vehhabi görüşlerini hanefiye mâl etmeyin. hanefilere göre diyerek tüm hanefilere iftira etmeyin
Hanefi'ye göre ölüler işitmezler (Birgivi, Kadızadeler, Halebi, Kefevi, Alusi..)
cevap
Mümin ve kâfir her ölü işitir
Sual: Buhari ve diğer hadis kitaplarında ölülerin işittiğini Resulullah bildiriyor, ama ona da inanmam, çünkü Kur’an ölü işitmez diyor. İşte âyet:
(Sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönüp giden sağırlara da daveti duyuramazsın. Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin; ancak âyetlerimize inananlara duyurabilirsin.) [Neml 80, 81 Rum 52, 53]
CEVAP
Kur’anı da Resulullah bildirdi. Hadise inanmayan Kur’ana inanır mı? Diğer müfessirler gibi İmam-ı Kadı Beydavi, o âyetin tefsirinde diyor ki: Burada diri olup, gözü kulağı ve beyni olan kâfirler ölüye benzetiliyor, (Ölüleri [kâfirleri] imana kavuşturamazsın) deniyor. (Ölülere, sağırlara işittiremezsin) ifadesinden sonra, (Sen ancak âyetlerimize iman edeceklere işittirebilirsin) deniyor. Kâfirlerin işitmeyeceği, [hakkı kabul etmeyeceği], ancak iman edeceklerin işitecekleri, [kabul edecekleri] bildiriliyor. Eğer kabirdekilerden maksat ölü olsa idi, ölü de işitmeseydi iman edenlere işittirebilirsin ifadesi yersiz ve yanlış olurdu. Hem de kâfir ölü işitmez, mümin ölü işitir anlamı çıkardı. Halbuki en kıymetli hadis kitabı olan Buhari’deki hadis-i şerifte, (Kâfir ölü de işitir) buyuruluyor.
(Körle gören [kâfir ile mümin] karanlıkla aydınlık [Bâtıl ile hak], gölge ile sıcak [Cennetle Cehennem] bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir olmaz. Elbette Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere [inatçı kâfirlere] işittiremezsin, sen sadece bir uyarıcısın.) [Fatır 19-22 Celaleyn]
Bu âyette, kâfire kör, mümine gören deniyor. Resulullah kabirdeki ölüye ne söyleyecek de işittirecek? Hâşâ bu cahillik olur. Öte yandan, Allah’ın bunu bildirmesi de hâşâ lüzumsuz olurdu. Dini tebliğin muhatabı ölüler değil ki. Ölülere dini tebliğe çalışan bir kimse, nasıl Peygamber olur? Hemen âyetin devamında, (Sen sadece bir uyarıcısın) deniyor. Demek ki kabirdekilerden maksat, ölü değil ki uyarılma ihtiyacı duyulsun.
Allahü teâlâ niye (Sen ölülere işittiremezsin) buyuruyor?
Bu soruya bugüne kadar (ölü işitmez) diyenlerden hiç biri cevap verememiştir.
Allahü teâlâ, Hazret-i Âdem’den beri, ölüleri de iman etmek için dini tebliğe muhatap mı kıldı? Tarihte, ölüleri de imana davet eden bir Peygamber var mı? Vazifesi dirilere dini tebliğ olan Resul, hâşâ, ölüleri imana mı davet etti? Ölünün mükellef olmadığını ve ölüye tebliğ yapılamayacağını bilemeyen bir Peygamberin hangi sözüne inanılır? Kur’anı da o bildirdi, Kur’ana da itimat edilmez. Ateist, “Peygamber, (Kur’anı biz indirdik, onu biz koruruz) diye bir âyet uydurmuşsa nereden bileceksiniz” diyor. Resulullah böyle töhmet altında kalırsa, İslamiyet’e itimat kalmaz. Zaten sizin gibi din düşmanlarının gayesi de budur. Resulullah ölüler işitir buyuruyor. Ölü işitmez diye bir sözü var mıdır?
Hepsi Cennetlik ve müctehid olan eshab-ı kiram, bütün mezhep imamları ve müctehidler ölü işitir diyor. Hiç biri işitmez demiş mi?
Bütün müfessirlerle bütün muhaddisler ölü işitir diyor. İmam-ı Beydavi, imam-ı Kurtubi, imam-ı Razi, imam-ı Süyuti ölü işitmez demiş mi? Ölü işitmez diyen tek müfessir ve tek muhaddis var mı?
Tasavvuf ehlinin hepsi de ölüler işitir diyor. Mesela imam-ı Gazali, Seyyid Abdülkadir-i Geylani, imam-ı Rabbani gibi büyük zatların hiç biri ölü işitmez demiş mi? Bu âlimlerin hepsi Kur’anı anlamamış da yalnız siz mi anladınız?
Ruh ölmez, her ölü işitir
Sadece şehidler ve peygamberler değil, diğer ölüler de işitir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ölü, kendisini ziyaret edeni tanır ve selamını alır.) [İbni Ebiddünya]
(Ölü, tanımadığı ziyaretçinin de, selamını alır.) [Beyheki]
(Mümin biri ölüp de, defnedilince, biriniz kabrin başında [telkin için] "Ey filan kadının oğlu filan" desin! Çünkü ölü, "Bizi irşad et de Allahü teâlâ da sana rahmet etsin!" der. Fakat siz bunu duyamazsınız.) [Deylemi, İ. Asakir]
(Münker - Nekir melekleri, sual cevaptan sonra mümin ölüye, Cehennemdeki yerine bak, Allahü teâlâ değiştirip, sana Cennetteki yeri ihsan eyledi derler. Ölü bakıp ikisini de görür.) [Buhari]
Resulullah efendimiz, Bedir’de bir çukura gömülü müşrik ölülere, (Rabbinizin size vâdettiğine kavuştunuz mu?) buyurunca, Hazret-i Ömer, (Ya Resulallah, cansız ölülere neden söylüyorsun?) dedi. Cevaben buyurdu ki: (Rabbimin hakkı için söylüyorum ki, siz beni onlardan daha iyi işitmezsiniz, ama cevap veremezler.) [Buhari, Müslim] [Hazret-i Ömer’in ölünün işittiğini bildiği halde böyle sorması, dindeki bir hükmün vesika haline gelmesi içindir.]
İbni Teymiye bile diyor ki:
(Bedir’de çukurdaki ölmüş kâfirlerin işitmelerini bildiren hadis-i şerif meşhurdur. Zaruri inanılması lazım gelen bilgilerden oldu. Bütün ölüler, şehidler gibi diri olup rızıklandırılır.) [Kitab-ül-intisar-fil-imam-ı Ahmed]
İbni Teymiye’nin talebesi İbni Kayyımı Cevziyye de Kitab-ür-ruh kitabında, (Ölü, ziyaret edeni bilir, sesini işitir. Selamını alır, onunla ferahlanır. Bu hâl, yalnız şehidlere mahsus değildir. Herkes için böyledir) diyor. (El-Besair 22)
Ölü gibi ne demek?
Sual: Ölülere işittiremezsin mealindeki âyetin mecaz olduğunu, inatçı kâfirleri hidayete erdiremezsin anlamına geldiğini bildirdiniz. Ölü işitmediği için kâfirlere ölü denmiyor mu?
