Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Günün Sahih Hadis-i Şerif'i

avam16 Çevrimdışı

avam16

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
1790 - Hz. İbnu Abbâs radıyallâhu anhümâ anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm teheccüt namazı kılmak üzere geceleyin kalkınca şu duayı okurdu:
"AIIah’ım, Rabbimiz! Hamdler sanadır. Sen arz ve semâvatin ve onlarda bulunanIarın kayyumu ve ayakta tutanısın, hamdler yalnızca senin içindir. Sen semâvat ve arzın ve onlarda bulunanların nûrusun, hamdler yalnızca sanadır. Sen haksın, va'din de haktır. Sana kavuşmak haktır, sözün haktır. Cennet haktır, cehennem de haktır. Peygamberler haktır, Muhammed aleyhissalâtu vesselâm de haktır. Kıyamet de haktır.
AIIah’ım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Hasmına karşı senin bürhanın iIe dâva açtım. Hakkımı aramada senin hakemliğine başvurdum. Önden gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatalarımı affet. Gizli işlediğim, aleni yaptığım, benim bilmediğim, senin benden daha iyi bildiğin hatalarımı da affet! İlerleten sen, gerileten de sensin. Senden başka ilah yoktur".

Buhâri, Teheccüt 1, Daavât 10 Tevhid 8, 24, 35; Müslim, Salâtu'l-Müsâfirin 199, (769); Muvatta, Kur'ân 34, (1, 215, 216); Tirmizi, Daavât 29, (3414); Ebü Dâvud, Salât 121, (771); Nesâi, Kıyâmu'l-Leyl 9, (3, 209, 210).)
 
avam16 Çevrimdışı

avam16

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Semüre İbnu Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sık sık: "Sizden bir rüya gören yok mu?" diye sorardı. Görenler de, O'na Allah'ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu:
" Sizden bir rüya gören yok mu ?"
Kendisine: "- Bizden kimse bir şey görmedi!" dediler. Bunun üzerine: " Ama ben gördüm" dedi ve anlattı: "Bu gece bana iki kişi geldi. Beni alıp haydi yürü! dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanıda biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazan bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu. İyileştikten sonra tekrar indiriyor, önceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere: - Subhânallah ! nedir bu? dedim. Dinlemeyip:- Yürü! Yürü! dediler. Yürüdük, sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yüzüne gelip, çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gözü enseye kadar soyuluyordu. Sonra öbür tarafına geçip, aynı şekilde diğer yüzünün derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yüz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar önce yaptıklarını yapmaya başlıyordu. Ben burada da: Sübhanallah, nedir bu? dedim. Cevap vermeyip: - Yürü ! Yürü !dediler. Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. İçinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp: - Bunlar kimdir? diye sordum. Bana cevap vermeyip: - Yürü ! Yürü ! dediler. Beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dönüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp: - Bu nedir? diye sordum. Cevap vermeyip yine: - Yürü ! Yürü ! dediler. Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi görmemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine: - Bu nedir? diye sordum. Cevap vermeyip:- Yürü ! Yürü ! dediler. Beraberce yürüdük. İri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçerisinde her çeşit bahar çiçekleri vardı. Bu bahçenin içinde çok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çocuklar vardı. Ben yine: - Bunlar kimdir? dedim. Cevap vermeyip: - Yürü ! Yürü ! dediler. Beraberce yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük, ne de daha güzel bir ağaç hiç görmedim. Arkadaşlarım: - Ağaca çık! dediler. Beraberce çıkmaya başladık. Altun ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik. Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışça bir yarısı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Sanki böylesine güzellik, böylesine çirkinlik görmemişsindir. Arkadaşlarım onlara: - Gidin şu nehire banın! dediler. Meğerse orada açıkta bir nehir varmış. Suyu sanki sâfi süttü, bembeyaz. . . Gidip içine banıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olarak geri geldiler. İki tarafları da en güzel şekli almıştı.
Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar: - Bu gördüğün, Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi.
- Beni gezdirin, içine bir gireyim! dedim.
- Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin, dediler. Ben: - Geceden beri acayip şeyler gördüm, neydi bunlar? diye sordum.
- Sana anlatacağız, dediler ve anlattılar: - Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur'ân'ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan saran kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam fâiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında dönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (aleyhissalâtu vesselâm)'di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (bûluğa ermeden) ölen çocuklardır. "
Cemaatten biri hemen atılarak: "- Ey Allah'ın Resülü! Müşrik çocukları da mı?" diye sordu.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): " Evet, dedi, müşrik çocukları da." ve anlatmaya devam etti: " Yarısı güzel yarısı çirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir."
Buharî, Tà'bir 48, Ezân (Sıfatu's-Sal t) 156, Teheccüt 12, Cenâiz 93, Büyü 2. Cihâd 4, Bedül-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Ber et 15, Edeb 69; Müslim 23, (2275); Tirmizî, Rü'ya 10, (2295).
 
