Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Günün Sahih Hadis-i Şerif'i

ebu leys Çevrimdışı

ebu leys

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
image.jpg
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Tağutları Reddetmeden İman Gerçekleşmez


عَنْ طَارِق بنْ أَشيم رَضِىَ الله عَنْه قَال: سَمِعْتُ رَسُولَ الله صَلى الله عَليه وسلم يَقُولُ: " مَنْ قَالَ لَا إلهَ إلاَّ الله وَ كَفَرَ بِمَا يُعْبَدُ مِنْ دُونِ الله حَرِّمَ مَالُهُ وَ دَمُهُ وَ حِسَابُهُ عَلى اللهَ "


Hadis:

Ebu Abdullah Tarik b. Eşyam Radiyallahu anhum : "Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'in şöyle dediğini işittim" demiştir:

"Kim La ilahe illAllah Muhammedun Rasulullah der ve Allah'tan başka ibadet edilenleri reddederse malı ve kanı haram olur. Sonra onun hesabı Allah'a aittir." (Müslim)


Hadisten Ne İstifade Ederiz?

Bu hadis, La ilahe illAllah'ın manasını en güzel şekilde açıklayan hadislerden birisidir. La ilahe illAllah'ı sadece dille söylemek kişiyi müslüman yapmaz. Hatta manasını bilerek ve tasdik ederek söylese, fakat imanı bundan öteye geçmese yine de kabul edilmez. Ancak ve ancak bu kelimenin manasını bilip bunu diliyle ve kalbiyle tasdik eden ve Allah'tan başka ibadet edilen sahte ilah ve tağutları reddeden kimsenin malı ve kanı haram olur. Sahte ilah ve tağutları red konusunda duraklayan veya şüphe eden kimsenin imanından söz edilemez elbette...
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
ÖNCE İMAN SONRA CİHAT
عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ قَالَ سَمِعْتُ الْبَرَاءَ - رضى الله عنه - يَقُولُ أَتَى النَّبِىَّ صلّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَجُلٌ مُقَنَّعٌ بِالْحَدِيدِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُقَاتِلُ وَأُسْلِمُ . قَالَ « أَسْلِمْ ثُمَّ قَاتِلْ » . فَأَسْلَمَ ثُمَّ قَاتَلَ ، فَقُتِلَ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ « عَمِلَ قَلِيلاً وَأُجِرَ كَثِيراً »

Bera radiyAllahu anh’in şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
“Rasûlullah ( s.a.s )’e Uhud harbinde demir zırh ile yüzü örtülü bir kişi geldi de:
“Ya RasûlAllah! Hemen harp edeyim de sonra müslüman mı olayım?” diye sordu. Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem :
“Müslüman ol, sonra harp et” buyurdu. O da hemen müslüman oldu. Sonra vuruştu. Nihayet şehid oldu. Bunun üzerine Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem :
“Az işledi, fakat çok kazandı” buyurdu. (Buhârî-Müslim)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
(İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu.

Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144.

 
A Çevrimdışı

ahmet53

Üyeliği İptal Edildi
Banned
same b. Zeyd (r.ahm.) anlatıyor: Allah Resulü’nü (a.s.) şöyle buyururken işittim: “Kıyamet gününde bir kişi getirilip Cehenneme atılır da bağırsakları karnından dışarıya çıkar. Onları, eşeğin değirmen taşını döndürdüğü gibi döndürecek. Derken Cehennem halkı toplanırlar da: Ey filan! Ne bu hâl? Sen iyiliği emreden, kötülükten de nehyeden biri değil miydin? derler. O da: Evet, öyle idim. Fakat ben iyiliği emrederdim; kendim yapmazdım. Yine ben kötülükten nehyederdim de kendim işlerdim, der.” [1296] Buhârî, Bed’u’1-Halk 10, Fiten 17; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/205, 206,
 
A Çevrimdışı

ahmet53

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Rasûl Aleyhisselam, rivayet olunan şu Hadis-i Şerifte;

«Ben müşrikler arasında yaşamaya devam eden müslümanlardan beriyim.

