Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ehli Hadis Düşmanı El-kevseri’nin Gerçek Yüzü

hitman Çevrimdışı

hitman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
kawthari.jpg


(Ehli Hadis düşmanı el-Kevseri’nin gerçek yüzü hakkında küçük bir uyarı)

Dini Islah Davasında Bir Din Tahripçisi

Bismillahirrahmanirrahim

BİR MÜRCİ/CEHMİ BOZUNTUSU : ZAHİD EL KEVSERİ

Muhammed Zahid Kevseri isimli zındığın türkçeye terceme edilmiş eseri olmasa da, ehli sünnete aykırı, bozuk akidesi, eserlerinin içeriği başta Ebu Bekir Sefil olmak üzere çeşitli mukallidleri tarafından takdim edilmektedir. Maalesef sahabelerin Kuran ve Sünnet hakkındaki menheclerini bilmeyen taklitçiler, kendisini ehli sünnettenmiş gibi maskeleyen bu zındığın fitnesine düçar olmakta, sinsice kurulmuş tuzaklarını fark etmemektedirler.

Ebu Ahmed Abdurrahman kardeşimizin Kevseri’ye reddiye hazırlamakla meşgul olduğundan haberdar olunca, kendisinden bu konuda bazı notlarını göndermesini, sitemde yayınlamak üzere rica ettim. Onun çalışması şuan bitmemiş halde olup devam etmektedir. Mezkur çalışması için derlediği bazı notlarını bana gönderdi ve ben de şimdi yayınlıyorum. Allah Ebu Ahmed’e hayırlı karşılıklar versin, faydalı eserlerinde muvaffakiyet versin ve çalışmasını müslümanlara bereketli kılsın.

KEVSERİ’NİN EBU HANİFE İLE BİR İLGİSİ VAR MI?

Ebu Hanife'nin adını kullanıp, onunla alakası olmayanlara;

Bugün kendilerini imam ebu hanife'ye nisbet edenler, biz Ebu Hanife’ye uyuyoruz diyenler, aslında sadece onun adını kullanıyorlar ve onunla hiç alakaları yoktur. Bugün hanefi olanlar aslında Muhammed Zahid el-Kevseri'nin mezhebine uyuyorlar. Maturidilik mezhebi tarih boyunca dört merhale geçirmistir. Son merhalenin basinda ise Muhammed Zahid el-Kevseri vardir. Kevseri, son merhalenin en önemli sahsiyetidir. bugün Hanefi-Maturidi veya Eş'ari-Şafii olup kevseri'den etkilenmeyen, ondan beslenmeyen hiçbir kimse yoktur. ama bunu hanefilerin avam tabakası bilmez, bunu sadece ilimle ugraşanları bilir. bugun hanefiyiz diyenler aslında kevseri'nin mezhebine mensubdurlar, ama Ebu Hanife'nin, imam Şafii'nin adını kullanırlar.

Oysa Kevseri, Ebu Hanife'nin ve Şafii'nin tam zıttıdır. hem akidede, hem mezhebde hem de meşrebde...Kevseri, sahabelere hakaret eden, selef imamlarına sapık diyen, sahih buhari'de ve sahih muslim’deki bir çok sahih hadisi inkar eden, imam ahmed'e dil uzatan, cehmiyye mezhebinin kurucularını mudafaa eden, sapık birisidir.

Bugün Türkiye’de ve hatta bütün dünyada, imam ebu hanefi'ye uyduklarını iddia edenler, hanefi mezhebi mensubları, akidede ise ebu mansur el-maturidinin mezhebine uyarlar. maturidilik mezhebi ise tarih boyunca dört merhale geçirmistir. son merhalenin başında muhammed zahid el-kevseri vardır. bugün akidede maturidi olanlar, hatta şafii olup, akidede eş'ari olanlar, zahid el-kevseri'den mutlaka istifade etmiş, ondan beslenmişlerdir. yani günümüzde, hanefi ve safii olduğunu iddia edenler, aslında, muhammed zahid el-kevseri'nin mezhebine, görüşlerine uymaktadırlar, ebu hanife'nin ve şafii'nin adları kullanılmaktadır sadece. Çünkü kevseri, ebu hanife'nin, şafii'nin ve diğer selef imamlarının yolundan ayrılmış birisidir. kevseri'nin birçok görüşleri, ebu hanife'nin ve diger selef imamlarinin görüşlerine tamamen zıttır. Ebu hanife ve ebu mansur el-maturidi tarikat ehli olmamalarına rağmen, kevseri, tasavvufun sapık görüşlerini de hanefi-maturidiliğe sokmuştur.