avam16 Çevrimdışı

avam16

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sevbân radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a yahudilerden bir âlim geldi.
"Ey Muhammed, Allah'ın selâmı üzerine olsun!" dedi. Bunu der demez adamı öyle bir ittim ki, nerdeyse yere yıkılacaktı.
"Beni niye ittin?" dedi.
"Niye ey Allah'ın Resûlü demiyorsun?" dedim.
"Ben O'nu, ailesinin kendine koyduğu isimle çağırıyorum!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Ailemin bana koyduğu isim hakikaten Muhammed'dir!" buyurdu. Adam: "Size bir şey sormaya geldim" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Sana söylediğim takdirde işine yarayacak mı?" dedi. Adam: "Kulaklarımla dinlerim!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Sor!" buyurdular. Adam:
"Kıyamet günü, yer ve gökler başka bir yer ve gök olup kılık değiştirdiği zaman, insanlar nerede olacaklar?" dedi. Resûlullah:
"Köprünün (Sırat'ın) önünde, karanlıkta" buyurdular. Adam:
"Köprüyü ilk geçen kim olacak?" dedi.
"Muhacirlerin fakirleridir" buyurdu.
"Cennete girince onlara ne armağan edilecek?" dedi.
"Balık ciğerinin ziyadesi!" buyurdular.
"Bunun arkasından ne yiyecekler?" dedi.
"Onlara cennetin etrafında otlayan cennet öküzü kesilecek!" buyurdular.
"Bunun üstüne ne içecekler?" dedi.
"Selsebîl denen cennetteki bir gözenin suyundan" buyurdular. Adam: "Doğru söyledin!" dedi ve ilave etti:
"Ben sana bir peygamber veya bir veya iki kişiden başka hiç kimsenin bilemeyeceği bir şey sormak için geldim" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Söylediğim takdirde sana faydası olacak mı?" buyurdular.
"Kulaklarımla dinlerim" dedi.
"Sor!" buyurdular.
"Sana çocuktan sorucağım" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Erkeğin suyu beyazdır. Kadının suyu ise sarıdır. İkisi birleşir ve erkeğin menisi kadının menisine üstün gelirse Allah'ın izniyle çocuk erkek olur. Kadının menisi erkeğin menisine üstün gelirse çocuk Allah'ın izniyle kız olur" buyurdular. Yahudi:
"Vallahi doğru söyledin! Sen gerçekten hak peygambersin" dedi ve ayrıldı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Bu adam bana soracağını sordu. Ben bunlardan birşey bilmiyordum. Tâ ki Allah onları bana bildirdi" buyurdular.
Müslim, Hayz 34, (315).
 
avam16 Çevrimdışı

avam16

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
image.jpeg
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Ey Kureyş topluluğu ! Müslüman olup nefislerinizi Allah’ın azabından satın alınız. Ben Allah’ın azabından hiçbir şeyi sizden savamam. Ey Abde Menaf oğulları ! sizden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ey Abbas b. Abdulmuttalib ! senden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ey Allah elçisinin halası Safiye !.. yeğenin peygamberdir diye umutlanma senden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ey Muhammedin kızı fatıma ! sen de babam peygamberdir diye umutlanma senden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ama malımdan iste ondan vereyim."
[Buhari: 10.c.4634.s ,,, Müslim : 1.c.206.]
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İbn-i Ömer (r.a)'den rivayete göre, Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

«Şu resimleri yapanlar yok mu? İşte onlar, kıyamet gününde: «Haydi yaptığınız resimlere can veriniz!» diye azab olunacaklardır.»

