Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Anket Akrabaya Tebliğde Yorum ve Düşünceleriniz Neler?

أ Çevrimdışı

أهل الحديث

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşler Selamun Aleyküm ve Rahmetullah.
Soracağım soruyu kendim merak ettiğim için değil, sanki anketmiş gibi sizlerin de (her birinizin tek tek) yorum ve düşüncelerinizi almak için açtım.

Sizce akrabaya davet yapılırken nasıl usûl izlenmeli?
Siz nasıl yaptınız veya yapsaydınız nasıl yapardınız?
Yapanlar varsa "Keşke şunu yapmasam daha iyi olurdu" dediği şeyler var mı?
Yapmayanların bile fikrini istiyorum. Bu konuda ne düşünüyorsanız aynen yazabilirsiniz.

Tecrübe kokan ilmî bir konu olmasını istiyorum. İzleyeceğimiz usûl, tabii ki Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in sünnetidir. Ancak ben içinde bulunduğumuz çağın şartlarını da göz önünde bulundurarak bir fikir ortaya koymanızı istiyorum.
Hem belki bu sayede ufağından büyüğüne, bu konuda kafasında soru işareti olan kardeşler varsa onlar da faydalanmış olurlar...
 
Son düzenleme:
أ Çevrimdışı

أهل الحديث

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İlk cevap benden olsun;
Davetçi bütün delillere sahip olsa bile hemen iş bitireceğini düşünmesin. Yani karşındaki insanın önüne tonla hüccet yığsa da nasibinde olmayan iman etmeyecek. Hatta sen ona mucize bile gösterecek olsan, o eğer ki nasibinde yoksa asla iman etmeyecek. Hidayetin sizin elinizde olmadığını bilin ve kendinizi fazla zorlamayın.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
İlk cevap benden olsun;
Davetçi bütün delillere sahip olsa bile hemen iş bitireceğini düşünmesin. Yani karşındaki insanın önüne tonla hüccet yığsa da nasibinde olmayan iman etmeyecek. Hatta sen ona mucize bile gösterecek olsan, o eğer ki nasibinde yoksa asla iman etmeyecek. Hidayetin sizin elinizde olmadığını bilin ve kendinizi fazla zorlamayın.

Aleykum selam ve rahmetullah kardeşim. İlk mesajı okuduğumda aklımdan geçenleri bu mesajınızda yazmışsınız. Aynen, aceleci olmamak çok önemli. Evvela seneler sonra şunu çok iyi biliyorum ki: hidayet süreci kişisel bir süreç. Herkes, sadece "eğer hidayete hazırsa" anlayabilir; ki hazır olması da, daha evvelki hayatında Allah'ın (celle celaluhu) seveceği değerli ameller işlemiş olmasına bağlı (bununla ilgili bir hadis vardı, bilenler hatırlayacaktır; eklerseler güzel olur) Yani belki gönülden verilmiş bir sadaka; belki güzel ahlak, iyi niyet; belki bir günahtan pişmanlık vb... Ama en çok: "güzel ahlak" diyorum; nitekim "İslam Güzel Ahlaktır" hadisi ile de örtüşüyor. İstisnalar muhakkak vardır tabi ki, ama genel olarak bu tür akraba ve tanıdıklarımdan nisbeten olumlu sonuçlar aldım elhamdülillah.

Hidayete en büyük engel olarak ise : Kibir'i gördüm. Gerek kişinin kendini doğrudan beğenmesi veya bulunduğu cemaati sahiplenerek beğenmesi; her ikisi de. Zaten cemaatini inatla savunan da, birşey bildiğinden savunmuyor aslında. Cemaatini kendi parçası, kendini cemaatin parçası, kısaca kendisi ile bir bütün olarak değerlendirdiği için: cemaatine gelen lafı kendine yapılmış sayıyor ve kibri saldırıya geçmesine sebep oluyor. Böylesini sezince, konuyu en kısa sürede toparlayıp "hiçbir şey söylemedim, aman aman" şeklinde konuyu başka yere çekmek gerek, çünkü o ruh halinde hiç düşünmeden girecekleri günahlara insan kendini ortak gibi hissediyor. "Allah hidayet versin" deyip, öğrenme ihtimali bulunanlara vakit ayırmak en güzeli.

Tekraren: güzel ahlaklı olanlar ve ilk kez duydukları için henüz bizi anlamasalar da güzelce mücadele edenler... Onlara yüzyıl anlatsam gam yemem diye düşünüyorum, çünkü inatları yüzünden değil, cidden kendi bilgileri ile hakiki bilgiyi zihinlerinde henüz doğru yere oturtamamaktan ötürü anlamıyorlar. Öylesinde karşı gelseler dahi kibir sezilmiyor, onların tüm karşı gelmeleri "ama bu konuda şu ayet var, şu hadis var?" vb şekilde bildiklerini ortaya sunmak. Ki bu çok güzel birşey, ve sonu er yada geç büyük çoğunlukla hidayete varıyor; çünkü anlamak üzere sormak var işin içinde... Bu durumda yapılacak tek şey kalıyor: ellerindeki yanlış anlaşılmış ayet ve hadisleri, sebepleri ile delilleri ile açıklamak. Ta ki, onların da artık akıllarında hiç bir "acaba" kalmayana kadar...
 
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'ın (celle celaluhu) seveceği değerli ameller işlemiş olmasına bağlı (bununla ilgili bir hadis vardı, bilenler hatırlayacaktır; eklerseler güzel olur)
Bahsettiğiniz hadis bu galiba:

Hakîm İbn Hizam şöyle anlatır: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, "Ey Allah'ın Resulü! Cahiliyye dönemimde iken yaptığım sadaka, köle azadı veya akrabayı gözetmek gibi hayırlardan mükafaat alabilir miyim, ne dersiniz?" diye sordum. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana, "Geçmişte yaptığın hayırlar sayesinde Müslüman oldun" buyurdu.

(Müslim İman 194-196, Buhari, Zekat 24, Edeb 16)


Dediklerinize aynen katılmakla beraber birkaç şeyde ben ekleyeyim.

Hidayetin önündeki en büyük engeller şu başlıklar altında toplanabilir:


1.Haktan Yüz Çevirmek,Önemsememek
2.Atalar Dini
3.Te'vil
4.Aklını kullanmamak
5.Nefse tapma,nefse duyulan aşırı sevgi
6. Kibir

Bu maddeler görünür sebep olarak karşımıza çıkmaktadır.Ben size şu noktada katılıyorum.Hidayetin önündeki engellerden belki en büyüklerinden biri kibirdir.Kişi aşireti,cemaati, doğup büyüdüğü toplumu,kavminin kutsalları(!) vb.şeyleri o kadar çok sevip,dokunulmaz kabul ediyor ki siz hakkı anlatmaya başladığınızda hemen ne dediğinize bile bakmadan kutsal (!) kabul ettiği öğeler gözünün önüne geliyor ve kibrinden dolayı hemen karşı çıkma pozisyonuna giriyor.Acaba Allah ayetlerde bu konu hakkında ne demiş ona da bir bakayım demiyor.Hemen savunma refleksine girip sizi dinlemek istemiyor,sözlerinizi çarpıtıyor vs.
İşte bu kesim gerçekten zor ama imkansız değil.
Sonuçta hidayet Allah'tandır.Ama tabiki de tercih kişiye bırakılmış.Biz bilemeyiz belki bir gün iman edecek.Nitekim Ebu Süfyan r.a. yıllar sonra iman ediyor.

Kibirle alakalı Kur'anda geçen bazı ayetler:
(Bakara Suresi, 13,34,206,Nisa Suresi, 172,173,Araf Suresi 12,13,36,40 40,48,75,76, 88,133,146,206,Yunus Suresi 75,83,Hud Suresi 10,Hicr Suresi, 33. ayet,Nahl Suresi, 22,23,29,49,İsra Suresi 4,61,Kehf Suresi 50,Hac Suresi 9,Saffat Suresi, 35. ayet,Mü'min Suresi, 76. ayet,Duhan Suresi 19,31,Kamer Suresi, 25. ayet,Casiye Suresi, 31. ayet)


Sizce akrabaya davet yapılırken nasıl usûl izlenmeli?
Siz nasıl yaptınız veya yapsaydınız nasıl yapardınız?

Hanbeliyye kardeşim senin soruna dönecek olursam ben şahsım özelinde şöyle bir yöntem izliyorum ki çok da işe yarıyor:

Kâfirler der ki: “Ona Rabbinden bir ayet/mucize indirilmesi gerekmez miydi?” De ki: “Allah dilediğini saptırır, kendisine yönelenleri de hidayet eder.”

(Ra'd, 27)

Şu ayetle konuya girmemin sebebi ayetin sonuna dikkat edecek olursak Allah kendisine yönenenleri hidayete erdireceğini belirtiyor.Yani samimi olarak hak arayışına girenlere Allah bunu vereceğini söylüyor.

İşte bu sebepten ötürü benim ilk yöntemim her zaman şu oluyor.Karşıda ki muhatabın Allahın varlığı ve Kuranın hak olduğuna olan imanını oluşturacak veya güçlendirecek deliller ortaya koymaya çalışıyorum.Tebliğe öncelikle bununla başlamamın sebebi kişinin Allah'a olan imanı ve Kur'anın hak olduğuna olan imanı ve yakini ne kadar artarsa bu tevhide de yansıyor.Kur'an da bu konuyla alakalı belkide yüzlerce ayet buraya yazabilirim ama konu çok uzar.Bahsettiğim ayetlerde genellikle şöyle bir üslup var rububiyete dikkat çekilip ordan uluhiyete geçiş yapılarak madem rububiyette bunları yapan Allahtır diyorsunuz o halde niçin uluhiyette şirk koyuyorsunuz gibi bir üslup var.Yani müşriklerin şirklere düşmelerinin önemli sebeplerinden biri de rububiyet tevhidinde olan iman eksikliği ve noksanlıklar.Tabi bu tek neden mi elbette değil yukarıda maddeler halinde belirttiğim gibi 6 ayrı neden var.Ama belki de en önemli sebep hatta diğer 6 konununda en temel sebebi rububiyetteki zayıflık,iman eksikliği olarak görüyorum.


