Ebu Hureyre'den (radiyallahuanh ) Rasulullah (sallahu aleyhiwesellem) buyurmuştur ki:
Paraya, pula, elbiseye kul olanlar bedbaht olsun! Böyle çıkar düşkünü kimseye işlediği hayrın bedeli verilirse memnun olur, verilmezse Allah'ın takdirine kızar.
Böyle kimseler hem bedbahttırlar hem de bir işe yaramazlar.
Ayaklarına diken batsa çıkarmaya güçleri yetmez. Ne mutlu o kimseye ki, Allah yolunda cihad için atının dizginlerine sarılmış, saçı başı perişan, ayakları toz içindedir. Eğer nöbet beklemekte ise tam manasıyla bekler, cephede ise tam manasıyla savaşır.
Bu kimse bir meclise girmek için izin istese küçük görülüp kendisine izin verilmez. Bir hususta şefaat edecek olsa şefaati kabul edilmez."
( Buhari Cihad: 70, İbn Mace Zühd: 8. 188)...
Şeyhulislam Takiuddin Ahmed İbn Teymiyye (rahmetullahi aleyh ) bu hadisle ilgili diyor ki:
"Rasulullah (s.a.v.) böyle kişileri altının, gümüşün, ipeğin, kadifenin kölesi diye adlandırmış, aynı zamanda onlar için beddua olan ifadeyi de haber lafzıyla zikretmiştir. Bu da:
"Taise, İntekese ve iza şike fela intekaşe" ifadeleridir. İşte bu, başına bir kötülük isabet edip de bundan çıkıp kurtulamayanın durumudur. Çünkü adam tökezleyip helak olmuş, yıkılıp kalmıştır. Artık istediğini elde edememiş ve bir türlü de kötülükten kendisini kurtaramamıştır. İşte bu, mala tapanın halidir. Bu kişinin durumu şu ifadelerle dile getirilmiştir:
"Eğer verilirse memnun kalır, verilmeyip de engellenirse kızar." Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Eğer (anlaşma yapan) bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla onlara anlaşmalarını bozduğunu bildir. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez." (Enfal: 8/58)