Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Günümüz Şartlarında Devlet Okullarında Öğretmenlik Yapılır mı?

عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Es Selamun Aleykum.
Ben bir devlet okulunda sınıf öğretmeni olarak çalışıyorum. Tevhidi daha yeni yeni öğreniyorum ve malum okul ve devlet şartları gereği bunun yanında çalışma ortamında bulunan heykel, kutlamalar gibi şeylerle küfür ve şirk olabilecek şeylerin varlığının bilincindeyim. Benim kafamı 1 aydan fazla süredir kurcalayan mesele küfür ve şirk amelleri ne dikkat ederek bu meslek yapılabilir mi ? Yoksa kesin olarak tevhidi mi bozacak bir iş midir? Allah rızası için beni aydınlatın yani bu konuda çok cevapla karşılaştım ama net bir şey göremedim henüz. İlkokul çocukları ile çalışıyorum genel olarak okuma yazma temel matematik temel hayat bilgisi dersleri var yani çoğunuz zaten adı gibi biliyor sistemin okullarını. Abdulmuiz hocam müsaitsen lütfen sende bana yardımcı ol ben gerçekten doğru olanı öğrenmek istiyorum. Kafamdan çıkmıyor ve ne yapacağımı da bilmiyorum bu konuda bazen diyorum hazır su tatil de Allah canımı alsa herhalde daha iyi olacak gibi düşüncelere bile dalabiliyorum.
Bu girişten sonra son olarak bana tavsiyeleriniz nedir ?
Yani dikkat etmem gereken hususları iyice inceleyip düşünüp ona göre bu işi yapabilir miyim?
Yoksa kesinlikle bu iş benim tevhidime aykırıdır ve acilen istifa mı etmem gerekir?

Aleyküm selam we rahmetullahi we berekatuh
Kardeşim cevap verip vermemekte tereddüt ettim fakat daha sonra benzeri bir durumu ben de yaşadığım için ben de bir şeyler söylemek istedim.
Ailem. "Memur ol önce ekonomik özgürlüğünü eline al, sonra istediklerini yap" benzeri sözleri sıralıyordular. Elhamdülillah Rabbim bana sebat verdi ve ailem ikna oldu.
Üç yıl kadar memurluk meselesini araştırdım, okudum, düşündüm hocalarla-abilerle istişare ettim. Kimi zaman şu şu şartlarla olur diyenler oldu, kimisi caiz değildir dedi. Bazen oraya bazen diğerine meyl ettim. Fakat ne zaman memur olmaya karar verdiysem beni tedirgin eden sıkıntı sardı. Yemin metni ve içindeki maddeler bayramlarına iştirak etmek, Sakalları kesmek, müşriklerleri dost edinebilme tehlikesi, memur olup taviz veren kişilerin düştüğü durumlar...
nedeniyle bir Müslümanın olabildiği kadar uzak durması gerektiğini düşünüyorum.


Allah'a sığının ve ondan yardım isteyin. Amel işlerken niyetinizi kontrol edin ve karar verin/ amel edin.
Alah için terk ettiğiniz şeyden daha hayırlısını vereceğine Allah adına yemin ediyorum. Daha fazlasını değil daha hayırlısını diyorum. Lütfen buraya dikkat edin.
İlmi boyuta gelince burda iki görüş var. Yazı söz gibi midir değil midir? Ya da yol burada edilen yemin İslam'daki hükmî olarak geçerli kabul edilen yeminler içerisinde mi yer almaktadır konularına çıkmaktadır.
Bunlarla ilgili detaylı bilgiler, kişinin niyeti ne olursa olsun telaffuz edeceği ellafzı küfrün küfürün kişiyi dinden çıkaracağı ilgili sözler sizinle paylaşıldı.
Niyetlerin haramları helal kılmayacağı görüşleri İhya'da İmam Gazali'den, Tefsirinde Fahreddin er Raziden, Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am da İz bin Abdusselam'dan rivayet ediliyor.

Ben bu konuya değil de daha çok âlimlerin yanlış yorumlanan bazı fetvaları hakkında değineceğim. Yazının söz gibi olmadığı bununla beraber niyetin, yazılan şeyin sabit olması gibi şartlar getiren alimlerin sözleri yanlış anlaşılıyor.
Şöyle ki;
Adam yemin metninde küfür maddesi olduğunu biliyor ve buna rağmen imza atıyor. Burda niyetin olmasına gerek yok. Niyetin yazı ile beraber olmasını gerekli gören kişiler nikah fıkhındaki hükümlerle karşılaştırarak hüküm veriyorlar. Hâlbuki nikahın diğer fıkhi bablardan farklı olarak bazı konularda kendine has özellikler var. Bu farklılıklara rağmen kıyas yapmak ne kadar doğru olur? Yine bu da ( nikahın bazı konularda kendine has özellikleri olması) bin Abdüsselam'ın kitabında geçiyor.
Diyelim ki buna rağmen nikahta verilmiş olan hükme kıyas ederek hüküm verildi aşağıdaki hadise binaen aynı şekilde niyeti gözetmeksizin yazı söz gibi kabul edilmeli. Çünkü nikah babındaki fetvaya kıyasla hüküm verdiler.
"Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir: Nikah, Talak ve Ric'a." (Ebû Dâvud, Talâk 9)

İz bin Abdüsselam Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am kitabında defalarca normalde İslam'da akdî açıdan hükmi olarak geçerli olmayan şeylerin örfi olarak satış akdinde kullanılır hâle geldiği için artık o fiillerin satış için geçerli kabul edilen fiiller olduğunu söylüyor.
Zira dine gören halk arasında uygulanagelen yaygın durum akit ve tasarruflarda açıkça ifade edilmiş gibi kabul edilir.(iz yayıncılık, s.550, kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am)


Para alınıp verilmesinin toplum içinde satış akdinin geçerliliği için kabul edilmiş bir hüküm olması gibi. Normalde para alıp vermek satış akdi için yeterli değil fakat örfi kabul bunu sahih bir akde çeviriyor. Böyle olmazsa da mesfedet ortaya çıkar. Bir sürü insan kandırdılır. Satıcı parayı alacak sonra diyecek ki sen bana para vermedin. Mal ve para konusunda satıcı zilyed ( malı elinde bulunduran) olduğu için kimse de ona karşı çıkamayacaktır. Böylece büyük aldatmacalara kapı aralanmış olacaktır.

