Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu İkindi - Yatsı Sünneti ve Abdestte Enseye Mesh Meselesi

bahakar Çevrimdışı

bahakar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Edebsizliğin ilminle yarışmasın, sabr.

kardeş daha önce de yazdım acaba edebsizlik milyarlarca müslümanın tarihten beri takib ettiği bir mezhebi tahkir etmek, kendisi delillerine vakıf olamadı diye sanki sünnetten aslı olmayan işler yapıyor gibi göstermek mi, yoksa bu müslümanları savunmak.. ben ebu hanifenin mezhebinin svunucusu olduğum kadar imam ahmedin şafinin maliikin de (rah) savunucusuyum...
yatsının sünneti ve enseye mesh gibi meselerde hanefilerin delili var, bu zikrettiğimden fazlası var.. ama site de gördüğüm kadarıyla arkadaşlar bu delillere vakıf olamadıkları için eleştirel yazılar yazmış, diğerleri de bu işi körüklemiş.. dolayısıyla önce sitede yazıların üslubunun düzelmesi ve bu meseleye aşırı yorumlar yapanların frenlenmesi daha EDEBE UYGUN değil mi???
keza site de hanefilerin uygulamalarına taan eden birçok yazı bulabilirim, bu uslüb değişirse inşallah tepkilerde değişir, keza bu tepkiler sebep değil sonuçtur,
ayrıca içinde yaşadığımız toplumun belki % 90 ı delillerini bilmese de hakkıyla yaşamasa da bu mezhebe göre hareket ediyor, dolayısıyla insanları Allahın dinine davet edecek kimsenin bunlarla uğraşma davet uslubuna ne kadar uygun???
son olarak benim sözüm hanefileri bidatla itham edenlere idi, Abdul Muiz kardeş niye üzerine alındı anlamadım???? yoksa o da mı böyle düşünüyor, ve benim ilim anlayışımda ilk edeb haddimi bilmektir, haddini bilmeyen ilimden hiçbir nasibi de olamaz, hiçbir zaman çok bildiğimi iddaa etmedim aksine buradaki arkadaşları haddimizi bilip fakihlere tabii olmaya çağırdım, bence haddini bilmeyenler ve edebsizlik edenler sanki namaza muhatap olan ilk müslüman kendisiymiş gibi namazla ilgili hükümlerde mezhebleri yargılayanlardır...
neyse ilmi olarak getirdiğim rivayetler ile ilgili tenkitler varsa dinlemeye hazırım,samimiyetle.. değilse bu muhabbeti uzatmanın faydası olmayacak gibi görünüyor,nefisler devreye girecek o yüzden ilmi mecra da devam eder konuşmalar inşallah...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
İnşeallah sırasıyla gidelim.
Forumda 5. yılına girmiş olmana rağmen, son yıllardaki arabcaya ilgi duymanla beraber bilhasa forum yöneticilerine ve genel forum menhecine karşı tavrın ve uslubun gittikçe irtifa kaybetmeye başladı.
Biz olduğumuz gibi, her forum yetkilileri üyelerinin, arkadaşlarının ilimle iştigal olmasından, ilme vâkıf olmasından memnuniyet duyar. Hiç bir kimse de, daha önceden kendisine itibar, iltifat eden kardeşlerinden edeb sınırlarını zorlayan, hesab sorucu kibre muttali lâfızlar işitmek istemez.

Her beşer gibi site yetkilileri de hata yapıcı, yanlışlara düşücüdür. Doğru veya eksik bilgilerimiz mutlaka vardır. Bizler burada kendimizce ulaşabildiğimiz delilleri kardeşlere sunarak konu hakkında fetva olmayan kanaatlerimizi sunarak meselelerin anlaşılmasına yardımcı olmaktayız.

Soru Cevab Bölümündeki Cevablarımızın Mâhiyeti
https://www.islam-tr.org/konu/soru-cevab-bolumundeki-cevablarimizin-mahiyeti.31575/

Bunun yanında deliller ile hatalarımızın isbatlanması durumunda bizi hatadan döndürmeye vesile olan o kimselere muteşekkir olacağımızı da defalarca zikretmişizdir. Forumumuzda, dünkü üye olmamanıza rağmen, sizden daha da kâdim, emektar ve sitenin adminleri hakkında edeb sınırlarını zorlayan hesab sorucu ve meydan okuyan uslubunuz hoş olmadığı gibi oldukça itici. Bunları hatırlatmamız üzerine bize ;
acaba edebsizlik milyarlarca müslümanın tarihten beri takib ettiği bir mezhebi tahkir etmek, kendisi delillerine vakıf olamadı diye sanki sünnetten aslı olmayan işler yapıyor gibi göstermek mi, yoksa bu müslümanları savunmak.. ben ebu hanifenin mezhebinin svunucusu olduğum kadar imam ahmedin şafinin maliikin de (rah) savunucusuyum...
yatsının sünneti ve enseye mesh gibi meselerde hanefilerin delili var, bu zikrettiğimden fazlası var.. ama site de gördüğüm kadarıyla arkadaşlar bu delillere vakıf olamadıkları için eleştirel yazılar yazmış, diğerleri de bu işi körüklemiş.. dolayısıyla önce sitede yazıların üslubunun düzelmesi ve bu meseleye aşırı yorumlar yapanların frenlenmesi daha EDEBE UYGUN değil mi???
keza site de hanefilerin uygulamalarına taan eden birçok yazı bulabilirim, bu uslüb değişirse inşallah tepkilerde değişir, keza bu tepkiler sebep değil sonuçtur,
ayrıca içinde yaşadığımız toplumun belki % 90 ı delillerini bilmese de hakkıyla yaşamasa da bu mezhebe göre hareket ediyor, dolayısıyla insanları Allahın dinine davet edecek kimsenin bunlarla uğraşma davet uslubuna ne kadar uygun???
son olarak benim sözüm hanefileri bidatla itham edenlere idi, Abdul Muiz kardeş niye üzerine alındı anlamadım???? yoksa o da mı böyle düşünüyor
ithamlarında bulundunuz.
Şimdi sizden dediklerinizi (Abdulhak , Abdulmuizz Fida yazılarından) isbatlamanızı istiyoruz. Mezhebleri veya Hanefi mezhebini tahkir ettiğimiz, bid'atçılıkla suçladığımız yazılarımızdan alıntılama yaparak ortaya koyun ki ayrıca mufteri durumuna düşmeyin.
Size yardımcı olması için bu konudaki düşüncemizi gösteren konuları göstereyim:

Mezheb ve Mezhebcilik?
https://www.islam-tr.org/dinler-mezhebler-firkalar-ve-sahislar/31310-mezhep-ve-mezhepcilik.html


Mezhebler - Mezheblerde Neden Farklı İbadet Şekilleri Var?
https://www.islam-tr.org/dinler-mez...blerde-neden-farkli-ibadet-sekilleri-var.html


MEZHEB - MEZHEBLERİN ÇIKIŞ SEBEBLERİ VE HUKMU
https://www.islam-tr.org/soru-cevap-bolumu/16644-mezheb-taklidi.html


Mezheb Taasubcuları Selefileri Neden Eleştirir?
https://www.islam-tr.org/dinler-mez...-taasubculari-selefileri-neden-elestirir.html



Ayrıca forumda çeşitli anlayış sahibi yaklaşık 100 bin üyenin bulunduğunu, bunların benimsedikleri çeşitli düşünce yazılarından dolayı bize site yetkililerini suçlamanız yersizdir. Bir konuda bir üye yanlış düşünce benimsemiş ise, sizde aksini delillendirirsiniz olur biter. Forum, sadece bir mezhebin taasubunda olmadığı gibi, ehl-i sunnetin tüm mezheblerini benimser fakat hata yapabileceklerini de göz önünde bulundurur.


