Konun Anlaşılması için EbuQattaL'ın bahsettiği risalenin ilgili kısımları copy paste yaptım.
Kim harici,namaz islam alemeti değildir derken bunun kimler için geçerki olduğu okuyup görebilirsiniz!Bir satırda geçen bir şeyi yazıyor ondan sonra şöyle böyle,o zaman sana göre bu risaledeki nakilleri yüzünden Ebu hanefi r.h ve İmam Şafi r.h'da,islam devletinde kuran mahluktur diyenler çoğaldı diye namazı islam alemeti görmeyip bildiği kişinin arkasında namaz kılmayan ve bilmedikleri kişilerin arkasında namaz kılınmamasını söyleyen İmam ahmed bin hanbel r.h tekfirci harici kişilere çamur atıp iz bırakmak kolay!
Namazın İslam alameti olması meselesi;
Ebu Muhammed İbn Kudame dedi ki;
"Ashabımız (namazın İslam alameti olması noktasında) dedi ki; Kişi ister darulharpte kılsın, isterse darul islamda kılsın, ister tek kılsın, isterse cemaat ile kılsın onun İslamına hükmedilir. Bundan sonra İslam olduğu beyan olursa söylenecek söz yoktur. Eğer bundan sonra küfür beyan olursa mürteddir. Ona mürtedlerin ahkamı uygulanır. İslamın zıddı olan şey, ölümünden önce beyan olmazsa, müslüman ölmüş deriz ve kafirlerin dışında müslümanlar ona mirasçı olurlar. Ebu Hanife dedi ki; "Eğer mescidde tek veya cemaat ile kılarsa İslamına hükmedilir.". Tıpkı bizim sözümüz gibidir bu söz. Ancak mescidin dışında tek kılarsa İslamına hükmedilmez. Bazı Şafîiler dediler ki; "Hiçbir halde (namaz kılmasına rağmen) İslamına hükmedilmez. Çünkü namaz İslamın furûndandır. Hac ve oruç gibi İslamın furûndan olan diğerleri gibi bu namazla da kişinin Müslümanlığına hükmedilmez. Çünkü Nebi sallahu aleyhi ve sellem dedi ki; "İnsanlarla Lailaheillallah diyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Eğer bunu söylerlerse benden mallarını ve kanlarını korurlar."." Bazıları dediler ki; "Eğer darul harpte namaz kılarsa Müslüman değildir. Çünkü o namazı ile dinini gizlemek ve saklamayı kast edebilir. Ancak darul harpte kılarsa o Müslümandır. Çünkü darul harpte onu namaz kılmamasından dolayı kimse töhmet altında bırakmaz."Bizim görüşümüz ise; Nebi sallahu aleyhi ve sellem’in şu sözlerindendir; "Ben namaz kılanları öldürmekten nehyolundum." Dedi ki; "Bizim ve onlar arasında namaz vardır." Namazı, iman ve küfrün arasındaki sınır kıldı. Her kim namaz kılarsa, İslamın sınırına girmiş olmuştur. Memluk’a dedi ki; "Eğer namaz kılarsa senin kardeşindir" Çünkü namaz müslümanlara has bir ameldir. Onu açığa vurmak kelime-i şehadet gibi İslamdır. Ancak Hac ve oruç ise değildir. Çünkü onları kafirlerde yaparlar."İbn Kudame’nin sözlerini iyice anlamak için şimdi sözlerinin tek tek açalım inşallah;"Ashabımız (namazın İslam alameti olması noktasında) dedi ki; Kişi ister darulharpte kılsın, isterse darul islamda kılsın, ister tek kılsın, isterse cemaat ile kılsın onun İslamına hükmedilir."Bu Hanbelilerin meşhur görüşüdür. Namaz onların katında İslam alametidir. İster darulharp olsun ister darulharp olmasın fark etmez, namaz İslam alametidir."Ebu Hanife dedi ki; eğer mescidde tek veya cemaat ile kılarsa İslamına hükmedilir. Tıpkı bizim sözümüz gibidir bu söz. Ancak mescidin dışında tek kılarsa İslamına hükmedilmez."