(Buhari)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ

- İslam dini, insanları putperestliğe sürükleyebilecek her açığı kapamış, bu konuda hiçbir ihtimal bırakmamıştır. Canlıların resimlerini ve heykellerini yapmak da bu nedenle kesinlikle nehyedilmiştir. Resim ve heykellerin put haline getirilmesi ihtimali ne kadar az olsa da, yine de ufak bir olasılık söz konusudur. Bu sebepten dolayı, İslam dini resim ve heykel yapımıyla uğraşanları azarlamış ve bunu helal kabul ederek yapanların yaptıkları resim yada heykellere can verinceye kadar ki bunu ebediyyen yapamayacaklardır, o cehennemde azab göreceklerini bildirmiştir. Haramlığına iman ederek bunu işleyenler ise Allah dilerse bunları affeder, dilerse de suçlan nisbetinde cehennemde azab eder.

Burada günümüzle ilgili bir konu, fotoğraf konusu gündeme geliyor. Fotoğraf mahiyeti açısından resimden çok farklıdır. Zira, resimde canlıya benzetme doğrudan doğruya insanın emeğine bırakılmıştır. Fotoğraf ise ışığın yansıması ve merceklerin işlevine dayanır. Fakat şurası unutulmamalıdır, ister resim olsun, ister fotoğraf, şayet saygı duyulup, duvarlara asılır ve bu resme hürmet edilirse, bu da kesinlikle yasaktır ve neticede insanı şirke kadar götürebilir.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Âişe (r.anhâ) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) bir seferden dönmüştü. (O yokken) ben, yüklüğün önüne, üzerinde resimler bulunan bir bez (perde) çekmiştim. Rasûlullah perdeyi görünce, çekip attı, (öfkeden) yüzü de renklenmişti. "Ey Âişe!" buyurdular, "Bil ki, kıyamet günü insanların en çok azap görecek olanı Allah'ın yarattıklarını taklit edenlerdir." Hz. Âişe (r.â) devamla: "Biz o bezi kestik, bir veya iki minder yaptık." Demiştir. (Buhârî)
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Rasulullah ( sav)Efendimize on yıl boyunca hizmet eden ve Allah Resûlü’nün terbiyesinde yetişen Enes b. Mâlik radiyallahu anh anlatıyor:
“Resûl-i Ekrem Efendimiz ile oturuyorduk. Allah Resûlü: ‘Birazdan yanınıza cennetlik bir adam gelecek, onu görmek ister misiniz?’ buyurdu. Çok geçmeden Medineli bir sahâbi çıkageldi. Ayakkabılarını elinde tutuyor, yeni abdest aldığı için sakalından sular damlıyordu.
Ertesi gün Efendimiz sözlerini tekrarladığında aynı sahâbi mescidin kapısında beliriverdi. Bu durum üçüncü gün yine aynı şekilde yaşandığında ashâb-ı kirâmdan ilme ve ibadete düşkünlüğü ile tanınan genç sahâbi Abdullah b. Amr, Medineli sahâbinin peşine düştü.
Abdullah b. Amr’ın Merakı
Bu sahâbi, hangi ibadeti ya da hangi özelliği sayesinde cennetle müjdeleniyor, Allah Resûlü bu müjdeyi neden üç gün boyunca tekrarlıyordu? Abdullah b. Amr bunu öğrenmeli ve Medineli sahâbiyi cennete götürecek ameli kendisi de hayata geçirmeliydi. Medineli sahâbinin kapısını çalarak, kalacak bir yerinin olmadığını, bir süre kendisini misafir etmesini rica etti. İsteği kabul edilince de üç gece bu sahâbinin evinde kaldı ve onunla aynı odada yatıp uyudu.
Abdullah bu süre zarfında adamın davranışlarında bir farklılık göremedi. Gün boyu diğer Müslümanların yapmadığı ve sadece bu zatın yaptığı özel bir şey yoktu. Gece yarısı uyanıp ev sahibinin ne yapacağını merak etti. Acaba kaç rekât gece namazı kılacak, Rabbine yalvarırken neler söyleyecek, gözünden nasıl yaşlar dökülecekti?
Geceler boyu boşuna bekleyip durdu. Ev sahibi, geceleri kalkıp ibadet etmiyor, sabah namazına dek uyuyor, sadece uyanıp yatağında sağına soluna dönerken Allah’ı zikrediyor, tekbir getiriyordu. Büyük bir serveti olmadığı için sadaka dağıtamıyor ancak konuşmasına çok dikkat ediyor, dilinden hayırlı ve güzel sözler dökülüyordu.
Abdullah nihayet üçüncü günün sonunda işin aslını ev sahibine anlatarak şöyle dedi: “Hz. Peygamber üç gün üst üste ‘Birazdan yanınıza cennet halkından birisi gelecektir.’ buyurdu.Efendimizinbu sözlerinden sonra her defasında sen çıkageldin. Bunun üzerine ben de birkaç gün senin yanında kalarak seni cennet halkından yapan amelini öğrenip onu işlemek istedim. Fakat bu üç gün içerisinde büyük bir amel yaptığını görmedim. Acaba seni bu mertebeye hangi amelin ulaştırmış olabilir?”
Sahâbi, Abdullah’a şu cevabı verdi: ‘Senin gördüğünden başka yaptığım bir ibadetim yok.’
“Ben Hiçbir Müslümana Kin Gütmem. Allah’ın Bir Başkasına Verdiği Nimeti Asla Kıskanmam.”
Abdullah gitmek üzere ayağa kalktı. Aradığı cevabı bulamamıştı. Resûl-i Ekrem bu adamı neden hem de üç kez üst üste Cennetle müjdelemişti. Bu adamda olup da kendinde ve diğer kimselerde olmayan özellik hangisiydi? Bunları düşündüğü sırada Medineli sahâbinin sesini duydu: ‘Dur yeğenim, söylediğim gibi gördüğünün dışında benim hiçbir amelim yoktur, ancak şu var ki ben hiçbir Müslümana kin gütmem ve Allah’ın bir başkasına verdiği nimeti asla kıskanmam.’
Abdullah bunun üzerine: ‘Seni Cennetlik yapan ve bizim sahip olamadığımız şey işte budur.’ dedi.”

Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 166.
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Ebu Hureyre (radıyallahu anh) Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)’i şöyle buyururken işitmiştir: “İsrail oğullarında biri alaca, biri kel ve biri de kör olmak üzere üç kişi vardı. Allah bunları imtihan etmek istedi de onlara bir melek gönderdi. Melek alacalıya geldi ve "Sence en makbul şey nedir?" dedi. Abraş "Güzel bir renk, güzel bir ten ve insanların tiksindikleri hastalığın benden gitmesi" dedi. Melek onun vücudunu sıvazladı ve bu iğrenç görüntü hemen ondan gitti ve ona güzel bir sima, güzel bir ten verildi. Bundan sonra melek ona "Hangi malı çok seversin?" diye sorunca "Deve" dedi. (Yahut da "İnek" dedi. Hadisin ravisi İshak tereddüt etmiştir. Ancak alacalı ile kelden birisinin deve, öbürüsünün inek istediğini söylemiştir) Deve isteyene on aylık gebe bir deve verildi de bunun üzerine melek "Allah sana bu devede bereket ihsan eylesin!" diye dua etti.
Sonra melek kel adamın yanına vardı. Ona da "Sen en çok neyi seversin?" diye sordu. O "Güzel bir saç ve insanların tiksindiği hâlin benden gitmesi" dedi. Müteakiben melek onun başını sıvazladı da ondan kellik gitti ve kendisine güzel bir saç verildi. Melek ona da "En çok hangi malı seversin?" diye sordu. O "İnek" dedi. Kendisine gebe bir inek verildi ve melek "Allah bu ineği sana bereketli eylesin!" diye dua etti.
Melek sonra körün yanına geldi ve ona "Sence en makbul şey nedir?" diye sordu. O da "Allah'ın gözümü bana iade etmesi ve benim de onunla insanları görmemdir" dedi. Melek onun gözünü sıvazladı da Allah ona gözünü geri verdi. Melek "Hangi malı çok seversin?" diye sordu. Adam "Koyun" dedi, kendisine kuzulu bir koyun verildi.
Bir müddet sonra deve ve sığır sahiplerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sahibinin de koyunu kuzuladı. Bu suretle birinin bir vadi dolusu devesi, ötekinin bir vadi dolusu sığırı, diğerinin de bir vadi dolusu koyunu oldu. Sonra günün birinde o melek ilk şeklinde alacalı kişiye geldi ve ona "Ben fakir bir kişiyim. Yolculuğumda bütün imkânlarım kesildi. Bugün Allah’ın izniyle senden başka beni (evime) ulaştıracak yoktur. Şimdi, sana güzel bir renk, güzel bir cilt ve birçok mal veren aşkına senden bir deve isterim ki bu yolculuğumda onun üzerinde muradıma erişebileyim!" dedi. Alacalı "Haklar çoktur" dedi. Melek ona "Ben seni tanır gibiyim. Sen halkın iğrendiği alacalı adam değil misin? Hani fakirdin de bu malı sana Allah vermişti" dedi. O da "Ben bu mala ancak atadan ataya intikal ederek varis olmuşumdur" dedi. Melek "Eğer yalancı isen Allah seni eski hâline çevirsin!" dedi.
Sonra melek ilk suretinde kel adama geldi ve alacalıya dediği gibi ona da söyledi. Alacalının reddettiği gibi bu kel de reddetti. Melek ona "Eğer yalancı isen Allah seni eski hâline çevirsin!" dedi.
Bu defa melek yine ilk sureti üzere âmâya gelerek "Ben fakir ve yolda kalmış, zavallı bir kimseyim. Yolculuğumda bütün çarelerim tükendi. Bu gün Allah’ın izniyle senden başka beni (evime) ulaştıracak yoktur. Gözlerini iade eden aşkına, senden yolculuğumda gayeme ulaşabileceğim bir koyun istiyorum" dedi. Kör "Gerçekten ben kör idim. Allah bana gözlerimi iade buyurdu. Dilediğini al, dilediğini de bana bırak. Allah'a yemin ederim ki bugün Allah için alacağın bir şeyde sana güçlük vermek istemem" dedi. Bu cevap üzerine melek "Malını muhafaza et! Siz imtihan edildiniz. Senden razı olundu. Fakat iki arkadaşın hışma uğradılar" dedi.”
- muttefekun aleyh -
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
..Rasulullah (sav.) şöyle buyurdu ;
"Zira (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir (arkanızdan sabır günleri gelecektir).
O günler avuçta ateş tutmak gibi zordur. O günlerde amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir.

(Sahâbe):

-Ey Allah'ın elçisi! Onlardan elli kişi değil mi? dediler.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:

- Aksine sizden (elli kişinin sevabı)."
(Ebu Davud; hadis no: 4341. Tirmizî; hadis no: 3058. Tirmizî: "Bu, hasen hadistir" demiştir. Elbânî; "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha"; hadis no: 494'de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)
 
Abdulmelik Çevrimdışı

Abdulmelik

Üye
İslam-TR Üyesi
Cennetin derecelerine sahip olan kimdir ki, dilediği vakit dilediği yer çıksın. Hatta illiyiin tepesine bile çıkar.

Şüphesiz bu kimse Kur’an hafızıdır. Gecelerini ibadetle gündüzlerini Kur’an okuyarak geçiren kimsedir.

Günün tamamında Kur’an’la meşgul olan, sınırlarını koruyan, manalarını düşünen kimsedir.

Ne mutlu o kimseye ki, cennetin derecelerinde illiyiinin en tepesine çıkabilir. Onun makamı en son okuyacağı ayet kadardır.



Abdullah bin Bureyde, babasından rivayet ettiğine göre:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Bakara suresini öğreniniz. Onu öğrenmek berekettir, terk etmek ise hüsrandır. Fasit kimseler buna güç yetiremez’ buyurdu. Sonra bir müddet sustu, yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Bakara Suresi ve Âl-i İmran Surelerini öğreniniz! Çünkü o ikisi çiçek gibidirler. Kıyamet günü onlar öğrenenleri gölgelerler. O iki sure bir bulut yahut sıra sıra dizilmiş kuş sürüleri gibidirler. Kıyamet günü kabri açıldığı vakit Kur’an o kişiye nurani bir adam kılığında gelir ve:

−‘Beni tanıdın mı?’ diye sorar.

