RAHMAN VE RAHIM OLAN ALLAH’IN ADIYLA
IMAM EBU DAVUD’UN ES-SUNEN ADLI ESERINDEKI “SÜNNET BÖLÜMÜNDEKİ” HADİSLERİN TAHRİCİ VE GEREKEN ÖNEMLİ BİLGİLER
BILINDIGI GIBI, IMAM EBU DAVUD SELEFIN ALIMLERININ BUYUKLERINDENDIR. HADIS KONUSUNDAKI GENIS ILMI, ONUN ES-SUNEN DIYE BILINEN HADIS KITABININ “KUTUBU ES-SITTE”(HADIS KITAPLARININ EN ONEMLI ILK ALTI KITABI) ARASINA GIRMEYI BASARMISTIR.
Ben de, bu imamin kitabinin icindeki “Sunnet bolumunde” zikrettikleri hadisleri cok onemli gordum. Bu kitabi da insanlar cok buyuk gordukleri icin genellikle okumuyorlar. Bu nedenle kitabin icindeki bu faydayi ortaya cikarmak icin, imam Ebu Davud’un “Sunnet bolumunde” zikrettigi hadisleri tek bir risalede, ilim asiklarinin ve butun Muslumanlarin onune sermeyi dusundum. Umarim rabbim cogaltilmasinda bizleri muvaffak kilar.
Bu kisa calismam su sekildedir: Hadisi oldugu gibi zikredecegim. Hadislerden sonra da cok kisa ve oz bir sekilde hadisin tahricini(Tahric: Hadis’in Zayif veya Sahih oldugunu zikretmektir) yapacagim. Hadisin aciklamalarina girmemeye calisacagim. Zaten hadisler cok net ve aciktir. Sadece bazi yerlerde cok kisa cumleler kuracagim ve cok onemli gordugum seyleri zikredecegim.
Hadisleri ben tercume etmedim. Sayin Necati Yeniel ve Sayın Hüseyin Kayapınar’in tercumelerini aktaracagim. Uygun gormedigim bazi yerlerdeki tercumelerini duzeltebilirim. Ama genellikle tercumeyi oldugu gibi birakmaya calisacagim.
ALLAH’IN IZNI ILE HADISLERI ZIKRETMEYE BASLAYALIM
IMAM Ebu Davud “Es-Sunne” adli eserinin “Sunnet” bolumunde soyle demistir:
1. Sünnet (in Mahiyeti) Hakkında Açıklama
4596… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Yahudiler ve hiristiyanlar yetmiş bir, ya*hut yetmiş iki fırkaya ayril(mişlar)dı. Hıristiyanlar da yetmiş bir, yahut yetmiş iki fırkaya ayrılmışlardı. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.
Derim ki: Bu Hadis’i bir cok ilim ehli tashih etmistir. Sened’i de bir cok yonden sahih’tir.
4597… Ebû Âmir el-Hevzenî’den (rivayet edilmiştir), dedi ki: (Bu*gün) Muaviye İbn Ebi Süfyan, aramızda (ayağa) kalkarak dedi ki: Şunu iyi bilin ki Rasûlullah (s.a.) (birgün) bize bir hutbe okumak üzere aramız*da (ayağa) kalkıp (şöyle) buyurdu:
“Dikkat ediniz! Sizden önceki kitap ehli yetmiş iki dini fırkaya ay*rılmışlardı. Bu (İslam) ümmet (i) de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır (Bunlardan) yetmişiki fırka cehennemlik bir tanesi de cennetliktir. Bu (cennetlik olan fırka) ehl-i sünnet ve’I-cemaattir.”
(Bu hadisin ravilerinden) İbn Yahya ile Amr b. Osman rivayetlerine (şu sözleri de) eklemişlerdir. “Benim ümmetimden bir takım cemaat*lar zuhur edecektir ki onlara bu bidatlar, kuduz hastalığının sahibin (in için)e, işlediği gibi işleyecek, işlemediği bir damar ve eklem kalma*yacak.
Derim ki: Bu hadisin senedinde “Ezher bin Abdullah El-Hirazi” vardir. Bu ravi’de de hafiften zayiflik vardir.
2. Sapık Kimselerden Uzak Kalmak
[(Sapık Kimselerle) Tartışmak Ve Kur'an'da Bulunan Müteşabih Ayetlere Sarılmak Yasaklanmıştır.]
4598… Aişe (r.a.)’den ( rivayet olunmuştur: ) Dedi ki: Rasûlullah (s.a.) “Kitabı sana o indirdi. Onun bazı âyetleri açık anlamlıdır”(mealin*deki) ayeti, “Akl-i selim sahibleri (nden başkası düşünüp anlamaz)” sözüne kadar okudu ve: Kur’an-ı Kerinı’den, müteşabih olan ayetlere sarılanları gördüğünüz zaman (şunu unutmayınız ki); onlar Allah’ın, (Al-i İmran suresinin yedinci ayetinde kendilerini “kalplerinde eğrilik olanlar” diye) isimlendirdiği kimselerdir. Binaenaleyh, onlar (la otu*rup konuşmak)dan kaçınınız.” Buyurdu.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
3. Nefsani Arzularının Peşinde Koşan Kimselerden Uzak Kalmak Ve Onlara Buğz Etmek
4599… Ebu Zeri (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a) “Amellerin (Allah’a) en sevimli olanı Allah için sevmek ve Allah için öfkelenmektir.” Buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde iki illet(Zayif olduguna dair iki hastalik) bulunmaktadir: Bir; Hz. Ebu Zer’den r.a. hadisi rivayet eden kisi “Birisi” diye gecmektedir. Buda bu kisinin kim oldugunun belli olmadigini, bu nedenle bu ravi’nin “Mechul” oldugunu gosterir. Iki; Senedine Yezid bin Ebi Ziyad vardir. Buda zayif bir Ravi’dir. Ayrica bu hadisi Kutubi Sitte’de sadece imam Ebu Davud zikretmistir(teferrud etmistir). Bu nedenle Hadis Zayif’tir.
4600… Abdurrahman İbn Abdullah İbn Ka’b İbn Malik dedi ki: -(Ay*nı zamanda) Ka’b kör olduğu zaman Ka’b'ın bakıcısı oğullarından Ab*dullah idi- (Abdullah şöyle) dedi. (Musannif Ebu Davud burada şu açık lamayı yaptı): Hz. Ka’b'ın (Tebuk savaşında Peygamber (s.a.) den geri kalıp savaşa katılmayışı hadisesini bana İbn Şerh (uzun uzadıya) anlat*tı) (Hz. Ka’b sözlerine devam ederek) dedi ki: Rasûlullah (s.a.) müslümanlara bizimle -ki iki üç kişiydik- konuşmayı yasaklamıştı. Nihayet (bu durum) bana çok uzun gelmeye başlamıştı. (Bunun üzerine) amcamın oğ*lu olan Ebu Katade’nin avlusunun duvarına tırmanıp kendisine selam ver*dim. Vallahi selamı (mı) almadı. (Hadisin bundan sonraki kısmında İbn Şerh, (Hz. Ka’b'ın) tevbesinin kabulü hakkında ayet indirilmesiyle ilgili haberi rivayet etti.
Derim ki: Bu hadisi imam Buhari ve Muslim Sahih’lerinde tahric etmislerdir.
4. Kendi Nefsani Arzularına Göre Hareket Eden Sapık Kimselere Selam Vermeyı terk etmek(Yani: Birakmak. Bilinmesi gerekir ki tercume edenler bu basligi cok farkli bir sekilde ve anlamini degistirerek tercume etmislerdir.)
4601… Ammâr b. Yâsir’den dedi ki: “Ellerim yarılmış olarak ailemin yanına gelmiştim. Ellerime zaferan sürdüler. (Ertesi gün) sabahleyin, Peygamber (s.a.)’e vardım ve kendisine selam verdim, selamımı almadı ve: “Git, bunları yıka” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Ata El-Horasani” vardir. “Saduk” derecesindendir. Bu nedenle hadis “Hasen”dir.
4602… Âişe (r.anhâ)’den rivayet edildiğine göre) (hac yolculuğu esna*sında, Hz. Peygamberin hanımı) Safiyye bintü Huyey’in devesi hastalan*mış ve (Hz. Peygamberin diğer hanımı) Zeyneb’in yanında da fazladan (yedek) bir deve varmış. Rasûlullah (s.a.) de Hz. Zeyneb’e: (Bu) deveyi Safiyye’ye ver; diye emretmiş (Hz. Zeyneb ise) “Ben (Bu deveyi) şu Yahudiye mi vereceğim?” karşılığını vermiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) öfkelenmiş ve Zilhicce ile Muharrem aylarında ve biraz da Safer ayında Hz. Zeyneb’e küs durmuş.
Derim ki: Hz. Aişe’den hadisi rivayet eden kişi “Sümeyye El-Basriyye”dir. Hakkinda Hafiz ibni Hacer “kabul edilir” dese bile, bu onun tesahülündendir. Halbuki bu kisi taninmamaktadir. Boylelikle “mechul”dur. Hadiste zayif olmus olur.
