A
Çevrimdışı
YÜZ ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Birden ayıların saldırısına uğradılar. Daha ne olduğunu anlayamadan beş Rus askeri parçalandı.
Meryem İslam:--Çabuk olun, derhal aşağıya inin. Bu ayılar başımıza bela olacak. Herkes canını kurtarsın. O hızla inerken üç Rus askeri dağdan aşağıya yuvarlanarak parçalandı. Böylece Ruslar sekiz telefat verdiler. Güç bela kendilerini araca attılar. Araca binmeleri ile yola koyulmaları bir oldu. Herkes hâlâ olayın şokundaydı. Meryem İslam için için Allah’a dua ediyordu. Doğrusu mutluluğuna diyecek yoktu.
--Bu ayılarla başımız belada. Daha önce de mağarada askerlerimize saldırdılar. Otuza yakın askerimizi parçaladı bu ayılar.
Teğmen Yuşin:--Haklısınız komutanım. Anlayamadım gitti.
Meryem İslam:--Neyse, biraz telefat verdik ama görevi yerine getirdik. Ha unutmadan şunu söyleyeyim, sakın sığınağın boş olduğunu söylemeyin. Sığınak ağzına kadar doluydu ve biz onu imha ettik.
Teğmen Yuşin:--Anlaşıldı komutanım. Duydunuz mu askerler? Yanlış bir şey söyleyenin derisini yüzerim. Hoş benden önce komutan yüzer ya!
Bu arada Caharkale’ye de varmışlardı. Doğruca komutanın yanına vardılar. Olanları bir bir anlattılar.
Komutan:--Tebrik ederim, çok iyi bir iş başardınız. Herne kadar sekiz askerimiz telef olduysa da olsun. Malum savaştayız. Ve savaşta da ölüm olayları vakayı adiyedendir. Siz şimdi gidip bir güzel dinlenin.
Meryem İslam:--Emredersiniz komutanım!
Vakit akşam olmuştu. Yavaş yavaş sokaktan el ayak çekilmeye başlamıştı. Mücahid timi Caharkale cıvarında şehre girmek için uygun zamanı kolluyordu. Vakit akşam olunca Cesim:
--Hazır olun kardeşlerim. İkişer ikişer gireceğiz şehre. Alarahman’la ikimiz önden gidip Mir Hüseyin’le buluşacağız. O bizi kalacağımız yerlere götürecek. Unutmayın dikkatli bir şekilde ve uzaktan takip ediyorsunuz.
--Tamam Cesim kardeşim, anladık.
Cesim:--Hadi o zaman Allah (cc) yardımcımız olsun.
--Amin!
Cesim ve Alarahman, şehrin güneyinden, dikkat çekmeyecek bir şekilde şehre girdiler. Vakit alacakaranlık olduğundan, kimse kimseyi görmüyordu. Zaten herkes eve gitmenin telaşındaydı.
Cesim ve Alarahman, Mir Hüseyin’in evine vardılar. Etrafı dikkatle süzdükten sonra kapıyı çaldılar. Mir Hüseyin gelenleri gözetledikten sonra kapıyı açtı.
Mir Hüseyin:--Girin içeri!
Cesim:--Hayır, sen çık dışarı. On iki kişiyiz. Bizi ikişer5 ikişer kalacağımız yerlere götürmen lazım. Gideceğimiz evlerde sığınak olmalı.
Mir Hüseyin:--Peki, içeri haber verip geliyorum. Mir Hüseyin hanımına durumu bildirip derhal dışarı çıktı.
Mir Hüseyin:--Hayırdır, ne oluyor?
Cesim:--Komutanımız ve diğer kardeşlerimizin selamları var.
Mir Hüseyin:--Ve aleykum selam ve rahmetullah!
Cesim:--Bundan böyle, geceleri devriye gezen Rusları avlamaya karar verdik. Böylece Ruslar geceleri dışarı çıkamayacaklar. Müsait bir ortam oluşunca da büyük bir operasyon yapmayı planlıyoruz.
Mir Hüseyin:--Çok güzel düşünülmüş bir plan. Yalnız buradaki sivillere zarar vermesinler?
Cesim:--Biz böyle bir operasyon yapsak ta yapmasak ta, siviller zaten görecekleri kadar zararı görüyorlar. Elimiz kolumuz bağlı bekleyemeyiz.
Mir Hüseyin:--Haklısın! Burada hergün çocuklar Rusların uçaklardan attıkları oyuncak bombalarla paramparça oluyor. Maalesef elimiz kolumuz bağlı seyrediyoruz. Allah’ın (cc) dediği olur. İnşallah Ruslara hak ettikleri dersi veririz.
Cesim:--Hiç endişelenme, onlara öyle bir ders vereceğiz ki, tarihleri boyunca unutamayacaklar.
Mir Hüseyin:--İnşaallah! Hem böyle bir derse ihtiyaçları da var.
Bir köşeyi dönmüşlerdi ki…
YÜZ ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU
Birden ayıların saldırısına uğradılar. Daha ne olduğunu anlayamadan beş Rus askeri parçalandı.
Meryem İslam:--Çabuk olun, derhal aşağıya inin. Bu ayılar başımıza bela olacak. Herkes canını kurtarsın. O hızla inerken üç Rus askeri dağdan aşağıya yuvarlanarak parçalandı. Böylece Ruslar sekiz telefat verdiler. Güç bela kendilerini araca attılar. Araca binmeleri ile yola koyulmaları bir oldu. Herkes hâlâ olayın şokundaydı. Meryem İslam için için Allah’a dua ediyordu. Doğrusu mutluluğuna diyecek yoktu.
--Bu ayılarla başımız belada. Daha önce de mağarada askerlerimize saldırdılar. Otuza yakın askerimizi parçaladı bu ayılar.
Teğmen Yuşin:--Haklısınız komutanım. Anlayamadım gitti.
Meryem İslam:--Neyse, biraz telefat verdik ama görevi yerine getirdik. Ha unutmadan şunu söyleyeyim, sakın sığınağın boş olduğunu söylemeyin. Sığınak ağzına kadar doluydu ve biz onu imha ettik.
Teğmen Yuşin:--Anlaşıldı komutanım. Duydunuz mu askerler? Yanlış bir şey söyleyenin derisini yüzerim. Hoş benden önce komutan yüzer ya!
Bu arada Caharkale’ye de varmışlardı. Doğruca komutanın yanına vardılar. Olanları bir bir anlattılar.
Komutan:--Tebrik ederim, çok iyi bir iş başardınız. Herne kadar sekiz askerimiz telef olduysa da olsun. Malum savaştayız. Ve savaşta da ölüm olayları vakayı adiyedendir. Siz şimdi gidip bir güzel dinlenin.
Meryem İslam:--Emredersiniz komutanım!
Vakit akşam olmuştu. Yavaş yavaş sokaktan el ayak çekilmeye başlamıştı. Mücahid timi Caharkale cıvarında şehre girmek için uygun zamanı kolluyordu. Vakit akşam olunca Cesim:
--Hazır olun kardeşlerim. İkişer ikişer gireceğiz şehre. Alarahman’la ikimiz önden gidip Mir Hüseyin’le buluşacağız. O bizi kalacağımız yerlere götürecek. Unutmayın dikkatli bir şekilde ve uzaktan takip ediyorsunuz.
--Tamam Cesim kardeşim, anladık.
Cesim:--Hadi o zaman Allah (cc) yardımcımız olsun.
--Amin!
Cesim ve Alarahman, şehrin güneyinden, dikkat çekmeyecek bir şekilde şehre girdiler. Vakit alacakaranlık olduğundan, kimse kimseyi görmüyordu. Zaten herkes eve gitmenin telaşındaydı.
Cesim ve Alarahman, Mir Hüseyin’in evine vardılar. Etrafı dikkatle süzdükten sonra kapıyı çaldılar. Mir Hüseyin gelenleri gözetledikten sonra kapıyı açtı.
Mir Hüseyin:--Girin içeri!
Cesim:--Hayır, sen çık dışarı. On iki kişiyiz. Bizi ikişer5 ikişer kalacağımız yerlere götürmen lazım. Gideceğimiz evlerde sığınak olmalı.
Mir Hüseyin:--Peki, içeri haber verip geliyorum. Mir Hüseyin hanımına durumu bildirip derhal dışarı çıktı.
Mir Hüseyin:--Hayırdır, ne oluyor?
Cesim:--Komutanımız ve diğer kardeşlerimizin selamları var.
Mir Hüseyin:--Ve aleykum selam ve rahmetullah!
Cesim:--Bundan böyle, geceleri devriye gezen Rusları avlamaya karar verdik. Böylece Ruslar geceleri dışarı çıkamayacaklar. Müsait bir ortam oluşunca da büyük bir operasyon yapmayı planlıyoruz.
Mir Hüseyin:--Çok güzel düşünülmüş bir plan. Yalnız buradaki sivillere zarar vermesinler?
Cesim:--Biz böyle bir operasyon yapsak ta yapmasak ta, siviller zaten görecekleri kadar zararı görüyorlar. Elimiz kolumuz bağlı bekleyemeyiz.
Mir Hüseyin:--Haklısın! Burada hergün çocuklar Rusların uçaklardan attıkları oyuncak bombalarla paramparça oluyor. Maalesef elimiz kolumuz bağlı seyrediyoruz. Allah’ın (cc) dediği olur. İnşallah Ruslara hak ettikleri dersi veririz.
Cesim:--Hiç endişelenme, onlara öyle bir ders vereceğiz ki, tarihleri boyunca unutamayacaklar.
Mir Hüseyin:--İnşaallah! Hem böyle bir derse ihtiyaçları da var.
Bir köşeyi dönmüşlerdi ki…
YÜZ ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU