Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hüküm Ancan ALLAH'ın dır..!

E Çevrimdışı

Ebu Garib

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi


İnsanların uygulayacağı hükümleri koymak sadece Allah (c.c)'a ve Rasûlüne (s.a.v) ait bir iştir. Vermek de Allah (c.c) ve Rasûlüne (s.a.v) aittir.

bismillahirrahmanirrahim

İşte bu hususta Allah (c.c)'ın buyruğu:

"Rasulüm size ne verdiyse alın, neyi de yasakladıysa ondan sakının!" (Haşr: 59/7)

Hükmün sadece Allah (c.c)'a ait olduğuna, ibadetle itaatin sadece Allah (c.c)'a yapılacağına itikat etmeyen bir kimse asla inanmış biri olarak kabul edilemez.

Allah (c.c)'ın, Rasûlü Muhammed aracılığı ile göndermiş olduğu kitap olan Kur'an-ı Kerim'in hükümlerine uymayan Allah (c.c)'a ve Rasûlüne itaat etmenin lüzumuna dair Resûlu ile gönderdiği hükümlere muhalefet eden kimse, Allah (c.c)'ın dini olan İslam'a kesinlikle tâbi olmuş, girmiş sayılmaz.

Yüce Allah buyuruyor:

"Sonra ey Rasulüm! Seni dinden bir şeriat ile görevli kıldık. Onun için o şeriata uy da ilmi olmayanların arzu ve heveslerine tabi olma. Çünkü onlar sana Allah'tan gelecek hiç bir şeyi engelleyemezler. Muhakkak ki zalimler birbirlerinin dostlarıdırlar. Fakat Allah, sadece kendisine itaat edenin dostudur" (Casiye: 45/18-19)

Gene buyuruyor:

"Yoksa o kafirlerin bir takım ortakları var da, onun için mi Allah'ın izin vermediğini meşru hale getirdiler" (Şura: 42/21)

Bunlar, bazen Allah (c.c)'ın şeriatı üzerine tercih ettikleri ve hakikat yaftasını taktıkları bid'atlara uyarlar; bazen de Yüce Allah'ın müşriklerden haber verdiği gibi (ki yukarıda nakledildi) şeriat aleyhine kevnî kaderle delil getirmeye kalkarlar.(Yani varlıklar aleminden kader ölçüleri çıkarır ve yaptıklarını haklı gösterirler.)

Bir kısım bid'at ehli vardır ki bunlar bid'atçıların en ileri güruhudur ve bid'attaki dereceleri çok yüksektir.

Bunlar, dindeki meşhur farzları eda etmede ve meşhur haramlardan sakınmada nefsî hevalarına uygun olarak tercih ettiklerine sımsıkı yapışırlar.
(Kulluk Risalesi/1.Risale/İbn Teymiyye)

__________________________________________________ ____

"Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir." (Maide Sûresi, 5/44)

"Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir." (Maide Sûresi, 5/45)

"Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir." (Maide Sûresi, 5/47)

Bu dinin, zorunlu kıldığı bir gerçek vardır. Allah'ın şeriatına itaat etmek, O'nun Resulü'ne tabi olmak ve O'nun indirdiği kitapla yönetmek ve yönetilmek gerçeği...

Bu, İslam'ın getirdiği tevhid akidesinden kaynaklanıyor. İnsanların kulluk yapacakları, emirlerine uyacakları, şeriatını uygulayacakları, değerlerini ve ölçülerini alacakları, hükmüne başvurup sonra da razı olacakları uluhiyetin birliği...

İnsanların hayatında ve bütün ilişkilerinde hakimiyeti Allah'a veren otoritenin tekliği...

Çünkü kainatın üzerinde yegane egemen güç tek başına Allah'tır. İnsan bu koca kainatta bağımsız bir varlığa sahip değildir.
(Kur'an'ın Gölgesinden Mesajlar/Seyyid Kutub)

__________________________________________________ ____

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa: 4/60)

"Onlara 'yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın' denildiği zaman 'Biz ancak ıslah edicileriz' derler." (Bakara: 2/11)

"Yeryüzü (ilahi nizam ile) ıslah edildikten sonra, onu (değiştirerek) bozup fesat çıkarmayın." (Araf: 7/55)

"Onlar hala cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? İnanmış, akıllı bir topluluk için Allah'tan daha iyi hüküm verecek var mıdır?" (Maide: 5/50)

Abdullah ibni Ömer (r.a.)'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

"Arzusu benim getirdiğime tabi olmadığı müddetçe kimse iman etmiş sayılmaz."
(İbn Receb-Camiu'l-ulum vel-hikem: 338)

Şa'bi (r.a.) diyor ki:

"Bir münafık ile bir yahudi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Yahudi, (müslüman görünen) münafığa, rüşvet kabul etmeyeceğini bildiğinden dolayı, Rasulullah'a muhakeme olmayı teklif etti. Münafık ise yahudilerin rüşvet aldığını düşünerek yahudilerin (Kab b. el-Eşref'in) huzurunda muhakeme olmak istedi. Nihayet, Cuheynelilerden bir kahinin huzurunda muhakeme olmaya karar verdiler. Bunun üzerine Allah-u Teala, Nisa: 4 /60 ayetini indirdi.

Bu hadise bir başka rivayette de şöyle anlatılıyor:

Birbirinden davacı iki kişiden birisi:

"Rasulullah (s.a.v.)'ın huzurunda muhakeme olalım." dedi. Öbürü ise:

"Yahudi Ka'b b. el-Eşref'in huzurunda muhakeme olalım." dedi. Sonra Ömer (r.a.)'e muhakeme olmaya gittiler ve ona meseleyi anlattılar. Ömer (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)'ın huzurunda muhakeme olmak istemeyene:

"Doğru mu?" diye sordu. Adam:

"Evet" deyince, Ömer (r.a.) boynunu kılıçla vurarak adamı öldürdü. Bu olay üzerine Allah-u Teala mezkur ayeti kerimeyi indirdi. (İbn Kesir Tefsiri)


İSTİFADELER

1 - Nisa suresinin 60. ayetinde reddedilmesi emredilen "tağut"; Allah'tan başka kanun koyan kimseleri ifade etmektedir.

2 - Bakara suresinin 11. ayetinde; Allah'ın kanunlarını değiştirmek veya Allah'ın kanunlarından başka kanunlara başvurmak suretiyle Allah'ın emirlerinden uzaklaşmanın yeryüzünde fesat çıkarmak olduğu bildirilmiştir.

3 - Aynı mana A'raf süresindeki ayetle teyid edilmiştir.

4 - Nisa 60 ayetinin ne şekilde anlaşılması gerektiği ve hayata nasıl tatbik edileceği Ömer (r.a.)'in uygulamasıyla netliğe kavuşmuştur.

5 - Kişinin imanının geçerli olabilmesi için bütün meyil ve arzusunu Muhammed (s.a.v.)'in yoluna tabi kılması gerekir.
(Tevhid/Muhammed İbn Abdulvahhap)

__________________________________________________ ____

Rasulullah (a.s.v.) , Yemen'e vali olarak yolladığı Muaz b. Cebel'le şu konuşmayı yapmıştır :

“Ne ile hükmedeceksin?”

Hz. Muâz (ra): “Allah’ın kitabı ile hükmedeceğim.”

“Allah’ın kitabında bulamaz isen?”

“Rasûlullah’ın (asm) sünneti ile hükmedeceğim.”

“Onda da bulamazsan?”

“Kolumu bağlayıp durmam! Görüşümle içtihad ederim!”

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bu defa:

“Rasûlunün elçisini, Rasûlunün razı olduğu şekilde hüküm verme tarzına muvaffak kılan Allah’a hamd olsun!” buyurdu Ve Yemenlilere, size ashâbımdan ilmi ve dini en iyi bilen hayırlı bir kimseyi gönderiyorum diye bir de mektup yazdı
(İbn Mace, Mukaddime, 1 ; İbn Sâ´d, Tabakât, III, 583-590)


Hüküm Kimin ve Muhakeme Olmak Kime?


İslam'a göre yeryüzünde ve gökte hakimiyet sultası yalnız Allah-u Teâlâ'ya aittir. O'ndan başka hiçbir kimseye hakimiyet konusunda herhangi bir pay yoktur.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Hiç yaratan yaratmayana denk olur mu? İbret almaz mısınız?" (Nahl: 17)

İnsanları yaratan, yarattığı insanların maslahatını herkesten daha iyi bilir ve onları idare etmek için koyduğu kanunlar da en faydalı olan kanunlardır. Yaratıcının yarattıkları üzerine koyduğu kanunlar, hiçbir şey yaratmayan, bilakis kendisi yaratılmış olanın koyduğu kanunlara denk olur mu? Şüphesiz denk değildir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Yoksa Allah'a, Allah gibi yaratması olan ortaklar buldular da yaratmaları birbirine mi benzettiler?" (Ra'd:16)

Acaba Allah gibi yaratıcılar mı buldular da,yalnız yaratıcının hakkı olan ibadet edilme ve hüküm koyma yetkisini onlara veriyorlar? Oysa bu yetkiler yalnız yaratıcıya aittir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Ey Muhammed! De ki; Allah'ı bırakıp taptığınız şeyleri görüyor musunuz? Yeryüzünde ne yaratmışlar bana göstersenize." (Ahkaf: 4)

Allah dışında veya Allah ile beraber ibadet edip hükmüne tabi olduğunuz şeyler yeryüzünde herhangi bir şey yarattılar mı ki bu hakkı kazansınlar? Oysa bu hak yalnız yaratana aittir.

"Bilmez misin ki; yer ve göklerin mülkü Allah'ındır?" (Bakara:107)

"Yerin ve göklerin mülkü Allah'ındır. Bütün işler Allah'a döndürülür." (Hadid: 5)

Göklerin ve yerlerin sahibi Allah olduğuna ve bu konuda hiç bir ortağı olmadığına göre yerlerde ve göklerde kanun koyma hakkı da yalnız O'na aittir.

"Mülkte O'na ortak yoktur." (Furkan: 2)

Yüce yaratıcının mülkte nasıl ki ortağı bulunmuyorsa aynı şekilde o mülkte kanun koyma hususunda da ortağı olmaması gerekir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"O Allah ki; O'ndan başka ibadete layık ilah yoktur. Dünyada ve ahirette hamd O'nadır. Hüküm de O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz." (Kasas:70)

"Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir." (Yusuf: 40)

Bu ayetlerde hükmün yalnız Allah-u Teâlâ'ya ait olduğu ve bu konuda hiç kimsenin pay sahibi olmadığı şüphe ve te'vile mahal bırakmaksızın bizlere apaçık bir şekilde bildirilmektedir.

"Evvelde ve ahirde emir Allah'ındır." (Rum: 4)

Bu ayet, her zaman, geçmişte ve gelecekte, kıyamete kadar ve kıyametten sonra, dünyada ve ahirette hüküm verme yetkisinin yalnız Allah-u Teâlâ'ya ait olduğunu göstermektedir.

Bütün alimler "hükmün yalnız Allah'a ait olduğu" konusunda hiçbir surette ihtilaf etmemişlerdir.

Konuya Ek olarak...

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir. Kendisinden başkasına değil, yalnız O'na ibadet etmenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din de budur. Fakat insanların çoğu bilmez." (Yusuf: 40)

Allah-u Teâlâ bu ayeti kerimede bize hüküm vermenin yalnız kendisine ait olduğunu, yalnızca kendisinin hükmüne itaat edilmesi gerektiğini ve hükümlerine itaatin de bir ibadet olduğunu bu nedenle kedisinden başkasının hükmüne itaat etmenin de şirk olduğunu bildiriyor. Ayetin devamında ise bunun yani yalnız Allah'ın hükümlerine itaatin ibadet olduğunu insanların çoğunun bilmediğini belirtiyor. Fakat Allah katında geçerli olan ve sağlam olan dinin ancak hükmün tamamen Allah-u Teâlâ'ya tanındığında mümkün olacağını "dosdoğru din budur" sözüyle ifade ediyor.

