Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

bir fatiha 3 ihlas

!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Ahi konuyu takip ediyorum, kardeş sunduğu delilleri ispatlamak zorunda aksi halde ya hatasını kabul edecek ya da bu şekilde forumda önüne geldiği gibi delilsiz hadis ekleyemeyecek.

Not: Bu tür şikayetler çoğaldığı üzere yazdım.
 
I Çevrimdışı

ibn teymiyye

Üye
İslam-TR Üyesi
İbn Teymiyye kardeş ferdiosman nickli arkadaşa daha önceden yazmış oldugu konularda delil olarak sundugu hadisleri ben bulamamıştım bulamadıgım içinde uydurma olarak kabul ettim. bazı arkadaşlarda o esnada hadisleri kaynaklarından aramışlar ve bulamamışlardı. bu arkadaşımızın tevhidi anlayışı bu, böyle anlıyor biz ancak ona dua edebiliriz. ama bir taraftanda durmadan ölülerden yardım istemeyi meşru gösterme çabaları Tsavvuf fikrini aşılama mücadelesi hat safada. benim dinim bu arkadaşın dini gibi değil sagdan soldan topladıgı deliller tevhide ters. yazdıklarını okudukça kendi durumuma şükrediyor ve aynı şekilde olmaktan Allaha sıgınıyorum

kardeş, alıntısını yaptığım cümleni anlamış değilim hem de bir kaç sefer okumama rağmen. Yazıda kimi eleştiriyorsun ne diyorsun anlamış değilim kardeş(hakkını helal et).
Hangi hadisi rivayet etmişim de sen ve arkadaşların, kaynağını bulamamışsınız? İnşaallah bu muğlaklığa bir cevap vermeni isterim kardeş. Sitemin bana mı? yoksa ferdiosman'a mı?
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Subhanallah!!! Neler olmuş paylaşımda anlayamadım .Ramazanusta sanada teessüf ,ben ne zaman delilsiz bir şey yazmışım sen bulamadıysan bu senin eksikliğin.Bu siteyi takip edenler bilirki Ferdiosman delilsiz konuşmaz.Anlıyorum ki Kitap ismi, yayınevi,sayfa numarasıda artık yetmemekte.....

İslam4ever kardeşin Hadislere kaynak istemesi ne kadar güzel......Lakin ben paylaşımımda hadis rivayet etmedim...Yalnızca İmam Zehebi'den bir anekdot,hatıra zikrettim o da kaynak olarak değil maslahat gereği idi. Tabiiki seve seve onun da delilini yazabilirim ,çünkü ben uydurmadım ki;

Delil -Bu hikayeyi İmam Zehebi'nin Siyer-İ A'lamün-Nübelâ'sını okurken tahkikini yapan Muzaffer Can (Albani'nin talebesidir.Tarihu’l-İslam adıyla, Cantaş Yayınları: 1/53-56) ''Zehebi'nin sünnet anlayışı'' başlığında anlatır.Ve kaynak olarak bakmamız için 36' nolu dipnotta şu sayfaları verir.Bak Zehebî Siyeri alamın -nübele 16/95.96. Tezkeretül Huffaz, 3/921, Mizan 3/507

Ayrıca bu eseri Darulkitap. sitesinden indirip daha detaylı gözlerinizle görebilirsiniz?

Selam ve dua ile.....
 