(Ebu Davud. Tirmizi.) buyurmuştur.


__Bir müşrik Müslüman olduktan sonra müşriklerden ayrılmadıkça hicret etmedikçe Allah onun hiçbir amelini kabul etmez.(Nesei zekat_73/İbn i Mace hudut 2 )
 
yağmur@hicret Çevrimdışı

yağmur@hicret

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bizlere
Benzerini hiç duymadığım bir konuşma yaptı ve şöyle buyurdu :

"Eger sizler benim bildiklerimi bilseydiniz,az güler çok ağlardınız."
Bunun üzerine Rasulullah'ın ashabı yüzlerini kapatarak hıçkıra hıçkıra ağladılar.


Buhari, 12;müslim,fezâil134
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Haramların En Büyüğü


Abdullah b. Mes'ud (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: Bir kere Rasulullah (s.a.s)'e:

«Ya RasulAllah! Allah indinde hangi haram en büyüktür?» diye sordum. Rasulullah (s.a.s):

«Allah seni yarattığı halde O'na eş koşmandır» buyurdu. Ben:

«Hakikaten bu büyük haramdır» dedim. «Sonra hangi haram büyüktür?» diye sordum. Rasulullah (s.a.s):

«Seninle beraber yemek yemesinden korkarak çocuğunu öldürmendir» buyurdu. «Bundan sonra hangisi büyüktür?» dedim. Rasulullah (s.a.s):

«Komşunun hanımı ile zina etmendir» buyurdu.

(Buhari-Müslim)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ


1- Haramların en büyüğü ve Allah tarafından asla affedilmeyen şey; sadece Allah'ın hakkı olan ibadet türlerinden birini, insanları ve diğer tüm varlıkları yoktan varetmesine rağmen Allah'tan başkasına yapmaktır. Böyle yapan kimse, Allah'a şirk koşmuş ve cehennem azabını haketmiş olur.

2 - Rızkın Allah'tan olduğu inancı islam akaidinin temellerindendir. Kim, mahlukattan bir şeyin rızkı artırmaya veya azaltmaya gücü olduğuna inanırsa veya rızkın azalmasından korkup artacağına inanarak çocuğunu öldürürse islam dairesinden çıkmış olur. Her müslüman bilmelidir ki, rızık ancak Allah'tandır.

3 - Zina etmek, islam'ın yasakladığı büyük haramlardandır. Müslüman olan komşunun hanımıyla zina etmek ise daha şiddetlidir. Zira böyle bir halde hem haram olan zina işlemiş, hem de Rasulullah'ın birçok sözlerinde önemini vurguladığı komşu hakkı çiğnenmiş ve müslüman komşunun hakkına tecavüz edilmiş olur.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Batıl İnançlar


Ebu Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)’in şöy’le dediği rivayet edilmiştir:

«Adva,Tıyara,Hama,Safara diye bir şey yoktur. » (Buhari-Müslim)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ


-Adva:Sağlam bir kişiye bir hasta aracılığıyla hastalığının bulaşmasıdır.Rasulullah’ın böyle bir şeyin olmadığını söylemesinin sebebi doğrudan doğruya o hasta kişi yüzünden hasta olduğuna değil de Allah’ın dilemesi sonucu bu hasta kişiden hastalık bulaştığına inanmanın gerekliliğini belirtmektir. Zira," İslam inancında hastalığın doğrudan doğruya bulaşması yoktur. Her şey Allah'ın izni ve dilemesiyle olur. Bununla beraber islam insanların salgın hastalık olan yerlerden uzak durmak suretiyle tedbir almalarını ve Allah'a tevekkül etmelerini emretmiştir.

Tıyara: Uğura ve uğursuzluğa inanmaktır.