Şimdi asıl konuya değinecek olursak, 2008'den beri forumda bulunan bir konuya 2015 yılında muhaddislikte çığır açarcasına "aha da buldum delilini" dercesine (şimdiye kadar Hanefi mezhebi sözde benimseyib savunduğun diğer mezheblerin neden bu rivayeti senin gibi delil kabul etmediğini cevablamadan) hesab sorarak tevbeye davet ettiğin rivayet:

الكتاب: الجامع لأخلاق الراوي وآداب السامع
أنا أَبُو الْقَاسِمِ الْأَزْهَرِيُّ، أنا عَلِيُّ بْنُ عُمَرَ الْحَافِظُ، نا أَبُو عَلِيٍّ مُحَمَّدُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْمَالِكِيُّ بِالْبَصْرَةِ نا عَمْرُو بْنُ مَالِكٍ الرَّاسِبِيُّ، نا جَارِيَةُ بْنُ هَرِمٍ أَبُو شَيْخٍ، نا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُسْرٍ، عَنْ أَبِي كَبْشَةَ الْأَنْمَارِيِّ، عَنْ أَبِي بَكْرٍ الصِّدِّيقِ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «مَنْ تَعَمَّدَ عَلَيَّ كَذِبًا أَوْ رَدَّ شَيْئًا قُلْتُهُ فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ»
روي البزار في مسنده
: حدثنا عبد الواحد بن غياث، ثنا حيان بن [عبيد الله]، عن عبد الله بن بريدة، عن أبيه، أن النبي قال: " بين كل أذانين صلاة إلا المغرب ".
وحيان رجل من أهل البصرة مشهور، وليس به بأس.وهذا الحديث لا نعلم أحدا يرويه إلا بريدة، ولا نعلم أحدا رواه عن عبد الله إلا حيان

قال أبو حاتم: حيان بن [عبيد الله] صدوق.
Kitap: Hocanın Ahlakı ve Talebenin Adabı (Hatib el-Bağdadi)
Ben Ebu'l-Kasım el-Ezheri, Ben Hafız Ali b. Ömer, Ben Basralı Maliki Ebu Ali Muhammed b. Suleyman, Ben Amr b. Malik er-Rasibi, Ben Ebu Şeyh Cariye b. Herim, Ben Abdullah b. Busr, Ebi Kebşe el-Enmari'den, o da Ebubekir es-Sıddık'tan; Rasulullah (s.a.v.) dedi ki; ''Kim bana kasıtlı olarak yalan isnad ederse yahut söylediğim bir şeyi redderse, cehennemdeki yerine hazırlansın.'' (Bezar, Mesned'inde rivayet etmiştir.)

Bize Abdulvahid b. Ğıyas, bize Hayyan b. Ubeydullah anlattı. Ondan da Abdullah b. Burayde, ve oğlundan; Nebi (s.a.v.) dedi ki; ''Akşam namazı hariç, iki ezan arasındaki tüm namazları açıkladı.''
(Hayyan, meşhur Basra ehlinden bir adamdır. Onda bir hasar yoktur. Ve bu hadisi, rivayet eden Burayde'den başka hiçbirimiz bilmiyoruz. Ve Hayyan hariç, Abdullah'ın rivayet ettiğini bilmiyoruz.)
Ebu Hatim dedi ki: ''Hayyan b. Ubeydullah doğru sözlüdür.''

Diğer aktardığın rivayet:

ibni hacer el-askalani -ed-diraye fi tahrici ehadisil hidaye- isimli eserinde (syf 198) şöyle naklediyor ;

وَأما مَا يتَعَلَّق بالعشاء فَفِي سنَن سعيد بن مَنْصُور من حَدِيث الْبَراء رَفعه من صَلَّى قبل الْعشَاء أَرْبعا كَانَ كَأَنَّمَا تهجد من ليلته وَمن صَلَّاهُنَّ بعد الْعشَاء كمثلهن من لَيْلَة الْقدر وَأخرجه الْبَيْهَقِيّ من حَدِيث عَائِشَة مَوْقُوفا وَأخرجه النَّسَائِيّ وَالدَّارَقُطْنِيّ مَوْقُوفا عَلَى كَعْب
Yatsı namazıyla ilgili olana gelince, Sunen'de Said b. Mansur'dan Bera'nın hadisi; kim yatsı namazından önce dört rekat kılarsa sanki o, onun gecesinde teheccud kılmış gibidir. Ve kim onları yatsı namazından sonra kılarsa, onun benzeri kadir gecesinde gibidir.
(Beyhaki, Aişe'nin hadisi Mevkuftur. Nesai, Dârakutni, Ka'b'dan Mevkuftur.)


İbn Hacer üstteki rivâyetin tahricini yapmış fakat tashihi konusunda bir ifadede bulunmamıştır. Yalnız, rivâyetin merfu şekli, yâni Peygamberimize ait olanı Said b. Mansur tarafından; mevkuf şekli, yâni sahabeye ait olanı ise, Beyhaki, Nesai ve Dârakutni tarafından rivayet edildiğine işaret etmiştir.
İbn Hacer’in bu açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla, bu rivayetin merfu şekli, sahih kabul edilen herhangi bir hadis kaynağında bulunamamıştır.
Said b. Mansur’un Süneninde -elimizdeki nushasında- böyle bir hadis rivayetine rastlayamadık.
Nesai ve Dârakutni’de mevkuf olarak -benzer ifadelerle- zikredilen rivayette, yalnız: Kim yatsı namazından sonra dört rekat kılar, kıraatini güzel yapar, rûku ve secdeleri güzelce yerine getirirse, Kadir gecesi gibi (Dârakutni’de: “Kadir gecende kıldığı namaz gibi”) sevab alır.”manasındaki ifadelere yer verilmiştir. (Nesaî, Katu’s-sarik, 10; Dârakutnî, Sunen, 2/461)
Elbani, Nesai’nin rivayeti hem mevkuf, hem de maktu olduğunu belirtmiştir.