4. Kur’ân-ı Kerim Hakkında Münakaşa Etmenin Yasaklanışı
4603… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.):
“Kur’ân-ı Kerim hakkında (şahsi kanaate dayanarak) münakaşa etmek küfürdür.” Buyurmuştur.
Derim ki: Bu hadisin Ebu Davud’daki senedinde “Muhammed bin Amr El-Leysi” vardir. Bunda da hafiften zayiflik bulunmaktadir. Ama hadisi imam Ahmed bin Hanbel, cok kuvvetli bir sened ile “Musned”inde zikretmistir. Boylelikle hadis Sahih’tir.
5. Sünnete Sarılmanın Lüzumu
4604… El-Mikdam İbn Ma’dikerib’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Şunu iyi biliniz ki bana Kur’an-ı Ke*rim ile birlikte (onun bir) benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltu*ğuna kurulan tok bir adamın size: (Sadece) şu Kur’an lazımdır onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz (yeter), diye*ceği (günler) yakındır. Şunu iyi biliniz ki ehli eşek eti, yırtıcı (hayvan*lar) dan köpek dişli olanlar, (bir süre kalmak üzere İslam topraklarına –Seriat ile hukmedilen islam devletine- pasaportlu olarak giren) anlaşmalı (kafir)Ierin kaybettiği mallar size helal değildir. Ancak sahibinin kendisine ihtiyaç duymadığı (için al*madığı) yitik mallar bu hükmün dışındadır. Kim bir kavme misafir olursa o kavmin onu ağırlaması gerekir. Eğer ağırlamazlarsa, o mi*safir ağırlama hakkını alarak onları cezalandırabilir.
Derim ki: Bu Hadis’i bu lafzi ile sadece “Hariz bin Osman” rivayet etmistir. Yani teferrud etmistir. Kendisinde bazi sapik gorusler olsada, hadis rivayetinde “Guvenilir” birisidir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
4605… (Ebu Rafi’in) babasından (rivayet olunduğuna göre Peygamber (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Sakın sizden birini, emrettiğim ya da nehyettiğim bir husus ken*disine ulaşınca koltuğuna yaslanmış bir halde “Benim aklım ermez. Biz Allah’ın Kitabında ne bulursak ona uyarız” derken bulmaya*yım.
Derim ki: Senedi cok guclu ve Sahih’tir.
Fayda: Bu Hadiste ve bundan onceki hadiste, eskiden cikmis hadisleri inkar eden “Mutezile” ve “Harici”ler gibi sapik ve bidat yayan ve itikadlarinda kufur iceren firkalara reddiye vardir. bu sapik ve kufur iceren firkalar, gunumuzde ise “Mealciler” diye bilinen “hadis inkarcilari”dirlar. Bu kisilerin islam ile bir alakaları yoktur. Hadisleri inkar kufurdur. Bu kisilerin arkasinda namaz kilinmaz. Selam verilmez. Konusulmaz. Tartisilmaz. Bir kisi itikadini saglam tutmak istiyorsa bu sapik ve kufur iceren firkalardan kendini cekmesi ve uzaklastirmasi gerekir.
4606… Âişe (r.a.)’den (rivayet olunduğuna göre) Rasûlullah (s.a.) “Kim bizim dinimizde, onda olmayan bir şey ortaya atarsa, (onun or*taya attığı) o şey batıldır.” İbn İsa (bu hadisi) Peygamber (s.a.); “Kim bizim dinimizin dışında bir iş yaparsa (o iş) batıldır” buyurdu, (şeklin*de) rivayet etti.
Derim ki: Bu hadisi imam Buhari ve Muslim Sahih’lerinde tahric etmislerdir.
4607… İbn Amr es-Sülemî ile Hucr (un şöyle) dedi (k)ler (i rivayet edilmiştir): Hakkında: “Sen, sizi bindirecek birşey bulamıyorum de*yince, harcayacak birşey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözle*rinden yaş akarak dönen kimselerin aleyhine de bir yol yoktur. (âyeti) inen el-Irbaz b. Sâriye’nin yanına varmıştık. Selam verdik ve “Se*ni ziyarete, hastalığın için geçmiş olsun demeye ve (senden) ilim almaya geldik” dedik. Bunun üzerine Irbaz (şöyle) dedi:
“Birgün Rasûlullah (s.a.) bize namaz kıldırdı. Sonra bize dönüp çok te*sirli bir va’z etti. Bu va’zdan dolayı gözler yaşarıp kalpler ürperdi. Der*ken bir konuşmacı: “Ey Allah’ın rasulü (senin) bu (vaazın yolculuğa çıka*cağı için kalanlara) veda eden bir kimsenin va’zına benziyor. Binaenaleyh bize neyi tavsiye edersiniz?” (söyleyin de bilelim), dedi. (Fahr-i kainat efendimiz de):
“Size Allah’dan korkmanızı (başınızdaki idareciler) Habeşli bir kö*le olsa bile (onlan) dinleyip, itaat etmenizi tavsiye ederim. Çünkü benden sonra sizden kim yaşarsa o, pek çok (dini) ihtilaflara şahid olacaktır. Binaenaleyh size gereken, sünnetime ve doğru yolum üze*rinde bulunan halifelerimin sünnetine sarılınız. Bu sünnetlere (adeta) dişlerinizi (bir daha çıkmamak üzere iyice) sarılınız. Sizi (din adına) sonradan ortaya atılan işlerden sakındırırım. Çünkü sonradan orta*ya atılan her iş bid’attır ve her bid’at sapıklıktır” buyurdu
Derim ki: Hadisin Ebu Davud’daki sened’inde hafiften zayiflik vardir. Ama bu hadis bir cok hadis kitabinda vardir. Bazilarinda daha kuvvetli senedler ile rivayet edilmistir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
6. Raşid halifelerin sözü diğer sahabilerin sözlerine tercih edilir
4608… Abdullah İbn Mes’ud’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) üç defa: “Taşkınlar helak oldular” buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde “Talk bin Habib” vardir. Imam Muslim’in ravi’lerinden olsa da “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Hadis Hasen derecesindedir.
6 – (İyi Yada Kötü) Bir Yola Çağırman (ın Ve O Yollardan Birini Tutmanın) Hükmü
4609… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet olunduğuna göre) Rasûlullah (s.a.): “Kim (insanları) doğru yola çağırırsa, kendisine uyanların sevabı kadar ona da sevap yazılır. Bu (kendisine) uyanların sevabından bir şey eksiltmez. Kim de bir sapıklığa çağırırsa kendisine uyanların gü*nahı kadar ona da günah yazılır. Bu (kendisine) uyanların günahın*dan bir şey eksiltmez” buyurmuştur.
Derim ki: Bu hadisi imam Muslim sahihinde zikretmistir. Ama Senedinde “Ala bin Abdurrahman” vardir. Bu kisi de “Saduk”tur. Boylelikle Hadis Hasen derecesindedir.
4610… Amir İbn Sa’d'ın babasından rivayet edildiğine göre Rasûlulallah (s.a.): “Şüphesiz ki müslümanlar arasında en büyük günahkâr müslüman, haram kılınmamış bir hususa dair soru sorup da, (sırf) kendisi soru sorduğu için o hususun insanlara haram kılınmasına sebep olan kişidir” buyurdu.
Derim ki: Hadis Sahih’tir.
4611… (Muaz b. Cebel’in arkadaşlarından olan Yezid îbn Amira) de*di ki: (Muaz b. Cebel) vaaz etmek için her oturuşunda “Allah adaletli bir hakimdir. (Bundan) şüphe edenler helak olurlar” derdi. Bir gün de (şöy*le) dedi: “Muhakkak ki sizin önünüzde (birtakım) fitneler vardır. O za*manda mal çoğalır (her yerde insanlar tarafından) Kur’an (ı-Kerim) açıl (ip okun)ur. Hatta Kur’an’ı mü’min, münafık, erkek, kadın, küçük, bü*yük, hür, köle (herkes) al(ıp ok)ur. Bir sözcünün (herkesin böyle Kur’an okuyup ta onu anlamadıklarını ve şeytana uyup çeşitli bidatlere saptıkla*rını görerek kendi kendine): Bu insanlara ne oluyor da ben Kur’an okudu*ğum halde bana uymuyorlar? Ben (din adına) Kur’an’a aykırı olan şeyler ortaya atmadıkça onlar bana uyacak değildir, diyeceği günler yakındır. Si*zi (dine aykırı olarak, din adına) ortaya atılan yeniliklere karşı uyarıyorum. Çünkü din adına ortaya atılan (bu tür) yenilikler, batıldır. Sizi alim bir kimsenin sapıklığından da sakındırırım. Çünkü şeytan bazan batıl sö*zü alim kişinin diline söyletir. Bazan da doğru sözü münafık söyler.”
