dinde kör taklidçiliğin reddi...

hitman Çevrimdışı

hitman

Üye
İslam-TR Üyesi
Soru: "Bir kimsenin mutlaka dört mezhepten birine bağlanması şart mıdır?"
Cevap: Allah (c.c.) kullarına, Rableri tarafından kendilerine indirilene uymalarını, Rasûlullah'a (s.a.v.) bağlanmalarını emretmiş ve bu gerçeği Kitabının birçok yerinde zikretmiştir. Bir kimsenin Rasûlullah'tan (s.a.v.) başkasını kendisine önder seçmemesi gerekir. Fakat insanlar bu hususa paramparça oldular ve hiziplere bölündüler.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"...Her grup, kendisinde bulunan ile sevinip övünmektedir." (Mü'minun: 23/53)
İttiba (tabi olmak, bağlanmak) ve iktida (karşı olmak) da çeşit çeşittir. Bunlardan bazıları haramdır.
Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Onlara (müşrik ve kafirlere): 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman, 'Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler. Ya ataları bir şey anlamamış ve doğruyu da bulamamış idiyseler." (Bakara: 2/170)
"Senden önce hangi memlekete uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın varlıklıları, 'Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız' derlerdi." (Zuhruf: 43/23)
"Onlara 'Allah'ın indirdiğine ve Rasul'e gelin' denildiği zaman, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter' derler." (Maide: 5/104)
"Yüzleri ateşte çevrildiği gün, 'Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik' derler. 'Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar' derler." (Ahzap: 33/66-67)
Taklidin bir çeşidi de din bilginlerini ve rahipleri rabler edinmektir. Bu şekildeki taklit şirktir.
Ebu Bekir, "el-Cami" adlı eserinde böyle bir taklidin fesadı ve reddi hakkında bir bölüm açmıştır.
Ebu Ömer der ki:
"Allah (c.c), Kitabının bir çok yerinde taklidi yermiştir."
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını) ve rahiplerini rabler edindiler..." (Tevbe: 9/31)
Bu ayetle ilgili olarak Huzeyfe ile başkalarından şöyle rivayet edilmiştir:
"Allah'ı bırakıp da onlara ibadet etmeyin. Çünkü onlar helali haram, haramı helal kıldılar, diğerleri de onlara uydu."
Adiy b. Hatem de der ki:
"Boynumda haç asılı olduğu halde Rasulullah (s.a.v.)'e gittim. Rasulullah (s.a.v.):
"Ey Adiy! Şu putu boynundan çıkar at." buyurdu. Tevbe Suresini okuyordu:
"Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler edindiler..." ayetine gelince:
"Ey Allah'ın Rasulü! Biz onlara ibadet etmedik" dedim. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Hayır, dediğin gibi değil. Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kıldıklarında siz de bunlara itaat etmiyor muydunuz?"
"Elbette" dedim.
"İşte bu, onlara ibadet etmektir." dedi. (Tirmizi Tefsir: 3094, İbni Cerir et-Taberi: 14/210, . Suyuti ed-Dürrü'l-Mensur: 3/230.)
Ebu Bahteri de şöyle diyor:
"Onlar halka, Allah'ı (c.c.) bırakıp da kendilerine ibadet etmelerini emretselerdi, halk onlara itaat etmezdi. Ancak onlar, Allah'ın (c.c.) helal kıldıklarını haram ve haram kıldıklarını helal kıldılar, halk da onlara itaat etti. İşte bu da onları rab edinmektir."
İşte bu girişi anlayan kimse, dört mezhebin durumuyla ilgili olarak, bizimle halk arasında herhangi bir ihtilafın söz konusu olmadığını anlar. Bizimle onlar arasında ancak, hak ile çeliştikleri takdirde tartışma olabilir. İnsanlardan bazıları hep haram işler, heva ve heveslerine, şehevi duygularına uyarlar. Aynı zamanda bu mezheplerden birine mensup olduklarını da söylerler. Oysa durum hiç de öyle değildir. Eğer birileri çıkıp bir şeye bağlı olduğunu söylediği halde, ondan bir eser taşımıyorsa, bunun ona bir yarar sağladığı düşünülemez. Mesela; hristiyanlar İsa'ya (a.s.), Yahudiler de Musa'ya (a.s.) bağlı olduklarını söyledikleri halde, bunun onlara hiçbir faydası yoktur.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Sonra seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy ve bilmeyenlerin isteklerine uyma. Çünkü onlar Allah'a karşı sana hiçbir fayda veremezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdırlar. Allah da takva sahiplerinin dostudur. Bu (Kur'an), kalp gözü açık insanlar ve kesin olarak inanan bir topluluk için hidayet ve rahmettir. Yoksa kötülük işleyenler kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı sandılar?..." (Casiye: 45/18-21)
"Heva ve hevesini ilah edinen ve Allah'ın bilgisine rağmen saptırdığı, kulağım ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala ibret almayacak mısınız?" (Casiye: 45/23)
"Eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar sırf heveslerine uymaktadırlar..." (Kasas: 28/50)
İbni Kayyım der ki:
"Allah (c.c), tüm yolları iki yolda topladı:
1 - Ya Rasulullah'ın (s.a.v.) şeriatine uymak -ki Allah (c.c.) kendisini o şeriatle gönderdi ve kulları için de bunu istedi.
2 - Ya da kendi heva ve hevesini ilah edinmiş olmak.
Nitekim, önceki ayette de bu gerçek vurgulanmıştı. Allah (c.c.) bizleri yeni yeni fikir ve düşüncelerden, sapık ve saptırıcı hevalardan korusun, bunların hepsinden Allah'a (c.c.) sığınırız.”
Mezhep imamlarına gelince; -Allah kendilerinden razı olsun- onların hepsi hidayet önderidirler.kitab ve sunnet’e dayandırılan İcmaları delil, ihtilafları da rahmettir.
Onları taklit etmek konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Kimisi taklidi kabul etmeyerek:
