Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Aynı Mezhebe Mensub Âlimlerin Yaptıkları Nakil Hatalarına Örnekler

DAVA Çevrimdışı

DAVA

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Mahmûd b. Ahmed ez-Zencânî(Ö.656/1258) Şafiî mezhebine mensub bir âlimdir. İran'da Tahranlın kuzeybatısında yer alan Zencan ehlindendir. Cüz'î meselelerinin hükümlerinin küllî kaidelerden nasıl çıkarılacağına yer vererek tatbikattan örneklendirdiği ve türünün Önemli misallerinden birisini oluşturan "Tahrîcü'l-furû' ale'l-usul" adlı eserinde İmam Şafiî'ye (ö.204/819) mutlak emrin tekrar'a delalet ettiği şeklinde bir görüş nisbet etmektedir. (Zencânî, Tahrîcu'i-furû' ale'l-usul, s.75.)Halbuki İmam Şafiî'nin er-Risâle adlı eserinde böyle bir görüşe rastlanılmadığı gibi,( Zencânî, a.g.e., (naşir M. Edib Salih'in dipnotu), s.75.) Şafiî mezhebine mensub âlimlerin yazdıkları muteber usulü fıkıh kitaplarında da yoktur. Şafiî usulcüler mutlak emrin tekrar'a delalet etmediği görüşündedirler.( Fahreddin er-Râzî. ei-Mahsûl, I, 323; Amîdî, el-İhkâm, II, 378; İsnevî, et-Temhîd, s-282; a.mlf., Nihâyetus-sûl, 1, 269.) Yine Zencânî mutlak emrin, emre muhatap olan kişi tarafından mükellef olduğu anda hemen onu yerine getirmesi gerektiği (fevr) şeklinde bir görüşü İmam Şafiî'ye nisbet etmektedir.( Zencânî, a.g.e., 5.108) Oysa Şafiî mezhebine mensub âlimlerin yazdığı muteberusul kitaplarında bunun tersi kaydedilmektedir. Buna göre gerek İmam Şafiî ve gerekse diğer Şafiî âlimlere göre emir ne fevr'e ne de terâhî'ye (emrin gereğini vakti içerisinde daha sonra yerine getirme) delalet eder. Emir fiilin talep edildiğine delalet eder. Hemen yerine getirilebileceği gibi tehir de edilebilir.( Cüveynî, el-Burhân, I, 232; Gazzâlî, el-Mustasfâ, II, 2-3, 9; Amîdî, a.g.e., II, 387 388; İsnevî, Nihâyetü's-sûf, I, 275.(1297] Nisa (4), 102.)
Şafiî mezhebinin büyük âlimlerinden usulcü Cemâlüddîn el-İsnevî (Ö.772/1370) emir sigasının vücuba delaleti konusunda Âmidiye {ö.631/1233) şöyle bir görüş nisbet etmektedir:"Emir ister "inziî" (in), "üsküt" (sus) gibi "ifal" vezninde, isterse "nezâli" (in), "sah" (sus) kelimelerinde olduğu gibi isirn fiil olsun ya da "silahlarım alsınlar"(Nisa 102) ayetindeki gibi "lam"a bitişik muzarideki şekliyle (emr-i gaib) olsun mûcebi (delalet ettiği hüküm) konusunda farklı görüşler vardır. Âmidî, Fahreddin er-Râzî (ö.606/1209) ve onlara tabi olan cumhûr'a göre sahîh olan "'aksine delalet eden bir karine bulunmadıkça emrin vücub ifade ettiğidir.( İsnevî, et-Temhîd, s.266.) Burada Âmidî'ye nisbet edilen görüş hatalıdır. Çünkü Âmidî el-İhkâm adlı eserinde açıkça emrin mûcebi konusunda "Vakıfiyye (Emrin hangi manada kullanıldığını beklemek ve araştırmak şeklindeki görüşe sahip olanlardır) mezhebinin görüşünü naklettikten sonra: "sahîh olan görüş budur" diyerek tercihini bildirmektedir.( Amîdî, el-İhkâm, II, 369).
Nitekim isnevî kendisi de diğer eseri Nihayeti's-sûlde Âmidî'nin emrin mûcebi ile ilgili olarak "tevakkuf" görüşünde olduğunu kaydetmektedir.( İsnevî, Nihayet ü's-sûJ, I, 260)
Konu ile ilgili olarak iki örnek de Hanefîlerden zikredelim. Hanefî mezhebi âlimlerinden el-Câmi'ul'-vecîz sahibi Ibnü'l-Bezzâz el-Kerderî (6.827/1414) Ebû Hanîfe'ye (6.150/767) şöyle bir görüş nisbet etmektedir:
"Üç talakla boşanmış bir kadının, boşayan bu kocaya helal olabilmesi için kendisi ile evlenip cinsî münasebette bulunması ve sonra da onu boşaması şartıyla bir başkasıyla evlenmesi halinde Ebû Hanîfe'ye göre "nikah ve şart" caizdir. Böyle bir evlilikten sonra evlendiği bu ikinci kocası onu boşamaya yanaşmazsa hakim onu boşamaya zorlar ve kadın ilk kocasına helal olur.( İbnü'l-Bezzâz el-Kerderî, el-Câmi'u'l-veciz, IV, 263) Kerderî'nin Ebû Hanîfe'ye nisbet ettiği bu görüş diğer güvenilir kitaplarda konu iİe ilgi olarak zikredilen Ebû Hanîfe'nin görüşüne aykırıdır. Ebû Hanîfe'ye göre böyle bir durumda nikah akdi sahîh şart ise geçersizdir.( Saffet Köse, İslâm Hukukunda Kanuna Karşı Hîle (Hîle-i Şer'iyye ), s.365).
Nitekim Hanefî mezhebi müctehîdlerinden, muhakkik ulemadan el-Hidâye sarihi İbnü'l-Hümâm (5.861/1457) bu nisbeti reddederek şöyle demektedir:
"Zâhiru'r-rivâyede böyle bîr görüş bilinmemektedir. Bu görüşe itibar edilmez ve buna göre hüküm verilemez. Bu görüş sübûtunun zayıf olmasının yanısıra mezhebin kaidelerine ve esaslarına da ters düşmektedir. Çünkü nikah akdinde böyle bir şarta itibar edilmez. Bu gibi akitler iki kısımdır. İlki bey (alış-veriş) vb. gibi akdin fesadını gerektiren şartlar, diğeri de şartın batıl olup asılın (akit) sahîh olduğu durumlardır. Şüphesiz nikah akdi fasit şartlarla batıl olmaz. Aksine şart batıl ve nikah akdi sahîh olur. Bu sebeple böyle bir şartın batıl olması ve bu kişinin talâka zorlanmaması gerekir. (Ibnü'l-Hümam, Fethul-kadlr, IV, 35)

