Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Bu İki Ayet Arasında Bir Tenakuz mu Söz Konusudur?

F Çevrimdışı

fe eyne tezhebun

Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (Âl-i İmrân / 159)

Üstteki ayeti kerimede Peygamberin s.a.v yumuşak davranışı övülürken aşıdaki ayeti kerimede yumuşak davranmaması istenmektedir. Bu iki ayet arasında bir tenakuz mu söz konusudur?


Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar. (Kalem / 9)
 
I Çevrimdışı

ibn_teymiyye

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
"Allah'tan gelen merhamet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer sert ve katı kalpli biri olsaydın, kuşkusuz çevrenden uzaklaşırlardı. Onları bağışla. Kendileri için Allah'tan af dile. Yapacağın işler hakkında onların görüşlerini al. Ama karar verince artık Allah'a dayan. Hiç kuşkusuz Allah kendisine dayananları sever."

Ayetlerin akışı burada Resulullah'a ve O'nun şahsında da Medine'den çıkmak için başta öne atılan, sonra safları karışan ve böylece savaş öncesinde üçte biri geri dönenlere, hitabını tevcih etmektedir. Bunlar daha sonra O'nun emrine karşı gelmiş, ganimet arzusuna yenik düşmüş ve Resulullah'ın öldürüldüğüne ilişkin söylenti karşısında zayıflık göstermişti. Yine bunlar yenilerek topukları üzerinde geri dönmüş, O'nun az kişiyle başbaşa ve yara bere içinde peşlerinde çağırır halde bırakıp, buna rağmen hiç kimseye dönüp bakmamış kişilerdi. Peygamberin gönlünü hoş tutmak, müslümanların da Allah'ın nimetini anlamalarını sağlamak için onlara yönelmekte ve çevresinde kalplerin toplandığı Peygamberin yüce ve şefkatli ahlâkında somutlaşan Allah'ın rahmetini O'na ve onlara hatırlatmaktadır. Böylece O'nun kalbindeki gizli rahmeti harekete geçirmekte ve bu davranış sonucu kalbinde yereden kırgınlığı da gidermektedir. Müminlerin de, bu şefkatli peygamberle kendilerine ulaşan ilahi nimeti duyumsamalarını sağlamaktadır. Sonra Peygamber'i, onları affetmeye, onlar için bağışlanma dilemeye ve meydana gelen sonuçtan ötürü İslâmî hayatın bu temel ilkesini iptal etmeksizin her zaman olduğu gibi onlarla müşavere yapmaya çağırmaktadır.

"Allah'tan gelen merhamet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer sert ve katı kalpli olsaydın, kuşkusuz çevrenden uzaklaşırlardı."

Bu O'nu ve onları kuşatan Allah'ın rahmetidir. Yüce Allah, Peygamberini müminlere karşı şefkatli ve son derece yumuşak kılmıştır. Şayet kaba ve katı kalpli olsaydı etrafında kalpler birleşmez ve çevresinde duygular toplanmazdı. Çünkü insanlar sürekli; şefkatli üstün bir gözetime, güler yüzlü bir hoşgörüye, kendilerini saran bir sevgi atmosferine, bilgisizlikleri, zayıflık ve eksiklikleri yüzünden sıkmayan bir yumuşaklığa ihtiyaç duyarlar. Ayrıca, kendilerine veren; ancak onlardan birşey beklemeyen, üzüntüleriyle ilgilendiği halde kendi derdiyle onları üzmeyen, yanında her zaman, ilgi, gözetim, şefkat, hoşgörü, sevgi ve hoşnutluk buldukları büyük bir kalbe muhtaçtırlar. İşte Resulullah'ın (salât ve selâm üzerine olsun) kalbi böyle bir kalpti ve insanlarla birlikte böyle yaşıyordu. Bir kerecik olsun kendi şahsı için onlara kızmadı. Beşeri zaaflarından dolayı onlara karşı kalbinde bir sıkıntı hissetmedi. Hayatın nimetlerinden hiçbir şeyi kendine mal etmedi; aksine, elinde ne varsa hepsini büyük bir hoşgörü ve cömertlikle onlara verdi. Yumuşaklık, iyilik, şefkat ve yüce sevgiyle onları sardı. O'nunla konuşan, O'nu gören hiç kimse yoktur ki, kalbi O'nun büyük ve geniş gönlünden fışkıran sevgi duygularıyla dolmasın.

