Yazınızı sırayla cevaplandırmaya çalışacağım.
Evliyanın kerametine mi yoksa vefatlarından sonra bu veli zatların tasarrufları için mi bid'at dediniz anlayamadım için eklemem icab eder; kerametin hak olduğuna dair Kuran ve hadisler de deliller mevcuttur, aksi küfür olur. (Ashabı Kehf, Bel'am) (
https://www.islam-tr.org/konu/keramet-hak-midir.18613/)
Belirttiğiniz hadis-i şeriflerde kabri mescide çeviren yani peygamberlerini ta'zim için secde eden, putlar resimler yerleştiren Yahudi ve Hristiyanlara lanet ediliyor.
Büyük bir zatın Allah Teala’nın yardımına mazhar olduğunu, Allah Teala'nın her şeyi sebeple yarattığını, onun da bir sebep olduğunu düşünerek ondan yardım istemek, Allah Teala'dan istemek olur.
Evliya zatın Allah'tan gayri olarak yardım edeceğine inanmak şirktir. Esas yardım edenin Allahü teâlâ olduğunu bilen birine şirke düştün denmez.
Yaşarken nasıl dua etmesini istemek normalse, vefat etmiş olan ama hakikatte ölü olmayan peygamberden ve evliya zatlardan dua istemek de normaldir. Keramet sahibi olan ruhlardır. Ruh ise, insanın ölmesi ile ölmez. Kerameti yapan, yaratan, Allahü teâlâdır. Her şey, Onun kudreti ile olmaktadır.
Kadiri, Nakşibendi tarikatlarının mürşitler silsilelerini incelemenizi rica ederim, kimlere uyduruk dediğinizi anlamış olursunuz.
Peygamberler, Allah yolunda öldürülenler diridir.
Bakara-169 “Ve sakın Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma! Bil'akis (onlar) hayattadırlar, Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.”
Ebû'd-Derda anlatiyor: Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cum'a günü bana salâvatı çok okuyun. Çünkü o gün okunan salâvatlar meşhuddur, melekler ona şahitlik ederler. Bana salâvat okuyan hiç kimse yoktur ki, o daha okumasını bitirmeden salâvatı bana ulaştırılmamış olsun."
Bunun üzerine dedim ki:
"Siz öldükten sonra da mı?" "Evet buyurdular, öldükten sonra da. Zira Cenab-ı Hak Hazretleri toprağa, peygamberlerin cesedini çürütmeyi haram etmiştir. Allah'ın Peygamber’i her zaman diridir, rızka mazhardır."
(Ebu Davud, Salat, 207; Nesaî, cuma 5, 45; İbn Mâce, cenâiz, 65; Ahmed b. Hanbel, IV, 8)
***
Âma bir adam Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in yanına gelerek:
“Ya Resulallah! Allah’a dua et de benim gözlerimi açsın” dedi.
Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de: “İstersen dua edeyim, fakat sabredersen o daha hayırlıdır.” buyurdu.
Adam: “Dua ediniz” dedi.
Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de adama, adab ve erkanına riayet ederek güzelce abdest alıp şu duayı okuyarak Allah’a yalvarmasını emretti:
“Ey Allah! Ben sana yalvarıyorum. Bu hacetimin görülmesi için Rahmet Nebisi olan Peygamberin Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Sana yöneliyorum. Ey Allah! Onu bana şefaatçi kıl.” Adam bunu yapar yapmaz gözleri açılmış olarak geri döndü.
(Tirmizi, Deavat: 119, no: 3578, 5/569; İbni Mace, İkamet: 189, no:1385, 1/441)
***
İbni Mace’nin sahih senetle Ebu Said el-Hudri (Radıyallahu anh)den rivayet ettiğine göre,
Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Her kim namaza gitmek üzere evinden çıkarken:
‘Ey Allah! Sana yalvaranlar hakkı için Sana yalvarıyorum, Sana yürümem hakkı için senden istiyorum. Ben ne bir kötülük, ne bir hakkı inkar edip insanları küçümsemek, ne bir riyakarlık, ne de bir şöhret maksadıyla dışarı çıkmış değilim. Yalnız senin gazabından korunmak ve rızana kavuşmak maksadıyla çıktım. Senden, beni ateşten korumanı ve günahlarımı affetmeni istiyorum. Çünkü senden başka günahları affedici yoktur’ derse Allah bu duayı okuyana cemaliyle yönelir ve O’nun için yetmiş bin melek istiğfar eder.”
(İbn-i Mace, Mesacid: 14, no: 778, 1/256)
***
Hafız Zehebi’nin “Hepsi hidayet ve nurdur” diye övdüğü Beyhaki (Rahimehullah)ın “Delailü’n-Nübüvve” adlı eserinde sahih senetle şöyle rivayet ediyor, Resulüllah Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Adem (Aleyhisselam) hataya düştüğü zaman ‘Ya Rabbi! Muhammed hakkı için beni affetmeni senden diliyorum’ dedi.
Allahu Teala da: “Ey Adem! Muhammed’i henüz yaratmadığım halde sen onu nasıl bildin?” diye sordu.
Adem (Aleyhisselam) da: ‘Ya Rabbi! Beni yarattığımda başımı kaldırdım ki, Arş’ın sütunlarında: “La ilahe ilallah, MuhammedürRasulüllah” yazılı olduğunu gördüm. Senin ismine bitiştirdiğin kimsenin, muhakkak ki Senin en çok sevdiğin bir kimse olduğunu anladım’ dedi.
Allahu Teala’da: “Ey Adem! Doğru söyledin. O hakikaten yarattıklarım içinde en çok sevdiğimdir. Madem ki O’nun hakkı için benden affını istedin ben de seni affettim. Zaten o olmasaydı seni yaratmazdım.” buyurdu.
(Hakim el-Müstedrek, no:4228, 2/672; Beyhaki, Delailü’n-Nübüvve 5/489)
***
Enes ibni Malik r.a. dan rivayet edildiğine göre;
Hz. Ömer (ra) kuraklık senesinde yağmur duasına çıktıklarında Hz. Abbas r.a.'ı (Peygamberimizin amcası) vesile kılarak şöyle dua etti: "Ey Allah! Nebimiz s.a.v. ‘in hürmetine bize yağmur yağdırmanı istiyorduk, yağdırıyordun. Şimdi Nebimizin amcasıyla sana yalvarıyoruz. Bize yağmur yağdır” dedi. Allah Teala yağmur yağdırdı.
(Buhari, Fezailü’s-Sahabe:11, no:3507, 3/1360)
***
Utbe ibni Gazvan r.a. rivayet edildiğine göre;
Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Biriniz bir şeyi kaybederse veya hiçbir insanın bulunmadığı yerde yardıma ihtiyaç hissederse:
“Ey Allah’ın kulları! Bana yardıma koşun” diye seslensin.
Çünkü Allah Teala’nın nice kulları vardır ki siz onları göremezsiniz” buyurmuştur.
(Tebarani, el-Mu’cemu’l Kebir, no:290, 17/117; Heysemi, Mecma’u’z-Zevaid, no:17103, 10/188)
***
Enes ibni Malik (Radıyallahu anh) derki:
Hazreti Ali (Radıyallahu anh)ın anası olan Haşim oğlu Esed’in kızı Fatıma vefat ettiğinde Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)i büyüttüğü için Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun yanına giderek başı ucunda durmuş:
“Allah sana rahmet eylesin. Ey öz anamdan sonraki anacığım” demiştir. Ardından onu özen sözler söyledikten sonra kendi bürdesiyle kefenlenmesini ve kabrinin kazılmasını emretmiş, lahde kadar kazılınca Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendi eliyle kazmış ve toprakları dışarı çıkartmıştır. Kazı işi bitince Resulüllah kabre girerek onu yere yatırmış ve şöyle duada bulunmuştur:
- Allahü teâlâ seni mağfiret etsin, bagışlasın, seni mükâfatlandırsın. Ey annem! Allahü teâlâ sana rahmet eylesin. Kendin aç iken beni doyurdun. Kendin giymez, bana giydirir; yemez, bana yedirirdin. Dirilten de, öldüren de Allahü teâlâdır. O daima diridir. O ölmez. Allahım! Annem Fatıma binti Esed’i affeyle, bağışla. Ona hüccetini bildir. Kabrini genişlet. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allahım! Ben Peygamberin ve geçmiş Peygamberlerin hakkı için bu duâmı kabul buyur.
(Taberani, el-Mu’cemü’l-Evsat, no:191, 1/153)
Fatiha-5; Allah Teala’ya kulluk etmek, kölenin efendisine bağlılığı gibi bağlı olmak, O’na kayıtsız ve şartsız teslim olmak ve O’nun emirlerini eksiksiz olarak nefsine karşı uygulamaktır. Allah Teala’dan yardım dilemek ise, yalnızca O’nun izin verdiği sebep ve vasıtaları kullanmak ve bunlardaki etkiyi O’ndan bilmektir.
Zümer-3, Mü'min-60, Lokman-25, Ankebut-61
Allah Teala'dan başkasına ibadet etmek tapınmak şirktir, bütün işlerimizi yaratan Allah Teala'dır. Vesile sebeptir, misal; paraya sıkıştığınız zaman birinden borç isteyip aldığınızda aslında yardımı yapan Allah Teala'dır, evliya zattan dua istemek de böyledir. Bunu böyle bilmeyip sebebin yaptığına inanmak ise şirktir.
Mekkeli Müşrikleri şirke düşüren şey yaratanın Allah Teala olduğuna inandıkları halde, başkalarının da ilah olabileceğine ve tapınmaya layık olacağına inandıkları içindir.
ÖNEMLİ: Bir mümini tekfir etmek son derece tehlikelidir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “Kim kardeşine kâfir derse, ikisinden biri mutlaka kâfir olmuştur. Eğer itham edilen kâfir değilse, küfür itham edene döner.” Buhârî, Edeb, 73; Müslim, Îmân, 26