HUTBE -1
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيم
يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الأُمُورِ فَإِنَّ كُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ وَإِنَّ كُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ
Muhterem Müslümanlar!
İslâm dini, Allah katında en son ve en mükemmel dindir. İslâm'a inanıp teslim olan, Yüce Yaratıcısının emirlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışan Müslüman ibadet ve itikadında aynı derecede mükemmel olmaya çalışmalıdır. Müslüman, Allah ve Resûlüne inanmış, dünyada yaptıklarından dolayı sorumlu olduğunu bilen, bu inanç içinde tutum ve davranışlarını bir disiplin altına almış, inanç ve ameli bir bütünlük arz eden kimsedir.
Ancak, Kur'an ve Sünnet'in önerdiği mü'min olmak için gerekli olan bu vasıflar, her zaman Hz. Muhammed (s.a.v) döneminin tazeliğinde olamamıştır. Zaman içinde İslâm coğrafyasının genişlemesi sonucu, Müslümanların sahip oldukları saf, tertemiz inanç ve amel dünyaları, çeşitli inanç ve uygulamalarla farklı şekillerde tezahür etmeye başlamıştır. İslam’ın ruhuna ters düşen bu farklılaşmalara genel olarak Bidat ismi verilir.
Aziz Mü’minler!
Bid'at; İslam'a sonradan sokulan, İslam'da yeri olmayan ve İslam'a ters düşen dini mahiyet ve amaçlı adetlerdir. Hurafe; uğurlu ya da uğursuzluğu olduğuna inanılan, akla ve gerçeğe aykırı düşen batıl inanışlardır. Cenab-ı Allah şu ayet-i kerime ile bu tür inanışları kesin olarak yasaklamıştır;
“Ey iman edenler! içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”(1)
Toplumumuzda maalesef zaman zaman bidat ve hurafelere rastlanmaktadır. Örneğin; Kutsal sanılan yerlere bir dilek için çaput bağlamak, türbelerde mum yakmak, nazara karşı kurşun dökmek, iki bayram arasında nikah yapmamak, baykuş ötmesini uğursuz saymak, türbelere adak adamak gibi dine, akla ve bilime ters düşen bidat ve hurafelere inanılmaktadır.
Halbuki İslam’a göre; içi-dışı temiz, inancı, ameli, hurafelerden uzak, dinine bid'at ve hurafeleri karıştırmamış bir kul olmak gerekir. Bunun için de hurafe ve batıl inançlardan uzak durulmalıdır. Geçmişten günümüze kadar gelen, akla ve fenne karşı olan bu tür inanışları “din”le eşdeğer tutmayalım. İslam anlayışına zarar verdiğini asla unutmayalım. Kur’an ve sünnete sımsıkı sarılalım.
Hutbemize bir hadis-i şerif meali ile son verelim:
“İrbâz İbnu Sâriye (radıyallahu anh) dedi ki: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize namaz kıldırdı. Sonra yüzünü cemaate çevirerek çok beliğ, çok mânidar bir vaazda bulundu. Öyle ki dinleyenlerin gözleri yaşla, kalpleri de heyecanla doldu. Cemaatten biri: "Ey Allah'ın Resûlü, sanki bu, bir veda konuşmasıdır, bize ne tavsiye ediyorsunuz?" dedi. "Size, buyurdu, Allah'a karşı takvada bulunmanızı, başınızda Habeşli bir köle olsa bile emirlerini dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Zira, sizden hayatta kalanlar benden sonra nice ihtilaflar görecek. Öyle ise size sünnetimi ve hidayet üzere olan Hülefâ-i Râşidîn'in sünnetini hatırlatırım, bunlara uyun ve dört elle sarılın. Sonradan çıkarılan şeylere karşı da son derece dikkatli ve uyanık olun. Zira (sünnette bulunana zıt olarak) her yeni çıkarılan şey bir bid'attır, her bid'at de dalalettir, sapıklıktır."(2)
------------------
1- Maide 5/90
2- Müslim, Cuma, Bab; 13 , Hd: 867
cuma günü yayınlamak isterdim bu güne nasipmiş...bundan sonra vakit buldukca fırsat oldukca cuma günleri burdan hutbe yayını yapmak isterim...akhilerin de katkıları olursa memnun olurum beğendiğim hutbeleri arşiv yapıyorum...