SAHABEYE, ÜMMETİN SELEFİNE HAKARETLER SAVURAN KEVSERİ !!!

el-kevseri, peygamber sav'in sahabelerine dil uzatan hakaret eden birisidir; buyuk sahabi enes ibni malik(ra)'a “bunak” diyor. buyuk sahabi enes'in fıkıh bilmediğini, fakih olmadığını iddia ediyor (et-Te'nib,s.117; et-Terhib, s.332)

Peygamber sav, medine'ye hicret ettiğinde, Enes ra. on yaşındaydı. annesi elinden tutup onu peygamber sav'e getirdi. onun hizmetine onu verdi. enes gece gündüz tam on yıl peygambere hizmet etti. ona (sav) en yakın ve en büyük sahaberlerden biriydi. eğer Enes fakih değilse daha fakih olan bir kimse yok yeryüzünde! peygamber sav., enes'in bereketine dua etti. herkesin bahcesi yılda bir kere ürün verirdi, enes’in bahçesi iki kere. herkesin hanımı yılda bir kere doğum yapardı, enes'in hanımları yılda iki kere. kuraklık zamanı bir bulut gelir yalnızca enes'in bahçesini sulardı. taun salgını geldiğinde enes, kendi eliyle 120 tane evladını defnetti. bayram namazına yetişemezse, enes, bayram namazını kendi çocukları ile kılardı, yani Allah ona o kadar bereket bolluk vermişti, hem dinde hem de dunyalıkda. enes, en çok hadis rivayet eden sahabelerdendir. en alim ve en fakih olan sahabelerdendir. bütün ümmet bunda ittifak etmistir. oysa Kevseri kalkmış enes'e “bunak” diyor. “fakih değildi” diyor. selef imamlari da der ki; eğer sahabelere dil uzatan birini görürseniz bilin ki, o, bid'at ehlidir, sapıktır. Allah rasulu de sahabelere dil uzatanlara la'net ediyor,(sav.)

kevseri, büyük sahabi, Mu'aviye ibni ebi'l Hakem (ra) da dil uzatır, o'na hakaret eder. bu sahabi için, o'nun fakih olmadığını söyler, o'nun namazda konuşacak kadar (cahil) olduğunu(!) söyler, belasını bulmuş biriydi, kafayı yemiş, hadisleri ma'na ile rivayet ederdi, der (ta'likat, s.421; tebdid ez-zalam, s.94; makalat, s.349).

bütün bunları onun rivayet ettiği muslim hadisini inkar etmek için yapar. Çünkü Mu'aviye ibni ebi'l hakem, muslim'de gelen cariye hadisinin sahibidir. bu hadiste, cariye, Allah'ın gökte olduğunu söyler ve Allah rasulu sav onu tasdik eder. o cariye icin "bu, mu'minedir" der. (sahih muslim, kitab'ul mesacid)biz kuranı, kuranın anlayışını, hadisleri, hadislerin anlayışını, dini, sahabelerden aldık. sahabelere dil uzatıp, onların dokunulmazlığına dokunanlar, dini yıkmak isteyen zındıklardır.bugün hanefi-maturidi-sofi olanların, ibni teymiye'ye ve ibni kayyim'a kafir demeleri de, kevseri'nin papağanlığını yapmalarından dolayıdır. Kevseri'nin, ibni teymiye'ye kafir demesi, sahabelere dil uzatması cürmünün yanında nedir ki?!!!

KEVSERİ HADİSÇİLERİ DÜŞMAN BELLEDİ, SAHABEYİ FIKIHTAN ANLAMAMAKLA İTHAM ETTİ.

el-kevseri, ebu hureyre gibi, enes gibi bazı büyük sahabelerden hadis almaz. onların fakih olmadığı, sadece muhaddis olduğu gerekçesi ile (et-te'nib, s.223). oysa bu usul, dinde büyük bir çatlak meydana getirir. fakih değil diye bazı hadisleri redd ederseniz, sizin dininiz eksik kalır. ondan sonra bu eksikliği gidermek için içtihad eder kıyas yaparsınız sonra da sünnete ters düşersiniz, sonra da size sahih hadis getirirler, mezhebe uymuyor diye redd edersiniz. boylece dinde olmayan yeni hükümler doğar.

imam ebu hanife rh der ki; eger bir hadis sahihse, benim mezhebim işte o'dur

DECCAL KEVSERİ SELEF İMAMLARINI MÜCESSİME OlMAKLA SUÇLADI

el-kevseri, selef imamlarına ve onların kitaplarına da dil uzatır, onları sapık olmak, mücessime olmakla suçlar. bunlardan bazıları şunlardır;

1-imam ahmed'in oğlu abdullah, babasına sorular sorar, bu soruları ve aldığı cevapları bir kitapta toplar. bu kitabın adı "es-Sunne"dir. bu kitab, akide ve menhecde, ehli sunnetin temel kaynaklarındandır. kevseri, bu kitabın, sapıklığın, mucessime'nin ve muşebbihe'nin kitabı olduğunu söyler. bu kitapta yazılanların, putçuluğun satırları olduğunu söyler. (makalat, s.320, 324, 301, 307, 325, 329, 332, 338)

2-yine el-kevseri, buyuk imam ibni huzeyme'nin, "et-tevhid" adlı kitabına dil uzatır. oysa bu kitap da ehli sünnetin akide ve tevhidde en büyük kaynak kitaplarındandır. hep hadislerle yazılmıştır. kevseri, bu kitabın, tevhid kitabı değil, bilakis şirk-Allah'a ortak koşmanın kitabı olduğunu soyler. bu kitabda yazılanların, putçuluğun görüşleri olduğunu söyler. (makalat, s.330) ve kevseri, kelamcı-felsefeci Razi'nin bu kitab için, şirk'in kitabı, dediğini nakleder. (et-te'nib, s.108). kevseri, ibni huzeyme'yicahil olmakla suçlar, bu cehaleti ile böyle bir kitab yazmaması gerektiğini söyler. (ta'likat, s.267)

kevseri, selefin büyük imamlarından olan, abdurrahman ibni ebi hatim er-razi'ye de dil uzatır. ibni ebi hatim'in, cehmiyye mezhebini ve sapık görüşlerini redd etmek için yazdığı kitabı (er-redd ala'l-cehmiyye), akılsızca yazdığını, ibn ebi hatim'in aklının bu konulara ermediğini, söyler. (ta'likat, s.269)

yine kevseri, büyük imam muhaddis ibn ebi şeybe'yi, "el-arş" adlı kitabından dolayı, yalancı-kezzab, olmakla suçlar. (et-te'nib, s.110)

