Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Beşeri Kanunlar Ile Hükmetmenin Küçük Küfür Olduğu Iddialarına Cevap - Abdullah El Ğuneyman

M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
يقول شيخ محمد الأمين الشنقيطي:
"وبهذه النصوص السماوية التي ذكرنا يظهر غاية الظهور: أن الذين يتبعون القوانين الوضعية التي شرعها الشيطان على ألسنة أوليائه مخالفة لما شرعه الله جل وعلا على ألسنة رسله صلى الله عليهم وسلم، أنه لا يشك في كفرهم وشركهم إلا من طمس الله بصيرته، وأعماه عن نور الوحي مثلهم."
كتاب: «أضواء البيان»: 4/82
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
يقول الشيخ محمد حامد الفقى المصري:
"ومثل هذا وشرٌّ منه مَنِ اتّخذ من كلام الفرنجة قوانين يتحاكم إليها في الدماء والفروج والأموال، ويقدّمها على ما عَلِم وتبين له من كتاب الله وسنة رسوله (صلى الله عليه و سلم) فهو بلا شك كافر مرتد إذا أصر عليها ولم يرجع إلى الحكم بما أنزل الله ولا ينفعه أي اسم تسمّى به، ولا أيّ عمل من ظواهر أعمال الصلاة والصيام ونحوه"
"فتحُ المجيدِ لشرحِ كتابِ التَّوحيدِ"
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
قال السخاوي رحمه الله في سياق كلامه عن تيمورلنك:
(يعتمد قواعد جنكز خان ويجعلها أصلاً، ولذلك أفتى جمع جم بكفره، مع أن شعائر الإسلام في بلاده ظاهرة) إهـ الضوء اللامع (3/49).
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
قال الشيخ عبدالرحمن بن قاسم رحمه الله:
بل جميع من حكم بغير ما أنزل الله، سواء كان بالقوانين أو بشيء مخترع وهو ليس من الشرع، فهو طاغوت من أكبر الطواغيت.
[حاشية الأصول الثلاث (٩٦)]
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
وقال محمد قطب:
هل وضح عند العاة أن التشريع بغير ما أنزل الله شرك مخرج من الإيمان، وأن الرضى بهذا التشريع هو كذلك شرك مخرج من الإيمان؟ أم لا يزال الجدل يدور بينهم حول هذه القضية، ما بين شاك وبين مقتنع؟
[كيف ندعو الناس ٣٨]
 
Ebu Abdullahh Çevrimdışı

Ebu Abdullahh

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Alimlerin sözlerini sıralamakla, birbiri ile çarpıştırmakla iş çözüme kavuşmaz. Muasır alimlerden istihlal etmesede beşeri kanunları uygulamanın büyük küfür olduğunu söyleyenler var. Küçük küfür olduğunu söyleyenlerde var. İbn Hazm, İbn Kesir gibi alimlerin istihlal etmeyeni tekfir ettiği açık değil. Başka alimlerin aksi istikamette (istihlal etmeyenin günahkar olduğuna dair) daha açık sözleri var. Teşri, Tebdil, şeriatı değiştirme gibi kavramları nasıl anlıyorsun?

Bir yönetici hevasına uyarak İslam şeriatına muhalif bir kanun yapsa ve uygulasa ama bunu dine nispet etmese bu kişi büyük küfür mü işlemiştir? Mesela hırsızlığın cezası olan el kesmeyi uygulamayıp, bunun yerine başka bir ceza uygulasa ve bunu kanunlaştırsa mürted mi olur? Yahudilerin fiili ile bu adamın fiili hüküm bakımından aynı mıdır?
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
Ebu Abdullah!
Sana son fırsat. İddia ettiğin istihlal meselesini isbat et ondan sonra devam edelim.
İbn Kesirin icma nakli ortada.
"Son peygamber Muhammed b. Abdullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) indirilen muhkem şeriatı terk edip neshedilmiş, başka şeriatlere muhakeme olan kimse kafir olduğuna göre Cengizhan'ın yasalarına muhakeme olan kimse nasıl kâfir olmasın?! Böyle yapan bir kimse Müslümanların icmaıyla kâfir olur."