CEVAP
Yukarıda bildirilen hadis-i şerifte, (Siz beni ölülerden daha iyi işitmezsiniz, fakat onlar cevap veremez) buyuruluyor. Şu halde, ölüye işittiremezsin demek, işitip ancak cevap veremeyen ölüler gibi, hakkı kabul etmeyen kâfirleri imana kavuşturamazsın demektir. Ölünün, münker nekir isimli meleklerin, kabirde sorduğu suallere cevap vermesi ancak Allahü teâlânın izni ile olmaktadır. Kur’an-ı kerimde bildirildiği gibi, Hazret-i İsa’nın ölüleri diriltmesi ve ölülerin konuşması ancak Allahü teâlânın izni ile olmaktadır. Peygamber ve evliya ruhlarının da böyle iş yapması, mucize ve keramet olup, yine Allahü teâlânın izni iledir.
İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:
Her ölünün ruhu, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Ruhların kendi cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına izin verilmiştir. Ölü kabirde çürüse de, ruhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz. (El-mütekaddim)
Niye şehidler işitir?
Sual: Bütün ölüler işitiyorsa Allah, niye şehidlere ölü demeyin diye bildirmiştir? Peygamberler için niye ölü demeyin dememiştir?
CEVAP
Âyette şehidler buyurulması, şehidlerin ölüp yok oldukları sanılarak, cihaddan korkulmasını önlemek içindir. Cihada gitmeye ve şehid olmaya mani olan şüpheyi gidermek, Allah yolunda ölmenin yüksek faziletini bildirmek içindir. (Tefsir-i mazhari)
İsra suresinin (Fakirlik korkusu ile evlatlarınızı öldürmeyin) mealindeki 31. âyeti de, bunun gibidir. Fakirlik korkusu olmadan da öldürmek caiz olmadığı halde, fakirlik korkusu ile öldürenler çok olduğu için, âyet, olaylara göre gönderilmiştir. Yani sadece şehidler ölü olmadığı halde, şehidler için ölü değil buyurulması gibi, fakirlik korkusu ile çocuklarınızı öldürmeyin demek de böyledir. Çocuklarımızı, fakirlik korkusundan başka sebeplerle de öldürmek caiz olmaz.
Yine İsra suresinin (Sakın ana babana öf deme) mealindeki 23. âyeti de böyledir. Bir kimse, ana-babasına öf demese, fakat sopa ile dövse, sonra da (Ben öf demediğim için, Kur'anın emrine uydum) dese, Kur'ana uymuş mu oluyor? Âyetin manası, (Ana babanızı üzmeyin hatta onlara öf bile demeyin) demektir. (Beydavi)
Ana babana öf deme denilerek, nasıl daha büyük eziyetleri yapmamak gerekiyorsa, şehidlere ölü demeyin demekle, onlardan daha üstün olan Peygamberlere ölü denmeyeceği aşikârdır.
Her ölü işitir
Sual: Kur’anda, şehitler ölü değil diridir deniyor. Şehitten daha kıymetli olan peygamberler ölü müdür? Ruh ölmediğine göre, kâfir müslüman bütün ruhlar diri değil midir?
CEVAP
Elbette bütün ruhlar diridir. Şehitler diridir denince, diğer ruhların ölü olduğu anlaşılmaz. Aşere-i mübeşşere cennetlik denilince ötekilerin cehennemlik olduğu anlaşılmaz. Eshab-ı kiramın hepsinin cennetlik olduğu bildirilince, Veysel Karani gibi sahabi olmayan müslümanların cehennemlik olduğu anlaşılmaz. O âyetin iniş sebebi nedir? Bu bilinince mesele anlaşılır. Tibyan’da bildiriliyor ki:
Bedir’de falanca filanca öldü gitti denildiği zaman, Allahü teâlâ, şehitler için ölü denmesini yasaklayıp buyurdu ki:
(Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Bilakis onlar diridir; ama siz bunun şuurunda değilsiniz.) [Bekara 154]
Şehitlerin ölmeyeceği, cennette oldukları, savaşanların şehit olmaktan korkmamaları, âyet-i kerimenin iniş sebeplerindendir. Burada şehitlerin faziletleri bildiriliyor. Âyet-i kerimede Allah yolunda öldürülenler deniyor. Peygamber Allah yolunda değil midir? Elbette şehitlerden çok üstündür. İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
Peygamberler, mezarlarında diridir; fakat onların hayatları, bizim hayatımız gibi değildir. Yiyip içmeleri, ibadet etmeleri gerekmez. Meleklerin hayatına benzer. Lezzet almak için ibadet ederler; çünkü kabir hayatında cenab-ı Hakkı müşahedeleri, dünyadakinden daha mükemmeldir. (Fetava-i fıkhiyye s.125)
Peygamberlerin kabir hayatları, dünya hayatı gibi değildir. Onlar, ahirete gitmişlerdir. Onlar işitmeyen ölü demek değildir. Kabirlerinde namaz kılarlar. Bir hadis-i şerif meali:
(Peygamberler kabirlerinde diridir, namaz kılarlar.) [Ebu Ya’la, Beyheki]
Âyet-i kerimeleri en iyi açıklayan resulullah efendimiz, Bedir’de bir çukura gömülü müşrik ölülere, (Rabbinizin size vaat ettiğine kavuştunuz mu? Ben, Rabbimin söz verdiği zafere kavuştum) buyurunca, Hazret-i Ömer, vesika haline gelsin diye, (Ya Resulallah, leşlere mi söylüyorsun, onlar işitir mi?) dedi. Resulullah cevaben buyurdu ki:
(Rabbimin hakkı için söylüyorum ki, siz beni onlardan daha iyi işitmezsiniz, ama onlar cevap veremezler.) [Buhari, Müslim]
Ölü işitmez mi?
Sual: Muteber bir kitapta, Resulullah'ın kâfir ölülerine hitap ettiği, Hazret-i Ömer'in de (Leşler işitir mi?) diye sorduğu, Resulullah'ın da, (O ölüler, sizden daha iyi işitir) buyurduğu Buharî’den naklediliyor. Sonra da, (Burada ölülerin işitmesi, Resulullah'ın bir mucizesidir) deniyor. Bu, yanlış değil mi?
CEVAP
Muteber kitaptaki bilgilere yanlış dememeli, onu farklı bir ictihad olarak kabul etmeli. Mezhepler arasında çok farklı ictihadlar oluyor, hiçbirine yanlış denmez. Mucize olarak ölüler konuşabilir. O ayrı bir husustur. Herkes kendi mezhebinin bildirdiğine uyar. İşiten beden ve kulak değil, ruhtur. Beden çürür, fakat ruh ölmez.
Kabirdeki diri
Sual: Kendini yıldız sanan, fakat çirkefe yaldız olan Selefî bir hatip, konuşmalarında (Vefat eden kim olursa olsun, isterse peygamber olsun, ölü olduğu için işitmez) derken geçen günkü bir konuşmasında, Vehhabi bir sapık için, (Kabirdeki diri) diye uzun bir konferans verdi. Bunlar evliya zatlara ölü derken, kendilerinden olan sapıklara nasıl diri diyebiliyorlar? Bir de Eshab-ı kiramdan (Ömer böyle dedi, Ali böyle dedi) diye bahsederken, Vehhabi sapıklar için, (Rahmetüllahi aleyh) diyor. Bunlar kime hizmet ediyor?
