Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çeçenistan'da Asrın Direnişi

A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum!
Bugünden itibaren inşaallah, daha önce başka sitede yayınladığm ve şu anda basım aşamasında olan romanımı yayınlamaya başlayacağım inşaallah. Fiemanillah.
 
A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
BİRİNCİ BÖLÜM

Olga Rus Ordusu Özel Kuvvetlerde görev yapan bir casustur. Olga aslında çeçen bir
ailenin kızıdır ve fakat küçükken komünist rejim tarafından kaçırılmış ve tam bir rus gibi
yetiştirilmiştir. Çeçen-Rus savaşı patlak verdiğinde ise RÖKK (Rus Özel Kuvvetler Komu-
tanlığı) Komutanı Albay İgor onu Çeçenistana gönderme kararı alır. İgor Olga'yı odasına
çağırır. Olga odaya girer.

İgor:-- Hoş geldin Olga, otur bakalım. Çeçenistanada ki durumumuzu biliyorsun. 500
kişiyle başa çıkamıyoruz. Bunları bu kadar kuvvetli kılan nedir anlamıyorum. Bir zaman-
ların iki süper gücünden bir olan biz nasıl oluyor da bunlarla başa çıkamıyoruz. Neyse
sana yeni bir görev veriyorum. Daha önceki görevleri nasıl başarıyla yerine getirdiysen
bu görevi de başaracağına inanıyorum. Seni gizli görevle Çeçenistana göndereceğim.
Adın da Meryem olacak. İşte bunlar da kimliklerin. Bu ihtiyacını giderecek olan para,
bunlar da diğer evraklar. Sormak istediğin bir şey var mı?

Olga:--Orada kiminle irtibata geçeceğim?

İgor:--Orada bizim adamımız olan Olcayto ile irtibata geçeceksin. O da Çeçen asıllı ama
bizim casusumuz.

Olga:--Ne zaman yola çıkıyorum?

İgor:--Bu gece dinlen, yarın sabah yola çıkacaksın.

Olga:--Anlaşıldı, komutanım. Hoşçakalın.

Olga odadadan çıkar. Komutan yardımcısı Sergei odaya girer ve İgor'a:--Komutanım!
Olga bu işi becerebilecek mi?

İgor:--Öyle umuyorum, ama başaramazsa da o kadar önemli değil.

Sergei:--Neden Komutanım?

İgor:--Sergei unutma ki Olga da bir Çeçen asıllı. Bu işi başarırsa bir taşla iki kuş
vururuz. Yok başaramazsa bir taşla bir kuş vururuz.

Sergei:--Nasıl yani Komutanım?

İgor:--Aptal Sergei ben bu müslümanları iyi tanırım. Er ya da geç müslüman
olduklarının farkına varıyorlar ve başımıza bela oluyorlar. Şimdi, şayet Olga-
ya da asıl ismiyle Meryem- bu işi başaramazsa çeçenler tarafından öldürülür
biz de kurtuluruz. Anladın mı aptal sergei?

Sergei:--Anladım komutanım. Gerçekten çok zekisiniz.

Bu arada RÖKK da görev yapmakta olan ve Çeçenlerin casusu olan Şamil (oradaki
adıyla dimitri) Çeçen komutan Musab'a haber gönderir ve durumu kendisine etraflıca
izah eder.
Şimdi şartlar eşittir. Bundan sonrası artık her iki tarafın maharetlerine bağlıdır.
Burada yapılacak iki şey vardır. Ya Çeçen komutan Olga'yı tutuklar, konuşturur ve
öldürür ya da ona Müslüman olduğunu hatırlatır ve onun daha faydalı olmasını
sğlayacaktır.

BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 
C Çevrimdışı

Can Feza

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Gerçekten şahane bir roman.Defalarca okumak isterim.Yüreğine sağlık dedem
 
hayalet Çevrimdışı

hayalet

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kardesim hayirlisi insAllah , Allah kolaylik versin cok hos , insAllah devamini bekleriz.............
 