İmam Ahmed'in bir rivâyetine göre ise, niyet etmeden talak vukû bulmaz. Bu, Ebu Hanife, Mâlik ve Şâfiî'nin görüşüdür. Çünkü yazı, ihtimallidir. Çünkü yazı ile kalemin nasıl yazı yazdığı denenmiş olabilir veya hattı güzelleştirmek veyahud da hanımı korkutmak kastedilmiş olabilir. Bu sebeble niyet edilmeksizin talak vukû bulmaz." (ibn Kudâme, el-Muğnî"; c: 10, sf: 504; c: 7, sf: 373) aktarılmıştır.

Burda kalemi denemek vb. bir nedenle yazı yazılmış olabileceğine dair bir delil var. İşte ben de bunu kastediyorum. Burda metnin gereğini veya nikahı bozmanın gereği olan fiil yok ama diğerinde adam memur olmaya niyet ediyor ve orda küfür sözleri var. Adam kalemi denemek için imza atmıyor ki ya da başka benzeri bir neden için. Adam memurluğa niyet ediyor.

Yeminin geçerli olup olmayacağı ile ilgili şöyle bir görüş ileri sürülerek bu yeminin geçerli olmayacağı söyleniyor;
Burada kişi "namusum ve şerefim" üzerine yemin etmektedir. Bu ise küfür gerektiren bir şey değildir.
Göz ardı edilen veya gözden kaçırılan şey iddia edilenin aksine burada yüceltilen kişinin şerefi ve namusu değil kemalizm dini ilke ve inkılaplarıdır. Bu metnin okunmasını isteyen kişi, kişinin şerefini namusunu değil, kemalizm dini ilke ve inkılaplarını Türk milliyetçiliğini yüceltmesini istemektedir.

Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiş: Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Senin yeminin arkadaşın seni ne üzerine tasdik etti ise ona göredir.» buyurdu.
(Muslim, Eyman, bab 4, Hadis no: 20 , 1653)

Hadisine binen yemin edenin değil yemin ettirenin niyetini geçerli olacağı sabittir. Kişi burada neye niyet etse de onun niyeti değil yemin ettirenin niyeti geçerlidir. Ve burada müdürün, müdür yardımcısının değil sistemin niyeti geçerli kabul edilmektedir. Çünkü memur amirine tabidir. Küfür ordusu içerisinde yer alanların zahiren küfür hükmü almaları gibi.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
S Çevrimiçi

Salih63

Üye
İslam-TR Üyesi
Aleyküm selam we rahmetullahi we berekatuh
Kardeşim cevap verip vermemekte tereddüt ettim. Aradan iki hafta geçtikten sonra cevap vermenin daha iyi olacağına kanaat getirerek şunları söylemek istiyorum.
Senin yaşadığın durumun benzerini ben de yaşadım. Ailem akrabalarım hepsi bir olup bana memur olmam için baskı yapıyordular. "Memur ol önce ekonomik özgürlüğünü eline al, sonra istediklerini yap" benzeri sözleri sıralıyordular. Babam siyasi sistemde yer aldığı için de sisteme muhalif olmam, memurluk, oy kullanma gibi durumlarda onlarla ortak düşüncede olmamam onlara garip geliyor ve hep beraber bazı konularda beni vazgeçirmek için mücadele ediyordular. Babamın seçimlere yer alması, benim oy ve sistem konusundaki durumum çekişmeyi daha da şiddetlendiriyordu. Elhamdülillah Rabbim bana sebat verdi ve ailem ikna oldu.
Üç yıl kadar memurluk meselesini araştırdım, okudum, saatlerce düşündüm hocalarla-abilerle istişare ettim. Kimi zaman şu şu şartlarla olur diyenler oldu, kimisi caiz değildir dedi. Bazen oraya bazen diğerine meyl ettim. Bu meylimin nedeni bazı fetvalar ve bana ölümden daha sevgili olan , beni mukrih durumuna düşüren baskı ile gelen firnelerdi. Fakat ne zaman memur olmaya karar verdiysem şu an yazarken bile beni tedirgin eden bir sıkıntı beni sardı. Yemin metni ve içindeki maddeler bayramlarına iştirak edeceğimi/ edebileceğimi düşünmem korku ve şok karışımı bir duygu oluşturdu bende. Sakalları kesmek, müşriklerleri dost edinebilme tehlikesi, memur olup taviz veren kişilerin düştüğü durumlar... bir Müslümanın bu yoldan olabildiği kadar uzak durması gerektiği sonucuna ulaştırdı.

