HZ. PEYGAMBERİ RÜYADA GÖRME
Müslümanların içine düştüğü hatalardan biride rüyada Hz. Peygamberi görme konusudur. Müslümanlar birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Kur'an ve Sünnet dışında bir takım batıl anlayışlar içine düşmektedirler. Rüyada Hz. Peygamberi Görme hususunda birkaç önemli noktayı aydınlatmaya çalışacağız. Allah tan yardım ve başarı diliyoruz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Rüyasında beni gören, (hak olarak) beni görmüştür, çünkü şeytan benim (suretim) le hayale giremez."(Buhārî, Ta‘bir, 10/13.)
"Beni rüyada gören, hakikaten görmüştür, çünkü şeytan benim şeklime giremez."(Müslim, Rü'yâ, 1/10.)
Bu sahih hadislerin izahı şöyledir: Bir kimse, Hz. Peygamber’i kendi şekli ve sureti ile görürse, gerçekten Hz. Peygamber’i görmüş olur. Çünkü şeytana Hz. Peygamber’in asli suretine girerek birini aldatabilme gücü verilmemiştir. Bu açıklamayı Muhammed b. Şirin (imam Buhari’in hocası) yapmıştır. İmam Buharî onun şu sözünü nakletmektedir: "Peygamber’i rüyada görmek, kişinin onu ancak hayatında vasıflandığı sureti üzere gördüğü zaman gerçekleşir." (Buhārî, Ta‘bir, 10/12.)
Allâme İbn Hacer, sağlam senetlerle şöyle rivayet etmektedir: Bir kimse İbn Sirin’e, "Ben rüyamda Hz. Peygamber’i gördümdeyince" ne şekilde, ne biçimde gördüğünü sorardı. O kimse Hz. Peygamber’in şekline ve şemailine uymayan bir biçim söylerse, İbn Sirin ona: "Sen Hz. Peygamber’i görmemişsin"derdi. İbn Abbas’ın tutumu ve davranışı da aynıydı. Nitekim Hâkim, senediyle bunu nakletmiştir. Doğrusu şu ki: Hadisin sözleri de bu manayı tasdik ve ispat etmektedir.
Bu hadisin sahih senetlerle nakledilen sözlerinin hepsinden anlaşılan: Şeytanın Hz. Peygamber’in asli şekline giremediğidir. Yoksa bazı kişilerin iddia ettikleri gibi peygamberi nasıl görürsen gör o peygamberdir iddiası delilden uzaktır. Şeytan herhangi bir şekle girip insana Hz. Peygamber’i gördüğünü zannettirerek aldata bilir. Bunun sayısız örnekleri vardır özellikle bu örnekler tasavvuf ehli arasında olması düşündürücüdür. Peygamberliğini dahi ilan eden bazı şeyhlerin müritlerinin sadakatinin altıda müritlerin '' Ben Hz. peygamberi rüyamda gördüm efendin olan falan zatın eteğini bırakma o doğru yolda… Veya o benim evladımdır... Gibi’’ sözler söylemeleri bu hakikati ortaya çıkarmaktadır. Hatta bazı evlat katili babalara küçücük evladını niçin kestin diye sorulunca onların cevabide yine: ''Efendim ben Hz. Peygamberi rüyamda gördüm evladını Allah için kurban et dedi.’’ Diye cevap verdikleri basım ve medyada çıkan birçok olaydan sadece bir kısmıdır.
Demek ki, sahih olan rüya Rasulullah’ın sahih bir nakille sabit olan suretini görmektir. Şayet, biri bu suretten başka bir surette Resulullah’ı rüyasında gördüğünü zannederse; o, Resulullah’ı görmemiştir.
Bazı kimseler, "Eğer şeytanın hilesinden korunmak, Hz. Peygamber’i sadece kendi asıl şekli ile görülmesi şartına bağlı olsaydı, o zaman bu koruma, ancak sağlığında Peygamber’i görmüş olan kişiler için mümkün olurdu. Daha sonraki dönemlerde gelen kimseler, rüyalarında gördükleri şahsın suretinin Hz. Peygamber’e veya başka bir kimseye ait olduğunu nasıl bilebilirler?" diye soruyorlar. Böyle bir sorunun cevabı şudur: Daha sonraki dönemlerde gelen kimseler, rüyalarında gördükleri şahsın Hz. Peygamber olduğunu tam bir güvenle söyleyemezler. Ama rüyalarının manasının ve konusunun Kur'an-ı Kerim ve Sünnetin bildirdiklerine uyup uymadığını kesin olarak bilebilirler. Eğer bu rüya, Kitaba ve Sünnete uygunluk gösteriyorsa, o zaman gerçekten rüyasında gördüğü kimsenin Hz. Peygamber olması ihtimali çok daha fazladır. Çünkü şeytan bir kimseye doğru yolu göstermek için değişik şekle girmez. Bu bağlamda günümüzde peygamberliğini ilan eden, İslam dan saptığı açık ve net olan bir kısın bidat fırkalarının batıl yollarının hak olduğunu bir kısım kişilerin veya önderlerinin gördükleri rüyalara dayandırmaları rüya konusunda şeytanın bu insanları aldattığının bir işaretidir.