Bir diğer örnek orak da şunu kaydedelim:
Hanefî mezhebinin son devir âlimlerinden Ibn Abidîn, birşey satın almaya vekil tayin edilen kişinin o malı satın alabileceği fiyat konusunda gabn-i yesir'i ile ilgili ifadeyi şu şekilde izah etmektedir:
"Gabn-İ yesir (insanların Adanabilecekleri oran) bilir kişilerin değerlendirme alanına girmeyen miktardır.( İbn Abidîn, Reddul-muhtâr, IV, 408) Burada Ibn Abidîn'in tarif ettiği şey gabn-i yesîr değil, gabn-i fahiştir. Oysa burada anlatılan gabn-i yesîr olmalıydı. Reddü'l-muhtar'ın, kaynaklarından olan Kudûrî'nin el-Muhtasar'ı, Mergînânî'nın el-Hidâye'si, Kâsânî'nin Bedâ'i'u's-sanâ'i' adlı eseri ile İbnü'l-Hü-marrun Fethü'î-Kadîr'ideki ifade şöyledir:
"Bir şey satın almak üzere vekil tayin edilen kişi kıymetin misli veya benzeri durumlarda insanların aklanabilecekleri oranda fazla bir para (gabn-i yesîr) ile akit yapabilir. İnsanların aldanmayacakları oranda bir fiyatla satın almak (gabn-ı fahiş ile) caiz değildir. Bunun ölçüsü de (gabn-İ fahiş) "bilirkişilerin değerlendirme alanına girmeyen miktardır.( Kudûrî, el-Muhtasar, II, 148; Kâsânî, Bedâ'i'us-sanâ'i, VI, 30; Mergînânî, el-Hi-dâye, HI, 146- Haddâdî, Cevheretü n-neyyire, I, 395; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadır, VII, 78-79. Gabn-i fâhiş'e şunu örnek verebiliriz: 10 liraya alınmış olan bir mala, bilir kişilerden birisi 5, diğeri 6, bir diğeri de 7 lira fiyat biçmesi halinde 10 lira fiyat biçen olaz ise bu gabn-i fahiştir(Hamdi Döndüren, İslâm Hukukuna Göre Ahm-Satımda Kar Hadleri. Balıkesir 1984, s. 145). Burada da görüldüğü gibi İbn Âbidîn'in ifadesi hatalıdır. Zira vekilin malı satın alabileceği oran gabn-i fâhiş'in tarifidir. Nitekim Reddü'l-muhtâr'a tekmile yazan oğlu Alâeddin (ö. 1306/1889) de aynı ifadeyi şerhederken bunu "bilir kişilerin değerlendirme alanına giren fiyat" olarak açıkladıktan sonra sahîh olan budur demekte ve bilir kişilerin değerlendirmesi altına girmeyenlerin gabn-i fahiş olduğunu ifade etmektedir. (Emîn b. Abidîn, Kurretü'l-uyûni'I-ahydr, I, 241)
Mezheb'in İmamlarından İmam Muhammed'in Nadiru'r-rivâye kitaplarından İbnüİ-Hümam'ın konu ile ilgili olarak naklettiği görüş de bu doğrultudadır. (İbnü l-Hümam, Fethu I-Kadîr, VII, 78; Meydânı, el-Lübüb, H, 148. Prof. Dr. Saffet Köse, Çağdaş İhtiyaçlar ve İslâm Hukuku, Rağbet Yayınları: 337-340; Çağdaş İhtiyaçlar ve İslam Hukuku - Saffet Köse)
Allahu Alem..
 
Üst Ana Sayfa Alt