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيم
يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الأُمُورِ فَإِنَّ كُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ وَإِنَّ كُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ
Muhterem Müslümanlar!
İslâm dini, Allah katında en son ve en mükemmel dindir. İslâm'a inanıp teslim olan, Yüce Yaratıcısının emirlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışan Müslüman ibadet ve itikadında aynı derecede mükemmel olmaya çalışmalıdır. Müslüman, Allah ve Resûlüne inanmış, dünyada yaptıklarından dolayı sorumlu olduğunu bilen, bu inanç içinde tutum ve davranışlarını bir disiplin altına almış, inanç ve ameli bir bütünlük arz eden kimsedir.
Ancak, Kur'an ve Sünnet'in önerdiği mü'min olmak için gerekli olan bu vasıflar, her zaman Hz. Muhammed (s.a.v) döneminin tazeliğinde olamamıştır. Zaman içinde İslâm coğrafyasının genişlemesi sonucu, Müslümanların sahip oldukları saf, tertemiz inanç ve amel dünyaları, çeşitli inanç ve uygulamalarla farklı şekillerde tezahür etmeye başlamıştır. İslam’ın ruhuna ters düşen bu farklılaşmalara genel olarak Bidat ismi verilir.
Aziz Mü’minler!
Bid'at; İslam'a sonradan sokulan, İslam'da yeri olmayan ve İslam'a ters düşen dini mahiyet ve amaçlı adetlerdir. Hurafe; uğurlu ya da uğursuzluğu olduğuna inanılan, akla ve gerçeğe aykırı düşen batıl inanışlardır. Cenab-ı Allah şu ayet-i kerime ile bu tür inanışları kesin olarak yasaklamıştır;
“Ey iman edenler! içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”(1)
Toplumumuzda maalesef zaman zaman bidat ve hurafelere rastlanmaktadır. Örneğin; Kutsal sanılan yerlere bir dilek için çaput bağlamak, türbelerde mum yakmak, nazara karşı kurşun dökmek, iki bayram arasında nikah yapmamak, baykuş ötmesini uğursuz saymak, türbelere adak adamak gibi dine, akla ve bilime ters düşen bidat ve hurafelere inanılmaktadır.
Halbuki İslam’a göre; içi-dışı temiz, inancı, ameli, hurafelerden uzak, dinine bid'at ve hurafeleri karıştırmamış bir kul olmak gerekir. Bunun için de hurafe ve batıl inançlardan uzak durulmalıdır. Geçmişten günümüze kadar gelen, akla ve fenne karşı olan bu tür inanışları “din”le eşdeğer tutmayalım. İslam anlayışına zarar verdiğini asla unutmayalım. Kur’an ve sünnete sımsıkı sarılalım.
Hutbemize bir hadis-i şerif meali ile son verelim:
“İrbâz İbnu Sâriye (radıyallahu anh) dedi ki: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize namaz kıldırdı. Sonra yüzünü cemaate çevirerek çok beliğ, çok mânidar bir vaazda bulundu. Öyle ki dinleyenlerin gözleri yaşla, kalpleri de heyecanla doldu. Cemaatten biri: "Ey Allah'ın Resûlü, sanki bu, bir veda konuşmasıdır, bize ne tavsiye ediyorsunuz?" dedi. "Size, buyurdu, Allah'a karşı takvada bulunmanızı, başınızda Habeşli bir köle olsa bile emirlerini dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Zira, sizden hayatta kalanlar benden sonra nice ihtilaflar görecek. Öyle ise size sünnetimi ve hidayet üzere olan Hülefâ-i Râşidîn'in sünnetini hatırlatırım, bunlara uyun ve dört elle sarılın. Sonradan çıkarılan şeylere karşı da son derece dikkatli ve uyanık olun. Zira (sünnette bulunana zıt olarak) her yeni çıkarılan şey bir bid'attır, her bid'at de dalalettir, sapıklıktır."(2)
------------------
1- Maide 5/90
2- Müslim, Cuma, Bab; 13 , Hd: 867
cuma günü yayınlamak isterdim bu güne nasipmiş...bundan sonra vakit buldukca fırsat oldukca cuma günleri burdan hutbe yayını yapmak isterim...akhilerin de katkıları olursa memnun olurum beğendiğim hutbeleri arşiv yapıyorum...