Bütün bunlar O'na ve ümmetine Allah'ın bir rahmetiydi. Yüce Allah, bütün bunları, bu ümmetin hayatı ve dilediği düzeni yerleştirmek için hatırlatmaktadır Fizilal´il Kur´an



MÜŞRİKLERİN HZ. PEYGAMBERDEN İSTEKLERİ

"Öyleyse yalanlayanlara itaat etme. Onlar istediler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar. Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran aşağılık; Herkesi kınayan, söz götürüp getiren; Hayra engel olan, saldırgan, günahkar; Kaba, sonra da soysuz, alçak; Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (yolunu şaşırmış) Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: `Eskilerin masalları' dedi. Biz yakında onun burnuna damga vuracağız: '

Bu ayetlerde nitelikleri anlatılan adamın Velid B. Muğire olduğu, yine Müddessir suresindeki şu ayetlerin de O'nun hakkında indiği söylenmektedir:

"Ey Muhammed, tek olarak yaratıp, kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi bana bırak, cezasını ben vereyim. Bir de verdiğim nimetten arttırmamı umar, hayır, çünkü o, bizim ayetlerimize karşı son derece inatçıdır. Onu sarp bir yokuşa sardıracağım. Çünkü o düşündü, ölçüp biçti; canı çıkası ne biçim ölçtü biçti. Cam çıkası yine ne biçim ölçüp biçti. Sonra baktı; sonra kaşlarını çattı, suratını astı. Sonra da sırt çevirip büyüklük tasladı. `Bu sadece öğretile gelen bir sihirdir. Bu Kur'an yalnızca bir insan sözüdür' dedi. İşte bu adamı yakıcı bir ateşe yaslayacağım:"(Müddesir suresi 11-26)

Velid B. Muğire'nin, Peygamber Efendimize çeşitli komplolar kurması İslam davetinin karşısına dikilmesi, insanları Allah'ın yolundan alıkoyması ile ilgili birçok rivayet vardır. Ayrıca bu suredeki ayetlerin de Ahnes B. Şureyk hakkında indiği de rivayet edilmiştir. Bilindiği gibi bu iki adam Peygamber Efendimizin baş düşmanıydılar. Sürekli ona karşı savaş kışkırtıcılığı yapıyor, insanları O'nun aleyhinde birleşmeye çağırıyorlardı.

Bu suredeki sert saldırı ve öteki (Müddessir) suredeki korkunç tehditler, ayrıca başka surelerde yer alan uyarılar, ister Velid olsun ister Ahnes olsun -birincisi olma ihtimali yüksektir- burada işaret edilen adamın Peygamber efendimizin ve davet hareketinin aleyhine başlatılan savaşta ne kadar önemli bir rol üstlendiğinin kanıtıdır. Aynı şekilde bu saldırı ve tehditler söz konusu kişinin kötü hareketini, bozuk kişiliğini, iyilikten uzak ahlaksız bir tip olduğunu ortaya koyuyor.

Burada Kur'an-ı Kerim söz konusu kişinin hepsi de iğrenç olmak üzere dokuz niteliğini sıralıyor:

"Bu adam aşırı yemincidir..."Çok yemin etmektedir. İnsanların kendisini yalanlayacaklarının, kendisine güvenmeyeceklerinin farkında olan yalancı insanlardan başkası sık sık yemine başvurmaz. Böylece bir insan yalanını gizlemek, insanların güvenini kazanmak için yemin eder.

Aşağılıktır, onursuzdur; Kendisine saygısı yoktur. Bu yüzden insanlar sözlerine saygı göstermezler. Onun aşağılık oluşunun delili de yemine ihtiyaç duymasıdır, hem kendisinin hem de insanların kendisine güvenmemesidir. Mal, evlat ve mevki-makam sahibi olması bu durumu değiştirmez. Çünkü aşağılık kompleksi psikolojik bir niteliktir. Bir kişi azgın, zorba ve kudretli bir kişi dahi olsa bu niteliğe sahip olabilir. Şeref ve haysiyet de (izzetinefis) psikolojik bir sıfattır. Saygın bir ruh dünya hayatın tüm değerlerinden yoksun olsa bile bu nitelikten soyutlanmaz.