"İnsanlar ikiye ayrılırlar:
Cahil ve sıradan insanların görevi, dinlerinin gereğini en iyi bir şekilde yapmak için, dinlerini öğrenmek olmalıdır. Bir mezhebe bağlanıp kalması söz konusu değildir. Bunların durumu, okuma-yazma bilmediği halde 'okuma-yazma biliyorum' deyip de okuyup yazamayan bir ümmi gibidir. Şimdi düşün:
Adam 'Ben şu mezheptenim' diyor; ama onu bilip sahih ve zayıf olanını ayırt edemiyor. Fakih ve bilgi sahibi olan kimseye gelince; böyle bir kişinin elinde delil olmaksızın bir şey hakkında karar vermesi mümkün değildir.
Bu alimlere göre taklit ancak zaruret olduğunda gereklidir. Eğer zaruret yoksa taklit geçerli değildir.
Bir grup ta -ki bunlar fakihlerin çoğunluğunu oluştururlar- bu konuda orta yolu tutmuşlar, mezhep imamlarının söylediklerinin dışına pek çıkmamışlardır. Çünkü bunlara göre, bu imamlar bir tartışma esnasında kendilerine başvurulacak kimselerdir ve kendilerine sünnetten bir şey ulaşmadıkça mazurdurlar.
Nitekim işin bu yönünü Şeyhülislam İbni Teymiyye, "Refü'l-Melam an Eimmeti'l-Alam" adlı değerli eserinde açıklamıştır. Onlar eldeki nasslar çerçevesinde yapabileceklerini yaptılar ve hep Sünnete bağlı kaldılar. Sünnetten anlayıp, çıkarabildikleri sonuçlar çerçevesinde gerekeni yaptılar. İşte bunlar, imamların bağlıları ve bu ümmetin kurtuluş ehlidirler. Çünkü imamlar -Allah kendilerinden razı olsun- onları Sünnete uygun olan konular dışında kendilerini taklit etmekten menetmişlerdir. Buna uymak onların üzerine bir vecibedir. İşte bu taklit, üçüncü ve övgüye değer olan taklittir. Şimdi imamların sözlerinden bazılarını sunalım:
İbni Kasım, Malik'in (r.h.) şöyle dediğini rivayet ediyor:
"Değerli bir kişi de olsa, bir kişinin söylediği her söze uyulur diye bir şey yoktur. Çünkü Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
"...Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele..." (Zümer: 39/17-18)
Ebu Yusuf (r.h.) şöyle der:
"Hiç kimsenin, nereden aldığımızı bilmeden bizim sözümüzle konuşması (fetva vermesi) caiz değildir."
Ebu Hanife (r.h.) da şöyle der:
"Bu bir rey (görüş)dir. Kim daha hayırlı bir rey getirirse, onu kabul ederiz." Yine der ki:
"Bir kimsenin sözü ile, Resulûllah'ın (s.a.v.) sözü bir mi?"
İmam Malik (r.h.) şöyle der:
"İnsanların sözü hem alır hem de geri çevrilir (reddedilir). Ancak şu kabrin sahibi Muhammed'in (s.a.v.) sözü başka. O reddedilmez."
Malik (r.h.) şunu da söylemiştir:
"Bir kimse, İbrahim en-Nehai'nin sözünü Ömer b. Hattab'ın sözüne tercih ederse, bundan dolayı tevbe etmesi gerekir. Peki ya İbrahim en-Nehai ve benzerlerinin sözünü, Rasulullah'ın (s.a.v.) sözüne tercih ederse, ne demeli?"
İmam Şafii (r.h.) şöyle der:
"Hiçbir delil olmaksızın ilim iddiasında bulunan kimse, geceleyin odun demetleri toplarken aralarında zehirli kobra yılanı da toplayan kimse gibidir ki, yılan kendisini sokup zehirleyecektir de, adamın bundan haberi yoktur."
Yine İmam Şafii (r.h.) şöyle demiştir:
"Eğer hadis sahihse, benim mezhebim odur. Başkası değil."
Ebu Davud der ki:
"Ahmed b. Hanbel'e:
"Evzai mi, Malik mi taklit edilmeye daha layıktır?" diye sordum. Dedi ki:
"Dinin konusunda bunlardan hiç birisini taklit etme. Ancak Rasûlullah (s.a.v.) ve ashabından geleni al"
Bir başka rivayet de şöyledir: "Onların aldığı kaynaktan al."
Yine İmam Ahmed (r.h.) der ki:
"Başkalarını taklit etmek kişinin fıkhının azlığına delildir."
Taklidin dördüncü çeşidi de kötülenip yerilmiştir ki, taklit konusunda aşırılığa kaçmak ve dört mezhepten birine saplanıp kalmak gibi şeyler bu bölüme girer.
Bazı kişiler:
"Mezhebe muhalefet etmek caiz değildir, her ne şekilde olursa olsun kesinlikle mezhebe uyulmalıdır." derler.
Bunlar, her imamı kendisine uymak açısından adeta peygamber konumuna getirmişlerdir. İşte bu, dini değiştirmektir.
Ahmed (r.h.) şöyle diyor:
"Hadisin isnadını ve şahinliğini bildikleri halde Süfyan'ın reyine uyanlara şaşarım, oysa Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"...Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar." (Nur: 24/63)
İbni Abbas (r.a) der ki:
"Yakında gökten üzerinize taş yağacağından endişe etmekteyim. Ben"Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu" diyorum, siz "Ebu Bekir ve Ömer şöyle dedi" diyorsunuz."
Süfyan b. Uyeyne (r.a) diyor ki:
"Rabia yüzünü (başını) kapatarak oturup ağlamaya başladı. Kendisine:
"Seni ağlatan nedir?" diye sordum. Şu cevabı verdi:
"Açıkça riya, gizli bir şehvet, halkın alimler katında anaları yanındaki çocuklar gibi olması. Kendilerini neden menediyorlarsa, hemen ondan uzaklaşıyor, neyi emrediyorlarsa derhal onu yapıyorlar."
Abdullah b. Mu'temir (r.a) de şöyle diyor:
"Doğrusu güdülen bir hayvan ile taklitçi bir insan arasında fark yoktur."
İbni Mes'ud (r.a) der ki:
"Hiç biriniz başkasını taklit edip, taklit ettiği adam inanırsa inanır, inkar ederse inkar eder bir halde olmayın. Çünkü hiç kimse kötülükte örnek alınmaz."
Yine der ki:
"Ya öğreten ol, ya da öğrenen. İkisi arasında asalak geçinen olma."
Bunun benzeri Ali'den (r.a.) de rivayet edilmiştir. Bu iki mesele üzerinde daha çok söz söylenebilir. Ancak biz sadece konuya değinip geçtik.
Alemlerin Rabbine hamdolsun. Muhammed'e (s.a.v.), ehli beytine ve ashabına salat ve selam olsun.

