhamid Rahimehullah'a köstek değil destek olup, Mareşal Yedisekiz Hasan Paşa veya Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa veya Erzurum kahramanı Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Alleme Ahmed Cevdet Paşa Rahimehumullah vs yaptıkları gibi Halifenin yanında ve emrinde yer almak idi..

Şişire şişire bitiremedikleri Said Nursi ve Mehmed Akif, maalesef Halife'nin ve Devlet'in kuyusunu kazmaya çalışan kafir ve münafıklar olan Tevfik Fikret, Ali Suavi, Teodor Herlz, M Kemal, Emmanuel Caroso, gibi bir hal içinde olmuş ve hayatlarının en gafilce hatasını yapmışlar, halife aleyhinde söz ve işlerde bulunmuş ve "istibdatçı" yani "diktatör" gibi bir modern solcu-batılı söylemi dillerine pelesenk edip Ehli Sünnet'i bırakın Müslüman olmanın dahi sınırlarını zorlayan nifak hudutlarında dolaşmış ve belki istemeden de olsa kafir ve münafıkların ve batının ekmeğine yağ sürenlerden olmuşlardır..

Önce 31 mart 1909 düzmece isyanı ve Selanik'ten gelen İttihatçı-Sabatay-Yahudi münafıklarının sözde bastırması ve darbesi ile Halife Sultan Abdulhamid hazretleri bitirilmiş; sonra da 1909-1919 arasında 10 sene içinde devlet resmen tasfiye edilip cephelerde askerimizi bile bile kırdırtmış ve tüm toprakları kaybetmişler; sonra da 1919-1924 arasında sahte kahramanlar üretilip İslam Devleti-Hilafeti tamamen ve resmen bitirilmiştir..

İşte bu ahvalde istemeden de olsa imzası tuzu biberi olanlardan ikisi de Nursi ve Akif'tir.. Ve Halife aleyhinde konuşmalarının bedeli imişçesine en büyük sıkıntıları çekenlerin içinde kendileri de yer almışlar dahası, bindikleri dalı kestiklerini, diktatör diye kızıp durdukları adamın devrilmesi bir yana devletin şeriatın komple yok edildiğini görerek bunun vicdani ızdırablarını yaşamışlardır.. Ba'de harabil Basra!...

Akif'in ızdırabı zannımca Nursi'ye nisbeten daha büyük olmuştur. Ve samimi pişmanlıkla elem duymuş, ve Hicret ettiği Mısır'da İmam Hasan el Benna Rahimehullah ile de görüşmüş ve ona destek vermiş ve himaye görmüştür.. Ali Ulvi Kurucu'nun alakalı hatıralarında bahsi geçer.. Ama ne yapsalar da bir daha bırakın giden koca devleti, onun en küçük bir şehir-site devleti şeklini bile inşa edememiştir ne Akif ne Nursi ne diğerleri..

Necip Fazıl Kısakürek ise; Sahabe konusunda sünnidir şii değildir, mutezili de değildir tam olarak, ama bazı entel fikirleri ve bazı sufi damarı onu bu kısımlarda Ehli Sünnet'den ayırmaktadır..

En çok etkisinde kaldığı iki üstadı vardır direk veya dolaylı takip ettiği Abdulhakim Arvasi ve Erbilli Esad; ikisi de RABITACI Halidi Nakşi Sufi şeyhleridir..

Abdulhakim Arvasi'yi Ferit Aydın eş-Şerifi hocaya sormuştuk ilminin tahsilinin olmadığını söylemişti.. Akıncı ise, Birgivi ve Kadızade şerhini yeniden yaptığı kitabında yeniden temas etti ve bizlere gösterdi; yalancı sahtekar Bedir Yayınevi tarafından tahrif edilen "Kadızade Şerhli Birgivi Vasiyetnamesi" içinde tahrif edilen ve manası başka hatta zıt yerlere kaydırılmak istenen bir meselede, "şeyh ruhlarının hazır nazır oldugu inancının küfür oldugunu" söyleyen Birgivi ve Kadızade'ye ihanet edercesine yayıncı-tercüman'a mektubunda Arvasi, laf kalabalığına boğup hadiseyi tam tersine çevirmeyi beceriyor, ve velhasıl "ruhların imdada gelebildiği veya anıldıklarında hazır olduklarını" iddia ediyor, koskoca İmam Birgivi Rahimehullah ve Müderris Dersi Amm Kadızade Rahimehullah'a ve tüm eski ve yeni Hanefi-Maturudi Ulema'nın aynı sözü tüm Akaid kitaplarında Elfaz-ı Küfr bablarında defalarca ele aldıkları, nakledip küfür dedikleri gerçeğine rağmen!.. Tüm Hanefi Ulemayı red eden, daha doğrusu daha da sinsice; red etmeyip güya tevil ederekten onları adeta yalancı çıkarmaya çalışan Arvasi'nin kendi Sufist-Şirki görüşünde delili ise sadece kendi aklı!...

Erbilli Esad Efendi ise, Ferit Aydın Bey'in de Rabıta'sında kısmen temas ettiği üzere, Halife Sultan Abdulhamid hazretleri tarafından, bir sapık fikri oldugu gerekçesiyle Erbil'e sürülen, ve Halife hazretleri Nursi ve Akif gibi muhaliflerinin de İttihat'çılara katkısıyla (?) devrilene dek asla sürgünü kaldırılmamıştır!.. Ta ki İttihatçılar 1913 senesinde olması lazım; onu affedip hatta taltif ediyorlar, İstanbul'a getirtip baş köşe yer veriyorlar. Ne köşesi mi? Tüm Tarikatlerin Şeriat'a uyup uymadığını ve icazetnamelerini vs bir çok işlerini denetleyen Meclis-üş Şuyuh adlı kurumun başına atıyorlar! (?)