Evveala her ne kadar muhaddisliğe soyunarak rivayeti kendince sahihlemiş, zayıf bir kârine görememiş olsanda, ehl-i sunnetin hadis usulu ilmince mevkuf hadis, rivayetin zinciri Rasulullaha dayandırılamayan hadisler için kulanılan dereceler için kullanılmaktadır.
Birde şu var ki, Hanefi mezhebi zaten bu rivayetleri sahih kâbul etmese benimsemez, amel etmezdi. Mezheb muctehidlerinin ve âlimlerinin bir rivayetten delil istinbat edinerken baz aldığı kriterler farklılık arzetmese, o zaman ehl-i sunnetin bu kadar mezhebi olmaz, tek görüş kalırdı. Fakat ilgili mevzu olan yatsı namazının ilk sunneti rivayeti hakkında diğer mezhebler ve hadis alimleri sahihliği konusunda benimsemedikleri veya sahihleme kriterlerine uymadığı için amel etmemişler, kabul etmemişlerdir. Yoksa biz zaten Hanefi mezhebinin bu konuda aldığı rivâyeti kaynağıyla aktarmışızdır. Fakat bunun cumhur mezheb alimleri katında muteber olmadığını dile getirmişizdir. Bundan sonra her ne kadar kendince cevab vermek istesende, bu zaten doğal, tipik Hanefi taasubiyetinin tezahhurunu sergilememeni isterim.

Zaten aktarmış olduğun rivayeti "ed-diraye fi tahrici ehadisil hidaye"de geçtiğini bildirmişsin.
Konunun ilk mesajında Abdulhak, Yatsı namazının farzından önce dört rekat nafile namaz için Hanefi mezhebinin delil kabul ettiği rivayeti asıl
(senin aktardığın 'ed-diraye fi tahrici ehadisil hidaye' bu kitabın - Nasbur Raye- haşiyesidir) kaynağından aktarmıştı:
Hanefi'lere göre yatsı namazından önce kılınan dört rekat namaz muekked olmayan (mendub) sünnetlerdendir.
Yatsı namazından önce ve sonra tek bir selam ile kılınan dört rekatlık nafile namaz sünneti gayr-i muekkeddir. Bunun dayandığı delil Aişe (r.anha) den rivayet edilen şu hadisi şeriftir:
"Peygamber (s.a.v.), yatsıdan önce dört rekat namaz kılar, sonra yatsı namazına muteakib kalkar, dört rekat daha namaz kılar, sonra yatardı.
((Ebu’l-Berekât Hasan bin Ammâr bin Ali eş-Şurunbulâlî, Meraki’l-Felâh bi İmdâdi’l-Fettâh Şerh-i Nuru’l-Îzâh ve Necâti’l-Ervah, 64)
Ahmed, Ebu Davud ve Nesei ; Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
"Peygamber (s.a.v.) yatsı namazını kıldıktan sonra ne zaman benim evime girdiyse dört veya altı rekat namaz kılmıştır."
(Ebû Muhammed Cemâluddîn Abdullāh b. Yûsuf b. Muhammed ez-Zeylaî, Nasbur Raye li-ehadisi'l-Hidaye, II, 145 vd.; Ebu Abdullah Muhammed b. Ali b. Muhammed el-Havlani Şevkan, Neylu'l Evtar min esrari munteka'l-ahbar, III, 18)
https://www.islam-tr.org/konu/ikindi-yatsi-sunneti-ve-abdestte-enseye-mesh-meselesi.7329/


Mevkuf Hadis :

(Mevkuf hadîs: Sahabeden rivayet edilen söz, fiil ve takrirlerdir. Örneğin, bir hadisi rivayet edenin, Ebû Bekir'in huzurunda şöyle yapıldı da sesini çıkarmadı demesi gibi.
Merfu hadis: Özellikle Peygamber (s.a.v)'e izafe edenin söz, fiil ve takrirleridir.)

Sahabeden, isnadı ister muttasıl olsun ister munkatı olsun, söz, fiil ve takrir olarak rivayet edilen haberlere mevkuf denilmiştir. Sahabe sözlerine bu ismin verilmesi, isnadın sahabîde son bulması ve Peygambere ulaşmamış olması dolayısıyladır. Bununla beraber, sahabîde son bulmuş her isnadla gelen habere mevkuf denilemiyeceğini de hatırdan çıkarmamak gerekir. Zira bazı mevkuf haberler, aslında hükmen merfû olabilirler. Bu ise, merfû hadîslerle ilgili bir evvelki bahiste de açıklandığı üzere, sahabîden mevkuf isnadla rivayet edilen bir haberin, Peygamberin, söz, fiil ve takrirlerinden olması itibariyledir. Nitekim sahabînin "Peygamber devrinde şöyle derdik" yahut "şöyle yapardık" demesi, bu söz veya fiilin Peygamber devrine izafe edilmesi dolayısıyle merfû hükmüne sahib olmasını gerektirir; fakat böyle bir izâfe yapılmamış, yahut bu söz veya fiilin merfû olduğuna delâlet edecek herhangi bir karine bulunmamış olsaydı, o haber sahabînin kendi sözü olması dolayısıyle ona mevkuf demek mümkün olurdu.
Mevkuf haberlerde isnadın sahabîye kadar muttasıl olarak gelmesi şart koşulmamış ise de, el-Hâkim'in mevkuf için verdiği tarifte "sahabîye kadar i'dal ve İrsal etmeksizin hadîsin rivayet edilmesi..." demesi (El-Hâkim Ebû Abdillah, Ma 'rifet ulûmi 'l-hadis, s. 19) bazı hadîsçiler nazarında böyle bir şartın söz konusu edildiğini gösterir. Ancak bu görüş, çoğunluk arasında itibar görmemiş (El-Cezâ'irî, Tevcîhu'n-nazar, s. 67), isnadı muttasıl olsun veya olmasın, sahabe kavillerine mevkuf denilmiştir.

Mevkuf tabiri, bazen de sahabî dışında herhangi bir râviye atfen kullanılır ve meselâ hazâ mevkufun alâ Atâ' denir. Bu tabir, isnadın Atâ'ya kadar geldiğine işaretten ibarettir ve kelime, burada, ıstılah manâsında değil, lugat manâsında kullanılmıştır. (Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 162-163)

Mevkuf Hadisin Sahih veya Zayıf Oluşu:

Rasulullah’tan gelmeyen sözlerde, O’ndan gelenlerdeki yücelik bulunmaz. Buna rağmen Mevkuf Hadis’e zayıf hadistir demek doğru olmaz. Zira sahihlik, hasenlik ve zayıflık, hadis usulü kaideleri uyarınca yapılacak sened araştırmalarına bağlı değerlendirmelerdir.