KEVSERİ EHLİ SÜNNET DÜŞMANI CEHMİYYE FIRKASININ KURUCULARINI ÖVE ÖVE BİTİREMİYOR

kevseri, selef imamlarına, ehli sünnetin büyüklerine böyle hücum ederken, diğer yandan da, sapik cehmiyye mezhebinin kurucuları olan, ca'd ibni dirhem ve cehm ibni safvan'ı över ve müdafaa eder ve onların hakkıyla anlaşılamadığını söyler. (bir iftiracının yalanını beyan adlı eserinin mukaddimesinde, s.12; et-te'nib, s.91)

muhammed zahid el-kevseri'ye reddiye olarak yazılmış, tek kitap olarak yazılmış kitablar, risaleler var. ayrıca bazı internet sitelerinde de ilim ehli olan insanların hazırladıkları çeşitli yazılar vardır. ama bildiğim kadarıyla bunların hiç biri türkceye tercüme edilmiş değildir. arabcadır. ayrıca el-kevseri'nin eserleri de arabca olup türkceye tercüme edilmediğini biliyorum. el-mu'allimi'nin, "et-tenkil" isimli eseri bu konuda en onemli eserlerdendir. Dr. muhammed ibni abdurrahman el-humeyyis'in, "kevseri'nin selef akidesine muhalefeti" isimli eseri önemlidir. el-gumari ise kevseri'nin kitablarındaki çelişkili-birbirine tam zıt olan ifadeleri karşılaştırmıştır. bir kitabında söylediklerini başka kitablarında zıttını söylemiş. bu eserin adı da, "bir iftiracinin telbisini beyan yada kevseri'nin kevseri'ye reddiyyesi"dir. bunların hiçbiri turkceye tercume edilmedi biliyorum. ayrica bazı alimlerin, kaset olarak yapmış oldukları reddiyyeler de vardır. arabçadır.

NEKROFİLİST RUH HALİ İLE ETRAFA SALDIRAN BİR MEZARPEREST

1-el-kevseri,kabirlerin üzerine mescid yapmanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.156-157)

2-el-kevseri, kabirlere, mum yakmanın , kandil koymanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.158)

3-el-kevseri, bir kabrin üzerine yapılmış olan mescidde, namaz kılmanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.156-157)

4-el-kevseri, salih kişilerin ruhlarından isti'ane, istimdad, yardım dileme, sığınmanın caiz olduğunu söyler. (makalat, s.358; tebdid ez-zalam, s.162)

5-salih kişilerin ruhlarının kainatta mutlak tasarruf sahibi olduğunu, kainatı idare ettiklerini söyler. (tebdid ez-zalam, s.61 ve 382)

6-evliyaların kabirlerini ziyaret etmenin, ziyaret edenlere feyiz kaynağı olacağını söyler. (makalat, s.386; tebdid ez-zalam, s.162)

7-salihler vefat edip, ruhları bedenden ayrıldığında, artık gaybi bilirler, herşeyi bilirler, örtü onlardan kalkar. (makalat, s,383)

8-peygamber sav'e, bela anında ona sığınmak, ondan yardım istemek caizdir ve onun zatı ile tevessül caizdir der. (makalat, s.389-391)

9-vahdeti vucudcu olan ibni arabi'yi ve ibni farid'i mudafaa eder savunur. (makalat, s.340-341; munye isimli kitabin mukaddimesi, s.7)

zahid el-kevseri olmeden once tevbe etmedi. etmis olsa bile ne fark eder. tevbe etmiş olsa kendine. ama açmış olduğu bu bid'at yolunda onu takip edenler çoktur. bugun hanefi veya şafii olduğunu iddia edip, aslında imam ebu hanife ve imam safii ile hiçbir alakası olmayan ne kadar muteassıb mezheb ehli varsa hepsi el-kevseri'nin izindedir. ibni teymiyye'yi ve ibni kayyim'i kafirlikle suçlamaları da oradan geliyor. kevseri mezhebinde oldukları, o'nun taklitçileri olduklarından dolayıdır.

(ebu muaz)
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ebu Bekir Sefil adlı ''Murcie/Tasavvufcu'' adını vermek istemediğim Derginde ''Tevhid Ehli'' Müslümanlara yıllardır,hakarete varan açıklamalarda bulunuyor..Aslında bu zihniyete yeterince sabrettik artık sıra Onun gibilerin ve avenesinin ''Fesadını ve Batıl Savunmalarını'' Teşhir edip TEVHİD EHLİ Müslümanlar başta olmak üzere Müslümanlara bu rezaleti tanıtmak kalıyor...

İNŞALLAH İlerleyen günlerde Mürcie'nin bu Pisliğinde yetişmiş Mahlukatın salya sümük iftiralarına maruz bıraktığı müslümanlar ve Sefilin akidesini ortaya koyacağız...Bunu Tebyin etmek üzerimize borç oldu...
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Mehmed Zahid el Kevseri Kimdir ?

