Türkler’in ataları İslam tarihinin kahramanıdır, şimdi sıra Erdoğan’da
3 çocuğunu ve servetini geride bırakarak Suriye’deki savaşa katılıp birleştirme mücadelesi veren Dr. Muhaysini, “Türklerin ataları İslam tarihinin kahramandır, şimdi sıra Erdoğan'da" dedi.
Suriye’de direnişe katılan ve burada halka irşat dersleri veren Dr. Abdullah Muhaysini, Halep’te Diriliş Postası’ndan Yaşar Yavuz’a konuştu. 15 Temmuz’da darbenin başarılı olması durumunda Türkiye ve Suriye halkının büyük bir musibete uğrayacağını belirten Muhaysini, Türkiye’nin Suriye halkına yaptığı yardımlardan dolayı tarihe altın harflerle geçtiğini söyledi.
Esed-Hamaney rejimi, Rusya ve üst aklın taşeronlarının yaptığı katliamlara kayıtsız kalamayarak Kâbe imamlığını, 3 çocuğunu ve ailesinin sahip olduğu zenginliği ardında bırakıp, Suriye’deki mazlumların yardımına koşan Dr. Abdullah Muhaysini, Diriliş Postası’ndan Yaşar Yavuz’a konuştu. Muhaysini, Türkiye’nin dünyaya verdiği insanlık dersi ve İran’ın işgal tutumunu değerlendirirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da duygu dolu mesajlar verdi.
“Allah sizden razı olsun”
Türkiye’nin Suriye’nin özgürlüğü için verdiği mücadelenin takdir edilesi olduğuna değinen Muhaysini, buna rağmen daha fazla desteğe ihtiyaç duyduklarını belirterek, “Türkiye’nin duruşunu, hakkını burada inkâr edemeyiz. Türkiye, kapılarını bize açtı ve yaralılarımızı tedavi etti. Ama bu yetmez. Türkiye bundan daha çok şeyler yapabilir. Türkiye’nin desteğinden Allah razı olsun. Ben Türkiye’nin bu yardımlarından dolayı Allah’ın darbe girişimini bozduğuna inanıyorum. Yine de Türkiye’den daha etkin rol bekliyoruz” diye konuştu.
İran ikiyüzlü
Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla DAEŞ ve PYD’yi vurması sonrası İran’ın duyduğu rahatsızlığı yorumlayan Muhaysini, “Aslında bunu anlamak biraz zor, İran tüm gücü ile Suriye’ye girecek, işgal edecek ve çoluk çocuk demeden öldürecek sonra Türkiye müdahale etmeye kalkıştığında buna itiraz edecek. Bu, net olarak ikiyüzlülüktür” dedi ve Türk milletinin yeniden tarih yazabileceğini kaydetti.
Esed’e ders verin
Umarım Türkiye daha güçlü bir şekilde müdahale eder ve sadece terör örgütlerini değil bu kadar masum, çocuk-kadın katleden Esed rejimine de gerekli dersi verir. Bu duyarlılığından dolayı Türkiye’den Allah razı olsun. Buna inanın ki tarih sizin iyiliğinizi yazacaktır. Tarihin tıpkı geçmişte Muhammed Fatih’i ve Sultan Murat’ı yazdığı gibi.
Sultan Fatih benzetmesi
Abdullah Muhaysini, İslam coğrafyasında ezilen masumların umudu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, yönelik şu çağrıyı yaptı: “Sana mülk veren, darbeyi bozan, Türkiye’yi temin eden ve senin sevdanı Türkiye halkının gönlüne koyan Allah’tır. Senin Suriyelilerin yanında duruşun, Allah’ın katında sayılacaktır. Senin ecdadın ve Fatih tarihe altın harflerle yazıldılar. Senden de tarihte yazılacak büyük duruşlar bekleniyor.”
Müslümanlar’ın bugün mazlum Suriye halkını savunmalarının ve onlara yardım etmenin Mekke’ye gidip tavaf etmekten daha hayırlı olduğuna inandığını belirten Muhaysini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenerek, “Tarih senin ecdatlarını altın harflerle yazdı. Senden de tarihte yazılacak büyük duruşlar bekleniyor” dedi. İşte o röportaj:
Dr. Abdullah Şeyh Muhaysini kimdir, bundan önce neredeydi, ne iş yapardı, durumu nasıldı, neden Suriye’ye geldi?
Öncelikle kapılarını Suriye halkına açarak, hastalarına bakarak, cihad vazifesini yerine getiren yiğit Türkiye halkını, sizin şahsınızda tüm kalbimle selamlıyorum. Türkiye’nin yapmış olduğu bu onurlu davranışın tarihe not olarak düşeceğinden eminim.
Ben Mekke-i Mükerreme’de imamdım. Hutbe verir, konferanslara giderdim. Ummu’l-Kura Üniversitesi Şeriat Fakültesi’nde okudum. Daha sonra Riyad’da hukuk üzerine master yaptım. Doktoramı da yine Ummu’l-Kura Üniversitesi’nde tamamladım.
Mekke’de ticaretle uğraşıyordum. Tabiri caizse Mekke’nin en zengin ailelerden birisiydim. Yani maddi durumum çok iyiydi.
Suriye’de halk direnişini başladığında herkes gibi ben de olanları televizyon ekranlarında ve medyadan takip ediyordum. Daha sonra bir gün Suriye’de insanların, “Senden başka kimsemiz yok ya Allah!” dediklerini duydum. Aklıma Peygamber Efendimizin (sas) “Müminler bir vücudun azaları gibidir” hadisi geldi. Bu hadis, kendim ve Suriye’de yaşananların üzerine çok düşündüm. Önümde iki seçenek vardı. Birinci seçenek, çocuklarımla Suudi Arabistan’daki o rahat hayata devam etmem, ikinci seçenek ise bir zalime karşı başkaldıran ve bu yüzden de zulme uğrayan kardeşlerimin yanına gitmekti. Allah bana ikinci seçeneği lütfetti.
Bana “Neden Suriye’desin” diye soranlara, diyorum ki hem insanı sorumluğumdan dolayı, hem bir Müslüman olarak mükellefiyetimden dolayı Suriye’de bulunuyorum.
İnsani olarak buradayım, yani kadınların hakları için, çocukların hakları için, hayvanların hakları için, tarihi miras için buradayım. Çünkü burada kadınlar öldürülüyor, burada çocuklar öldürülüyor, burada hayvanlar öldürülüyor. Burada bu coğrafyanın tarihi eserleri ve geçmişi imha ediliyor. Şimdi size soruyorum: Her gün insan haklarından bahsedenler nerede? Ben bu hakları sadece sözle savunmak yerine, fiili olarak savunduğum için buradayım.
Bir Müslüman olarak buradayım. Çünkü biz Müslümanlar bir vücudun organları gibiyiz. Şimdi sen ey Yaşar kardeşim, bir gözün ağrıdığı zaman ne yaparsın? Sen kalkıp o ağrıyan gözünün ağrısını gidermek için bir eylemin içine girmez misin? Ben Suudi Arabistan’dan kalkıp kardeşimin derdine nasıl duyarsız kalabilirdim. Biz bunu yapmıyorsak o zaman bir vücudun organları gibi değiliz. Demek ki Peygamber Efendimizi, tam anlamıyla sevmiyoruz. Oysa biz biliyoruz ki Peygamberimizi sevmek, O’na tabi olmayı gerektirir. Hz. Muhammed (sas) sevgisi, O’na itaati gerektirir. O yüzden kardeşlerimle birlikte olmam lazımdı.
Müslümanların birbirilerini tek vücut olarak savunmaları gerekiyor. Dolaysıyla biz buradayız, evet buradaki yaşam şartları Mekke’ye göre zor. Biz elektriksiz, susuz ve lüks şeylerden uzak yaşamaya alışmamıştık. Şatafatlı bir yaşam sürdürüyorduk ama kardeşlerimiz zulüm altındayken bizim lüks ve rahat yaşamamız dinen uygun olmazdı. Çünkü Allah bunun hesabı bizden soracaktır.
Arabistan’da çocuklarınız var mı?
Elhamdülillah evliyim ve 3 çocuğum var. Kadi, Jinan, Muhammed. Suriye’ye geldiğimde Muhammed 15 günlük idi, şimdi 3 yaşında. İşin en zor kısmı, vedalaşma anı idi. Aileyle vedalaşmak çok üzücü bir şey, onun için annemle yüz yüze vedalaşmamaya çalıştım. Suriye’ye vardığımda onlara bilgi verdim, çok sabırlı davrandılar elhamdülillah.
İslam âleminde Suriye’nin önemi nedir?
Aslında Suriye İslam âleminin kalbidir. Bir insan kalp hastası ise bilinir ki ölmek üzeredir. Bu Müheysini’nin sözü değil, Hz. Muhammedin’in (s.a.v) sözüdür: “Şam ehlinin hali bozulursa sizde hayır olamaz” diyor. Demek ki Şam ehlinin hali ıslah olursa tüm ümmetin hali ıslah olacaktır. Suriye, Hz. Muhammed’i gözleri ile gören -yani sahabe olan- 10.000 Müslüman tarafından fethedilmiş. Suriye Hz. Halid bin Velid’in toprağıdır, Suriye Peygamberlerin topraklarıdır. Hz. Muhammed (s.a.v) diyor ki “Melheme gününde Müslümanların merkezi Guta’da olacaktır” Bugün Guta kuşatma altındayken Müslüman ülkelerin orduları, Müslümanların merkezini kuşatma altında bırakmış durumda. Her gece uyumadan önce düşünüyorum: Hz. Ömer bugün aramızda olsaydı bütün İslam âleminin liderlerini hapse atardı. Hz. Ömer, Hz. Halid ve Hz. Selâhattin Eyyubi bir araya gelip bugün Suriye’nin bu halini görselerdi bütün Müslüman liderleri cezalandırırdı. Müslüman orduların askerleri, tankları ve uçakları kışlalarda ne yapıyor? Tüm Müslüman liderlere sesleniyorum: Eğer siz cennete girseniz dahi Hz. Ömer’in yüzüne nasıl bakacaksınız? Hz. Ömer’in fethettiği Suriye’ye sahip çıkmadınız, Müslümanların akan kanlarına sahip çıkmadınız…
Suriye Müslümanların kalbidir. Hz. Muhammed (s.av) “Melekler kanatlarını Şam üzerine sermiş, Şam’a gidin” diyor, ama maalesef ordularımız Suriye’den kaçıyor. Liderler Suriye’ye gidenleri cezalandırıyor. Ben şimdi Arabistan’da yargılanıyorum. Zillet içinde yaşıyoruz. Gençlerimiz en büyük dertleri bir kafede maç seyretmek olmuş. Müslüman gibi giyiniyoruz ama gerçek bir Müslüman gibi yaşamıyoruz. Allah (cc) diyor ki, “Müminler ancak kardeştir” Ben bugün mazlum Suriye halkını savunmanın, onlara yardım etmenin Mekke’ye gidip tavaf etmekten daha hayırlı olduğuna inanıyorum.
İslam âlemi Suriye konusunda nasıl bir sınav verdi?
Tarih her şeyi yazıyor. Haccac anıldığında herkes ona küfrediyor, çünkü Müslümanların kanını akıtmıştı ama Mutasım anılınca herkes onu, Müslüman orduları ayağa kaldıran kadı olarak hatırlar. Bugün binlerce kadın “Ey Müslümanlar” diye haykırıyor ama Müslümanlar sahip çıkmıyor. Yalnız bir avuç muhacir dünyayı bırakıp o kadınlara sahip çıkmaya geldi. Dünyanın duruşuna baktığımızda görünür ki herkes Suriye’yi yalnız bıraktı. Ama Türkiye’nin duruşunu, hakkını burada inkâr edemeyiz. Türkiye, kapılarını bize açtı ve yaralılarımızı tedavi etti. Ama bu yetmez. Türkiye bundan daha çok şeyler yapabilir. İran Türkiye’den daha güçlü değildir ama buna rağmen kimseden izin almadan Suriye’ye girip Esed’e destek verdi. Suriye’nin toprakları sadece Suriyelilerin değil bütün Müslümanların toprağıdır. Nerede bizim gayretimiz? Bugün İran, Suriye’yi işgal ederken Müslümanlar seyrediyor. Türkiye’nin desteğinden Allah razı olsun. Ben Türkiye’nin bu yardımlardan dolayı Allah’ın darbe girişimini bozduğuna inanıyorum. Yine de Türkiye’den daha etkin rol bekliyoruz.
Bütün katliamlara rağmen bugün direniş devam ediyor, siz gerçekten suriye’de zaferin geleceğinden emin misiniz?
Evet, eminim. Senin karşımda oturduğunu gördüğüm gibi zaferi de görüyorum. İnşallah Şam’a gireceğiz, orada namaz kılacağız ve dinimizin düşmanlarını oradan kovacağız. Şahsım olarak buna şahit olup olmayabilirim ama sadıkların zaferinden eminim. Bunun garantisini Hz. Muhammed (s.a.v) bize haber vermiştir. Şimdi sana Reyhanlı’nın üzerine BM’nin himayesi var desem, kendini güvende hissedersin değil mi? Peki Allah’ın kefaletinde olan Şam diyarını nasıl kaybederiz? Rejim güçleri Halep’i 2,5 yılda kuşatma altına alabildi ama Allah’ın izni ile kuşatmayı 6 günde yardık. Yine ifade ediyorum: Allah’ın zaferinden eminim!
Halep’te kuşatmanın kalkmasında bizzat yer aldınız. Nedir halep’in son durumu, kuşatma kalktı mı gerçekten?
Orada bir çatışmayı, bir cepheyi kaybedebiliriz, bir yerden çekilebiliriz ama genel itibarı ile durumlar iyiye gidiyor. Çünkü Halep, bizim için çok önemli bir yer. Kuşatmayı kırmak için Fetih ordusunun tüm birlikleriyle beraber girdik. Size ilginç bir şey anlatayım: Çatışmaya girmeden 10 gün önce askeri toplantımız vardı. İçimizden birileri dedi ki oraya gitsek füze fabrikaları üzerinden bize cehennem gibi ateşler yağdıracaklar, buna bir çözüm bulmamız gerekiyor. Toplantıdan 3 gün sonra orada büyük bir patlama meydana geldi ve bunun sonucunda büyük bir kısmı devre dışı kaldı. Biz oraya bir mermi bile sıkmadık ama Allah müdahale etti. Çatışma başladığında ‘Hikmet Okulu’nda çatışmaya girdik. Daha önce en az 20 kez o okula girmeyi denedik ama başaramadık. En son 17 dakikada fethedildi. Topçu okuluna hazırlık yaparken bir adam bize geldi ve dedi ki “Hocam oraya girmeyin, ben 30 sene orada görev yaptım. Sağında ve solunda 600’den fazla mayın var. Girerseniz yanacaksınız. Ben okuldan uzak idim ama duyunca oradaki mücahitleri uyarmak için hemen çatışma yerine gittim. Bunu onlara söylediğimde oradaki komutanlar güldü ve dediler ki biz topçu okulunu aldık ve hiçbir mayın da patlamadı. Kardeşim, Allah’ın gücü yenilmez. Yeter ki Allah’ın zaferinden emin olalım.
Suriye’de sizi en çok etkileyen şeyler nelerdir?
Birçok ilginç şey gördüm ama en çok dikkatimi çeken iki şey oldu. Birincisi halkın sabrı ve direnci oldu. Ramazan’da nöbet tuttuğumuz esnada bir genç yanıma geldi ve oturmak için izin istedi. Konuşurken ayak sesleri geldi. Kontrol ettik kimseyi bulamadık. Geri oturduk ve konuşmaya devam etmeden bir mermi o gencin sırtına girdi. Onu acil bir şekilde hastaneye kaldırdık ama kurtaramadan şehid oldu. Kardeşine dedim ki annenize nasıl söyleyeceğiz, nasıl anlatacağız bu haberi? Kardeşi dedi ki korkma, annem bir mucahiddir. Biz dokuz kardeşiz, hepimize söylemişti ki kiminiz cihada gitmezse cezalandırırım. Zaten iki kardeşim şehid oldu, bu da üçüncüsüdür. Gittik o kadının evine, kapıyı çaldık. Yaşlı bir kadın çıktı. Ona dedim ki oğlun şehid oldu. Bunu söyleyince ağlamaya başladı ve dedi ki “Ya Rabbi bana dokuz çocuk verdin ve şimdi üçünü benden aldın. Ya Rabbi kalanları da katına şehid al ki benden razı olasın ve Şam topraklarını temizleyesin” dedi.
İkincisi ise Allah’ın kerametleridir. Ebu Duhur Havaalanı operasyonunda Ruslar ağır bir şekilde müdahale etti. Sürekli 10 uçağı havada tarama yapıyordu. 7 kez girmeyi denedik ama başaramadık. 8. kez de operasyonun komutanı çekilmek istedi. Bir komutan, bana bir gün daha verin ki bir kez daha deneyeyim. Sonra o komutan bütün askerlere gitti ve dedi ki bu gece hiçbirinize uyku yok. Hepiniz dua edeceksiniz ve Allah’ın huzurunda ağlayacaksınız. Sabah namazından sonra Allah’ın kerametlerini gördük. Gökten kara bir toz bulutu oluştu ve bizi her taraftan sardı. Komutan dedi ki ilerleyin Allah bize medet gönderdi. 1.5 saatte havaalanını ele geçirdik. Çatışmadan sonra esir düşen havaalanı komutanı ile oturdum ve ona dedim ki siz aptal mısınız, bu kadar güçlü bir yer nasıl iki saatte düşer? Bana dedi ki ben aptal değilim, 40 yıllık askeri deneyimim var. Bütün askeri ihtimallerine karşı tedbir aldık, kökten gelirseniz tedbirim vardı, tünelden gelirseniz tedbirim vardı. Ama gökten inen bir toz bulutu karşısına hiçbir fikrimiz yoktu. Bütün komünikasyon cihazlarımız bozuldu ve sizin gelişinizi hiç göremedik” dedi. Ona dedim ki “bu plan bizim değil, Allah’ındı.”
İran, Türkiye’nin Suriye’ye girmesini istemiyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında bunu anlamak biraz zor, İran tüm gücü ile Suriye’ye girecek, işgal edecek ve çoluk çocuk demeden öldürecek sonra Türkiye müdahale etmeye kalkıştığında buna itiraz edecek. Bu, net olarak ikiyüzlülüktür. Umarım Türkiye daha güçlü bir şekilde müdahale eder ve sadece terör örgütlerini değil bu kadar masum, çocuk-kadın katleden Esed rejimine de gerekli dersi verir. Bu duyarlılığından dolayı Türkiye’den Allah razı olsun. Buna inanın ki tarih sizin iyiliğinizi yazacaktır. Tarih’in tıpkı geçmişte Muhammed Fatihi ve Sultan Murat’ı yazdığı gibi…
Türkiye’deki darbe girişimini nasıl okudunuz?
O gece darbe başarılı olsa idi Türkiye ve Suriye halklarına büyük bir musibet gelecekti. Darbenin başarılı olmamasının en büyük nedeni, Türkiye halkının Suriye’deki kardeşlerine sahip çıkmalarından kaynaklıdır. Hz. Muhammed (s.a.v) buyuruyor ki, “İyi ameller, kötü sonuçlardan korur”. Sen ne kadar iyilik yaparsan, Allah seni o kadar kötülüklerden koruyacaktır. Onun için Fatih’in torunlarına sesleniyorum: Bu oyun bozuldu, Allah’a şükredin. Suriye’deki kardeşlerinize daha fazla sahip çıkınız ki Allah sizi gelecek günlerde daha büyük tehlikelerden korusun.
Recep Tayyip Erdoğan’a mesajınız var mı?
Erdoğan’a diyorum ki: “Sana mülk veren, darbeyi bozan, Türkiye’yi temin eden ve senin sevdanı Türkiye halkının gönlüne koyan Allah’tır. Senin Suriyelilerin yanında duruşun, Allah’ın katında sayılacaktır. Senin ecdadın ve Fatih tarihe altın harflerle yazıldılar. Senden de tarihte yazılacak büyük duruşlar bekleniyor.”
Türkiye halkına bir mesajınız var mı?
Türkiye’nin kahraman ve yiğit Müslüman halkına diyorum ki: Biz sizi, Allah için seviyoruz. Çünkü sizin tarihte onurlu duruşlarınız var. Haçlılara ve Moğollara karşı duruşlarınızı unutmadık. Günümüzde de Suriyelilere sahip çıktınız. Kardeşleriniz size sığındı, siz de kapılarınızı açtınız, bağrınıza bastınız ve her türlü imkânı sundunuz. Bu, Osmanlı’nın torunları için, Fatih’in torunları için çok garipsenecek bir durum da değil.
Türkiye’nin farklı toplum kesimlerine sesleniyorum: Müslümanına, muhafazakârına, başörtülü veya başı açık olanlara… Allah size güven nimetini vermiştir. Siz de Allah şükretmek için Suriyeli kardeşlerinize daha fazla sahip çıkınız. Her şeyinizle; kendinizle, malınızla, medyanızla, duanızla sizi cennete ulaştıracak bu yardımları bırakmayınız. Siz mazlum Suriye halkına sahip çıktıkça, Allah da size sahip çıkacaktır. Allah sizden razı olsun.
İnşallah Suriye’deki zaferi hep birlikte kutlayacağız...
