Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Cihad Çikmayanlarin Mazeretleri Ne Zaman Geçersizdir(meşru Olmayan Mazeretler)

E Çevrimdışı

Ebu Remle

Üye
İslam-TR Üyesi
CİHADA ÇIKMAYANLARIN MAZERETLERİ NE ZAMAN GEÇERSİZDİR(MEŞRU OLMAYAN MAZERETLER)

Cihada katılmayanların yukarıda sayılan meşru mazeretleri ileri sürmeleri çok nadirdir. Aksine ileri sürülen mazeretlerin çoğu, Allah’ın kabul etmediği gayri meşru mazeretlerdir. Şöyle ki:

1- “De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabanız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden evler sizce Allah'tan, Peygamberinden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, Allah’ın buyruğu gelene kadar bekleyin. Allah fasık kimseleri doğru yola eriştirmez.”(Tevbe/24)


Bazı alimler bu ayete “sekiz mazeret ayeti” adını verirken, ben “sekiz özrü iptal eden ayet” adını veriyorum. Allahu Teala, cihada katılmamak için ileri sürülen bu sekiz mazereti kabul etmemiş ve bunları ileri sürenlerin fasıklar olduğunu belirtmiştir. Allah Subhanehu ve Teala, “Allah fasık kimseleri doğru yola eriştirmez” diyerek bunlara ceza tehdidinde bulunmuştur. Nitekim “Onlar sapınca, Allah kalplerini saptırdı” buyurduğu gibi, “Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin” diyerek kendilerine ceza ve azap vereceğini belirtmiştir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “İ’yne (İ’yne: Faizle yapılan alışverişlerden bir çeşittir. Özelliği: Bir kişinin, vakti tayin edilmiş bir bedel ile (veresiye) bir şeyi birisine satması, daha sonra aynı malı, sattığı kişiden peşin olarak daha düşük bir ücret ile satın almasıdır. Bu şekilde, peşin bedel ile veresiye bedeli ayırarak faizli bir kar elde edilmiş olmaktadır.) ile alışveriş yaptığınız, öküzlerin peşine takılıp çiftçilikle yetindiğiniz ve cihadı terkettiğiniz zaman Allah size bir zillet verir ve yeniden dininize dönmedikçe sizden onu kaldırmaz.”(Ebu Davud hasen bir isnadla İbn-i Ömer’den rivayet etmiştir. El-Bani Sahih olduğunu aktarmıştır.)


Bunlar, mükellef olup cihaddan geri kalan ve Allahu Teala’ya itaat konusunda başka şeyleri cihada tercih eden herkesin başına gelmesi kaçınılmaz olan ilahi cezalardır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Artık onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bunlarla dünya hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kafir olarak canlarının çıkmasını ister.”(Tevbe, 55)

Aile fertleriyle beraber kalma sevgisi mazeret olamaz. Yine mal ve ticaret hakkında korkmak, görev ve okul da mazeret değildir. Allahu Teala bu mazeretleri geçersiz saymıştır. Müslümanların aralarında yardımlaşması gerekir. Onlardan eğitim ve cihad için gidenlerin aile fertlerine bakmak ve masraflarını karşılamak diğer Müslümanların üzerine vacip olur. Aralarında bunu sıra ile yapmaları gerekir. Ebu Said el-Hudri Radıyallahu Anhu şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Beni Lihyan üzerine bir grup gönderdi ve “İki kişiden biri gitsin. Alınacak ecir ise ortaktır” dedi.”(Müslim)


Yine Ebu Said el-Hudri’den Radıyallahu Anhu yapılan başka bir rivayette ise şöyle geçer: “Her iki kişiden biri gitsin” dedi. Sonra gitmeyen kişiye şöyle dedi; ”Gidenin ailesine ve malına kim iyi bir şekilde bakarsa, gidenin ecrinin yarısı kadar ecir alır.” (Umde)

2- “Allah’ın Rasulü’ne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler. Mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler de “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha sıcaktır!” Keşke anlasalardı.”(Tevbe 81)

Bu ayette sayılan mazeretler de geçersizdir. Çünkü ne şiddetli sıcak, ne de şiddetli soğuk Allah yolunda cihada çıkmama konusunda geçerli bir mazeret değildir.


3- Geçersiz mazeretlerden biri de, cihad işlerini yürütenlerin gerekli İslami ahlak ve terbiye düzeyinde olmamalarını, dolayısıyla onlarla beraber çalışmanın caiz olmadığını ileri sürmektir. Bu ortaya atılan bir şüphedir. Bu şüpheye cevap olarak şöyle denir: Cihad emirinin bizzat kendisi ve beraberindekilerin çoğu facir de olsa, bunlar kafirlere karşı savaşmak için çalışmaktadırlar. Onlarla beraber çalışmak ve onları desteklemek şer’an vaciptir. Bu, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in kabul ettiği prensiplerden birisidir. Üçüncü bölümde bunun ayrıntılarını ele alacağız inşaallah. Bu konuda şimdilik İbn-i Teymiye’nin Rahimehullah söylediklerini burada aktarmak ile yetineceğim: “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in ilkelerinden biri, iyi ve kötü her komutan ve emir ile beraber savaşmaktır. Şüphesiz Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bildirdiği gibi, Allahu Teala bu dini facir bir adamla ve nasipleri olmayan topluluklarla da destekler. Çünkü facir komutanlar veya facir askerlerle beraber savaşmak uygun görülmezse, mutlaka şu iki durumdan biri meydana gelir: Ya onlarla beraber savaş yapılmaz ki bu durumda din ve dünya konusunda onlardan daha zararlı olan düşman ülkeyi istila eder. Ya da facir olan komutan ile beraber savaşılır ve en kötüleri olan düşman defedilerek İslam ahkamının tamamı uygulanamazsa bile, uygulanabilenler yerine getirilir. Bu ve benzeri bütün durumlarda vacip olan budur. Hatta Raşid Halifeler devrinden sonra meydana gelen savaşların çoğu bu şekilde yapılmıştır.”(3 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 28/506-507)

Münafıklar, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanında savaşırlar ve münafıkların savaşa katılmalarını bahane ederek, savaşa katılmayı reddeden de olmazdı. Nitekim Beni Mustalik Gazvesi sırasında, “Medine’ye dö- nersek, en aziz olan en aşağılık olanı oradan mutlaka çıkaracaktır”(Ahzab/13)
diyen münafıkların başı da o gazvede yer almıştı. Hendek Savaşı’nda, “Evlerimiz bu savaşa çıkmamıza elverişli değildir” diyen münafıklar da yer almıştı. Yine Tebük Savaşı sırasında sahabenin Radıyallahu Anhum ilim ehli olanları ile alay edenler de Müslümanlar ile aynı saf içirisinde yer almışlardı. Ki onlar hakkında Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “Onlara soracak olursan, "Biz and olsun ki, eğlenip oynuyorduk" diyecekler. De ki: “Allah ile, ayetleriyle, Peygamberiyle mi alay ediyordunuz?”(Tevbe, 65) Emevi sultanları, namazları geç kılıyorlardı. Buna rağmen onların yanında savaşmanın caiz olmadığını söyleyen olmamıştır. Bu konuda örnekler çoktur. Bütün bunlar, askeri eğitim ve cihada katılmamak için geçerli olan mazeretlerden değildir.
 
Üst Ana Sayfa Alt