Abdullah Âdemoğlu Çevrimdışı

Abdullah Âdemoğlu

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Tartışmalara vakıf olduğum kadar ile konu kabirde Kur'an okunup okunmaması ile alakalı. Bu konuda sahih bir delil yoktur. İbni Teymiyye kardeşimiz bu konuda bana göre detaylıca bilgi vermiştir. Her hangi bir haberin hadis diye bir kitapta yazması o haberin delil olacağına işaret etmez. Zira haberlerin sahih olması için şartları vardır. Burada o şartlardan bahsedecek değiliz. Çünkü konu hadisler değil, her hangi bir ölünün arkasından Kur'an okunup okunmayacağına dairdir.
Sahih hadislerde Allah'ın Resulünden (SAV) böyle bir rivayet yoktur. O (SAV) kabristanda dua eder şöyle derdi: ““Ey müminler yurdunun sâkinleri! Selâm size. Bizler de inşâallâh sizlere kavuşacağız. Allâh Teâlâ’dan bizim ve sizin için âfiyet ve selâmet dilerim.” (Müslim, Cenâiz, 104)
Ancak Kur'an okumazdı. Ashab-ı kiramdan da böyle bir uygulama yoktur. Yani ne kavli ne de takriri böyle bir haber mevcut değildir ki bu caiz olsun. İbadetler taabbudîdir ictihadi değildir. Aslı kur'an ve sünnette olmadıkça hiç bir âlime bu konuda içtihad etmesi için cevaz verilmez. Zatem "mevrid-i nassın olduğu yerde ictihada mesağ yoktur." mevridi nass ise Allah'ın resulünün (SAV) yapmış olduğu uygulamadır. Kabirlerde ve ölen kimselerin arkasından Kur'an okumak değil dua etmek şeklindedir. “…Yâsin, Kur’ân’ın kalbidir. Bir kimse onu Allâh’ın rızâsını ve âhiret yurdunu talep ederek okursa, muhakkak günahları bağışlanır. Ölülerinize de Yâsin Sûresi’ni okuyunuz.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 26)
“Sizden biri vefat ettiğinde onu fazla bekletmeden kabre götürünüz. Defnettiğiniz zaman da biriniz, başucunda Fâtiha Sûresi’ni, ayak ucunda da Bakara Sûresi’nin son kısmını (Âmenerrasûlü) okusun.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, XII, 340; Deylemî, Müsned, I, 284; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 44) gibi rivayetler ise sahih değildir. Bu konuda ibni Teymiyye kardeşimiz yukarıda bilgi vermiştir.
Bunun üzerine ne bir ekleme ne de bir çıkarma yapılır. Her ekleme ve çıkarma bidate kapı aralar. Şu var ki kur’anı Kerimde dua mahiyetindeki. ““Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş îmânlı kardeşlerimizi bağışla; kalblerimizde, îmân edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli ve çok merhametlisin.” (el-Haşr, 10) gibi ayetleri dua niyeti ile okumak caiz olur. Çünkü dua etmek sünnettir.
Zaten Kabristanlarda namaz kılmak dahi yasaklanmıştır. Ebû Mersed Kennâz İbni Husayn radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:"Kabirlere doğru namaz kılmayınız ve kabirler üzerine oturmayınız." (Müslim, Cenâiz 97, 98. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 73; Tirmizî, Cenâiz 57; Nesâî, Kıble 11.)
Kıraat dahi namaz kılmak kabilinden bir ibadettir. Zira Kur’an kıraati namazı asıl farzlarındandır. Namaz kılmanın yasaklandığı yerlerde Kur'an okumanın dahi yasaklanması akla daha yatkındır. Bu konudaki âlimlerin ihtilafı bizim için delil değildir. İzz Bin Abdisselam Tahavi şerhinde İmam Ahmed’in caiz gördüğünü söylese de İmam Ebu Hanife ve İmam Malik’in ve bir rivayette İmam Ahmed’in de mekruh olarak gördüğünü yazar. (Tahavi Şerhi, Guraba Yayınları sh, 498) Ancak bu ne seleften rivayet edilmiştir ve ne de sünnette yeri vardır. . Hem sahih hadisler ölen kimselerin arkasından Kur'an okumayı değil tasadduk etmeyi öğütlemiştir. Ayrıca Kur'an da bazı ayetler vardır ki; O kimse için değil sevap, azaba bile sebep olur. Eğer ölen bir kimse yalancı ise, harama duçar olan zalim bir kimse ise bunları lanetleyen ayetler ile o kimsenin azabına bile vesile olunabilir. Zaten ölen kimselere ne tür şeylerin fayda verileceği hadislerde beyan edilmiştir: "İnsan öldüğü zaman amel işlemesi kesilir. Ancak üç şey bundan müstesnadır. Sadaka-i cariye, kendisinden yararlanılan ilim veya kendisine hayır dua eden salih çocuk" (Dârimi, Mukaddime, 46- Müslim, vasiyet, 14)
Netice itibari ile ne sünnette ve ne de selef döneminde kabirlerde ölülerin arkasından Kur’an okunduğuna dair delil vardır. Delil olmayan bir şeyin peşinden gitmek ise dalalete götürür. Her dalalet ise sapıklıktır ve her sapıklık ateştedir. Bu yüzden bizden istenmeyen şeyleri yapmaya istekli olmak Rahman’dan değil şeytandandır. Muhakkak Kur’an diriler için indirilmiştir: “Diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur'an'ı indirdik.” (Yasin, 70)
Sünnette selamet diğer yollarda ise şüphe vardır. O zaman şüpheli şeyleri terk etmek kişinin imanının kemalatındandır.
Selâm ve dua ile...
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
yasayan insanlara yani nefes alip vermekte olan kisilere gelen HZ.KUR'AN i amel defteri kapanmis olan yani artik kesinlikle hic bir sey ile mukellef olmayan nefes almayan,haramla helalle amelle alakasi olmayan kiislere okumanin olu icin yani vefat eden kisi icin rahatlatici,azablarindan kurtarici oldugunu dusunmek ISLAM in anlayaisi ile uzaktan yakindan alakasi olamaz zaten yokta dusunebiliyormusunuz toplumumuzda hala alinlari secdeye hic varmayan insanlarin bedenleri oldukten sonra musallaya namaz kilanlarin onune geliyor ve arkalarindan bilmem nekadar yasin vs.vs. ve o kisiyi c\kendilerince cennete ugurluyorlar ne kadar feci bir sey..uc ihlas bir fatiha meselesi ise biraz farkli onu oluye degil kendimize okumaMIZ gerekiyor ihlasin anlamini biliyorsunuz ALLAH celle celaluhu nun sifatlarini ne oldugunu onun kadar ksia ayetler ile anlatan sure yok Fatuhada malum isteklerin ve temennilerin ve nasil olmamizi ALLAH celle celaluhudan istedigimiz HZ.KUR'AN in zirvesi bolan bir sure dolayisi ile boyle bakildiginda olulerin mezarlarini gorup onlarin hallerini dusunup neler cektiklerini cekebileceklerini kulhakki,amel,gunahlar,v.vs. kendi halleri icin ALLAH celle celaluhuyu anip ihlas ile fatiha suresi ilede yasarken ondan siratil mustakimi istemek ISLAM i n geregidir okumanin sayi adedini ise ALLAH celle elaluhu en iyisini bilendir ...VESSELAM......
 
Abu_ibrahim Çevrimdışı

Abu_ibrahim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Evvela bir anekdot anlatıyım ; İbni Hibbanın "Peygamberlik ilim ve ameldir" dediğinden zemmedilip ha*lifeye yazıldığını, onunda öldürülmesine hükmettiğini anlatır.. Zehebî buna cevaben derki;
«Bu acayib bir hikayedir. İbni Hibban büyük İslam imamlarından biridir. Onun hata etmeyecek derecede masum olduğunu iddia et*miyoruz. Ancak bu sözü müslüman söylese birşeye, kafir söylese başka bir şeye atfedilir. Müslüman onu uygun olmayan bir şeye itlak etse ma'zur sayar ve o bununla söylediği şeyde bulunan anlamın bizzat kendini kasdetmedi deriz. Peygamberimizin; "Hac arafa günüdür." sözü de böyledir. Malumdur ki kişi sırf arafa günü vakfeye durmakla hacı olmaz. Diğer farzlanda yapacaktır. Efendimiz burada haccin en mühimi üzerinde durdu. Yoksa haccın ne olduğunu haber vermek istemedi. İşte İbni Hibbanda bu sözüyle peygamberliğin en önemli rüknünü belirtiyor. Çünkü peygamberlerin en kamil sıfatı ilim ve ameldir. Hiç kimse bu ikisi olmadan asla peygamber olamaz. Bu ikisi kendinde olan herkeste peygamber olamaz. Zira peygamber*lik hak vergisidir. Onu elde etmeye kulun çaresi yoktur. Aksine Nübüvvet ile İlmi Ledünni ve salih amelde meydana gelir.Bu sözü kafir filozof söylediğinde ise "Peygamberlik ilim ve amel sonucu elde edilebilir" demektedirki bu küfürdür. İbni Hibban ise asla bunu kasdetmiyor.» diyor.


Anlıyacağın kardeş yazı yazdığımız için söz isrefından kaçmaya çalışırken,kısa cümleler kurmaktayız.Lakin bir sakatlık yoktur.Çünkü biz bu sözü söylerken kastımız Kuran ,Sünnet ve İcma'dan sonra Kıyası fukahanın içtihadlarının ve bu imamların büyüklerinden Ahmed b. Hanbel tabiiki bizim için bağlayıcıdır.Konu başlığına bakıldığında zaten fetva vermenin işin ehlinin olduğunu söylüyoruz....


Diğer meseleye gelince ,keşke kimden alıntı yaptığını söyleseydin,tahminen Albani gibi,yada talebelerinden ölü işitmez ,ölüye Kuran okunmaz inancında olan şsazz görüş sahibi birilerinden sadır olmuş bir yazıya benziyor.

Tabiiki tahkik etmek lazım ,ama senin verdiğin bilgileri doğru kabul edersek bile bu zorlama yorumlardan bu sonuç çıkmaz...Hadis talebelerinin bildiği bir şeydir bu...Ebu bekir el-Hallal gibi büyük bir Hanbeli alime göre bu Sahihtir.Bu da Kafidir.Bu rivayet İbni adiyye göre uydurma olsada Hem bu konuda içtihadi bbir mesele değilmidir.Kaldıki bu olayın şahitleri vardır....İbni Kudame ,İbni Kudame el Makdisi,İbni Teymiyye ,İbni Hanbelin bu görüşünün daha meşhur olduğunu söylemişlerdir.(İbi Kudame el-Muğni.c 11 s.424,İbni Teymiyye Mecmuul Feteva c.XXIVs.366,367)
Asıl sakatlık doğru bir araştırma yapmadan okuduğunu kabullenmendir.

Son bir soruyla kapatalım ki olay netleşsin...Söylermisin ki bana Hanbeli Alimlerden hangisi ölüye Kuran okunmaz diyor? Ki bu cümlelerle amel etmesinler.....

Evet seninde verdiğin rivayetlerin arasını bulmak varken şöyleki,İmam Ahmed (ra) önceleri Kuran okumayı Bidat görsede bu görüşünden vageçmiştir.Delilimiz ise Hanbeli ulemasının bu zamana kadarki uygulama ve fetvalarıdır.İbni Kayyımda bu görştedir.(Kitaburruh)
بسم الله الرحمن الرحيم

Dün işim çıktığından mesajı tam yazamadım ama şimdi devamın yaziyorum
Ehli sünnete göre şer'î delil sadece Kitap ve sünnettir. buna bir üçüncüsünü ekleyen sapıktır. burada taklide yönlendirmek yasaktır, içtihada teşvik vardır. zira taklid haram, içtihat her müslümana farzdır. herkes kendi şakilesine göre içtihat etmek zorundadır. delile ulaşamazsa bir alimden delil sorar. anlayamadığı bir konu olursa yine işin ehli bir alime başvurur. ancak insanları içtihattan tamamen uzaklaştıran taklitçilerin şerrinden Allah bu ümmeti muhafaza buyursun. önce taklit yularını boyundan bir atmak, ilme Allah rızası için değer verip biraz yorulmak, içinden çıkılamadığında daha iyi bilene müracaat etmek gerekir. ilimle meşgul olanlar hamal gibi kullanılmamalıdır. hele gereken gayret gösterilmeden çaba sarfedilmiş ilmi çalışmaları değerlendirmeye, delile dayanmadan ileri geri konuşmaya kalkmak yakışık almaz. böyle bir tavır elbette gerektiği yerde, gereken çabalardan sonra, delil ile, kimsenin - hele ki Ahmed b. Hanbel vd. gibi müslümanların imamlarının - hakkına tecavüz etmeden, hiçbir muvahhid müslümanın şerefine leke getirmeden, Allah'ın rızası gözetilerek, Allah'ın dinine olan gayret gereği olarak ortaya konulur, konulmalıdır. Ön yargıya dayalı ithamlar ancak sahibine kaybettirir.
kim ne kadar çabalarsa çabalasın, her kim ısıtıp ısıtıp "Selefilik" (!) adıyla ortaya koyarsa koysun, mezhep taklidi çoktan çöpe gitmiştir. Allaha hamd olsun. Salih Selefin; alimlere hakkını veren, fakat taklidin de önüne aşılmaz setler çeken yolunu geçmişte ortaya koyan müceddidler var olduğu gibi her asırda da bulunmaya devam edecek, - takipçileri az dahi olsa - hak daima delillerle üstün gelecek, batıl -takipçileri kalabalık da olsa - asla hak ile zahir olan, ilmi, daveti, cihadı elden bırakmayan, masum kılıflar altında cezbedici bidatlere sarfı nazar eden, "yardım olunmuş taifeye" galip gelemeyecektir. Allahın izniyle mezhep bataklıkları kurumaya mahkumdur ve vızıldayan "Şaz(!) çalan" sivrisinekler de akibetlerini göreceklerdir.
alimlerin - üzerinde icma bulunmayan - sözüne "mahfuz" kalıbı giydirip Allah ve rasulünün sözüne "Şaz" diyenler, selefin - sahab, tabiin ve tebeuttabiinin- üzerinde ittifak ettikleri esaslara şaz deyip, sonrakilerin ayrıldıkları zellelere mahfuz diyenler nasıl bir "hakkı batıl ile sıvama" işine giriştiklerinin - ümid ederiz ki - farkında değildirler.
Allah Azze ve Celle'den İslam düşmanlarının bizim dinamiklerimizi keşfederek yerleştirdikleri dinamitlere karşbize basiret nasip etmesini, müslümanların üzerinde çizilen planlarını kendilerinin başlarına geçirmesini, tevhid ehli müslümanlar arasına sokulan davetçi-cihadcı- mezhepçi -ılımlı gibi yaftalamalarla birbirinden ayrılmaz değerlerimizi ayırarak her birinin altında birbirine sırt çeviren müslümanlar yerleştirme projesini uygulamaya çalışan fitne uzmanlarını helak etmesini dilerim.
içtihadi bir mesele deyip konular geçiştirilmemelidir. bilakis ihtilaftan kaçınmak vaciptir. bunun yegane yolu da ilim ehlinin ihtilaf ettikleri konuları kitap ve sünnete arz etmektir. mahfuz olan delil olduğuna göre delile aykırı olan da şazdır. "Elbaninin talebelerinin şaz görüşleri" şeklindeki ifade biraz tahkir edici bir ifade gibi geldi bana. böyle bir ifadeyi sufi iken elbaniye reddiye yazmaya çabaladığım sıralarda - ki bu reddiye meselelerinden biri de ölülere Kuran okuma meselesiydi - ben ve benim gibi tevhid davetçileriyle aynı safta olmayanlar kullanıyordu ve "vahhabiler" ismini taktığımız tevhid ehline karşı İbn Teymiyenin, İmam Ahmed'in fetvalarıyla karşı koymaya çalışıyorduk. - hakka hidayet eden Allah'a hamd olsun. bu yüzden yadırgadım. demek istediğim şu ki, eskiden beri üzerinde çalıştığım , Şeyh Elbaniye muhalif olarak başladığım ve hakkın, delilin Elbaniyi desteklediğini gördüğüm bir meseledir bu konu. tabiki kalpleri bilemediğimizden, sorunun samimi bir soru olduğunu hüsnüzan ederek yukarıda bişeyler yazdım. bu gibi meselelerin cedel kapısı haline getirilmesinden korkarım. Elbani rahimehullah hadis konusunda şanı cihanı tutmuş bir uzmandır. İmam Ahmed'den gelen nakil hakkında da tespitini ortaya koymuştur. onun etkisinde kalarak objektiflikten ayrılmamak için sözkonusu illetleri tabiki ben de araştırdım, ravi hakkındaki değerlendirmeler için kaynaklara müracaat ettim ve bunu dipnotlarda gösterdim. ama buna karşılık falan ve filan buna sahih demiş, filan mezhepte böyle fetva veren var mı gibi sorular ilmî yaklaşımlar değil kardeşim. rivayetlerde sıhhat şartları bellidir, şartlardan birinin veya birkaçının eksik olduğu iddia edilmiş ve delillendirilmişse, buna falanın ve filanın görüşüyle itiraz edilmez. zira adı geçen alimlerle birlikte bütün ehli sünnet sıhhat şartları konusunda ittifak etmişlerdir. bu ittifaktan ayrılmamış olan alimlerden biri, illete vakıf olamamış olabilir. burada ilim ehlinin sözleri şahıslarının faziletlerine göre değil, delillerin iktizasına göre tercih edilir. Allah yardımcımız olsun.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Abu-ibrahim kardeş gördüğün gibi ben konuştuklarımın delilini gösterdim...Bir şey demediğine göre sende baktın ve doğruladın...Allah'a hamd olsun....


Yalnız ''Ehli sünnete göre şer'î delil sadece Kitap ve sünnettir. buna bir üçüncüsünü ekleyen sapıktır.'' sözüne katılmam mümkün değildir.İstersen bu konuyu bu sayfada istersen başka bir yerde tartışabiliriz.....Bu sözle kimleri sapık ilan ettiğini dikkat etmen lazım.....Sitemizde bu görüşte seninle ve benimle aynı görüşte olanlarda katılırsa sevinirim
 
Abu_ibrahim Çevrimdışı

Abu_ibrahim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بسم الله الرحمن الرحيم

Bir şey demediğine göre sende baktın ve doğruladın...
Yukarıda yazdıklarımdan bunu mu anladınız?

Yalnız ''Ehli sünnete göre şer'î delil sadece Kitap ve sünnettir. buna bir üçüncüsünü ekleyen sapıktır.'' sözüne katılmam mümkün değildir.İstersen bu konuyu hakta konuşalım.Bu sözle kimleri sapık ilan ettiğini dikkat etmek lazım.

Allah Azze ve celle: "Eğer herhangi bir işte çekişirseniz onun hükmünü Allah'a ve rasulüne arz edin. eğer Allaha ve ahiret gününe iman ediyorsanız en güzeli budur" buyurmuştur. burada 3. bir delil göremiyoruz?!

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de: "Benden sonra, sarıldığınız takdirde asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum: Allah'ın kitabı ve sünnetim" buyurmuştur. burada da üçüncüsü yok.

icmaya gelince, Sıddık Hasen Han el- Kannuci rahimehullah, Ebcedu’l-Ulum’da (2/406) Fıkıh ilminden bahsederken şöyle demiştir: "Bil ki, dinin esasları, üçüncüsü olmayan iki şeydir: Kitap ve Sünnet." Kitap, sünnet, icma, kıyas diye dört delil zikredilmesinin ilimden bir alameti yoktur. Nitekim sünnet imamı Ahmed b. Hanbel, bugün ıstılah haline getirdikleri icmaya karşı çıkmıştır. Taifenin önderi İmam Davud ez-Zahiri kıyasın dinde hüccet oluşunu kabul etmemiştir. bu iki imamın sözleri, icma olmayıp İhtilaf edildiğine dair bir delildir. Bu yüzden ehli İslam'dan eskilerden ve yenilerden zamanımıza gelinceye kadar büyük bir topluluk bu konuda bu iki imama uymuşlar, icma ve kıyası tutunulacak bir esas olarak görmemişlerdir. Özellikle de İndirilmiş Kitabın ve Sahih Sünnetin naslarıyla çeliştiğinde… Bu mesele taklitçilerle tabi olanlar arasında çarpışma meselelerindendir. Bu konuda insanların en çok muhalefet edenleri Hanefilerdir. Zira onlar insanların en şiddetli mezhep mutaassıplarıdır. Şeyhulislam İbn Teymiyye’nin, biricik öğrencisi Hafız İbn Kayyım’ın ve onların izinden giden hadis ve Kur’an alimlerinin, özellikle de bereketli Yemen imamlarıyla öğrencilerinin eserlerine bakan bilir ki, hak olan, Allah’tan yardım gören görüş, tercih edilmesi gereken yol ve güvenilecek söz, bu görüştür. Bunun dışındakiler hayal ve helaktır.”
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Evet seninde söylediğin gibi Zahiri mezhebinde böyledir...