Allah en iyi bilendir.
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
yeni konu açacaktım burdan devam edelim konu israfı olmasın.

Forumda https://www.islam-tr.org/soru-cevap-bolumu/2606-dort-mezhepten-birine-uymak-sart-midir.html adresinde

Allahumevlana nickinden alıntı.
"Kardeş şart olan tek şey Kur'an sünnet.
Bak mezhep imamları ne diyor eğer bizim soylediklerimizin aksi sünnette varsa ona uyun bize değil."

Genel olarak forum yetkililerinin ve onlarla aynı görüşte olan üyelerin görüşü yukarıdaki alıntıda görülüyor. En azından ben öyle anlıyorum.

Dört mezhepten bir tanesine de kuru kuruya, körü körüne taklit etmekde yeriliyor, kınanıyor olarak anlıyorum. Yanlışsam düzeltin lütfen. Yani hangi konu olursa olsun misalen Hanefi, şafii herhangi birini sürekli (zaruret halleri dışında) hayatında uygulaması yanlış telakki ediliyor. Yine burada yanlışlık varsa düzeltin.

1. Yani bir müslüman salih bir ameli, ibadetleri yaparken, Allah'ın yasaklarından kaçınırken, ibadetlerin bozulma hallerini, en azından sıhhat şartlarını, vaciplerini (yani olmazsa olmaz ve olmazsa olurlarını) araştırıp, öğrenmek zorundadır. ve sahih deliler hangisi ise onlarla amel etmek bu kişiye farz mıdır? hem delilleri öğrenip, hemde hangisinin doğruda isabet ettiğini bulmak için emek sarfetmek farzmıdır? vacip midir?

2. Yoksa bunları öğrenmek müstehap, iyi, güzel olup da öğrenmeden bir mezhebi taklit etmesi caiz midir?

Eğer 1. şık geçerli olup farz, vacip ise bunun hayatta uygulanabilecek yönü olduğunu düşünemiyorum. Zira tüm müslümanları bu şekilde bir araştırmaya sokmak, direkt olarak karşılığını bulamamakla sonuçlanacaktır.

Eğer yine 1. şık geçerli olup farz, vacip ise Rasulullah'ın başka şehirlere yolladığı valiler burdaki halka islamı öğretirken ve hüküm verirken Rasulullah şöyle buyurdu, şöyle hadisi vardır diyerek mi halka islamı öğretmiştir. o halkın arasında islami hükümleri uygularken delillerini anlatarak mı hükümleri icra etmiştir? O yörenin halkı misalen yemen'e gönderilen Muaz b. Cebel'e, yemen halkı günlük ferdi, kişisel işlerinde veya ibadetlerinde fetva alırken delilleriyle mi öğrenmiştir, Yoksa sadece fetva alıp bunları uygulamakla mı yetinmiştir?
 
F Çevrimdışı

FatmaNeşe

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kolaylik, kolaylik, kolaylik. Eh bir kelime ögrenmisiz gidiyoruz, her seyin basi kolaylik. Allah kolaylik versin diyoruz. Islam Dini kolaylik Dini'dir diyoruz...böyle devam ediyor.

Ama bir cep telefonu satin almaya gelince, veyahut araba, yada en alt tarafi bir takim elbise...eyvallah, dolasmadigimiz magaza, dükkan, carsi kalmiyor. Ne internet siteleri dolasiyoruz. Sebep? En iyisini, en kalitelisini, en ucuzunu almak niyetiyle.

Dinimize gelince, ne demistik kolaylik! Aa bak bu Imam ne güzel bana kolaylik sunuyor, benim adima hayri ve serri, iyiyi ve kötüyü, neyi nasil yapmam ve neyi yapmamam lazim hepsini aramis, bulmus, gönlüne sindirerek hepsini aciklamis. Bundan kolayi da olmaz hani.

Be insanlar, Allah Celle ve Celaluhu bizlere neden akil ihsan etmis ki, her seyi kolaylikla halledelim diye mi?

Camasir makinesi, bulasik makinesi, elektrikli süpürge falan filan, hanimlardaki kolaylikliga bak. Beyfendi isine arabasinla gidiyor, eh bu arada camii ziyaretleri de kolaydir arabayla.

Yahu bu kadar kolayliklar karsisinda o kadar cok bos zaman kaliyor ki insanlara bu zamanda, ne yapacaklarini bilemiyorlar.

Killi55'e:

1. Imamlar nasil aratirip tarastirip buldularsa, bizim bulmamiz sormu. Bilmemek degil, ögrenmemek ayiptir. Google amca sag olsun, saniyede veriyor aranan sorularin cevabini. Hem de ne cevaplar. Insan aklini kullandigi müddetce, cok degerli bilgilere kolaylikla ulasabilecektir- Hay Allah, yine kolaylik cikti karsimiza. Ama, bu sefer baska bir kolaylik, hayirli bir kolaylik. Cünkü varacagin karar sana aittir, sorumlusu sensin, Ahiret gününde her hangi bir Imam senin vekilin olamaz, yalniz ve yalniz sen sorumlusun kendinden.

2. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamaninda sahabilere Kur'an'i aciklamis ve kendi sünnetleriyle beraber Islam'i tamamlanmistir. Gel görelim ki insanoglu bir fabrika üretimi degildir, her bir insanin ayri görüsü, türlü ihtiyaclari vardir, olanla yetinmek herkesin huyu degildir. Bu durumda, baska ülkelere Islam Dini'ni ögretmek, yaymak amaciyle gönderilen Sahabelere bir imkan taninmis Peygamber Efendimiz tarafindan, cünkü Sahabelerine güveni sonsuzdu o zamanlar ve bu yüzden Sahabeler bir karar hususunda sayet aradiklari cevabi Kur'an'da ve sünnetlerde bulamadiklari takdirde, yine yalnizca Kur'an'a ve sünnetlere uyan bir sonuca varabilme hakkindaydilar. Ama bu demek degilki, misirda ki bir Sahabenin sonuca vardigi karar türkmenistanda da gecerlidir diye. Benim anladigim kadariyle hükmetmekle görevli olduklari o diyara ait olmasi gerekir sonuca varilan kararlarin.

Ben yarim yamalak aklimla böyle düsünüyorum. En iyisini bilen Allah'tir Celle ve Celaluhu.
 
Ş Çevrimdışı

Şok

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Hadislerin sıhhati Hadis imamların içtihadı sonucu belirlenmektedir..

Neden Fakihlerin Kuran ve Sünnetten çıkardıkları hükümleri taklid etmek caiz değilde ,bir adım öncesin Hadis imamlarını taklid etmek caiz acaba ?
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yarım yamalak bilgi ile hareket edemeyiz maalesef. Ehli sünnet mezhep imamları dahi bu konuda taklidin meşruluğunu, hatta avam için vacipliğinden bahsettiklerini görüyoruz.

Rasulullah (sav) sahabeden nasıl güveni tam ise bizlerinde ehli sünnet mezheplerine güvenimiz tam değil midir? Bu hususta mezhep imamlarının (hanefi,şafii,maliki,hanbeli)hakkı var gücüyle araştırıp, Allahın hükmünü bulmada tüm gücünü sarfettiklerinden, şüphe mi vardır acaba?
 
Ş Çevrimdışı

Şok

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Şimdi ise gerçekte çok istismar edilen ''Sahih Hadis varsa benim mezhebibim odur ''sözü üzerinde duralım.bu sözü İmam Şafi ve diğer ulemada söylemiştir.Tabiiki Hadis alimi Muhammed Avveme 'nin dediği gibi O imamların bu sözde kastettikleri ''Hadis ,amel etmeye elverişli olursa,benim mezhebimim odur''.

Evet Ebu Hanifenin bu sözünü İbni Abidin Haşiyesinde (1,68) nakletmiş ve şu notu eklemiştir.

''İmam Şarani'de bu sözü 4 mezhep imamındandan nakletmiştir.Bunun nasları ,muhkemini mensuhunu incelemeye ehil olan kimselere mahsus olduğu aşikardır..Mezhep uleması delili incelerde onunla amel ederlerse ,bunun mezhebe izafe edilmesi doğru olabilir.çünkü mezhep sahibi buna izin vermiştir.....''Başk bir yerde ise''Bunun mezhepteki bir görüşe uygun olması şartının konması gerekir.Çünkü İmamlarımızın üzerinde ittifak ettikleri delili bırakıpta ,onların terk ettiği bir bir delili alarak içtihad etmeğe izin verilmemiştir.Çünkü İmamların içtihadı ,o kimsenin içtihadından daha kuvvetlidir.Belliki İmamlar o kişinin gördüğü delilden daha kuvvetli bir delil görmüşler ve bu delile göre hareket etmişlerdir.''



Hâfız ve Fakîh İmâm Nevevî şöyle demiştir:
Bize imâmlar İmâmı Ebû Bekr b. İshâk b. Huzeyme’den -ki O, hadîs ezberi ve Sünnet bilmek hususunda yüksek bir rütbedeydi- şöyle bir rivâyet geldi:

Ona, Şafiî’nin, kitâblarına koymadığı sahîh bir sünnet var mıdır?diye soruldu da, O, hayır, yoktur, dedi. Buna rağmen, -(her şeyi) kuşatmak beşere imkânsız olduğundan- Şâfi’î (rh), kendinden değişik şekillerle sâbit olan Sahîh hadîsle amel edilmesi ve açık olan sâbit nassa muhâlif sözünün terk edilmesi, şeklindeki sözünü söyledi: Arkadaşlarımız (rhm) Şafiî’nin vasiyyetine uyup birçok meşhûr meselede onunla amel ettiler…. Ancak, bunun, bu zamanlarda az kişinin üzerinde bulunan bir şartı vardır. Ben bunu Şerh-i Muhezzeb’in mukaddimesinde îzâh ettim.[1]

İmâm Nevevî, “Muhezzeb”in şerhi olan “el-Mecmû’”un Mukaddimesinde[2] bu şartı açıkladı ve şöyle dedi:
Şâfi’î’nin dediği bu söz, her sahîh hadîs gören kimse, bu Şâfi’î’nin mezhebidirdiyecek ve o hadîsin görünürdeki ma’nâsıyla amel edecek, demek değildir. Bu, ancak mezhebde ictihâd rütbesi olan kimse hakkındadır. Nasıl olduğu geçmişte anlatıldığı, veya ona yakın bir şekilde olarak. Şartı da, galip zannıyla, Şâfi’î’nin (rh) bu hadîse vâkıf olmaması, veya, sahîh olduğunu bilmemesidir. Bu da ancak, Şâfi’î’nin bütün kitâblarını ve ondan alan talebelerinin benzeri kitâbları ve onlara benzeyenleri mutâlâadan sonra olur. Bu, az kişinin üzerinde bulunan zor bir şarttır….

Ebû Amr (Hâfız İbn-i Salâh rh.) söyle dedi.

İmâm Şâfi’î’nin dediği sözün zâhiri ile amel etmek öyle kolay değildir. Her fakîhe hüccet gördüğü hadîsle müstakil olarak amel etmesi câiz değildir
———
[1]-(Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ ve’l-lügât: 1/51).
[2]-(1/104-105)
?

'
İbni Abidin İmam Nevevi İbnu Salah ve diğerleri..buna mağrur ilim talebeleri için cevaz vermediği halde .

İmam Malik'in ve Leys b.Sad'ın önde gelen tilmizlerinden Hadis İmamlarından İmam Ebu Muhammed Abdullah b.Vehb el-Mısri'nin dediği gibi'' Hadis, alimler hariç insanların dalelete düşmelerine sebeb olur.'' Maliki alim Kadı İyaz 'da Tertibul -Medarik (1,96)'da aynı şeyi söylemiştir.

İbni ebi Leyla ;Bir kimse Hadislerin bir kısmını alıp ,diğerlerini terk etme ehliyetine sahip olmadıkça hadis fıkhına sahip değildir.(İbni Abdilber senediyle Ceiul Beyanil-ilim II.130)

Hadis bilgisi olmayan gençlerin her önüne gelen Sahih hadisle amel etmeye nasıl teşvik edelir? Garip hemdde çok garip..

 
F Çevrimdışı

FatmaNeşe

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bugün Dîninizi Kemâle Erdirdim

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vakfede bulunup güneş battığı sırada inen âyet-i kerîme ile dînin tamamlanarak kemâle erdiği bildirildi:

قٌ الْيَوْمَ يَئِسَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن دِينِكُمْ فَلاَ تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِين

“…Bugün kâfirler, sizin dîninizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın; Ben’den korkun! Bugün size dîninizi ikmâl ettim; üzerinize olan nîmetimi tamamladım ve sizin için dîn olarak İslâm’ı seçtim…” (el-Mâide, 3) (Tirmizî, Tefsîr, 5/3043)

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, bu âyet-i kerîmeyi duyar duymaz yüksek firâseti ile her şeyi anladı. “Tamamlanan nîmet”in mânâsını derinden derine sezdi. “Dînin kemâle ermesi”nin arkasından gelecek olan hâdiseyi hissetmeye başladı.

Bu âyet, ehl-i firâset için Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bir nevî irtihâl haberi idi. Allâh -celle celâlühû-, pek yakında Varlık Nûru’nu, Habîbi’ni ebediyyet âlemine dâvet buyuracaktı. Ebû Bekir -radıyallâhu anh-’ın gözleri yaşlarla doldu, henüz kimseler bir şey hissetmemişken o, yüreğine düşen firkat elemleri ile için için ağlamaya başladı.352

Zîrâ yirmi üç senede gelen mukaddes emânet, kıyâmete kadar gelecek ümmete bir rahmet olarak tevdî edilmiş bulunuyordu.



======================================================================================================================================================


Imamlarin ( Allah hepsinden razi olsun ) uzun seneler zahmetle hazirlayip bizlere sunmus olduklari bilgileri takdir etmemek nankörlük olur, bizlere tamamlanmis olan dinimiz Islam'i izah ediyorlar.

Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadar duru ve anlasilir bir sekilde konusan bir varlik gelmez bu dünyaya. Söylediklerinde anlasilmayacak bir durum olamazdi, bu imkansiz bir sey. Sahabiler ( Allah hepsinden razi olsun ) Hz. Muhammed'in ( S.A.V ) mübarek sözlerini güzel bir sekilde hafizalarinda muhafaza etmisler, neden sonra Sünnet'in yokolma tehlikesinden dolayi yazili bir sekilde toplanmasi uygun bulunmustur.

Günümüze kadar aktif olan mezheb alimleri, sahabiler yoluyla ulastirilan hadisleri kendi adaplarina göre bir daha elden gecirip düzenlemisler. Allah razi olsun.

Hepsi Hak-Mezheb. Bizlere ikramda bulunduklari bu hizmetten dolayi, ben birini secip onu basima tac mi yapmam lazim? Onlar bu hizmetleri Allah rizasini kazanmak maksadiyle yapmislardir.

Öyle bir sahane dokumasyon programlar yapiliyor zamanimizda, naturfilmler, hayvanlar alemi, okyanuslar, gökyüzü vb. E adamlar sagolsun, emek vermisler, ellerine saglik. Ama yoktan var etmemisler ki. Yüce Rabbimin yarattigi kainattan bizlere alinan filmleri sunuyorlar.

Alimler de yoktan bulmamislardir o fikirlerini. Peygamberimizin ( S.A.V ) mübarek dilinden dökülen kelimeler, halleri ve hareketleri, O'nun Ashabi yoluyla yansimistir bizlere. Imamlar arada bir vasila, bir cesit servis.

Yoksa her süt ictiginde ciftciye, her et yediginde kasaba mi dua ediyorsun, yoksa o nimetleri bizlere nasib eden yüce Allah'a mi.

Bundan sonra hic bir sekilde, hic bir zaman, hangi mezheb üzerine olursa olsun, hangi Imam adina olursa olsun, ne bir soruda ve de bir cevab ta bulunacagim. Benim icin susmak en hayirlisi. Zararin neresinden dönülürse karardir. Tartilasacak konu var, tartisilmayak konu var. Allah Celle ve Celaluhu bana yeterince haddimi bildirmistir.



Esselamu Aleykum ve Rahmetullah
 
bahakar Çevrimdışı

bahakar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
yani sonuç... kafir haçlılar dünyanın 4 bir tarafında oluk oluk müslüman kanı akıtırken, ümmetin 1000 seneden beri dert etmediği mezheb meselesi, suni bir gündem olarak ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunuluyor... müslümanlar onca zillet içinde olduğu şu zamanda cihad ruhu diriltilmeye çalışılması gerekirken biz mesele bile sayılmayacak şeylerle uğraşıyoruz... tabi bunun arkasısında da Suud-Amerikan (amerikan-cık) telefiler var en başta... yazıklar olsun ümmeti kafirlerin ekmeğine yağ çalan gündemlerle oyalayanlara... bu gün hala mezheb meselesini dert eden müslüman varsa hali tıpkı fatihin istanbulu aldığı zaman bizansta melekler erkek mi dişi mi diye tartışan papazlara benziyor...
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
yani sonuç... kafir haçlılar dünyanın 4 bir tarafında oluk oluk müslüman kanı akıtırken, ümmetin 1000 seneden beri dert etmediği mezheb meselesi, suni bir gündem olarak ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunuluyor... müslümanlar onca zillet içinde olduğu şu zamanda cihad ruhu diriltilmeye çalışılması gerekirken biz mesele bile sayılmayacak şeylerle uğraşıyoruz... tabi bunun arkasısında da Suud-Amerikan (amerikan-cık) telefiler var en başta... yazıklar olsun ümmeti kafirlerin ekmeğine yağ çalan gündemlerle oyalayanlara... bu gün hala mezheb meselesini dert eden müslüman varsa hali tıpkı fatihin istanbulu aldığı zaman bizansta melekler erkek mi dişi mi diye tartışan papazlara benziyor...

fakat bu mesele yüzünden müslümanlar birbirlerini dalaletle, sapıklıkla,küfürle suçluyorlar ve en sonunda savaş açmaya kadar gidiyor. Bahsettiğiniz meseleleri hafife aldığımızdan değil, sonuçta burası bir forum herkes bir şeyler konuşuyor. Hiç alakası olmayan bilgisayar programları ile ilgili konular bile var. Edep, haya çerçevesinde bu meseleyi anlamaya çalışıyoruz. Yoksa müslüman ümmetin gündemini bizim şurdaki bir,iki yazımızla meşgul edecek değiliz.
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Onlar, Allah’tan başka alimlerini, din adamlarını ve Meryemoğlu Mesih’i de rabler olarak kabul ettiler. Oysa tek ilahtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah koştukları şirkten uzaktır.

Derler ki, 'Rabbimiz, sadatlarımıza/şeyhlerimize ve büyüklerimize uyduk; onlar da bizi yoldan saptırdılar.'


 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu halde Muaz b. Cebel vb rasulullah'ın valilerini de bulundukları yörenin halkı bu ayete göre bu sahabeleri "Rabb" kabul etmişlerdir, denilir mi?
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
yani sonuç... kafir haçlılar dünyanın 4 bir tarafında oluk oluk müslüman kanı akıtırken, ümmetin 1000 seneden beri dert etmediği mezheb meselesi, suni bir gündem olarak ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunuluyor... müslümanlar onca zillet içinde olduğu şu zamanda cihad ruhu diriltilmeye çalışılması gerekirken biz mesele bile sayılmayacak şeylerle uğraşıyoruz... tabi bunun arkasısında da Suud-Amerikan (amerikan-cık) telefiler var en başta... yazıklar olsun ümmeti kafirlerin ekmeğine yağ çalan gündemlerle oyalayanlara... bu gün hala mezheb meselesini dert eden müslüman varsa hali tıpkı fatihin istanbulu aldığı zaman bizansta melekler erkek mi dişi mi diye tartışan papazlara benziyor...

Bence Allah'ın ipine sarılmalı, "sadece Kur'an" diyenler ile de birlik olunmalıdır; Dini-ümmeti parça parça edenlerden olunmamalıdır.

İşte sizin ümmetiniz bir tek olan ümmettir ve ben de sizin Rabbinizim: öyleyse benden korkup sakının. Ancak onlar, işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde parçalayıp bölündüler; her bir grup, kendi ellerindeki olanla yetinip sevinmektedir.

Dinlerini parça parça edip, gruplara ayrılanlar ile senin bir ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. İleride onlara ne yaptıklarını bildirecektir.

ALLAH'ın ipine topluca sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin.
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu şekilde ayet yazıp hüküm belirtmediğiniz müddetçe bende sürekli ayet, hadis yazabilirim. Fakat yanlış anlaşılmaktan çekiniyorum ve yanlış işe düşmekten korkuyorum.

Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve elçisine döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.(nisa 59) ayetinde ulul emr'e itaatin farz olduğunu belirtir.

Hudeybiye antlaşmasında ashab;

Ashab-ı Kiramın Hiddet ve İtirazı

Resûl-i Ekrem Efendimiz, her ne suretle olursa olsun, Ku*reyş müşriklerini bir musalaha yazısıyla bağlamak ve bu suretle İslam’*ın siyasî kudret ve mev*cu*diyetini hem onlara hem de bütün Arabistan halkına göstermek ve tanıtmak is*tiyordu.[9]Bu sebeple, Ku*reyş heyet başkanı Süheyl’in zâhiren Müslümanla*rın aleyhinde görünen teklif ve maddelerini de kabul ediyordu. Bu inceliği bir an*da kavrayamayan ashab-ı güzin, başından beri hem hiddetleniyor, hem de za*man zaman itiraz ediyorlardı.

Hatta Ku*reyş heyet başkanı Süheyl, Pey*gam*be*ri*mize, “Sizden biri bize ge*lirse reddetmeyelim; ama bizden size bir adam giderse, Müslüman olsa bile ge*ri vereceksiniz” diye teklifte bulunduğu zaman, Müslümanlar birden hid*dete ge*lerek, “Sübhanallah! Müslümanların yanına gelmiş bir Müslüman, müşrikle*re tekrar nasıl geri çevrilir?” diye itiraz etmişlerdi; sonra da Peygam*ber Efendi*mi*ze, “Yâ Re*sû*lal*lah! Bu şartı da kabul edecek misin?” diye hayretle sormuş*lar*dı.

Her şeye rağmen bir sulh akdedip, Ku*reyş müşriklerine İslam devletini res*men tanıtmak arzusunda olan Peygamber Efendimiz, Müslümanların bu iti*raz ve suallerine şöyle cevap vermişti:

“Evet, bizden onlara gidecek olanları Allah bizden uzak etsin! Onlardan bi*ze gelip geri çevireceğimiz kimseleri de muhakkak Allah biliyor! Onlar için el*bette bir genişlik, bir çıkar yol halke*dile*cek*tir!”[10]


[9] ez-Zebidî, Tecrid-i Sarih, Terc.: Kâmil Miras, c. 8, s. 164.
[10] Müslim, a.g.e., c. 3, s. 1411; Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 3, s. 268.

Fakat yine de kendilerine ters gibi görünsede rasulullah'a biat etmişlerdir. Şimdi biz sahabe gibi ilmimiz olmadan bizim kalbimizi mutmain etmediği için, aklımıza muhalif olduğu için ulul emr'e itaati bırakıp, kalbimizin mutmain olduğu hükümleri mi kabul etmeliyiz?

Bize hüküm verecek ilim ehlinin vaazları lazımdır. Yok eğer biz ayet, hadislerden hüküm verecek ilme sahipsek hükmü koyalım. Yok ictihad seviyesinde değilsek alimlerin ayet,hadislerden çıkardıkları hükmü alırız. İslam alimleri, İçtihad edecek dini ve pozifif ilimleri öğrenmeden içtihadda bulunmanın haramlığından bahsederler. Aşağıdaki link bu sitedendir ve konuya dairdir.

https://www.islam-tr.org/serbest-kursu/27266-ictihad-meraklilari.html
 
Ehli Hadis Çevrimdışı

Ehli Hadis

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bence Allah'ın ipine sarılmalı, "sadece Kur'an" diyenler ile de birlik olunmalıdır; Dini-ümmeti parça parça edenlerden olunmamalıdır.

Yani "ben mealci bir sapığım, sizde gelin sünneti inkar eden bir sapık olun, beraber olalım" diyorsun öyle mi? Sloganına sor bakalım, Kur'anda haccın nasıl yapılacağı varmıymış?
 
M Çevrimdışı

mustafa_mardin

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
akilli55
Fakat yine de kendilerine ters gibi görünsede rasulullah'a biat etmişlerdir. Şimdi biz sahabe gibi ilmimiz olmadan bizim kalbimizi mutmain etmediği için, aklımıza muhalif olduğu için ulul emr'e itaati bırakıp, kalbimizin mutmain olduğu hükümleri mi kabul etmeliyiz?

Bize hüküm verecek ilim ehlinin vaazları lazımdır. Yok eğer biz ayet, hadislerden hüküm verecek ilme sahipsek hükmü koyalım. Yok ictihad seviyesinde değilsek alimlerin ayet,hadislerden çıkardıkları hükmü alırız. İslam alimleri, İçtihad edecek dini ve pozifif ilimleri öğrenmeden içtihadda bulunmanın haramlığından bahsederler. Aşağıdaki link bu sitedendir ve konuya dairdir.

seni birşeyler öğrenmek için soru soran -iyiniyetli- biri zannettim. ama yanılmışım. sen zaten sorduğun sorulara kafanda mutlak cevaplar vermişsin.

baştan nakşibendiyim, sifilin talebesiyim deseydin açıksözlü davranmış oldurdun. selefileri söylemedikleri şeylerle, inanmadıkları şeylerle itham ediyorsun. ondan sonra da selefiler işte böyle diyor cinsinden bir cümle ortaya atıp reddiye veriyorsunuz. :kafaçakma

taklid ittiba ictihad mezhep mensubiyeti gibi konularda gerek klasik gerek modern dönemde bir yığın kitap makale vs. var. malzeme bol. fikir çok. birini seç beğen.

yalnız şunu bil. selefiler taklid her zaman her durumda her koşulda haramdır şirktir gibi bir şey demiyor zaten. çeşit çeşit taklid var. hepsinin hükmü farklı farklı.

1. mücerred, muayyen tek bir bir meselede taklid var.
2. taklidi din edinip her meselede taklid etmek var.
3. tek bir alimi taklid etmek var.
4. birden fazla alimi taklid etmek var.
5. alimin alimi alimin cahili, cahilin alimi cahilin cahili taklidi var.
6. itikadi meselede taklid var. ameli meselede taklid var.
7. taklidi farz, vacib mübah vs. sayıp taklid etmek var hüküm belirtmeden taklid etmek var.

senin sorunun balla zehri millete birden yedirmeye çalışmak, selefileri de sanki onlar her türlü taklidi reddediyormuş, her taklid edene otomatik olarak müşrik diyormuş gibi bir izlenim bırakıp karalamaya çalışıyorsun. ilmi değil edebi hiç değil. :kafaçakma:kafaçakma:kafaçakma
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yani "ben mealci bir sapığım, sizde gelin sünneti inkar eden bir sapık olun, beraber olalım" diyorsun öyle mi? Sloganına sor bakalım, Kur'anda haccın nasıl yapılacağı varmıymış?

Hayır, Allah katından olduğu besbelli ve eksiksiz olan Kur'an'a sarılmaya davet eden, Allah'ı bir ve tek ilah bilen, dini-ümmeti de birlemeye çalışan birisiyim.
 
Ehli Hadis Çevrimdışı

Ehli Hadis

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Avamin mezhebi, soru sordugu alimin mezhebidir. Avam tek basina hadislerle humm veremez. Avama dusen fikhina guvendigi alime sorularini sormasi ve cevaplarini delil ile istemesidir. Delilsiz sekilde taklidi kendine uygun goren, yularindan cekilen essekten farksizdir. Avama dusen alime soru sormasi ve aldigin cevabinn ihtiva ettigi delil ile muctehidlerin goruslerine TABI olmaktir, delilsizce taklit etmek degil.
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
seni birşeyler öğrenmek için soru soran -iyiniyetli- biri zannettim. ama yanılmışım. sen zaten sorduğun sorulara kafanda mutlak cevaplar vermişsin.

baştan nakşibendiyim, sifilin talebesiyim deseydin açıksözlü davranmış oldurdun. selefileri söylemedikleri şeylerle, inanmadıkları şeylerle itham ediyorsun. ondan sonra da selefiler işte böyle diyor cinsinden bir cümle ortaya atıp reddiye veriyorsunuz.
wallbash_1_.jpg


taklid ittiba ictihad mezhep mensubiyeti gibi konularda gerek klasik gerek modern dönemde bir yığın kitap makale vs. var. malzeme bol. fikir çok. birini seç beğen.

yalnız şunu bil. selefiler taklid her zaman her durumda her koşulda haramdır şirktir gibi bir şey demiyor zaten. çeşit çeşit taklid var. hepsinin hükmü farklı farklı.

1. mücerred, muayyen tek bir bir meselede taklid var.
2. taklidi din edinip her meselede taklid etmek var.
3. tek bir alimi taklid etmek var.
4. birden fazla alimi taklid etmek var.
5. alimin alimi alimin cahili, cahilin alimi cahilin cahili taklidi var.
6. itikadi meselede taklid var. ameli meselede taklid var.
7. taklidi farz, vacib mübah vs. sayıp taklid etmek var hüküm belirtmeden taklid etmek var.

senin sorunun balla zehri millete birden yedirmeye çalışmak, selefileri de sanki onlar her türlü taklidi reddediyormuş, her taklid edene otomatik olarak müşrik diyormuş gibi bir izlenim bırakıp karalamaya çalışıyorsun. ilmi değil edebi hiç değil.
wallbash_1_.jpg
wallbash_1_.jpg
wallbash_1_.jpg



hacım ben kim olduğumu yazdım. yine yazıyorum avam halktan bir müslümanım. Ben tarikatçilerin nasıl bir şirk içerisinde olduklarını bile bu siteden öğrendim. :) Nasıl olurda yazılarımdan nakşi, kadiri tarikatına mensup olduğumu çıkardınız hayret ettim.

Selefilerin de kim olduklarını bilmiyorum. Bu site yöneticileri selefimidir onu dahi bilmiyorum. Sadece onların yazdıklarından fikirlerini anlamaya çalışıyorum. Ben hangi yazımda selefiler şöyledir, böyledir yazdım ki beni bu ithamla yeriyorsun. Sitede genelde ehli sünnet vel cemaat deniliyor. Ben bundan 4 mezhebin olduğunu anlıyorum. Belki de ben yanlış anlıyorum ehli sünnet vel cemaat kelimesinden. Yazdıklarımı farklı anladığınızı düşünüyorum.
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Avamin mezhebi, soru sordugu alimin mezhebidir. Avam tek basina hadislerle humm veremez. Avama dusen fikhina guvendigi alime sorularini sormasi ve cevaplarini delil ile istemesidir. Delilsiz sekilde taklidi kendine uygun goren, yularindan cekilen essekten farksizdir. Avama dusen alime soru sormasi ve aldigin cevabinn ihtiva ettigi delil ile muctehidlerin goruslerine TABI olmaktir, delilsizce taklit etmek degil.

bende bu şekilde "Avama dusen alime soru sormasi ve aldigin cevabinn ihtiva ettigi delil ile muctehidlerin goruslerine TABI olmaktir, delilsizce taklit etmek degil." bir taklidin dünya hayatında olmadığını söylüyorum. Ne rasulullah zamanında ne de ondan sonraki zamanlarda her müslüman bu şekilde hareket edemez. Örneklerini yukarıda verdim. Bunu her müslüman yapamadığı müslümanların her dönemine baktığınızda görürsünüz.
 
Üst