(Yezid b. Amira) dedi ki: Ben (burada) Muaz İbn Cebel’e: “Allah sa*na rahmet etsin (iyi ama), ben alim kimsenin bazan batıl söylediğini, mü*nafığın da bazan doğruyu söylediğini nasıl anlayabileceğim?” dedim. (Hz. Muaz şöyle) cevap verdi:
“Evet, sen (bu hususta şöyle hareket et): Alimin herkesin gözüne batan ve hakkında (insanlar tarafından): Bu da nedir böyle de (yip tepki gös*ter) dikleri sözünden sakın. (İşte bu söz alimin ağzından kaçırdığı sapık sözlerdendir.) Fakat alimin bazan böyle yanılması seni on(un sözlerini dinlemek)den vazgeçirmesin. Çünkü onun (o sözünden hakka) dönmesi (her zaman için) mümkündür. Ve sen hakkı işittiğin zaman (onu kimin ağ*zından çıktığına bakmadan mutlaka) al. Çünkü hakkın üzerinde nur var*dır.
Ebu Davud der ki: Bu hadisi Zührî’den Ma’mer’de rivayet etmiştir. ( Ancak Ma’mer: ) “Seni vazgeçirmesin anlamına gelen: “La yüsniyenne-ke” kelimesi yerine (“seni ondan uzaklaştırmasın” anlamına gelen) “yu*rt iyenneke” sözünü rivayet etmiştir. Salih îbn Keysan da Zühri’den (riva*yet ettiği) bu hadiste “herkesin gözüne batan” anlamına gelen “el-müş-tehirât sözü yerine (“şüpheli” anlamına gelen)=el-müştehihat” sözünü rivayet etmiş ve “la yüsniyenneke” sözünü de îbn Akil gibi “la yüsniyen-neke” diye rivayet etmiştir.
İbn İshak da Zühri’nin (bu hadisi) şöyle rivayet ettiğini söyledi: Evet (alim insanın hatıl olan sözü) sana şüpheli gelen ve hatta senin (bu adam*cağız) bu sözle neyi kasdediyor, diye (kendi kendine) sorduğun (sözü)dür.
îbn İshak da Zühri’nin (bu hadisi) şöyle rivayet ettiğini söyledi: Evet (alim insanın batıl olan sözü) sana şüpheli gelen ve hatta senin (bu adam*cağız) bu sözle neyi kasdediyor, diye (kendi kendine) sorduğun (sözü)dür.
Derim ki: Hadis Sahih’tir.
4612… Süfyan (es-Sevri) (r.a.)’den ( rivayet edilmiştir: ) Demiştir: Bir adam kaderi (mânâsını) sormak üzere Ömer İbn Abdil-Aziz’e bir mektup /azdı. (Hz. Ömer İbn Abdil-Aziz de bu adama bir mektup yaz (arak şu ce*vâbı ver)di… “Gelelim mevzûmuza (ey mektub sahibi!) Sana Allah’dan torkmayı, Allah’ın emrin(i yerine getirme)de orta yolu (tutmanı) Pey*gamberinin (s.a.) sünnetine uymayı ve (Hz. Peygamberin) sünneti yürürlüğe girdikten sonra bidatçilerin (bid’atlerine Allah tarafından) bırakılmadığı halde (din adına) ortaya attıkları bidatleri terketmeni tavsiye ediyorum. Sana gereken sünnete sarılmaktır. Çünkü sünnet, Allah’ın ızniyle senin için bir güvencedir.
Şunu bil ki; İnsanların ortaya attığı ne kadar bid’at varsa mutlaka bu bid’at (ortaya atılmaz)dan önce onun kötülüğüne dair (Kur’an ya da sünnette) bir delil, yahutta onun hakkında bir söz geçmiştir. Çünkü (bir yol olarak) sünneti, -hatâ, sürçme, budalalık, zorluk çıkarma gibi- sünnetin aksini de bilen bir zât, ortaya koymuştur. -Ancak İbn Kesîr: “bilen” anlamındaki) lafzı kullanmamıştır.- (İbn Kesir’in rivayetine göre Hz.Ömer İbn. AbdulAziz’in mektubu şöyle devam ediyor: Ey mektup sahi*bi) sahâbe-i kiramın (kendileri için) seçtikleri yolu sen de kendin seç. Çünkü onlar (oldukları) bir bilgiye sahiplerdi. (Meselelerin aslına) nüfuz eden bir görüşle (dine aykırı olan davranışlardan) uzak kalırlar ve muhak*kak ki onlar, (dini) işleri (n hakikatini) kavramakta (başkalarından) daha kuvvetlidirler. (Binaenaleyh Sahâbe-i Kiram) sahip oldukları (bu) fazi*letler) sebebiyle dini meselelerde (örnek alınmaya) daha layıktırlar.
(Ey, bidatçiler)! Eğer (sizce) hidâyet, üzerinde bulunduğunuz bid’atler ise o zaman siz, onlardan önce ona (hidayete) erişmişsiniz demek olur. (Halbuki bu düşüncenizin tamamen yanlış ve asılsız olduğu açıkça bellidir).
Şayet: Onlardan sonra yeni bir takım şeyler ortaya çıktı (bunun için biz de bid’atleri çıkardık), diyorsanız; şunu bilin ki, onlardan sonra ortaya çıkan (bu bid’at) lar, onların yolundan başka bir yolu takip eden ve onlar*dan yüzçeviren bir kimse ortaya koymuştur. Çünkü sahabe-i kiram din konusunda (gelecek nesillerin ihtiyacına) yeterli olan hususları söylemiş*ler ve (onlara) şifa verecek açıklamayı yapmışlardır. Onlar(ın daraltmala*rının altında bir daraltma, onlar(ın getirdiği genişliğin üstünde bir geniş*lik (yapmak, doğru) olamaz. Bir topluluk, onların (kısıntılarının) aşağısın*da bir kısıntı yaptılar da bir daha i’tidal sınırına erişemediler. Bir takım topluluklar da onlar(ın ölçülerinin üstüne çıktılar (bunlar da) sınırı aşmış oldular. Oysa ashab-ı kiram, bu iki ölçüsüzlüğün arasında doğru bir yol üzerindedirler. (Ey mektup sahibi) mektubunda kadere imânı soruyorsun. Allah’ın izniyle (bu hususu) tam bilene sordun. İnsanların (din adına) or*taya attığı hiçbir yeniliğin ve bidatçilerin geliştirdiği hiçbir bidatin (dini bir) eser ve mesele olarak kadere imandan daha açık olduğuna inanmıyo*rum. ‘
Câhiliyye döneminde câhiller nesirlerinde ve şiirlerinde kadere imanı dile getirirler, ellerinden kaçan nimetlere karşı kendilerini onunla teselli ederlerdi.
Sonra İslâm geldi ve kaza ve kader(e iman) ancak (ona inanmayı farz kılarak) pekiştirdi. Gerçekten Rasûlullah (s.a.v), bir iki hadisinde değil pek çok hadisinde kaderden bahsetti. Müslümanlar kadere dair açıkla*maları kendisinden işittiler ve (Hz. Peygamberin) sağlığında ve vefatın*dan sonra da kuvvetle inanarak ve Allah’a teslim olarak kaderden bahset*tiler. Bir şeyin Allah’ın ilminin dışında olmasını, (Allah’ın ezeldeki) yaz*gısının onu tesbit etmemiş olmasını ve o şey hakkında Allah’ın (ezeli) bir takdirinin bulunmamış olmasını (düşünmekte) kendilerini yetkisiz ve hatali görerek, kaderden bahsettiler.
Bununla beraber, kader Allah’ın, manası apaçık olan Kur’an’ında da mevcuttur. Sahabe-i kiram kader inancını Kur’an’dan almışlar ve ona imanı Kur’an’dan öğrenmişlerdir. (Ey bidatçiler)! Eğer siz: (Madem öyle de) Allah niçin (kader inancına aykırı görünen) falan ayeti indirdi ve ni*çin (bu inanca aykırı düşen) şöyle sözler söyledi? derseniz (ben de size şöyle derim):
Sizin Kur’an’dan okuduğunuzu (sahâbe-i kiram da) okudular ve on*lar (ondan) sizin bilmediğiniz (bazı) manalar sezinlediler. Sonra da: “Şu (kâinatta vukua gelen hadiselerin) hepsi de (ezeli olan) bir yazgi ve takdir ile (meydana gelmekte) dir, takdir edilen olur. Allah’ın dilediği olmuştur, dilemediği de olmamıştır. Biz kendimize fayda ve zarar verme gücüne sa*hip değiliz” dediler. Bu (hükme vardikta)n sonra (Allah’a ibadet etmeye) rağbet ettiler ve (kötü amellerden de) olanca güçleriyle kaçındılar.
Derim ki: Bu “Eser”in senedinde “Ebu Reca” adli Ravi vardir. Bu kisinin kim oldugunda ihtilaf edilmistir. “Guvenilir” olan “Ebu Reca El-heravi” oldugu zikredilmistir. Seyh Albani muhtemelen bu kisi oldugunu sanarak bu “Eser”e “Sahih” demistir. Halbuki ibni Hacer bu ravi’nin bilinmeyen birisi oldugunu zikretmistir. Bu Ravi’nin kim oldugu bende kesinlesmedigi icin bu “Eser” “Zayif”tir. Mana olarak ise elbetteki cok dogru ve Sahih’tir. Ehli sunnet’in inanci da bu sekildedir.