Allah'a sığının ve ondan yardım isteyin. Amel işlerken niyetinizi kontrol edin ve karar verin/ amel edin.
Alah için terk ettiğiniz şeyden daha hayırlısını vereceğine Allah adına yemin ediyorum. Daha fazlasını değil daha hayırlısını diyorum. Lütfen buraya dikkat edin.
İlmi boyuta gelince burda iki görüş var. Yazı söz gibi midir değil midir? Ya da yol burada edilen yemin İslam'daki hükmî olarak geçerli kabul edilen yeminler içerisinde mi yer almaktadır konularına çıkmaktadır.
Bunlarla ilgili detaylı bilgiler, kişinin niyeti ne olursa olsun telaffuz edeceği ellafzı küfrün küfürün kişiyi dinden çıkaracağı ilgili sözler sizinle paylaşıldı.
Niyetlerin haramları helal kılmayacağı görüşleri İhya'da İmam Gazali'den, Tefsirinde Fahreddin er Raziden, Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am da İz bin Abdusselam'dan rivayet ediliyor.
Ben bun konuya değil de daha çok âlimlerin yanlış yorumlanan bazı fetvaları hakkında değineceğim. Yazının söz gibi olmadığı bununla beraber niyetin, yazılan şeyin sabit olması gibi şartlar getiren alimlerin sözleri yanlış anlaşılıyor.
Şöyle ki;
Adam yemin metninde küfür maddesi olduğunu biliyor ve buna rağmen imza atıyor. Burda niyetin olmasına gerek yok. Niyetin yazı ile beraber olmasını gerekli gören kişiler nikah fıkhındaki hükümlerle karşılaştırarak hüküm veriyorlar. Hâlbuki nikahın diğer fıkhi bablardan farklı olarak bazı konularda kendine has özellikler var. Bu farklılıklara rağmen kıyas yapmak ne kadar doğru olur? Yine bu da ( nikahın bazı konularda kendine has özellikleri olması) bin Abdüsselam'ın kitabında geçiyor.
Diyelim ki buna rağmen nikahta verilmiş olan hükme kıyas ederek hüküm verildi aşağıdaki hadise binaen aynı şekilde niyeti gözetmeksizin yazı söz gibi kabul edilmeli. Çünkü nikah babındaki fetvaya kıyasla hüküm verdiler.
"Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir: Nikah, Talak ve Ric'a." (Ebû Dâvud, Talâk 9)

İz bin Abdüsselam Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am kitabında defalarca normalde İslam'da akdî açıdan hükmi olarak geçerli olmayan şeylerin örfi olarak satış akdinde kullanılır hâle geldiği için artık o fiillerin satış için geçerli kabul edilen fiiller olduğunu söylüyor.
Zira dine gören halk arasında uygulanagelen yaygın durum akit ve tasarruflarda açıkça ifade edilmiş gibi kabul edilir.(iz yayıncılık, s.550, kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am)

Para alınıp verilmesinin toplum içinde satış akdinin geçerliliği için kabul edilmiş bir hüküm olması gibi. Normalde para alıp vermek satış akdi için yeterli değil fakat örfi kabul bunu sahih bir akde çeviriyor. Böyle olmazsa da mesfedet ortaya çıkar. Bir sürü insan kandırdılır. Satıcı parayı alacak sonra diyecek ki sen bana para vermedin. Mal ve para konusunda satıcı zilyed ( malı elinde bulunduran) olduğu için kimse de ona karşı çıkamayacaktır. Böylece büyük aldatmacalara kapı aralanmış olacaktır.

İmam Ahmed'in bir rivâyetine göre ise, niyet etmeden talak vukû bulmaz. Bu, Ebu Hanife, Mâlik ve Şâfiî'nin görüşüdür. Çünkü yazı, ihtimallidir. Çünkü yazı ile kalemin nasıl yazı yazdığı denenmiş olabilir veya hattı güzelleştirmek veyahud da hanımı korkutmak kastedilmiş olabilir. Bu sebeble niyet edilmeksizin talak vukû bulmaz." (ibn Kudâme, el-Muğnî"; c: 10, sf: 504; c: 7, sf: 373) aktarılmıştır.

Burda kalemi denemek vb. bir nedenle yazı yazılmış olabileceğine dair bir delil var. İşte ben de bunu kastediyorum. Burda metnin gereğini veya nikahı bozmanın gereği olan fiil yok ama diğerinde adam memur olmaya niyet ediyor ve orda küfür sözleri var. Adam kalemi denemek için imza atmıyor ki ya da başka benzeri bir neden için. Adam memurluğa niyet ediyor.

Yeminin geçerli olup olmayacağı ile ilgili şöyle bir görüş ileri sürülerek bu yemin'in geçerli olmayacağı söyleniyor;
Burada kişi namusum ve şerefim üzerine yemin etmektedir. Bu ise küfür gerektiren bir şey değildir.
Göz ardı edilen veya gözden kaçırılan şey iddia edilenin aksine burada yüceltilen kişinin şerefi namusu değil kemalizm dini ilke ve inkılaplarıdır. Bu Metin okunmasını isteyen kişi kişinin şerefini namusunu değil kemalizm dini ilke ve inkılaplarını Türk milliyetçiliğini yüceltmesi istenmektedir.

Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiş: Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Senin yeminin arkadaşın seni ne üzerine tasdik etti ise ona göredir.» buyurdu.
(Muslim, Eyman, bab 4, Hadis no: 20 , 1653)

Hadisine binen yemin edenin değil yemin ettirenin niyetini geçerli olacağı sabit olmuştur. Kişi burada neye niyet etse de onun niyeti değil yemin ettirenin niyeti geçerlidir. Ve burada müdürüm, müdür yardımcısının değil sistemin niyeti geçerli kabul edilmektedir. Çünkü memur amirine tabidir. Küfür ordusu içerisinde yer alanların zahiren küfür hükmü almaları gibi.