Halidî Silsilesi’nden gelen bir diğer müceddit ise asrımızın alimi olarak bilinen/ kabul edilen Düzceli Zâhidü’l Kevserî'dir.

Muhammed Zahid, 1879 yılında Düzce’nin Hacı Hasan Efendi (Çalıcuma) köyünde doğdu. Köy, adını alim bir zat olan ve Kafkasya’dan göç edip buraya yerleşen babası Hüseyin Efendiden aldı. Hüseyin Efendi buraya göç edip medrese açtı ve talebe yetiştirmeye başladı. Yöre halkı tarafından da ilim ve şahsiyetine hürmeten köylerine adı verildi ve bundan sonra köy bu isimle anılmaya başlandı.

Muhammed Zahid ilk eğitimine Düzce’de başladı. İlk derslerini babasından aldı. Düzce’de bulunan iptidaiye ve rüşdiye mekteplerinde okudu. Mehmed Nazım Efendiden tarih, coğrafya ve matematik derslerini aldı. Buradaki eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a gitti. Fatih Camii Medresesine giderek burada eğitime başladı. Eğinli İbrahim Hakkı Efendinin derslerini takip ederek medrese eğitimini sürdürdü. Bunun dışında Alasonyalı Ali Zeynelabidin Efendiden ders aldı. Ders aldığı hocalarından biri de Kastamonulu Şeyh Hüseyin Efendidir.

Medrese eğitimini tamamlayan Muhammed Zahid Efendi, 1907 yılından itibaren Fatih Camiinde müderrislik yapmaya başladı. Bu görevini Birinci Dünya Savaşının başlamasına kadar sürdürdü. Medreselerde eğitim verirken belagat, mantık ve aruz derslerini okuttu. Bu sıralarda Kastamonu’da yeni bir medrese açıldı. Yeni medreseyi faaliyete geçirme görevi kendisine tevdi edildi. Bu yeni görevi için Kastamonu’ya giderek çalışmaya başladı. Üç yıl kadar hizmet gördükten sonra tekrar İstanbul’a geri döndü.

Muhammed Zahid Efendi İstanbul’a geldikten sonra yeni görevlerde bulundu. İlk önce Darüşşafaka’da müderrislik yaptı. Kısa bir süre sonra alanında uzman yetiştiren Medresetü’l-Mütehassisin’de müderrislik yapmaya devam etti. Bu görevlerinin dışında Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin ders vekilliğinde de bulundu. Bayezid Medresesinde Şeyhülislamlar tarafından ders verilirdi. Şeyhülislamların ders vekilleri ise yüksek dereceli müderrisler arasından seçilir ve vekaleten ders okuturlardı. Bu aynı zamanda bir unvan ve memuriyete de tekabül etmekte olup, Osmanlının son zamanlarına kadar devam etti. Ayrıca Meşihat Müsteşarlığı görevinde de bulundu.

Muhammed Zahid Efendi, 1922 yılında İstanbul’dan ayrılarak Mısır’a göçtü. Önce Kahire’ye yerleştiyse de kısa bir zaman sonra Şam’a gitti. Bir süre Şam’da kaldıktan tekrar Kahire’ye döndü. Bu ikinci gelişten sonra ailesini de yanına alarak Kahire’ye yerleşti. Burada da talebe yetiştirmeye ve ilim irfanla uğraşmaya devam ederek Mısır’ın önemli alimleri arasında yer aldı.

Muhammed Zahid Efendi, zamanının önemli bir kısmını ilme hasretti. Başta hadis, fıkıh, tefsir olmak üzere muhtelif ilimlerle uğraşarak değerli hizmetlerde bulundu. Çok sayıda talebe yetiştirdiği gibi bir çok eser de yazdı. Türkiye’de bulunduğu süre zarfında, talebe yetiştirmeye daha fazla zaman ayırdığından, Mısır’a oranla burada çok daha fazla talebe yetiştirdi. Mısır’da bulunduğu zamanlarda ise önceliği ilmi araştırma ve eser yazmaya verdi. Dolayısıyla daha az talebe yetiştirmiş oldu.

Mısır kütüphanelerinde Türkçe olarak yazılmış eserler üzerinde inceleme ve araştırmalarda bulunan Muhammed Zahid Efendi, bir çok vesikayı gün ışığına çıkararak istifadeye sundu. Özellikle dinde reform iddiasıyla ortaya çıkan ve İslamî değerlere saldıran kişilerle ilmi mücadelede bulundu. Bunların iddialarını makale ve eserleriyle çürütmeye çalıştı. Söz konusu kişiler onun bulunduğu ortamlarda konuşamaz duruma geldiler. Ömrünü ilme adayan Osmanlının son dönem önemli alimleri arasında yer alan, çok sayıda talebe yetiştirip eser yazan Muhammed Zahid Efendi, 11 Ağustos 1951 tarihinde Kahire’de vefat etti. Naşı İmam-ı Şafii hazretlerinin kabrinin yanına defnedildi. Mezar taşına kendisi için yazdığı şu şiiri hak edildi.


Eğitimi ve Nakşî bağlantısı

İtikatta Maturidî, fıkıhta Hanefî mezhebine bağlıdır...