4613… Nâfi (r.a.)’den demiştir ki: (Hz. Abdullah) İbn Ömer’in kendi*siyle mektuplaştığı Şamlı bir arkadaşı vardı (onun kader inancını kabul et*mediğini öğrenen) Abdullah İbn Ömer, O’na (şu mealde bir) mektup yaz*dı. “Senin kader hakkında birtakım (inkarcı) sözler söylediğin (haberi) bana ulaştı. (Binaenaleyh) sakın bir daha bana mektup yazma. Çünkü ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi: ‘Benim ümmetim içerisinde ka*deri inkar eden bir takım kavimler ortaya çıkacaktır’ derken işittim.
Derim ki: Senedinde “Ebu Sahr Humeyd bin Ziyad” vardir. imam Muslim Sahih’inde bu Ravi’den hadis nakletse de bazi alimler bu ravi’yi Zayif gormuslerdir. Halbuki aslinda zayif degildir. Bir kac tane dogru olmayan hadisi naklettiginden bazi alimler zayif gormuslerdir. Zikredilen ve alimlerin zayif gordugu bir kac hadisin arasinda bu hadis bulunmamaktadir.
Dikkat edilmesi gerekir ki, bazi alimler bu Ravi’nin “kaderiyye” hakkinda rivayet ettigi bir hadisi inkar kabul gormemislerdir. Kaderiyye’ler hakkinda inkar edilen Hadis bu Hadis degildir. Halbuki o Hadis başka bir Hadistir. Bunu da karistirilmamasi gerektigi icin zikrediyorum(Hafiz Mizzi’nin “Tehzibu El-kemal”ine bak).
4614… Hâlid İbn el-Hazzâ’dan demiştir ki: Hasen (-i.Basrî’y)e “Adem (a.s.) gök(te yaşamak) için mi yoksa (daha sonra gökten yere inip te)yer(de yaşamak) için mi yaratıldı, bana haber ver” dedim.
“Hayır, o yer(de yaşamak ve üremek) için (yaratılmıştır)” dedi. (Peki): “Eğer (bu ağaçtan yemekten) kendini korusaydı (yine de onu yemeye mecbur edilir miydi?) Bu husustaki görüşün nedir?” dedim.
(Tabii) “O ağaçtan yemeye mecbur değildi” karşılığını verdi. Ben de: (Öyleyse) bana (insanların fiilerinde mecbur olduğu izlenimini uyandı*ran): “Ona karşı hiç kimseyi fitneye sürükleyebilecek değilsiniz. Tabii ki cehenneme girecek olan(lar) müstesna” âyetlerini açıkla, dedim. O da (bu ayetleri): “Şeytanlar Allah’ın cehenneme girmesini takdir ettiği kimselerden başkasını saptırarak fitneye düşüremezler” diye tefsir etti.
Derim ki: Senedinde “Abdullah bin Cirah” vardir. Kimi alimler “Guvenilir” derken kimi alimler “Saduk” demislerdir. En azindan Hadis’in senedi imam Hasan El-Basri’ye kadar “Hasen” derecesindedir. Imam Hasan El-Basri ise, hadisi kimden duydugunu zikretmemsitir. Bu nedenle Hadis “Mursel”dir(Tabiin ile Sahabe arasi kopuktur. Tabiin’in sahabe’den mi duydu, yoksa bir baskasindan mi duydugu bildirilmemistir.). Mursel’de zayiftir. Bilinmesi gerekir ki bu Hadisi rivayette imam Ebu Davud teferrud etmistir.
Ama bilinmesi gereken cok onemli bir husus vardir. O da: Bazi sapik firkalar, imam Hasan El-Basri’yi “kaderiyye”den olugunu ve Kader’i inkar ettigini zikrederler(Mutezile firkasi vb. bunu derler). Imam Ebu Davud’un “Hasen” rutbesinde olan imam Basri’den zikrettigi bu soz, direk imam Basri’yi sapik firkalarin ithamindan kurtarip bu iftiralarini curutmektedir. Gecmis sozde goruldugu gibi imam Basri Kader’i kabul etmektedir. Imam Ebu Davud’da bu sozu zikrederken imam Basri’yi bu ithamdan kurtarma adina zirkretse gerek. Insallah gelecekte bu bahsi uzunca ve ilmi bir sekilde baska risalelerimizde zikredecegiz ve imam Basri’ye atilan iftiralari curutecegiz.
4615… Halidi el-Hazzâ, Hasan(ı Basrî’nin) “zaten (Allah) onları bu*nun için yaratmıştır” ayet-i kerimesini “şunlar (yani müminler) şunun için (cennet için), şunlar da (yani kâfirler de) şunun için (cehennem için yaratıldı (lar)” şeklinde açıkladığını söylemiştir.
Derim ki: Imam Basri’nin bu sozu, bir onceki soz gibi ona atilan “Kadercilik” iftirasini direk curutmektedir. Bu sozun senedi ise asiri derecede gucludur. Ravi’lerin hepsi Buhari ve Muslim’in Ravi’lerindendir.
4616… Halid el-Hazzâ dedi ki: Hasan-ı Basrî (r.a.)’e “Ona karşı ce*henneme girecek olanlardan başka hiç kimseyi fitneye sürükleyebile*cek değilsiniz.” ayetlerini sordum da (şeytanlar) “Ancak Allah’ın ce*henneme girmesini takdir ettiği kimseyi (saptırabilirler)” cevabını verdi.
Derim ki: Yine bu sozde imam Basri’nin Ehli sunnet imami oldugunu acikca gosterir. Bu sozun senedi ise bir onceki gibi asiri derecede gucludur. Ravi’lerin hepsi Buhari ve Muslim’in Ravi’lerindendir.
4617… Hammâd (İbn Zeyd), Humeyd (İbn Ebi Humeyd) in (şöyle) de*di (ğini) söyledi: Hasan-ı Basrî (r.a.): “Gökten yere düşmek bana -iş, ken*di elimdedir- demekten daha iyidir” derdi.
Derim ki: Imam Basri’nin bu sozunun senedi Sahih’tir. Bazilari “Humeyd Et-tavil”in “Mudellis” oldugundan bu rivayeti zayif gorebilirler. Ama bu dogru degildir. Bunu diyen humeyd’in halini iyi bilmeyen kisidir. Cunku Humeyd her rivayette “Tedlis” yapan birisi degildir. Imam Basri’nin kitaplarini bizzat kendisinden aldigi ve kitaplarini yazdigi sabittir(Hafiz Zehebi’nin “tarihu El-Islam”ina bak. Yine bilinmesi gerekir ki bu sozlerin hepsi sahih senedler ile sabittir.). Yine imam Basri’nin en buyuk ashabindan ve dostlarindan oldugu da sabittir(Hafiz Mizzi’nin”Tehzibu El-Kemal”ine bak).
Imam Basri’den sabit olan bu soz, kisinin yaptigi fiillerin(hareketlerin) kisinin yaratmadigini, halbuki Allah’in yarattiginin isbati vardir. Ehli sunnet’in gorusu de budur. Bir kisi bir sey yapmak istediginde, Allah cc onun o istedigi seyi ona yaratir. Yoksa bir kisi (hasa) kendi hareketlerini kendisi asla yaratamaz. Bunu hic bir Ehli sunnet alimi soylememistir. Kuran ise bu meselenin uzerini acikca ve net bir sekilde cizmisdir: (ve Allah sizi ve yaptiklarinizi yaratandir.)(Saffat suresi 96.ayet.). Hak yoldan sapan “Kaderiyye” gibi firkalar ise, bir kisinin fiilerini(hareketlerin) Allah’in yarattigini inkar edenler. Boylelikle acik bir ayeti inkar etmis olurlar.
4618… Humeyd dedi ki: Hasan-ı (Basrî , birgün) Mekke’de bizim ya*nımıza geldi. Mekke halkının fıkıh alimleri bana, birgün Mekke’li fıkıh alimleriyle oturup onlara nasihat etmesi hususunda kendisiyle konuş(up ricada bulun)mamı söylediler. (Bunun üzerine ben kendisiyle bu hususu konuştum. O da ricamı kabul ederek): Evet (olur) cevâbını verdi. Bunun üzerine (Mekke’li âlimler bir yerde) toplandılar (Hasan-ı Basrî Hazretle*ri de onlara bir konuşma yaptı. Doğrusu) ondan daha hatip bir insan gör*medim. (Orada bulunanlardan) birisi (Hz. Hasan-ı Basrî’ye hitaben): “Ey Ebû Saîd şeytanı kim yarattı?” diye sordu. (Hasan-ı Basrî de): “Sübhanallah! Allah’dan başka yaratıcı mı var? Şeytanı da Allah yarattı. Hayrı da (Allah) yarattı, şerri de!” cevabını verdi. (Soruyu soran) adam (bu cevâbı alınca), “Allah onları kahretsin; bu şeyh hakkında nasıl da yalan uyduru*yorlar” dedi.