Hüküm ancak gerçek ilahlık sıfatına sahip olan varlığa aittir. Çünkü bu hak Allah-u Teâlâ'dan başkasına verildiğinde o kişiye ibadet edilmiş olunur. Halbuki Allah yalnız kendisine ibadet edilmesini emrediyor.
"Yalnız O'na ibadet etmenizi emretti."

Allah'ın hakkı olan hüküm verme yetkisi ister Allah'la beraber başka birine, isterse sadece Allah'ın dışındaki birine verilsin bu hak kime tanınırsa O'na ilahlık sıfatı verilmiş olur. Velev ki ona "sen ilahımızsın" denmese bile. Çünkü bu hak ona verildiğinde ona ibadet edilmiş olunur. İnsanların çoğu Allah-u Teâlâ'dan başka bir varlığa namaz kılındığında onun için oruç tutulduğunda veya onun için haccedildiğinde ona ibadet edilmiş olunacağını kabul ediyorlar. Fakat bunlar gibi bir ibadet olan hüküm verme yetkisinin Allah-u Teâlâ'dan başkasına verilmesinin ona ibadet olduğunu anlayamıyorlar.

Allah-u Teâlâ işte bu ayette bu gerçeğe işaret ediyor:

"İnsanların çoğu bilmezler."

Yani insanların çoğu hüküm verme yetkisini tanıdığı kişi ya da kişilere ibadet ettiklerini bilmiyorlar. Fakat Allah-u Teâlâ onların dosdoğru din üzerinde olmadıklarını bildiriyor. Dosdoğru din ise ancak bütün hüküm verme yetkisinin yalnız Allah-u Teâlâ'ya verilmesiyle sağlanabilir. İşte ayette geçen "dosdoğru din"in manası budur.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Diyorlar ki; hüküm verme işinde bize bir pay var mıdır? De ki; emrin ve hükmün tamamı yalnız Allah'a aittir." (Al-i İmran: 154)

"Diliniz yalana alışmış olduğu için her şeye: Bu haram, bu helaldir demeyin. Zira, Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise şüphesiz saadete erişemezler." (Nahl: 116)

"Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir." (Maide: 44)

Bu ayetlerden apaçık anlaşılıyor ki; hüküm vermek yalnız Allah-u Teâlâ'ya aittir. Helal ve haram koyma işi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dahil, Allah-u Teâlâ'dan başka hiçbir kimseye ait olamaz.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yalnız kendisine vahyedileni bildirmiştir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Deki: "Ben ancak bana vahyedileni bildiriyorum." (Yunus: 15)

Allah'ın rasulü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bize Allah'ın emirlerini getirdiği için kendisine itaat ediyoruz.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Biz rasullerden her birini yalnız Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik." (Nisa:64)

"Allah'ın kendisine kitabı, hükmü, nübüvveti verdiği insanlara; Allah'ı bırakıp bana kulluk edin demek yaraşmaz. Fakat, kitabı öğrettiğinize ve okuduğunuza göre Rabbe kul olun demek yaraşır." (Al-i İmran:79)

Bu ayetler bize İslam devletinin önemli üç özelliğini belirtmektedir:

Birincisi:

İslam devletinde hakimiyet (yasama ve emir) sultası ne bir ferdin, ne bir ailenin, ne bir zümrenin, ne bir partinin, ne de herhangi bir sınıfındır. Egemenlik yalnız Allah'ındır.

Bu devlette herkes raiye (emir alıcı)dır. Onlara sadece Allah'ın emir ve yasaklarına tabi olmak düşer.

İkincisi:

Teşri (kanun koyma) hakkı yalnız Allah-u Teâlâ'ya aittir. Müslümanlar yasama hakkına sahip değildirler ve (buna kalkışmak şirk olduğu için) Allah'ın herhangi bir hükmünü de hiçbir şekilde değiştiremezler.

Üçüncüsü:

İslam devleti ancak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in getirdiği ilkeler üzerine kurulur. Bu ilkeler şüphesiz ilahidir. Zaman ve yaşayış ne kadar değişirse değişsin bu sınırlar değiştirilemez.

İslam devletinde idarecilere ancak İslam'ın ilkelerine bağlı kaldıkları müddetçe itaat edilir. Hükümet İslam ilkelerine bağlı kaldığı müddetçe meşrudur.