الله اعلم بالصواب
Abi o zaman şu an müslüman kalmamış olsa gerek ki her sözleşmede bir küfür maddesi bulunabiliyor ha insanlar bunu anlatırken işte niyet farklı diyorlar işte onlar parası için öyle yazıyorlar diyor ama bilmiyorum. Esir olan biri vardı fetvasında diyor bu memurluk falan imza atanları tekfir ediyor ama işte sanal ortam veya ev için falan yani kendilerinin de attıklarına işte karalama yapın kabul etmiyorum yazın diyordu bana çok samimi gelmedi bu. Ha burda şunu demek istemiyorum rahat rahat çalışın keyfinize bakın diye inanın aylardır aynı git gel ve sıkıntı içindeyim Rabbim bana da tüm kardeşlerime de hayırlı bir kapı nasıp etsin inşallah.
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Abi o zaman şu an müslüman kalmamış olsa gerek ki her sözleşmede bir küfür maddesi bulunabiliyor ha insanlar bunu anlatırken işte niyet farklı diyorlar işte onlar parası için öyle yazıyorlar diyor ama bilmiyorum.
Tekfirin engellerini kabul etmeyen veya bu durumdaki kişiyi mazur kabul etmeyenlere göre öyledir.
Eğer elektrik,su, doğalgaz faturalarına atılan imzaları kastediyorsanız evet asli olarak onlar da küfürdür. Fakat bunlar islamdaki zaruret olan şeyler içerisinde yer aldığı için
bu metinlere imza atan kişiler küfür ehli olmamaktadır. İmam İz bin Abdüsselam mezkur kitabında zaruretlerin mübah olması için zaruretlere neden olan şeyler ile karşılaşılması gerekmediğini, kişi zaruret fıkhını devreye koyacak duruma düşeceğini biliyorsa henüz düşmeden zaruret fıkhının devreye girdiğini söylemektedir. Buna binaen biz bu metinlere imza atmadığımız durumda ikrahı gerektirecek ve zaruretleri mübah kılacak duruma düşeceğimizi bildiğimiz için bunlar mübah olmaktadır.
her sözleşmede bir küfür maddesi bulunabiliyor ha insanlar bunu anlatırken işte niyet farklı diyorlar işte onlar parası için öyle yazıyorlar diyor ama bilmiyorum. Esir olan biri vardı fetvasında diyor bu memurluk falan imza atanları tekfir ediyor ama işte sanal ortam veya ev için falan yani kendilerinin de attıklarına işte karalama yapın kabul etmiyorum yazın diyordu bana çok samimi gelmedi bu.
Kişilerin yaptıkları bağlayıcı olmaz. Bunun küfür olduğunu ve kendi itikadınca bunu yapmayı caiz kalacak bir durum olmamasına rağmen bu fiili yapan kişiler nifak karakterli insanlardandır.
 
ez-Zehebî Çevrimdışı

ez-Zehebî

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Eğer elektrik,su, doğalgaz faturalarına atılan imzaları kastediyorsanız evet asli olarak onlar da küfürdür. Fakat bunlar islamdaki zaruret olan şeyler içerisinde yer aldığı için
bu metinlere imza atan kişiler küfür ehli olmamaktadır.
Aynı tür küfür sözleşmeler, size şu anda burada yazabilme imkanı veren hotmail, gmail, twitter, facebook gibi yerlerde de var. Bunların ise zaruret olmadığı açıktır. Bu hesapları açanları tekfir ediyor musunuz? Etmiyorsanız neye göre etmiyorsunuz? Ediyorsanız kendi durumunuza ne diyorsunuz?
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Aynı tür küfür sözleşmeler, size şu anda burada yazabilme imkanı veren hotmail, gmail, twitter, facebook gibi yerlerde de var. Bunların ise zaruret olmadığı açıktır. Bu hesapları açanları tekfir ediyor musunuz? Etmiyorsanız neye göre etmiyorsunuz? Ediyorsanız kendi durumunuza ne diyorsunuz?

Hayır etmiyorum, etseydim şu an bu forumda bulunmazdım. Bu sorular uzun süre beni meşgul etmişti. Hâlâ da aklıma takılıyor bazen.
Bu hesapları açanlar tekfir edildiğinde yeryüzünde Müslüman olarak isimlendirilen kimlikçiler dışında kim kalır? Maslahatçılar açısından düşünülüp her şeye cevaz verildiğinde ümmet bugünkü içinde bulunduğu durumu düşer/düştü. Bu iki uç aklımı kurcalayan şüphelerdi. Fakat bu iki tayfa da Rasulullah'ın Aleyhisselam tanımladığı örnek Müslüman tanımının dışında yer alan Müslüman ümmetin çoğunluğunun inkar ettiği taifelerdir.

Zaruret nedir sınırları ne kadar geniş veya dardır?

Büyük Zorluk:

Ölüm, organların yok olması veya organların fonksiyonlarının yitirilmesinin doğurduğu korkunun zorluğu buna örnektir. Bu tür zorluk hafifletmeyi ve ruhsat verilmesini gerektirir. Çünkü dünya ve ahiret yararlarının gerçekleşmesi için canın ve organların korunması, bunların bir veya birkaç ibadet için tehlikeye maruz bırakılıp telef olmasından daha iyidir.

Hafif Zorluk:
Kişinin parmağındaki hafif ağrı, baş ağrısı, mide bulantısı bu tür zorluğa örnektir. Bu tür zorluk hafifletme konusunda dikkate alınmaz. Çünkü ibadetin yararlarını elde etmek, bu tür önemsiz zorlukları ortadan kaldırmaktan daha önce gelir.

İlk İki Tür Arasında Kalıp Hafiflik ve Şiddeti Değişen Zorluklar:
Bu türde yer alan zorluklardan en büyük zorluğa yakın olanlar hafifletmeyi gerektirir, küçük zorluklara yakın olanlar ise Zâhirîlerin dışındaki alimlere göre hafifletmeyi gerektirmez. Hafif şiddette bir humma, azı dişinin hafifçe ağrıması bu türe örnek olarak verilebilir. İki tür arasında olup değişen zorluklara gelince kimi alimler bunları en büyük zorluklara, kimi alimlerde en küçük zorluklara dahil etmişlerdir. Bir zorluk en büyük zorluklara yaklaştıkça hafifletme yapılmasını gerektirir, en küçük zorluklara yaklaştıkça hafifletilmemesi gerekir.

(Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am, İzz bin Abdüsselam, dini yükümlülüklerin hafifletilmesini gerektiren zorluklar, İz yayıncılık, s. 342)

Dinin büyük önem verdiği ibadetlerde hafifletmenin yapılması için zorluğun şiddetli veya genel olması şart koşulmuştur. Dinin daha az önem verdiği konularda ise hafif zorluklar sebebiyle hafifletmeler yapılmıştır. "Bazen bir hüküm şerefli ve üstün mertebeli olduğu halde, zorluğun tekrarlanması sebebiyle hafifletme yapıldığı da olur, ta ki bu zorluklar, çokça meydana gelen genel zorluklara yol açmasın."

(Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am, İzz bin Abdüsselam, dini yükümlülüklerin hafifletilmesini gerektiren zorluklar, İz yayıncılık, s. 344)
Sosyal medya zaruret midir?
Elbette değildir bir yere kadar. Küçük parçalar dahilinde değerlerildiğinde değildir, günlük sıradan haberleri almak, kitaplardan alınabilecek bilgileri almak vb. durumlar gibi.

Benim açımdan sosyal medyanın bazı yönleri;
Hidayet bulmanın temel nedenlerinden biri, "terörist" olarak tanıdığım insanların öyle olmadığını, güncel itikadi bir çok meseleyi öğrenmeme sebep olan, Müslümanların ve ümmetin durumunu öğrenmeme vesile olan sosyal medya.
Bunların ve bunların dışındaki bilgi ve ihtiyaç kaynaklarından yoksun olduğunuzu düşünün. O zaman zaruret olup olmadığına siz karar verirsiniz.

Bilmem siz ne olarak değerlendiriyorsunuz fakat sosyal medyanın bazı organları şu an göz, el gibi.

Benim yapabildiğim şu:
Kitap elbise ve benzeri şeyleri almak istediğimde bu metinlere imza atmak şart koşuluyorsa almıyor veya alternatif seçenekler arıyorum. WhatsApp'tan Bu şirketler ile iletişime geçmek, kapıda ödeme ücreti ödemek veya bekleyip başka yerden temin etmek gibi.

Zikrettiğin sitelerin kullanılmasının küçük parçaların bir araya gelmesiyle oluşan ihtiyacın zaruret fıkhını devreye sokmayacağı iddaa edilirse o zaman elektrik kullanmak da caiz olmaz.
Çünkü elektrik kullanmak da farklı parçaların bir araya gelmesiyle caiz olur. Örneğin çamaşır için elektrik kullanılması, bulaşık yıkamak için elektrik kullanılması vb. Bunların hiçbiri tek başına zaruretler içerisinde yer almamaktadır. Elbiseler eskiden olduğu gibi elde yıkanabilir, bulaşıklar hakeza, su eskiden olduğu gibi çeşmelerden alınabilir, hatta Türkiye'nin belli bölgelerinde güneş panelleri alınarak dünyanın farklı yerlerinde olduğu gibi kişi kendi elektriğini üretebilir.
Bunları mübah hale getiren tek başına zaruret fıkhının dahilinde olmayan bu parçaların bir araya gelmesiyle zaruret fıkhının dahilinde olmalarıdır.
 
Son düzenleme:
S Çevrimdışı

Selman-ıFarisi

Üye
İslam-TR Üyesi
Aleyküm selam we rahmetullahi we berekatuh
Kardeşim cevap verip vermemekte tereddüt ettim. Aradan iki hafta geçtikten sonra cevap vermenin daha iyi olacağına kanaat getirerek şunları söylemek istiyorum.
Senin yaşadığın durumun benzerini ben de yaşadım. Ailem akrabalarım hepsi bir olup bana memur olmam için baskı yapıyordular. "Memur ol önce ekonomik özgürlüğünü eline al, sonra istediklerini yap" benzeri sözleri sıralıyordular. Babam siyasi sistemde yer aldığı için de sisteme muhalif olmam, memurluk, oy kullanma gibi durumlarda onlarla ortak düşüncede olmamam onlara garip geliyor ve hep beraber bazı konularda beni vazgeçirmek için mücadele ediyordular. Babamın seçimlere yer alması, benim oy ve sistem konusundaki durumum çekişmeyi daha da şiddetlendiriyordu. Elhamdülillah Rabbim bana sebat verdi ve ailem ikna oldu.
Üç yıl kadar memurluk meselesini araştırdım, okudum, saatlerce düşündüm hocalarla-abilerle istişare ettim. Kimi zaman şu şu şartlarla olur diyenler oldu, kimisi caiz değildir dedi. Bazen oraya bazen diğerine meyl ettim. Bu meylimin nedeni bazı fetvalar ve bana ölümden daha sevgili olan , beni mukrih durumuna düşüren baskı ile gelen firnelerdi. Fakat ne zaman memur olmaya karar verdiysem şu an yazarken bile beni tedirgin eden bir sıkıntı beni sardı. Yemin metni ve içindeki maddeler bayramlarına iştirak edeceğimi/ edebileceğimi düşünmem korku ve şok karışımı bir duygu oluşturdu bende. Sakalları kesmek, müşriklerleri dost edinebilme tehlikesi, memur olup taviz veren kişilerin düştüğü durumlar... bir Müslümanın bu yoldan olabildiği kadar uzak durması gerektiği sonucuna ulaştırdı.

Allah'a sığının ve ondan yardım isteyin. Amel işlerken niyetinizi kontrol edin ve karar verin/ amel edin.
Alah için terk ettiğiniz şeyden daha hayırlısını vereceğine Allah adına yemin ediyorum. Daha fazlasını değil daha hayırlısını diyorum. Lütfen buraya dikkat edin.
İlmi boyuta gelince burda iki görüş var. Yazı söz gibi midir değil midir? Ya da yol burada edilen yemin İslam'daki hükmî olarak geçerli kabul edilen yeminler içerisinde mi yer almaktadır konularına çıkmaktadır.
Bunlarla ilgili detaylı bilgiler, kişinin niyeti ne olursa olsun telaffuz edeceği ellafzı küfrün küfürün kişiyi dinden çıkaracağı ilgili sözler sizinle paylaşıldı.
Niyetlerin haramları helal kılmayacağı görüşleri İhya'da İmam Gazali'den, Tefsirinde Fahreddin er Raziden, Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am da İz bin Abdusselam'dan rivayet ediliyor.
Ben bun konuya değil de daha çok âlimlerin yanlış yorumlanan bazı fetvaları hakkında değineceğim. Yazının söz gibi olmadığı bununla beraber niyetin, yazılan şeyin sabit olması gibi şartlar getiren alimlerin sözleri yanlış anlaşılıyor.
Şöyle ki;
Adam yemin metninde küfür maddesi olduğunu biliyor ve buna rağmen imza atıyor. Burda niyetin olmasına gerek yok. Niyetin yazı ile beraber olmasını gerekli gören kişiler nikah fıkhındaki hükümlerle karşılaştırarak hüküm veriyorlar. Hâlbuki nikahın diğer fıkhi bablardan farklı olarak bazı konularda kendine has özellikler var. Bu farklılıklara rağmen kıyas yapmak ne kadar doğru olur? Yine bu da ( nikahın bazı konularda kendine has özellikleri olması) bin Abdüsselam'ın kitabında geçiyor.
Diyelim ki buna rağmen nikahta verilmiş olan hükme kıyas ederek hüküm verildi aşağıdaki hadise binaen aynı şekilde niyeti gözetmeksizin yazı söz gibi kabul edilmeli. Çünkü nikah babındaki fetvaya kıyasla hüküm verdiler.
"Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir: Nikah, Talak ve Ric'a." (Ebû Dâvud, Talâk 9)