Mevkuf bir hadise “sahihtir” demekle onun, . Peygamber’e aidiyeti söylenmiş olmamaktadır. Hatta onunla amel etmenin vacib olduğu da belirtilmiş olmamaktadır. Çünkü en sahih görüşe göre mevkuf Hadis huccet değildir. (Kasımi, Kavaid: 111; Ahmed Naim, Tecrid Tercümesi -Mukaddime- 1/135)

Mamafih Mevkuf Hadis’in hükmü konusunda görüş ayrılığı bulunduğu da unutulmamalıdır. Hanefilerden Razi, Serahsi ve muteahhirun, birer görüşlerinde de İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel’e göre mevkuf hadis hüccettir. Bazı hanefiler ve İmam Şafii’ye göre huccet değildir. Çünkü sahabinin kendi ictihadı sonucu ya da Peygamber’den değil de başka birinden duymuş olma ihtimali vardır. (Itr, menhec: 328)

Âlimler arasında oldukça fazla tartışmalara vesile olan hatta bazılarınca re'ye tercih edilen zayıf hadislerle amel edilmesi konusunda üç temel görüş ileri sürülmüştür:

1. Zayıf hadisle hiçbir konuda asla amel edilmez,
(Yahya b. Main'den nakledilen bu görüşü, Buhari ve Muslim'in yanısıra İbn Hazm ve Ebû Bekr İbnu'l-Arabi benimsemiştir.)
2. Zayıf hadisle her konuda amel edilebilir,
(Ahmed b. Hanbel ve Ebu Davud "zayıf hadis re'y, yani kıyastan daha iyidir" diyerek bu görüşü tercih etmişlerdir.)
3. Amellerin faziletleri ile ilgili konularda belli şartlara bağlı olarak amel edilir.

İbn Hacer el-Askalâni bu şartları şöyle sıralar ;

a. Hadis aşırı derecede bir zafiyet (zayıf) taşımamalıdır. Buna göre mevzu, metruk ve munker hadislerle kesinlikle amel edilemez.

b. Kitab veya sünnete dayalı olarak amel edilen sabit bir asla dayanmalıdır.

c. Kendinden daha kuvvetli bir delile muhalif olmadığı gibi, haber hakkındaki zayıflık kulak ardı edilip unutulmamalıdır.

Dün olduğu gibi bugün de taraftarları mevcut olan bu görüşlerden, birinci ve ikincisi biraz abartılı, amellerin faziletleri ile ilgili konularda şartlı kabulü savunanlar daha isabetli görünmekle beraber hadis teriminin tarih içinde geçirdiği evrelerden Tirmizi öncesi zayıf hadis ile Tirmizi sonrası terminolojik gelişmeyi dikkate almaları gerekmektedir.
Zira Tirmizi öncesi dönemde zayıf hadisin kapsamında değerlendirilen merviyyatın bir kısmı Tirmizi sonrası dönemde Hasen hadis ismiyle ayrı bir kategorik değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Aksi takdirde kaynaklardaki bilgileri kusursuz değerlendirmek imkansız hale gelir ve ciddi bir takım hatalara düşmek kaçınılmaz olur.

(Zehebi, el-Mukıza, 33-54; Ahmed Muhammed Şakir, el-Baisu'l-hasis, 44-102; Ahmed Naim, Mukaddime, 270-272; 282-349; Subhi es-Salih, Hadis İlimleri, (trc Prof. Dr. M. Yaş'ar Kandemir), 137-180; 225-236; Prof. Dr. İsmail L. Hakan, Hadis Usulû, 131-147; Ana hatlarıyla Hadis, 195-201; Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, 467-470).
 
Elyesa Abdurrahman Çevrimdışı

Elyesa Abdurrahman

"Hüküm ancak Allah'ındır..." En'am 57
İslam-TR Üyesi
İnşeallah sırasıyla gidelim.
Forumda 5. yılına girmiş olmana rağmen, son yıllardaki arabcaya ilgi duymanla beraber bilhasa forum yöneticilerine ve genel forum menhecine karşı tavrın ve uslubun gittikçe irtifa kaybetmeye başladı.
Biz olduğumuz gibi, her forum yetkilileri üyelerinin, arkadaşlarının ilimle iştigal olmasından, ilme vâkıf olmasından memnuniyet duyar. Hiç bir kimse de, daha önceden kendisine itibar, iltifat eden kardeşlerinden edeb sınırlarını zorlayan, hesab sorucu kibre muttali lâfızlar işitmek istemez.

Her beşer gibi site yetkilileri de hata yapıcı, yanlışlara düşücüdür. Doğru veya eksik bilgilerimiz mutlaka vardır. Bizler burada kendimizce ulaşabildiğimiz delilleri kardeşlere sunarak konu hakkında fetva olmayan kanaatlerimizi sunarak meselelerin anlaşılmasına yardımcı olmaktayız.

Soru Cevab Bölümündeki Cevablarımızın Mâhiyeti
https://www.islam-tr.org/konu/soru-cevab-bolumundeki-cevablarimizin-mahiyeti.31575/

Bunun yanında deliller ile hatalarımızın isbatlanması durumunda bizi hatadan döndürmeye vesile olan o kimselere muteşekkir olacağımızı da defalarca zikretmişizdir. Forumumuzda, dünkü üye olmamanıza rağmen, sizden daha da kâdim, emektar ve sitenin adminleri hakkında edeb sınırlarını zorlayan hesab sorucu ve meydan okuyan uslubunuz hoş olmadığı gibi oldukça itici. Bunları hatırlatmamız üzerine bize ;
ithamlarında bulundunuz.
Şimdi sizden dediklerinizi (Abdulhak , Abdulmuizz Fida yazılarından) isbatlamanızı istiyoruz. Mezhebleri veya Hanefi mezhebini tahkir ettiğimiz, bid'atçılıkla suçladığımız yazılarımızdan alıntılama yaparak ortaya koyun ki ayrıca mufteri durumuna düşmeyin.
Size yardımcı olması için bu konudaki düşüncemizi gösteren konuları göstereyim:

Mezheb ve Mezhebcilik?
https://www.islam-tr.org/dinler-mezhebler-firkalar-ve-sahislar/31310-mezhep-ve-mezhepcilik.html


Mezhebler - Mezheblerde Neden Farklı İbadet Şekilleri Var?
https://www.islam-tr.org/dinler-mez...blerde-neden-farkli-ibadet-sekilleri-var.html


MEZHEB - MEZHEBLERİN ÇIKIŞ SEBEBLERİ VE HUKMU
https://www.islam-tr.org/soru-cevap-bolumu/16644-mezheb-taklidi.html


Mezheb Taasubcuları Selefileri Neden Eleştirir?
https://www.islam-tr.org/dinler-mez...-taasubculari-selefileri-neden-elestirir.html



Ayrıca forumda çeşitli anlayış sahibi yaklaşık 100 bin üyenin bulunduğunu, bunların benimsedikleri çeşitli düşünce yazılarından dolayı bize site yetkililerini suçlamanız yersizdir. Bir konuda bir üye yanlış düşünce benimsemiş ise, sizde aksini delillendirirsiniz olur biter. Forum, sadece bir mezhebin taasubunda olmadığı gibi, ehl-i sunnetin tüm mezheblerini benimser fakat hata yapabileceklerini de göz önünde bulundurur.