Allah'ın fert fert kullarının işine karıştığı herkesçe kabul edilen, üzerinde ittifak edilen bir noktadır. Peki öyleyse fert fert insanların oluşturdukları devletin işine neden karışmasın? Bu diğerinden daha önemlidir.

Allah ferdin maslahatını, iyiliğini ve ona şer olanı biliyor da cemaatin maslahatını, iyiliğini ve ona şer olanı bilmiyor mu?

Bir ferdin işine önem veriyor da, topluluk halindeki fertlerin işine önem vermiyor mu?




"Ya Cennet Ya Cehennem Seçim Sadece Bizim Elimizde"













--------------------------------------------------------------------------------
Şu iyice bilinmelidir ki;

Hakimiyet sultasını Allah-u Teâlâ'ya bırakmak Allah-u Teâlâ'ya iman etmenin esaslarındandır. Allah-u Teâlâ'ya iman etmek demek sadece Allah'ın varlığına iman etmek demek değildir.

Allah'ın varlığına iman, herkes tarafından tartışmasız kabul edilen açık bir şeydir. Bunda bir ihtilaf yoktur.

Taş, toprak, ay, güneş, düşman, kendi vücut organlarımız gibi varlıkların varlığına iman ediyoruz. Bunların varlığında herhangi bir şüphemiz yoktur. Fakat Allah'ın bizlerden istediği ve geçerli olan iman bu şekilde bir iman değildir.

Kur'an'ı Kerim, müşriklerin Allah'ın varlığına iman ettiklerini söylüyor. Demek ki müşrikler Allah'ın varlığına iman etmeyen kimseler değillerdi. Fakat Allah-u Teâlâ onların bu imanını kabul etmemektedir. Çünkü Allah'ın istediği iman bu çeşit bir iman değildir.

Onlar hakkında Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Onlara sizi kim yarattı diye sorarsanız, muhakkak ki Allah derler." (Zuhruf: 87)

"Onlara; yer ve gökleri kim yarattı diye sorarsan, muhakkak ki; Allah derler." (Zümer: 38)

"Onlara; göklerden yağmuru yağdırıp yeri ölümünden sonra onunla dirilten kimdir diye sorarsan, muhakkak ki; "Allah" derler. Deki hamd Allah'a mahsustur. Fakat çoğu akıllarını kullanmıyorlar." (Ankebut: 63)

Hatta Kur'an'ı Kerim müşriklerin sıkıntı ve şiddet anlarında duada şirkten uzaklaştıklarını bildiriyor.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Gemiye binip tehlikeye maruz kaldıkları zaman (şirk koşmadan ve) dini yalnız Allah'a has kılarak, O'na dua ederler. Ama Allah onları karaya, selamete çıkarınca yine (nankörlük ederek) şirk koşmaya başlarlar." (Ankebut: 65)

İşte müşriklerin imanı böyledir. Allah-u Teâlâ bu imanı kabul etmeyip geçersiz saymıştır. Allah'ın bizlerden istediği geçerli olan Allah-u Teâlâ'ya iman ise şöyledir:

Allah vardır. Kemal sıfatlara ve güzel isimlere sahiptir. Yarattıklarının hiç birine benzemez. Hiçbir şey O'nun dengi ve benzeri değildir. Bütün ibadetler yalnız O'na yapılır. Alemlerde, yerde ve gökte yalnız O teşri (yasama) hakkına sahiptir.

Buna göre kim kendinde teşride bulunma (kanun koyma) hakkını görürse, o Allah-u Teâlâ'ya şirk koşmuştur ve küfre girmiştir. Heva ve hevesini ilah edinmiştir. Allah-u Teâlâ'ya ve rasulüne inandığını iddia etse bile...

Kafir oluşunun sebebi; Allah'ın, evet yalnız ve yalnız Allah'ın olan kanun ve nizam koyma yetkisinde kendisini selahiyetli saymasıdır.

Firavn kavmine;

"Size benden başka ilah tanımıyorum." (Kasas: 38) derken kendisinin kainatı yarattığını söylemek istemiyordu. Veya güneş, ay, rüzgar, Nil'in taşması, varlık ve hadiseleri kendisinin yaratıp üzerlerinde tasarrufu bulunduğunu iddia etmiyordu. Ve insanların da ona tapması bu manada değildi.

O ilahlık iddiasında bulunurken, yalnız kendisine itaat edilmesini istiyordu. İşte Firavn'un ilahlık taslaması bu noktadadır.

Çünkü tüm Mısırlılar biliyorlardı ki; Firavn'un kainatta, güneş, ay, rüzgar gibi unsurların üzerinde hiçbir hakimiyeti söz konusu değildi. O da diğer insanlar gibi doğmuş ve onlar gibi büyümüştü. İşte bütün bunları o günkü Mısır halkı da biliyordu.

Fakat Firavn'un ilahlık taslaması; yasama ve kanun koyma konusundaydı. Halkının yalnız kendi emirlerine itaat etmesini istiyordu. Halkı da bu hakkı ona tanıyarak emirlerine itaat etmekle onu ilah edinip ona ibadet etmiş oldu.

İşte böyle, kim insanlar için kanun koymaya yeltenirse, Firavn gibi ilahlık taslamış olur. Ve kim de böyle kişilere itaat ederse, onu ilah edinmiş ve ona ibadet etmiş olur. Bu itaat isteyerek de olsa, istemeyerek de olsa farketmez. Ancak gerçek zorlama müstesna...

(İmâm Ahmed, Tirmizî ve İbn Cerîr'in muhtelif kanallardan olmak üzere Adiyy İbn Hatim (r.a.) den rivayetlerine göre Allah Rasûlü (s.a.) nün daveti ona ulaştığında Şam'a kaçmıştı. O, câhiliye devrinde Hıristiyan olmuştu. Kıakardeşi ve kavminden bir grup esîr edildiler. Sonra Allah Rasûlü (s.a.) kızkardeşine ihsanda bulundu ve ona (hediyyeler) verdi ve o da kardeşine dönerek onu İslâm'a ve Allah Rasûlü (s.a.) nün yanına gelmeye teşvik etti. Adiyy Medine'ye geldi. Kabilesi Tayy içinde reîs olup babası Hatim et-Tâî cömertlikle meşhurdu. İnsanlar onun geldiğini haber verdiler. Adiyy, boynunda gümüşten bir haç olduğu halde Allah Rasûlü (s.a.) nün yanına girdi. Allah Rasûlü (s.a.) : «Onlar Allah'tan ayrı hahamlarını, râhiblerini rablar edindiler.» âyetini okudu. Adiyy der ki: Ben :Muhakkak onlar, onlara ibâdet etmediler, dedim. Evet, onlar onlara helâli haram kıldılar, haramı da helâl kıldılar. Ve onlar da kendilerine uydu. İşte onların onlara ibâdeti budur, buyurdular.
Huzeyfe îbn el-Yemmân, Abdullah İbn Abbâs ve başkaları : Muhakkak ki onlar (yahûdî ve hıristiyanlar) onların helâl ve haram kıldıklarında onlara tâbi olmuşlardır, demiştir. Süddî ise şöyle cîer : Onlar, insanları nasîhatçı kabul ettiler (insanların nasîhatlannı dinlediler), Allah'ın kitabını ise terkedip arkalarına attılar. İşte bunun içindir ki Allah Teâlâ : «Halbuki tek ilahdan başkasına ibâdet etmemekle emrolunmuşlardır.» buyurmuştur. O, bir şeyi haram kıldığında o haramdır, onun helâl kıldığı helâldir. Koyduğu kanuna tâbi olunur. Hükmettiği şey uygulanır. Yerine getirilir. «O'ndan başka ilâh yoktur. O; bunların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.» Ortaklardan, benzerlerden, yardımcılardan, zıdlardan, çocuklardan münezzeh, mukaddes ve yücedir. O'ndan başka ilah, O'nun dışında Rab yoktur.)
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
şimdi benim soracağım bir soru var..karı koca birbirleriyle sürekli kavga ediyorlar...ve aralarında bir husumet oluşmak üzere...ve birbirlerini sürekli suçluyorlar..ve aralarında hangisinin haklı olacağına dair bir hakem istiyorlar...hakem geliyor...ve her ikisini dinliyor..ve şeri olarak haklıyı haksızı ayırıyor...