Bu batıl fırkaların tabileri olan insanları konuşturunca batıl olan yollarına kayıtsız şartsız sadakatlerinin arkasında Ya rüyada veya açıktan Peygamberi gördüm şeyhimi/üstadımı/efendimi övdü hak yolda olduklarını söyledi, onların yollarını bırakmayın dedi... Vb. sözler söylediğini görülür. Bu insanlara gittikleri yolun batıl olduğuna dair Kur an dan veya sünnetten ne kadar delil getirilse de itibar etmezler. Efendilerinin/üstatlarının batıl yollarını bırakmazlar. Sapmış oldukları halde kendilerinin hak üzere olduklarını zannederler. Bu insanlar şeytanın sağdan yanaşarak saptırdığı insanlardır.
Oysa Hz. Peygamber ancak Kur'an ve Sünnete çağırır bidat fırkalarına asla çağırmaz.
Bu konuda şu Hadis-i Şerifte yanlış anlaşılımıştır; Ebu Hureyre (r.a.): “Rasullah (s.a.v.)’i “Kim beni rüyasında görürse, uyanık iken de görecektir. Yahut beni uyanık iken görmüş gibidir. Şeytan benim suretime giremez.” Buyururken işittim. Demiştir. (Buhari, Müslim)
Bu Hadiste de “Uyanık iken de görecektir.” İfadesi hakkında şu yorumlar yapılmıştır.
Birincisi: Bunun Hz. Peygamber döneminde sahabeye has bir özellik olduğu söylenmiştir. Yani Hz. Peygamber hayatta iken onu görmeyen bir kişi rüyasında peygamberi gördüyse gerçek hayatta da onu göreceğine dair yorumlanmıştır.
İkinci: Hz. Peygamberi rüyasında gören bir kişi onu mahşerde göreceği şeklinde açıklanmıştır. Sahabenin görüşü ve Hadis konusunda otorite olan âlimlerin görüşleri bu şekildedir. Bu hadisten peygamberin vefatından sonra gözükeceği, insanlara yardım ve telkin yaparak yol göstereceği şeklinde anlamamışlardır. Çünkü bu konu ile ilgili diğer ayet ve hadisler birlikte incelendiğinde sahabenin ve hadis âlimlerinin bu görüşlerinin isabetli olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) vefat ettikten sonra sahabe, tabiin birçok sıkıntıya ihtilafa maruz kaldıkları halde onlar hiçbir zaman peygamberin açıktan görüldüğünü, yardım ettiğini ve yol gösterdiğini söylememişlerdir.
Yani Hz. Peygamber vefatından sonra zuhur ederek insanlara gözükeceği, onlara yardım edeceği, telkin ederek yol göstereceği iddiası batıl bir iddiadır.
Vefatından sonra Hz. Peygamberi rüyalarında gören ve ondan telkin alan birçok sahabe vardır. Bu tür rahmani rüyalar gören sahabe ve tabiinden birçok insan vardır. Ancak sahabeden ve tabiinden hiçbir kimse vefat eden Peygamberin ve diğer Müslümanlardan birinin açıktan zuhur ettiğini, kendilerine yardım ettiğini, yol gösterip telkin yaptığını söyleyen bir rivayet asla gelmemiştir. Aksine Peygamber bile olsa vefat eden insanların dünyaya geri döndürülmeyeceği, hayatta olanları duyamayacağı velev ki duysalar da asla cevap veremeyecekleri, yardım edemeyecekleri ayet ve hadislerle kesin olarak belirtilmiştir. Biz bu konuya girmeyeceğiz.
Bazı insanlar rüyada veya uyanıkken bir şeyler gördükleri inkâr edilemez ancak bu görülen şeyler çoğunlukla şeytan olması muhakkaktır. Sahih hadislerde şeytanların ve meleklerin insan suretine girip uykuda hatta uyanıkken bile sahabeye göründüğünü hatta bedir harbinde Müslümanların hatta Müşriklerinde melekleri gördükleri ve Hz. Peygamberin de bunların melekler olduğunu tasdik ettiğini Sahih hadislerden öğreniyoruz. Yine birçok sahabenin uykuda ve uyanıkken şeytanları insan suretinde gördükleri sahih hadislerde bizlere haber verilmektedir.
Günümüzde ki insanlar uykuda ve uyanıkken insan suretinde gördükleri bu şeytan veya melekleri ilim fakiri olmaları ve taassup içinde bulunmaları sebebiyle bunları ya hayattaki veya ölmüş olan Salih kişiler olarak sanmaları veya bilmem kaç bin yıl önce vefat eden Hızır adındaki zat olduğunu iddia etmeleri dinde sahih olmayan hallerdir. Şeytanlar değişik suretlere girerek rüyada veya açıktan gözükerek bu insanları saptırmaktadır.