Kısacası; Necip Fazıl'ın çok sevdiği Halidi-Nakşi Erbilli Esad Efendi; Halife Sultan Abdulhamid Rahimehullah tarafından sürülüp, (?) onu hain bir darbe ile deviren ve süren Yahudi-Sabatay-Mason İttihatçılar eliyle de taltif edilmiş olan (?) bir zat maalesef..

Kısacası Necip Fazıl'ın gözde mürşitleri ve hayran olduğu zatların müşterek noktalarından birisi de Halife Abdulhamid Rahimehullah aleyhinde veya onun cezalandırdıkları olmasıdır..
Akif, Nursi, Erbilli.. Yani NFK'nın Ulu Hakan deyip övgüler dizdirdiği Halife Abdulhamid hazretleri ile, diğer sevdikleri yani Akif, Nursi, Erbilli arasında böylesi durumlar ve uçurumlar var!..

Ayrıca, şunu a belirtmeli; Akif kısmen Mealci-Mutezili cephede, Arvasi-Erbilli-Nursi ise Nakşi-Halidi-Sufist cephedendir..

Ehli Sünnet oldukları konular da vardır, Sahabe konusu gibi; Ehli Sünnet olmadıkları konular da vardır; mealci akılcı, veya sufist vahdetçi kehanetçi vs olmak gibi..

Boşver sen Akif ve Nursi veya Nfk'yı kardeş;

Dersi Amm İskilipli Atıf Hoca'ya bak sen! Ahıskalı'ya, yüzüberaber zındık dediğini bizzat Cüppeli anlatmıştı tv ekranlarında.. Atıf Hoca Tekke karşıtı Medrese-Hanefi Ulemasındandır, ve Laik rejim Atıf Hocayı asmış, ama Ahıskalı'yı salmıştır hapis bile vermemiştir?...

Ve Atıf Hoca Dersi Amm'dır, yani şimdiki ordunaryus gibi bir derece.. Ve İbrahim El Halebi Rahimehullah'ın Mülteka'sını terceme etmiştir şerhle. Ki Halebi; Halife Sultan Süleyman Rahimehullah zamanında Fatih Camii imam ve vaizidir. Mülteka adlı şaheseri de sonraki tüm asırlar boyunca Osmanlı'da Kadıların resmi el kitabı olacaktır.. Ve Vahdeti Vücut'a ap açık küfür diyen Halebi M ibni Arabi'yi de -aynen Taftazani gibi- muayyen olarak tekfir eden Hanefi Ulema'dandır.. Ki, Hanefi-Maturudi Ulema, Selefi-Hanbeli'yi aratırcasına sert ve nettir bu meselelerde, sufilerin yalanları bizi aldatmasın..

Said Nursi hakkında ise malum pek çok reddiye ve tenkit yayınlandı, sadece bu sitede bile bir çok şey yazılı çizili, sadece şunu kısaca belirtmek isterim; Nursi'nin Halife'ye yaptığı yanlışta ehli sünnet dışı bir harici-baği tavır olduğu gibi; ayrıca malum sufist ve kısmi az da olsa şii fikirleri vardır. Cifr gibi kehanet işleri, ve Isparta'da hangi taguti Tugay'ın camisinin açılış temel atma töreninde neden bulundugunu da nurcu kardeşlere sorak lazım. Nur Riseleleri denen külliyat sadece birer menkibe ve dağınık konuşmalar ve bol bol kelam ve tasavvuf kitabıdır.. Ehli Sünnet bir eserdeki; "Önce konuyla alakalı Ayetleri, sonra Hadisleri ve sonra Selef ve Halef sözlerini verme, nakil bittikten sonra akli veriler ve fıtri bilimsel ve örfi misallere girilmesi" gibi bir metodda ve herhangi bir konu merkezli özelliğe sahip bir eser değildir bu risaleler.. Yani iki kapak arasındaki tüm sureleriyle Kuran'ın tefsirini konu edinmediği gibi, -mesela Ebu Suud veya Kurtubi tefsirleri gbi- herhangi bir konu merkezli -mesela Birgivi Kabir Ziyaretleri, veya İbni Teymiyye Furkan gibi- birer kitap da değildirler.. Daldan dala, ve menkıbe ve kelam dolu kişisel görüşleri, yorumları tevilleridir.. Akif bile belki Nursi'den daha donanımlıdır tahsil noktasında, bunu da kestiremiyoruz aslında.. Nurcu kardeşlerin asrın müceddidi şusu busu yapmaları komiktir.. Sadece Elmalılı Hami Yazır'ın dehasını bile anlamak için Tefsir'inin sadece Fatiha Suresi tefsirini okumak kafidir.. Tüm Risale-i Nur bir yana konsa Elmalı'nın bir tek kısa sure tefsiri ondan daha ilmi ve de derindir..

Mustafa Sabri Efendi, İskilipli Atıf Hoca, Elmalılı Hamdi Yazır, Ord Prof İsmail Hakkı İzmirli, veya Prof Seyyid Kutub, Dr Abdullah Azzam, Nasıruddin Elbani, Ahmed Şakir, İbni Useymin vs gibi her biri kendi sahasında bir ordünaryüslük arzeden derecelere derinliklere sahip insanlar arasında ne Nursi ne Akif ne de şair Nfk sayılmamaktadır. Sayan da komik olur..

Kısacası; Akif ve NFK, alim değildir, şairdir..
Ehli Sünnet olmadıkları çok yer de mevcuttur...

Sen onlara değil; Atıf Hoca'lara, Sabri Efendi'lere, Seyyid Kutub'lara bak kardeş..
 
Mercan Çevrimdışı

Mercan

Eski nick : Salih Kul
İslam-TR Üyesi
Eyvallah, eline sağlık.
 
C Çevrimdışı

cihad_38

Üye
İslam-TR Üyesi
.....sufi damarı onu bu kısımlarda Ehli Sünnet'den ayırmaktadır..
ikisi de RABITACI Halidi Nakşi Sufi şeyhleridir..

sizce cennetmekan Abdulhamid han bir müridin yapması gereken rabıtayı yapmamışmıdır.kendisinin sufi damarı yokmudur.ve size göre yukarda anlattığınız kişiler sufi oldukları ve rabıtacı oldukları için ehli sünnetten ayrılırken Sultan Abdulhamid han neden veya nasıl ehli sünnet çizgisinde kalmıştır.bunu merak etmekteyim.isterseniz sultanın hayatını bir daha gözden geçirin.bir kısmını aşayıya yazdım.


II. Abdülhamid, I. Abdülmecid’in 4. Kadınefendisi olan Çerkez asıllı Tîr-i Müjgan Kadınefendi’den Çırağan Sarayında Eylül 1842 yılında dünyaya gelen oğludur. 10 yaşında annesini kaybeden Abdülhamid, manevi annesi Başikbal Perestû Hanımefendi’nin terbiyesi altında büyümüştür. 28 yıl II. Abdülhamid’in vâlide sultânlığını ifa etmiştir. Milletin Sultân Hamid dediği II. Sultân Abdülhamid, şehzâdeliğinin ilk günlerinde musiki dersleri almış; 1850’den itibaren devrinin âlimlerinden hat, Arapça, Farsça, Osmanlı Edebiyâtı ve diğer İslâmi İlimleri ders almıştır. Özellikle hadisden Buhari okuyan Abdülhamid, devrin Maârif Bakanından politika ve iktisad, Vak’anüvis Lütfi Efendi’den Osmanlı Tarihi derslerini dinlemiştir. Kendinden önceki padişahlardan farklı olarak, Şâzelî tarikatına intisap eden Abdülhamid, 1879’dan itibaren Kadiri tarikatının derslerini almaya başlamış ve ömrünün sonlarına doğru Nakşibendi tarikatına da intisap eylemiştir. Bu bir kaç satırlık bilgiden anlaşılacağı üzere, Sultan Abdülhamid Han, bütün hayatını tam bir İslâm âlimi ve siyâset ve devlet adamı olmaya vermiştir.ve ehli sünnet vel cemaat çizgisinden sapmamıştır.

Abdulhakim Arvasi'yi Ferit Aydın eş-Şerifi hocaya sormuştuk

ABDULHAKİM ARVASİ İLİM SAHİBİ Mİ DEĞİL Mİ ?

Son asırda yetişen, zahir ve batın ilimlerinde kamil ve dört mezhebin fıkıh bilgilerinde mahir, büyük âlim ve ruh bilgilerinin mütehassısı büyük velidir. Silsile-i aliyyenin otuz dördüncüsüdür. Babası Seyyid Mustafa Efendidir. 1865 yılında Van'ın Başkale kazasında doğdu. 1943‘de Ankara'da vefat etti. Kabirleri Ankara’nın Bağlum nahiyesindedir...İslam halifelerinin ve Osmanlı Sultanlarının sonuncusu olan Sultan Vahideddin tarafından Medrese-i mütehassısin denilen İlahiyat Fakültesinde tasavvuf müderrisi yani ordinaryüs profesörü olarak 8 Zilkade 1919 (H. 1337) tarihli ferman ile tayin edildi.

FERİT AYDIN HOCAYI KİME SORMAK LAZIM ACABA

Güneydoğu’da bir aşiret idaresinin babadan oğula kalması durumunda, o aşiretin liderine çoğunlukla “şeyh” diye hitab edilir.
Gerçek Nakşibendi Tarikatı’nın mürşidler silsilesi ile hiçbir bağlantısı bulunmayan Ferit Aydın’dan, kendisine ait veya onu destekleyen bir internet sitesinde(is.kt.): Nakşi Şeyhi Ferit Aydın(Eski Nakşi Şeyhi iken Muvahhidliği seçen Ferit Aydın)
Kuşaklar boyu Nakşibendî Tarîkatı‘nın liderliğini yapmış olan bir ailenin çocuğu olarak 1945′de Muş‘ta dünyaya geldi.
«Güneydoğu»’da Şeyh’ul-Hazîn adıyla ünlü bir şeyh ailesinden gelen ve “beşik şeyhi” sayılan AYDIN , yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra aile geleneğine uyarak 1968 yılında özel tasavvuf terbiyesi aldı ve şeyhlik makamına getirildi…”
şeklinde söz edilir.

Müstefi şeyh hakkındaki;”Eski Nakşi Şeyhi iken Muvahhidliği seçen Ferit Aydın” ifadesi, hem Şeyhin kendi öz geçmişini ve hem atalarının durumunu müşriklikle itham etmektedir. Zira, muvahhidliğin zıddı, müşrikliktir… Bu ifadenin yorumunu, destekçilerinin bu sözlerine sessiz kalan Müstefi Şeyhin kendisine bırakıyoruz.Yukarıdaki malum ifadeye göre bu şahıs, aile geleneğine uyarak sözde, özel tasavvuf terbiyesi alarak şeyhlik makamına getirilmiş.

AZ SONRA VAYY MÜŞRİK SUFİ NARALARI ATACAK OLANLARA DİYORUM;Sultan Abdulhamid han,fatih,kanuni,osman bey,orhan bey ve daha niceleri size göre ne oluyor acaba.
her konunun altında yaptığınız gibi selef,sufi,müşrik,tekfir ile ilgili laf kalabalığı yapmayın,kopyala yapıştır alimliğinede gerek yok.
selam ve dua ile.
 