Sürekli başkasını çekiştirir: Sözle ve işaretle başkasını gerek yüzüne karşı gerekse arkasından çekiştirir, ayıplar. İslam dini başkasını çekiştirme ve ayıplama huyuna şiddetle karşı çıkar, yerer. Çünkü bu huy insanlığa yakışmaz, ruhsal edebe aykırıdır. insanlar arası ilişkilerde, büyük küçük herkesin onurunu korumada uyulması zorunlu olan edep tavrına ters düşer. Kur'an-ı Kerimin birçok yerinde bu iğrenç huy kınanmıştır. Nitekim yüce Allah bir yerde şöyle buyurmaktadır: "Diliyle çekiştiren, kaş ve gözüyle işaretler yapıp alay eden her fesat kişinin vay haline."(Hümeze suresi 1)Yine başka bir yerde de şöyle buyurmaktadır: "Ey inananlar, bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki alay ettikleri kimseler kendilerinden iyidirler. Kadınlar da diğer kadınlarla alay etmesinler. Belki onlar, kendilerinden iyidirler. Birbirinizde kusur aramayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın."(Hucurat suresi 11) Bunların her biri iğrenç bir karakter olan alaycılığın, başkasını arkasından çekiştirmenin değişik şekillerinden biridir.

İnsanlar arasında söz götürüp getirir: İnsanlar arasında kalplerini bozacak, ilişkilerini koparacak, sevgilerini giderecek sözler götürüp getirir. Bu sıfat iğrenç olduğu kadar, aşağılıktır da. Kendine saygı duyan ve başka insanlar nezdinde saygı görmek isteyen bir insan böyle bir huyla nitelenmek istemez. Çünkü, koğucu, laf götürüp getiren, birbirini seven insanların arasını bozmaya çalışan kişilerin sözlerine kulak verenler bile aslında bu tür insanlara saygı göstermezler, onları sevmezler.

Peygamber Efendimiz herhangi bir arkadaşına yönelik iyi duygularını değiştirecek nitelikte sözlerin kendisine aktarılmasını yasaklamıştı. Şöyle diyordu Peygamber efendimiz: "Hiç kimse arkadaşlarından biri hakkında bana herhangi bir şey ulaştırmasın. Çünkü ben karşınıza iyi duygularla dolu rahat bir kalp ile çıkmak isterim:'"(Ebu Davut ve Tirmizi İbn-i Mesut`tan rivayet edilmiştir)

Buhari ve Müslim'de yer alan Mücahid'in Tavus'tan, onun da İbni Abbas'tan aktardığı bir hadiste şöyle buyurulur: "Bir gün Peygamber Efendimiz, iki kabrin yanından geçerken şöyle buyurdu: Şu iki kabirde yatanlar azap görmektedirler. Ama bu azapları büyük günahlardan dolayı değildir. Birisi küçük abdest ini yaparken sidikten korunmazdı, ötekisi de insanlar arasında söz götürüp getirirdi."

İmam Ahmed Hz. Huzeyfe'den şöyle rivayet eder: Peygamber Efendimizin şöyle dediğini duydum: "İnsanlar arasında söz götürüp getiren cennete giremez:' (İbn-i Mace'nin dışında bir grup sahabe tarafından rivayet edilmiştir.)

Yine İmam Ahmed -kendi ravi zinciri ile- Yezid B. Seken'den şöyle rivayet eder: Bir gün Peygamber Efendimiz: "En iyinizin kim olduğunu söyleyeyim mi?" buyurdu. Oradakiler: "Evet, ya Resulallah" dedi. Sonra şöyle buyurdu: "En kötünüzün kim olduğunu haber vereyim mi? Söz götürüp getirerek birbirini sevenlerin arasını bozan, suçsuz insanlara haksızlık edenlerdir."

İslam dininin bu iğrenç, bu aşağılık huyu bu denli sıkı tutarak yasaklaması kaçınılmazdı. Çünkü bu aşağılık davranış kalbi bozduğu gibi arkadaşlıkları da bozar. Toplumsal ilişkileri bozmadan önce bizzat söz götürüp getiren kişiyi alçaltır. Toplumun düzenini, güvenliğini kemirmeden önce O'nun kalbini kemirir, ahlâkını bozar. Bu çirkin davranış yüzünden insanların birbirlerine güvenleri kalmaz. Çoğu zaman suçsuz insanları günaha bulaştırır.