CEVAP
Vehhabiliği kimler kurmuşsa onlara hizmet ediyorlar. Bunların özelliği o, kendi adamları ölse de diri, kendilerinden olmadığı için evliya zatlar yaşasa da ölüdür. Taklidi haram sayarlar. Bir mezhebe uymazlar. Dört mezhebin imamından nakil yapmazlar, ama İbni Teymiyye, İbni Baz, İbni Useymîn gibi kimselerin sözlerini dinde senet kabul ederler, onları taklit ederler. Bunlara göre taklidin haram olması dört hak mezhepten birine uyanlar içindir, yoksa Vehhabilere uyanlar için değildir. (Evliya zatlar kabrinde ölüdür, fakat Vehhabiler diridir) diyerek hep böyle tenakuz içine girerler.
Sizlerden biri öldüğü zaman ona sabah akşam (her daim) kalacağı yer gösterilir; cennetlik ise cennetteki yeri, cehennemlik ise cehennemdeki yeri gösterilir.
Ölünün işitmesi
“Nefsimi kudret elinde bulunduran yüce Allah’a yemin olsun ki, onlar bu sözleri sizlerden daha iyi işitmektedirler, fakat konuşmaya takatleri yoktur.”
İşte bu hadis ölen kimsenin şakî dahi olsa ruhunun varlığını devam ettirdiğine ve idrakinin olduğuna bir delildir. Ölen kişi ya said (cennetlik), ya da
şakîdir (cehennemlik). Bu hususta Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kabir, ya cehennem çukurlarından bir çukur ya da cennet bahçelerinden bir bahçedir.”
Bu hadis de, ölümün sadece bir hal değişimi olduğuna, kişinin şakî veya saîd olduğunun ölümünün hemen ardından belli olduğuna, ertelenenin ise sevap ya
da azap çeşitlerinin olduğuna bir delildir.
Ölünün varacağı yeri görmesi
Enes b. Mâlik’in rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Ölüm insan için bir kıyamettir. Kim ölmüşse onun kıyameti kopmuş demektir.”
Bir diğer hadislerinde, “Sizlerden biri öldüğü zaman ona sabah akşam (her daim) kalacağı yer gösterilir; cennetlik ise cennetteki yeri, cehennemlik ise
cehennemdeki yeri gösterilir ve ona, ‘işte burası kıyamet koptuğu zaman senin götürüleceğin ve kalacağın mekânındır’ denilir.”
Ölünün kabirdeyken ileride varacağı yeri görmesi, basiret sahipleri için hiç de kapalı olmayan bir durumdur.
Amr b. Âs’ın âzatlı kölesi Ebû Kays anlatıyor: Alkame (r.a) ile beraber bir cenazedeydik, bana döndü ve, “Şu ölen adam var ya, işte onun kıyameti kopmuştur”
dedi.
Hz. Ali (r.a) der ki: “Kişinin, cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduğunu öğrenmeden dünyadan ayrılması haramdır.”
Ebû Hüreyre (r.a) Resûlullah’tan (s.a.v) şu hadisi rivayet eder:
“Hasta olarak ölen şehid olur ve kabrin tehlikelerinden korunur. Sabah akşam ona cennet rızkı gönderilir.”
Ahiret Hayatı
Hanefîler: Hanefî imâmlarının bazılarından ölünün işitmeyece*ğine dair gelen bazı ifâdeler, meseleyi kavrayama*yan bir takım insanların anladıkları gibi değil*dir. Bu görüş, söyle*nen sözü kabirdeki ölünün işittiğine dair yapılan yemini*nin geçerli olmayacağı münasebetiyle söylenmiştir. Mesela buna dair nikah üzerine yemin edilse kadın boş olur. Mesele*nin aslı şöyledir. Fıkıhta yeminler örf esasına dayalı*dır. Örfte ise “işitmek” gereğinin yapılabile*ceği ve karşılığı verilebilecek işitmelere denir. Halbuki kabirdeki işiten ölüler cevap veremez ve işittikleri*nin gereğini muhatapla*rına yapamazlar. Yoksa bu sözden “onlar hiç bir şekilde işitemezler” manası çıkmaz. Nitekim bu hususu Hanefî müctehidleri ve imâmlarından Mu*hakkık Kemaleddin İbn Hümam, Fethu’l Kadîr isimli ese*rinde bunu açıkla*mıştır.[1]
Hanefî âlimlerinden Abdulhak ed’Dihlevî (ö. 1176/1762) ve Kadı Muhammed Senâullah el-Mazherî’nin de, ölüle*rin işittiği görüşünde oldukları bildirilmektedir. [2]
Şâfî’ler: İmâm Subki (ö.771/1370) ölülerin işittiği husu*sunda mezheblerde icma olduğunu söylemiştir.[3]
Hanbelîler: Hanbelî âlimlerinden İbn Receb el-Han*belî ölülerin işitti*ğini söylemiştir.[4]
Mâlikîler: Mâlikîlerden İmâm Kurtubî (ö.671/1272) ölülerin işittiğini ve bu ko*nu*da mezheb âlimleri arasında icma’ olduğunu söylemiş*tir.[5]
İnsanın, ruhunu teslim ettikten sonra dünya ile iliş*kisi*nin tamamen kesilmediğini, aksine dirilerin yaptık*ları birtakım hareketlerden haberdâr olduğunu Hz. Peygam*ber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) haber vermektedir.
Enes b. Mâlik (Radıyallahu Anh) Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Kul kabrine konulduktan sonra dostları başucun*dan ayrılırken onların ayak seslerini duyar” [6]
Ebû Hureyre’den de (Radıyallahu Anh) nakledilen bu ha*disin isnadının sahih olduğu hususunda ittifak vardır.
Ebû Hureyre’den de (Radıyallahu Anh) nakledilen bu ha*disin isnadının sahih olduğu hususunda ittifak vardır.
Ölünün işitmediğini savunanlar bu hadisler için “ölüle*rin kısa bir an duyduğunu” iddia etmişlerdir. Fakat Peygamberimizden “kısa bir an duyarlar” diye
bir haber de yokken neye dayanarak böyle bir hüküm veriyorlar?!
ان الميت ليعذب ببكاء الحى
“Dirilerin ağlamasından dolayı ölü azap çeker.”
[8]
Buhârî (ö.256/870) ve Müslim (ö.261/875) bildirdikleri bir hadis-i şerifte Peygam*berimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Meyyit yakınlarının
kendisine bağırarak ağlamalarından azap duyar.”
Ölüler kendileri için ağlayanı nasıl işitip azap duyuyor*lar?
İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim’in bu sözlerin*den sonra ölülerin işitmediğini savunanlar, düştükleri zor durumdan kurtulmak için “Onlar da bir insandı.
Hata etmiş*lerdir. Bizim için önemli olan Âyetin zâhirî manasıdır derlerse? Biz de deriz ki: “Böyle söylemiş olmanız sa*vundu*ğunuz görüşlerin kaynağı
olan İbn Teymiyye ve İbn Kayyım’ın anlaşılması bu kadar basit olan Âyetin zâhir manasını anlayamayıp hata ettiklerini kabul etmiş olursu*nuz. Böylece âlimlerinizin
daha karışık ve zor meselelerde de hata edebileceği manasına gelir”. Siz de onların takip*çisi olduğunuzdan dolayı birçok konuda hata edebileceği*nizi
itiraf etmiş olursunuz.
Hz. Âişe’den (Radıyallahu Anhâ) rivâyet edilen bir ha*diste Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuru*yor:
“Bir adam kardeşinin kabrini ziyaret edip yanına otur*duğunda o kendisini tanıyarak sevinir, verdiği selâma karşılık verir, bu hal kalkıncaya kadar devam
eder.
[9]
İbnu Abdil Berr (ö.463/1071) Et-Temhid ve El-İstızkar (isimli iki kita*bında) İbn-ü Abbas’ın (Radıyallahu Anh) şöyle dediğini ri*vâyet etmiştir:
“Kim, dünyada tanıdığı bir kardeşinin kabrine uğrar da ve ona selâm verirse mutlaka onu tanır. Ve ona Aleykümus-Selam der.”
Abdül Hakk İşbîlî (ö.852/1185), bu rivâyetin isnadının sahih oldu*ğunu söyledi.
[10]
Hafız İbnu Recep el-Hanbelî (ö.795/1393) “Bu rivâyetin isnadının sahihliği demek râvîlerinin tamamının güvenilir olduğu demektir, öyledir de. Ancak hadis
garib hatta münkerdir” dedi.
[11]
İbnu Re*cebe göre İmâm Beyhakî ve Hâkim’in rivâyet ettiği ve sahihtir dediği sınırlandırma getir*meyen rivâyet daha sahih*tir. (Yani “tanıdığı” ilavesi
bulunmayan hadis.)
İbn Kayyim el Cevziyye (Ruh kitabının 137.) sayfa*sında: Kabir azabı ve nimetiyle ilgili geçen hadisler ve ka*bir ehline selâm vermek, onlarla konuşmak
ve ölülerin ziyaretçilerini bilmesi ile ilgili geçen bütün hadisler İbnul Abdül Berr’in mütevatir kabul ettiği hadislerdir, demiştir. şimdi sizden yukarıdaki
bilgilere tek tek cevap verin cevap verirken lütfen yorum yapmayın saygılarla KAYNAK SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ
[1]
Kemaleddin İbn Humam, Fethul Kadir’den naklen. Hamdullah Et’Dacvi El Basair, s:25, İhlas Yayınları Vakfı, 1999
[2]
Tefsir-i Mazherî, cilt: 2, sayfa: 489’da.
[3]
Şifâu’s-Sikâm, 162-172, İhlas Yayınları Vakfı, 1995.
[4]
Ehvâlü’l-Kubûr, s. 132, Daru’l-Kitabi’l Arabî, 2001.
[5]
Et-Tevkire, s.144-145, Dar’ül-Fikir Yayınevi.
[6]
Müslim, “el-Cenne ve sıfatu naîmihâ”, 70; Buhârî, Cenâiz, 67; Ebû Dâvud, es-Sünne, 27.
[7]
Begavî, Şerhu’s-sünne, c: 3, s. 279, (h.no.1515)
[8]
Müslim, Cenâiz, 18,19; Buhârî, Cenâiz, 33; Ebû Dâvud, Cenâiz, 29; Tirmizî, Cenâiz, 24.
[9]
Zebidî, İthafu’s-Saâde. XIV/275
[10]
Tezkiretül Kurtubi: 145
[11]
İ. Receb, ehval-ul Kubur
İbn Teymiyye, Ölülerin kabirlerde konuştuğunu ve ken*disine yapılan konuşmaları işittiklerini, söylüyor.
[1]
Ölü işitmez diyenler, âyetin zâhirî manasına göre “Sen ölülere işittire*mezsin.” (Rum Suresi 52.) âyetini delil getirirlerse bir son*raki âyet'te Allâh
(Celle Celalühü)(Rum Suresi 53) “Sen an*cak imân edenlere işittire*bilir*sin”, demektedir. Allâh (Celle Celalühü) o za*man âye*tin zâhir manasına göre
mü’minlerin işittiğini bil*dirdi. Bu*rada “İşitmenin”, “kabul etmek” demek olduğu bura*dan da anlaşılmaktadır.
“Artık şüphesiz ki sen, o (dinlediklerinden fay*da**lanmayan) ölüler (durumundaki kafirler)e (hak ve ha*ki*kati) işittiremezsin, o (kalp kulakları) sağır
(olan)la*ra da, (hele bir de) arka dönenler halinde kaçtık*ları zaman daveti(ni) duyuramazsın.!” Rum, 52
“(Kötü tercih yaptıkları için basiretlerini bağladığı*mız) o körleri, (yoldan) sapmalarından çevirip doğru yola ulaştırıcı biri de asla değilsin! Sen ancak
bi*zim âyetlerimize inanmakta olan kimselere (gerçek*leri) duyurabilirsin (işittirebilirsin). Çünkü (sadece) on*lar (sürekli hakka boyun eğen ihlaslı)
Müslümanlardır.” Rum, 53
“Sen ölülere işittiremezsin” demek, (Sen kâfirleri imâ*na kavuşturamazsın) demektir. Dirilerden maksat imân edenler kastedilmiştir. Bunun gibi nice kinâye,
me*caz ifâde eden birçok âyet vardır. Bazıları şöyledir:
Ölüler işitmez diyenlerin itibar ettikleri âlimlerden biri olan İbn Teymiyye’nin talebesi İbn Kayyım(ö.751/1350) şöyle demekte*dir: Çünkü bedenleri dağılsa
da söylenenleri duyacakları bildirilmiştir. Bu durumda ölülere hitaptan maksat, bedenlere bağlı söz konusu ruhlara hitap*tır. “Ka*birde olanlara sözlerini
duyuramazsın.” (Fatır 22) âyeti celilesinin siyakından kâfir bir kimsenin fayda*sına olacak bir biçimde hayatta olanın sözünü duya*maması anlaşılmakta*dır.
Nitekim kabirde bulunanlar da söyleneni işle*rine yarayacak biçimde duyamazlar. (Faydalı ve işe yarayacak bir şekilde duymazlar; yani öldüktan sonra se*vap
ve imân elde etme yönünden işe yaramaz, ama diğer konuşmaları duyarlar.)
Ancak Yüce Allah (Celle Celalühü) ölülerin hiçbir şey du*yamayacaklarını ifâde etmemiştir. Bu âyetin benzeri de şu*dur: “Sen ölülere duyuramazsın, Arkalarını
dön*müş kaçarken sağırlara da davetini işittiremezsi*niz.”(Neml 80) Ölülerle birlikte sağırlarında daveti duyma*ması her ikisininde davete ehil kimseler
olmadığına delil*dir. Bu iki kısım insan ölü ve sağır olunca, bunlara bir şey duyurmak anlatabilmek mümtenîdir, demektir. Bu görüş doğrudur ama ölümden
sonra bir ölçüde bedenle alaka*sını kesme*miş ruhlara kötü durumların alçaklıklarını duyur*manın imkansızlığını ifâde etmemektedir.
[1]
İbn Teymiyye Külliyâtı, c:4, s:240, 8 ciltlik, Tevhid Yayınları. (1998)
block quote end
Hanefi'ye göre ölüler işitmezler (Birgivi, Kadızadeler, Halebi, Kefevi, Alusi..)
cevap
Mümin ve kâfir her ölü işitir
Sual: Buhari ve diğer hadis kitaplarında ölülerin işittiğini Resulullah bildiriyor, ama ona da inanmam, çünkü Kur’an ölü işitmez diyor. İşte âyet:
(Sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönüp giden sağırlara da daveti duyuramazsın. Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin; ancak âyetlerimize inananlara duyurabilirsin.) [Neml 80, 81 Rum 52, 53]
CEVAP
Kur’anı da Resulullah bildirdi. Hadise inanmayan Kur’ana inanır mı? Diğer müfessirler gibi İmam-ı Kadı Beydavi, o âyetin tefsirinde diyor ki: Burada diri olup, gözü kulağı ve beyni olan kâfirler ölüye benzetiliyor, (Ölüleri [kâfirleri] imana kavuşturamazsın) deniyor. (Ölülere, sağırlara işittiremezsin) ifadesinden sonra, (Sen ancak âyetlerimize iman edeceklere işittirebilirsin) deniyor. Kâfirlerin işitmeyeceği, [hakkı kabul etmeyeceği], ancak iman edeceklerin işitecekleri, [kabul edecekleri] bildiriliyor. Eğer kabirdekilerden maksat ölü olsa idi, ölü de işitmeseydi iman edenlere işittirebilirsin ifadesi yersiz ve yanlış olurdu. Hem de kâfir ölü işitmez, mümin ölü işitir anlamı çıkardı. Halbuki en kıymetli hadis kitabı olan Buhari’deki hadis-i şerifte, (Kâfir ölü de işitir) buyuruluyor.
(Körle gören [kâfir ile mümin] karanlıkla aydınlık [Bâtıl ile hak], gölge ile sıcak [Cennetle Cehennem] bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir olmaz. Elbette Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere [inatçı kâfirlere] işittiremezsin, sen sadece bir uyarıcısın.) [Fatır 19-22 Celaleyn]
Bu âyette, kâfire kör, mümine gören deniyor. Resulullah kabirdeki ölüye ne söyleyecek de işittirecek? Hâşâ bu cahillik olur. Öte yandan, Allah’ın bunu bildirmesi de hâşâ lüzumsuz olurdu. Dini tebliğin muhatabı ölüler değil ki. Ölülere dini tebliğe çalışan bir kimse, nasıl Peygamber olur? Hemen âyetin devamında, (Sen sadece bir uyarıcısın) deniyor. Demek ki kabirdekilerden maksat, ölü değil ki uyarılma ihtiyacı duyulsun.
Allahü teâlâ niye (Sen ölülere işittiremezsin) buyuruyor?
Bu soruya bugüne kadar (ölü işitmez) diyenlerden hiç biri cevap verememiştir.
Allahü teâlâ, Hazret-i Âdem’den beri, ölüleri de iman etmek için dini tebliğe muhatap mı kıldı? Tarihte, ölüleri de imana davet eden bir Peygamber var mı? Vazifesi dirilere dini tebliğ olan Resul, hâşâ, ölüleri imana mı davet etti? Ölünün mükellef olmadığını ve ölüye tebliğ yapılamayacağını bilemeyen bir Peygamberin hangi sözüne inanılır? Kur’anı da o bildirdi, Kur’ana da itimat edilmez. Ateist, “Peygamber, (Kur’anı biz indirdik, onu biz koruruz) diye bir âyet uydurmuşsa nereden bileceksiniz” diyor. Resulullah böyle töhmet altında kalırsa, İslamiyet’e itimat kalmaz. Zaten sizin gibi din düşmanlarının gayesi de budur. Resulullah ölüler işitir buyuruyor. Ölü işitmez diye bir sözü var mıdır?
Hepsi Cennetlik ve müctehid olan eshab-ı kiram, bütün mezhep imamları ve müctehidler ölü işitir diyor. Hiç biri işitmez demiş mi?
Bütün müfessirlerle bütün muhaddisler ölü işitir diyor. İmam-ı Beydavi, imam-ı Kurtubi, imam-ı Razi, imam-ı Süyuti ölü işitmez demiş mi? Ölü işitmez diyen tek müfessir ve tek muhaddis var mı?
Tasavvuf ehlinin hepsi de ölüler işitir diyor. Mesela imam-ı Gazali, Seyyid Abdülkadir-i Geylani, imam-ı Rabbani gibi büyük zatların hiç biri ölü işitmez demiş mi? Bu âlimlerin hepsi Kur’anı anlamamış da yalnız siz mi anladınız?
Ruh ölmez, her ölü işitir
Sadece şehidler ve peygamberler değil, diğer ölüler de işitir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ölü, kendisini ziyaret edeni tanır ve selamını alır.) [İbni Ebiddünya]
(Ölü, tanımadığı ziyaretçinin de, selamını alır.) [Beyheki]
(Mümin biri ölüp de, defnedilince, biriniz kabrin başında [telkin için] "Ey filan kadının oğlu filan" desin! Çünkü ölü, "Bizi irşad et de Allahü teâlâ da sana rahmet etsin!" der. Fakat siz bunu duyamazsınız.) [Deylemi, İ. Asakir]
(Münker - Nekir melekleri, sual cevaptan sonra mümin ölüye, Cehennemdeki yerine bak, Allahü teâlâ değiştirip, sana Cennetteki yeri ihsan eyledi derler. Ölü bakıp ikisini de görür.) [Buhari]
Resulullah efendimiz, Bedir’de bir çukura gömülü müşrik ölülere, (Rabbinizin size vâdettiğine kavuştunuz mu?) buyurunca, Hazret-i Ömer, (Ya Resulallah, cansız ölülere neden söylüyorsun?) dedi. Cevaben buyurdu ki: (Rabbimin hakkı için söylüyorum ki, siz beni onlardan daha iyi işitmezsiniz, ama cevap veremezler.) [Buhari, Müslim] [Hazret-i Ömer’in ölünün işittiğini bildiği halde böyle sorması, dindeki bir hükmün vesika haline gelmesi içindir.]
İbni Teymiye bile diyor ki:
(Bedir’de çukurdaki ölmüş kâfirlerin işitmelerini bildiren hadis-i şerif meşhurdur. Zaruri inanılması lazım gelen bilgilerden oldu. Bütün ölüler, şehidler gibi diri olup rızıklandırılır.) [Kitab-ül-intisar-fil-imam-ı Ahmed]
İbni Teymiye’nin talebesi İbni Kayyımı Cevziyye de Kitab-ür-ruh kitabında, (Ölü, ziyaret edeni bilir, sesini işitir. Selamını alır, onunla ferahlanır. Bu hâl, yalnız şehidlere mahsus değildir. Herkes için böyledir) diyor. (El-Besair 22)
Ölü gibi ne demek?
Sual: Ölülere işittiremezsin mealindeki âyetin mecaz olduğunu, inatçı kâfirleri hidayete erdiremezsin anlamına geldiğini bildirdiniz. Ölü işitmediği için kâfirlere ölü denmiyor mu?
CEVAP
Yukarıda bildirilen hadis-i şerifte, (Siz beni ölülerden daha iyi işitmezsiniz, fakat onlar cevap veremez) buyuruluyor. Şu halde, ölüye işittiremezsin demek, işitip ancak cevap veremeyen ölüler gibi, hakkı kabul etmeyen kâfirleri imana kavuşturamazsın demektir. Ölünün, münker nekir isimli meleklerin, kabirde sorduğu suallere cevap vermesi ancak Allahü teâlânın izni ile olmaktadır. Kur’an-ı kerimde bildirildiği gibi, Hazret-i İsa’nın ölüleri diriltmesi ve ölülerin konuşması ancak Allahü teâlânın izni ile olmaktadır. Peygamber ve evliya ruhlarının da böyle iş yapması, mucize ve keramet olup, yine Allahü teâlânın izni iledir.
İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:
Her ölünün ruhu, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Ruhların kendi cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına izin verilmiştir. Ölü kabirde çürüse de, ruhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz. (El-mütekaddim)
Niye şehidler işitir?
Sual: Bütün ölüler işitiyorsa Allah, niye şehidlere ölü demeyin diye bildirmiştir? Peygamberler için niye ölü demeyin dememiştir?
CEVAP
Âyette şehidler buyurulması, şehidlerin ölüp yok oldukları sanılarak, cihaddan korkulmasını önlemek içindir. Cihada gitmeye ve şehid olmaya mani olan şüpheyi gidermek, Allah yolunda ölmenin yüksek faziletini bildirmek içindir. (Tefsir-i mazhari)
İsra suresinin (Fakirlik korkusu ile evlatlarınızı öldürmeyin) mealindeki 31. âyeti de, bunun gibidir. Fakirlik korkusu olmadan da öldürmek caiz olmadığı halde, fakirlik korkusu ile öldürenler çok olduğu için, âyet, olaylara göre gönderilmiştir. Yani sadece şehidler ölü olmadığı halde, şehidler için ölü değil buyurulması gibi, fakirlik korkusu ile çocuklarınızı öldürmeyin demek de böyledir. Çocuklarımızı, fakirlik korkusundan başka sebeplerle de öldürmek caiz olmaz.
Yine İsra suresinin (Sakın ana babana öf deme) mealindeki 23. âyeti de böyledir. Bir kimse, ana-babasına öf demese, fakat sopa ile dövse, sonra da (Ben öf demediğim için, Kur'anın emrine uydum) dese, Kur'ana uymuş mu oluyor? Âyetin manası, (Ana babanızı üzmeyin hatta onlara öf bile demeyin) demektir. (Beydavi)
Ana babana öf deme denilerek, nasıl daha büyük eziyetleri yapmamak gerekiyorsa, şehidlere ölü demeyin demekle, onlardan daha üstün olan Peygamberlere ölü denmeyeceği aşikârdır.
Her ölü işitir
Sual: Kur’anda, şehitler ölü değil diridir deniyor. Şehitten daha kıymetli olan peygamberler ölü müdür? Ruh ölmediğine göre, kâfir müslüman bütün ruhlar diri değil midir?
CEVAP
Elbette bütün ruhlar diridir. Şehitler diridir denince, diğer ruhların ölü olduğu anlaşılmaz. Aşere-i mübeşşere cennetlik denilince ötekilerin cehennemlik olduğu anlaşılmaz. Eshab-ı kiramın hepsinin cennetlik olduğu bildirilince, Veysel Karani gibi sahabi olmayan müslümanların cehennemlik olduğu anlaşılmaz. O âyetin iniş sebebi nedir? Bu bilinince mesele anlaşılır. Tibyan’da bildiriliyor ki:
Bedir’de falanca filanca öldü gitti denildiği zaman, Allahü teâlâ, şehitler için ölü denmesini yasaklayıp buyurdu ki:
(Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Bilakis onlar diridir; ama siz bunun şuurunda değilsiniz.) [Bekara 154]
Şehitlerin ölmeyeceği, cennette oldukları, savaşanların şehit olmaktan korkmamaları, âyet-i kerimenin iniş sebeplerindendir. Burada şehitlerin faziletleri bildiriliyor. Âyet-i kerimede Allah yolunda öldürülenler deniyor. Peygamber Allah yolunda değil midir? Elbette şehitlerden çok üstündür. İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
Peygamberler, mezarlarında diridir; fakat onların hayatları, bizim hayatımız gibi değildir. Yiyip içmeleri, ibadet etmeleri gerekmez. Meleklerin hayatına benzer. Lezzet almak için ibadet ederler; çünkü kabir hayatında cenab-ı Hakkı müşahedeleri, dünyadakinden daha mükemmeldir. (Fetava-i fıkhiyye s.125)
Peygamberlerin kabir hayatları, dünya hayatı gibi değildir. Onlar, ahirete gitmişlerdir. Onlar işitmeyen ölü demek değildir. Kabirlerinde namaz kılarlar. Bir hadis-i şerif meali:
(Peygamberler kabirlerinde diridir, namaz kılarlar.) [Ebu Ya’la, Beyheki]
Âyet-i kerimeleri en iyi açıklayan resulullah efendimiz, Bedir’de bir çukura gömülü müşrik ölülere, (Rabbinizin size vaat ettiğine kavuştunuz mu? Ben, Rabbimin söz verdiği zafere kavuştum) buyurunca, Hazret-i Ömer, vesika haline gelsin diye, (Ya Resulallah, leşlere mi söylüyorsun, onlar işitir mi?) dedi. Resulullah cevaben buyurdu ki:
(Rabbimin hakkı için söylüyorum ki, siz beni onlardan daha iyi işitmezsiniz, ama onlar cevap veremezler.) [Buhari, Müslim]
Ölü işitmez mi?
Sual: Muteber bir kitapta, Resulullah'ın kâfir ölülerine hitap ettiği, Hazret-i Ömer'in de (Leşler işitir mi?) diye sorduğu, Resulullah'ın da, (O ölüler, sizden daha iyi işitir) buyurduğu Buharî’den naklediliyor. Sonra da, (Burada ölülerin işitmesi, Resulullah'ın bir mucizesidir) deniyor. Bu, yanlış değil mi?
CEVAP
Muteber kitaptaki bilgilere yanlış dememeli, onu farklı bir ictihad olarak kabul etmeli. Mezhepler arasında çok farklı ictihadlar oluyor, hiçbirine yanlış denmez. Mucize olarak ölüler konuşabilir. O ayrı bir husustur. Herkes kendi mezhebinin bildirdiğine uyar. İşiten beden ve kulak değil, ruhtur. Beden çürür, fakat ruh ölmez.
Kabirdeki diri
Sual: Kendini yıldız sanan, fakat çirkefe yaldız olan Selefî bir hatip, konuşmalarında (Vefat eden kim olursa olsun, isterse peygamber olsun, ölü olduğu için işitmez) derken geçen günkü bir konuşmasında, Vehhabi bir sapık için, (Kabirdeki diri) diye uzun bir konferans verdi. Bunlar evliya zatlara ölü derken, kendilerinden olan sapıklara nasıl diri diyebiliyorlar? Bir de Eshab-ı kiramdan (Ömer böyle dedi, Ali böyle dedi) diye bahsederken, Vehhabi sapıklar için, (Rahmetüllahi aleyh) diyor. Bunlar kime hizmet ediyor?
CEVAP
Vehhabiliği kimler kurmuşsa onlara hizmet ediyorlar. Bunların özelliği o, kendi adamları ölse de diri, kendilerinden olmadığı için evliya zatlar yaşasa da ölüdür. Taklidi haram sayarlar. Bir mezhebe uymazlar. Dört mezhebin imamından nakil yapmazlar, ama İbni Teymiyye, İbni Baz, İbni Useymîn gibi kimselerin sözlerini dinde senet kabul ederler, onları taklit ederler. Bunlara göre taklidin haram olması dört hak mezhepten birine uyanlar içindir, yoksa Vehhabilere uyanlar için değildir. (Evliya zatlar kabrinde ölüdür, fakat Vehhabiler diridir) diyerek hep böyle tenakuz içine girerler.
Sizlerden biri öldüğü zaman ona sabah akşam (her daim) kalacağı yer gösterilir; cennetlik ise cennetteki yeri, cehennemlik ise cehennemdeki yeri gösterilir.
Ölünün işitmesi
“Nefsimi kudret elinde bulunduran yüce Allah’a yemin olsun ki, onlar bu sözleri sizlerden daha iyi işitmektedirler, fakat konuşmaya takatleri yoktur.”
İşte bu hadis ölen kimsenin şakî dahi olsa ruhunun varlığını devam ettirdiğine ve idrakinin olduğuna bir delildir. Ölen kişi ya said (cennetlik), ya da
şakîdir (cehennemlik). Bu hususta Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kabir, ya cehennem çukurlarından bir çukur ya da cennet bahçelerinden bir bahçedir.”
Bu hadis de, ölümün sadece bir hal değişimi olduğuna, kişinin şakî veya saîd olduğunun ölümünün hemen ardından belli olduğuna, ertelenenin ise sevap ya
da azap çeşitlerinin olduğuna bir delildir.
Ölünün varacağı yeri görmesi
Enes b. Mâlik’in rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Ölüm insan için bir kıyamettir. Kim ölmüşse onun kıyameti kopmuş demektir.”
Bir diğer hadislerinde, “Sizlerden biri öldüğü zaman ona sabah akşam (her daim) kalacağı yer gösterilir; cennetlik ise cennetteki yeri, cehennemlik ise
cehennemdeki yeri gösterilir ve ona, ‘işte burası kıyamet koptuğu zaman senin götürüleceğin ve kalacağın mekânındır’ denilir.”
Ölünün kabirdeyken ileride varacağı yeri görmesi, basiret sahipleri için hiç de kapalı olmayan bir durumdur.
Amr b. Âs’ın âzatlı kölesi Ebû Kays anlatıyor: Alkame (r.a) ile beraber bir cenazedeydik, bana döndü ve, “Şu ölen adam var ya, işte onun kıyameti kopmuştur”
dedi.
Hz. Ali (r.a) der ki: “Kişinin, cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduğunu öğrenmeden dünyadan ayrılması haramdır.”
Ebû Hüreyre (r.a) Resûlullah’tan (s.a.v) şu hadisi rivayet eder:
“Hasta olarak ölen şehid olur ve kabrin tehlikelerinden korunur. Sabah akşam ona cennet rızkı gönderilir.”
Ahiret Hayatı
Hanefîler: Hanefî imâmlarının bazılarından ölünün işitmeyece*ğine dair gelen bazı ifâdeler, meseleyi kavrayama*yan bir takım insanların anladıkları gibi değil*dir. Bu görüş, söyle*nen sözü kabirdeki ölünün işittiğine dair yapılan yemini*nin geçerli olmayacağı münasebetiyle söylenmiştir. Mesela buna dair nikah üzerine yemin edilse kadın boş olur. Mesele*nin aslı şöyledir. Fıkıhta yeminler örf esasına dayalı*dır. Örfte ise “işitmek” gereğinin yapılabile*ceği ve karşılığı verilebilecek işitmelere denir. Halbuki kabirdeki işiten ölüler cevap veremez ve işittikleri*nin gereğini muhatapla*rına yapamazlar. Yoksa bu sözden “onlar hiç bir şekilde işitemezler” manası çıkmaz. Nitekim bu hususu Hanefî müctehidleri ve imâmlarından Mu*hakkık Kemaleddin İbn Hümam, Fethu’l Kadîr isimli ese*rinde bunu açıkla*mıştır.[1]
Hanefî âlimlerinden Abdulhak ed’Dihlevî (ö. 1176/1762) ve Kadı Muhammed Senâullah el-Mazherî’nin de, ölüle*rin işittiği görüşünde oldukları bildirilmektedir. [2]
Şâfî’ler: İmâm Subki (ö.771/1370) ölülerin işittiği husu*sunda mezheblerde icma olduğunu söylemiştir.[3]
Hanbelîler: Hanbelî âlimlerinden İbn Receb el-Han*belî ölülerin işitti*ğini söylemiştir.[4]
Mâlikîler: Mâlikîlerden İmâm Kurtubî (ö.671/1272) ölülerin işittiğini ve bu ko*nu*da mezheb âlimleri arasında icma’ olduğunu söylemiş*tir.[5]
İnsanın, ruhunu teslim ettikten sonra dünya ile iliş*kisi*nin tamamen kesilmediğini, aksine dirilerin yaptık*ları birtakım hareketlerden haberdâr olduğunu Hz. Peygam*ber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) haber vermektedir.
Enes b. Mâlik (Radıyallahu Anh) Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Kul kabrine konulduktan sonra dostları başucun*dan ayrılırken onların ayak seslerini duyar” [6]
Ebû Hureyre’den de (Radıyallahu Anh) nakledilen bu ha*disin isnadının sahih olduğu hususunda ittifak vardır.
Ebû Hureyre’den de (Radıyallahu Anh) nakledilen bu ha*disin isnadının sahih olduğu hususunda ittifak vardır.
Ölünün işitmediğini savunanlar bu hadisler için “ölüle*rin kısa bir an duyduğunu” iddia etmişlerdir. Fakat Peygamberimizden “kısa bir an duyarlar” diye
bir haber de yokken neye dayanarak böyle bir hüküm veriyorlar?!
ان الميت ليعذب ببكاء الحى
“Dirilerin ağlamasından dolayı ölü azap çeker.”
[8]
Buhârî (ö.256/870) ve Müslim (ö.261/875) bildirdikleri bir hadis-i şerifte Peygam*berimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Meyyit yakınlarının
kendisine bağırarak ağlamalarından azap duyar.”
Ölüler kendileri için ağlayanı nasıl işitip azap duyuyor*lar?
İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim’in bu sözlerin*den sonra ölülerin işitmediğini savunanlar, düştükleri zor durumdan kurtulmak için “Onlar da bir insandı.
Hata etmiş*lerdir. Bizim için önemli olan Âyetin zâhirî manasıdır derlerse? Biz de deriz ki: “Böyle söylemiş olmanız sa*vundu*ğunuz görüşlerin kaynağı
olan İbn Teymiyye ve İbn Kayyım’ın anlaşılması bu kadar basit olan Âyetin zâhir manasını anlayamayıp hata ettiklerini kabul etmiş olursu*nuz. Böylece âlimlerinizin
daha karışık ve zor meselelerde de hata edebileceği manasına gelir”. Siz de onların takip*çisi olduğunuzdan dolayı birçok konuda hata edebileceği*nizi
itiraf etmiş olursunuz.
Hz. Âişe’den (Radıyallahu Anhâ) rivâyet edilen bir ha*diste Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuru*yor:
“Bir adam kardeşinin kabrini ziyaret edip yanına otur*duğunda o kendisini tanıyarak sevinir, verdiği selâma karşılık verir, bu hal kalkıncaya kadar devam
eder.
[9]
İbnu Abdil Berr (ö.463/1071) Et-Temhid ve El-İstızkar (isimli iki kita*bında) İbn-ü Abbas’ın (Radıyallahu Anh) şöyle dediğini ri*vâyet etmiştir:
“Kim, dünyada tanıdığı bir kardeşinin kabrine uğrar da ve ona selâm verirse mutlaka onu tanır. Ve ona Aleykümus-Selam der.”
Abdül Hakk İşbîlî (ö.852/1185), bu rivâyetin isnadının sahih oldu*ğunu söyledi.
[10]
Hafız İbnu Recep el-Hanbelî (ö.795/1393) “Bu rivâyetin isnadının sahihliği demek râvîlerinin tamamının güvenilir olduğu demektir, öyledir de. Ancak hadis
garib hatta münkerdir” dedi.
[11]
İbnu Re*cebe göre İmâm Beyhakî ve Hâkim’in rivâyet ettiği ve sahihtir dediği sınırlandırma getir*meyen rivâyet daha sahih*tir. (Yani “tanıdığı” ilavesi
bulunmayan hadis.)
İbn Kayyim el Cevziyye (Ruh kitabının 137.) sayfa*sında: Kabir azabı ve nimetiyle ilgili geçen hadisler ve ka*bir ehline selâm vermek, onlarla konuşmak
ve ölülerin ziyaretçilerini bilmesi ile ilgili geçen bütün hadisler İbnul Abdül Berr’in mütevatir kabul ettiği hadislerdir, demiştir. şimdi sizden yukarıdaki
bilgilere tek tek cevap verin cevap verirken lütfen yorum yapmayın saygılarla KAYNAK SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ
[1]
Kemaleddin İbn Humam, Fethul Kadir’den naklen. Hamdullah Et’Dacvi El Basair, s:25, İhlas Yayınları Vakfı, 1999
[2]
Tefsir-i Mazherî, cilt: 2, sayfa: 489’da.
[3]
Şifâu’s-Sikâm, 162-172, İhlas Yayınları Vakfı, 1995.
[4]
Ehvâlü’l-Kubûr, s. 132, Daru’l-Kitabi’l Arabî, 2001.
[5]
Et-Tevkire, s.144-145, Dar’ül-Fikir Yayınevi.
[6]
Müslim, “el-Cenne ve sıfatu naîmihâ”, 70; Buhârî, Cenâiz, 67; Ebû Dâvud, es-Sünne, 27.
[7]
Begavî, Şerhu’s-sünne, c: 3, s. 279, (h.no.1515)
[8]
Müslim, Cenâiz, 18,19; Buhârî, Cenâiz, 33; Ebû Dâvud, Cenâiz, 29; Tirmizî, Cenâiz, 24.
[9]
Zebidî, İthafu’s-Saâde. XIV/275
[10]
Tezkiretül Kurtubi: 145
[11]
İ. Receb, ehval-ul Kubur
İbn Teymiyye, Ölülerin kabirlerde konuştuğunu ve ken*disine yapılan konuşmaları işittiklerini, söylüyor.
[1]
Ölü işitmez diyenler, âyetin zâhirî manasına göre “Sen ölülere işittire*mezsin.” (Rum Suresi 52.) âyetini delil getirirlerse bir son*raki âyet'te Allâh
(Celle Celalühü)(Rum Suresi 53) “Sen an*cak imân edenlere işittire*bilir*sin”, demektedir. Allâh (Celle Celalühü) o za*man âye*tin zâhir manasına göre
mü’minlerin işittiğini bil*dirdi. Bu*rada “İşitmenin”, “kabul etmek” demek olduğu bura*dan da anlaşılmaktadır.
“Artık şüphesiz ki sen, o (dinlediklerinden fay*da**lanmayan) ölüler (durumundaki kafirler)e (hak ve ha*ki*kati) işittiremezsin, o (kalp kulakları) sağır
(olan)la*ra da, (hele bir de) arka dönenler halinde kaçtık*ları zaman daveti(ni) duyuramazsın.!” Rum, 52
“(Kötü tercih yaptıkları için basiretlerini bağladığı*mız) o körleri, (yoldan) sapmalarından çevirip doğru yola ulaştırıcı biri de asla değilsin! Sen ancak
bi*zim âyetlerimize inanmakta olan kimselere (gerçek*leri) duyurabilirsin (işittirebilirsin). Çünkü (sadece) on*lar (sürekli hakka boyun eğen ihlaslı)
Müslümanlardır.” Rum, 53
“Sen ölülere işittiremezsin” demek, (Sen kâfirleri imâ*na kavuşturamazsın) demektir. Dirilerden maksat imân edenler kastedilmiştir. Bunun gibi nice kinâye,
me*caz ifâde eden birçok âyet vardır. Bazıları şöyledir:
Ölüler işitmez diyenlerin itibar ettikleri âlimlerden biri olan İbn Teymiyye’nin talebesi İbn Kayyım(ö.751/1350) şöyle demekte*dir: Çünkü bedenleri dağılsa
da söylenenleri duyacakları bildirilmiştir. Bu durumda ölülere hitaptan maksat, bedenlere bağlı söz konusu ruhlara hitap*tır. “Ka*birde olanlara sözlerini
duyuramazsın.” (Fatır 22) âyeti celilesinin siyakından kâfir bir kimsenin fayda*sına olacak bir biçimde hayatta olanın sözünü duya*maması anlaşılmakta*dır.
Nitekim kabirde bulunanlar da söyleneni işle*rine yarayacak biçimde duyamazlar. (Faydalı ve işe yarayacak bir şekilde duymazlar; yani öldüktan sonra se*vap
ve imân elde etme yönünden işe yaramaz, ama diğer konuşmaları duyarlar.)
Ancak Yüce Allah (Celle Celalühü) ölülerin hiçbir şey du*yamayacaklarını ifâde etmemiştir. Bu âyetin benzeri de şu*dur: “Sen ölülere duyuramazsın, Arkalarını
dön*müş kaçarken sağırlara da davetini işittiremezsi*niz.”(Neml 80) Ölülerle birlikte sağırlarında daveti duyma*ması her ikisininde davete ehil kimseler
olmadığına delil*dir. Bu iki kısım insan ölü ve sağır olunca, bunlara bir şey duyurmak anlatabilmek mümtenîdir, demektir. Bu görüş doğrudur ama ölümden
sonra bir ölçüde bedenle alaka*sını kesme*miş ruhlara kötü durumların alçaklıklarını duyur*manın imkansızlığını ifâde etmemektedir.
[1]
İbn Teymiyye Külliyâtı, c:4, s:240, 8 ciltlik, Tevhid Yayınları. (1998)
block quote end