Yaşar Yavuz/Diriliş Postası
3 çocuğunu ve servetini geride bırakarak Suriye’deki savaşa katılıp birleştirme mücadelesi veren Dr. Muhaysini, “Türklerin ataları İslam tarihinin kahramandır, şimdi sıra Erdoğan'da" dedi.
Suriye’de direnişe katılan ve burada halka irşat dersleri veren Dr. Abdullah Muhaysini, Halep’te Diriliş Postası’ndan Yaşar Yavuz’a konuştu. 15 Temmuz’da darbenin başarılı olması durumunda Türkiye ve Suriye halkının büyük bir musibete uğrayacağını belirten Muhaysini, Türkiye’nin Suriye halkına yaptığı yardımlardan dolayı tarihe altın harflerle geçtiğini söyledi.
Esed-Hamaney rejimi, Rusya ve üst aklın taşeronlarının yaptığı katliamlara kayıtsız kalamayarak Kâbe imamlığını, 3 çocuğunu ve ailesinin sahip olduğu zenginliği ardında bırakıp, Suriye’deki mazlumların yardımına koşan Dr. Abdullah Muhaysini, Diriliş Postası’ndan Yaşar Yavuz’a konuştu. Muhaysini, Türkiye’nin dünyaya verdiği insanlık dersi ve İran’ın işgal tutumunu değerlendirirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da duygu dolu mesajlar verdi.
“Allah sizden razı olsun”
Türkiye’nin Suriye’nin özgürlüğü için verdiği mücadelenin takdir edilesi olduğuna değinen Muhaysini, buna rağmen daha fazla desteğe ihtiyaç duyduklarını belirterek, “Türkiye’nin duruşunu, hakkını burada inkâr edemeyiz. Türkiye, kapılarını bize açtı ve yaralılarımızı tedavi etti. Ama bu yetmez. Türkiye bundan daha çok şeyler yapabilir. Türkiye’nin desteğinden Allah razı olsun. Ben Türkiye’nin bu yardımlarından dolayı Allah’ın darbe girişimini bozduğuna inanıyorum. Yine de Türkiye’den daha etkin rol bekliyoruz” diye konuştu.
İran ikiyüzlü
Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla DAEŞ ve PYD’yi vurması sonrası İran’ın duyduğu rahatsızlığı yorumlayan Muhaysini, “Aslında bunu anlamak biraz zor, İran tüm gücü ile Suriye’ye girecek, işgal edecek ve çoluk çocuk demeden öldürecek sonra Türkiye müdahale etmeye kalkıştığında buna itiraz edecek. Bu, net olarak ikiyüzlülüktür” dedi ve Türk milletinin yeniden tarih yazabileceğini kaydetti.
Esed’e ders verin
Umarım Türkiye daha güçlü bir şekilde müdahale eder ve sadece terör örgütlerini değil bu kadar masum, çocuk-kadın katleden Esed rejimine de gerekli dersi verir. Bu duyarlılığından dolayı Türkiye’den Allah razı olsun. Buna inanın ki tarih sizin iyiliğinizi yazacaktır. Tarihin tıpkı geçmişte Muhammed Fatih’i ve Sultan Murat’ı yazdığı gibi.
Sultan Fatih benzetmesi
Abdullah Muhaysini, İslam coğrafyasında ezilen masumların umudu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, yönelik şu çağrıyı yaptı: “Sana mülk veren, darbeyi bozan, Türkiye’yi temin eden ve senin sevdanı Türkiye halkının gönlüne koyan Allah’tır. Senin Suriyelilerin yanında duruşun, Allah’ın katında sayılacaktır. Senin ecdadın ve Fatih tarihe altın harflerle yazıldılar. Senden de tarihte yazılacak büyük duruşlar bekleniyor.”
Müslümanlar’ın bugün mazlum Suriye halkını savunmalarının ve onlara yardım etmenin Mekke’ye gidip tavaf etmekten daha hayırlı olduğuna inandığını belirten Muhaysini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenerek, “Tarih senin ecdatlarını altın harflerle yazdı. Senden de tarihte yazılacak büyük duruşlar bekleniyor” dedi. İşte o röportaj:
Dr. Abdullah Şeyh Muhaysini kimdir, bundan önce neredeydi, ne iş yapardı, durumu nasıldı, neden Suriye’ye geldi?
Öncelikle kapılarını Suriye halkına açarak, hastalarına bakarak, cihad vazifesini yerine getiren yiğit Türkiye halkını, sizin şahsınızda tüm kalbimle selamlıyorum. Türkiye’nin yapmış olduğu bu onurlu davranışın tarihe not olarak düşeceğinden eminim.
Ben Mekke-i Mükerreme’de imamdım. Hutbe verir, konferanslara giderdim. Ummu’l-Kura Üniversitesi Şeriat Fakültesi’nde okudum. Daha sonra Riyad’da hukuk üzerine master yaptım. Doktoramı da yine Ummu’l-Kura Üniversitesi’nde tamamladım.
Mekke’de ticaretle uğraşıyordum. Tabiri caizse Mekke’nin en zengin ailelerden birisiydim. Yani maddi durumum çok iyiydi.
Suriye’de halk direnişini başladığında herkes gibi ben de olanları televizyon ekranlarında ve medyadan takip ediyordum. Daha sonra bir gün Suriye’de insanların, “Senden başka kimsemiz yok ya Allah!” dediklerini duydum. Aklıma Peygamber Efendimizin (sas) “Müminler bir vücudun azaları gibidir” hadisi geldi. Bu hadis, kendim ve Suriye’de yaşananların üzerine çok düşündüm. Önümde iki seçenek vardı. Birinci seçenek, çocuklarımla Suudi Arabistan’daki o rahat hayata devam etmem, ikinci seçenek ise bir zalime karşı başkaldıran ve bu yüzden de zulme uğrayan kardeşlerimin yanına gitmekti. Allah bana ikinci seçeneği lütfetti.
Bana “Neden Suriye’desin” diye soranlara, diyorum ki hem insanı sorumluğumdan dolayı, hem bir Müslüman olarak mükellefiyetimden dolayı Suriye’de bulunuyorum.
İnsani olarak buradayım, yani kadınların hakları için, çocukların hakları için, hayvanların hakları için, tarihi miras için buradayım. Çünkü burada kadınlar öldürülüyor, burada çocuklar öldürülüyor, burada hayvanlar öldürülüyor. Burada bu coğrafyanın tarihi eserleri ve geçmişi imha ediliyor. Şimdi size soruyorum: Her gün insan haklarından bahsedenler nerede? Ben bu hakları sadece sözle savunmak yerine, fiili olarak savunduğum için buradayım.
Bir Müslüman olarak buradayım. Çünkü biz Müslümanlar bir vücudun organları gibiyiz. Şimdi sen ey Yaşar kardeşim, bir gözün ağrıdığı zaman ne yaparsın? Sen kalkıp o ağrıyan gözünün ağrısını gidermek için bir eylemin içine girmez misin? Ben Suudi Arabistan’dan kalkıp kardeşimin derdine nasıl duyarsız kalabilirdim. Biz bunu yapmıyorsak o zaman bir vücudun organları gibi değiliz. Demek ki Peygamber Efendimizi, tam anlamıyla sevmiyoruz. Oysa biz biliyoruz ki Peygamberimizi sevmek, O’na tabi olmayı gerektirir. Hz. Muhammed (sas) sevgisi, O’na itaati gerektirir. O yüzden kardeşlerimle birlikte olmam lazımdı.
Müslümanların birbirilerini tek vücut olarak savunmaları gerekiyor. Dolaysıyla biz buradayız, evet buradaki yaşam şartları Mekke’ye göre zor. Biz elektriksiz, susuz ve lüks şeylerden uzak yaşamaya alışmamıştık. Şatafatlı bir yaşam sürdürüyorduk ama kardeşlerimiz zulüm altındayken bizim lüks ve rahat yaşamamız dinen uygun olmazdı. Çünkü Allah bunun hesabı bizden soracaktır.
Arabistan’da çocuklarınız var mı?
Elhamdülillah evliyim ve 3 çocuğum var. Kadi, Jinan, Muhammed. Suriye’ye geldiğimde Muhammed 15 günlük idi, şimdi 3 yaşında. İşin en zor kısmı, vedalaşma anı idi. Aileyle vedalaşmak çok üzücü bir şey, onun için annemle yüz yüze vedalaşmamaya çalıştım. Suriye’ye vardığımda onlara bilgi verdim, çok sabırlı davrandılar elhamdülillah.
İslam âleminde Suriye’nin önemi nedir?
Aslında Suriye İslam âleminin kalbidir. Bir insan kalp hastası ise bilinir ki ölmek üzeredir. Bu Müheysini’nin sözü değil, Hz. Muhammedin’in (s.a.v) sözüdür: “Şam ehlinin hali bozulursa sizde hayır olamaz” diyor. Demek ki Şam ehlinin hali ıslah olursa tüm ümmetin hali ıslah olacaktır. Suriye, Hz. Muhammed’i gözleri ile gören -yani sahabe olan- 10.000 Müslüman tarafından fethedilmiş. Suriye Hz. Halid bin Velid’in toprağıdır, Suriye Peygamberlerin topraklarıdır. Hz. Muhammed (s.a.v) diyor ki “Melheme gününde Müslümanların merkezi Guta’da olacaktır” Bugün Guta kuşatma altındayken Müslüman ülkelerin orduları, Müslümanların merkezini kuşatma altında bırakmış durumda. Her gece uyumadan önce düşünüyorum: Hz. Ömer bugün aramızda olsaydı bütün İslam âleminin liderlerini hapse atardı. Hz. Ömer, Hz. Halid ve Hz. Selâhattin Eyyubi bir araya gelip bugün Suriye’nin bu halini görselerdi bütün Müslüman liderleri cezalandırırdı. Müslüman orduların askerleri, tankları ve uçakları kışlalarda ne yapıyor? Tüm Müslüman liderlere sesleniyorum: Eğer siz cennete girseniz dahi Hz. Ömer’in yüzüne nasıl bakacaksınız? Hz. Ömer’in fethettiği Suriye’ye sahip çıkmadınız, Müslümanların akan kanlarına sahip çıkmadınız…
Suriye Müslümanların kalbidir. Hz. Muhammed (s.av) “Melekler kanatlarını Şam üzerine sermiş, Şam’a gidin” diyor, ama maalesef ordularımız Suriye’den kaçıyor. Liderler Suriye’ye gidenleri cezalandırıyor. Ben şimdi Arabistan’da yargılanıyorum. Zillet içinde yaşıyoruz. Gençlerimiz en büyük dertleri bir kafede maç seyretmek olmuş. Müslüman gibi giyiniyoruz ama gerçek bir Müslüman gibi yaşamıyoruz. Allah (cc) diyor ki, “Müminler ancak kardeştir” Ben bugün mazlum Suriye halkını savunmanın, onlara yardım etmenin Mekke’ye gidip tavaf etmekten daha hayırlı olduğuna inanıyorum.
İslam âlemi Suriye konusunda nasıl bir sınav verdi?
Tarih her şeyi yazıyor. Haccac anıldığında herkes ona küfrediyor, çünkü Müslümanların kanını akıtmıştı ama Mutasım anılınca herkes onu, Müslüman orduları ayağa kaldıran kadı olarak hatırlar. Bugün binlerce kadın “Ey Müslümanlar” diye haykırıyor ama Müslümanlar sahip çıkmıyor. Yalnız bir avuç muhacir dünyayı bırakıp o kadınlara sahip çıkmaya geldi. Dünyanın duruşuna baktığımızda görünür ki herkes Suriye’yi yalnız bıraktı. Ama Türkiye’nin duruşunu, hakkını burada inkâr edemeyiz. Türkiye, kapılarını bize açtı ve yaralılarımızı tedavi etti. Ama bu yetmez. Türkiye bundan daha çok şeyler yapabilir. İran Türkiye’den daha güçlü değildir ama buna rağmen kimseden izin almadan Suriye’ye girip Esed’e destek verdi. Suriye’nin toprakları sadece Suriyelilerin değil bütün Müslümanların toprağıdır. Nerede bizim gayretimiz? Bugün İran, Suriye’yi işgal ederken Müslümanlar seyrediyor. Türkiye’nin desteğinden Allah razı olsun. Ben Türkiye’nin bu yardımlardan dolayı Allah’ın darbe girişimini bozduğuna inanıyorum. Yine de Türkiye’den daha etkin rol bekliyoruz.
Bütün katliamlara rağmen bugün direniş devam ediyor, siz gerçekten suriye’de zaferin geleceğinden emin misiniz?
Evet, eminim. Senin karşımda oturduğunu gördüğüm gibi zaferi de görüyorum. İnşallah Şam’a gireceğiz, orada namaz kılacağız ve dinimizin düşmanlarını oradan kovacağız. Şahsım olarak buna şahit olup olmayabilirim ama sadıkların zaferinden eminim. Bunun garantisini Hz. Muhammed (s.a.v) bize haber vermiştir. Şimdi sana Reyhanlı’nın üzerine BM’nin himayesi var desem, kendini güvende hissedersin değil mi? Peki Allah’ın kefaletinde olan Şam diyarını nasıl kaybederiz? Rejim güçleri Halep’i 2,5 yılda kuşatma altına alabildi ama Allah’ın izni ile kuşatmayı 6 günde yardık. Yine ifade ediyorum: Allah’ın zaferinden eminim!
Halep’te kuşatmanın kalkmasında bizzat yer aldınız. Nedir halep’in son durumu, kuşatma kalktı mı gerçekten?
Orada bir çatışmayı, bir cepheyi kaybedebiliriz, bir yerden çekilebiliriz ama genel itibarı ile durumlar iyiye gidiyor. Çünkü Halep, bizim için çok önemli bir yer. Kuşatmayı kırmak için Fetih ordusunun tüm birlikleriyle beraber girdik. Size ilginç bir şey anlatayım: Çatışmaya girmeden 10 gün önce askeri toplantımız vardı. İçimizden birileri dedi ki oraya gitsek füze fabrikaları üzerinden bize cehennem gibi ateşler yağdıracaklar, buna bir çözüm bulmamız gerekiyor. Toplantıdan 3 gün sonra orada büyük bir patlama meydana geldi ve bunun sonucunda büyük bir kısmı devre dışı kaldı. Biz oraya bir mermi bile sıkmadık ama Allah müdahale etti. Çatışma başladığında ‘Hikmet Okulu’nda çatışmaya girdik. Daha önce en az 20 kez o okula girmeyi denedik ama başaramadık. En son 17 dakikada fethedildi. Topçu okuluna hazırlık yaparken bir adam bize geldi ve dedi ki “Hocam oraya girmeyin, ben 30 sene orada görev yaptım. Sağında ve solunda 600’den fazla mayın var. Girerseniz yanacaksınız. Ben okuldan uzak idim ama duyunca oradaki mücahitleri uyarmak için hemen çatışma yerine gittim. Bunu onlara söylediğimde oradaki komutanlar güldü ve dediler ki biz topçu okulunu aldık ve hiçbir mayın da patlamadı. Kardeşim, Allah’ın gücü yenilmez. Yeter ki Allah’ın zaferinden emin olalım.
Suriye’de sizi en çok etkileyen şeyler nelerdir?
Birçok ilginç şey gördüm ama en çok dikkatimi çeken iki şey oldu. Birincisi halkın sabrı ve direnci oldu. Ramazan’da nöbet tuttuğumuz esnada bir genç yanıma geldi ve oturmak için izin istedi. Konuşurken ayak sesleri geldi. Kontrol ettik kimseyi bulamadık. Geri oturduk ve konuşmaya devam etmeden bir mermi o gencin sırtına girdi. Onu acil bir şekilde hastaneye kaldırdık ama kurtaramadan şehid oldu. Kardeşine dedim ki annenize nasıl söyleyeceğiz, nasıl anlatacağız bu haberi? Kardeşi dedi ki korkma, annem bir mucahiddir. Biz dokuz kardeşiz, hepimize söylemişti ki kiminiz cihada gitmezse cezalandırırım. Zaten iki kardeşim şehid oldu, bu da üçüncüsüdür. Gittik o kadının evine, kapıyı çaldık. Yaşlı bir kadın çıktı. Ona dedim ki oğlun şehid oldu. Bunu söyleyince ağlamaya başladı ve dedi ki “Ya Rabbi bana dokuz çocuk verdin ve şimdi üçünü benden aldın. Ya Rabbi kalanları da katına şehid al ki benden razı olasın ve Şam topraklarını temizleyesin” dedi.
İkincisi ise Allah’ın kerametleridir. Ebu Duhur Havaalanı operasyonunda Ruslar ağır bir şekilde müdahale etti. Sürekli 10 uçağı havada tarama yapıyordu. 7 kez girmeyi denedik ama başaramadık. 8. kez de operasyonun komutanı çekilmek istedi. Bir komutan, bana bir gün daha verin ki bir kez daha deneyeyim. Sonra o komutan bütün askerlere gitti ve dedi ki bu gece hiçbirinize uyku yok. Hepiniz dua edeceksiniz ve Allah’ın huzurunda ağlayacaksınız. Sabah namazından sonra Allah’ın kerametlerini gördük. Gökten kara bir toz bulutu oluştu ve bizi her taraftan sardı. Komutan dedi ki ilerleyin Allah bize medet gönderdi. 1.5 saatte havaalanını ele geçirdik. Çatışmadan sonra esir düşen havaalanı komutanı ile oturdum ve ona dedim ki siz aptal mısınız, bu kadar güçlü bir yer nasıl iki saatte düşer? Bana dedi ki ben aptal değilim, 40 yıllık askeri deneyimim var. Bütün askeri ihtimallerine karşı tedbir aldık, kökten gelirseniz tedbirim vardı, tünelden gelirseniz tedbirim vardı. Ama gökten inen bir toz bulutu karşısına hiçbir fikrimiz yoktu. Bütün komünikasyon cihazlarımız bozuldu ve sizin gelişinizi hiç göremedik” dedi. Ona dedim ki “bu plan bizim değil, Allah’ındı.”
İran, Türkiye’nin Suriye’ye girmesini istemiyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında bunu anlamak biraz zor, İran tüm gücü ile Suriye’ye girecek, işgal edecek ve çoluk çocuk demeden öldürecek sonra Türkiye müdahale etmeye kalkıştığında buna itiraz edecek. Bu, net olarak ikiyüzlülüktür. Umarım Türkiye daha güçlü bir şekilde müdahale eder ve sadece terör örgütlerini değil bu kadar masum, çocuk-kadın katleden Esed rejimine de gerekli dersi verir. Bu duyarlılığından dolayı Türkiye’den Allah razı olsun. Buna inanın ki tarih sizin iyiliğinizi yazacaktır. Tarih’in tıpkı geçmişte Muhammed Fatihi ve Sultan Murat’ı yazdığı gibi…
Türkiye’deki darbe girişimini nasıl okudunuz?
O gece darbe başarılı olsa idi Türkiye ve Suriye halklarına büyük bir musibet gelecekti. Darbenin başarılı olmamasının en büyük nedeni, Türkiye halkının Suriye’deki kardeşlerine sahip çıkmalarından kaynaklıdır. Hz. Muhammed (s.a.v) buyuruyor ki, “İyi ameller, kötü sonuçlardan korur”. Sen ne kadar iyilik yaparsan, Allah seni o kadar kötülüklerden koruyacaktır. Onun için Fatih’in torunlarına sesleniyorum: Bu oyun bozuldu, Allah’a şükredin. Suriye’deki kardeşlerinize daha fazla sahip çıkınız ki Allah sizi gelecek günlerde daha büyük tehlikelerden korusun.
Recep Tayyip Erdoğan’a mesajınız var mı?
Erdoğan’a diyorum ki: “Sana mülk veren, darbeyi bozan, Türkiye’yi temin eden ve senin sevdanı Türkiye halkının gönlüne koyan Allah’tır. Senin Suriyelilerin yanında duruşun, Allah’ın katında sayılacaktır. Senin ecdadın ve Fatih tarihe altın harflerle yazıldılar. Senden de tarihte yazılacak büyük duruşlar bekleniyor.”
Türkiye halkına bir mesajınız var mı?
Türkiye’nin kahraman ve yiğit Müslüman halkına diyorum ki: Biz sizi, Allah için seviyoruz. Çünkü sizin tarihte onurlu duruşlarınız var. Haçlılara ve Moğollara karşı duruşlarınızı unutmadık. Günümüzde de Suriyelilere sahip çıktınız. Kardeşleriniz size sığındı, siz de kapılarınızı açtınız, bağrınıza bastınız ve her türlü imkânı sundunuz. Bu, Osmanlı’nın torunları için, Fatih’in torunları için çok garipsenecek bir durum da değil.
Türkiye’nin farklı toplum kesimlerine sesleniyorum: Müslümanına, muhafazakârına, başörtülü veya başı açık olanlara… Allah size güven nimetini vermiştir. Siz de Allah şükretmek için Suriyeli kardeşlerinize daha fazla sahip çıkınız. Her şeyinizle; kendinizle, malınızla, medyanızla, duanızla sizi cennete ulaştıracak bu yardımları bırakmayınız. Siz mazlum Suriye halkına sahip çıktıkça, Allah da size sahip çıkacaktır. Allah sizden razı olsun.
İnşallah Suriye’deki zaferi hep birlikte kutlayacağız...
Yaşar Yavuz/Diriliş Postası