O:

−‘Seni tanımadım’ der.

Kur’an:

−‘Ben gündüzleri seni susuz bırakan, geceleri uykusuz bırakan Kur’an’ım’ der.

Sonra devamla:

−‘Her tüccar, kendi ticaretinin arkasındadır. Bugün sen bütün ticaretlerin arkasındasın’ der. Sağ eline mülkü, sol eline ebediliği verir. Başına vakar tacını koyar. Ana ve babasına dünya ahalisinin asla elde edemeyeceği elbiseler giydirilir.

Onlar:

−‘Bunlar bize niçin giydirildi’ diye sorarlar.

Onlara:

−‘Çocuğunuzun Kur’an’ı ezberlemesi sebebiyle’ denir.

Sonra o kimseye:

−‘Oku da cennetin derecelerinde ve makamlarında yüksel’ denir. O kimse ister hızlı okusun ister tertil üzere okusun okuduğu müddetçe yükselir’ dedi.”

Tertil: Kur’an’ı Kerim’i yavaş ve makama uygun okumaktır.

Darimi
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
..Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir;

"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- (hicretten sonra Mekke'den) Medine'ye geldiklerinde, Medinelilerin (Nevruz günü ile Mehricân günü diye) eğlendikleri iki günleri vardı.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

- Bu günler nedir? Diye sordu.

Medineliler:

- Biz (İslâm'dan önce), câhiliyet devrinden beri bu günlerde eğleniriz, dediler.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu

- Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı: Kurban bayramı ile Ramazan bayramını vermiştir."

(Ebu Davud; hadis no: 1134. Nesâî; hadis no: 1556. Elbânî de; "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha"; hadis no: 2021.)
 
Ümmü Yasir Çevrimdışı

Ümmü Yasir

İşlerimizin hepsini düzelt Allah’ım...
İslam-TR Üyesi
İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıbta etmek caiz değildir: Biri, Allah'ın kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolda sarfeden zengin kimse."
Buhârî, İlm 15, Zekât 5 Ahkâm 3, İ'tisam 13; Müslim, Salâtu'l-Müsâ irin 268, (816).
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Mugire b. Şu'be (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.s):

<<Allah size analara isyanı, kızları diri diri gömmeyi, verilecek borcun verilmemesini, verilmeyen bir şeyin alınmasını haram kıldı. Yine Allah sizin için dedikoduyu, çok soru sormayı, mal kaybetmeyi (israfı) kerih görmüştür>> buyurmuştur.

(Buhari-Müslim)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şeddat b. Evs (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

''Akıllı olan kişi nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlık yapan kişidir. Aciz olan kişi ise nefsinin
hevasına uyan ve hiçbir şey yapmadan Allah'ın kendisini affedeceği ümidiyle yaşayan kişidir.''

(Tirmizi,Hakim rivayet etmiştir.)
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Ubade b. Samit (r.a)'den Rasulullah'( sav)in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
«Kim La ilahe illAllah'a şehadet edip Allah'ın tek olduğuna ve ibadette hiçbir ortağı bulunmadığına, Muhammed (s.a.s)'in O'nun kulu ve Rasulü olduğuna, İsa (a.s)'ın Allah'ın kulu, Rasulü ve O'ndan bir ruh olduğuna, «Ol» kelimesinin Meryem'e yöneltildiğine, cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse Allah onu cennetin sekiz kapısının dilediğinden cennete sokar.»buyurdu

(Buhari-Müslim)
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Ebû Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yanında ok varken mescidlerimize veya çarşı–pazarımıza uğrayan kimse, müslümanlardan herhangi birine onlardan bir zarar gelmemesi için, okunun ucunun demirlerini eliyle tutsun.”

Buhârî, Salât 66, Fiten 7; Müslim, Birr 120–124.
 
Üst Ana Sayfa Alt