Derim ki: Bu rivayet ise bir onceki gibi Sahih’tir. Bu rivayette de, “Kaderiyye ve Mutezile”nin sapik ve kufur icerisinde olan imamlarinin, nasil da imam Basri’ye iftira attiklarini acikca gormus oluyoruz. Gunumuzde de “Hasan Basri’nin Kader risalesi” diye bir kitap ortalikta dolasmaktadir. Bu kitabi da bu sapik kisiler imam Basri’ye iftira olarak nisbet etmislerdir. Gunumuzdeki bu sapik firkanin devami bu kitabi yaymaya ve cogaltmaya devam etmektedirler. Bu kitabin senedi bile yoktur. Uydurma olduguna –bir cok deliller arasindaki- en bariz delil de budur. Kim bu kitabi gorurse bilsin ki bu kitap ile imam Basri’nin hic bir alakasi yoktur.
4619… Humeyd’den (rivayet olunduğuna göre) Hasan-ı basrı; “işte biz onu suçluların kalbine böyle sokarız.” (ayet-i kerîmesinde ge*çen) , “onu” kelimesini “şirki” diye tefsir etmiştir.
Derim ki: Bu rivayetde bir onceki gibi cok kuvvetli ve Sahih’tir.
4620… Ubeyd es-Sayd’dan; demiştir ki: Hasan (el Basrî hazretleri) Yüce Allah’ın: “Ve kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekılmistir”ayeti hakkında şu açıklamayı yapmıştır: “(Yâni) onlarla iman arasına perde çekilmiştir.”
Derim ki: Senedinde zikredilmeyen bir kisi vardir. bu nedenle senedi zayif’tir. Ama bu soz mana yonunden dogrudur.
4621… İbn Avn’dan demiştir ki: “Ben Şam (sokakların)da yürüyor*dum. Birisi arkamdan bana seslendi. Dönüp baktım. Meğer Recâ İbn Hayve imiş. (Bana hitaben): “Ey Ebû Avn (bu halkın) Hasan-ı Basrî hak*kında söyleyip durdukları şeyler(in aslı) nedir?” dedi. (Ben de): “Gerçek*ten onlar Hasan adına çok yalan üretiyorlar” cevabını verdim.
Derim ki: Senedi ise cok kuvvetli ve Sahih’tir. Imam ibni Avn imam Basri’nin onemli ogrencilerindendir. Hatta o kadar samimiyetlerinden bazen hocasinin yataginda uyudugu da olurmus(Hafiz Mizzi’nin “Tehzibu El-Kemal”ine bak). Imam Basri’nin boyle yakin ogrencisinin, bazi sapik firkalarin kendi hocasi imam Basri hakkinda yalan soyledigini soylemesi, imam Basri’nin cok net bir sekilde sapik firkalardan olmadigina bir delildir.
4622… Hammâd dedi ki: Ben Eyyûb es-Sahtiyânî’yi (şöyle) derken işittim: “Hasen (el-Basri) adına yalan üreten insanlar iki kısımdır. (Birin*ci kısmı teşkil eden) insanlar kader(in olmadığı) görüşünde olanlardır. Bunlar (Hz. Hasan adına ürettikleri) bu yalanlarla kendi görüşlerini yay*gınlaştırmak istiyorlar. (İkinci kısmı teşkil eden) diğer insanlar ise kalple*rinde Hasan-ı Basrî için kin ve Öfke bulunan insanlardır. (Bunlar da onun hakkında); -O böyle demedi mi, o şöyle demedi mi?-di(yerek onun adına yalan üretiyorlar.
Derim ki: Bu sened kadar Sahih sened, Dunya’da cok nadir bulunur. Bu rivayet imam “Suleyman bin Harp”tan o da “Hammad bin Zeyd”den o da “Eyyub Es-sihtiyani”den nakletmislerdir. Bu ucu de imamlarin imamidirlar.
Bilinmesi gerekir ki imam Basri “Eyyub Es-sihtiyani”yi ovdugu bir kac yonden sabittir(Hafiz Mizzi’nin “Tehzibu El-Kemal”ine bak). Yani bu kisi, imam Basri’nin cok yakindan tanidigi ve sevdigi bir kisidir. Elbetteki boyle bir kisinin can dostu olan Hasan El-Basri hakkinda konusmasi cok dogru olacaktir. Yine bu sozde de acik bir sekilde “Kaderci”ler gibi bir suru sapik firkalarin bu imama yalan uyduruklari daha fazla aciklanmis ve netlesmis olur.
4623… Yahya İbn Kesir’den demiştir ki: Kurre b. Hâlid bize şöyle der*di: “Ey gençler, Hasan-ı Basri aleyhine (çıkartılan onun kaderiyye mez*hebinden olduğuna dair iddialara) kendinizi kaptırmayınız. (Şunu iyi bi*lin ki iddiaların tam tersine) onun görüşü sünnetin ve doğrunun ta kendi*si idi.”
Derim ki: Senedi cok kuvvetli ve Sahih’tir.
4624… İbn Avn’dan demiştir ki: Eğer biz Hasan-ı Basrî’nin (kaderle il*gili) sözlerinin (halk arasında böyle yanlış bir şekilde) yayılacağını bil*seydik, onun bu sözlerden döndüğüne dair bir kitap yazar ve buna şâhidler tutardık. Fakat biz (bu sözlerin böyle ters anlaşılacağını bilemediğimiz için; bunlar imam Hasan’ın ağzından) çıkmış birtakım kelimelerdir bunlar, kendileriyle hiç te ilgisi olmayan manalara çekilemezler; demiştik.
Derim ki: Senedinde “Mu-emmel bin Ismail” vardir. Bu kisinin bazi hadislerde hatalari vardir. Bu nedenle bazi alimler hafiften zayiflamislardir. Aksine baska alimler de cok guclu gosmuslerdir. Ama kendisi Sunnet bagliliginda guclu birisidir. Bu nedenle, Boyle Sunnet ile alakali hassas bir konudaki nakilde hata yapmasi imkansizdir. Bu nedenle bu sened Sahih’tir.
4625… Eyyûb (es-Sahtiyânî)’den demiştir ki: Hasan(-ı Basrî) bana: “Bir daha ben o hususta(kaderle ilgili olarak yanlış anlaşılmaya müsait söylediğim sözlerin) bir benzerini bir daha asla ağzına almayacağım” dedi.
Derim ki: Senedi kuvvetli ve Sahih’tir.
4626… Osman – el-Bettî’den demiştir ki: “Hasan (el- Basrî tefsir ettiği) her âyeti isbat uzere tefsir etti(kaderin varlığına dair tefsir etti).”
Derim ki: Senedinde “Osman bin Affan El-gatafani” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Sened “Hasen”dir.
7. (Sahabeler Arasında) Faziletler(in) E (Dair Yapılan) Derecelendirme
4627… İbn Ömer’den demiştir ki: Biz peygamber (s.a.) zamanında: “Sahâbilerden hiçbir kimseyi Ebû Bekir’e denk tutmayız, (bilâkis onu hepsinden üstün görürüz. Ondan) sonra aynı şekilde Ömer’e (kimseyi denk tutmayız) sonra da aynı şekilde Osman’a (kimseyi denk tutmayız). Peygamber (s.a.) in (diğer) sahâbilerini ise (kendi hallerine) bırakırız; ara*larında bir derecelendirme yapmayız (bir diğer rivayete göre: diğerlerinin arasında fazilet farkı gözetilmez)” derdik.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4628… Salim İbn Abdullah , (Abdullah) İbn Ömer’in şöyle dediğini ri*vayet etmiştir.
“Biz Rasûlullah (s.a.) hayatta iken: Peygamber (s.a.) in ümmetinin en faziletlisi Hz. Peygamberden sonra Ebû Bekir’dir. Sonra Ömer, sonra da Osman’dır. Allah hepsinden razı olsun, derdik”
Derim ki: Senedinde “Anbese bin Halid” vardir. bu Ravi’de de hafiften zayiflik vardir. ama bir onceki senede bu sened eklendiginde, hadisi cok fazla guclendirmektedir. Cunku bir onceki ibni Omer’in r.a. sozu ile bu soz aynidir.
4629… (Hz. Ali’nin oğullarından olan) Muhammed İbn el Hanefiy-ye’den (şöyle) dedi (ği rivayet edilmiştir):
“Babama, Rasûlullah (s.a.)den sonra insanların en hayırlısı kimdir? di*ye sordum. Ebû Bekir’dir, dedi.
Sonra kimdir? dedim.
Sonra Ömer’dir, cevabını verdi.
Sonra kimdir, derim de , Osmandır, cevabını verir diye korktum. (Bu soruyu soramadım). Bunun üzerine: Sonra sensin ey babacığım! dedim.
Ben sadece müslümanlardan birisiyim, karşılığını verdi.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4630… Muhammed el-Firyâbî, Süfyân-es-Sevrî’nin şöyle dediğini ri*vayet etti:
“Kim Ali Aleyhisselâm’ın halifeliğe Ebû Bekir ile Ömer (r.a.)’dan da*ha lâyık olduğunu iddia ederse, o kimse, hem Ebû Bekir’e, hem Ömer’e, hem de muhacirlerle ensara hatâ isnâd etmiş olur. Böyle bir kimsenin böyle bir tutum ile amelinin semâya yüksel(ip kabul gör)eceğine ihtimal vermiyorum.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4631… Abbâd es-Semmâk (şöyle) dedi: Ben Süfyân es-Sevrî’yi: “Ha*lifeler beştir: Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali ve Ömer İbn Abdi’l-Azîz. Al*lah onlardan razı olsun” derken işittim.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
8. Halifeler (Hakkında Gelen Hadisler)
4632… İbn Abbâs (r.a.)’dan (rivayet edildiğine göre) Ebu Hureyre (radiyallahü anh) şöyle demiştir: Adamın biri Rasûlullah (s.a.)’e gelip: “(Ey Allah’ın Rasulü!) Ben bu gece (rüyamda) kendisinden yağ ve bal yağan bir bulut gördüm. Halkı da (yağan yağ ve baldan) elleriyle avuçlarken gördüm. Kimisi çok avuçluyordu, kimisi de az. Bir de gökten yere ulaşan bir ip gördüm. Ey Allah’ın Rasülü, senin de o ipi tutup yükseldiğini gör*düm. Sonra onu başka bir adam tutup o iple o da yükseldi. Sonra başkası onu tutup onunla o da yükseldi. Sonra onu başka bir adam tuttu. Fakat (ip) koptu. Sonra (ip koptuğu yerden) ulandı. Onunla (o adam da) yükseldi.”
(Bu rüyayı Hz. Peygamberle birlikte dinleyen) Hz. Ebu Bekir (söz ala*rak: “Ey Allah’ın rasulü!) İzin ver de ben onu yorumlay ayım “dedi. (Hz. Peygamber de: “Haydi) onu yorumla!” buyurdu. Bunun üzerine (Hz. Ebû Bekir şöyle) dedi: “Buluta gelince. (O) İslâmın bulutudur. (Ondan) yağan yağ ve bala gelince o da Kur’andır. (Yani Kurân’ın) yumuşaklığı ve tadıdır. (Yağ ve baldan) çok ve az avuçlayan(lar)a gelince o Kur’an’dan az ve çok alan (lar) dır.
Gökten yere ulaşan ip, senin üzerinde bulunduğun hakk (yol) dur. Sen onu tutuyorsun (o da) seni Allah’a yükseltiyor. Senden sonra onu bir adam daha tutuyor. O iple (o adam da) yükseliyor. Sonra onu başka bir adam tutuyor, (fakat ip) kopuyor. Sonra O adam için (ip) ulanıyor ve onunla o adam da yükseliyor. Ey Allah’ın Rasulü! Bana kesinlikle söyle! (yorumumda) isabet mi ettim hata mı ettim?
(Hz. Peygamber de): “Bazısında isabet ettin, bazısında hatâ ettin”
buyurdu. Bunun üzerine (Hz. Ebû Bekir) “Ey Allah’ın rasulü yemin verdim hatamın ne olduğunu bana söyle!” dedi. Peygamber (s.a.) de, “Ye*min verme!” buyurdu
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4633… Ubeydullah b. Abdullah’dan (rivayet edildiğine göre) İbn Ab*bâs (r.a.) da şu (bir önceki hadis-i şerifte anlatılan) olayı Peygamber (s.a.)’den (şu farkla) rivayet etmiştir: “Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, Hz. Ebû Bekir’e (bu tabirinde yanılıp yanılmadığı yerleri) açıklama*yı kabul etmedi.
Derim ki: Sened’inde “Suleyman bin Kesir” vardir. Suleyman’in imam Zuhri’den rivayetleride zayiftir. Bu senedde de Zuhri’den rivayet etmistir. Boylelikle Senedi Zayif’tir.
4634… Ebû Bekre’den {rivayet edildiğine göre) peygamber (s.a.) bir gün (halka) “İçinizden (bu gece) kim rüya gördü?” diye sormuş. (Ora*da bulunanlardan) birisi de: “Ben gördüm” cevabını vermiş (ve sözlerine şöyle devam etmiş:
Gökten sanki terazi gibi birşey indi. Sen, Ebû Bekir’le birlikte tartıldın ve Ebu Bekir’den ağır geldin. Ömer de, Ebû Bekir’le tartıldı. (Bu sefer) Ebû Bekir, ağır geldi. Ömer, bir de Osman’la tartıldı (bu sefer de) Ömer ağır geldi. Sonra terazi (göğe) kaldırıldı ( Ravî Ebû Bekre bu rivayetini şöyle bitirdi: )
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.)’in yüzünde memnuniyetsizlik (alâmet*leri) gorduk.
4635… (Ebû Bekre’nin) babasından (rivayet edildiğine göre) Peygam*ber sallallâhü aleyhi ve sellem bir gün (sahâbilerine: “Bu gece) hanginiz rü’yâ gördü?” diye sormuş (ravi, hadisin bundan sonraki kısmında bir önceki hadisin) manasını rivayet etmiş, (fakat bir önceki hadiste, Hz. Pey*gamberin yüzünde görüldüğünden bahsedilen) memnuniyetsizliği zikretmemiştir. (Ancak sözü geçen memnuniyetsizlik yerine şu sözleri) söyle*miştir:
Rasûlullah (s.a.) buna üzüldü. Yani bu (rüya) onu üzdü. Bunun üzeri*ne (şöyle) buyurdu: (Anlatılan rüyanın delâlet ettiği mana) Peygamber halifeliğidir. (Bu halifelik bir gün sona erecek) sonra (yerine sultanlık ge*lecektir. İşte o zaman) Allah (bu) mülkü (n idaresini) istediği kimseye verir.”
(Gecmis iki Sened’in tahrici)Derim ki: Bildigim kadari ile bu hadisin iki tane farkli senedi vardir. Birinci Sened’de imam Hasan El-Basri vardir. imam Basri’de Sahabe’lerden duymadigi halde hadis rivayet ederdi. Bu nedenle Sahabe’lerden zikrettigi hadisler Zayif hukmundedir.
Ikinci senedinde ise “Ali bin Zeyd El-kurasi” vardir. Bu kisi de Zayif bir ravi’dir. Boylelikle gecmis iki Sened’de Zayif’tir. Bildigim kadari ile hic bir alim bu hadisi bu iki sened disinda baska bir sened ile rivayet etmemistir.
Seyh Albani’nin bu hadise “Sahih” demesi ise ilginctir. Imam Basri’nin kanali ile zikredildigi halde Hadisi “Sahih” gormustur. Durum dedigi gibi degildir. Bilakis beyan ettigim gibi Zayif’tir.
4636… Câbir b. Abdillâh’dan, dedi ki: Rasûlullah sallallahü aleyhi ve sellem (birgün bize): “Bu gece salih bir zâta (rüyasında) Ebû Bekir’in, Rasulullah (s.a.)’e, Ömer’in Ebu Bekir’e, Osman’ın da Ömer’e tu*tunduğu gösterildi” dedi. Câbir sözlerine devamla şöyle) dedi:
Biz Rasûlullah (s.a.)ın yanından kalkınca (kendi kendimize şöyle) de*dik:
(Hz. Peygamberin rüya gördüğünden bahsettiği) sâlih zata gelince, (o) Rasûlullah (s.a.)’dir. Birbirlerine tutunan kimseler ise Allah(ü teâlâ hazretlerin) in peygamberini (yürütmekle görevli olarak) gönderdiği şu iş (in, yani yönetimin) başına geçecek kimselerdir.
Ebû Davud der ki: Bu hadisi Yunusla Şuâyb da rivayet etti(ler.Fakat) Amri zikretmediler.
Derim ki: Senedinde “Amr bin Eban” vardir. Bu ravi’de “Mechul”dur(hali bilinmemektedir). Boylelikle hadis Zayif’tir.
Bu hadisi yine Ebu Davud’da “Yunus bin Ebi Necad” ve “Suayb bin Hamza”, “Amr bin Eban”i zikretmeden direk Sahabe’den hadisi rivayet etmislerdir. Buda “Mursel”dir. Ne imam Yunus ne de imam Suayb hic bir Sahabe’den hadis nakletmemislerdir.
4637… Semûre b. Cündüb’den (rivayet edildiğine göre) Bir adam: “Ey Allah’ın rasûlü. Ben (bu gece rüyamda) gökten sarkıtılmış kova gibi birşey gördüm. Ebu Bekir geldi. (Onun) sapından tutup biraz içti. Sonra Ömer geldi (kovanın) sapından tuttu, karnı şişinceye kadar içti. Sonra Osman geldi, o da sapından tuttu karnı şişinceye kadar içti. Sonra Ali gel*di (kovanın) sapından tuttu. (Fakat kova sallandı) ondan üzerine birazcık (su) sıçradı” dedi.
Derim ki: Senedinde “Eş-as bin Abdurrahman” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle hadis “Hasen”dir.
4638… Mekhûl’den (rivayet edildiğine göre) demiştir ki: Rum (asker*leri) kırk gün (önünü) yara yara Şam bölgesinde ilerleyeceklerdir. Bu böl*gede Dımeşk ile Amman’dan başka (hiçbir şehir, onlara) karşı duramaya*caktır.