İz bin Abdüsselam Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am kitabında defalarca normalde İslam'da akdî açıdan hükmi olarak geçerli olmayan şeylerin örfi olarak satış akdinde kullanılır hâle geldiği için artık o fiillerin satış için geçerli kabul edilen fiiller olduğunu söylüyor.
Zira dine gören halk arasında uygulanagelen yaygın durum akit ve tasarruflarda açıkça ifade edilmiş gibi kabul edilir.(iz yayıncılık, s.550, kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am)

Para alınıp verilmesinin toplum içinde satış akdinin geçerliliği için kabul edilmiş bir hüküm olması gibi. Normalde para alıp vermek satış akdi için yeterli değil fakat örfi kabul bunu sahih bir akde çeviriyor. Böyle olmazsa da mesfedet ortaya çıkar. Bir sürü insan kandırdılır. Satıcı parayı alacak sonra diyecek ki sen bana para vermedin. Mal ve para konusunda satıcı zilyed ( malı elinde bulunduran) olduğu için kimse de ona karşı çıkamayacaktır. Böylece büyük aldatmacalara kapı aralanmış olacaktır.

İmam Ahmed'in bir rivâyetine göre ise, niyet etmeden talak vukû bulmaz. Bu, Ebu Hanife, Mâlik ve Şâfiî'nin görüşüdür. Çünkü yazı, ihtimallidir. Çünkü yazı ile kalemin nasıl yazı yazdığı denenmiş olabilir veya hattı güzelleştirmek veyahud da hanımı korkutmak kastedilmiş olabilir. Bu sebeble niyet edilmeksizin talak vukû bulmaz." (ibn Kudâme, el-Muğnî"; c: 10, sf: 504; c: 7, sf: 373) aktarılmıştır.

Burda kalemi denemek vb. bir nedenle yazı yazılmış olabileceğine dair bir delil var. İşte ben de bunu kastediyorum. Burda metnin gereğini veya nikahı bozmanın gereği olan fiil yok ama diğerinde adam memur olmaya niyet ediyor ve orda küfür sözleri var. Adam kalemi denemek için imza atmıyor ki ya da başka benzeri bir neden için. Adam memurluğa niyet ediyor.

Yeminin geçerli olup olmayacağı ile ilgili şöyle bir görüş ileri sürülerek bu yemin'in geçerli olmayacağı söyleniyor;
Burada kişi namusum ve şerefim üzerine yemin etmektedir. Bu ise küfür gerektiren bir şey değildir.
Göz ardı edilen veya gözden kaçırılan şey iddia edilenin aksine burada yüceltilen kişinin şerefi namusu değil kemalizm dini ilke ve inkılaplarıdır. Bu Metin okunmasını isteyen kişi kişinin şerefini namusunu değil kemalizm dini ilke ve inkılaplarını Türk milliyetçiliğini yüceltmesi istenmektedir.

Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiş: Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Senin yeminin arkadaşın seni ne üzerine tasdik etti ise ona göredir.» buyurdu.
(Muslim, Eyman, bab 4, Hadis no: 20 , 1653)

Hadisine binen yemin edenin değil yemin ettirenin niyetini geçerli olacağı sabit olmuştur. Kişi burada neye niyet etse de onun niyeti değil yemin ettirenin niyeti geçerlidir. Ve burada müdürüm, müdür yardımcısının değil sistemin niyeti geçerli kabul edilmektedir. Çünkü memur amirine tabidir. Küfür ordusu içerisinde yer alanların zahiren küfür hükmü almaları gibi.

الله اعلم بالصواب
Allah sana nasihatlerinden dolayı merhamet etsin. Bu mesleğin yapılabileceğini söyleyenler de malum günlerden necis bayramlardan korunarak, mufredatla ve malum putu veya başka küfür içeriklerini islemeyerek aksine çocuklara bir tebliğ, eğitim imkanı olduğundan ve sözleşme ile ilgili bir yol bulunursa yapılabileceğini ve bunun da çoğu bakımdan faydalı bir iş olabileceğini söyleyen hocalar da oldu. Neden olarak çalıştığım yerdeki halk için ve çocuklarını göndermemeyi göze alamayanlar için bir yol olacağından ve de diğer hocalardan yani din ile Tevhid ile hiç bir alakası olmayan kişilerin çocukları eğitmesindense çok çok daha iyi olacağı yönünde de görüşler aldım. Lakin elbette şartlarla ve sakınmalarla ancak bunlar yapılırsa sana küfür hükmü verilmez denildi. (Henüz sözleşme imzalamadım yani malum memurluk kanunları ilke inkılap maddeleri yemini olan)
Bunun yanında yapmamamin daha hayırlı olacağını ve ayaklarımın sabitligi açısından daha iyi olacağına kanaat getirmeme rağmen. Nefsime şuan çok ağır geliyor lakin bu da maddiyattan veya rahatlıktan vb değil de . Ailem neticesi ile benim nefsimi zorluyor. Şöyle ki yakın zamanda ailem de yanıma taşınabilir ve elbette tevhidden uzaklar yoksa böyle bir şeyi düşünmezdim bile. Allahu alem.
Abilerim, kardeşlerim tekrarlıyorum kendime fetva aramıyorum farkındayım yapmanın doğru olmadığını yapmamanin kesinlikle daha Efdal ve hayırlı olduğu konusunda bir görüşüm yok sadece daha net öğrenmek istiyorum yani bir yerden duyduğum gördüğüm şeyle amel etmeden önce öğrenmek istiyorum. Her ne kadar uzun süredir değilde kısa bir zamandır tevhidi tanısam da din denilince fazlaca görüş dolaştığı ve cemaatler bulunduğu için ve benimde arapçam olmadığı için vasat görüşü insanları bulmak kolay olmadı. Şimdilik böyle bitireyim inşeAllah, Allah bana hayırlı bir yol açacaktır.
Allah'a emanet olun.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Rabbim neslimizi muhafaza buyursun

Konu sadece imzayla kalsa neyse lakin şeyh ebu muhammed el makdisinin fesad medreseleri adlı kitabını okuyaniz var mı bilmiyorum. Vaktiniz varsa okuyun
Ondan sonra ki düşüncelerinizi merak ediyorum.

İnşaallah bu corona munasebeti ile uzaktan eğitim kalıcı olur
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Hayır etmiyorum, etseydim şu an bu forumda bulunmazdım. Bu sorular uzun süre beni meşgul etmişti. Hâlâ da aklıma takılıyor bazen.
Bu hesapları açanlar tekfir edildiğinde yeryüzünde Müslüman olarak isimlendirilen kimlikçiler dışında kim kalır? Maslahatçılar açısından düşünülüp her şeye cevaz verildiğinde ümmet bugünkü içinde bulunduğu durumu düşer/düştü. Bu iki uç aklımı kurcalayan şüphelerdi. Fakat bu iki tayfa da Rasulullah'ın Aleyhisselam tanımladığı örnek Müslüman tanımının dışında yer alan Müslüman ümmetin çoğunluğunun inkar ettiği taifelerdir.

Zaruret nedir sınırları ne kadar geniş veya dardır?

Büyük Zorluk:

Ölüm, organların yok olması veya organların fonksiyonlarının yitirilmesinin doğurduğu korkunun zorluğu buna örnektir. Bu tür zorluk hafifletmeyi ve ruhsat verilmesini gerektirir. Çünkü dünya ve ahiret yararlarının gerçekleşmesi için canın ve organların korunması, bunların bir veya birkaç ibadet için tehlikeye maruz bırakılıp telef olmasından daha iyidir.

Hafif Zorluk:
Kişinin parmağındaki hafif ağrı, baş ağrısı, mide bulantısı bu tür zorluğa örnektir. Bu tür zorluk hafifletme konusunda dikkate alınmaz. Çünkü ibadetin yararlarını elde etmek, bu tür önemsiz zorlukları ortadan kaldırmaktan daha önce gelir.

İlk İki Tür Arasında Kalıp Hafiflik ve Şiddeti Değişen Zorluklar:
Bu türde yer alan zorluklardan en büyük zorluğa yakın olanlar hafifletmeyi gerektirir, küçük zorluklara yakın olanlar ise Zâhirîlerin dışındaki alimlere göre hafifletmeyi gerektirmez. Hafif şiddette bir humma, azı dişinin hafifçe ağrıması bu türe örnek olarak verilebilir. İki tür arasında olup değişen zorluklara gelince kimi alimler bunları en büyük zorluklara, kimi alimlerde en küçük zorluklara dahil etmişlerdir. Bir zorluk en büyük zorluklara yaklaştıkça hafifletme yapılmasını gerektirir, en küçük zorluklara yaklaştıkça hafifletilmemesi gerekir.

(Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am, İzz bin Abdüsselam, dini yükümlülüklerin hafifletilmesini gerektiren zorluklar, İz yayıncılık, s. 342)

Dinin büyük önem verdiği ibadetlerde hafifletmenin yapılması için zorluğun şiddetli veya genel olması şart koşulmuştur. Dinin daha az önem verdiği konularda ise hafif zorluklar sebebiyle hafifletmeler yapılmıştır. "Bazen bir hüküm şerefli ve üstün mertebeli olduğu halde, zorluğun tekrarlanması sebebiyle hafifletme yapıldığı da olur, ta ki bu zorluklar, çokça meydana gelen genel zorluklara yol açmasın."

(Kavaidü'l Ahkam fi Mesalihil En'am, İzz bin Abdüsselam, dini yükümlülüklerin hafifletilmesini gerektiren zorluklar, İz yayıncılık, s. 344)
Sosyal medya zaruret midir?
Elbette değildir bir yere kadar. Küçük parçalar dahilinde değerlerildiğinde değildir, günlük sıradan haberleri almak, kitaplardan alınabilecek bilgileri almak vb. durumlar gibi.

Benim açımdan sosyal medyanın bazı yönleri;
Hidayet bulmanın temel nedenlerinden biri, "terörist" olarak tanıdığım insanların öyle olmadığını, güncel itikadi bir çok meseleyi öğrenmeme sebep olan, Müslümanların ve ümmetin durumunu öğrenmeme vesile olan sosyal medya.
Bunların ve bunların dışındaki bilgi ve ihtiyaç kaynaklarından yoksun olduğunuzu düşünün. O zaman zaruret olup olmadığına siz karar verirsiniz.

Bilmem siz ne olarak değerlendiriyorsunuz fakat sosyal medyanın bazı organları şu an göz, el gibi.

Benim yapabildiğim şu:
Kitap elbise ve benzeri şeyleri almak istediğimde bu metinlere imza atmak şart koşuluyorsa almıyor veya alternatif seçenekler arıyorum. WhatsApp'tan Bu şirketler ile iletişime geçmek, kapıda ödeme ücreti ödemek veya bekleyip başka yerden temin etmek gibi.

Zikrettiğin sitelerin kullanılmasının küçük parçaların bir araya gelmesiyle oluşan ihtiyacın zaruret fıkhını devreye sokmayacağı iddaa edilirse o zaman elektrik kullanmak da caiz olmaz.
Çünkü elektrik kullanmak da farklı parçaların bir araya gelmesiyle caiz olur. Örneğin çamaşır için elektrik kullanılması, bulaşık yıkamak için elektrik kullanılması vb. Bunların hiçbiri tek başına zaruretler içerisinde yer almamaktadır. Elbiseler eskiden olduğu gibi elde yıkanabilir, bulaşıklar hakeza, su eskiden olduğu gibi çeşmelerden alınabilir, hatta Türkiye'nin belli bölgelerinde güneş panelleri alınarak dünyanın farklı yerlerinde olduğu gibi kişi kendi elektriğini üretebilir.
Bunları mübah hale getiren tek başına zaruret fıkhının dahilinde olmayan bu parçaların bir araya gelmesiyle zaruret fıkhının dahilinde olmalarıdır.
Ara ara eski konulara bakıyorum. Bu başlığa bakınca yanlış yönlendirme olmasın diye ekleme yapmak istedim.
Bugün mahkemelerde "ihtilaf durumunda falan mahkeme sorumludur" diye ibareler oluyor. Burda lafız açık olmadığı için bu sözleşme küfür olmaz diyenler de var. Çünkü orda sadece yer belirtiliyor, bu da kişinin oraya başvurması anlamına gelmez vb açıklamalar yapıyorlar. Sormak lazım bu Müslümanlara oranın yetki makamı olduğunu kabul ettikten sonra gitsek ne olur gitmezsek ne olur?
Tabi memurluk sözleşmesi buna dahil değil, orda lafızlar apaçık.

Zaruret sadece ibadet- muamelâtta olur diyenler de var. Bu konuyu daha detaylı araştırmadan bir şey söylemem doğru olmaz.
Aşağıdaki linkteki soruyu da bu yüzden Abdulmuiz hocaya sormuştum;


Kimisi de kendince farklı bir yok bulmuş, metni değiştiriyor. Tağutlardan rızık beklercesine böyle yollara başvurmak bir Müslüman'a yakışmadığını için uzak durmak en güzel yol olur Allah'u a'lem.


Bir de malum kimlikçiler ve hemen herşeye cevaz verenler var onları hesaba katmıyorum.
 
Nihat Alkış Çevrimdışı

Nihat Alkış

Mucem
İslam-TR Üyesi
Es Selamun Aleykum.
Ben bir devlet okulunda sınıf öğretmeni olarak çalışıyorum. Tevhidi daha yeni yeni öğreniyorum ve malum okul ve devlet şartları gereği bunun yanında çalışma ortamında bulunan heykel, kutlamalar gibi şeylerle küfür ve şirk olabilecek şeylerin varlığının bilincindeyim. Benim kafamı 1 aydan fazla süredir kurcalayan mesele küfür ve şirk amelleri ne dikkat ederek bu meslek yapılabilir mi ? Yoksa kesin olarak tevhidi mi bozacak bir iş midir? Allah rızası için beni aydınlatın yani bu konuda çok cevapla karşılaştım ama net bir şey göremedim henüz. İlkokul çocukları ile çalışıyorum genel olarak okuma yazma temel matematik temel hayat bilgisi dersleri var yani çoğunuz zaten adı gibi biliyor sistemin okullarını. Abdulmuiz hocam müsaitsen lütfen sende bana yardımcı ol ben gerçekten doğru olanı öğrenmek istiyorum. Kafamdan çıkmıyor ve ne yapacağımı da bilmiyorum bu konuda bazen diyorum hazır su tatil de Allah canımı alsa herhalde daha iyi olacak gibi düşüncelere bile dalabiliyorum.
Bu girişten sonra son olarak bana tavsiyeleriniz nedir ?
Yani dikkat etmem gereken hususları iyice inceleyip düşünüp ona göre bu işi yapabilir miyim?
Yoksa kesinlikle bu iş benim tevhidime aykırıdır ve acilen istifa mı etmem gerekir?
 
B Çevrimdışı

birüye

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun kardeşim. işin gerçeği kalbim bana şunları söylüyor. Bırak bu işi kendini sadece Allah ın dinine hizmete ver. tebliğ ve irşad için çalış. İnan kalbim bundan daha çok lezzet aldığı için böyle söylüyor. O yüzden ben de buna niyetlendim. Müşriklerin ve şirk koşanların içinden uzaklaşmak sabit bir yer de kalmayıp sürekli Allah ın dinini yaymak için seyahat halinde olmak istiyorum . Küfür ve şirke karşı sessiz kalmak istemiyorum,bundan rahatsızlık duyuyorum.çünkü ben rabbimin katında değer sahibi olmak için sebep arıyorum. Ben rabbimin yolunda ömrümü yıpratmak için sebep arıyorum, Onun yolunda zahmetlere katlanıp değerlenmek için sebep arıyorum. Hangi peygamberin ve tebliğ insanının hayatı rahat ve keyf içinde geçti. Nefsim ne kadar başka şeyler istese de kalbim beni hep bu yöne götürüyor. Bana bunu sevdiren rabbime hamd olsun. Muvahhid bir kardeş var dağ taş geziyor tebliğ yapıyor ona çok imreniyorum. Aile meselesine gelince malesef çocuklarım küçük ve eşim benim kadar hassas değil bu konuda. Ama bu da imtihan. Hiçbir şey Allah ve rasülünün sevgisi ve onun yolunda mücadelenin önüne geçemez. Rabbim bizi yolundan ayırmasın. Amin.

(ACİL KONU) Öncelikle, Allah sizlerden razı olsun, mücadelenizin bir kısmını okudum. Tağutu sevdirmekten sakınacak anaokulu öğretmeni olmak isteyen bir kardeş var ama yemin konusunda sorusu var. Öğretmenlikte yemin hemen mi ediliyor yoksa birkaç yıl sonra asil memurluğa girişte mi? Birkaç yıl sonra yemin ediliyorsa ümmete hizmet edip yemin zamanı istifa etmeyi düşünüyor. Bilgi verir misiniz kardeş için?
 
Üst Ana Sayfa Alt