Günün Sözü

Bir gün İbrahim bin Edhem bir kul alır ve kuldan sorar:

- Adın nedir?

- Ne çağırırsanız, odur!

- Ne yemek istersin?

- Ne verirseniz, onu yerim!
...
- Ne yapacaksın?

- Ne emir yaparsanız, onu da görürüm!

- Ne ise ister misin?

- Kulun isteği, arzusu mu olur? Sahibinin isteği, onun da isteğidir.

Kölesinden bu cevapları duyan İbrahim bin Edhem (rahimehullah) hüngür-hüngür ağladı. Kendi kendine dedi:

- Ey miskin! kulluğu bu köleden öğren! Sen hiç ömründe Allah'a karşı bu tür kul ola bildin mi?

Alimin birine sormuslar:
Altin ve gumusten daha hayirlisi warmidir?
Oda soyle demis:
Onlari Allah yolunda haracamak,onlardan daha hayirlidir.

Hz Ebu Bekir (r.) demiştir ki:

"" İblis önünde,nefis sağında,arzular solunda,dünya arkanda ,azalar etrafında,Cebbar olan Allah kudretiyle üzerinde durmaktadır.

* İblis seni dini terk etmeye davet ediyor,
* Nefis seni isyana davet ediyor,
* Arzular seni şevhete davet ediyor,
* Dünya seni kendisini ahrete tercihe davet ediyor
* Azalar (organlar) seni günahlara davet ediyor.
* Cabbar da seni Cennet'e ve mağfirete davet ediyor.Yüce Allah buyuruyor ki: ""Allah Cennet'e ve mağfirete davet ediyor.""(Bakara,221)

* İblis'e icabet eden kimseden din gider,
* Nefse icabet eden kimseden ruh gider.
* Arzulara icabet eden kimseden akıl gider.
* Dünyaya icabet eden kimseden ahiret gider.
* Azalara icabet eden kimseden Cennet gider.
* Cebbar'a icabet eden kimseden de kötülükler gider ve bu kişi bütün hayırlara kavuşur.""



“Ey Rabbim! Gözler uyudu, yıldızlar battı. Sen dirisin ve bütün kainatı idare edensin. Ev Allah’ım! Cenneti arayışım ağır, ateşten kaçışım zayıftır. Ey Allah’ım! Katından bana bir vaâdda bulun ki, kıyamet günü va’dine dayanayım. Kesinlikle sen va’dine muhalefet etmezsin”

Hz Osman r.a Yüce Allah’ın “O duvarın altında ,ikisine ait bir hazine vardı.Babaları da Salih bir kimse idi.”(Kehf,18/82) mealindeki ayeti hakkında şöyle demiştir:”Hazine altından bir levhadır.Üzerinde şu yedi satır yazılıdır:

Ölümü bilip gülene şaşarım.Dünyanın fani olduğunu bilip de ona rağbet edene şaşarım.

Her şeyin takdiri ilahi sonucu gerçekleştiğini bilip de elde edemedikleri için üzülene şaşarım.

Hesap gününü bilip de servet biriktirene şaşarım.

Cehennemi bilip de günah işleyene şaşarım.

Allah’ı yakinen bilip de O’ndan başkasını zikredene şaşarım

Cennet’i yakinen bilip de dünyada rahatlık arayana şaşarım.

Şeytanı düşman olarak bilip de ona itaat edene şaşarım.”

(Altın Öğütler,İbn Hacer el-Askalani,Sayfa 121)

"maaş ve makam karşılığında dinlerini satmaya hazır yüzlerce bilginin hazır beklemesi bu asrın müslümanlarının başına gelen en büyük musıbettir"
aynı işsiz sayısının çok olmasının işcilerin kıymetini düşürmesi gibi bunlarda toplumdan iş bekliyor hatta iş uydurup topluma ve yöneticilere sunuyorlar.
aslında toplum ve yöneticiler onlardan böyle bir iş yapmalarını da beklemiyor ancak onlar iş olsun diye beklenti uydurup hemen uydurdukları bu beklentiyi yerine getiriyorlar.
yönetci anıtkabire gitmek zorunda mı kaldı hemen ona gelebilecek eleştirileri çok iyi bildikleri için hemen güya onları kurtaracak fetvalar benzetmeler uyduruvererek şirinlik yapıyorlar.
bu belamlara göre yönetici ve toplumun krema tabakası ne yapsa caizdir hatta hikmet doludur. o kadar hikmetli ki deliller bile onların suyuna göre boyun eğdirilir değil mi, belam?
alıntı

Bir kadın 20 sene uğraşır oğlu aklını başına alsın diye,
Başka bir kadın gelir 20 dakikada o aklı başından alır

Dikkat edin! Imana nisbetle sabır, bedene nisbetle baş gibidir; baş kesilince ceset ölür.

Ey Ademoğlu! Allah`ın senin üzerinde olan nimetini istersen iki gözünü kapat ve ama olanların nasıl yaşadıklarını düşün.

"Kendini Hak ile meşgul etmezsen batıl
seni işgal eder... "
(İmam Şafii Rahimehullah)

"Bir kadın, kendisine göz kırpan bir gencin yanından geçerken ona, 'Ey genç bu Allah'ın sana verdiği nimetlerin mükafatı mıdır?' dedi."