Onun için Allahin varlığı ve Kur'anın hak olduğunu yüzlerce delille anlatarak işe başlıyorum.Bu kısmı hallettikten sonra şirk koşulan veya inkar edilen konu her ne ise en başta ilgili ayetleri,hadisleri ve gerekli görürsem de alim sözlerini sıralıyorum.Ondan sonra samimi biriyse zaten ayetlere teslim oluyor.


Kimiside tarikatçı vb. ise ilk başta tepki gösteriyor,kabullenemiyor tabiki.Bende onun şüphelerini, ona delil diye anlatılan şeylerin batıllığını ispat ederek meseleye giriş yapıyorum.Ve sonra şunu diyorum kardeş bak senin şeyhin bu sözleri söylüyor ama ayetler,hadisler ve ilk dönem selef alimleri bunun tam aksini söylüyor.
Şimdi sen şeyhinin sözlerini ayetlerin,hadislerin önüne mi geçiriyorsun diyorum.O da haşa olur mu öyle şey diyor.Sonrasında eğer inatçı bir müşrik değilse nihayet teslim olup iman ediyor.

Ama kimileri de var ki ne yapsan boş.Onlar da inatçı müşrikler.Adam ne anlattığın delilleri çürütebiliyor,ne de karşıt bir argüman üretebiliyor.Böyleleri gerçekten zor.Çünkü adamın tutunabileceği tek bir ayet,hadis delil yok aksine sen onlarca karşıt argüman söylüyorsun ama adam hala inat ediyor.Sonra bir ara şunu bile düşünüyorum ya kardeş ya sen bu ayetlere iman etmiyorsun yada bizimle dalga geçiyorsun diye içimden geçirmiyor değilim.Allah açıkça şirk olduğunu belirtiyor adam hala inanmak istemiyor.Hatta bazı "sözde müslümanlar" için ve tarikat müşrikleri için Allahın kelamının haşa bir şeyhin sözü kadar değeri yok bunu tabiki dilleriyle söylemiyorlar.Ama ayetleri okuyunca bir kulaktan girip birinden çıkıyor.Normal bir vatandaşın sözünü dinler gibi dinliyor.Ayetleri anlatınca adamda tık yok haşa masal dinler gibi dinliyor gerekli önemi Allah'ın kelamına vermiyor.İşte bu tarz insanlar gerçekten zor ama imkansız değil.Çaba bizden başarı ve hidayet Allah'tandır.
Rabbim bu mücadelede hepimize yardım etsin.
 
Son düzenleme:
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bahsettiğiniz hadis bu galiba:

Hakîm İbn Hizam şöyle anlatır: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, "Ey Allah'ın Resulü! Cahiliyye dönemimde iken yaptığım sadaka, köle azadı veya akrabayı gözetmek gibi hayırlardan mükafaat alabilir miyim, ne dersiniz?" diye sordum. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana, "Geçmişte yaptığın hayırlar sayesinde Müslüman oldun" buyurdu.

(Müslim İman 194-196, Buhari, Zekat 24, Edeb 16)
Tam olarak bu hadisti, evet.

Allah ecrinizi versin kardeşim.
 
Rhodium Çevrimdışı

Rhodium

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'a karşı insanlar iki çeşittir. Normal biz insanlar ve Peygamberler.
İnsanlar = kulluk
Peygamber = kulluk + elçilik

Kulluk temel olarak, imanın şartlarına akıl erdirmek ve islamın şartlarını davranış olarak yerine getirmektir. Mesela 32 farz deriz bunlar belirli kurallara bağlı öyle değil mi?

Örneğin islami olduğunu imanın şartlarını kabul ettiğini söyleyen bir insana bir peygamber tekrar tebliğde bulunur mu?

İşte elçilik de kulluk gibi belli kuralları olan peygamberlere ait bir husus. Allahı tebliğ etme temel davranışsal görev. Örneğin bildirmek zorunlu ama halkın nasıl tebliği kabul edip etmeme peygamberlerin vazifesi değildir.

Kuran da bunun kuralları, çerçevesi ve direkt Allah tarafından peygamberlere emir olarak verilmesi ayetlerde vardır. Hz. Nuh'un 950 yıl tebliğde bulunduğunu ve eziyetlere rağmen buna devam ettiği anlatılır.

Demek ki tebliğ de bulunmak öyle basit bir mesele değil.

İnsanın tebliğde bulunması: Onun bir Ay ışığı gibi etrafına ışık yayması ile mümkündür. Bu yalan söylemeyen, ibadetlerini yapan, iyi bir birey olmakla, çalışkan örnek alınan bir insan olmakla mümkündür. Eğer böyle yaşayan bir insansanız 7/24 tebliğde bulunursunuz.

Yok komşularınızı veya çeşitli insanları Allaha inanmaya davet ediyorsanız, bunun bir peygamberlik görevi olduğunu ağırlığını kurallarını haddini iyi anlamalısınız. Zira bize düşen kulluk etmektir.
 
Üst Ana Sayfa Alt