H Çevrimdışı

hasan b

Üye
İslam-TR Üyesi
EĞER Sultan Abdulhamid ölüden yardım istemişse, o da müşrik olmuştur. Tövbe etmeden ölmüşse müşrik olarak ölmüştür. Tuğlayla teyemmüm alıp yere ancak öyle basması, ya da filistini savunması onu kurtarmaz. Çünkü şirk koşanların Allah ahirette amellerini boşa çıkaracaktır.
Eğer ölüye yalvarma, istianenin şirk olduğunu ayan beyan ortaya koyan ayetleri buraya yazmaya laf kalabalığı diyorsan ve abdulhamid,fatih gibi kişilere isnad edilen sözleri, amelleri dinde delil görüyorsan, bu senin dinindir, islam dini değil. Ben o kadar canımı acıtmasına rağmen kanımdan olan ailemden insanları tekfir ediyorum, haktan ayrılmamak adına, osmanlının arap müşriklerinden daha azgın (vahdeti vucudçu, rabıtacı, medet ya gavs diyen vs) şerefsiz şeyhlerini tekfirde mi tereddüt edeceğim?
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
yazıda belirttiğin gibi mehmed akif sonraları bu duruma pişman olup tövbe etmiştir abi, mehmed akifi said nursi ve nfk dan ayrı tutarım aynı kategoride anılmaları bence doğru değil islam adına. tabi bu durum onları ilim kaynağı etmiyor fakat itham ederken yavaş gitmek gerekir, söylenen sözler farklı bakış açılarından daha farklı manalar doğurabilir(tevil edilen zırvalar değil). said nursi zaten ne idüğü belirsiz parlatılmış bir zattır bir müslüman için ambalajdan fazla değeri olmamalı, nfk için de benzer şeyler söyleyebiliriz inançları sağlam olmayan insanlardır bunlar fakat mehmed akif tekfir konusu olmayacak konularda yanlış fikirleri olsa da tevhid ehli olarak ahirete göçmüştür diye anıyorum onu, Allah rahmet eylesin.
 
C Çevrimdışı

cihad_38

Üye
İslam-TR Üyesi
EĞER Sultan Abdulhamid ölüden yardım istemişse, o da müşrik olmuştur. Tövbe etmeden ölmüşse müşrik olarak ölmüştür. Tuğlayla teyemmüm alıp yere ancak öyle basması, ya da filistini savunması onu kurtarmaz. Çünkü şirk koşanların Allah ahirette amellerini boşa çıkaracaktır.
Eğer ölüye yalvarma, istianenin şirk olduğunu ayan beyan ortaya koyan ayetleri buraya yazmaya laf kalabalığı diyorsan ve abdulhamid,fatih gibi kişilere isnad edilen sözleri, amelleri dinde delil görüyorsan, bu senin dinindir, islam dini değil. Ben o kadar canımı acıtmasına rağmen kanımdan olan ailemden insanları tekfir ediyorum, haktan ayrılmamak adına, osmanlının arap müşriklerinden daha azgın (vahdeti vucudçu, rabıtacı, medet ya gavs diyen vs) şerefsiz şeyhlerini tekfirde mi tereddüt edeceğim?
aynen devam edin dediğiniz gibi yapmaya,Allah'ın hesabı çetindir nasıl olsa.hiç korkmayın ve çekinmeyin ecdada kafir demeye.
ne olacak ki.selefilere tekfir serbest diye bir hadis vardı da biz mi okumadık.
 
P Çevrimdışı

Pabuççu

Üyeliği İptal Edildi
Banned
levent kadızade sen burada ilahlık taslıyorsun. onu bunu yazılarınla cehenneme yolluyorsun. sana iki ayet okumanı tavsiye ediyorum gerisini sen düşün Bakara 134 ve 141 ayetler. Yaptıklarına tevbe et ve sürekli dedikodu yapmayı bırak.


Bak demedi deme senin akibetinde ömer bin abdilaziz adlı üyeninki gibi olur.
 
muhammet87 Çevrimdışı

muhammet87

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
necip fazıl kısakürek'in bu sözlerini kuran ve sünnete göre açıklayın???


İrşat Edicim, Kurtarıcım ve Efendim Abdülhakim Arvasi Hazretlerine ait, dışından öğretici mahiyete, bu son asrın en büyük din eserini , en titiz sadakat, en derin dikkat ve en keskin haşyetle sadeleştirken, kendimden ekleyeceğim biricik ölcü , Büyük veli’nin muazzez ruhaniyetine sığınmak ve affını dilemektir. Nisan 1983 / Necip Fazıl.

NECİP FAZIL’IN VAHDET-İ VÜCUT İNANCI
(BÜTÜN KÂİNATIN ALLAH’IN VÜCUDU OLMASI)
Varlık birliğine inan Allah ehlinin sözlerinden şu anlaşılıyor. Bütün kainat tek bir vücut belirtir, oda Allah’ın vücudu…. Allah’ın vücudundan başka hiç bir şeyin vücudu yoktur. Eşyanın vücudunda görülen her şey varlığını tek zat tan alır. Şüphe yoktur ki Allah , bu kainatın ne kadar zeresi varsa , hepsini kendi varlığını ve birliğini nakşetti. Onun içindir ki, kainatın topyekun zerreleri, O zat’ın varlık ve birliğine kesin bir delaletle işaret eder. Zannedilmesin ki, kainatın bu zerrelerinden birisi başlı başına vardır ve yahut hepsi birden hakiki varlık olarak mevcuttur. Bu eşyanın hiçbiri yokken, O, bir olan zat vardı. Var olan işte o zat tır ve ondan başka mevcut yoktur . Alem denilen mahluklar da o ’’Zat’’a ait birlik ve varlığın işaretleridir. Esseyyid Abdülhakim Arvasi- Necip Fazıl Kısa kürek- Tasavvuf Bahçeleri, Sayfa 129 Büyük Doğu yayınları. İlk Basım 1983 Ayrıca bakınız Rabıta-i Şerife Necip fazıl Kısa kürek sayfa 139 Büyük Doğu yayınları

Biri var ki, başında da, sonunda da, varolan O’dur. O’ndan başka var yoktur. Bu dünya ’’ bir varmış bir yokmuş’’ mealindedir. Yani ezellerin ezelinde bir zat vardı. Ondan başka hiçbir şey yoktu. O zatın bilgisinde, bu alemin böyle olacağı vardı. Kendi vücudunun ışığı ile, o zat, bu alemi var eyledi bütün mevcutları, varlık çehresiyle apaçık ortaya çıkardı ve görünür kıldı. Yani o zat, yine her anda bütün mevcut ları varlıkla yokluk arasında gezdirir, varlıkla yokluk arasında sanatını gösterir. Ezellerin ezelinde yok olan yine yoktur. İsterse var gibi görünsün ..
Ezellerin ezelinde var olan zat her şeyi kucaklayıcı ve kendisinde helak edici manasıyla, var olandır. Var ve bir olan O’dur. O, birliğiyle ve sınırsız kudretiyle her şeye kadirdir. O kutretinin yetkinliğiyle kendi zılli vücudunu ( varlığın gölgesini) sana ve bana ve alemin her zerresini verdi. Bu sayede sen ve ben ’’ senlik’’ve ’’ benlik’’le seçilip birbirimizden ayrılıyor ve farklı oluyoruz. Abdülhakim Arvasi, Necip Fazıl Kısakürek, Rabıta-i Şerife Sayfa 140 Büyük Doğu yayınları İlk basım tarihi 1974 Son basım tarihi 2008

HALLACIN HIRKASI BAĞDADI BOĞULMAKTAN NASIL KURTARIYOR.

Mansur , bu dervişe vasiyet etmişti:

Cesedimi yaktıktan sonra küllerini Dicle’ye dökeceklerdir. Korkarım ki nehir taşıp Bağdad’ı basmasın !.. O zaman hırkamı nehrin kenarına götürüp sulara at ! .. işte bu derviş, konunda Mansur’un hırkası, sessiz ve kimsesiz nehre doğru yol alıyor.

Nehir yavaş yavaş kabarmakta … Fakat Mansur’un hırkası, sessiz ve kimsesiz nehre doğru yol alıyor. Nehir yavaş yavaş kabarmakta. Fakat Mansur’un hırkası suların hassas tenine değer değmez. Dicle hemen ürperecek, hemen sinecek, hemen yumuşayacaktır. Nehir, hırkanın korkusunu alır almaz derhal büzülerek , kabuğuna çekilecek ve Bağdat, koca Bağdat boğulmaktan kurtulacak… Derviş, iki büklüm nehre doğru ilerliyor. Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 106-107 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948
HALLACIN ÖLMÜŞ PAPAĞANI DİRİLTMESİ

Yine anlatıyor : Bir kere de, henüz can vermiş bir papağana, yine parmağının ucuyla dokunur dokunmaz. Hayvanın dirildiğini ve yerinden kalktığını gördüm. Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 110 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948

MÜRİDİ ÖLDÜRÜP DİRİLTEN ŞEYH

Bir mecliste ona biri şöyle diyor:
İçime ölmek arzusu çöktü . Şeyh emir veriyor. Öl ! ve adamın birden bire kendinden geçip ölü gibi yere serildiği görülüyor. Mecliste bulunan zahiri ilim ehlinden biri şeyhe dönüyor:
Bir diriyi öldürdün, ya bir ölüyü dirilte bilir misin ? Marifet onda ! Şeyh soruyor Ölü dediğin kimdir ? yerde yatanı gösteriyor. Şeyhin gözleri görünmez bir noktaya dalıyor. Allah’ım şu yerde dirilt ! ve adam diriliyor. Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 240-241 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948

İSTEDİĞİNİZ GÜNAHLARI İŞLEYİNİZ !
SİZİ CEHENNEM DEN KURTARACAK BASİT BİR FORMÜL.

Bir hadis vardır. Tevhid Kelimesini yetmiş bin kere tekrarlanacak olursa, onu söyleyenin, yahut söyliyen tarafından niyet ve hediye edilerek şahsın kurtuluşunda müessir olur. Ben de bu zikri yetmiş bin kere tekrarlamış , lakin kimsenin adına niyet ve hediye etmeden içimde saklamıştım. Bir gün bir yerde yemek yerken hal ve keşif sahibi bir çocuğun, elini yemeğe götürür götürmez ağlamağa başladığını gördüm. Çocuk sebebini soranlara, cehennemi gördüğünü, annesinin orada azap çektiğini ve bu yüzden ağladığını söyledi. İçimden dedim ki, Allah’ım biliyorsun ki, Tevhid kelimesini yetmiş bin kere tekrarladım, işte onu bu çocuğun annesi azaptan kurtulsun diyet ve hediye ediyorum! Ben bu niyeti eder etmez çocuk gülümsedi ve annem cehennemden kurtuldu. Diye haykırdı ve yemek yemeğe başladı. Hemen hadisin doğruluğu, Çocuğun keşfi yolunda bana malum oldu… Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 292 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948

MUHYYİDİN ARABİNİN GEÇMİŞ VE GELECEKTEKİ BÜTÜN İNSANLARIN SAYISINI BİLMESİ

Manevi ilimlerden başka maddi ilimlerde de pek ileriye gitmiş olan ve esasen tasavvufta müessirden ziyade eser üzerinde derinleşmiş bulunan Şeyh-i Ekber riyazıye ilminde de bir çok yüksek keşif ve buluşlar sahibidir. Hatta onun bulduğu bir düstura göre, filan rakamın falan rakamla muamelesinden cıkacak olan rakam Hazret-i Adem’den son insana kadar gelecek bütün beşer evladının sayısını vermektedir. Bu buluşa inanamayanlara ve artık bu kadarına hayali sayanlara karşı Şeyh demiştir ki:

Beni Kızdırmayın, size Hazret-i Adem’den son insana kadar gelmiş ve gelecek her ferdin çehresini bile çizerim ! Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 296 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948
KERAMETİYLE ADAMI ÖLDÜREN ŞEYH

Mevlana Sadedin Kaşgari :

