“EĞER” SÖZÜNÜ KULLANMANIN HÜKMÜ
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Eğer bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik” diyorlar. De ki: “Evlerinizde olsanız bile haklarında ölüm yazılı olanlar mutlaka devrilecekleri yere varırlar. Bu, Allah’ın içinizde olanı denemesi kalplerinizde olanı arıtması içindir. Allah kalplerde olanı bilir.”
(A-li İmran: 154)
“Ey iman edenler! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: “Eğer yanımızda olsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi” diyen inkârcılar gibi olmayın. Ki Allah bunu onların kalplerinde bir hasret olarak bıraksın. Dirilten de, öldüren de Allah’tır. Allah işlediklerinizi görendir.” (Al-i İmran: 156)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Sana faydası dokunacak hususlara azimle sarıl, Allah’tan yardım iste. Sakın acze düşme. Başına bir zarar geldiğinde: “Eğer böyle yapsaydım, şöyle olurdu” deme. Ancak de ki: “Allah böyle takdir etti ve Allah elbette dilediğini yapar.” Zira “eğer” sözü şeytanın işine yol açar.”
(Müslim)
Muvahhid her şeyin Allah’ın kaza ve kaderiyle olduğuna, kendi yaptığı şeylerin sadece bir sebep olduğuna, Allah’ın kaderinin ise mutlaka gerçekleşeceğine, kul ne yaparsa yapsın kaderi değiştiremeyeceğine inanmadan tevhidin kemale ermeyeceğine kalben inanır. Tevhidi, bu imanla kemale eren kulun kalbi, Allah’a ve kâinatta yaptığı her fiile karşı saygılı olur ve böylece Rabbini yüceltir. Artık bu kalp, kaçırdığı ve ulaşamadığı şeyden dolayı üzülmez, başına gelen musibetten dolayı isyan etmez. Çünkü bilir ki, Allah’ın kaza ve kaderi mutlaka gerçekleşecektir. Kul, hiçbir zaman geçmişe dönüp de geçmişteki olayları değiştiremeyeceğini kesin olarak bilir.
Kul, kaçırdığı şeylerden dolayı “eğer” veya “keşke” veya bunlara benzer pişmanlık ve hasret ifade eden sözler kullanırsa bu, kalbini zayıflatır. Böylece kalbi Allah’a değil, sebeplere bağlanmış olur. Kulun, tevhidin kemali için geçmişi üzüntü ve hasretle yadetmemesi gerekir.
Geçmişte olan şey kula isabet eden bir musibet ise bu durumda kulun; “böyle yapsaydım bu olmazdı”veya “şöyle olsaydı böyle olmazdı” demesi caiz değildir. Ona farz olan; başına gelen musibetlere sabretmek, kaza ve kadere rıza göstermektir. Başına gelen musibetin bizzat kendisine rıza göstermek ise mustehaptır.
Geçmişte olan şey, kulun işlediği bir günah ise o zaman yapması gereken, bir an evvel o günahtan dolayı Allah’a yönelip tevbe etmek ve “eğer şöyle olsaydı böyle olmazdı” dememek, günahının silinmesi için bir an evvel Allah’a yönelip tevbe etmektir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki Ben, kim tevbe eder, iman eder ve salih amel işler sonra da hidayet bulursa elbette bağışlayanımdır.” (Ta-ha: 82)
Bu anlatılan hükümler; geçmişte olan, üzüntü ve pişmanlık ifade eden durumlarla ilgili olarak ”eğer”sözünü kullanmanın hükümlerdir.
Gelecekle ilgili olarak “eğer” sözünün kullanılmasına gelince:
“Eğer gelecekte şöyle şöyle yaparsam” demekte bir sakınca yoktur.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Aişe radıyallahu anha’ya şöyle dedi:
“Eğer kavmin küfürden henüz yeni dönmüş olmasaydı Kâ’be’yi yıkıp İbrahim aleyhisselam'ın inşa ettiği temeller üzerine bina ederdim.” (Buhari, Müslim)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“Eğer ümmetime zorluk vermeyeceğini bilseydim her namazda misvak kullanmalarını emrederdim.”
(Buhari, Müslim)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadislerde, “eğer” sözünü gelecekle ilgili olarak kullanmıştır. Bu şekilde kullanmakta kaza ve kadere itiraz ve rızasızlık yoktur. Buna göre; eğer sözünü gelecek için kullanmak caizdir. Ancak yapılmak istenen fiilin kaderi etkileyeceğini düşünerek “eğer” sözünü kullanmak caiz değildir.
Bazı cahiller kibirlenerek: “Eğer şu olursa şöyle yaparım.” derler ve bu sözü kaderi değiştirme gücüne sahip olduklarına inanarak söylerler. Bu durumda “eğer” sözünü kullanmak caiz olmaz.
Muvahhid kul; “eğer böyle olursa ve Allah izin verirse böyle yapacağım” der. Çünkü kader, kulun istediği şeyi yapmaya engel olabilir. Bazen istediğini elde eder, fakat yapacağını söylediği şeyi yapmayabilir. Aksi halde, hakkında aşağıdaki ayet inen kişinin durumuna düşer.
“Onlardan kimisi de: “Eğer (Allah) bize fazlından verirse elbette biz sadaka veririz ve elbette salihlerden oluruz” diye Allah’a ahdetmiştir. (Allah) onlara fazlından verdiğinde ise onunla cimrilik yaptılar ve (Allah’ın emrinden) yüz çevirdiler. İşte onlar yüz çevirenlerdir. Böylece O (Allah) da, Allah’a verdikleri sözden dönmeleri ve yalan söylemiş olmaları sebebiyle, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalplerinde nifak (hastalığın)ı sabit kıldı.” (Tevbe: 75-77)
Ayetteki kişiler şöyle dediler:
“Eğer (Allah) bize fazlından verirse elbette biz sadaka veririz ve elbette salihlerden oluruz”
Fakat Allah-u Teâlâ onlara mal verdiği zaman, cimrilik gösterdiler ve söyledikleri gibi infak etmediler.
Bu açıklamalara göre; “eğer” sözü gelecekte hayır yapmak için kullanılırsa ve bu sözün gerçekleşmesi Allah’ın yardımına bağlanırsa, caiz olur. Fakat kadere rağmen istenilen şeyin gerçekleşeceği söylenirse, bu caiz olmaz. Çünkü bunda bir tür kadere tahakküm inancı vardır.
Buna göre; “eğer” sözünü kullanmak bazı durumlarda caiz bazı durumlarda caiz değildir.
1 – “Eğer” sözünün, kadere isyan ederek kullanılması haramdır.
Allah-u Teâlâ münafıklar hakkında onların şöyle dediğini haber veriyor:
“Eğer bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik” (A-li İmran:154)
“Eğer yanımızda olsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi.”
(A-li İmran: 156)
Eğer sözünü bu şekilde kullanmak haramdır. Çünkü Allah’ın kaza ve kaderine sabretmemenin göstergesidir. Hâlbuki acı olan kaza ve kadere sabretmek farzdır. Bu konuda sabır göstermemek ise haramdır. Eğer sözünü bu şekilde kullanmak, kalpte hasret kapısını açar, acıyı daha çok artırır, kalbi zayıflatır ve Allah’a değil, sebeplere önem verilip bağlanılmasına sebep olur. Bu ise şeytanın amellerindendir ve tevhidi zayıflatır. Ayrıca bu duygular kişiye zarardan başka hiçbir fayda vermez. Kaderi değiştirmez. Bilakis kişiye daha çok elem, sıkıntı ve acı verir.
2 - Masiyet işleme isteğiyle eğer sözünü kullanmak:
Bu şekilde kullanmak haramdır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah bir adama mal verdi, fakat ilim vermedi. Malını gerekli yerlere harcamıyor, haram yolda harcıyordu. Başka bir adam ise Allah ona ne ilim verdi ne de mal. Bu adam dedi ki: “Eğer filan adam gibi malım olsaydı (yukarıdaki adamı kastederek) onun yaptığı gibi yapardım.“ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi. “işte bu ikisinin günahı aynıdır.” (Ahmed, İbn Mace)
İşte bu cahil akılsız olan kişi haram yolda mal harcamadığı halde bu sözü söylediği için günah işlemiştir. Çünkü günah işlemeyi temenni etmiştir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Eğer bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik” diyorlar. De ki: “Evlerinizde olsanız bile haklarında ölüm yazılı olanlar mutlaka devrilecekleri yere varırlar. Bu, Allah’ın içinizde olanı denemesi kalplerinizde olanı arıtması içindir. Allah kalplerde olanı bilir.”
(A-li İmran: 154)
“Ey iman edenler! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: “Eğer yanımızda olsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi” diyen inkârcılar gibi olmayın. Ki Allah bunu onların kalplerinde bir hasret olarak bıraksın. Dirilten de, öldüren de Allah’tır. Allah işlediklerinizi görendir.” (Al-i İmran: 156)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Sana faydası dokunacak hususlara azimle sarıl, Allah’tan yardım iste. Sakın acze düşme. Başına bir zarar geldiğinde: “Eğer böyle yapsaydım, şöyle olurdu” deme. Ancak de ki: “Allah böyle takdir etti ve Allah elbette dilediğini yapar.” Zira “eğer” sözü şeytanın işine yol açar.”
(Müslim)
Muvahhid her şeyin Allah’ın kaza ve kaderiyle olduğuna, kendi yaptığı şeylerin sadece bir sebep olduğuna, Allah’ın kaderinin ise mutlaka gerçekleşeceğine, kul ne yaparsa yapsın kaderi değiştiremeyeceğine inanmadan tevhidin kemale ermeyeceğine kalben inanır. Tevhidi, bu imanla kemale eren kulun kalbi, Allah’a ve kâinatta yaptığı her fiile karşı saygılı olur ve böylece Rabbini yüceltir. Artık bu kalp, kaçırdığı ve ulaşamadığı şeyden dolayı üzülmez, başına gelen musibetten dolayı isyan etmez. Çünkü bilir ki, Allah’ın kaza ve kaderi mutlaka gerçekleşecektir. Kul, hiçbir zaman geçmişe dönüp de geçmişteki olayları değiştiremeyeceğini kesin olarak bilir.
Kul, kaçırdığı şeylerden dolayı “eğer” veya “keşke” veya bunlara benzer pişmanlık ve hasret ifade eden sözler kullanırsa bu, kalbini zayıflatır. Böylece kalbi Allah’a değil, sebeplere bağlanmış olur. Kulun, tevhidin kemali için geçmişi üzüntü ve hasretle yadetmemesi gerekir.
Geçmişte olan şey kula isabet eden bir musibet ise bu durumda kulun; “böyle yapsaydım bu olmazdı”veya “şöyle olsaydı böyle olmazdı” demesi caiz değildir. Ona farz olan; başına gelen musibetlere sabretmek, kaza ve kadere rıza göstermektir. Başına gelen musibetin bizzat kendisine rıza göstermek ise mustehaptır.
Geçmişte olan şey, kulun işlediği bir günah ise o zaman yapması gereken, bir an evvel o günahtan dolayı Allah’a yönelip tevbe etmek ve “eğer şöyle olsaydı böyle olmazdı” dememek, günahının silinmesi için bir an evvel Allah’a yönelip tevbe etmektir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki Ben, kim tevbe eder, iman eder ve salih amel işler sonra da hidayet bulursa elbette bağışlayanımdır.” (Ta-ha: 82)
Bu anlatılan hükümler; geçmişte olan, üzüntü ve pişmanlık ifade eden durumlarla ilgili olarak ”eğer”sözünü kullanmanın hükümlerdir.
Gelecekle ilgili olarak “eğer” sözünün kullanılmasına gelince:
“Eğer gelecekte şöyle şöyle yaparsam” demekte bir sakınca yoktur.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Aişe radıyallahu anha’ya şöyle dedi:
“Eğer kavmin küfürden henüz yeni dönmüş olmasaydı Kâ’be’yi yıkıp İbrahim aleyhisselam'ın inşa ettiği temeller üzerine bina ederdim.” (Buhari, Müslim)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“Eğer ümmetime zorluk vermeyeceğini bilseydim her namazda misvak kullanmalarını emrederdim.”
(Buhari, Müslim)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadislerde, “eğer” sözünü gelecekle ilgili olarak kullanmıştır. Bu şekilde kullanmakta kaza ve kadere itiraz ve rızasızlık yoktur. Buna göre; eğer sözünü gelecek için kullanmak caizdir. Ancak yapılmak istenen fiilin kaderi etkileyeceğini düşünerek “eğer” sözünü kullanmak caiz değildir.
Bazı cahiller kibirlenerek: “Eğer şu olursa şöyle yaparım.” derler ve bu sözü kaderi değiştirme gücüne sahip olduklarına inanarak söylerler. Bu durumda “eğer” sözünü kullanmak caiz olmaz.
Muvahhid kul; “eğer böyle olursa ve Allah izin verirse böyle yapacağım” der. Çünkü kader, kulun istediği şeyi yapmaya engel olabilir. Bazen istediğini elde eder, fakat yapacağını söylediği şeyi yapmayabilir. Aksi halde, hakkında aşağıdaki ayet inen kişinin durumuna düşer.
“Onlardan kimisi de: “Eğer (Allah) bize fazlından verirse elbette biz sadaka veririz ve elbette salihlerden oluruz” diye Allah’a ahdetmiştir. (Allah) onlara fazlından verdiğinde ise onunla cimrilik yaptılar ve (Allah’ın emrinden) yüz çevirdiler. İşte onlar yüz çevirenlerdir. Böylece O (Allah) da, Allah’a verdikleri sözden dönmeleri ve yalan söylemiş olmaları sebebiyle, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalplerinde nifak (hastalığın)ı sabit kıldı.” (Tevbe: 75-77)
Ayetteki kişiler şöyle dediler:
“Eğer (Allah) bize fazlından verirse elbette biz sadaka veririz ve elbette salihlerden oluruz”
Fakat Allah-u Teâlâ onlara mal verdiği zaman, cimrilik gösterdiler ve söyledikleri gibi infak etmediler.
Bu açıklamalara göre; “eğer” sözü gelecekte hayır yapmak için kullanılırsa ve bu sözün gerçekleşmesi Allah’ın yardımına bağlanırsa, caiz olur. Fakat kadere rağmen istenilen şeyin gerçekleşeceği söylenirse, bu caiz olmaz. Çünkü bunda bir tür kadere tahakküm inancı vardır.
Buna göre; “eğer” sözünü kullanmak bazı durumlarda caiz bazı durumlarda caiz değildir.
1 – “Eğer” sözünün, kadere isyan ederek kullanılması haramdır.
Allah-u Teâlâ münafıklar hakkında onların şöyle dediğini haber veriyor:
“Eğer bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik” (A-li İmran:154)
“Eğer yanımızda olsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi.”
(A-li İmran: 156)
Eğer sözünü bu şekilde kullanmak haramdır. Çünkü Allah’ın kaza ve kaderine sabretmemenin göstergesidir. Hâlbuki acı olan kaza ve kadere sabretmek farzdır. Bu konuda sabır göstermemek ise haramdır. Eğer sözünü bu şekilde kullanmak, kalpte hasret kapısını açar, acıyı daha çok artırır, kalbi zayıflatır ve Allah’a değil, sebeplere önem verilip bağlanılmasına sebep olur. Bu ise şeytanın amellerindendir ve tevhidi zayıflatır. Ayrıca bu duygular kişiye zarardan başka hiçbir fayda vermez. Kaderi değiştirmez. Bilakis kişiye daha çok elem, sıkıntı ve acı verir.
2 - Masiyet işleme isteğiyle eğer sözünü kullanmak:
Bu şekilde kullanmak haramdır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah bir adama mal verdi, fakat ilim vermedi. Malını gerekli yerlere harcamıyor, haram yolda harcıyordu. Başka bir adam ise Allah ona ne ilim verdi ne de mal. Bu adam dedi ki: “Eğer filan adam gibi malım olsaydı (yukarıdaki adamı kastederek) onun yaptığı gibi yapardım.“ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi. “işte bu ikisinin günahı aynıdır.” (Ahmed, İbn Mace)
İşte bu cahil akılsız olan kişi haram yolda mal harcamadığı halde bu sözü söylediği için günah işlemiştir. Çünkü günah işlemeyi temenni etmiştir.