Düzceli Zâhid Efendi , Nakşî silsilesine bağlayan en önemli amil, babası Hacı Hasan Efendidir. Hacı Hasan Efendi; İstanbul’daki Gümüşhanevî Tekkesi’nin banisi ve ilk şeyhi Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî'nin halifesidir. Zâhid Efendinin Arapçasının bu kadar kuvvetli olmasının sebeplerinden birisi de babasının gayretidir.

Bediüzzaman’ın, eserlerinin korunması ve Arapça’ya tercüme edilmeleri hususunda vekalet verdiği kişiler arasında ismi zikredilmiştir.

Bediüzzaman, Mısır’da bulunan zamanın önemli alimleri ile haberleşmelerinde Risale-i Nur’a sahip çıkılmasını, kendi bedeline eserlerinin hamiliğini yapmalarını isim belirterek istemiştir. Mısır’ın önemli alimleri arasında saydığı ve aralarında Mehmed Zahid Kevseri’nin de bulunduğu; eski şeyhülislam Mustafa Sabri ve Camiü’l-Ezher’in büyük müderrisi dediği Ali Rıza Efendi’den “Nur mecmualarına benim bedelime sahip ve hâmi ve vâris olsunlar ve Arabçaya tercümeye (etsinler)…” (Emirdağ Lahikası, 1997, s. 302) talebinde bulunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri bu talebini, Ali Rıza tarafından yanına gönderilen hususi adamına iletti. Camiü’l-Ezher’e hediye olarak eserlerini gönderirken, bunların basım ve tercümeleri için de bir mektup yazdı. Yazdığı mektubunu söz konusu şahıs aracılığıyla gönderdi.


Zâhid Efendi; İmam-ı Rabbani'nin yolundan giden bir allâme olarak, itikadın korunması üzerinde durmuştur.

Zâhid Efendi Hazretlerini Nakşî Silsilesine bağlayan ikinci halka ise kendi mürşidi Kastamonulu Hasan Hilmi Efendidir.(1)

Zâhid Efendinin Nakşibendî olduğunu, talebesi Medine-i Münevvere’de mukim Üstad Muhammed Avvâme de tasdik etmektedir.(2)


Tasavvuf ile alakası sadece intisap ile sınırlı kalmamış ve tasavvufa dair hususi ve müstesna eserler de vermiştir. Bunlar arasında Üstad’ın daha İstanbul’dayken kaleme aldığı “el-Cevâbu’l-Vefî fi’r-Redd ‘ale’l-Vâ‘izi’l-Ofî” isimli küçük ama muhteva itibariyle hacimli eseridir. Reddiye tarzında kaleme alınan ve yirmidört saatlik zaman zarfında telif edilen bu risale; tasavvuf karşıtlığı ile bilinen Oflu bir vaizi susturmaya yetmiştir.(3)

Evliyalara (Şeyhlere) Tevessülün caiz olduğuna dair yazmış olduğu “İrğâmu’l-Merîd” isimli eseri de tasavvuf alanında büyük bir boşluğu doldurmaktadır.

Zâhid Efendi merhumun tasavvuf ile alakası sadece bu kadar ile sınırlı değildir. Üstad’ın dini ilimler tahsil ettiği ve etkilenip kendisine model aldığı hocası Alasonyalı Ali Zeynelâbidîn Hocaefendi de Gümüşhanevî Tekkesi’ne mensuptur. Hocaefendi İstanbul’dayken, Mevlevî Şeyhi Muhammed Es’ad Dede ve Şâzelî şeyhi Ahmed b. Mustafa el-Ömerî el-Halebî ile de iletişim de olmuş, bu zevat-ı âliyeden feyz almıştır.(4)


Yetiştirdiği Kişiler

Zâhidü’l Kevserî Hazretleri’nin rahle-i tedrisinden; Abdulfettah Ebu Gudde, Muhammed Avvâme, Ahmet Hayri, Emin Saraç, Ali Ulvi Kurucu, Ali Yakup Cenkçiler gibi mümtaz şahsiyetler yetişmiştir.


Eleştirilme sebebi

Mesela, “Yeni Selefiyeci” denilen ekol, El-Kevseri'nin TASAVVUF EHLİ oluşundan da yola çıkarak onu eleştirmişlerdir. El-Kevseri'de bu tepkisellik ve Tasavvufu Savunma Ürünü olarak....Vahhabiliği reddeden “Es-Seyfu’s-Sakîl” eseri, onların en önemli tenkit sebebi olsa gerektir.

Hâlbuki âlimlerin en önemli vazifelerinden ve mesuliyetlerinden biri, kendi dönemlerinde gördükleri yanlış itikat ve uygulamaları tashih etmek, düzeltmek, doğruları izah etmek olmalıydı...El-Kevseri ise Tasavvufda ki ''Tevessül'' anlayışı ve Evliya Lakaplı Filozofları Geleneksel Din anlayışınında etkisi ile Savunmaya gitmiştir...


Eserleri

Zâhid Efendinin başeseri sayılan; “Te’nîbu’l-Hatîb” ve “Nuketu’t-Târîfe” isimli eserleri, İmam-ı Azam Hazretlerine asırlar boyu bir takım zümrelerce yöneltilen eleştirileri keskin bir kılıç gibi susturmuştur.