Bir gün Mevlana Nizamddin huzurundaydık. Mevla’ya bağlı ulemadan bir zat, ilim tahsil yolunda birinden bahsetti ve Mevlana hakkında çok kötü şeyler söylediğini iddia etti. Adamın kötülüğü üzerinde o kadar ısrarla dur du ki, Mevlana Hazretleri teessüre düştüler. Tam o anda , ilim tahsili yolundaki fesatçı adam uzaktan görünü verdi. İddia sahibi, onu parmağıyla gösterip ’’ İşte o bahis budur !’’ dedi. O kişi Mevlana Hazretlerinin önünde öyle edepsiz bir tavırla geçti ki, Mevlana Hazretleri bir ara gazaba geldi ve eline bir çöp alıp duvara bir kabir şekli çizdi. O bahis hemen yere düşüp kendinden geçmiş gibi uzandı. Yanına gidenler, adamın ölmüş olduğunu gördüler. Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 340 Sayfa 296 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948


ALLAH’I ŞEYHİN YANINDA İKİNCİ PLANA ATMAK

Şeyh Abdülkebir Hazretleri, Mevlana Alaeddin’e soruyor.

Sizin şeyhiniz, huzursuz olduğu vakit size ne derdi ? Yanıma geldiğiniz zaman kendisi toplayıp Allah’ı biliyorsunuz. Benden uzaklaştınız mı unutmayınız ki , ayrı düşmeyesiniz ! derdi.

Sordular :
Ya siz ne karşılık verdiniz ? süküt ederdik.
Ne kadar da himmetsiz imişsiniz ! ’’ Biz Allah’ı bilemeyiz seni biliriz ! ’’ dememiz gerekirdi.

Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 340 Sayfa 413 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948

ÖLÜ DEN YARDIM İSTEME

Kudüs’ten Buhara’ya kadar gezdiği İslam beldelerinde ikibine yakın halife ve sayısız mürid ediniyor. Müridlerinden biri her nerede olursa olsun, onun ruhaniyetine sığınır sığınmaz , imdadı hazır. Vefatlarından sonra da , Mezarlarına sırayla üç gün devam edip imdat isteyenlere himmeti büyük. Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 340 Sayfa 413 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948
 
aknczlfkr Çevrimdışı

aknczlfkr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bir kardeş, el haydar kardeş sormuş, bu zatlar Ehli Sünnet midir diye. Biz de acizane az çok vakıf olduğumuz bir konu, yazdık..

Tarihi bir bilgi hatası var mıdır yok mudur öncelikle onu belirtmeli sufi arkadaşlar.. Biz demişiz ki Medrese ekolü yani Hanefi-Maturudi ve Şafi-Eşari ve Selefi-Hanbeli ve Maliki ve Zahiri Ulema vardır bir de Tekke ekolü yani Sufiler vardır, bu iki kesim tarih boyunca ta Abbasi, Selçuki, Eyyubi, Memluk, Osmanlı dan beri çekişmektedir..

Ve Elhamdulillah İslam Halife ve Sultanları Ehli Sünnet Medrese ekolüne yani Şeriat'a tabi olup Tarikat veya Tasavvufla doğrudan bir temasları veya intisapları olmamış, hatta zaman zaman İslam Halife Kadı ve Müftüleri tarafından aleyhte işlem görmüşlerdir..

Bu aleyhte işlemler; Tevhid ve Ehli Sünnet dışı Zındık inançlarından dolayı diri diri yakılmak, asılmak, kesilmek, sürülmek, kovuşturma geçirmek vs sapmanın derecesine göre tazir ve infaz cezaları olmuştur.. Bunları belgeleyebiliyoruz..

Ve Nursi, Erbilli, Arvasi, Ahıskalı, Nfk gibi zatlar burada Tekke ekolünü temsil ediyorlar; Medrese'yi ise Atıf Hoca, Sabri Efendi gibi alimler temsil ediyor..

Akif ise daha farklıdır ve ben burada hiç bir zat hakkında tekfir ettiğimi beyan etmedim.. Ettiklerim de yok değildir bu ekolden ama burada isim vermedim, tekfir bahsini de açmadım.. Bir tasvir de bulundum sadece.. Ve tarihi olarak bir hata varsa o söylenmelidir.. Bu dediklerim Sufi kardeşler içindi..

Ayrıca; Emevi-Abbasi-Osmanlı bir bütündür, 1300 senelik İslam İktidarı süreci kesintisiz bir siyasi zincirdir; bunlardan herhangi birisini hele hele toptan tekfir eden Ehli Sünnet'im diye ortalarda dolaşmasın, o su katılmamış bir Harici'dir.. Biz tarihi, bu halife ve sultan ve alimleri, kadı müftü ve müderrisleri ve gazi ve şehid ecdadı sahipleniyoruz; her bir fikir ve işlerini değil!.. Bu da tekfirci olsun harici olsun, tarihin derinliklerinde ilerlemede sınır tanımayan, ve aynı mantıkla giderlerse dürüstçe; aslında elde ne Memluk ne Eyyubi ne de Abbasi'nin kalmayıp selefe kadar dillerini uzatacakları, uzatmaları mümkün olan bir akidede olan kardeşlere cevaptır.. Zira, Osmanlı'yı hangi meselede imtihan edersin de sınıfta kalırsa; aynı meselede diğer islam devletlerimiz bazı iki kere sınıfta kalır eksi alır denecek bir ahval vardır.. Oysa aslolan , bütün ecdadın (Emevi-Abbasi-Osmani) halifesiyle şeyhülislamıyla alimleriyle askerleriyle tebaasıyla; elbette sahih ve salihi de var, bidatlerin ve zulmün olduğu devir veya kişileri de var; biz dini ve nakli kaynakları bize bu asra dek ulaştıran bütün müslüman ve umuman sünni olan ecdada Hayır Dua eder ve Taksiratlarının da affını umarız.. Şahsa sahip çıkmak demek hatasına da bazı bidat veya zulmüne de sahip çıkmak demek değildir.. Ayrıca; Bu Devletler haşa kafir Tagut idi ise bünyesindeki biatlı -ki biatlı olmayan alim yok tarihte tüm ulema daima icma ile biatlıdır devlete- tüm Ulema, Selefi Eşari Maturudi Zahiri farketmez, tüm Ulema haşa Belam konumuna düşmüş demektir.. İzz Bin Abdusselam'lar, İbni Teymiyye'ler, İbni Melek'ler, Ebu Suud'lar, Birgivi, Kadızade, Ali Kari, ve daha tüm ulema!... Harici kardeşlerin kulakları çınlasın..

