Evet tasdikin sadece ilim değilde iman kalben onaylamak olduğunu bende hep öyle anlamışımdır. Lakin bi üste yazdığım gibi axi yine sorumu tekrarlamış olucam galiba
Bu yazı sana bir fikir verebilir:
Şüphe yok ki amel cinsini terkeden, itaatten yüz çevirmiş ve yerine getirmekten kaçınmıştır. Böyle olunca imanın bir öğesini terkedenin imanı terkettiğine delalet eden âyetler, imanın bu iki ruknün bir araya gelmesinden meydana gelişinin bir kanıtıdır. Bu âyetlerden bazıları şunlardır:
1-"De ki: "Allah'a ve peygambere itaat edin". Yüz çevirirlerse bilsinler ki, Allah inkar edenleri sevmez." (Âl-i İmran: 32) 2-"Munafiklar: "Allah'a ve Peygambere inandık, itaat ettik" derler; sonra da bir takımı yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir." (Nur: 47)
3-"O, peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmişti" (Kıyame: 31-32)
4-"Oraya, yalanlayıp yüz çevirmiş olan o en azgından başkası yaslanmaz." (Leyl: 15-16)
5-Allahu Teala Musa ve Harun aleyhisselamın dilinden de şöyle buyurur: "Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu." (Tá-Ha: 48)
Şeyhülislam ibn Teymiye şöyle der: "Böylelikle yüz çevirmenin (tevelli) yalanlama demek olmadığı görülmektedir. Aksine burada yüz çevirmek itaattan uzak olmaktır. İnsanlara düşen, Resul'ün verdiği haberleri tasdik etmek ve emirlerine itaat etmektir. Tasdikin zıddı yalanlamak, itaatin zıddı da yüz çevirmektir. İşte bundan dolayı Allahu Teala: "İşte o tasdik de etmemiş, namaz da kılmamış, fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti" (Kıyamet/31-32) buyurmaktadır. Başka yerde de Allahu Teala şöyle buyurmuştur: "Derler ki: Biz Allah'a ve Resulüne iman ve itaat ettik. Sonra onlardan bir gurup yüz çevirirler, onlar müminlerden değildirler." (Nur/47) Görüldüğü gibi amelden yüz çeviren kimseye sözlü olarak gerekeni yerine getirse bile, iman isminin verilmesi reddedilmektedir."
İbn Teymiye sözünü şöyle sürdürür: "Kur'an ve sünnette ameli olmayan kimselere mümin adının verilmesi pek çok yerde reddedilmiştir. Aynı şekilde münafık hakkında da iman adının kullanılması reddedilmiştir. Açıktan açığa düşmanlık ve muhalefet ile birlikte kalbi ile gerçeği bilen kimseye ise, hiçbir şekilde mümin adı verilmemiştir. Cehmiyye'ye göre ise, eğer bu bilgi kalbinde bulunuyor ise, o. peygamberlerin imanı gibi, kamil bir iman ile mümin kabul edilir. İsterse söylediğini söylesin, yaptığını da yapsın. Cehmiyye'ye göre kalbinden bu bilgi gitmedikçe, imanın da ondan uzaklaşması düşünülemez." (e'l-İman, s. 137, Mecmû'ul Fetâvâ 7/142)
Şeyhulislam İbn Teymiyye der ki: "İmanın, kalbin tasdikinden ibaret olduğunu kabul eden kimse şunu söylemiş olmaktadır:"Cehennemlik hiçbir kafirden Allah'ı tasdikten eser yoktur; ne ibliste ne de başkasında..."
Başka yerlerdeki Kuran nasları da, kafirlerin dünyada iken Rabbi tasdik eden kimseler olduklarına delalet etmektedir.Allah'ı yalanladığını açıkça beyan eden Firavun bile, kalben tasdik etmekte idi:"Vicdanları yakinen kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme nedeniyle bunları inkar ettiler."(Neml/14)
Ya da Musa'nın Firavuna söylediği gibi : "Andolsun ki bunları - açık belgeler olarak-göklerin ve yerin Rabb'inden başkasının indirmediğini sen de biliyorsun."(İsra/102)
Buna rağmen Firavun mümin sayılmamıştı.Hatta Musa Aleyhisselam şöyle dedi: "Rabbimiz mallarını helak et, kalplerini mühürle.Onlar acıklı azabı görünceye dek iman etmesinler." (Yunus/88)
Başka bir yerde Allahu Teala kafirlerden bahsederek, onların yaratıcıyı itiraf ettiklerini bildirir: "Kendilerini yaratanın kim olduğunu sorarsan, elbette Allah'tır derler."(Zuhruf/87)
(Mecmu'ul Fetava: 7/150-152)