İbn Teymiye dedi ki:
"İnsanlar, Adem aleyhisselam’dan Nuh aleyhisselam’a kadar, tüm insanların babası olan, babaları Adem aleyhisselam gibi tevhid ve ihlas üzere idiler. Ta ki kendi kendilerine bidatler uydurarak şirk koşmaya başlayıp putlara tapıncaya kadar... Halbuki onların bu konuda hiç bir delilleri yoktu. Allah-u Teâlâ böyle yapmaları için ne bir kitap indirmiş ne de bir rasul göndermişti. Şeytan bozuk kıyaslar yaptırarak onlara şüpheleri süslü gösterdi.
Bazıları putlarda, tılısımlarda, gökyüzündeki yıldızlarda, felek derecelerinde, yüce ruhlarda(!) bir takım güçler olduğunu iddia ediyorlardı. Onlardan bazıları ise kendilerini Allah-u Teâlâ'ya daha çok yaklaştıracağı inancıyla daha önceki nebi ve salih kimselerin resimlerini edindi. Bazıları da cinlere ve şeytanlara taptı. Toplumun kalan kısmı ise değişik inançlara sahipti. Halkın çoğunluğu ise haktan yüz çevirerek liderlerine uymuştu. Nihayet Allah-u Teâlâ nebisi Nuh aleyhisselam’ı, insanları tek olan ve ortağı olmayan Allah-u Teâlâ'ya ibadete davet etmesi ve O’ndan başkasına ibadet etmekten sakındırması için gönderdi. Çünkü onlar, Allah-u Teâlâ'dan başka şeyleri şefaatçi edinip onlara tapıyor ve bu yaptıklarının kendilerini Allah-u Teâlâ'ya yaklaştıracağına inanıyorlardı."
Mecmuatu’t-Tevhid c: 28 s : 603-604...

Bir kimse, Yunus b. Ubeyd'e fakirlikten şikayet etti. Bunun üzerine Yunus ona, "Gözlerini yüz bin dirheme verir misin?" dedi. O da, "Hayır" dedi. " Ellerini yüz bin dirheme verirmisin?" dedi. O da, "Hayır" dedi. "Ayaklatını yüz bin dirheme verirmisin?" dedi. O da,"Hayır" dedi. Yunus ona, üzerindeki Allah'ın nimetlerini hatırlattıktan sonra, "Senin yanında yüz binleerce nimet bulunduğu halde, sen hala fakirlikten şikayet ediyorsun." dedi.

"Nimetlerini saycak olsak sayamayacağımız, onun için ne kadar amel etsek karşılığını veremeyeceğimiz, dünya durdukça bize ömür verilip nimetleri içinde yaşasak nimetlerini eksiltemeyeceğimiz Allah'a hamd olsun"

“Dünya mü’minlerin pazarı; gece ile gündüz sermâyeleri;
güzel ameller malları; cennet kârları; cehennem de zararlarıdır.”

- Hz. Ebubekir r.a

Allah subhanehu we teala Zatı ile arşa istiva etmiştir, bu konuda tev'il, teşbih, tekyif ve ta'til yapılmaz. kulun aklı bunu kavrayamaz sadece iman etmesi gerekir. İlmi ile ise heryerdedir. Herşeyi görür ve bilir. O'nun görmesi ve işitmesi insanınki gibi değildir, bunları da insan aciz aklı ile kavrayamaz sadece iman etmesi gerekir. Allah'ı ve O'nun varlığını sorgulamak caiz değildir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

Müslim ve Beyhakl, îbn-i Sîrîn´den naklederler. O demiştir ki: Bir gün ben Ebû Hüreyre´nin yanında idim. Adamın biri kendisine anlaya madığım bir şey sordu... Ebû Hüreyre: "ALLAHü Ekber!" diyerek hayretini ifâde ettikten sonra şöyle dedi: "Bunu, bu adamdan Önce iki kişi daha sormuştu, bu üçüncüleri oluyor... Ben Resûlülîah´dan (s.a.v.) işittim, o şöyle buyurmuştu: "Bazı adamlar gelecek, meseleyi çok ilerilere götürüp: "Evet, bütün varlıkları ALLAH yaratmıştır, peki ALLAH´ı kim yaratmıştır?" diyecekler." [219]

[219] Buhari´nin Enes´ten olan rivayeti de bu merkezdedir. Sâdece bunda: "...İşi bu kadar ileri götürdükleri zaman, müslüman kişi, onların şerrinden ALLAH´a sığınsın" buyur muştur. Müslim´in diğer rivayetinde ise; "Müslüman kişi: "Ben ALLAH´a iman ettim" desin, bu-yurulmuştur.

Allah'ın -subhanehu we teala- isim ve sıfatlarına, tevilsiz, tâ'tilsiz, tekyifsiz ve teşbihsiz iman etmek gerekir..

Tevil = yorumlamak, anlamını kaydırmak, değiştirmek
Ta'til = işlevsiz kılmak
Tekyif = keyfiyetini sorgulamak, nasıldır? demek
Teşbih = birşeye, mesela mahlukatından bir mahluka benzetmek

alıntı

"Ölümü çok an ki, başka şeylerle uğraşmaktan seni alıkoysun; duaya devam et çünkü senin duanın ne zaman kabul edileceğini bilmezsin; şükrede devam et çünkü şükür, nimetin artmasının sebebidir."

"Rasulullah (s.a.v)'a açlıktan şikayet ettik ve karnımızdan birer birer taşları çıkardık. Rasulullah(s.a.v) ise mübarek karnından iki taş çıkardı."

"Allahım sevgini ve seni sevenin sevgisini ve seni sevmeye beni yaklaştıranın sevgisini bize nasip et."

Hariciye mezhebine mensup olanların en belirgin sıfatları, sadece heyecanlı olmak ve sözlerin zahirine sarılmak değil, kendini feda etme arzusunda olmak, ölmeyi istemek, kuvvetli bir sebep olmadığı halde tehlikelere göğüs germekte bunları başkalarından ayırdeden bariz sıfatlardandı. Belki de bu davranışların başlıca sebebi, bazılarının taşkınca hareketi ve sinir sistemlerinin bozukluğu idi. Yoksa sadece mert ve kahraman oluşları değildi....

Ebu zehra.