İki kapak arasında Mushafta Sure başlarında Besmeleler ayettir diyen Mutlak Müçtehidler ile , hayır sure başındaki Besmeleler Kurandan değildir diyen Mutlak Müçtehid (İmam Malik ve diğer Müçtehidlerin ihtilafı); ya da iman amel ayrımını yapan ve yapmayan müçtehidler(İmam Ebu hanife diğer Müçtehidlerin ihtilafı), veya sihrin tamamı küfürdür diyenle bazısı küfür değil haram diyenler (İmam Şafi ve Diğerlerinin ihtilafı) , veya Kurana mahluk diyen ve demeyene de sopa attıran halifeye hayır dua eden müçtehidler (İmam Ahmed ve diğer Ulema), veya vahdeti vücutçu ve saire sufi sultan ve emirlere ve tebaaya kafir demeyen şeyhülislamlar (İbni Teymiyye ve Memluk idaresi münasebetleri), veya Yesak'çı Moğol veya Fatımi Ubeydilere kafir diyen alimlerle demeyenlerin konumları da epeycene kafalarını karıştıracak ve bu kafa ile sonunda alayı kafir bunların deyip tarihte muvahhid bırakmayacaklar demektir..
 
ENSAR Çevrimdışı

ENSAR

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
leven kadızade kardeş ALLAH razı oldun çok güzel bir şekilde anlatmışsın ALLAH seni firdevsi ala da peygamberimize komşu kılsın inşaallah bizide senin yanında kılar inşaALLAH
 
İ Çevrimdışı

İbn Abdilberr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ayrıca; Emevi-Abbasi-Osmanlı bir bütündür, 1300 senelik İslam İktidarı süreci kesintisiz bir siyasi zincirdir; bunlardan herhangi birisini hele hele toptan tekfir eden Ehli Sünnet'im diye ortalarda dolaşmasın, o su katılmamış bir Harici'dir.. Biz tarihi, bu halife ve sultan ve alimleri, kadı müftü ve müderrisleri ve gazi ve şehid ecdadı sahipleniyoruz; her bir fikir ve işlerini değil!..

Birincisi, bu söz hem batıl, hemde desteksiz atılmış bir iftiradır. Emevi-Abbasi dönemlerinin hiç birinde teşri yapılmamıştır. Teşri küfrüne ilk saplananlar Osmanlı'dır. Allah'ın hududlarını değiştirmeye Fatih başlamıştır. Bak bakalım hırsızlığın cezasını el kesmekten iki yıl hapise çeviren kafir meclisin yaptığından farkı var mı şu sözün :

"Eğer bir kişi zina kılsa, şerî’at huzurunda sabit olsa, ol zina kılan evlü olsa ve dahi bay o-lursa ki, bin akçeye dahi ziyâdeye gücü yeterse, cürm üç yüz akçe alına. Evsat’ül-hâl olursa kim, altı yüz akçeye mâlik ola, cürm iki yüz akçe alına. Andan aşağa gücü yeterse, cürm yüz akçe alına. Andan dahi aşağa hallü olursa, elli akçe; andan dahi aşağa ki, gayette fakır’ül-hal olursa, kırk akçe cürm alına"

Yani diyor ki zina edene recm veya sopa yok, para cezası var! Allah'ın hükmünü beğenmeyip teşri yapanların hükmü nedir, biliyorsun değil mi?


Kurana mahluk diyen ve demeyene de sopa attıran halifeye hayır dua eden müçtehidler (İmam Ahmed ve diğer Ulema), veya vahdeti vücutçu ve saire sufi sultan ve emirlere ve tebaaya kafir demeyen şeyhülislamlar (İbni Teymiyye ve Memluk idaresi münasebetleri), veya Yesak'çı Moğol veya Fatımi Ubeydilere kafir diyen alimlerle demeyenlerin konumları da epeycene kafalarını karıştıracak ve bu kafa ile sonunda alayı kafir bunların deyip tarihte muvahhid bırakmayacaklar demektir..

Yine salvolara devam etmişsin. Birincisi bir insanın hayr duası etmesi, dua ettiği kişiyi Müslüman gördüğüne mi delalet eder? Şimdi bakalım Ahmed ne diyormuş o halife Memun hakkında : İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir: Bana Ahmed bin Muhammed bin Matar tahdis etti, dedi ki: Bize Ebu Talib tahdis etti, dedi ki: Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)’a şöyle dedim: Onlar Tarsus’ta bir adamın kabrinden geçmişlerdir. Tarsus ehli (ahalisi, o adam hakkında) şöyle demişlerdir: Kafir! Allah ona rahmet eylemesin.Bunun üzerine Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) şöyle demiştir: Evet, Allah ona rahmet eylemesin. Bu kişi bunu tesis etti. O bunu getirdi(Yani orada yatan kişi Kuran yaratıktır fitnesini çıkaran zındık’tır).(5.clt. 95.s.) Abbasi’lerden Kuran yaratıktır diyen Memun, bu şehirde ölmüştür(Siyeri Alami en-Nubela 1.clt. 289.s.).

Birinci iftiranın çürük ve bedbaht bir söz olduğunu gördük. Zaten basiret sahibi bir kimse senin yazılarını ilimle değilde, hayata bakış açın ve milliyetçiliğinde yazdığını, ilmi derinlikten uzak kof bir harf çöplüğü olduğunu görür.