Şimdi asıl konuya değinecek olursak, 2008'den beri forumda bulunan bir konuya 2015 yılında muhaddislikte çığır açarcasına "aha da buldum delilini" dercesine (şimdiye kadar Hanefi mezhebi sözde benimseyib savunduğun diğer mezheblerin neden bu rivayeti senin gibi delil kabul etmediğini cevablamadan) hesab sorarak tevbeye davet ettiğin rivayet:


Kitap: Hocanın Ahlakı ve Talebenin Adabı (Hatib el-Bağdadi)
Ben Ebu'l-Kasım el-Ezheri, Ben Hafız Ali b. Ömer, Ben Basralı Maliki Ebu Ali Muhammed b. Suleyman, Ben Amr b. Malik er-Rasibi, Ben Ebu Şeyh Cariye b. Herim, Ben Abdullah b. Busr, Ebi Kebşe el-Enmari'den, o da Ebubekir es-Sıddık'tan; Rasulullah (s.a.v.) dedi ki; ''Kim bana kasıtlı olarak yalan isnad ederse yahut söylediğim bir şeyi redderse, cehennemdeki yerine hazırlansın.'' (Bezar, Mesned'inde rivayet etmiştir.)

Bize Abdulvahid b. Ğıyas, bize Hayyan b. Ubeydullah anlattı. Ondan da Abdullah b. Burayde, ve oğlundan; Nebi (s.a.v.) dedi ki; ''Akşam namazı hariç, iki ezan arasındaki tüm namazları açıkladı.''
(Hayyan, meşhur Basra ehlinden bir adamdır. Onda bir hasar yoktur. Ve bu hadisi, rivayet eden Burayde'den başka hiçbirimiz bilmiyoruz. Ve Hayyan hariç, Abdullah'ın rivayet ettiğini bilmiyoruz.)
Ebu Hatim dedi ki: ''Hayyan b. Ubeydullah doğru sözlüdür.''

Diğer aktardığın rivayet:


Yatsı namazıyla ilgili olana gelince, Sunen'de Said b. Mansur'dan Bera'nın hadisi; kim yatsı namazından önce dört rekat kılarsa sanki o, onun gecesinde teheccud kılmış gibidir. Ve kim onları yatsı namazından sonra kılarsa, onun benzeri kadir gecesinde gibidir.
(Beyhaki, Aişe'nin hadisi Mevkuftur. Nesai, Dârakutni, Ka'b'dan Mevkuftur.)

Evveala her ne kadar muhaddisliğe soyunarak rivayeti kendince sahihlemiş, zayıf bir kârine görememiş olsanda, ehl-i sunnetin hadis usulu ilmince mevkuf hadis, rivayetin zinciri Rasulullaha dayandırılamayan hadisler için kulanılan dereceler için kullanılmaktadır.

Zaten aktarmış olduğun rivayeti "ed-diraye fi tahrici ehadisil hidaye"de geçtiğini bildirmişsin. Konunun ilk mesajında Abdulhak, Yatsı namazının farzından önce dört rekat nafile namaz için Hanefi mezhebinin delil kabul ettiği rivayeti asıl
(senin aktardığın 'ed-diraye fi tahrici ehadisil hidaye' bu kitabın - Nasbur Raye- haşiyesidir) kaynağından aktarmıştı:
https://www.islam-tr.org/konu/ikindi-yatsi-sunneti-ve-abdestte-enseye-mesh-meselesi.7329/


Mevkuf Hadis :

(Mevkuf hadîs: Sahabeden rivayet edilen söz, fiil ve takrirlerdir. Örneğin, bir hadisi rivayet edenin, Ebû Bekir'in huzurunda şöyle yapıldı da sesini çıkarmadı demesi gibi.
Merfu hadis: Özellikle Peygamber (s.a.v)'e izafe edenin söz, fiil ve takrirleridir.)


Sahabeden, isnadı ister muttasıl olsun ister munkatı olsun, söz, fiil ve takrir olarak rivayet edilen haberlere mevkuf denilmiştir. Sahabe sözlerine bu ismin verilmesi, isnadın sahabîde son bulması ve Peygambere ulaşmamış olması dolayısıyladır. Bununla beraber, sahabîde son bulmuş her isnadla gelen habere mevkuf denilemiyeceğini de hatırdan çıkarmamak gerekir. Zira bazı mevkuf haberler, aslında hükmen merfû olabilirler. Bu ise, merfû hadîslerle ilgili bir evvelki bahiste de açıklandığı üzere, sahabîden mevkuf isnadla rivayet edilen bir haberin, Peygamberin, söz, fiil ve takrirlerinden olması itibariyledir. Nitekim sahabînin "Peygamber devrinde şöyle derdik" yahut "şöyle yapardık" demesi, bu söz veya fiilin Peygamber devrine izafe edilmesi dolayısıyle merfû hükmüne sahib olmasını gerektirir; fakat böyle bir izâfe yapılmamış, yahut bu söz veya fiilin merfû olduğuna delâlet edecek herhangi bir karine bulunmamış olsaydı, o haber sahabînin kendi sözü olması dolayısıyle ona mevkuf demek mümkün olurdu.
Mevkuf haberlerde isnadın sahabîye kadar muttasıl olarak gelmesi şart koşulmamış ise de, el-Hâkim'in mevkuf için verdiği tarifte "sahabîye kadar i'dal ve İrsal etmeksizin hadîsin rivayet edilmesi..." demesi (El-Hâkim Ebû Abdillah, Ma 'rifet ulûmi 'l-hadis, s. 19) bazı hadîsçiler nazarında böyle bir şartın söz konusu edildiğini gösterir. Ancak bu görüş, çoğunluk arasında itibar görmemiş (El-Cezâ'irî, Tevcîhu'n-nazar, s. 67), isnadı muttasıl olsun veya olmasın, sahabe kavillerine mevkuf denilmiştir.

Mevkuf tabiri, bazen de sahabî dışında herhangi bir râviye atfen kullanılır ve meselâ hazâ mevkufun alâ Atâ' denir. Bu tabir, isnadın Atâ'ya kadar geldiğine işaretten ibarettir ve kelime, burada, ıstılah manâsında değil, lugat manâsında kullanılmıştır. (Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 162-163)

Mevkuf Hadisin Sahih veya Zayıf Oluşu:

Rasulullah’tan gelmeyen sözlerde, O’ndan gelenlerdeki yücelik bulunmaz. Buna rağmen Mevkuf Hadis’e zayıf hadistir demek doğru olmaz. Zira sahihlik, hasenlik ve zayıflık, hadis usulü kaideleri uyarınca yapılacak sened araştırmalarına bağlı değerlendirmelerdir.

Mevkuf bir hadise “sahihtir” demekle onun, . Peygamber’e aidiyeti söylenmiş olmamaktadır. Hatta onunla amel etmenin vacib olduğu da belirtilmiş olmamaktadır. Çünkü en sahih görüşe göre mevkuf Hadis huccet değildir. (Kasımi, Kavaid: 111; Ahmed Naim, Tecrid Tercümesi -Mukaddime- 1/135)

Mamafih Mevkuf Hadis’in hükmü konusunda görüş ayrılığı bulunduğu da unutulmamalıdır. Hanefilerden Razi, Serahsi ve muteahhirun, birer görüşlerinde de İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel’e göre mevkuf hadis hüccettir. Bazı hanefiler ve İmam Şafii’ye göre huccet değildir. Çünkü sahabinin kendi ictihadı sonucu ya da Peygamber’den değil de başka birinden duymuş olma ihtimali vardır. (Itr, menhec: 328)

MaşaAllah cok azimlisn abi bunlari yazarken yorulmadnmi :)
 
bahakar Çevrimdışı

bahakar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
abdulmüizz kardeş,
bu zamana kadar senin yazılarından istifade ettiğim olmuştu hele ki ilme ilk başladığım zamanlarda bu siteden Allah için çok istifade ettim.. ancak, şu son yazında sana nisbet etmekte zorlandığım hatalar yapmışsın...
hadislerin arabça metnini tercüme ederken ve ıstılahları tercüme ederken bazı hataların var...
daha da önemlisi benim yatsının sünnetiyle savunduğum düşünceyi de yanlış anlamış ve anlatmışssın... bana karşı haksız ithamların var, ispatlayacağım inşallah ilk müsait olduğumda ancak şimdi müsait değilim..
bu arada yazını gözden geçirmeni ve düzeltmeni öneririm...
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Boyunun Mesh Edilmesinin Müstehap Oluşu (Hanefi ulemasının delilleri)

Füleyh b. Süleyman'ın Nafi' vasıtasıyla İbn Ömer (r.a.)'dan nakline göre Hz. Peygamber (s.a.v.), "Abdest alıp da boynunu mesh eden kimse kıyamet gününde boyuna geçirilecek cehennem halkasından kurtulur" buyurmuştur.

Hadisi Ebü'l-Hasan b. Faris rivayet etmiş ve "bu hadis inşallah sahihtir" (İbn Hacer, et-Telhîsü'l-habîr, I, 34) demiştir (1)

(1)
Müellifin İbn Hacer'in hadisle ilgili açıklamalarının tamamını zikretmemesini anlayabilmiş değilim.
Ebü'l-Hasan b. Faris'in söz konusu açıklamasını zikrettikten sonra İbn Hacer şöyle demiştir:
İbn Faris ile Füleyh arasında kopukluk bulunmaktadır. Buna dikkat edilmelidir {Telhîsü'l-habîr, I, 93. İbn Ömer (r.a.) rivayeti Ebû Nuaym'ın Târihu İsbahân' mda. (II, 115) bulunmaktadır.
Ali el-Kâri eI-Mevzuat'ın-da (s. 73) Firdevs'in Müsned'mde. zayıf bir isnadla nakledildiğini zikretmiştir.
Yahya b. Saîd el-Kattân "Hasan'dan tuhaf rivayetleri vardır" demek suretiyle onun son derece zayıf olduğunu ifade etmiştir.
İbn Arrak Tenzîhü's-şerîa isimli eserinde söz konusu hadisi Ebû Nuaym'ın Târîhu İsbahân'möan naklettikten sonra, "Irakî'nin belirttiğine göre onun zayıf olmasının sebebi Ebû Nuaym'ın hocası Ebû Bekir el-Müfid'in isnadda bulunmasıdır" açıklamasını yapmıştır.. Rasûluîlah (s.a.v.)'in abdest alınışını anlatan rivayetlerden Talha b. Musarrıf dışındakilerde boynunu mesh ettiğinden söz edilmemektedir. Talha b. Musamf'ın babası vasıtasıyla nakline göre dedesi, "Resûluîlah (s.a.v.)'i başını bir defa mesh ederken gördüm. Ensesine kadar mesh ediyordu" demiştir. Diğer rivayet, "Rasûlullah (s.a.v.)'i başını ön tarafından arkaya doğru mesh etti, ellerini kulaklarının altından çıkardı" şeklindedir. Hadisi Ebû Dâvûd ve başkaları rivayet etmiştir.
İbn Uyeyne bunun münker olduğunu zikretmiştir. O bu görüşünde haklıdır. Zira sözü edilen hadisin zayıf olmasına sebep olacak üç illeti bulunmaktadır. Bunlar, Talha b. Musamf'ın babasının zayıf kabul edilmesi, tanınmaması ve sahâbî olduğunda İhtilafın bulunmasıdır.
Nevevî, İbn Teymiyye, İbn Hacer el-Askalânî ve başka âlimler de bu sebeple hadisin zayıf olduğunu söylemişlerdir. Bu durumu Datfü Sünen-i Ebû Dâvûd isimli eserimde (Hadis no: 15) ben de açıkladım. Ancak sonradan söz konusu rivayetin bir başka kusuruna daha rastladım.
İsnadda bulunan Amr b. Muhammed b. Hasan'Ia ilgili Hatîb el-Bağdâdî şöyle demektedir: O A'sem diye tanınırdı. Aslen Basra'li olup Bağdat'a yerleşmiştir. Dârakutnî ondan rivayette bulunmuş ve onu "münkerü'l-hadîs (rivayetlerinin çoğu münker)", başka bir nakle göre de "zayıf ve çok yanılgan" olarak nitelemiştir (Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, XII, 204). Lisânü'l-Mî-zâtt'da zikredildiğine göre ise onun hakkında Hâkim en-Nîsâbûrî, "Bazılarından onların nakletmediği mevzu hadisler rivayet eden düşük biridir" açıklamasını yapmıştır. Benzeri açıklamalar İbn Hibbân ve en-Nikâşî tarafından da yapılmıştır. Dolayısıyla bu rivayetinde onu yalancılıkla itham etmek Ebû Nuaym'ın hocası hakkında ithamda bulunmaktan daha iyidir. Zira Ebû Nuaym'ın hocası hem isnadda ondan daha önce hem de ondan daha zayıftır.

 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
İbn Ömer (r.a.)'nın nakline göre Hz. Peygamber (s.a.v.), "Abdest alıp da boynuna mesh eden kimse kıyamet gününde boyuna geçirilecek cehennem halkasından kurtulur' buyurmuştur.

Zebîdî'nin belirttiğine göre hadisi Ebû Mansur ed-Deylemî...zayıf bir isnadla rivayet etmiştir. (Zebîdî, Şerhu İhyâi'l-ulûm, II, 365)

Söz konusu hadislerle ilgili müellifin açıklaması şöyledir: Bu hadisler boynu mesh etmenin müstehap olduğuna delâlet etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bunu sürekli yaptığına dair bilgi bulunmaması sebebiyle onun sünnet olduğunu söylemek mümkün değildir. Dürrii'l-muhtar da (i, 129) "ellerin tersiyle boynu mesh etmek müstehap, boğazı mesh etmek ise bid'attır" denilmektedir.. Reddü'l-muhtar'da ise "boğazı mesh etmek bid'attır, çünkü bu konuda herhangi bir sünnet bilinmemektedir" açıklaması yapılmaktadır.
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Leys'in Talha b. Musarnf > babası isnadıyla nakline göre dedesi Resûlullah (s.a.v.)'i ense ile kulak arasından boynun ön tarafına kadar başını mesh ederken görmüştür.

Şevkânî'nin ifade ettiği gibi hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiştir. (Ahmedb. Hanbel, III, 481)[ 2] Leys'in güvenilirliği ve Talha b. Musarrıf 'in babası vasıtasıyla dedesinden naklettiği hadisin hasen olduğu daha önce zikredilmişti. Tahâvî "Resûlullah (s.a.v.) ön kısmından başlayıp ense ile kulak arkasından boyun başlangıcına kadar başını mesh etti" şeklinde rivayet etmiştir. İsnadda Leys'e kadar olan ravilerin hepsi güvenilirdir. Taberânî'nin rivayetine göre Talha b. Musarrıf in dedesi başını mesh ederken Resûlullah (s.a.v.)'i böyle gördüğünü ifade ederek ellerini başının ön kısmından ensesine kadar götürmüş boyun altından çıkarmıştır.

[ 2]Hadis zayıftır. Hadis için ayrıca bk. Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsâr, I, 30; Taberânî, Mu'cemii'l-kebîr, XX, 276-277. Nevevî, İbn Teymiyye, İbn Hacer el-Askalânî ve başka âlimler de bu sebeple hadisin zayıf olduğunu söyfemişlerdİr.
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Boyun ve Gırtlak

Boynun gırtlağın olduğu kısmının enseyle bir ilişkisinin olmadığı bilinmektedir. Bu durumda "boyunun başlangıcı gırtlak kısmıdır" iddiası bütünüyle yanlıştır. Tıpçılara göre boyun yedi kemikten meydana gelmektedir. Gırtlağın boyun kemikleri ile ilgisi olmadığı kıkırdaktan meydana geldiği de bilinmektedir. Akciğer gül rengi etler ve nefes borusu kıkırdak dokusundan meydana gelmektedir. Nefes borusu, gırtlaktır. Böylece gırtlak kısmının boynun bir parçası olmadığı, solunum sisteminin bir uzvu olduğu anlaşılır. Buna göre boyuna mesh denilince, gırtlak kısmı anlaşılmaz.

İbn Manzur'un açıklaması şöyledir: Boyun, baş ile vücudu birleştiren organdır. Gırtlağın baş ile vücudu birleştirmediği ise bilinmektedir. Gırtlağın üst kısmına hançere denilmektedir. Gırtlağın sıkıldığını ifade etmek üzere "hannaka", boğazını sıktığını belirtmek için "annaka", gırtlağı kestiğini zikretmek için "zebeha", boynunu kırdığı zaman "kassa" kelimeleri kullanılmaktadır. Bütün bu kullanım şekilleri, boyun ve gırtlağın ayrı ayrı uzuvlar olduğunu ve birinin diğerini içermediğini göstermektedir. (İbn Manzur, Lisâna 'l-arab, XII, 144) Evet, bunlar birbirine bitişiktir, ama bu ikisinin bir olduğu, birinin diğerinin bir parçası olduğu anlamına gelmez.
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Reddü 'l-muhtar'da. (V, 286) verilen bilgiye göre aslında "hulk" diye ifade edilen boğaz, aslında gırtlak kısmıdır. Başka bir ifadeyle gırtlak çıkıntısı ile boynu göğse bağlayan kısım arasıdır. et-Tuhfe, el-Kâfî ve diğer eserlerde verilen bilgi, mecaz ilişkisi ile gırtlak kısmının boyun anlamında da kullanıldığım göstermektedir. Bu, bazen boğaz mecazî olarak boyun yerine kullanılsa da ikisinin ayrı şeyler olduğunu ifade etmektedir. Bu durumda boğazın meshinin müstehap oluşu boynun boğazı da kapsadığından dolayı ise bunun yanlış olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü temel ortadan kalkınca onun üzerine bina edilen şey de yok olur. Konuyla ilgili bizim görüşümüz budur. Bu, geniş anlamıyla boynun yutağı da kapsadığını inkâr ettiğimiz anlamına gelmemektedir. Geniş anlamıyla baş da aynı şekilde kullanılmaktadır. Nitekim boğazı ve boynu kesilen kimse hakkında "başı kesilmiş" de denilmektedir. Bu durumda boğazın meshedilmesine dair boyun kelimesinin zikredildiği bazı zayıf rivayetleri delil olarak getirmeye ihtiyaç da yoktur. Zira buna göre delil olarak başın meshedileceğini ifade eden hadisler hatta başlarınızı meshedin[3] âyeti de yeterli olmalıdır. Ancak bu yaklaşımın yanlışlığı ortadadır.

Ayrıca boynun boğazı kapsadığı kabul edilse bile meshinin müstehap olduğu iddiası doğru olamaz. Zira diğer rivayetlerde boyun (unuk) ile kastedilen açıklanmıştır. Nitekim İbn Hacer'in verdiği bilgiye göre Ebû Ubeyd, Kitâbü't-tahâre'de Abdurrahman b. Mehdî > Mes'ûdî > Kasım b. Abdur-rahman isnadıyla Musa b. Talha'nın "başıyla birlikte ensesini mesheden kimse kıyamet gününde boyuna geçirilecek cehennem halkasından kurtulur" dediğini rivayet etmiştir.[4] Bu rivayetle ilgili İbn Hacer, "İçtihad" mahalli olmayan bir konuda olduğu için mevkuf olsa da merfû hükmünde olduğu ileri sürülebilir. Bu haliyle rivayet mürseldir" açıklamasını yapmıştır. İbn Hacer'in hadisin ravilerinden bahsetmemesi ona göre onların güvenilir olduğuna delâlet etmektedir. İbn Hacer, İbn Ömer (r.a.)'nın içinde boyun (unuk) kelimesi geçen rivayetinin ise isnadını eleştirerek İbn Faris ile Fuleyh arasında kopukluk bulunduğunu ifade etmiştir. (İbn Hacer, et-Telhîsü'l-habîr, I, 34)

Bu rivayetle ilgili Şevkânî'nin açıklaması şöyledir: Sözü edilen rivayet Ahmed b. isa'nın EmâlVsı ile Şerhu't-tecrîd'de muttasıl bir isnadla Hz. Peygamber (s.a.v.)'e nisbet edilmektedir. Ancak o Hüseyin b. Ulvân > Ebû Halid el-Vâsıtî[5] isnadıyla ve başıyla birlikte ensesini ve boynunun yanlarını mesheden kimse kıyamet gününde boyuna geçirilecek cehennem halkasından kurtulur lafzıyla rivayet edilmiştir. (Neylü'l-evtar, I, 159) Bize göre

mürsel olarak nakledilen ve sözü edilen kusurlara sahip olmayan Musa b. Talha rivayetinde boyun (unuk) yerine ense (kafa) kelimesi geçmektedir. Böylece boyun kelimesiyle boğazın değil ensenin kastedildiği ortaya çıkmaktadır. Konuyla ilgili rivayet edilen fiilî hadisler de bu durumu desteklemektedir. Taberânî'nin rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) enseden kulakların ardından boyu altına kadar meshetmiştir. Bezzâr'ın Vâil b. Hucr (r.a.)'den nakline göre de Resûlullah (s.a.v.) başını ve kulaklarının dışını üçer defa ayrıca ensesini de meshetmiştir. Sakallarının dışını da üç defa meshettiğini söylediğini zannediyorum. Hadisin isnadında bulunan Mu-hammed b. Hucr hakkında Zehebî "Bir takım münker rivayetleri bulunmaktadır", Buhârî "rivayetlerinde bazı şüpheler bulunmaktadır" Ebû Hatim ise "Kufe'li bir hadis şeyhidir" şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır. (İbn Hacer, Lisanü'l-Mîzân, V, 119) Daha önce de belirttiğimiz üzere ihtilaf edilmekle birlikte "şeyh" ta'dil laftzlarındandır. Bu rivayette İbn Ömer (r.a.) hadisinde olmayan bilgiler bulunmaktadır. Bundan da hareketle bazı rivayetlerde zikredilen boyun (unuk) lafzıyla kastedilenin ense olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde boyun (unuk) bazılarının ileri sürdüğü gibi boğazı kapsamamaktadır. Bu durumda Hanefî âlimlerinin boğazı mesh etmek bid'attır görüşü doğrudur. Zira bu hususta herhangi bir sünnet bilinmemektedir

[3]el-Mâide 5/6
[4]Hadisin isnadında bulunan Mes'ûdî hafıza kaybına (ihtilata) maruz kalmıştır. Bu sebeple hadis merfû da olsa delil olamaz.
[5]İsnadının kusuru Ebû Halid el-Vâsıtî'dir. Bk. Şevkânî, Neylü'l-evtar, I, 207.

Kaynak;Tehanevi
 
bahakar Çevrimdışı

bahakar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
abdülmuiz, in iddalarını tek tek ele almak gerekirse; demiş ki ;
"Şimdi sizden dediklerinizi (Abdulhak , Abdulmuizz Fida yazılarından) isbatlamanızı istiyoruz. Mezhebleri veya Hanefi mezhebini tahkir ettiğimiz, bid'atçılıkla suçladığımız yazılarımızdan alıntılama yaparak ortaya koyun ki ayrıca mufteri durumuna düşmeyin."

diyorum ki, abdülhakem izzetli bu konunun ana yazısında şöyle bir ifade kullanmış ;
""Her ezanla kamet arasında dileyen kimse namaz kılsın" hadisini delil sayanlar, hususi delili inkar edemez ve sevab kazanmak niyetinde iseler, onunla amel etmeleri gerekir.
Hususi delil de umumi delil de geçerlidir deyip de, böylelikle yatsının farzından önce namaz kılmak istiyorlarsa, akşamın farzından önceki namaza daha çok özen göstermeleri gerekmez mi(!) ? Elbette ve bu namaz ise iki rekattır, dört rekat olarak asla kılınmaz."


https://www.islam-tr.org/konu/ikindi-yatsi-sunneti-ve-abdestte-enseye-mesh-meselesi.7329/

abdülhakem"in umumi delilden kastı "her ezanla kamet arasında namaz vadrdır"(buhari) hadisi ise, ve hususi delilden kastı "her 2 ezan arasında namaz vardır, akşam hariç"(m. bezzar) ise, bu 2 delil taarruz halinde olduğuna göre bunlardan birisini tercih edersek (ki abdülhakem bunu hususi delili yok saymak olarak kabul ediyor sanırım) bunda anormal olan nedir ki abdülhakem üstü kapalı şöyle demiş ; akşamdan önce namaz yok deyip yatsıdan önce var diyenler (ki hanefilerden başka bunu diyen yok bildiğim kadarıyla) bizim kadar hadisten anlasaydı ve sünnet konusunda da samimi olsaydı bunu inkar etmezdi....
çünkü naklettiğim ifadeleri bu uygulamayı yapanları tahkim ediyor ve kendince aslı olmayan bir iş yaptıklarını söylüyor, çelişkili bir hüküm veriyor demeye getiriyor.bu tahkir değilse nedir?????

neyse devam edeyim, mezhebleri tahkir eden yazıları nakletmeye ;

https://www.islam-tr.org/konu/yatsi-namazinin-farzindan-evvel-sunnet-namaz-var-midir.16089/

yukardaki yazıda yatsıdan önce sünnet var diyenlerin ne bidatçılığı kalmış ne de atalar dinini yaşamaları...

şu yazıda ise abdulmuizz demiş ki ;

https://www.islam-tr.org/konu/yatsi-namazinin-ilk-sunneti-sahih-mi-var-mi.29982/

"Kardeşim yatsı namanın ilk sünneti diye var diyen Hanefi mezhebidir. Cumhur böyle bir namaz bilmez. Hanefilerin kendilerinde bile böyle bir namazın delili yok?"

yani abdülmuizin ifadesine göre hanefiler cumhura muhalif (!) ve hanefilerin yatsıdan önce ki namazı DELİLİ OLMAYAN BİR NAMAZ! ee delillsiz iş yaptıklarına göre şu hanefiler bidatçı olsa gerek değil mi????

site yukardakilere benzer birçok yazı var hanefilere ta'n eden, ve site yöneticileri bunları yazanları ne ikaz etmiş ne de konuyu kilitlemiş ... abdulmuiz sadece benim yazılarımı mı okuyup tenkit ediyor acaba???
hanefilerin kendilerinde bile böyle bir delil yok diyen abdülmuiz... acaba bize ulaşan 60'dan fazla sünen eserinin kaçını taradın ???? senin dünyan kütübi sitteden mi ibaret?????

örnekleri çoğaltmaya gerek görmüyorum keza hem abdülmüiz hem de abdülhakem hanefileri tahkir eden yazılar yazmıştır....
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
bahakar ;
İttaqullah!

Parantez içi yorum ve zanlı tevillerle mufteriliği bırak da Mezhebleri, Hanefi mezhebini tahkir edip suçladığımız yazılarımızı ortaya koy!
Sana bir hafta muhlet, iyi araştır isbatla ya da sen iftirandan tevbe edeceksin. Yoksa, sözüm ona yazılarımızı buradan alıntılayarak muctehidliğini başka sitelerden deşifre (!) edeceksin.
 
Üst Ana Sayfa Alt