bakın cahiliye insanı neden putlara ibadet ediyorlardı?onların(putların)kendilerine şefaatçı olduklarına neden inanıyorlardı?yaratanın allah olduğunu bildikleri halde neden putlara tapıyorlardı?bunların cvbını araştırırssanız sorularınızın cvbınıda bulmuş olacaksınız.
ama genede şöyle söylim:
uzaktan tlfonlar ile yardım istemek ayrı birşey ama yanında olmayan ve hatta vefat etmiş evliyalardan gaybi yardım istemek ayrı birşeydir.Aradaki farka gelince biri hayatta ve yardım etme imkanı var ama diğeri ise vefat etmiş ve size yardım edemez.ki vefat etmese bile size uzak olan birinin gaybı bir yardımı olacağını düşünmeniz de çok yanlış olur.
cahiliye insanlarında olan bir inanışta şuuydu.
onlar ilahlarının,kendi dualarını işittiğini ve onlara yardım etmeye kadir olduğunu zannediyorlardı.
bu inanışlarını mevdudi şöyele bir örnekle açıklamıştı.Diyor ki:
Eğer ben susayıpta su getirmesi için hizmetçimi veya hastalanıp beni tedavi etmesi için doktoru çağırıyorsam;ne bu çağrıma niyaz olarak nitelenebilir ve nede bu,hizmetçi yada doktoru ilahlaştırmak manasına gelir.Çünkü bütün bu olanlar sebep ve sonuç zinciri içerisinde gerçekleşmektedir,dışında değil.
ancak eğer ben susuzlık hali yada hastalık hali durumunda hizmetçi yada doktoru çağırmak yerine,herhangi bir veli yada putu yardıma çağırırsam,bu tabii ki onları ilahlaştırmak ve onlara dua etmek olur.Çünkü benden kilometre uzakta bir kabirde ıstırahat etmekte olan veliyi yardımıma çağımam,onun bu haliyle beni duyup işitiiğini kabul ettiğim manasına gelir.Bana göre o sebepler alemine hükmetmektedir ve bu yüzden de bana su getirmeye yada hastalığımı gidermeye kadirdir.(daha fazla bilgi için kuranın dört temel terimi kitabının ilah kavramına bakınız)
Cahiliyye devrinde, eğer o müşrikler, zerreden yıldızlara kadar herşeyin Allahın ilim, irade ve kudretiyle hareket ettiğini ve sebeplerin Allahın kudretine birer hikmet perdesi olduğunu ve o putların da kendi başına hareket etmeyip, Allahın ilim, irade ve kudretiyle yardıma geleceklerine itikad etselerdi ve bu itikad ile "ey put bana tarlamı sürmem için yardım et veya yardım et şu taşı kaldıralım" deselerdi elbette şirke girip, müşrik olmazlardı. (putlar tahtadan ve taştan yapıldıkları için yardıma gelemezler o ayrı mesele).
Şu aşağıdaki sorularıma cevap verirseniz konu aydınlığa kavuşacaktır:
1-Gemisi batmakta olan bir adam, telefon ile başka birini yardıma çağırması ve orada hiç bir sebebe müracaat etmeyip doğrudan doğruya Allahtan yardım istememesi niçin şirk olmuyor da, bir evliyadan yardım istemesi şirk oluyor?
2-Yakub aleyhisselama Hz Yusufu göstermeyen Allah, Hz İsa ve havarilerine ölüleri diriltme mucizesi vermiş. Hz Musaya asa, Muhammed aleyhisselama eline aldığı bir avuç taş ve toprağın her bir kafirin gözüne gitmesi mucizesini ve miracı vermiş. Bütün bunları nereye koyacağız? Bu peygamberlere mucize veren Allah, evliyalara niçin keramet vermesin?
3-Şifa verenin ve rızık verenin Allah olduğunu bildiğin halde, hastalandığın zaman niçin ilaçlardan ve doktorlardan yardım istiyorsun?
4-Bir taşı kaldırmak istediğin zaman niçin "arkadaşım yardım et de şu taşı kaldıralım" diyorsun. Niçin Allahtan yardım istemiyorsun? Başka bir kimsenin "ya şeyhim bu taşı kaldırmama yardım et" demesi arasında ne fark var?
5-Niçin, bir meyve için ağaçtan ve bal için arıdan ve süt için inekten ve yemeğini pişirmek için ateşten ve ateşini söndürmek için sudan yardım alıyorsun. Niçin doğrudan doğruya Allahtan istemiyorsun? Bir inekten yardım istemek şirk olmuyor da niçin bir evliyadan yardım istemek şirk oluyor?
6-Müşrikler, o putların bütün zerrelerinin Allahın elinde olduğunu ve kainatta zerreden yıldızlara kadar herşeyin Allahın ilim, irade ve kudretiyle hareket ettiklerini bilseler ve bu itikat ile "ey put benim şu tarlamı sür veya şu işimi gör veya bu işimde bana yardım eyle" deselerdi, elbette müşrik olmazlardı. Fakat, onlar, putların Allahın havl ve kuvvetiyle değil, kendi başlarına ve Allahın ilim, irade ve kudretinden hariç olarak yardım ettiklerine inandıkları için şirke düşmüşlerdir. (putlar sebep olarak da hiç bir yardıma koşamazlar. Çünkü, akılsız, şuursuz ve kördürler. Bu bir ahmaklıktır ve bunu düşünmeleri lazımdır. Bu mesele konumuzdan hariçtir).
7-Burada ince bir sır vardır. Bu sır anlaşılmadığı için hataya düşülüyor. O sır da şudur:Esbab dairesi ile itikad dairesi ayrıdır. Mesela, bir kimse yemeği pişirmek için ateşten yardım alıyor. Eğer bu kimse, ateşi Allahın yarattığına ve ateşe tesiri verenin Allahın kudreti olduğuna itikad etmesi lazımdır. Eğer bu kimse, ateşe tesiri verenin Allah olmadığına ve ateşin kendi tabiatıyla hareket ettiğine itikad etse, bu bir şirk olur. Bu formülü herşeye, bütün sebeplere ve vesilelere uygulayabiliriz. Eğer bir kimse, hiç Allahı düşünmeyerek ve kainattaki herşeyin onun izni ve kudreti ile hareket ettiğini bilmeyerek hakiki olarak bir evliyadan yardım istese şirk koşmuş olur. Fakat, bu evliyanın hayatının, zerrelerinin, nefsinin ve herşeyinin Allahın elinde olduğunu bilen biri evliyadan yardım istese ve onu yardıma gönderen Allaha şükretse bir sorun olmaz.
8-Evliyaların yardıma gelmesi meselesi tevhidin en basit ve ami mertebesidir. Hakiki tevhid ise, Allahın ne zatında ve ne sıfatlarında ve ne de rububiyetinde yani kainattaki tasarrufatında şeriki olmadığına tahkiki olarak iman etmektir. Allahın her bir şey üzerinde koyduğu turra ve sikkeleri görüp, göstermektir. Yani, her bir varlığın doğrudan doğruya Allahın ilim, irade ve kudretinin eseri olduğunu ve sebeplerin ve tabiatın icada ve yaratmaya zerre kadar müdahele etmediklerini tahkiki bir tarzda delilleriyle birlikte görmektir.