Derim ki: Senedinde zikredilenlerin hepsi “Guvenilir” Ravi’lerdir. Imam “Mekhul” ise bir kac sahabe disinda hic bir sahabe ile karsilasmamistir. Bu sozunude kimden duydugunu zikretmemistir. Boylelikle bu Sened “Mursel”dir. Mursel’de Zayif’tir.
4639… Ebu’l-A’yes Abdurrahmân ibn Selmân (şöyle) demiştir: “Acem krallarından bir kral gelip, Dımeşk’ın dışında, (Şam bölgesindeki) bütün şehirleri ele geçirecektir.”
Derim ki: Sened’inde iki tane illet vardir:
Bir; Imam “Ebu’l-A’yes Abdurrahmân ibn Selmân” Tabiin’dendir. Kimden duydugunu da zikretmemistir. Boylelikle bu sened Mursel’dir. Mursel’de Zayif’tir.
Iki; Ayrica “Mursel” olmasi ile birlikte Imam “Ebu’l-A’yes Abdurrahmân ibn Selmân” Zayif bir Ravi’dir.
4640… Mekhûl’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “(Son zamanlarda Deccal’in ordusu ile müslümanlar ara*sında çıkacak) savaşlarda müslümanların çadır yerleri “el-Ğûta” de*nilen yerdir.”
Derim ki: Sened’inde iki tane illet vardir:
Bir; Senedinde “Burd bin Sinan” adli kisi “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Sened Mekhul’e ulasana kadar Hasen’dir.
Iki; Imam Mekhul ise kimden duydugunu zikretmediginden “Mursel”dir. Boylelikle bu sened zayif’tir.
Ama bir benzeri “Muttasil” bir senedle Peygamberimizden s.a.v. rivayet edilmistir. Mana olarak Imam Mekhul’un bu sozu ile aynidir. Bunun senedinde ise “Yahya bin Hamza” vardir. Bu da “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Hadis “Hasen”dir. El-hasil: Hadis Hasen’dir.
4641… Avf (b. Ebî Cemile el-A’râbî’den rivayet edildiğine göre) de*miştir ki:
Ben el-Haccâc’ı: “Gerçekten Osman (b. Affân)ın durumu, îsâ İbn Meryem’in durumu gibidir” derken işittim. (Haccâc bu sözü söyledikten)sonra şu: “… Ey İsâ ben seni öldüreceğim, bana yükselteceğim, seni in*kâr edenlerden temizleyeceğim…” âyetini okudu. Onu okuyup tefsir ederken eliyle de bize ve Şam’lılara işaret ediyordu.
Derim ki: Haccac, meshur zalim kisidir. Selef’in bir cok alimine gore Haccac “Kafir”dir. Kafir’in rivayeti de asla kabul edilemez. Boylelikle bu soz “Batil”dir.
4642… Er-Rabî’ b. Hâlid ed-Dabî’den (rivayet edilmiştir); demiştir ki: Ben Haccâc’ı bir hutbesinde: “Birinizin, kendi ihtiyacı için görevlendir*diği elçisi mi kendisine daha iyidir, yoksa ailesi içerisinde (onların) ihti*yaçlarını karşılamak üzere görevlendirdiği halifesi mi?” derken işittim.
Bunun üzerine kendi kendime: “Allah için (bir daha) senin arkanda hiçbir zaman namaz kılmamak ve seninle savaşan bir cemaat bulursam onlarla beraber sana karşı savaşmak üzerime borç olsun” dedim. (Ravi) İshâk (ibn İsmail) rivayetinde (bu habere şu sözleri de) ekledi: (Cerîr) de*di ki: (Gerçekten Er-Rabî) Cemâcim (savaşın) da şehid edilinceye kadar(Haccâc’a karşı) savaştı.
Derim ki: Imam “Mugira Ed-dabbi” “Mudellis”tir. Yani duymadigi seyleri baskalarindan rivayet etmektedir. Boylelikle senedi zayiftir.
4643… Âsım’dan demiştir ki: – Ben Haccâc’ı minber üzerinde (şöyle) derken işittim: “Hepiniz gücünüz yettiğince Allah’dan korkunuz. Bu hususta (hiçbir kimse için) ayrıcalık (istisna) yoktur. (Hepiniz) müslümanların başkanı (olan) Abd-ül-Melik (ibn Mervân)i dinleyiniz ve itaat ediniz. Bu hususta da (hiçbir kimse için) ayrıcalık yoktur.
Allah’a yemin olsun ki ben, halka mescidin bir kapısından çıkmalarını emr etsem de onlar başka bir kapıdan çıksalar onların kanları ve malları bana helâl olur. Vallahi ben Mudar (kabilesin)in (malları) karşılığında Rabia kabilesinin maİIarı)nı alsam Allah’dan bu bana helâl olur.
Ya (şu) Hüzeyl’in kölesinden dolayı beni kim mazur görür? (Bilemi*yorum). O kendi kıraatinin Allah’dan olduğunu iddia ediyor. Vallahi O’nun kıraati bedevi arapların recez kalıbından başka birşey değildir. Al*lah (c.c.) Peygamberine (s.a.) bu kalıbı indirmemiştir.
(Ya) şu acemlerden dolayı beni kim affeder? (Onlar, içlerinden) biri*nin (havaya) attığı taş düşünceye kadar (kısa bir zamanda muhakkak) bir fitne meydana gelmekte olduğunu iddia ediyorlar.
Allah’a yemin olsun ki: Onları geçen gün gibi (yok olmuş bir halde) bırakacağım. (Ravi Asım sözlerine devamla şöyle) dedi: Ben bu sözü A’meş’e sordum da (bana)”Vallahi bu sözü Haccâc’dan kendim de duy*dum” cevabını verdi.
Derim ki: Imam “Asim” meshur kiraat alimidir. Senedi de Sahih’tir. Haccac’in Kafir oldugunu da zikretmistim.
4644… A’meş’den demiştir ki: Ben Haccâc’ı minber üzerinde: “Şu Arapların dışındaki müslüman halk vurulup parça parça edilmeye rnüstehaktırlar. Sopayı sopaya vurduğum zaman onları giden dün gibi (yok ol*muş bir vaziyette) bırakacağım” derken işittim (Haccâc bu sözüyle) arapların dışındaki müslüman halkı kasdediyordu.
Derim ki: Senedi imam “El-Ames”e kadar Sahih’tir.
4645… Süleyman el-A’meş’den ( rivayet edilmiştir: ) Dedi ki: Haccâc’la birlikte bir Cuma namazı kılmıştım. Bir hutbe okudu.
Musannif Ebu Davud haberin burasında şöyle dedi:
Bu haberi hana nakleden Şeyhim, Kain h. Nüseyr haberin bundan son*raki kısmında (4643 numaralı) Ebu Bekir h. Ayyaş hadisini (aynen) zik*retti ve bu hutbede Haccâc(ın) “Allah’ın halifesi ve seçkin kulu Abdülmelik b. Mervanı dinleyiniz ve itaat ediniz” dedi(ğini söyledi ve 4643 numa*ralı hadisin son tarafını ise) “Eğer ben Rabia kabilesinin bütün toprak*ların)ı Mudarr kabilesi(nin toprakları) karşılığında alsam” (bana helâl olur seklinde) rivayet etti. (Orada geçen) Acemlerle ilgili sözü rivayet et*medi.”
Derim ki: Senedinde birden fazla “Saduk” derecesinde olan ravi’ler vardir. Bu nedenle Senedi “Hasen” derecesindedir. Elbetteki Sened, Haccac’a kadar bu hukumdedir. Hacac’in hic bir sozu asla kabul edilmemelidir.
4646… Sefine’den r.a. (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Peygamber halifeliği otuz sene (sürecek) dir. Sonra Allah mülkü veya (kendi) mülkünü(n idaresini) dilediği kimseye verir.”
(Râvi) Sâid ibn Cümhan dedi ki: (Bu hadisi rivayet eden) Sefine bana: (şunu) kafanda (iyi) tut. Ebu Bekir(in halifeliği) iki senedir. Ömer(inki) on, Osman’(inki) onikidir. Ali de aynı şekilde (Hz. Peygamberin halifelerinden)dir, dedi. Ben de kendisine ( Mervan oğullarına işaret ederek: ) “Ama şunlar Hz. Ali’nin halife olmadığını iddia ediyorlar?” dedim.”
Mervân oğullarını kasdederek “Zerkâ oğullarının kıçları yalan söyle*miştir” dedi.
Derim ki: Imam “Said bin Cehman” Saduk derecesindedir. Boylelikle Hadis “Hasen”dir.
4647… Sefine’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Pey*gamber halifeliği otuz senedir. (Otuz seneden) sonra Allah mülkü – ve*ya mülkünü- dilediği kimseye verir buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde iki illet vardir. Birincisi bir onceki Hadis’te bulunan illetin aynisidir. Ikinci illet ise; bunun senedinde “Huseym bin Besir” vardir. Bu kisi de duymadigı kisilerden hadis rivayet ettigi icin “Mudellis”tir. Boylelikle bu sened “Zayif”tir.