şimdi burada hükmü hakem verdi...burada bir dini olarak terslik yokmu
 
E Çevrimdışı

Ebu Garib

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Subahanallah..
Bu soruyu sorduğunuza inanamıyorum.
İslamı ve hüküm meselerini azıcıkda olsa bilen bir insan bu soruyu sormaz..
Senin soruna gelince sen hüküm meselelerine tekrar bak inşaALLAH.
Diyosun ki:ve her ikisini dinliyor..ve şeri olarak haklıyı haksızı ayırıyor.. Kendin de diyosun ki Şer-i olarak konuya yaklaşıyor ve hükmü kendi kafasına göre değil ALLAH'ın kitabına göre veriyor.VE budurumda hüküm veren değil verilmiş hükmü uygulayan bir konumda yani kendi aklı ile değil ALLAH'ın hükmüne göre uygulama yapıyor...
Şimdi ben sana soruyorum bunda iislam ters olan ne var? Haşa ben terslik olduğunda şüpe duyduğumdan demiyorum senin ortaya böyle bir şey atmandan dolayı soruyorm bu soruyu...
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Neyse Gereksiz Tartışma Çıkarmayayım...İnce Bir Mevzuu...
 
R Çevrimdışı

rizademir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
şimdi benim soracağım bir soru var..karı koca birbirleriyle sürekli kavga ediyorlar...ve aralarında bir husumet oluşmak üzere...ve birbirlerini sürekli suçluyorlar..ve aralarında hangisinin haklı olacağına dair bir hakem istiyorlar...hakem geliyor...ve her ikisini dinliyor..ve şeri olarak haklıyı haksızı ayırıyor...

şimdi burada hükmü hakem verdi...burada bir dini olarak terslik yokmu

es-selamunaleykum
şer-i olarak haklıyı ve haksızı arıyor demişsin zaten. şer-i olarak bu meseleye çözüm arayan müslüman kişi zaten bunu kur-an ve sünnete götürecektir. ve buna göre hükmedecektir burda hükmü hakem vermiş olmuyor sadece kura-an ve sünnetten çıkardığı hükmü uygulamış oluyor.
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
es-selamunaleykum
şer-i olarak haklıyı ve haksızı arıyor demişsin zaten. şer-i olarak bu meseleye çözüm arayan müslüman kişi zaten bunu kur-an ve sünnete götürecektir. ve buna göre hükmedecektir burda hükmü hakem vermiş olmuyor sadece kura-an ve sünnetten çıkardığı hükmü uygulamış oluyor.

bu kadar....cevap bu...zanna ne gerek var :) allah razı olsun
 
R Çevrimdışı

rizademir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
şimdi benim soracağım bir soru var..karı koca birbirleriyle sürekli kavga ediyorlar...ve aralarında bir husumet oluşmak üzere...ve birbirlerini sürekli suçluyorlar..ve aralarında hangisinin haklı olacağına dair bir hakem istiyorlar...hakem geliyor...ve her ikisini dinliyor..ve şeri olarak haklıyı haksızı ayırıyor...

şimdi burada hükmü hakem verdi...burada bir dini olarak terslik yokmu

es-selamunaleykum
şer-i olarak haklıyı ve haksızı arıyor demişsin zaten. şer-i olarak bu meseleye çözüm arayan müslüman kişi zaten bunu kur-an ve sünnete götürecektir. ve buna göre hükmedecektir burda hükmü hakem vermiş olmuyor sadece kura-an ve sünnetten çıkardığı hükmü uygulamış oluyor.
 
R Çevrimdışı

rizademir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
bu arada kardeşim garibmuvahhid paylaşımından ötürü Allah razı olsun RABBİM ''HÜKÜM ANCAK ALLAHINDIR''(yusuf 40) ayeti ile yaşamayı ve bunun altında toplanmayı bizlere nasip etsin. AMİN
 
Üst Ana Sayfa Alt