İkincisi, İbn Teymiyye'nin vahdeti vücudçuları tekfir etmediği gibi saçma bir söz söylemişsin. İbn Teymiyye'nin meşhur sözü ne güzeldir : "Vahdeti vücud ehlini tekfir etmeyende kafirdir. Zira Hristiyan ve Yahudiler bile onları tekfir eder". Tarihi olayları çarpıtarak İbn Teymiyye'nin VALİLER ile olan ilişkilerini sanki HALİFE ile ilişkisiymiş gibi dayatman ayrı bir saçmalık. Onun Mısır Valisini tekfiri açıktır. Bununla beraber valinin kafir olması halifenin kafir olmasını gerektirmez.

Ve Moğolların ve Ubeydilerin tekfirinde ümmet icma etmişken, bu boş lafları nasıl uyduruyorsun anlamıyorum. Bu din tarih kitaplarından değil, ilim kitaplarından talep edilir.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Birincisi, bu söz hem batıl, hemde desteksiz atılmış bir iftiradır. Emevi-Abbasi dönemlerinin hiç birinde teşri yapılmamıştır. Teşri küfrüne ilk saplananlar Osmanlı'dır. Allah'ın hududlarını değiştirmeye Fatih başlamıştır. Bak bakalım hırsızlığın cezasını el kesmekten iki yıl hapise çeviren kafir meclisin yaptığından farkı var mı şu sözün :

"Eğer bir kişi zina kılsa, şerî’at huzurunda sabit olsa, ol zina kılan evlü olsa ve dahi bay o-lursa ki, bin akçeye dahi ziyâdeye gücü yeterse, cürm üç yüz akçe alına. Evsat’ül-hâl olursa kim, altı yüz akçeye mâlik ola, cürm iki yüz akçe alına. Andan aşağa gücü yeterse, cürm yüz akçe alına. Andan dahi aşağa hallü olursa, elli akçe; andan dahi aşağa ki, gayette fakır’ül-hal olursa, kırk akçe cürm alına"

Yani diyor ki zina edene recm veya sopa yok, para cezası var! Allah'ın hükmünü beğenmeyip teşri yapanların hükmü nedir, biliyorsun değil mi?


Kardeşim bu alıntısını yaptığın osmanlı yazının kaynağı ne?
 
İ Çevrimdışı

İbn Abdilberr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Fatih'in el yazmasıyla meşhur KANUNNAME adlı kendi yazdığı beşeri kanunlarından alıntıdır. Ricam başka arkadaşlardan ziyade yazının sahibi yazsın da bakalım meydanı boş bulup sallamak neymiş görelim.
 
muhammet87 Çevrimdışı

muhammet87

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ve yine Süleyman bin Sehman, Divanu Suleyman'da (syf 191) şöyle der : "Türklerin küfrü hakkında konuşan kimse, onların fırkalar arasında EN KAFİR FIRKA olduğunu farkeder"

Son olarak kısa nakillerime şu söz ile son veriyorum. Abdullah bin Abdullatif dedi ki : "Türk devleti, şirki kendine kılavuz edinmiş bir putperest devlettir."

Osmanlı'nın neresi putperestdi..nasıl bir vebalin altına girdiğinin farkındamısın
 
muhammet87 Çevrimdışı

muhammet87

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ne mekkelilerin nede osmanlının hepsi müşrik değildir...ataları felan savunacak değilim..osmanlı'da yanlışlar vardı,ama osmanlı yıkıldıktan sonra dünyada heryerde müslümanlar zulüm görmeye başladı..ırak,suriye,filistin,kafkasya,bosna,1900 lerin başında kuzey afrika..buralar çok değil 200 yıl önceye kadar osmanlı'nın kontrölü altındaydı..ne zaman osmanlı yıkıldı buralarda müslüman kanı dökülmeye başladı...osmanlı'dan önce ümmetin önünde daha çok mesele var...kafirler osmanlı'nın intikamını alıyor siz farkında değilsiniz
 
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Fatih'in el yazmasıyla meşhur KANUNNAME adlı kendi yazdığı beşeri kanunlarından alıntıdır. Ricam başka arkadaşlardan ziyade yazının sahibi yazsın da bakalım meydanı boş bulup sallamak neymiş görelim.
Fatih Sultan Mehmed'in ALLAH'ın Recm cezasına rağmen bu zina olayını para cezası ile değiştirmesi onu apaçık KAFİR eder. eğer dediğiniz gibi bu cezayı yada KANUNNAME'yi kendi el yazısı ile yazdıysa... Geçmiştede Fatih'in kendi KANUNNAME'sini hazırladığını duymuştum ama Delil okuyamamıştım, görememiştim... Bunun Orjinal bir kopyası JPEG. Formatında var mıdır ?
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Fatih Sultan Mehmed'in ALLAH'ın Recm cezasına rağmen bu zina olayını para cezası ile değiştirmesi onu apaçık KAFİR eder. eğer dediğiniz gibi bu cezayı yada KANUNNAME'yi kendi el yazısı ile yazdıysa... Geçmiştede Fatih'in kendi KANUNNAME'sini hazırladığını duymuştum ama Delil okuyamamıştım, görememiştim... Bunun Orjinal bir kopyası JPEG. Formatında var mıdır ?

O devirde bu sözleri sarfetseydin kellen giderdi.

muhammed87 kardeşimiz çok güzel bir noktaya temas etti. Osmanlı vaktiyle kafirlere çok kök söktürdü, onun intikamını ise şimdi çeşitli yollarla almaya çalışıyorlar.
 
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
O devirde bu sözleri sarfetseydin kellen giderdi.

muhammed87 kardeşimiz çok güzel bir noktaya temas etti. Osmanlı vaktiyle kafirlere çok kök söktürdü, onun intikamını ise şimdi çeşitli yollarla almaya çalışıyorlar.
Eğer sen benim bu yazıma karşı çıkıyorsan kendi hükmünü düşün; ALLAH Katında ?
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt