Göçmenlerin girişi sınırlandırıldı. Pew gibi kurumların varsayımları Müslümanların 2050'ye nüfusun 10%'nu oluşturacağını gösteriyor. Büyük şehirlerde nüfusun üçte biri oluyor. Kafirlerin çabası Müslümanları asimile etmek. Bunda da pek başarısız değiller. Bize düşen Müslümanların eğitim seviyesini yükseltmek. Yoksa kafirlerin ovasında otlayan bir kaç koyun sürüsünden ibaret kalırız. Koyunların sayısı çok olsun, ne fayda... Ancak çiftçilere daha fazla et sunmuş oluruz.
Avrupalılar İslamcılardan hoşlanmıyorlar, ama korktuklarını da söylemek zor. İslamcı derken cihatçıları ve terörü de içine katıyorlar. Terör daha büyük bir sorun.
İtaati ve ulusal dayanışmayı reddeden hareketlere de karşılar tabi, İslamcılığın tanımını da böyle veriyorlar. Ama bu (kurumsal) siyaseti aşıyor bu şekilde. Kafirlere muhalefet eden, ümmet şuurunu ve imani velayeti öne çıkaran tüm hareketlere bu temelde karşı çıkarlar. Barışçıl Selefilere, Hizbut Tahrire, Tebliğcilere de bu sebepten düşmanlık beslerler.
Bu ulusal düzeyde böyle. Uluslararası düzeyde Arap Baharı'nın çöküşü ise yabancı kafirlerlerden kaynaklanmıyor. Bunu çoğu kez vurguluyorum. Burada önümüze çıkan asıl engeller içimizdeki müstebit zalimler, ahmaklar ve münafıklar. BAE, Suudi Arabistan, Mısır, İran gibi devletler. Ve tabii yerel kafirler: laikler, Kemalistler, milliyetçiler. Biz bunlara yenildik. Suriye gibi bölgelerde ilaveten dış yardım (Rusya) aldılar.