A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İKİNCİ BÖLÜM

Ertesi Gün Moskova Karargahı

Olga (ya da Meryem. biz bundan sonra ona Meryem diyeceğiz) komutanın odasına girer.
--Komutanım, benim tam olarak görevim ne olacak, orada ne yapacağım?
--Senin görevin asilerin komutanu Mus'ab hakkında bilgi almak olacak. Onun hakkında
bilgi alırsak, diğerlerine de ulaşma şmkanına kavuşmuş olacağız. Ayrıca asilerin morallerini
bozmak için elinden geleni yapacaksın.
--Anladım Komutanım, ben hazırım.
--Tamam Meryem, sana Svetlana ve 8 asker refakat edecek. İyi şanslar dilerim.
--Sağolun, komutanım, hoşçakalın.
--Güle güle Meryem. Beni hayal kırıklığına uğratma.
--Tamam komutanım.

Bu Arada Çeçen Karargâhında

--Komutanım, Moskovadaki adamımızdan haber var, "kuş kafesten uçmuş" diyor.
--Tamam Hüseyin. Karargâhımıza bir rus casus geliyor, ama gelen Çeçen asıllı biri ama
küçükkken ruslar tarafından kaçırılıp rus gibi yetiştirilmiş, şimdi bizim görevimiz hem
ondan gelecek tehlikeleri bertaraf etmek ve hem de Bizinillah onun hidayetine vesile
olmak. Şimdi senin görevin Meryem'e göz kulak olmak, yalnız bu durumdan kimsenin
haberi olmasın. Sadece onlara her şeyi her yerde konuşmamaları talimatını ver.
--Anladım, komutanım.

Bu Esnada Kafile...


İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 
F Çevrimdışı

fecrislam

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
DEDE sende dj turk gibisin günde birkez yayın yapmasana sen beşkez yayın yap
 
A Çevrimdışı

ahmet meydani

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM


Kafile yola çıkar. Diğer yollar güvenli olmadığından, Gürcistan üzerinden gidilecektir.
Tabi haliyle Pankissi Vadisinden geçilmesi gerekmektedir. Kafile Gürcistan sınırına vardı.
Oradaki işlemleri sınırda görevli RÖKK görevlisi hemen halletti ve kafile Gürcistan sınırından
içeri girdi. Hava ve yol durumu gayet güzeldi, herhangibir olumsuzluk göze çarpmıyordu.
Tabi kafilenin görüntüsü de sıradan vatandaş görüntüsü çiziyordu, ayrıca hangi milletten
oldukları da anlaşılmıyordu. Diğer yandan daha önceki olaylardan sonra bu güzergâhta
hiç bir olay da olmamıştı.
Kafile olaysız olarak yol alıyordu. Yolculuk esnasında hiç kimse konuşmamıştı. Meryem
boyuna düşünüyordu. İçinde tarif edemediği bir sıkıntı vardı. Epeyce bir müddet yol aldıktan
sonra yeşilin bol olduğu bir yerde mola verip öğle yemeği yemişlerdi. Aslında kafiledeki
herkeste bir huzursuzluk vardı. Herkes korkuyordu. Ama Meryem'in huzursuzluğu korkunun
ötesinde bir şeydi. Yemeğin ardından toparlanıp yola koyulmuşlardı. Sarp dağlar bol virajlı
yollarda gitmekten hepsi bitkin düşmüştü. Akşama doğru bir dağın eteğindeki düzlükte
mola verme ve geceyi orada geçirme kararı almışlardı. Çadırları kurdular. Tam akşam ye-
meği için hazırlık yapıyorlardı ki birden...
ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmet meydani

Üyeliği İptal Edildi
Banned
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