✔✔✔

Bu da ikinci icma nakli.
"İslam şeriatında Hakkında bir nass ve vahiy gelmemiş olan İncil kaynaklı bir hükümle hükmeden kimsenin kafir ve müşrik olacağı ve İslam dininden çıkmış olacağı hususunda Müslümanlardan iki kimse arasında dahi ihtilaf yoktur."
Bkz. (El-İhkam fi Usul’il Ahkam, 5/173)

✔✔✔

Bu da üçüncü icma nakli.
"Bilindiği gibi Allah'ın, Resulü ile göndermiş olduğu emir ve nehiyleri yürürlükten kaldıran, Müslümanların, Yahudilerin ve Hıristiyanların ittifakıyla kafirdir."
Bkz. (Mecmuu-l Fetava, 8/106.)
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
Dördüncü ittifak nakli.
Muhammed Kutub şöyle demektedir:
"Allah'ın kanunlarından hariç yasamada bulunmak tüm
fukahanın ittifakı ile küfürdür. Acaba tüm davetçiler Allah'ın indirdiği şeriatin dışında kanun ve yasa koymanın, sahibini iman
dairesinden çıkardığını, yine aynı şekilde bu kanunlardan razı olmanın da sahibini dinden çıkardığını daha öğrenmediler mi?"
Bkz. Keyfe Ned'un Nase, sy 38
 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Burada sankı ıkınız aynı seyı soyluyormussunuz gıbı gelıyor gıbı yada ben anlayamadım.

Neyı tartısıyorsunuz bır haftadır. :)
 
osman1987 Çevrimdışı

osman1987

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İslam Şeriatı ile yönetilen ülkedeki kadının hükmü ile beşeri ideolojinin yürürlükte olduğu sistemdeki hakimin hükmünü ''Küfrün düne küfr'' hadisine dayanarak aynı muameleyi yapmak, mazbut bir yaklaşım mı diyorsun???Birisi İslam nizamı içerisinde, diğeri küfür olan kanuna tabi.
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
Gayet benim ne dediğim çok açık.
İşte:
"وأما الذي قيل فيه كفر دون كفر إذا حاكم إلى غير الله مع اعتقاده أنه عاص وأن حكم الله هو الحق فهذا الذي يصدر منه المرة ونحوها أما الذي جعل قوانين بترتيب وتخضيع فهو كفر وإن قالوا أخطأنا وحكم الشرع أعدل، فهذا كفر ناقل عن الملة"
 
Ebu Abdullahh Çevrimdışı

Ebu Abdullahh

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İstihlal etmedikçe küfre düşmeyeceğinin dayanağı olan icma şöyledir:


İbn Abdilberr (rahimehullah) dedi ki:


“Âlimler bilerek ve kasıtlı olarak hükümde adaletsiz davranmanın büyük günahlardan olduğu hususunda icma etmişlerdir.” (et-Temhid 16/358)


Yönetici âsi olduğunu kabul ediyorsa, yaptığını helal kabul etmiyorsa yukarıda nakledilen icmanın içerisinde kalır ve ehli sünnete göre mağfireti umulur. Beşeri hükümlerle hükmeden ve günahkar olduğunu i’tiraf eden yöneticiyi bu icmanın dışına çıkaran bir delil mevcut değildir.


Şeyh Bender bin Nayif el-Uteybi şöyle dedi:


“Tebdil sebebiyle tekfire dair icmâ ile yeni bir hüküm nispet etmekten ayrı, salt adaletsiz hüküm vermek anlamındaki istibdâl’in kesin olarak tebdil’den ayrı olup mücerret olarak dini değiştirmek olmadığını anlamayı gerekli kılmaktadır. Bu noktayı iyi anla. Zira çok önemlidir.”


“İstihlal etmesede büyük küfürdür” diyenlerin dayanak olarak ileri sürdükleri kavillerden birisi Şeyhulislam’ın şu sözleridir:


Şeyhulislam ibn Teymiyye dedi ki:



Kim hakkında görüşbirliği olan bir haramı helal kabul eder yada hakkında görüşbirliği olan bir helali haram kabul eder yada hakkında görüşbirliği olan şeriatı değiştirirse fukahanın ittifakı ile kafir, mürted olur. İki görüşten birine göre Allah-u Teala’nın “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir” buyruğu tıpkı bunun gibi bir durum hakkında inmiştir. Yani o, Allah’ın indirmediği şeyle hükmetmeyi istihlal (helal kabul eden) edendir
. (Mecmuul Feteva 3/267)


Bu kavilde Şeyhulislam’ın iki sözü var, bu sözlerinden ne kast ettiğini doğru anlamayanlar hatalı hüküm vermekten kurtulamıyorlar.


Şeyhulislam diyor ki :“Şeriatı değiştirirse” bundan kastı nedir? Ona soralım:


Şeyhulislam şöyle diyor: “Mübeddel (değiştirilmiş) şeriat: Allah’a, resulune ya da insanlara gerçek olmayan ve benzeri şeylerle şahitlik yaparak yalan söylemek ve apaçık bir zulümdür. Her kim bu Allah’ın dinindendir derse tartışmasız olarak küfretmiştir.” (Mecmuul Feteva 3/267)


İbn Arabi şeriatı değiştirmenin mahiyetini şöyle açıklıyor:



“Kişinin Allah’ın katından diyerek kendi nezdinden bir şeyle hükmetmesi kendi hakkında küfrü gerekli kılan bir değiştirmedir”
( Kurtubi, Ahkamul Kur’an 2/265)


Şeyhulİslam diyor ki: “İstihlal ederse” bundan kastı nedir? Kendisine soralım:


İbn Teymiyye dedi ki: “İstihlal, o şeyin kendisi için helal olduğuna i’tikad etmesidir” (es-Sarımu’l-Meslul 3/971)


İbn Kayyım (rahimehullah) dedi ki: Bir şeyi helal kabul eden, onun helal olduğuna itikad ederek yapandır” (İğasetu’l-Lehfan 1/382)


Sözün özü: İbn Teymiyye Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyeni tekfir etti ama istihlal şartı getirerek bunu yaptı.

(bu nakiller Şeyh Bender b. Nayif el-Uteybi'nin "Allah'ın indirdikleri ile hüküm meselesi" (Ummul Kura yay.) isimli kitabında geçmektedir.
 
Ebu Abdullahh Çevrimdışı

Ebu Abdullahh

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şimdi sana daha önce yönelttiğim şu sorunun cevabını verebilir misin?

Bir yönetici hevasına uyarak İslam şeriatına muhalif bir kanun yapsa ve uygulasa ama bunu dine nispet etmese bu kişi büyük küfür mü işlemiştir? Mesela hırsızlığın cezası olan el kesmeyi uygulamayıp, bunun yerine başka bir ceza uygulasa ve bunu kanunlaştırsa mürted mi olur? Yahudilerin fiili ile bu adamın fiili hüküm bakımından aynı mıdır?
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
Ya sen beni anlamıyorsun yada işine gelmediği için anlamamazlıktan geliyorsun.
Ortaya bir iddia attın ve halen isbatı yok.
İbn Abdil Berrden naklettiğin meselenin konumuzla alakası yok.
Küfür ameli işleyen kimsenin kafir olması için istihlal şartını zikretmek batıldır. Ehli sünnete göre küfür ameli işleyen bir kimsenin kafir olması için onu helal sayması gerekmez. Mesela puta secde eden, dinle alay eden vs. Ancak küfür olmayan, haram olan fiilleri işleyen bir kimsenin tekfir edilmesi için o fiilleri helal görmesi şarttır.
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
Selefin döneminde Allahın şeriatını kaldırıp da yerine beşeri sistemler koyan yöneticiler olmamıştır. Selefin (كفر دون كفر) dediği meselenin de konumuzla alakası yoktur. Lütfen anla artık.
Yani selef döneminde günümüzde olduğu gibi Allahın şeriatını kanunlarını tamamen kaldırılıp da yerine beşeri kanunlarla hükmeden yöneticiler mi olmuş da o zamanın uleması da bu "küçük küfürdür" eğer helal görürse o zaman büyük küfür olur diğe? Senden isbatını istediğim şudur işte. Anla artık.
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
يقول الشيخ محمد قطب في كتابه القيم "واقعنا المعاصر"، ص 334: مظلوم ابن عباس فقد قال ما قال وهو يُسأل عن الأمويين، أنهم يحكمون بغير ما أنزل الله، فما القول فيهم؟ وما من أحدٍ على الإطلاق قال عن الأمويين أنهم كفار، فقد كانوا يحكمون الشريعة في عموم حياة الناس، ولكنهم يحيدون عنها في بعض الأمور المتعلقة بسلطانهم إما تأويلاً وإما شهوة ـ ولكنهم لا يجعلون مخالفتهم تشريعاً مضاهياً لشرع الله ـ فقال فيهم ابن عباس: إنه كفر دون كفر، فهل كان يمكن لابن عباس أن يقول هذا فيمن ينحي الشريعة الإسلامية أصلاً، ويضع بدلاً منها قوانين وضعية ..؟!
 