“Tecsim/ teşbih” akidesi ve selefiler başta olmak üzere, İbn-i Teymiyye ve İbn-i Kayyım’a reddiye olarak devasa eserler vermiştir.


“Mecelletü’l İslâm” gibi dini ve ilmi dergilerde çıkan makalelerinden 106 tanesi, Ahmed Hayri adlı bir Mısır’lı yazar tarafından derlenerek ölümünden bir yıl sonra Kahire’de “Mâkalâtu’l-Kevserî” (Kevseri’nin Makaleleri) adıyla yayınlanmış ciddi bir başvuru kaynağıdır.(6)


İmamı Rabbani hakkında yazdığı Türkçe eseri, “er-Ravdun Nazirü’l-Verdî fî Tercemetü’l- İmamü’r-Rabbani es-Sirhendî’dir.

En-Nazmu'1-atîd, İrgamü'l-merid ve ed-Düreru'n-Nadîd: Bu eserlerin üçü de Düzceli M.Zâhid el-Kevserî'ye âiddir. İlki kendisinin de bağlı bulunduğu Hâlidiyye kolunun Gümüşhâneli dergâhı silsilesinin manzum bir listesidir. İkincisi bu manzumenin şerhi niteliğinde olup silsilede

geçen şahıslan anlatmaktadır. Eser, istanbul'da basılmıştır (1328). ed-Dürerü'n-Nadid ise müellifin İrgâmu'l-merîd'e yaptığı ihtisardır, o da matbûdur, (Kahire 1396/1976). İrgâmu'l-merîd, Altın Silsile adıyla türkçeye terceme ve neşredilmiştir.

A. Mısır'a hicretinden önceki eserleri

1.el-Medhalu'l-Amm li Ulûmi'l-Kur'ân (Yazma halindeki iki ciltlik bu eser
maalesef kaybolmuştur.)
2.İrğâmu'l-Merîd (Tevessül hakkındaki bu eser matbu olup. Altun Silsile adıyla
dilimize de çevrilmiştir.)
1.Is'âdu'r-Râkî ale'l-Merâkî (et-Tehtâvî'nin Merâkı'l-Felâh'mâaki hadislerin
tahrici hakkındadır; basılmamıştır.)
2.İbdâu Vucûhi't-Te'addî fî Kâmil-/i İbn Adî (İbn Adi}7'in. zayıf raviler
hakkındaki el-Kâmil isimli eserinin tenkididir; basılmamıştır.)
3.Nakdu Kitabi'd-Dıı'afâ li'l-Ukaylî (el-Ukaylî'nin, zayıf raviler hakkındaki ed-
Duâfâ isimli eserinin tenkididir, basılmamıştır.)
5.et-Ta'akubu'l-Hasîs limâ Yenfîhi İbn Teymiyye mine'l-Hadîs (İbn
Teymiyye'nin, sahih olmadığını söylediği bazı hadislerle ilgili görüşlerinin tenkidi
hakkındadır; basılmamıştır.)
6.er-Ravdu'n-Nâdır (İmam-ı Rabbânî'nin biyografisi hakkındadır,
basılmamıştır.)

Mısır'a hicretinden sonra kaleme aldığı eserler
4.Refu'r-Reybe an Tahabbutâti İbn Kuieybe (İbn Kuteybe'nin bazı görüşlerinin
tenkidini muhtevidir, basılmamıştır.)
5.el-İşfâk alâ Ahkâmi't-Talâk (Asrımızın büyük hadisçisi Ahmed Muhammed
Şâkir'in talak konusundaki bir fetvasına reddiyedir, matbudur.)
3.Te'nîbıı'l-Hatîb (el-Hatîbu'1-Bağdâdî'nin Târîhu BağdâMa. İmam Ebû
Hanîfe'nin biyografisinde zikrettiği, İmam'ı karalamaya yönelik çirkin ve yakışıksız
şe)'lerin tenkidini muhtevidir. Sened tenkidi ve ravi bilgisi konusundaki derin
vukufiyetini ortaya koyan en önemli eserlerindendir. Bu esere yapılan bir eleştiriye de
et-Terhîb biNakdi't-Te'nîb adlı eseriyle cevap vermiştir. Her iki eseri de matbudur.
4.Nazratun Âhıra (Hz. İsa (a.s)'m göğe kaldırıldığını ve kıyamete yakın
yeryüzüne ineceğini ortaya koyan bu eser de basılmıştır.)
5.en-Nüketu't-Tarîfe (İbn Ebî Şeybe'nin, el-Musannef isimli eserinde İmam Ebû
Hanîfe'nin hadislere muhalefet ettiğini söylediği 125 meselenin cevabını muhtevidir,
mat budur.)
6.el-îstibsâr (Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin kader hakkındaki
görüşlerinin tenkidini muhtevidir, matbudur.)
7.Hanefi mezhebi imamlarından İmam Ebû Yusuf, Muhammed b. el-Hasan,
Hasan b. Ziyad, Muhammed b. Şucâ', Züfer b. Hüzeyl ve et-Tahâvî'nin biyografileri
(Hepsi matbudur.)
8.İhkâku'l-Hakk (İmâmu'l-Haremeyn el-Cüveynî'nin bazı görüşlerine
reddiyedir, matbudur.)
9.et-Tahrîru'l-Vecîz (icazetnamesidir, matbudur.)
Bir kısmını saydığımız bu telif eserleri yanında, çeşitli ilmî dergilere yazdığı makaleler de Makâlâtu'l-Kevserî adıyla basılmıştır.40 Ayrıca bir kısım eserlere yazdığı mukaddime ve ta'likler (notlar, açıklayıcı bilgiler) de mevcuttur. Büyük ilmî kıymeti haiz olan mukaddimeleri, Mukaddimâtu'l-İmam el-Kevserî adıyla basılmıştır. Bunlarla birlikte üzerine talik yazdığı eserlerin sayısı 60 civarındadır. Burada fazla yer tutacağı için bunları tek tek zikretmeye gerek görmedik.