...Birden bir gürültü kotu yukarıda. Yukarı doğru baktıklarında bir kayanın hızla aşağı
doğru gelmekte olduğunu gördüler. Ve fakat kaçmaya fırsat bulamadan, kaya Meryem
ve Svetlana'nın arasından geçti ve iki rus askerini altına alarak metrelerce sürükledi.
Şaşkınlıkları geçince yaralıların olduğu yere koştular ama iki asker çoktan ölmüştü.
Karargâhı arayarak durumu bildirdiler. Karargâhtan gelen talimat morallerini bozma-
maları yönünde oldu. Ayrıca yolarına devam ederek görevi muhakkak ifa etmeleri istendi.
Meryem'in yanında görevli olan rus askerleri onu gideceği yere kadar götürüp geri gele-
ceklerdi. Tabi bu onların planıydı. Allah'ın planı ise elbetteki bambaşkaydı.
Bu olay Meryem'i derinden etkilemişti. Pekala o kayanın altında kendisi de kalabilirdi.
İlk defa ölümü düşündü. Öldüğü zaman neyle karşılaşacağını düşündü. İnsanlar ölünce
gerçekten yok mu oluyorlardı. Yoksa kendisine şimdiye kadar öğretildiği gibi ölüm bir
yokoluş muydu? Tabi ki Meryem bu soruların cevabını bilmiyordu. Bildiği tek şey, bu
yolculuğa çıktığından beri tuhaf duygular içerisinde olduğuydu. Şimdilik bu duruma bir
cevap bulamıyordu.

Bu Esnada Çeçen Karargahında

Komutan Mus'ab mücahitleri toplamıştı. Caharkale'deki rus karargahına bir baskın
düzenleyeceklerdi. Planın ayrıntıları üzerinde görüşüyorlardı.

Mus'ab:--Cemal sen iki kişi ile beraber doğu tarafından saldıracaksın. Ama ateş menziline
girmeyeceksiniz. Şerif sen de yanına iki kişi al ve batı tarafından karargaha ateş et. Ahmet
ile yanındakiler de güney yönünden saldıracaklar. Ben yanımdakilerle beraber karargahın
arkasından saldıracağız. Unutmayın siz sadece hedef şaşırtacaksınız. Ve kesinlikle kimse
ateş menziline girmeyecek. Anlaşıldı mı arkadaşlar?
Mücahidler bir ağızdan:--Anlaşıldı komutanım!

Mücahidler planladıkları gibi saldırıya geçtiler. Ruslar öğle uykusundaydı. Birden silah
sesleri gelince hepsi paniğe kapıldı hatta bu kargaşada birbirlerini vuran bile oldu. Onlar
durumu anlayana kadar Mus'ab ve yanındakiler ruslara öldürücü darbeyi vurmuştu bile.
Bilanço ağırdı:75 rus ölmüştü. 150 kadar da yaralı vardı. Bu yaralıların çoğunun durumu
ise ağırdı. Bu baskında mücahidler yüklü miktarda silah ve mühimmat da ele geçirmişti.
Mücahidlerin keyfine diyecek yoktu. Hep bir ağızdan "Allah-u Ekber" diye tekbir getiriyor-
lardı. Bu baskınlar rusları oldukça yıldırmıştı. Hemen hemen hepsi uyuşturucu kullanıyordu.
Ve bu da mücahidlerin işine yarıyordu.

Mus'ab:--Kardeşler! Alemlerin Rabbi olan Allah'a (cc) hamdolsun. Bu günümüz de epeyce
verimli geçti. Allah'ın (cc) yardımı olmasa kesinlikle onlarla başa çıkmamız mümkün değil.
Sakın ola ki Allah'ı (cc) hatırımızdan çıkarmayalım. Hendek ve Huneyn Gazvelerini unutma-
yın ki. Hendek Gazvesinde müslümanlar emre itaatsizlik ettiğinden yenildiler. Huneyn de
ise savaşın ilk bölümünde kendi güçlerine güvendiler ve mağlup olmakla yüz yüze geldi-
ler ama ikinci bölümde ise Allah'ı (cc) hatırladıkları ve O'na güvendikleri için galip geldiler.