İyiliğin amansız düşmanıdır, her zaman iyiliğin karşısına dikilir: Hem kendisinin hem de başkasının iyiliğine engel olur. Bir kere, her türlü iyiliğin toplamı sayılan imanı engeller. Bu adamın çocuklarına ve akrabalarına, Peygamberimize eğilim gösterdiklerini sezdiği her seferinde "Sizden biriniz Muhammed'in dinine uyacak olursa, benden hiçbir fayda görmez olur" dediği bilinmektedir. Bu tehditle onların Müslüman olmalarına engel olurdu. Bu yüzden Kur'an-ı Kerim onu sözleri ve davranışları ile "iyiliğin karşısına dikilen" biri olarak tescil etmiştir.

Saldırgandır: Hak,adalet nedir gözetmez, çiğner geçer. Ayrıca o, Peygamber Efendimize, Müslümanlara, ailesine ve doğru yolu bulmalarına engel olduğu, dini benimsemelerini önlediği aşiretine de saldırır, haksızlık eder. Saldırganlık, aşırılık, Kur'an-ı Kerim de ve Peygamber efendimizin sözlerinde üzerinde önemle durulan çirkin huylardan biridir. İslam saldırganlığın, aşırılığın her çeşidini yasaklamıştır. Hatta yeme-içmede bile buna dikkat edilmesini öğütlemiştir.

"Size sunduğumuz temiz rızklardan yiyiniz. Yiyeceklere ilişkin sınırlarımızı çiğnemeyiniz." (Taha suresi 81) Çünkü adalet ve dengelilik İslam'ın temel karakteridir.

Sürekli günah işler: "Günahkar" sıfatını kalıcı bir sıfat olacak kadar günah işler. Burada işlediği günahın türü belirtilmiyor. Çünkü bu ifade ile güdülen amaç sıfatın kalıcılığını vurgulamak, ruhun değişmez bir karakteri olduğunu belirtmektir.

Bu adam bütün bunların yanı sıra "kaba"dır. Bu söz, vurgusu ile, oluşturduğu hava birçok sıfatı, karakteristik özelliği anlatıyor. Bunun yerine birçok söz ve sıfat kullanılsa bile aynı anlam verilemezdi. Bu kelimenin, aşırı derecede kaba, çok yiyip içen obur, aç gözlü anlamına geldiği söylenmektedir. Bu adam kaba karakterli, iğrenç huylu ve insanlar arası ilişkilerde çirkin tutumludur.

Ebu Derda'nın -Allah ondan razı olsun- şöyle dediği rivayet edilir: "Kaba", büyük karınlı, kötü ahlâklı,ç ok yiyip içen obur, çok mal toplayan, ama başkalarına vermeyen kimse demektir:' Ne var ki "Kaba" kelimesi bütün bunları kapsayan, bununla beraber bu karaktere sahip kişinin iğrençliğini her yönüyle tasvir eden geniş bir kavram olarak zihinlerde yer ediyor.

Ayrıca bu adam, soysuzdur, alçaktır: İşte İslam düşmanlarından birinin kişiliğinde toplanan çirkin, iğrenç sıfatların sonuncusu budur. Zaten, bu tür iğrenç karakterlere sahip insanlardan başkası İslama düşman olmaz, düşmanlığında ısrar etmez. "Zenim" kelimesinin anlamlarından biri, "aralarında soy birliği olmadığı halde bir kavme bağlanan veya a kavmin içinde soyu belirsiz olan kimse"dir. Bu kelimenin anlamlarından biri de "insanlar arasında iğrençliği ile, pisliği ile, aşırı derecede kötülüğü ile ün salmış kimsedir. Bu kelimenin ifade ettiği ikinci anlam Velid B. Muğire'nin durumuna daha uygundur. Bununla beraber kelimenin söylenişi, kavmi arasında kibirlenip böbürlenen bu adamı aşağılık sıfatı ile damgalamaktadır.

Sonra surenin akışı bu kişisel sıfatlar üzerine, O'nun Allah'ın ayetleri karşısındaki tutumunu belirterek bir değerlendirme yapıyor. Bunun yanı sıra yüce Allah'ın mal ve evlad bahşettiği bu adamın böyle bir tutum sergilemesi ayıplanıyor:

"Mal ve oğullar sahibi olmuş diye, kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman `eskilerin masalları' dedi."

Bir insanın yüce Allah'ın kendisine bahşettiği mal ve evlad nimetlerine karşılık, Allah'ın ayetlerini ve peygamberini alaya alması ne çirkin bir davranıştır. Bu bile tek başına biraz önce anlatılan çirkin sıfatlara denk bir tutumdur. Fizilal´il Kur´an
 
Üst Ana Sayfa Alt