Şimdi bu noktada bir hakikatin beyanının tam vaktidir. Biz, "Bugün namaz sadece Müslümanlara has bir amel olmadığı için İslam alameti değildir." Dediğimiz için ve "Kim namazımızı kılar, kestiğimizi yer ve bizim kıblemize dönerse, bizdendir" hadisini tevil ettiğimiz için birçok insan bize harici yaftası vurmuşlardır. Ey vicdan ehli size sesleniyorum!Ebu Hanife mescidin dışında kılınan tek namazı İslam alameti saymayıp, bizim gibi hadisin zahirinden çıkarıp tevil edince, oda haricilerden mi oldu? Yoksa bizi haricilik ile itham edenler bize mi zulmettiler? Vallahi onlar bizlere zulmettiler. Ebu Hanife az önce zikrettiğimiz hadisin acaba hangi lafzında "Cemaatle namaz kılarsa bizdendir, tek namaz kılarsa bizden değildir" ibaresine bakarak böyle bir tevil yapmıştır? Tabii ki hadise ait böyle bir lafız yoktur. Peki neden böyle bir tevile gitmiştir denilirse Allah'ın tevfiki ile deriz ki; çünkü İslam alameti denen şey Müslümanlara hastır. Ebu Hanife’de cemaat ile namazın veya mesciddeki bu şekli ile bir namazın bu ümmete has olduğunu beyan ederek hadisi tevil etmiştir. Çünkü İslam alameti denen şey sadece Müslümanlara has olan bir amel olmalıdır. Bu illetten dolayı hadisi tevil etmiştir. Bugün bizlerde bu illete bakarak bu hadisleri tevil ettik. Ancak bize harici yaftası vuranlar bu illeti görmezden geldiler."Bazı Şafîiler dediler ki; "Hiçbir halde (namaz kılmasına rağmen) İslamına hükmedilmez. Çünkü namaz İslamın furûndandır. Hac ve oruç gibi İslamın fûrundan olan diğerleri gibi bu namazla da kişinin Müslümanlığına hükmedilmez. Çünkü Nebi sallahu aleyhi ve sellem dedi ki; "İnsanlarla Lailaheillallah diyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Eğer bunu söylerlerse benden mallarını ve kanlarını korurlar."." Eğer biz; "Şu anda namaz Müslümanlara has değildir. O yüzden İslam alameti değildir. Ancak birgün eğer sadece Müslümanlar namaz kılarsalar, o zaman alamettir." dediğimiz için harici oluyor isek, acaba "Namaz hiçbir halde alamet değildir.Çünkü şeriatın furûndandır." diyen Şafiîler, bu hasımlarımıza göre haricilerin hangi fırkasındandır? Belki de onları haricilerin kafir ve en azılı olan ve bazı peygamberleri bile tekfir eden Ezarika fırkasına müntesip sayarlardı. İşte bu büyük bir iftiradır ve zulümdür. Şüphesiz aynı illeti göz önünde bulundurduğu için, Şafiîlerin bir kısmı böyle bir fetva vermişlerdir."Bazıları dediler ki; "Eğer darul harpte namaz kılarsa Müslüman değildir. Çünkü o namazı ile dinini gizlemek ve saklamayı kast edebilir. Ancak darul harpte kılarsa o Müslümandır. Çünkü darul harpte onu namaz kılmamasından dolayı kimse töhmet altında bırakmaz."Darulharpte İslam alameti saymalarının sebebi, orada yaşayan kafirlerin namaz kılmamalarıdır. Darulharpte namaz kılan bir adamın, Müslüman olması nedeni ile namaz kıldığını, bu yüzden darulharpte namazın Müslümanı kafirlerden ayırıcı bir özellik kazandığını, ve o kişinin namaz ile Müslüman hükmü aldığını beyan ettiler. Tekrar soruyoruz acaba hadisin hangi lafzında darulharpte namaz kılarsa bizdendir ifadesini bulmuşlardır? Cevabımız tabii ki hadisin hiçbir lafzında bu ibarenin bulunmadığı yönünde olacaktır. “Bizim görüşümüz ise; Nebi sallahu aleyhi ve sellem’in şu sözlerindendir; “ Ben namaz kılanları öldürmekten nehyolundum.” Dedi ki; “ Bizim ve onlar arasında namaz vardır” namazı İman ve küfrün arasındaki sınır kıldı. Her kim namaz kılarsa İslamın sınırına girmiş olmuştur. Memluk’a dedi ki; “ Eğer namaz kılarsa senin kardeşindir.”Halkların Hükmü Burada da kendi mezhebinin görüşlerinin delillerini zikretmektedir. Birinci delile bakacak olursak "Ben namaz kılanları öldürmekten nehyolundum." hadisinden hiçbir alim Allah’a da küfretse namaz kıldığı için hiçbir kafirin öldürülmeyeceği manasını ve sonucunu çıkarmamışlardır. Hadis, küfrünü izhar etmeyen ancak Nebi sallahu aleyhi ve sellem’in vahiy ile kendilerini bildikleri münafıkları öldürmeme nedeni beyan etmesi ile alakalıdır. "Bizim ve onlar arasında namaz vardır." hadisi de o dönemde kafirler ile müminlerin arasında namazın var olduğunu o gün, sadece Müslümanların bu amel ile amel ettiklerini açıkça ortaya koymaktadır. “Çünkü namaz müslümanlara has bir ameldir.”O ve mezhebindeki diğer imamların namazı İslam alameti saymalarının illeti işte budur. Bu altın değerinde bir sözdür. Çünkü namaz Müslümanlara has bir ameldir. Bugün yeryüzünün en kafir ve azgın tağutları bile namaz kılmaktadır. “Onu açığa vurmak kelime-i şehadet gibi İslamdır.”İşte burada kelime-i şehadetin de İslam alameti olmasından bahsetmektedir. O zamanlar risalenin başında da bahsettiğimiz gibi kelime-i şehadeti de sadece Müslümanlar telaffuz ediyorlardı ve manasının ne demek olduğunu biliyorlardı. Onların kelime-i şehadetin manasının ne demek olduğunu bildiklerinin delili şu sahih hadistir; "Ne zamanki Ebu Talib’in vefatı yaklaşmıştı, Nebi sallahu aleyhi ve sellem yanına geldi ve yanında Umeyye ibn Halef ve Ebu cehil vardı. Ona dedi ki; "Lailaheillallah de amcacımda onun Allah katında sana karşı delilim olsun." O ikisi ona dediler ki; "Abdulmuttalib’in dininden yüz mü çeviriyorsun."İşte bu hadis o zamanki müşriklerin Lailaheillallah kelimesinden ne anladıklarını açıkça ortaya koymaktadır. Onlar Lailaheillallah deyince Abdulmuttalib’in dininden beraat etmeleri gerektiğini anlıyorlardı. O yüzden o gün bu sözü sadece Müslümanlar söylüyorlardı. İnsanlarla Lailaheillallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum hadisleri ile alakalı alimler şöyle tevillerde bulunmuşlardır;Hafız İbn Hacer rahimehullah dedi ki; "Hadiste Lailaheillallah diyenin bunun üzerine bir şey yapmasa da öldürülmemesi ifade edilmektedir. Ki bu böyledir. Fakat kişi sadece bunu söylemekle Müslüman olur mu? Tercih edilen görüş olamamasıdır."İmam Begavi rahimehullah dedi ki; "Kafir puperest ya da Allah’ın birliğini ikrar etmeyen bir müşrik ise Lailaheillallah dediği zaman İslamına hükmedilir. Sonra İslam’ın tüm hükümlerini kabul etme sonra da İslam dinine muhalif olan bütün dinlerden beri olmaya zorlanır. Ancak her kim tevhide itikad ediyorsa, ancak Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in nübüvvetini inkar ediyorsa, onun mücerred kelime-i tevihidi söylemesi ile İslamına hükmedilmez. Ta ki Muhammed sallahu aleyhi ve sellem Allah’ın Rasulüdür diyene kadar. Eğer bunu söylerse Müslüman olur. Ancak eğer Muhammed sallahu aleyhi ve sellem’in sadece Araplara gönderildiğini söyleyenlerden ise, işte o vakit sadece Lailaheillallah Muhammedur Rasulullah demesi ile İslamına hükmedilmez. Ta ki onun bütün insanlığa gönderildiğini ikrar edene kadar. Sonra ikrarını imtihan ederek dirilişi ve bütün batıl dinlerden beraati ikrar ettirilir. Aynı şekilde mürted de İslam’dan ne ile çıktı ise ordan İslam’a geri dönebilir."İmam Nevevi dedi ki; ""İmam Hattabi şöyle dedi; "İşte bundan murad edilenler ehli kitabın dışında putperestlerdir. Çünkü ehli kitap Lailaheillallah derler ancak onlarla savaşılır,bunu söylediler diye onlardan kılıç kaldırılmaz."" Kadı Iyad dedi ki; "Nefsin ve malın korunmasını, imana icabetin tabiri olan Lailaheillallah kelimesini söyleyene has kıldı. Bundan murad edilenler Arap müşrikler ve Allah’ı birlemeyen putperestlerdir. Onlar ilk İslam’a çağırılanlar ve ilk bunun için öldürülenlerdir. Ancak bunlardan başka tevhidi ikrar edenler ise onların Lailaheillallah demeleri koruma için yeterli değildir. Eğer onun küfründe söylüyor ise o itikadındandır… Bunun için başka bir hadiste şöyle diyor; "Ben Allah’ın resulü olduğuma şehadet edene, namaz kılıp zekatı verene kadar savaşmakla emrolundum""Neden bu teviller sorusuna ise İmam Şevkani’nin sözleri ile cevap veriyoruz inşallah; "Bu hadislerin herhangi bir mani olmaması ile kayıtlandığı konusunda Müslümanların icması vardır. Bundan dolayı da selef bunları tevil etmişlerdir. Aralarında Said ibnul Museyyeb’inde bulunduğu bir grup bunun farzların, emir ve nehiylerin indirilmesinden önce olduğunu söylemiştir. Nevevi onların bazılarının şöyle dediğini nakletmiştir; "Bu hadisler mücmeldir ve şerhe ihtiyacı vardır. Manası ise, her kim bu kelimeyi söyler hakkını ve farzlarını yerine getirirsedir." Nevevi bunun Hasan'ul Basri’nin sözü olduğunu söylemiştir.”Buraya kadar naklettiğimiz nakiller buz dağının görünen kısmıdır. Çünkü çok fazla nakilleri genişletip meseleyi daha da uzatmak istemiyoruz. Ancak bu nakillerin hepsi gösteriyor ki, namaz kılan birinin İslamına hükmedebilmemiz için, bugün var olan tağutlara ve onların ahkamlarına boyun eğme ile alakalı küfürlerden beri olduğu kanaatine varmamız gerekiyor. Eğer bugün kü meşhur olan küfürlerden beri olduğuna dair tek bir alamet bulur isek, o zaman İslamlarına hükmedebiliriz. Çünkü bütün akidesini bilmeden kimsenin hakkında İslam hükmü vermem demek, Haricilere mezheplerinde muvafakat etmek demektir. Çünkü İslamda delaleten, yani İslama has olan alametlerle hüküm vermek, Müslümanların ittifakı ile sabittir. Ancak ondan sonra getirdiği İslam aslını bozacak herhangi bir iş işlerse, o zaman gereken ahkam icra edilir. En genel sonuç olarak şöyle diyebiliriz ki; İslam alameti sadece Müslümanlara has olan şeylerdir. Akidesini bilmediğinin arkasında namazı terk etmenin bidat olması meselesi;Şeyhulislam ibn Teymiyye’nin bu meselede aktardığı icma herkes tarafından malumdur. Ancak Şeyhulislam bu icmasını kendi nakilleri ile bozmaktadır ki bu da bu icmanın kati değil zanni bir icma olduğunu ortaya koymaktadır. Şeyhulislam ibn Teymiyye diyor ki; "İnsanlardan çoğu bidatlar arttığı dönemlerde istihbab babından akidesini bilmediklerinin arkasında namaz kılmadılar. Ahmed’den de bu nakledilmiştir. Ancak o sadece akidesini bildiğinin arkasındaki namaz sahihtir diğeri değildir dememiştir. Ebu Ömer Osman ibn Merzuk, Mısır beldesine gitmişti ki o zaman oranın kralı şialığı ve sapık batıniyye mezhebini izhar ediyordu. İşte bu şekilde Mısır diyarında bidatlar çoğaldı ve arttı. İşte o zaman ashabına akidesini bildiklerinden başkasının arkasında namaz kılmamalarını emretti."İbnu Ebi Yala şunu rivayet etti; “ Ebu Bekir El Mervezi dedi ki; Ahmed’e soruldu; "Bir yoldan geçerken ikame işitsem namazı kılmam için ne dersin?" Dedi ki; "Ben musamahalı idim. Ancak bidatlar çoğaldı ise bildiğinden başkasının arkasında namaz kılma."Aslında bu nakillerdeki işkalin sebebi şudur. Allah geçmiş salihlere rahmet etsin onlar "Her kim dinini değiştirirse öldürün" sözü ile amel ediyorlardı. Bunun gereği olarak Müslümanlara has ameller vardı, bunu yapabilecek kafirler yoktu. Ancak sonradan bidatlar çoğalıp zalim yöneticiler ve kadılar gelip bu konuda taksiratta bulununca, şirk ehli de Müslümanların ibadetlerinde onlara ortak oldular. Bu nedenle Selefi Salihin, ileriki dönemlerde akidesini bilmediklerinin arkasında namazı terk ettiler. Her kim bugün akidesini bilmediklerinin arkasında namazı terk eden salih insanlara biddatçı derse dolaylı yoldan Ahmed’e de bidatçı demiştir. Ahmed’e bidatçı diyen sapığın ve bidatçının ta kendisidir.İmam Ahmed’in oğlu Abdullah dedi ki; "Ebu Ubeyd’den işittim Kasım ibn Selam dedi ki; "Eğer 50 tane imam olsa, Cuma günü ve Kur'an'ın mahluk olduğunu söylemeseler. Her biri birbirine namaz için emretse ve sadece başlarındaki "Kur'an mahluktur" dese, onların arkasında kılınan namazın iadesi olması gerekir. Çünkü Cuma baştaki ile sabit olur." Babam Ahmed bana haber verdi ki; "Ebu Ubeyd bunu duyunca dedi ki; "Bu insanları sıkıntıya sokar. Eğer arkasında namaz kıldığım imam bunu söylemezse ben kılarım iade etmem. Ancak arkasında namaz kıldığım imam bunu söylerse ben iade ederim."Ahmed ibn Hanbel’in şeyhi olan Abdurrahman ibn Mehdi dedi ki; "Eğer ben bu işin emiri olsam bir köprünün üzerinde dururum, ordan geçen herkese Kur'an hakkında sorarım. Eğer mahluktur derse, kellesini vurup suya atarım."Selefin Salihinin İslam devletinde iken, sadece izhar olan birkaç itikadi bidat olduğu dönemdeki tavırları bu idi. Eğer onlara bidatçı diyen varsa, iyi bilsin ki o sapığın kendisi bidatçıdır.İşte bunlar selefin nakilleri ve günümüz penceresinde görünüşü…
Başarım Alemlerin Rabbi Allah’ın yardımı iledir…
Hamd alemlerin rabbi Allah’a mahsustur.