Kaynaklar:

1-Kevseri Sempozyumu 2007, Ramazan Muslu.
2- İnkişaf Dergisi, s.9, Muhammed Avvame ile Söyleşi.
3-İnkişaf sayı
4, Emin Saraç Hocamız ile Söyleşi.
5- Sefer Ersin Berzeg; Kafkas Diasporasında Edebiyatçılar ve Yazarlar Sözlüğü, Samsun,1995.
6- Mustafa Sabri Efendi; Mevkiful Akl, c. 3.
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Muhammed Zahid el Kevseri derki:

“Sadıklarla berber olunuz” ayeti, rabıtaya delalet etmektedir. Asrımızda bazıları rabıta konusunda konuşmayı müşkil görüyorlar. Ben ise böyle görmüyorum. Çünkü selef ve halef ulemasından rabıtayı inkar eden kimseye rastlanmaz. Aksine İmam Razi ve Taftazani gibi alimler, ölüme karşı teveccühü istifaze isteyenler için gerekli bir iş olarak görürler. Bu işe, ancak hayal hazinesini tasavvur ederek teveccüh etmekle olur. Bunada tasavvuf ilminde “rabıta” denir. Usul ve füruda mükteda bih bir imam olan Vadiu’ş-Şeria müellifi, rabıtanın salik için luzumlu olduğunu sarih olarak ifade etmiştir.
KAYNAK:Muhammed Zahid El Kevseri - Seha Neşriyat s.139

Üstad Mevdudi ise RABITA Hakkında:

Şeyh olgusuna ilişkin görüşlerimi kısaca şu şekilde ifade edebilirim: Bu konuya iki türlü yaklaşımda bulunulabilir.

Birincisi: Bir insanı şeyh kabul etmeyi ve onunla rabıta yapmayı bir insanı dost edinmek ve onu hayalinde canlandırmak gibi herhangi bir fiil olarak görebiliriz.

İkincisi: Şeyhi ve onunla rabıta yapmayı Allah'a yaklaşma aracı olarak görebiliriz.

Birinci yaklaşım, şeyh ve rabıta olguları ve sadece bu fiillerin caiz olup olmadıkları açısından sorgulanabilir. Bir insanı şeyh edinmek ve onunla rabıta yapmak herhangi bir fiil olarak niyete göre caiz de olabilir. Caiz olmayabilir de.

Caiz kılan veya kılmayan niyetler üzerinde İslâm alimleri durmuşlardır. Niyetin bir türünü hakim Abdurraşid Mahmud bir yazısında açıklamıştır. Bu niyeti göz önüne alırsak, şeyh veya rabıta olgularına haram demekten başka bir çaremiz yoktur. İkinci tür niyeti ise alim Zafer Ahmed açıklamıştır. Bu niyeti göz önünde bulundurursak da bunlara kolay kolay caiz değildir diyemeyiz.

Bu durum tıpkı şu olaya benzemektedir: Bir kişiyi yabancı bir kadına bakarken gördüğümde, ona nedenini sorsam, o da bana nefsine uyarak duygularım tatmin etmek için baktığını söylese, ben de zorunlu olarak yaptığı işin caiz olmadığını söylerim. Aynı durumdaki bir başka kişi, bakış nedeni olarak bu yabancı kadınla nikahlanmak istediğini belirtirse, ben de yine mecburen caiz olan bir iş yaptığını söylerim. Çünkü; öne sürdüğü neden İslâm hukuku açısından geçerlidir; yanlıştır denemez.

Şeyh ve rabıta olayının ikinci türüne gelince: bunların kesinlikle caiz olmadığı ve yanlış oldukları konusunda hiç bir zaman şüphem olmamıştır. Ne kadar büyük bir şahsiyeti şeyh edinirse edinsin ve ne kadar büyük bir şahsiyeti rabıta yaparsa yapsın, o kişi yanlış ve caiz olmayan bir iş yapmış olur.

KAYNAK: (Fetvalar Mevdudi Cilt 4 Bölüm 2)






 
hitman Çevrimdışı

hitman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
eyvallah üstad...

kevserinin yazdığı kitapların tümü arapça ona karşı yazılmış reddiyeler de arapça... türkiyedeki egemen din algısının oluşumunda bu kadar etkili olmuş bir kimse hakkında insanların bir şey bilmiyor olması yada elimizde türkçeye çevrilmiş bir kitap olmaması çok kötü. insanlar kevserinin gerçek yüzünü tanımaktan aciz kalıyor.

türkiyede her sene türkçeden arapçaya çevrilen eser sayısı 5-6 arapçadan türkçeye çevrilen eser sayısı ise 50-60 civarı yani kültürel entegrasyon/entellektüel iletişim neredeyse sıfır düzeyinde.