Ebu Abdullahh Çevrimdışı

Ebu Abdullahh

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Muvahhid Faruk: Ya sen beni anlamıyorsun yada işine gelmediği için anlamamazlıktan geliyorsun.
Ortaya bir iddia attın ve halen isbatı yok.
İbn Abdil Berrden naklettiğin meselenin konumuzla alakası yok.
Küfür ameli işleyen kimsenin kafir olması için istihlal şartını zikretmek batıldır. Ehli sünnete göre küfür ameli işleyen bir kimsenin kafir olması için onu helal sayması gerekmez. Mesela puta secde eden, dinle alay eden vs. Ancak küfür olmayan, haram olan fiilleri işleyen bir kimsenin tekfir edilmesi için o fiilleri helal görmesi şarttır.



Selamun aleykum..İnşaAllah ben seni anladım. Fakat senin beni anlayamadığını düşünüyorum. İbn Abdilberr’den naklettiğim sözün konu ile alakasının olmadığını söylemen beni anlamadığının alametidir. Allah’ın indirdiği kanunları uygulamayan bununla beraber Allah’a âsi olduğunu, yaptığının günah olduğunu i’tiraf eden bir yönetici İbn Abdilberr’in kavlinde geçen “hükümde adaletsiz davranan” sınıfına dahildir. Bu kişiyi bu icmanın haricinde tutacak bir şer’i delil mevcut değildir.


Doğru söylüyorsun ehli sünnet’e göre küfür ameli işleyen kafirdir,istihlal şartı yoktur. Fakat şunu kaçırıyorsun, biz zaten amelin küfür olduğunda ihtilaf ediyoruz. Mücerret olarak hükmün terkinin küfür olduğunda ittifak halinde olsak bundan sonra istihlalden bahsetmek yersiz olurdu. Mücerret olarak hükmün terk edilmesi ile puta secde etmeyi, dinle alay etmeyi aynı değerlendirmen hatadır. Ehli sünnet mücerret olarak hükmün terk edilmesini büyük küfür saymamıştır. Küfür olmayan, haram olan fiillerde istihlal şartı gerekir diye sende yazında beyan etmişsin. Hüküm meselesini bu bab’ta kabul ettiğimiz için istihlal şartını zikrediyoruz. İbn Abdilberr (rahimehullah)’ın naklettiği icmanın konuyla direk alakası vardır. Lakin fiilin hükmünde ihtilaf ettiğimiz için bana göre delil olan bu icma sana göre konu ile alakasız oluyor.


Muvahhid Faruk:Selefin döneminde Allahın şeriatını kaldırıp da yerine beşeri sistemler koyan yöneticiler olmamıştır. Selefin (كفر دون كفر) dediği meselenin de konumuzla alakası yoktur. Lütfen anla artık.
Yani selef döneminde günümüzde olduğu gibi Allahın şeriatını kanunlarını tamamen kaldırılıp da yerine beşeri kanunlarla hükmeden yöneticiler mi olmuş da o zamanın uleması da bu "küçük küfürdür" eğer helal görürse o zaman büyük küfür olur diğe? Senden isbatını istediğim şudur işte. Anla artık.


Bu ayetler neden indi? Maide 44, Tevbe 31 ayetleri neden indi? Bizzat Resulullah (sallallahualeyhivessellem) hayattayken inen bu ayetlerin inmesine sebeb olan şey teşri şirki değil miydi? Selef, Yahudilerin amelini gördü ve bu ayetin tefsirini bu durumda yaptı. “Selefin döneminde böyle bir şey yoktu, küfrün dune küfür İslam kadıları hakkında söylenmiştir” sözünün delili nedir? Sahabe ve sonraki âlimler umum sözler söylemişler ve bu ayetleri tefsir etmişler, siz şimdi çıkıp diyorsunuz ki onlar beşeri kanunları uygulayan yöneticileri değil, İslam kadılarını kast ettiler. Bunu nereden biliyorsunuz? İbn Abbas (radyallahuanh) ve diğerlerinin bu istikamette bir sözü mü var? Siz onların kavline neye dayanarak böyle bir şerh düşüyorsunuz. Bu sebeple diyoruz ki ispat makamı biz değiliz sizsiniz. Evet Selefin döneminde böyle bir şey vardı? Teşri şirki vuku buldu ve Allah’ın ayetleri nazil oldu. Ve Yüce Rabbimiz Yahudilerinde, onların yaptığı gibi yapan Müslümanlarında dinden çıkıp kafir olacağını beyan etti. Yahudiler hükmü değiştirdi ve uydurdukları hükmü Allah’a nispet etti bu küfürdür, inkardır, Allah’ın dinine iftiradır. Bu ümmetten kim onların yaptığı gibi yaparsa kafirdir. Günümüz yöneticilerinden de bu anlayışa sahip olanlar kafirdir. Vacip olanın, adil olanın Allah’ın hükmü olduğunu i’tiraf edip, hevasına uyarak, korkarak ya da başka bir dünyevi sebebe dayanarak hükmetmeyenler ise günahkârdır.

İmam Kurtubi (rahimehullah) şöyle dedi:


Denildi ki: Burada idmâr/hazf söz konusudur. Yani ma'nâ şöyledir: Her kim Kur'ân'ı redderek ve Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem'in sözünü inkâr ederek Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse kâfirdir. Bunu İbn Abbâs ve Mucâhid söylemiştir. Bu görüşe göre de âyet herkes hakkında umûmîdir.

Yine İmam Kurtubi naklediyor:

İbn Mes'ûd ve Hasen şöyle demişlerdir: Bu âyetler müslümanlardan, yahûdîlerden ve sâir kâfirlerden Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyen herkes hakkında umûmîdir. Yani, buna i'tikâd ederek ve onu istihlâl ederek/helâl görerek yapan herkes hakkındadır. Bunu, harâm işlediğine i'tikâd ederek yapana gelince; o, müslümanların fâsıklarından biridir ve durumu Allah'a kalmıştır, dilerse (günahından dolayı) ona azâb eder, dilerse onu mağfiret eder.

Yine İmam Kurtubi şöyle naklediyor:

Tâvûs ve başkaları şöyle demiştir: Dînden çıkaran küfür, değildir. Ancak o, (asıl) küfrün altında bir küfürdür. Bu da duruma göre değişir. Eğer onun, Allah katından olduğunu öne sürerek kendi yanındaki ile hükmediyorsa, bu tebdîldir ve küfrü gerektirir. Eğer hevâya uyarak ve bir ma'siyet olarak onunla hükmediyorsa, Ehl-i Sünnet'in günahkârların mağfireti ile ilgili temel esasına göre bu mağfiret olunabilecek bir günahtır.

İbn Cevzi (rahimehullah) şöyle dedi:

«Sözün özü şudur: Yahûdîlerin yaptığı gibi o hükmü Allah'ın indirdiğini bile bile Allah'ın indirdikleri ile -inkâr ederek- hükmetmeyen kâfirdir. Allah'ın indirdikleriyle inkâr söz konusu olmaksızın hevâya meylederek hükmetmeyen zâlim ve fâsıktır. Ali b. Ebî Talha İbn Abbâs'dan şöyle dediğini nakleder: Allah'ın indirdiklerini inkâr eden kâfir olur, ikrâr edip onunla hükmetmeyen ise fâsık ve zâlim olur.»Zâdu'l-Mesîr (s: 386)

İmam Ebubekir el-Cessas (rahimehullah) şöyle dedi:

«'Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.' [Mâide, 44] Yüce Allah'ın bu buyruk ile murâdı, Küfrü'ş-şirk ve'l-cuhûd (şirk ve inkâr küfrü) ya da inkârın söz konusu olmadığı Küfrü'n-ni'me (ni'metlere küfür) ihtimâlleri dışında kalmaz. Eğer murâd olunan Allah'ın hükmünün inkârı veya Allah'ın hükmü olduğunu öne sürerek ondan başkası ile hükmetmek ise bu, dînden çıkaran küfürdür. Fâili de daha önceden müslüman olsa bile mürteddir. Buna binâen âyetin te'vîli, bu âyetler İsrâiloğulları hakkında inmiştir ve bizim hakkımızda da geçerlidir, diyenlerin görüşü olur. Bu görüştekiler şöyle demektedirler: Bizden de her kim hükmü inkâr eder veya Allah'ın indirdiğinden başkası ile hükmedip sonra da 'bu, Allah'ın hükmüdür' derse, İsrâiloğulları bunu yaptıklarında nasıl kâfir olmuş iseler o da onlar gibi kâfir olur. Eğer âyet ile murâd olunan Kufru'n-ni'me ise şüphesiz ki ni'metlere nankörlük inkâr söz konusu olmaksızın onlarla ilgili şükrü terk edip edâ etmemekle de olur. Bunu yapan da dînden çıkmaz. Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyenlere küfür isminin ıtlâkından dolayı ağır basan görüş birinci anlamdır.

Hâricîler bu âyeti, Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyi terk edenin onları inkâr etmese bile tekfîrine yorumlamışlardır. Bundan dolayı onlar büyük yahut küçük her türlü günah ile Allah'a isyân edeni tekfîr ederler. Onlar bu yöntem ile küçük günahlarından dolayı peygamberleri tekfîr etme ile küfre ve sapıklığa sürüklenirler.» (Ahkâmu'l-Kur'ân, Bâbu'l-Hukmi beyne Ehli'l-Kitâb (4/93)

İmam Kurtubi (rahimehullah) şöyle diyor:

Yüce Allah'ın 'Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.' (Mâide, 44) buyruğu: Günahlarla tekfîr edenler -ki onlar Hâricîlerdir- bu âyetin zâhirini delîl olarak öne sürmüşlerdir. Hâlbuki bu âyette onların lehine herhangi bir hüccet söz konusu değildir. Çünkü bu âyetler -bu hadîste de geldiği gibi- Yüce Allah'ın kelâmını tahrîf eden yahûdîler hakkında inmiştir ve onlar da kâfirdirler. Sebeb-i nüzûlünde onlara ortak olan hükmünde de onlara ortaktır. Bunun açıklaması da şöyledir: Müslüman bir kişi herhangi bir mes'ele hakkında Allah'ın hükmünü kat'i olarak bilir de sonra onunla hükmetmez ise; eğer inkâr ederek bunu yaptıysa kâfir olur. Bunda da ihtilâf edilmemiştir. Eğer bunu inkâr ederek yapmadıysa, büyük günah işleyen âsi olur. Çünkü o, bu hükmün aslını tasdîk etmekte ve onu yerine getirmenin kendi üzerine vâcib olduğunu bilmektedir. Ancak o hüküm ile amel etmeyi terk ederek isyân etmiştir. Hükmü, şer'î zorunluluk olarak bilinen -namaz ve bilinen temel kâidelerden buna benzer- her şey hakkında bu böyledir. Bu, Ehl-i Sünnet'in mezhebidir, daha önce de Kitâbu'l-Îmân bölümünde geçmişti ve şöyle beyân etmiştik: Küfür, şerîattan olduğu zarûrî olarak bilinen bir husûsun yalanlanması ve inkâr edilmesidir. Böyle olmadığı takdîrde bu, küfür değildir.

Bu bahisten maksat şudur: Bu âyetlerle murâd olunanlar, küfür ve inâd ehlidir. Lafızları umûmî olsa da, müslümanlar bu umumun hâricindedirler. Çünkü aslına îmân etmekle birlikte hüküm ile ameli terk etmek, şirk olmayan bir günahtır. Yüce Allah da şöyle buyurmuştur: 'Şüphesiz ki Allah kendisine şirk koşulmasını asla mağfiret etmez. Şirkin dışındakileri ise dilediği kimse için bağışlar.' (Nisâ, 48) Hükmetmenin bu sûretteki terki, ittifak ile şirk değildir. Dolayısıyla mağfiret olunması mümkündür. Küfür ise mağfiret edilmez. Hüküm ile ameli terk etmek de küfür olmaz. Daha önce de geçen şerîattan bilinen temel esaslar da bu hususu desteklemektedir. el-Mufhim limâ Eşkele min Telhîsı Kitâbi Muslim (5/117-118)





 
Ebu Abdullahh Çevrimdışı

Ebu Abdullahh

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi

Alimlerin umum sözlerine şiddetli bir şekilde bağlanma. Âlim bir yerde umum bir söz söyler, başka yerde tafsilatını zikreder. Sen umum sözünü bilir, tafsilat yaptığı yeri kaçırırsın. Kapalı ve karışık bir durum ortaya çıktıysa kişiye düşen asıllara bağlı kalıp âlimlerin kastını doğru anlamak için tafsilatı zikrettiği sözlerine dönmektir. Kafiri tekfir etmeyen kafir olur diyerek cümle alemi tekfir edenlerde alimlerden nakil yapıyorlar. Alimlerin umum sözlerine dayanarak müslümanların kanını kendilerine helal kılıyorlar. Kafiri tekfir etmeyen kafir olur sözünü söyleyen âlimlerin kastı ile bugün bu sözü kendine mesnet edinen azgınların anlayışı aynı mıdır?


Allah sana rahmet etsin. Güzel nakiller yapıyorsun. İçerisinde izahını yapmaktan aciz olduğumuz kavillerde var. Bunlar ümmetin imamların sözleridir. Asılları muhafaza ederek bu sözleri anlamaya çalışıyoruz. Bunlara karşı kayıtsız kalmıyoruz. Lakin şunu unutma sen İslam alimlerinden kaviller yaparken biz Yahudi ve Hiristiyan âlimlerinden nakletmiyoruz. Bizim naklettiklerimiz içerisinde de senin izahını yapmaktan aciz kaldığın sözler var.


İstihlal şartı diye bir şart yoktur. Bu, saray uleması (!) nın uydurmasıdır diyorsan buyur güzel kardeşim şu kavillerin izahını yap da sende rahatla, bizde rahatlayalım:


Şeyhulİslam Muhammed bin Abdilvehhab’ın tasdik ederek kendisinden naklettiği İbn Teymiyye’nin kavli:


Şüphe yok ki Allah'ın indirdikleriyle hükmetmenin vâcibliğine i'tikâd etmeyen kâfirdir. Her kim Allah'ın indirdiğine tâbi olmaksızın kendi görüşüyle adâlet olarak değerlendirdiği şeyle hükmetmeyi istihlâl ederse (helâl görürse) kâfirdir…


Hatta İslâm'a müntesib olan pek çok kimse gelenek ve törelerle, aşiret büyüklerinin emri ile hükmetmektedirler. Kitâb ve Sünnet ile değil, onlarla hükmetmeyi uygun görüyorlar. Allah'ın indirdiğini bilmelerine rağmen ona iltizâm etmiyorlarsa bu küfrün ta kendisidir. Tam aksine ondan başkasıyla hükmetmeyi istihlâl ediyorlar ki bu durumda onlar kâfirdirler. Yok böyle değilse -daha önce de geçtiği gibi- câhildirler.


Allah'ın hükmüne bâtınen ve zâhiren iltizâm eden ancak isyân edip hevâsına tâbi olana gelince, bunun konumu diğer günahkarların konumuyla aynıdır.


Bu âyet, Allah'ın indirdiklerinden başkası ile hükmeden yöneticilerin tekfîr edilmesi hakkında Hâricîlerin öne sürdüğü delîllerden biridir. Sonra da onlar, (yöneticilerin tekfîrine dâir) bu inançlarının Allah'ın hükmü olduğu iddia etmişlerdir.»Muellefâtu'ş-Şeyh (2/2/88-89)


Abdullatif bin Abdurrahman Alu’ş-Şeyh (rahimehullah) dedi ki:

Harâm olan tahkîm/hüküm verme sadece bâtıl bir şerîata dayandığı ve Kitâb ve Sünnet'e muhâlif olduğu zamandır. Yunanlıların, Frenklerin ve Tatarların kaynağı şahsî görüşleri ve hevâları olan hükümleri ve kanunları böyledir. Yine aşiretlerin töre ve gelenekleri de böyledir. Her kim kan mes'eleleri ve bundan başka konularda bunlarla hükmetmeyi istihlâl ederse/helâl görürse kâfir olur. Yüce Allah şöyle buyurur: 'Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.' [Mâide, 44]


Müfessirlerden bir kısmı bu âyet hakkında: Burada küfür ile murâd olunan büyük küfrün dışında bir küfürdür, demişlerdir. Çünkü Hâricîler bu âyeti, Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla hükmeden herkese; yani istihlâl etmeyene de tatbîk ediyorlardı. Ancak onlar (küçük küfürdür diyenler) istihlâl eden hakkında âyetin umûm oluşunu ve onun küfrünün dînden çıkarıcı olduğunu (Hâricîlerle) münâkaşa etmiyorlardı.


Bunu anladıysan eğer, Hâricîlerin Hüküm sadece Allah'a aittir şeklindeki sözleri hakkında Emîru'l-Mü'minîn'in (Ali'nin) söylediği: Kendisiyle bâtıl murâd edilen hak söz, şeklindeki sözü kavrarsın.»Minhâcu't-Te'sîs (53-54)


Abdullatif bin Abdurrahman alu’ş-Şeyh dedi ki:


“Bedeviler hakkında belirtmiş olduğun; Allah’ın indirdiğinden başka bir şeyle hükmetmeyi helal kabul eden ile etmeyen arasında ki fark, uygulamanın bu şekilde olduğu bir husustur. Ehl-i Sünnetin tuttuğu yolda budur.” -Uyunul Resail (2/605)-


Süleyman b. Sehman (rahimehullah) dedi ki:

Yani: kim Allah’ın indirdiğinden başka bir şeyle hükmetmeyi helal kabul eder,, tağutun hükmünü Allah’ın hükmünden güzel görürse…işte kim buna i’tikad ederse kafirdir. kim de bunu helal kabul etmez, tağutun hükmünü batıl, Allah’ın ve resulunun hükmünü hak olarak görürse işte bu küfre düşmez, İslam dininden de çıkmaz. -Uyunul Resail (2/602)-


İbn Teymiyye (rahimehullah) şöyle dedi:


«İnsan, üzerinde icmâ bulunan bir harâmı helâl veya üzerinde icmâ bulunan bir helâli harâm kılar ya da üzerinde icmâ bulunan bir şerîatı tebdîl ederse fukahanın ittifâkıyla kâfir ve mürteddir. İki görüşten birine göre şu buyruk bunun benzeri bir konuda nâzil olmuştur: "Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir." Yani o, Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla hükmetmeyi istihlâl eden/helâl sayandır.»
Mecmûu Fetâvâ (3/267)

(Nakillerin tercümesi Şeyh Bender bin Nayif'in eserinden ve İmanmescidi.com'dan alınmıştır.)


Bu meselenin ayakların kaydığı ağır bir mesele olduğunu senin zannettiğin kadar açık ve kolay bir mesele olmadığını anlayabilmen için bu naklettiklerimiz sana yeterlidir. Bunlar üzerinde düşün! Bana cevap vermen şart değil. Hatta vermemen daha hayırlıdır. Hepimize vacip olan Allah ve Resulunun -sallallahualeyhi vessellem- hükmünü aramaktır. Bu hükmü bulup buna bağlanmaktır.


"Hayır! Rabbine yemîn olsun ki aralarındaki ihtilâflarda seni hakem kılmadıkça ve sonra da verdiğin hükme içlerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça îmân etmiş olmazlar." [Nisâ, 65]


Eğer bir hususta ayrılığa düşerseniz, eğer Allah'a ve âhiret gününe îmân ediyorsanız onu Allah'a ve Rasûlü'ne götürün. Bu, hem daha hayırlı hem de sonuç olarak daha güzeldir." [Nisâ, 59]

 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
Aleykum selam
Ben bundan sonra bir şeyler yazıp da konuyu uzatmak istemiyorum.
Yüce Allah sonumuzu hayırlı etsin.
 
Üst Ana Sayfa Alt