Hama: Kan davalarında öç ve intikam almak için uydurulmuş bir takım efsanelere inanmaktır, islam bunu kesinlikle yasaklar. Cahil arapların inançlarına göre öldürülen bir kimsenin kanından, kemiğinden veya ruhundan kuşlar -bilhassa baykuşlar- türeyerek, ölünün intikamını alıncaya dek bağırırlar. Bu yüzden ölen kimsenin yakınları ölüyü rahat ettirmek için intikamını almak zorunda olduklarına inanırlardı.

Safara: Sefer ayının uğursuz olduğuna inanmaktır.

Uğursuzluk din veya dünya ile ilgili hayırlı iş yapmaya niyet edildiğinde sevilmeyen bir şey görüldüğü veya duyulduğu zaman bunun kalbe etki ederek, niyet edilen işten vazgeçirmesi veya kalbte bir üzüntü meydana getirmesidir. Bir iş yapmaya niyet edildiğinde kötü bir şey görmek veya duymak suretiyle bunu uğursuzluk sayıp yapacağı işten vazgeçmek vazgeçmeyip kalben üzüntü duymaktan daha haramdır ve apaçık bir şirktir.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi

İslam En Mükemmel Sistemdir

Tarık b. Şihab (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

Bir yahudi Ömer (r.a)'ye gelerek dedi ki:

«Ey mü'minlerin emiri! siz Kur'an'dan öyle bir ayet okuyorsunuz ki bu ayet yahudilere inmiş olsaydı o günü bayram ilan ederdik.» Ömer (r.a):

«Bu hangi ayettir?» diye sordu. Yahudi dedi ki:

«Bugün sizin dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Ve size din olarak İslam'dan razı oldum.» (Maide; 3) ayetidir. Ömer (r.a) dedi ki:

«VAllahi ben bu ayetin Rasulullah'a nerede ve ne zaman indiğini biliyorum. Cuma günü Arafat'ta indi. Allah'a hamdolsun ki, bu iki gün bizim için bayramdır.»

(Buhari-Müslim)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ


-Bu din kemale ermiştir. Alemlerin Rabbi olan Allah, yukarıdaki ayetle akidenin tamamlandığını ve insanların hayatlarını düzenlemek üzere gönderdiği şeriatini ve kanununu kemale erdirdiğini ilan etmiştir. Artık, kimsenin bu dinde eksikliklerin bulunduğunu veya bir takım ilavelerin, reformların yapılmasının gerektiğini iddia etmesi söz konusu değildir. Bu dinde ilaveyi, reformu gerektirecek hiçbir eksiklik yoktur. Allah, İslam'ı kıyamete kadar tüm insanlara yegane din ve hayat sistemi olarak seçip, beğenmiş ve onu her çağ ve her yerde geçerli olacak şekilde mükemmelleştirmiştir. İşte bu nedenle bu dinin geliştirilip, değiştirilmeye ihtiyacı yoktur. Kim, Allah'ın şeriatini ve kanunlarını bir tarafa bırakıp sosyal hayatta tatbik etmez, bu mükemmel kanunların yerine, beşeri mahreçli hayat sistemlerini uygularsa, Allah'ın mü'minler için beğendiğini beğenmemiş ve dolayısıyla Allah'ı ve O'nun mübarek dinini inkar etmiş, kafir olmuş olur.
 
أم السلام Çevrimdışı

أم السلام

حسبي الله ونعم الوكيل
İslam-TR Üyesi
“Çokça gülmeyiniz! Gülmenin aşırısı kalbi öldürür.”

Tirmizî, Zühd, 2

Gülmek insanoğlunun umûmiyetle huzûrunu, sürûrunu ve bediî duygularını dışa yansıtan bir husûsiyettir. Kişinin îcâb ettiği hallerde gülmesi, tabiî ve müspet bir davranıştır. Tabiî olmayan ise gerektiği zaman gülmemek veya aşırılık göstererek gülmeyi kontrol edememektir. Dolayısıyla yerinde ve kararında gülmek, âdâb açısından önem arzeder. Mâlum olduğu üzere gülmenin tebessüm etme, kahkaha atma gibi çeşitleri vardır. Bu husûsta dengeyi yakalamak için üsve-i hasenemiz Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in tatbikatına bakmak gerekir. Hz. Aişe -radıyallâhu anhâ- diyor ki:

“Allâh Resûlü’nün küçük dili görünecek şekilde kahkahayla güldüğünü hiç görmedim. O (ekseriyetle) tebessüm ederdi.” (Buhârî, Tefsîr, 46/2)

Cerîr bin Abdullah anlatıyor; “Fahr-i Kâinât Efendimiz, Müslüman olduğum günden beri beni huzuruna girmekten alıkoymaz ve her gördüğünde de tebessüm ederdi.” (Buhârî, Edeb, 68)

Abdullah bin Hâris ise; “Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’den daha çok mütebessim bir kimse görmedim.” demiştir. (Tirmizî, Menâkıb, 10)

Hadis-i şeriflerden anlaşıldığına göre, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- genellikle beşûş çehreli, güleç yüzlü idi. Yani o, en sıkıntılı anlarında bile umumiyetle üzüntülerini belli etmez ve yanındakilere hüzün verecek bir tavır sergilemezdi. Bilhassa çok sevdiği kimselerle karşılaştığında tebessümü bir kat daha artardı.

Öte yandan Sevgili Peygamberimiz’in, hoşuna giden bazı sözler veya olaylar karşısında, azı dişleri görünecek kadar güldüğü de nakledilmektedir.

Meselâ Hz. Âişe’nin naklettiği bir rivâyette kuraklıktan muzdarip olan halkın şikâyeti üzerine Habîb-i Ekrem Efendimiz musallâ denen açık bir alanda kısa bir hutbe iradından sonra namaz kılıp duâ etmişti. Çok geçmeden gök gürleyip şimşek çakmaya başlamış ve bol miktarda yağmur yağmış, seller akmıştı. İşte bu arada insanların yağmurdan korunmak için koşuştuklarını gören Efendimiz, azı dişleri görününceye kadar gülmüştür. (Ebû Dâvûd, İstiskâ, 2)

Ebû Zerr -radıyallâhu anh- anlatıyor; Peygamber Efendimiz buyurdu ki, “Ben cehennemden en son çıkacak ve cennete en son girecek olan kimseyi yakînen bilirim. Bu öyle bir adamdır ki kıyâmet gününde, getirilir ve, «Küçük günahlarını kendisine gösterin, büyük günahlarını ise gizleyin.» denilir. Bunun üzerine ona küçük günahları gösterilir ve:

– Sen falan gün şunu şunu, falan gün de şunları yaptın değil mi? denilir. Adamcağız da inkâr edemeyerek:

– Evet, der. Ancak bunların ardından büyük günahlarının da gösterilmesinden korkmaya başlar. Tam bu esnada ona:

– Senin için her kötülüğün yerine bir iyilik vardır, denilir. Bunun üzerine adam (ortaya çıkmasından korktuğu büyük günahlarını kastederek):

– Yâ Rabbî, ben bir kısım (günah) işler yaptım ki onları burada göremiyorum, der.”

Ebû Zerr -radıyallâhu anh-’ın belirttiğine göre Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- bu haberi anlattıktan sonra azı dişleri görününceye kadar gülmüştür. (Müslim, İmân, 314)

Abdullah bin Mesûd’un naklettiği şu rivâyette de Efendimiz’in güldüğünü görmekteyiz; “Allâh Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle bir hâdise anlattı: «Ben cehennemden en son çıkacak olan insanın durumunu bilirim. O, cehennemden sürünerek çıkar. Kendisine:

– Haydi git, cennete gir! denilir. Bunun üzerine o adam cennetin yolunu tutar. Varıp kapısından içeri bakınca cennet ehlinin tamâmen yerlerini aldıklarını, her tarafın dopdolu olduğunu görür. Geri döner ve:

– Ya Rabbi, herkes yerini almış, her taraf tıklım tıklım dolu, girecek yer kalmamış! der. Kendisine denilir ki:

– Önceki bulunduğun zamanı(n yani dünyânın ne kadar geniş olduğunu) hatırlıyor musun? O da:

– Evet ya Rabbi! der. Sonra ona:

– Öyle ise gönlünden ne geçiriyorsan dile, denilir. O da dilediğini ister. Neticede kendisine:

– Sana bu isteklerinin hepsi ve ayrıca dünyanın on katı daha verilecektir, denilir. Bunun üzerine adam:

– Yâ Rabbi, der. Benimle istihzâ mı ediyorsun! Sen ki şânı yüce bir Hükümdarsın!»”

Abdullah bin Mesûd -radıyallâhu anh-, Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in bu hâdiseyi anlattıktan sonra azı dişleri görülecek derecede güldüğünü ifâde eder. (Müslim, Îmân, 308; Tirmizî, Cehennem, 10)

Gülme âdâbı husûsunda Nebiyy-i zî-şân Efendimiz’in sünnetinden, mütebessim bir çehreye sâhip olmamız gerektiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında güzel bir davranış veya söz karşısında gülmenin tabiî olacağı da âşikârdır. Ancak katıla katıla gülmek, güldürmeyi meslek edinerek bunun için saatlerce proğram yapmak gibi aşırı tavırlar uygun değildir. Zîra aşırı gülmek şakacılığın, nüktedanlığın veya güler yüzlü olmanın değil, Allâh’tan gâfil olmanın bir netîcesidir. Nitekim Fahr-i Kâinât Efendimiz:

وَلاَ تُكْثِرِ الضِّحْكَ فَاِنَّ كَثْرَةَ الضِّحْكِ تُميِتُ الْقَلْبَ

“Çokça gülmeyiniz! Gülmenin aşırısı kalbi öldürür.” (Tirmizî, Zühd, 2) buyurmak sûretiyle bu gerçeğe dikkat çekmiştir. Hatta Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-; “Eğer sizler benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.” (Buhârî, Tefsîr, 5/12) hadisiyle de âhireti kurtarma endişesiyle ağlamanın gülmeye tercih edilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Zira, ancak Allâh’ın azametini hissedenler ağlayabilir. Çok gülmek azamet-i ilâhîden habersiz olmaktan kaynaklanır. Bu sebeple Allâh Teâlâ:

“Artık yaptıkları şeylere karşılık az gülsünler, çok ağlasınlar!” buyurmaktadır. (et-Tevbe 9/82)
 
Nas Çevrimdışı

Nas

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Abdullah bin Ömer, şöyle demiştir:
Resûlullah (s.a.v.), bize yönelerek şöyle buyurdu: "Ey muhacirler cemaati! Beş şey vardır ki, onlarla müptela olacağınız zaman (hiç bir hayır kalmaz). Ben sizlerin, o şeylerin (dönemine) erişmenizden Allah'a sığınırım (O şeyler şunlardır):
1)Bir milletin içinde, zina - fuhuş ortaya çıkıp, nihayet o millet bu suçu aleni olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde taun hastalığı(bulaşıcı hastalık) ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde vuku bulmamış 'hastalıklar' yayılır.
2)Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarın zulmü ile cezalandırılırlar.
3)Mallarının zekâtını vermekten imtina eden her millet, mutlaka yağmurdan menedilir (kuraklık cezasıyla cezalandırılır) ve hayvanlar olmasa onlara yağmur yağdırılmazdı.
4)Allah'ın ahdini ve resulünün ahdini bozan her milletin başına, mutlaka Allah, kendilerinden olmayan düşmanı musallat eder ve düşman, o milletin elindekinin bazısını alır."
5)Hangi toplumun liderleri Allah'ın kitabı ile hükmetmeyi terk ederse Allah onları kendi aralarında savaştırır.
(Sünen-i İbni Mace,4019)
 
Üst Ana Sayfa Alt