Dertleri Allah’a Arz Etmenin İzzeti

Voice of Ibn Taymiyyah Çevrimdışı

Voice of Ibn Taymiyyah

Voice of Ibn Taymiyyah
İslam-TR Üyesi
İnsanın kalbine dokunan musibet ve sıkıntılar, imtihanın değişmez bir parçasıdır. Mü’min, bu imtihanı yaşarken hangi yola başvurduğu ile Allah katındaki derecesini belirler. Nice kimseler vardır ki, dertlerini yaratılmış olanlara arz ederek gönüllerini ferahlatacaklarını zannederler. Hâlbuki bu hâl, kalpteki teslimiyetin zayıflığını ve imanın noksanlığını gösterir. Çünkü sen derdini insana anlattığında ya gizli düşmanınadır ki seni küçümser, ya da dostunadır ki onu boş yere hüzne boğarsın. Böylece ne fayda elde edersin ne de derman bulursun. Oysa dertleri Allah’a arz etmek izzet, huzur ve kulluğun kemalidir. Kur’an, bu hakikati Ya‘kub aleyhisselam’ın diliyle beyan etmiştir: “Ben hüznümü ve kederimi ancak Allah’a arz ederim.” (Yusuf, 86) O büyük peygamber oğullarının kaybıyla sarsıldığında kalbindeki ateşi kullara değil, yalnızca Rabbine dökmüş; hüznünü kullar arasında yaymak yerine Allah’ın rahmet kapısına yönelmiştir. Zira kullara açılan her sır, çoğu zaman faydasız bir hüzün yahut istihzaya dönüşür. Ama Allah’a açılan her sır, rahmetin inişine, kalbin ferahlamasına ve belanın rahmete dönüşmesine vesile olur. İnsanın Rabbine yönelip O’na dertlerini arz etmesi, kulluğun derinliğini, imanın tadını ve sabrın güzelliğini ortaya çıkarır. Çünkü Allah Teâlâ kulunun sesini işitir, kalbinden geçenleri bilir ve onun duasına icabet eder. İnsan ise, seni gerçekten anlayamaz, senin için hiçbir şeyi değiştiremez. Bu sebeple dertlerini insanlara arz etmek, zillet; Allah’a arz etmek ise izzettir. Kalbin en özel sırlarını, gözyaşlarını ve kırıklarını yalnızca Allah’a dökmek, mü’minin O’na olan yakınlığının, tevekkülünün ve imanının kemalidir. Dertlerini Allah’a şikâyet eden kul, aslında Rabbi ile daha yakın bir münasebet kurar; musibetleri şikâyet değil, dua vesilesi yapar; dertleri bela değil, rahmete açılan kapı görür. İşte bu hâl, sabrın zirvesi ve imanın lezzetidir.

 
Üst