Farkında Olarak Yaşa

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Es selamu aleykum kardeşlerim,

Bu yazıyı hanım akraba ve tanıdıklarımdan oluşan bir grup için yapay zekâya hazırlattım (Buraya aktaracağım için hitaplar sonradan genelleştirildi). İçerikte olmasını istediklerim benden, anlatım yapay zekâdan. Faydalı olacağını umarak buraya da ekliyorum.

(Haftada 1-2 kez bu tarz bir yazı hazırlayıp, sesli metin halinde okutup gruba atıyorum. Yaşlı olanlar var, okumakta zorluk çeken; onlar için iyi oluyor. )


Farkında Olarak Yaşa​


Esselâmu aleykum kıymetli kardeşlerim,

İzin verirseniz bugün biraz duralım. Dış dünyanın gürültüsünden değil, içimizin sesinden konuşalım. Her şeyin hızlı aktığı bir zamanda, kendimizi yavaşlatmayı konuşalım.

Bir an… Sadece bir an durduğunuzda… Bedeninizi dinlemeyi denediniz mi hiç?

Omuzlarınız hep yukarıda mı? Nefesiniz yüzeyde mi kalıyor? Kafanızın içinde dönüp duran düşünceler, kalbinizi ve bedeninizi aynı anda sıkıştırıyor mu?

Bu gerginlikler rastgele değil.
Beden, dilinden anlayanı bekleyen bir dost gibidir.

Kasılır çünkü bir şey olur. Kaşlar çatılır çünkü bir yük vardır. Omuzlar taşır, çene sıkılır, nefes daralır… Ve biz çoğu zaman bu mesajları "normal" zannederiz.

Oysa normal değil. Bu beden, Allah’ın bize emanet ettiği bir misafirhanedir. Bizimle konuşur. Der ki:

"Bir şey seni yoruyor. Kendi sınırlarını aşıyorsun. Bir şeyleri kontrol etmeye çalışıyor, teslim olmuyorsun."

Evet dostlar… Gerginlik çoğu zaman bir dirençtir.

Ne için?
Bilmek için.

Yarın ne olacak, şu kişi ne düşünüyor, çocuğum ileride neye dönüşecek, şu karar doğru mu, şu kişi bana kırıldı mı…

Gaybı kurcalıyoruz.

Halbuki gayb Allah’a aittir. Bizim görevimiz, gaybı çözmek değil. Görevimiz bu ânın şahidi olmak.

Şu an ne yaşıyorum?
Şu an ne hissediyorum?
Şu an Rabbimin benden beklentisi ne?

Bakın bu sorular ruhu sakinleştirir. Çünkü bizi tahmin etmeye değil, teslim olmaya çağırır.

Nefes, sadece fiziksel bir ihtiyaç değil.
Nefes, ruhun en hızlı sığınağıdır.

Bir anda, hiçbir bilgiye ihtiyaç duymadan, sadece burnundan yavaşça aldığın bir nefes…
“Bırak” der sana.
“Rabbine teslim ol. Bilmen gerekmiyor. Yapman gerekmiyor. Yetişmen gerekmiyor.”

Had bilmek, sınır bilmek demektir.
Ama bu kelimeye çoğu zaman olumsuz bir anlam yüklendi.

Oysa sınırını bilen, taşmaz. Taşmayan huzur bulur.
Yani ne yapabileceğini, neyi yapamayacağını bilmek, acizlik değil. Bu, kulluğun şerefidir.

Ve kulluk… sadece secdede olmaz.
Kimi zaman ağlayan bir yüreği Allah’a bırakmakla olur.
Kimi zaman “Ben bu yükü taşımayayım, senin hükmüne razıyım Rabbim” diyebilmektir.
Kimi zaman bir endişeyi, bir kişiyi, bir sonucu çözmeye çalışmaktan vazgeçmekle olur.

Gevşemek bazen ibadettir.
Çünkü “Artık tutmuyorum” demektir.
Tutmadığında, boşalan yer Rahmetle dolar.

Yalnız olmadığımızı unutmamak…
Her şeyi bilmek zorunda olmadığımızı kabullenmek…
Bize düşenin yalnızca doğru olanı yapıp, sonucu Allah’a bırakmak olduğunu hatırlamak…

İşte bu, hem ruhu hem bedeni gevşetir.
Omuzlar yavaşça iner. Nefes derinleşir. Kalp yumuşar.

Ve tam orada, Rabbine en yakın hâle gelirsin.
Çünkü senin güçsüzlüğün, O’nun kudretine açılan en hakiki kapıdır.

Haydi şimdi bir nefes alalım birlikte.
Derin… yavaş… sakin…
Verirken şunu fısıldayalım içimizden:
“Benim yüküm değil bu. Rabbim bilir. Rabbim yapar. Rabbim yeter.”

Allah’ım…
Bizi her şeyden önce Kendine teslim edenlerden eyle.
Gaybı zorlamaktan, kendimizi yormaktan, başkalarının kalbinde ne olduğunu anlamaya çalışmaktan uzak eyle.
Bize kendi sınırımızı bilmeyi, bu sınır içinde huzurla yaşamayı nasip eyle.
Kalbimize ve bedenimize sekînet indir.
Nefesimize rahmet, içimize genişlik, yorgunluğumuza merhamet ver.

Amin.
 

Benzer konular

Üst