Mübah olan şeyleri faydalı işlerde ve yerlerde kullanmak islama aykırı neden olsun.Önemli olan nasıl ve nerede kullandığındır.İnsana faydalı olan her şeyi kullanmak müstehaptır.Misal,bıçak kesme aletidir.Demir ve çelikten yapılır.Allah gücün sembolü olarak demiri insanlara faydalı olsun indirdiğini açıklar.Şimdi bıçağı kafir icat ederse onu kullanmayacakmıyız.Allahın nimetlerini o zaman inkar etmiş olmayacakmıyız.Ama o bıçağı faydalı işlerde ve yerlerde değil de,insan öldürmek,tehdit etmek,hayvanları öldürmek için kullanırsak,bu bıçağı icat edenden ve bıçaktan dolayı mı günaha girmiş olacaksın.
Muhakkak Biz, elçilerimizi, açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için, beraberlerinde kitap ve ölçüyü indirdik. Biz, demiri de indirdik ki, onda şiddetli güç ve insanlar için menfaatler(yararlar) vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve elçilerine gaybi olarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Muhakkak Allah, Kavi'dir(kuvvetlidir), Aziz'dir(üstün-şereflidir).
[HADİD(57)/25
Aynı şekilde futbol vücudun koşarak enerjiye sahip olmasını sağlayan bir oyundur.Bu oyunu,kuran ilmi öğrenmek farz iken,cihad etmek farz iken,namaz kılmak farz iken yada kafirlerle dostluk ve onlara sevginden dolayı oynarsan,kafirlerin hükmüne tabi olmak için oynarsan,bunu bir meslek haline getirirsen,futbolu icat edenin yada futbol oyununun ne suçu var.Burada niyetin çok önemi var.Çünkü niyet hadisi şerifte belirtildiği gibi nice büyük amelleri küçültür,nice küçük amelleri de büyütür.
Abdülaziz b. Ebî Revâd (rah) der ki: “Benim ulaştığım salih kişiler, hayırlı amelleri işlemek içinbüyük bir gayret gösterirlerdi. Ameli işledikten sonra da, amelin kabul edilip edilmediğini düşünerek korkarlardı!”Mâlik b. Dînâr (rah) şöyle der: “Amelin kabul edilip edilmediği yönündeki endişe ve korku, o ameli işlemekten daha zordur.
”İbnu Aclân (rah) şöyle der: “Bir amel ancak şu üç şey ile geçerli olup salih amel niteliği kazanır:ALLAH için takva sahibi olmak, iyi niyet taşımak ve onu doğru olarak yapmak.
”“O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratmıştır”107 ayet-i kerimesini Fudayl b. Iyâz (rah) şöyle açıklar: “Yani kimin daha ihlaslı ve kimin dosdoğru yaptığını sınamak için...
” Bunun nasıl olacağını kendisine soranlara şöyle der: “Bir amelde ihlas bulunur fakat amel ilme göre doğru olmaz ise kabul edilmez.”
et-Tiyâhî şöyle der: “Şu dört şeyin bir amelde bulunması gerekir:
Yüce ALLAH'ı tanımak,
hakkı tanımak,
ihlas sahibi olmak ve
ameli sünnet üzere işlemek.
Bunlar olmadan yapılan hiçbir amel fayda vermez.
Önemli olan taşlar değil,taşları yerine koyabilmektir.Nasıl derseniz,Bir ev yaparken taşları yerine koyamazsan,ev bir metre sonra yada yaptıktan sonra yıkılır.Ama taşı yerine koymayı bilebilirsen yıllarca muhafazada kalır,emeklerin de boşa gitmez.Allah bazı insanlara ilminin bir gereği olarak bazı nimetlerinin ortaya çıkmasını kendisi istemiştir.Bu nimetlerini açtığı kişi gayret ve çabalarına ve niyetlerine göre bir kafir yada müslüman olabilir.Allahın dünyadaki rahmeti sadece müslümanlar için değildir.Hatta kafirler dünya nimetlerini daha çok arzu ettikleri için onlara ahirette arzu ettiklerini bulamayacaklarını hatırlatır.
Araf(175-176) Onlara, kendisine âyetlerimiz hakkında ilim nasib ettiğimiz kimsenin de kıssasını anlat: Evet, o adam bu ilme rağmen o âyetlerin çerçevesinden sıyrıldı, şeytan da onu peşine taktı, derken azgınlardan biri olup çıktı. Eğer dileseydik, onu o âyetler sayesinde yüksek bir mevkiye çıkarırdık, lâkin o, dünyaya saplandı ve hevasının esiri oldu. Onun hali tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da yine dilini salar solur! İşte bu, tıpkı âyetlerimizi yalan sayan kimselerin misalidir. Sen olayı onlara anlat, olur ki düşünüp kendilerine çekidüzen verirler.
Dolayısıyla dünya, insanın hem sahip olma, haz alma duygularına, hem de başkalarına hâkim olma, yönetme arzularına hitap etmektedir. “Kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, güzel cins atlar, davarlar ve ekinlere olan istekler/arzular insanlar için süslendirilmiştir.” (Âli İmran 3: 14)