Ayrıca rüyalarda veya uyanıkken evliya kabul edilen kişilerinde suretlerine şeytanların giremeyeceğini iddia edilmesi. Kur'an ve sahih sünnetten hiçbir delili olmayan boş ve mesnetsizdir bir iddiadır.
Eğer bir kimse rüyasında Hz. Peygamber’i görse de, ondan herhangi bir emir alsa veya bir şeyi o kimseye men etse ya da din konusunda ondan bir çeşit işaret ve ima yollu bir şey görse; o gördüğü, duyduğu şeylerin Kitapta ve Sünnette benzerini görmeden onlara uyması, uygulaması caiz değildir. Allah Teâlâ ve Peygamberi, din konusunda, bizi rüyalara, ilhamlara ve keşiflere bırakmamış, hakkı ve batılı, doğruyu ve yanlışı pırıl pırıl bir Kitap ve senetli, delilli bir Sünnet içinde önümüze koymuştur. Eğer gördüğünüz bir rüya veya ilham, Kitaba ve Sünnete uygun ise, o zaman Peygamber’i görmeyi nasip etti diye veya keşif ve ilham nimetini lütfetti diye Allah’a şükrediniz. Ama o gördüğünüz rüya, Kitaba ve Sünnete ters ve aykırı ise, o zaman da onu reddederek, böyle denemelerden ve imtihanlardan koruması için Allah’a yalvarınız. Bu inceliği anlayamamaktan dolayı pek çok kimse, dalâlete düşmüştür ve düşmeye devam etmektedir. Bizzat tanıdığım bazı kimseler inandıkları sapık bir mezhebin kurucusuna. Rüyalarında Hz. Peygamber’in iltifat ettiğini veya onu desteklediğini gördüklerini zannettiklerinden
dolayı, o sapık mezhebe ve fırkaya bağlanmışlardır. Eğer onlar, rüyada gördükleri herhangi bir insan şeklinin Hz. Peygamber olamayacağı ve Hz. Peygamber’i gerçekten rüyada görmek nasip olsa bile, onunla dinî bir hüküm elde edilemeyeceği gerçeğini bilmiş olsalardı, böyle bir sapıklığa düşmezlerdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: "(...) Rüya üç türlüdür: (...) Üçüncüsü: Kişinin kendi kendine konuştuğu (düşündüğü) şeylerden meydana gelir. (...)"(Müslim, Rü'yâ, 6.)
İbn Mace’nin sahih bir senetle rivayet ettiği hadiste de şöyle buyrulmuştur: "Şüphesiz rüya üç çeşittir: (...) Rüyaların bir kısmı da insanın uyanık iken arzulayıp azmettiği, sonra da uykusunda gördüğü şeydir. (...)"(İbn Mâce, Ta‘bir, 3/2907)
Bazı fırkaların gördükleri rüyalar, muhtemelen bu kabildendir. Çünkü iyi biliyoruz ki bu batıl fırkalar hemen hemen tamamı yollarının hak olduğunu hep bu rüyalara dayandırmaktadır. Hatta açık ayet ve sahih hadislere rağmen ikna edilememekte rüya ve uyanıkken gördükleri şeylere aldanmaktalar.
Ayrıca Hz. Peygamber’in şu hadislerini de hatırlatmak yerinde olacaktır: "Görmediği bir rüyayı gördüğünü iddia ederek yalan söyleyen, (kıyamet günü) iki arpa tanesini birbirine düğümlemekle mükellef kılınır ve bunu yapamamasından dolayı ona azap edilir."( İbn Mâce, Ta‘bir, 3/2907.)
"Beni rüyada gören, hakikaten görmüş olur. Zira şeytan, benim suretimle temessül edemez. Bir de, benim üzerime bilerek yalan uyduran, cehennemdeki yerine hazırlansın!" ( Buhārî, İlim, 39/51.)
Gerçekten Peygamberimizi rüyasında görmeyen bir kimsenin rüyasında peygamberi gördüğünü iddia etmesi hadis uydurmakla aynı hükümde olup, bu kişi anlattıkları ile kendisini yukarıdaki hadiste belirtilen vaade dâhil etmiştir. Allah bizleri korusun.
Bazı batıl fırkalarda rüyaların ve olağan üstü hallerin çokça anlatılması tesadüfî değildir. Zira rüyalar ve olağan üstü haller safdil ve basit insanları aldatmada kullanılan en yaygın vesiledir.
Bildiğimiz gibi, avam tabakasının ve cahillerin büyük bir kısmı rüyaya bağlanırlar, rüyadan gelen her şeyi tasdik ederler, onu hayatlarında takip edecekleri yolu aydınlatan bir ışık sayarlar.
Sadık rüyalar azdır. Bunlar doğru olmakla beraber, zannı delildir ve üzerine itikadı esaslar kurulamaz, bir fikrin ispatına veya dinî hükümlerden herhangi birine delil olamaz.