geçmişte guraba ve ummulkurra gibi bazı yayınevleri selef akidesi ve menheci konusunda -Allah razı olsun- çok faydalı çevirilere imza attılar. böylelikle kuran sünnet merkezli sahih bir algının yerleşmesine baya katkı sağladılar. yalnız noe-cehmi mürci mutezili akımlara karşı elimizde türkçe yazılmış yeterli sayıda kitap olmaması çok kötü. yani bu alanda baya bi eksiklik var hala. reddiye cinsinden derli toplu şeyler gerekiyor. açıkçası bugüne kadar neden bu konularda çeviri yapılmadı sitem ediyorum doğrusu. karslı sefil şu sıralar uğraştığı kevseri külliyatını çevirdiği zaman ehli hadise olan kinini iyice kusup rahatlayacak anlaşılan. boş durmamak lazım.
özellikle ingilizce sitelerde çok faydalı e-book ve makaleler var. bunların çevrilmesi türkiyeli okuyucular için faydalı olacaktır. hatta bazı kitaplar bomba etkisi yapabilir.

ibrahim sarmış gibi celaleddin vatandaş, ferid aydın gibi bazı kişiler -her türlü tehlikeyi göze alıp- kaleme sarılmasalardı yabancı dili olmayıp sadece türkçe bilen bir okuyucunun tasavvuf hakkında nisbeten daha detaylı şeyler öğrenmesi yakın zamana kadar mümkün olmayacaktı.
özellikle ingilizce bilen kardeşler dini konularda araştırma yaparken baya bilgi bulabilir. zaten türk internet sitelerinde dişe dokunur hiçbir içerik yok. okumayan bir toplum olduğumuz iyice belli oluyor. bu maili 10 kişiye yolla yarın işin rast gitsin, facebookta "yokmu Allahını seven 50000 kişi" "kandiliniz mübarek olsun" mesajları falan. yani seviye yerlerde...ingilizce forumlarda falan ortalık kaynıyor. bazen insan doktora tezlerini satır altlarını çizerek tartışan 20 lik müslüman gençleri görünce hayret ediyor.

mesela burada ||www.salafimanhaj.com|| çevrilmeyi bekleyen baya kitap var. bildiğim kadarıyla maturudilik hakkında yazılan tek ciddi eser -geçmiş dönemde birşey yazılmadığını gözönünde bulunduracak olursak- bu sitede çevrilmiş durumda. şeyh şems es selefi el afgani'nin kıymetli bir kitabı var.

geçenlerde tesadüfen gördüğüm bu sitede de kısa ama etkili yazılar var.

www.umm-ul-qura.org

zamanım olsa oturup çeviricem ama insanoğlu hem üşengeçlik var hem de saatlerce pc başında durmak lazım. bi yandan iş güç...yanlış yapıyoruz aslında :-(
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sayın akxim: darussunne den alıntı yapmış olduğunuz bu yazı Ebu Muaz'a aitti yanılmıyorsam...Ancak şunu söyleme Luzumu hasıl oldu...

Zındık - Kafir gibi yakıştırmalar yerine İlmi bir Üslup ile ''Şirk veya Küfür'' olan Görüşleri varsa Ortaya konulur...Bunda da Kaynak sorunu gözardı edilmeden yapılmalıdır...Sahih kaynağından Örnek veriyorum El Kevseri'nin ''Tabakat'' Kitabından kendine ait olduğu kesinleşen sözleri ve görüşleri alınır ve Değerlendirmeye tabii tutulur....

Reddiye yazmakta Usul ise kaynakların Tebyini ilk şarttır...Delilin Kattiliği Usulde Kattiyetle Nazara alınan ilk faktördür...Yoksa ''Tepkisellik'' olsun diye cevap veya Reddiye yazılmaz....

Malumunuz El-Kevseri ''Tepkiselliği İlke'' edinerek ortaya çıkıyor,Tasavvuf yanlısı olduğundan veyahut Maturidi olduğundan dolayı...Bunu yapması Onun ''Tepkisellik İlkesi'' ile harket ettiğini bizlere gösteriyor...

Bu yüzden Bizler ''Tepkisel'' olmadan hakkaniyet ölçüsünde hareket etmeliyiz,Rabbani Üslup sonuna kadar kendini göstermelidir...

Ebu Bekir Sifil gibi ''Teplisel Aklı'' değil ,Rabbani Aklı ve Metodu Tevhidi Eksenden Vahyin ve Rasulullah'ın s.a.v in Hakemliğinde çözüm getirmeliyiz...

Yoksa Siz ''Selefi veyahut Vahhabi'' olduğunuz için ve El-Kevseri'nin Vahhabilik ve Selefilik Ekolune karşı verdiği ''Tepkisel Akla'' aynısı ile cevapo vermemeliyiz...

Selametle kalınız...
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Arkadaşlar konu kişisel mucadele döndüğünden dolayı 3 gün kilitliyorum.

Lütfen meseleyi şahsi yapmayın.

Biri konusunda delil yazmadan saldırıyorsa, bunu alıntı yaparak delil isteyin.

Biri de yanıtta delil istiyorsa , konuşmak yerine delili sunun.

Konuyu dağıtmadan devam eden KavlulFasl kardeşime teşekkür ediyorum.

3 gün kilit.
 
Üst Ana Sayfa Alt