Diğer Yandan Rus Kafilesi

Rus kafilesi yola çıkmıştı. Ufak tefek bazı aksiliklerin dışında herhangi bir problemle kar-
şılaşmamışlardı. Akşama doğru yine bir yerde konakladılar. Ama meydana gelen olay nedeni
ile bu sefer düzlük bir yerde konaklamışlardı. Akşam yemeğini yemişlerdi. Bir süre havadan
sudan ve başlarına gelen o olaydan bahsettikten sonra herkes........

DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmet meydani

Üyeliği İptal Edildi
Banned
BEŞİNCİ BÖLÜM


...Derin bir uykuya daldı. Epeyce meşakkatli bir yol katettikleri için nöbetçi hariç herkes
hemen uyudu. Hatta nöbetçi bile uykuya daldı. Nöbetçi olmak onlar için sadece hayatta
kalmak içindi ne de olsa. Ama müslüman için ise nöbetin apayrı bir yeri vardır. Müslüman
lar "Allah için nöbet tutan gözlere cehennem ateşinin haram kılınıdığını" çok iyi biliyorlardı.
Bu da müslüman ile kâfirler arasındaki başka bir fark.
Meryem uykuya daldıktan sonra acaip bir rüya gördü. Rüyasında ak sakallı bir adam ve
örtülü bir kadın herşeyin mükemmel olduğu, çeşit çeşit meyvelerin, pınarların, akarsuların
türlü türlü kuşların öttüğü bir yerde bulunuyor ve Meryem'i yanlarına çağırıyorlardı. Diğer
yanda ise İgor içinde ateş yanan bir kuyunun içerisinde bir taraftan cayır cayır yanıyor,
diğer yandan ise Meryem'in boğazına bir kement atmış onu da ateşe doğru sürüklüyordu.
Meryem İgor'un yanına gitmek istemiyor, o aksakallı adam ve kadından yardım istiyordu.
Ancak onlar: "Biz sana yardım etmeye memur değiliz, çünkü sen o ateşteki adamın emrinde-
sin ve onun dediklerini yapıyorsun. Şayet onun emirlerine karşı gelirsen sana yardım ede-
biliriz" diyorlardı. Meryem onlara kim olduklarını sorduğunda ise, onlar: "Biz senin,yıllar
önce ruslar tarafından ŞEHİD edilen anne ve babanız" dediler. Meryem bir yandan avaz
avaz bağırıyor, bir yandan da İgor'un yanına gitmemek için direniyordu. İgor'un içinde
olduğu çukura bir kaç adım kalmıştı ki.....

BEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmet meydani

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ALTINCI BÖLÜM


...birden ip koptu, Meryem geriye doğru düştü, İgor ise ateş çukuruna gömüldü, hem de
avaz avaz bağırarak. Meryem'in anne ve babası: "Kızım, sakın bu adamın dediklerini yapma,
bu sefer kurtuldun ama, bir dahaki sefere kurtulacağından emin değiliz. Hem hayat her zaman
ıfrsatlarla dolu değil."
Meryem bağırarak uyandı. Uykudakilerin hepsi yataktan fırladı. Silahlarına sarıldılar,
hepsi korkmuştu. Svetlana:" Ne oldu, ne var?" Meryem: "Yok bir şey, kabus gördüm, tamam
geçti," dedi.

Çeçen Karargâhında

Mücahidler mayın döşeme hazırlığı yapıyorlardı. Son günlerde rus karargâhına epeyce araç
gelip gidiyordu. Baskını haber almışlar ve buna misilleme yapma kararını vermişlerdi. Rusların
direncini kırmak gerekiyordu.

Komutan Mus'ab:--Yolun batı tarafını mayınlamamız gerekiyor, bunun için iki gönüllü lazım.
Hüseyin ve Ahmet:--Tamam komutanım, biz gönüllüyüz, zaten çoktandır sıranın bize gelmesi-
ni bekliyorduk. Emir buyurursanız hemen yola çıkmak istiyoruz.
Komutan Mus'ab:--Tamam çocuklar, hemen hazırlığınızı yapın ve sabah olmadan bu işi bitirin.

Mayın timi gerekli hazırlığı yaptı. Yanlarına yola döşeyecekleri patlayıcıları aldılar ve yola koyul-
dular. Mücahidlerin karargâhı dağlık bir bölgedeydi, rus karargâhı ise onlardan daha aşağıda ve düzlük bir yerdeydi. Çok dikkatli olmaları gerekiyordu. Ayrıca herhangibir aydınlatma aracı kullan-
ma imkanları da yoktu. En ufak bir işaret rusların dikkatini çekecek ve görevlerini yerine getireme-
ye bileceklerdi. Böyle bir lüksleri ise yoktu. Yanlarına dağdan aşağı inmelerine yardımcı olacak
gece görüş dürbünlerini aldılar. Bu dürbünleri rus karargâh baskınında ele geçirmişlerdi. Çok
işlerine yarıyordu. Dikkatli bir şekilde aşağıya inmeye başladılar, bir kaç yerde kayma tehlikesi
atlattılar ama Allah'ın yardımı sayesinde herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadan düzlüğe in-
meyi başardılar. Rus karargâhının yakınından geçmeleri gerekiyordu ve çok dikkatli olmalıydılar.
Karargâhın yanında bir dere yatağı vardı. Kışın suyun dolu olduğu dere yazın kuruyordu. Dere
yatağına girdiler ve oradan yürümeye başladılar. Tam nöbetçi kulübesinin olduğu yere varmış-
lardı ki...

ALTINCI BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmet meydani

Üyeliği İptal Edildi
Banned
YEDİNCİ BÖLÜM


...Bekçi kulübesinin yanından geçerken, kulübeden konuşma seslerinin geldiğini duydular.
Bu kötü bir durumdu. Şayet yakalanırlarsa muhakkak çatışmaya gireceklerdi, çatışmaya
girmek ise patlayıcının yerleştirilememesi demekti. Çok zor bir durumdaydılar. Yapacakları
tek şey nöbetçiyi bıçakla etkisiz hale getirmekti. Hüseyin kulübeye yaklaştı ve nöbetçinin
sızdığını, o konuşma seslerinin uykusunda sayıklayan nöbetçiden geldiğini gördü ve rahat-
ladı. Nöbetçiyi haklamasına gerek kalmamıştı. Nöbetçiyi haklamak daha büyük bir riskti.
Çünkü devriye varsa nöbetçinin öldüğünü görecek ve hemen arama yapacaklardı. Hüseyin
geri döndü ve Ahmat'e durumu bildirdi. Hemen yollarına devam ettiler. Epeyce bir müddet
sonra patlayıcıyı yerleştirecekleri yere varmışlardı. Vakit kaybetmeden derhal patlayıcıyı
yerleştirdiler. Bu seferki patlayıcı hatırı sayılır boyuttaydı. Düşmana epeyce zaiyat vere-
bileceklerdi. Son kontrolleri yaptıktan sonra geriye döndüler. Nöbetçi kulübesinin yanından
geçerken, nöbetçinin hâlâ uyumakta ve sayıklamakta olduğunu gördüler. Birbirlerine
bakıp gülümsediler. Bir ara nöbetçiyi haklamayı düşündülerse de sonradan bu fikirle-
rinden vazgeçtiler.Çünkü nöbetçi ölürse şayet,patlayıcının yerleştirildiğini tesbit etme
ihtimali de olabilirdi. Ve dağı tırmanmaya başladılar. Epeyce bir müddet sonra karargâh'a
vardıları. Komutana durumu anlattılar. Komutan ikisine de teşekkür etti ve duada bulundu.
Artık yapılacak şey araçların geçeceği uygun bir zamanı beklemek ve patlayıcıyı patlatmaktı.

Kafilede Son Durum

Ertesi gün kahvaltıdan sonra yola koyuldular. Başından geçen olaylardan sonra, Meryem'in
zihni allak bullak olmuştu. Hayal meyal bişeyler de hatırlamaya başlamıştı. Çok küçükken köy-
leri baskına uğramıştı. Kadın, erkek,çocuk ve yaşlı demeden hemen hemen herkes katledilmişti.
Meryem'de İlâhi Takdir gereği sağ kalmıştı. Daha dört yaşında olduğundan onu öldürmeyip
yanlarına almışlardı. Daha sonra ise Meryem bir rus gibi yetiştirilmiş ve diğerlerine yaptıkları
gibi onu da tehlikeli işlerde çalıştırmaya başlamışlardı. Bir çok arkadaşının ölüme gönderil-
mesine bir anlam veremiyordu Meryem, ama şimdi ise bazı şeyleri daha iyi anlıyordu. Diğer
yandan ise Çeçenlere karşı da kinle doldurulmuştu. Aklı karmakarışıktı. Meryem'in böyle düşün-
celere daldığı bir sırada, birden.........

YEDİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmet meydani

Üyeliği İptal Edildi
Banned
SEKİZİNCİ BÖLÜM


...bir patlama sesi duyuldu, araba sağa sola savruldu. Herkes arabanın içine yattı. Silahla-
rını hazırladı. O esnada araba sarsılarak durdu. Herkes etrafa baka baka aşağıya indi. Çok
korkmuşlardı. Aşağıya indiklerinde patlamanın nedenini öğrenmekte gecşkmediler. Ön sol
lastik patlamıştı. Derin bir nefes aldılar. Herkes birer bardak su içti. Şoku atlattıktan sonra, yedek lastiği söylene söylene taktılar ve yola koyuldular.

Çeçen Karargâhında

Ruslar son baskından sonra oldukça öfkeliydiler. Zaten kendi karargahlarından da hatırı
sayılır bir fırça yemişlerdi. Karargâhlarından duydukları laflar yenilir yutulur cinsinden değildi.
Bu da öfkelerini bir kat daha arttırmıştı. Ne yapıp edip bunun intikamını almalıydılar. Hemen
bir plan yaptılar. Gece karanlık bastırınca saldırıya geçeceklerdi. Gece görüş özelliğine sahip
helikopterler de saldırıya katılacaklardı. Zafer kesin gibiydi. Mücahidler sürekli rus karargâhını
gözetim altında tutuyordu. Gözetlemeden sorumlu mücahid Komutan Mus'ab'a gelerek:
--Komutanım, sanırım rus karargâhında fevkalade bir durum var. Dürbünle siz de bir baksanız
iyi olur. "Tamam" dedi, Komutan Mus'ab ve dürbünün başına geçti. Ruslar hatırı sayılır bir mik-
tarda mühimmatı bir yere yığıyorlardı. Ayrıca bazı askerlere de ekstradan silahlar veriliyordu.
Savaş konusunda çok tecrübeli olan Komutan Mus'ab:--Kardeşlerim, dedi. Sanırım ruslar bu
gece bize saldırıda bulunacaklar. Herkes görevlendirildiği yerde mevziye yatsın. Yanınıza
alabileceğiniz kadar silah ve mühimmat alın. Ayrıca akşam namazını cemaatle kılacağımız gibi
namazda kunut duası da yapacağız. Ve Rab'bimizden bizi muzaffer kılması için dua edeceğiz.
Allah (cc) yâr ve yardımcımız olsun. Mücahidler: "Amiiiiiiiiiinnnnnnnnnnn" dediler. Komutan: "
Herkes oldukça sessiz olsun, çünkü yüksek sesle tekbir getirirsek onların planlarının farkına
vardığımızı anlayabilirler," dedi.Hemen herkes akşam yemeğini yedi. Akşam namazı da olmak
üzereydi. Abdestlerini aldılar, namaza hazırlık yaptılar, ezanı bu sefer biraz daha kısık sesle
okudular. Ve akşam namazına durdular. Komutan Mus'ab imamlık yapıyordu. Huşu içerisinde
namazlarını kılıp Allah'a (cc) hulusi kalp ile dua ettikten sonra helalleşip mevziye gittiler ve rusları
beklemeye başladılar. Tam o esnada..........

SEKİZİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmet meydani

Üyeliği İptal Edildi
Banned
DOKUZUNCU BÖLÜM

Bir patlama sesi duyuldu. Havada bir alev topu belirdi. İki rus helikopteri çarpışmıştı. O sırada
bir helikopter de mücahidlerin roketi ile düştü. Helikopterlerin patlaması ortalığı aydınlatmıştı.
Bu fırsattan yararlanan mücahidler rusların üzerine ateş yağdırmaya başladı. Ruslarda karşı
saldırıya geçti ama geç kalmışlardı. Gece geç saatlere kadar süren çatışma rusların geri çekil-
mesiyle nihayete erdi. Mücahidlerden de şehid olan ve yaralananlar vardı. Ortalık henüz sakin-
leşmediği için neyin ne olduğu tam olarak belli değildi. Mücahidlerden inleyen yaralılara derhal
müdahale edildi ama karanlıkta tam bir müdahale sözkonusu değildi. Bir müddet sonra tanyeri
8

ağarmaya başladı. Herkes abdestini aldı. Mücahidlerden yarası hafif olanlar da abdestlerini alıp
namaza durdular. Namazı yine her zaman olduğu gibi komutan kıldırdı. Namazdan sonra, nasib
ettiği zafer nedeniyle Rabbimize bol bol ve içten dualar edildi. Ortalık ta aydınlanmıştı. Hemen
yaralıların durumuna bakıldı. 3 tane Şehid vardı. 8 tane de yaralı. Yaralılardan ikisinin durumu
ağırdı. Karargâhta tam teşekküllü bir müdahale sözkonusu değildi. En kısa zamanda yaralıların
cephe gerisine sevkedilmesi gerekiyordu. Tabi bu o kadar da kolay değildi. Hem ulaşım imkan-
ları sınırlı ve hem de etraf rus kaynıyordu. Hatta bazen yaralıların yurt dışına, diğer müslüman
ülkelere gönderilmesi gerekiyordu. Yaralılara hemen ilk müdahale yapıldı. Hafif yaralılarda her-
hangibir problem yoktu. Yaralılardan birinin kanaması vardı. Kanamanın durdurulması gereki-
yordu. Hemen yaralı yere turnike uygulandı ama yaralı mücahid çok kan kaybetmişti, hemen
ameliyata alınıp kan verilmesi gerekiyordu. Ve fakat buna imkan yoktu. Bir süre sonra yaralı
mücahidin ağzından:" Eşhedu en la ilahe illellah Ve eşhedu enne Muhammedun Rasulullah"
şehadet kelimesi döküldü ve başı yana kaydı. Gözlerinin içi ise gülüyordu. Diğer mücahidler
ise ağlıyorlardı. Arkadaşlarına bir şey yapamamak onlara çok dokunmuştu. Ama elden ne
gelirdi ki. Aslında onlar bu duruma alışıktı. Ve hepsi mütevekkildi ama yine de böyle durumlar
onları etkiliyordu. Ve hepsinin gözlerinin önüne gününü gün eden, sofrasında nerdeyse kuş
sütü eksik olmayan ve en ufak bir baş ağrısında bile avrupalara giden sözüm ona müslümanlar
geliyordu. Ah ediyorlardı ah, ama ne çare. Diğer mücahidin durumu ise, Şehid olan kardeşi-
ne nazaran daha iyiydi. Vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar ve bir iki kırık mevcuttu. Karargâh-
taki doktor hemen yaralarını pansuman yapıp kırıkları sardı ve ellerinde bulunan ağrı kesicilerden
içirerek ağrılarının dindirilmesine çalıştı. Daha sonra şehidler defnedildi. Kur'an okundu, dua-
lar edildi. Defin işleminden sonra sabah kahvaltısı yaptılar. Kahvaltı dediysek biraz kuru ekme
çökelek ve çay. Neyse ki çayları boldu. Kahvaltının ardından bulundukları tepeden aşağı doğru
baktıklarında ise….

DOKUZUNCU BÖLÜMÜN SONU
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt