"Ölülere Kuran okunduğu zaman eve gelmeleri mümkün olabilir. Ancak bu her ölü için söylemek zordur. " demiş Ensari kardeş bir yerde..
Kardeş, dediklerin, yani yazdığın veya bir yerden alıp naklettiğin bu çalışmada yazılı pek çok şey çok ulema arasında gerçektende ihtilaflıdır. Ha, bizler Selefi Müslümanlar; Ölülerin işitmediği görüşündeyizdir sen karşı tarafta, veya azab Ruha mıdır beden de beraber mi acır vs ihtilaflıdır vs.. bu ihtilaf o kadar ehemmiyetli değil bu kadarla kalırsa. Ama;
Ölülerin "anıldığı yere gelmesi", veya "kendileri hayrına Kuran okuduğumuzda vs oraya o mekana gelmesi", veya günü gününe anı anına "bu alemi takip ediyor olması", "burasını biliyor olmaları", veya "buraya mudahale edip bizimle irtibata geçmeleri" vs batıldır, muhaldir..
Evet müslüman bir ölü diğer müslüman ölü gelince aralarına karşılaşırlar ve havadisleri sorarlar dünyada olan biten.. Buna dair rivayetler var. Ama bunlar dahi, "Bu alemde ne oluyor bitiyor" olduğuna dair malumatlarının olmadığı ve bu alemle alakalarının kesildiğine açıkça işarettir.. Buna dair başka da deliller vardır.. Rüyada görünmesi ise; gösteren Allah Teala'dır, o rüyana geldi demek delil ister, rüyada onu veya o surette görürsün, bu başka bir şey, ölenin rüyana "gelmesi" demek farklı bir şey.. ama ayıkken ve ruhun gelmesi asla mümkün değidir..
Sadece; Ebul Salahaddin Baybars Akıncı'nın basıma hazırladığı; ve sadece Selefi akideye mahsus sanılarak dışlanma politikası ve aleyhte propaganda yapılan nice fetva ve fikrin, aslında Maturudi-Eşari-Zahiri-Selefi tüm Ümmetin İttifak ettiği şeyler olduğunu ve bu bablarda sofiyyenin ve diğer bidatçilerin söz hakkının olmadığını ve sırtını Maturudiye vs dayamak isteyen sofilerin aslında o akideye göre batılda olduklarını vs de anlattığı kitabında da yeterince izah ettiği bir meseleyi ondan dinlediğimiz kadarıyla nakledeceğim;
Tüm Hanefi-Maturudi Elfaz-ı Küfür kitab ve listelerinde vazgeçilmez bir klişedir, hangi asırda ve dönemde yazılmış olursa olsun tüm alakalı fetava ve akide kitaplarında ve elfaz-ı küfür listelerinde istisnasız geçer bir söz vardır, mesela Birgivi'de, Kadızade'de; hatta tarifçi müfteri Bedir Yayınevince basıldığı halde , kendisi de sofi olan A Ziyauddin Gümüşhanevi'nin Camiul-Mutun yani Ehli Sünnet İtikadı adlı basılmış kitabında dahi es geçil-e-memiştir; vs bulmak mümkündür;
"ERVAH-I MEŞAYIH HAZIRADUR DİSE KAFİR OLUR" veya "ERVAH-I MEŞAYIH HAZIRADUR, BİLÜRLER DİSE KAFİR OLUR".. benzer ifadelerle çok yerde geçen bir klişedir bu.. Akıncı gereğince tafsilatıyla açmıştır, benzer söz ve inanışları da masaya yatırmış ve bu babda Ümmetin "Selefi-Eşari-Maturudi-Zahiri" tüm "Ehli Sünnet'in İCMA ettiğini" ortaya koymuştur. Biz Ehli Sünneti Hasse yani Ehli Hadis de aynı şeyi söylesek de Kelami sünni mezheblerin de yani Ehli Sünnet-i Amme nin de bu meselelerde aynı akidede olduğu bellidir.. İnşallah eser yayınlandığında çok sufi taife bu meselede aydınlanacak, vicdan ve izan sahibi olmayanlar ise sadece parmaklarını ısıracaklardır..
Yani, hatme veya devran meclislerinde vs sözde silsilei sadat isimleri vs okunurken ruhlarının oraya hazır ve nazır oldugu, o meclise geldikleri, veya onların kendilerini andıklarından haberdar oldukları gibi inanışların "küfür" oldugunda şüphe kalmamıştır..
Ve, sadece kendilerini andığımızı veya bizi biliyor orada bulundukları yerden bizi takip ediyor olduklarına vs inanmak yani sadece "Bildikleri" ne inanmak bile küfürse, bir de onlardan "Himmet-Medet-İmdat" dilenmenin küfrü daha da kesindir ve galizdir..
Kardeş, dediklerin, yani yazdığın veya bir yerden alıp naklettiğin bu çalışmada yazılı pek çok şey çok ulema arasında gerçektende ihtilaflıdır. Ha, bizler Selefi Müslümanlar; Ölülerin işitmediği görüşündeyizdir sen karşı tarafta, veya azab Ruha mıdır beden de beraber mi acır vs ihtilaflıdır vs.. bu ihtilaf o kadar ehemmiyetli değil bu kadarla kalırsa. Ama;
Ölülerin "anıldığı yere gelmesi", veya "kendileri hayrına Kuran okuduğumuzda vs oraya o mekana gelmesi", veya günü gününe anı anına "bu alemi takip ediyor olması", "burasını biliyor olmaları", veya "buraya mudahale edip bizimle irtibata geçmeleri" vs batıldır, muhaldir..
Evet müslüman bir ölü diğer müslüman ölü gelince aralarına karşılaşırlar ve havadisleri sorarlar dünyada olan biten.. Buna dair rivayetler var. Ama bunlar dahi, "Bu alemde ne oluyor bitiyor" olduğuna dair malumatlarının olmadığı ve bu alemle alakalarının kesildiğine açıkça işarettir.. Buna dair başka da deliller vardır.. Rüyada görünmesi ise; gösteren Allah Teala'dır, o rüyana geldi demek delil ister, rüyada onu veya o surette görürsün, bu başka bir şey, ölenin rüyana "gelmesi" demek farklı bir şey.. ama ayıkken ve ruhun gelmesi asla mümkün değidir..
Sadece; Ebul Salahaddin Baybars Akıncı'nın basıma hazırladığı; ve sadece Selefi akideye mahsus sanılarak dışlanma politikası ve aleyhte propaganda yapılan nice fetva ve fikrin, aslında Maturudi-Eşari-Zahiri-Selefi tüm Ümmetin İttifak ettiği şeyler olduğunu ve bu bablarda sofiyyenin ve diğer bidatçilerin söz hakkının olmadığını ve sırtını Maturudiye vs dayamak isteyen sofilerin aslında o akideye göre batılda olduklarını vs de anlattığı kitabında da yeterince izah ettiği bir meseleyi ondan dinlediğimiz kadarıyla nakledeceğim;
Tüm Hanefi-Maturudi Elfaz-ı Küfür kitab ve listelerinde vazgeçilmez bir klişedir, hangi asırda ve dönemde yazılmış olursa olsun tüm alakalı fetava ve akide kitaplarında ve elfaz-ı küfür listelerinde istisnasız geçer bir söz vardır, mesela Birgivi'de, Kadızade'de; hatta tarifçi müfteri Bedir Yayınevince basıldığı halde , kendisi de sofi olan A Ziyauddin Gümüşhanevi'nin Camiul-Mutun yani Ehli Sünnet İtikadı adlı basılmış kitabında dahi es geçil-e-memiştir; vs bulmak mümkündür;
"ERVAH-I MEŞAYIH HAZIRADUR DİSE KAFİR OLUR" veya "ERVAH-I MEŞAYIH HAZIRADUR, BİLÜRLER DİSE KAFİR OLUR".. benzer ifadelerle çok yerde geçen bir klişedir bu.. Akıncı gereğince tafsilatıyla açmıştır, benzer söz ve inanışları da masaya yatırmış ve bu babda Ümmetin "Selefi-Eşari-Maturudi-Zahiri" tüm "Ehli Sünnet'in İCMA ettiğini" ortaya koymuştur. Biz Ehli Sünneti Hasse yani Ehli Hadis de aynı şeyi söylesek de Kelami sünni mezheblerin de yani Ehli Sünnet-i Amme nin de bu meselelerde aynı akidede olduğu bellidir.. İnşallah eser yayınlandığında çok sufi taife bu meselede aydınlanacak, vicdan ve izan sahibi olmayanlar ise sadece parmaklarını ısıracaklardır..
Yani, hatme veya devran meclislerinde vs sözde silsilei sadat isimleri vs okunurken ruhlarının oraya hazır ve nazır oldugu, o meclise geldikleri, veya onların kendilerini andıklarından haberdar oldukları gibi inanışların "küfür" oldugunda şüphe kalmamıştır..
Ve, sadece kendilerini andığımızı veya bizi biliyor orada bulundukları yerden bizi takip ediyor olduklarına vs inanmak yani sadece "Bildikleri" ne inanmak bile küfürse, bir de onlardan "Himmet-Medet-İmdat" dilenmenin küfrü daha da kesindir ve galizdir..