Kıyas'ı inkar eden İbn Hazm, bu iddiası sebebiyle, bırakalım bir 'İslam alimi'ni, aklı başında sıradan bir kimsenin bile gülüp geçeceği şeyler söylemiştir.

Mesela; Kur'an ve Sünnet’te domuz etinin haram olduğu zikredilmiştir. Ama domuzun yağının haram olduğuna dair ne Kur'an'da, ne de Sünnet'te herhangi bir hüküm yoktur.

Sırf bu gerekçeyle İbn Hazm, domuzun yağının haram olmadığını söylemiştir. İşte kıyasın reddedilmesi sonucunda varılacak komik nokta budur.

Kaynak: Dr. E. Sifil, Semerkand Dergisi, Aralık 2003

Hanefi mezhebindeki bütün müctehidler de, diğer mezhep reisleri ve mezhepteki müctehidler gibi, zaruret olmadıkça, kıyas yapmamıştır.Şimdi Kıyası sapıklık görmek nasıl bir laftır.Ebu Hanife Kıyas yapmadımı? Ya İmam Şafii? ve niceleri....Onlar için delil değildi de niye yaptılar...
 
M Çevrimdışı

Mutedeyyin

Misafir
ibn hazm kıyası kabul etmemiştir bu yüzden ona alim değil diyen bile olmuştur. aslında olay hiçte öyle değildir çünkü ibn hazm kıyas yoluyla dine sokulacak bir takım yanlışlıkların önünü kesmek için kıyasa karşı çıksada başka isim altında kıyasıda kabul etmiştir şunu unutmayalım ibn hazmın delillerini dinlesek belkide onun bu konuda haklı olduğunu sanarız
 
Abu_ibrahim Çevrimdışı

Abu_ibrahim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Evet seninde söylediğin gibi Zahiri mezhebinde böyledir...

Kıyas'ı inkar eden İbn Hazm, bu iddiası sebebiyle, bırakalım bir 'İslam alimi'ni, aklı başında sıradan bir kimsenin bile gülüp geçeceği şeyler söylemiştir.

Mesela; Kur'an ve Sünnet’te domuz etinin haram olduğu zikredilmiştir. Ama domuzun yağının haram olduğuna dair ne Kur'an'da, ne de Sünnet'te herhangi bir hüküm yoktur.

Sırf bu gerekçeyle İbn Hazm, domuzun yağının haram olmadığını söylemiştir. İşte kıyasın reddedilmesi sonucunda varılacak komik nokta budur.

Kaynak: Dr. E. Sifil, Semerkand Dergisi, Aralık 2003

Hanefi mezhebindeki bütün müctehidler de, diğer mezhep reisleri ve mezhepteki müctehidler gibi, zaruret olmadıkça, kıyas yapmamıştır.Şimdi Kıyası sapıklık görmek nasıl bir laftır.Ebu Hanife Kıyas yapmadımı? Ya İmam Şafii? ve niceleri....Onlar için delil değildi de niye yaptılar...
بسم الله الرحمن الرحيم

kıyasın kendisi değil, kıyasın edilletuş-şer'îyyeden görülmesi sapıklıktır. İbn Hazm konusu ise başka bir meseledir. İbn Hazm lügat itibarıyla bize göre selef ise de, ıstılahi anlamda ümmetin selefinden değildir. bu yüzden onun isminin sözkonusu edilmesi yersizdir. Hanefi mezhebi ise ehli sünnete bir çok konuda muhalefet etmekle beraber, Ebu Hanife kıyası delil görmemiştir. bilakis o: "Bir kimse kıyası terk etmedikçe fakih olamaz" demiştir. İmam Şafii ve diğer imamlar da kıyasın edille-i şer'iyyeden olduğunu söylememişlerdir. ancak son yüzyılda kelamcıların etkisinde kalan usulcüler kıyası edillei şer'iyyeden saymaya başlamışlar, bu görüşü imamlara atfetmekten hatta sahabenin bunun delil görmede icma ettiklerini (!) söylemekten çekinmemişlerdir. meselenin derinine inmeyen bazı kimseler de bir çok detayları içeren bazı genel ifadeler sebebiyle yanlış anlaşılmaya musait sözler etmişlerdir. evet, bir çok alim kıyasa başvurmuştur. ama bu kıyasın şer'i delil olduğu anlamına gelmez. nitekim imam Şafii; kıyas içtihat, içtihat da kıyastır demiştir. ama hiçkimse imamın bu sözünü içtihadı dinde delil gördüğü anlamına yormamıştır. yine maslahatı mürsele, mefhum, mefhumu muhalif, istihsan, istinbat gibi fıkhi terimler de birer başvuru dayanaklarıdır. ama kimse bunları edille-i şer'iyye arasında saymaz. çünkü bunlar kendi başlarına delil olamazlar. kitap veya sünnet nassına muhtaçtırlar. icma ve kıyas da öyledir. Allah yardımcımız olsun.
 
Es-Serahsi Çevrimdışı

Es-Serahsi

Üye
İslam-TR Üyesi
Evvela bir anekdot anlatıyım ; İbni Hibbanın "Peygamberlik ilim ve ameldir" dediğinden zemmedilip ha*lifeye yazıldığını, onunda öldürülmesine hükmettiğini anlatır.. Zehebî buna cevaben derki;
«Bu acayib bir hikayedir. İbni Hibban büyük İslam imamlarından biridir. Onun hata etmeyecek derecede masum olduğunu iddia et*miyoruz. Ancak bu sözü müslüman söylese birşeye, kafir söylese başka bir şeye atfedilir. Müslüman onu uygun olmayan bir şeye itlak etse ma'zur sayar ve o bununla söylediği şeyde bulunan anlamın bizzat kendini kasdetmedi deriz. Peygamberimizin; "Hac arafa günüdür." sözü de böyledir. Malumdur ki kişi sırf arafa günü vakfeye durmakla hacı olmaz. Diğer farzlanda yapacaktır. Efendimiz burada haccin en mühimi üzerinde durdu. Yoksa haccın ne olduğunu haber vermek istemedi. İşte İbni Hibbanda bu sözüyle peygamberliğin en önemli rüknünü belirtiyor. Çünkü peygamberlerin en kamil sıfatı ilim ve ameldir. Hiç kimse bu ikisi olmadan asla peygamber olamaz. Bu ikisi kendinde olan herkeste peygamber olamaz. Zira peygamber*lik hak vergisidir. Onu elde etmeye kulun çaresi yoktur. Aksine Nübüvvet ile İlmi Ledünni ve salih amelde meydana gelir.Bu sözü kafir filozof söylediğinde ise "Peygamberlik ilim ve amel sonucu elde edilebilir" demektedirki bu küfürdür. İbni Hibban ise asla bunu kasdetmiyor.» diyor.


Anlıyacağın kardeş yazı yazdığımız için söz isrefından kaçmaya çalışırken,kısa cümleler kurmaktayız.Lakin bir sakatlık yoktur.Çünkü biz bu sözü söylerken kastımız Kuran ,Sünnet ve İcma'dan sonra Kıyası fukahanın içtihadlarının ve bu imamların büyüklerinden Ahmed b. Hanbel tabiiki bizim için bağlayıcıdır.Konu başlığına bakıldığında zaten fetva vermenin işin ehlinin olduğunu söylüyoruz....



evet durum dediğin gibidir. Eğer müslimmi,gayri müslimmi,müşrikmi cahilmi ne olduğunun bilinmediği bir ortam da ,şu alim benim için delildir deniyor ise eyvalah açıklanır , delil kur-an ve sünnettir vs. yada icmadır. Ama bu anektodu anlattıktan sonra biraz hüsnü zan tohumlarının yeşermesi lazım insanda. Yok illede muhalefetse o başka yapacak bişey yok. :)
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Es-Serahsi ahi ,Delillerini zikrettiğim şu anekdot gerçek ten benide etkilemiştir. zaten bu hikayeler mesajlarından dolayı aktarılır...Benide etkileyen Hüsnü zanndır.İşte buda İmam Zehebiye yakışırdı...Günümüze pay çıkarmak dileğiyle.....


Abu-ibrahim kardeş bir yerde diyorsun ki;''Ehli sünnete göre şer'î delil sadece Kitap ve sünnettir. buna bir üçüncüsünü ekleyen sapıktır.''

bir taraftada diyorsunki ;Taifenin önderi İmam Davud ez-Zahiri kıyasın dinde hüccet oluşunu kabul etmemiştir. bu iki imamın sözleri, icma olmayıp İhtilaf edildiğine dair bir delildir

Madem naklettiğin yazılarda Kıyasın 4 delilden biri olduğu ihtilaflıdır diyorsun ,Niye ihtilaflı konudaki 2 görüşten birini söyleyenleri sapık görüyorsun..? Bizim sitemimiz buna...
 
sahabeerkam Çevrimdışı

sahabeerkam

Üye
İslam-TR Üyesi
kardeşlerim

fatiha süresinin

ve ihlas süresinin

anlamını ne istediğini anlamamız önemlidir.

bunu anlarsak ölüler için olmadığını dirilerin uygulaması,yaşaması,tatbik edilmesi için gönderildiklerini anlarız.

Laik-demokratik-kapitalizm dinine-düzenine-sistemine-rejimine inandığını söyleyen fatiha yı ve ihlası okuması boştur.

manasını bozmuştur.

bu insanların namazları,her türlü ibadetlerini kendisi yalanlamış olmaktadır.

işin konunun özü budur.

yoksa okumanın kim için olduğu önemlidir.

inşallah konuyu bu açıdan değerlendirelim.

Allah c.c yar ve yardımcımız olsun
 
Abu_ibrahim Çevrimdışı

Abu_ibrahim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Abu-ibrahim kardeş bir yerde diyorsun ki;''Ehli sünnete göre şer'î delil sadece Kitap ve sünnettir. buna bir üçüncüsünü ekleyen sapıktır.''

bir taraftada diyorsunki ;Taifenin önderi İmam Davud ez-Zahiri kıyasın dinde hüccet oluşunu kabul etmemiştir. bu iki imamın sözleri, icma olmayıp İhtilaf edildiğine dair bir delildir

Madem naklettiğin yazılarda Kıyasın 4 delilden biri olduğu ihtilaflıdır diyorsun ,Niye ihtilaflı konudaki 2 görüşten birini söyleyenleri sapık görüyorsun..? Bizim sitemimiz buna...

بسم الله الرحمن الرحيم

selefi salihin dinde edilletuşşer'iyye'nin sadece kitap ve sünnet olduğunda ittifak etmişlerdir. Davud ez-Zahiri ise kıyasa tamamen karşı çıkmıştır. Allahu alem Şeyh Kannuci rahimehullah bunu kastediyor. kıyasın içtihat manasında, istinbat için kullanılması ayrı bir mevzu, edilletuşşeriyye'den görülmesi ayrı bir mevzudur. bir şeye edilletuşşeriyye'den dediğin zaman ona kitap ve sünnet ile aynı mertebeyi ve bağlayıcılığı vermiş olursun. bir kimse içtihatında kıyasa başvursa sapık olmaz ehli sünnetin dışına çıkmaz ama bu kıyası kitap ve sünnet gibi delil görürse o şüphesiz sapıktır. ilk dönemlerin ehli sünnet alimlerinin ihtilaf ettikleri husus ise; içtihat esnasında kıyasa başvurmak caiz midir, değil midir meselesidir. işte kendilerine zahiriler denilen grup böyle bir kıyasa da karşı çıkmışlardır. Bu meselede bizim kabul ettiğimiz ise şudur: kıyasa ancak zaruret halinde başvurmak sözkonusu olabilir. onun dışında bundan uzak durmalıdır. zira selef kıyası ağır sözlerle kınayıp sakındırmışlardır. zaruret durumunda başvurulan kıyasın da kitap ve sünnet gibi bağlayıcı görülmemesi şarttır. zira bu kıyas vahiy tarafından değil, hatadan masum olmayan bir beşer tarafından yapılmıştır. bu da ancak sahibine mazeret olur, bunu başkasına dinin hükmüdür diye sunamaz. yahut zaruri bir meseleyi karara bağlamak durumunda kalan bir kadı, nassı bilmediğinden ve kendisine arz olunmuş acil hallolması gereken bir davayı kıyasa dayanarak hükme bağlamak durumunda kalırsa, bu dine yeni bir hüküm eklemez. bu sadece o dava için geçerli olur. nas bulunmayan konuda susmak, bilmiyorum demek ilimdendir. ancak mutlaka def edilmesi gereken bir mesele olursa işte kıyasa ancak zaruret anında başvurulur diyen selef alimlerimiz bu gibi durumları kastederler. Allah en iyi bilendir.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
kardesler olulere KUR'AN okunmayacagini artik sagir sultanlar bile biliyor sadece ALLAH celle celaluhunun gozlerini kapatip kulaklarini sagir ettikleri haric onlarida sizler duzeltemezsiniz..aynen ayeti kerimede dedigi gibi sizler sapikti,ictihatti,ayrilikti,kiyasti derken bakin dun 14 kisi daha vefat etti afganda saldirida bos islerle ugrasmayin vessel;am...........yoksa yukarida ki ayeti kerimenin tam gobeginde oluruz .............
 
Abu_ibrahim Çevrimdışı

Abu_ibrahim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
bakin dun 14 kisi daha vefat etti afganda saldirida bos islerle ugrasmayin vessel;am...........yoksa yukarida ki ayeti kerimenin tam gobeginde oluruz .............

بسم الله الرحمن الرحيم
Allah Rahmet etsin.İnşallah bizde onlar gibi şehit oluruz.Ne Mutlu Allah yolunda şehit olanlara.
 
sahabeerkam Çevrimdışı

sahabeerkam

Üye
İslam-TR Üyesi
türkiyede haclı ordularına destek olan idarecileri insanlara şikayet edelim.safımızı,cephemizi anlatalım.

hakla batıl mücadelesinde yerimizi bilelim.

hem haktan hem batıldan olduğunu gördüğümüz bu idaecilere karşı heryerde mücadelemizi sürdürelim.


dedelerimizi aldatanları,babalarımızı yanıltanları görüp bizler doru yol üzerinde ümmet olma şuuruna ulaşalım.

şehid düşen kardeşlerimiz den Allah c.c razı olsun.

bizlerde hiç değilse münafıkları tanıyıp destek olmayalım.

münafkların kendi aralarındaki koltuk davalarına taraf olmayalım.

enerjimizi batıla harçamayalım.

Allah c.c yar ve yardımcımız olsun
 
Üst Ana Sayfa Alt