4648… Said b. Zeyd İbn Amr İbn Nüfeyl (in şöyle) dedi (ği rivayet edilmiştir): Falan kimse (yani Hz. Muâviye) Kûfe’ye gelince, falan şahıs (yani Muğîre b. Şu’be) kalkıp bir hutbe okudu. (Bu hutbesinde Hz. Mâviye’yi övüp, Hz. Ali’yi yerdi). Bunun üzerine (cennetle müjdelenmiş on kişiden biri olan) Saîd İbn Zeyd elimden tuttu (ve hatibe işaret ederek):
“Şu zâlimi görüyor musun? Ben (sana) dokuz kişinin cennetlik oldu*ğuna şahitlik ederim. Eğer onuncu kişinin cennetlik olduğuna da şahitlik etsem günaha girmiş olmam. (Ravilerden) İbn İdris dedi ki: (Bu hadiste*ki ” günâha girmiş olmam’ anlamına gelen “iem eysim” kelimesini Araplar “(lem) âsem” şeklinde okurlar.
(Bu hadisi Said b. Zeyd’den rivayet eden Abdullah b. Zâlim, hadisin burasında dedi ki): Ben (Said b. Zeyd’den bu sözleri işitince kendisine, o cennetlik olan) “dokuz (kişi) kimdir?” dedim.,(Bana şöyle) cevap verdi: Rasûlullah (s.a.) Hıra (dağı) üzerinde iken (dağ bir ara zelzele ile sarsıl*maya başlayınca dağa hitaben: “Ey hıra dağı, sakin ol. Çünkü (şu anda) senin üzerinde bir peygamber, bir sıddık, bir de şehid vardır” dedi. Bunun üzerine dağın sarsılması sona erdi. (Ben tekrar bu cennetlik olan): “Dokuz (kişi) kimdir?” dedim.
Rasûlullah (s.a.): “(Bu cennetlikler) Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Ezzûbeyr, Said İbn Ebî Vakkâs, Abdurrahmân b. Avf’dir” bu*yurdu cevâbını verdi.
“Onuncu kimdir?” dedim. Biraz durakladı, sonra “Benim” dedi.
Ebu Davud der ki: Bu hadisi aynı şekilde, Said b. Zeyd, Abdullah ibn Zalim, ibn Hayyan, Hilal b. Yesa’f, Mansûr, Süfyân yoluyla el-Escaî’ den rivayet etmiştir.
Derim ki: Bu hadis ve bundan sonra gelen hadis “Cennet ile mujdelenen on kisi” hakkinda rivayet olunan hadislerdir. Bu hadisin senedlerine tek tek bakildiginda her birinde cok hafif zayiflik gorulebilir. Ama bir cok yonden rivayet edilmistir. Bazi senedleri de “Hasen” derecesindedir. Boylelikle Hadis “Hasen”dir.
4649… Abduırahman b. Ahnes’den (rivayet edildiğine): Kendisi (bir gün) mescidde iken adamın biri kalkıp Hz. Ali’ye dil uzatmış. Bunun üze*rine Said b. Zeyd ayağa kalkıp:
Ben Rasûlullah (s.a.)’i: “On kişi cennettedir: Peygamber (s.a.) cen*nettedir, Ebu Bekir Cennettedir, Ömer Cennettedir, Osman Cennet*tedir, Ali Cennettedir, Talha Cennettedir, Zübeyr b. Avvam Cennet*tedir, Sa’d b. Malik cennettedir, Abdurrahman b. Avf cennettedir.” derken işittiğime şahitlik ederim. Eğer dileseydim (cennetliklerden) onuncunun ismini de verirdim.” demiş. (Abdurrahman rivayetine devam ederek şöyle) dedi; (Orada bulunanlar bu hadisi nakleden zata): “O kim*dir?” dediler. Cevap vermedi. (Sonra tekrar): “Kimdir o?” dediler “Said b. Zeyd’ cevabını verdi.
4650… Riyah b. Haris (in şöyle) dediği (rivayet edilmiştir): “Küfe mes*cidinde falan kimsenin (Muğire’nin) yanına oturuyordum. Yanında Kûfe-li (bazı kimse)ler de vardı. Derken Said İbn Amr İbn Nüfeyl geldi. (Mu-ğire) ona: “Merhaba” dedi ve kendisini selamladı, ayağının yanına koltuk üzerine oturttu. O sırada Küfe halkından, Kays İbn Alkame denilen bir adam daha geldi ve yönünü Muğire’ye dönüp sövmeye başladı. Said, (Mugire’ye dönerek): “Bu adam kime sovuyor?” dedi. (O da): “Ali’ye sovuyor” cevabını verdi. (Bunun üzerine Said): Görüyorum ki Rasûlullah (s.a.)’ın sahabelerine senin yanında sovuluyor da sen bunu kötü görmüyor ve engel de olmuyorsun. Ben Rasûlullah (s.a.)’ı (şöyle) derken işittim – ve ben onun söylemediği bir şeyi onun adına söylemeye de ihtiyaç duymam. Çünkü yarın (kıyamet gününde) kendisiyle karşılaştığım zaman bun(un hesabın)ı benden sorar: “Ebu Bekir cennettedir. Ömer cennettedir…” (Said) hadisi rivayete devam edip, bir önceki (hadisin) manasını (eksik*siz) rivayet etti. Sonra “Muhakkak ki: Onlardan birinin Rasûlullah (s.a.)’la birlikte savaşta bulunup orada yüzünün tozlanması birinizin ömür boyu (yaptığı) amelinden daha hayırlıdır. İstersen kendisine Nuh’un öm*rü kadar ömür verilmiş olsun” dedi.
Derim ki: Gecmis iki Hadis “Hasen”dir.
4651… Enes b. Malik’den (rivayet edildiğine göre) Allah’ın rasulu (s.a.) Uhud (dağın)a çıkmış arkasından Hz. Ebu Bekir’le Ömer ve Osman da çıkmış. Derken (dağ deprenip) onları sallamaya başlamış. Bunun üze*rine Allah’ın rasulu dağa ayağıyla vurup:
Ey Uhud sakin ol! (Senin üzerinde) bir peygamber ile bir Siddik ve iki şehid (bulunmaktadır)” buyurmuş.
Derim ki: Senedi “Muttasil” ve “Sahih”tir.
4652… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): ”Bana Cebrail (a.s.) geldi. Elimden tutup ümmetimin kendisinden (cennete) gireceği cennet kapısını gösterdi.” buyurmuş. Bunun üzerine Ebu Bekir: “Ey Allah’ın Rasulii, ben de (o sırada) seninle beraber olup o kapıyı görmeyi çok isterdim” demiş.
Rasûlullah (s.a.) de: “Ey Ebu Bekir şunu iyi bil ki ümmetimden Cennete ilk girecek olan sensin” cevabını vermiş.
Derim ki: Senedinde “Ebu Halid El-Mahzumi” vardir. Bu kisinin kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
4653… Cabîr’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) “Ağacın altında bana biat edenlerden hiçbir kimse cehenneme girmeyecek*tir.” buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde “Ebu Zubeyr Muhammed bin Muslim” vardir. Bu kisi de “Mudellis”tir. Boylelikle bu sened zayiftir. Ama Hadis’in manasi ise Sahih’tir. Bu hadise benzer baska hadisler de rivayet edilmistir.
4654… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Umulur ki Allah Bedir (savaşı) mücahidlerine rahmetle bakıp (ta on*lara): İstediğinizi yapın muhakkak ki ben sizi affettim, buyurmuştur” dedi.
Metinde geçen ve “umulur ki” anlamına gelen “lealle” sözünü Musa rivayet etti. İbn Sinan ise (bu hadisi, “lealle” kelimesini zikretmeden) ri*vayet etti.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4655… el-Misver b. Mahrume’den (rivayete göre) dedi ki: “Peygamber (s.a) Hudeybiye (sulhu) yılında (Ka’be’yi tavaf etmek üzere yola) çıkmış*tı.” (el-Misver sözlerine devam ederek Hudeybiye sulhu ile ilgili) hadisi rivayet etti (ve şöyle) dedi: (Müslüman askerler Hudeybiye’de Hz. Pey*gamberle birlikte bulundukları sırada) Urve İbn Mes’ud Hz. Peygambere gelip onunla konuşmaya başladı. Konuşurken Hz. Peygamberin sakalını tutuyordu. el-Muğire b. Şu’be de (o sırada muhafız olarak Hz. Peygam*berin) başında kılıcı ve miğferiyle birlikte dikiliyordu. (Urve’nin Hz. Pey*gamberin sakalını tuttuğunu görünce) kılıcının (kınının) alt tarafını (alt ucunu) onun eline vurup: “Elini onun sakalından çek!” dedi. Bunun üze*rine Urve başını kaldırıp “Bu da kim?” dedi. “Muğire İbn Şube.” de*diler.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4656… Ömer İbn Hattab (r.a.)’ın müezzini el-Akra (r.a.)’dan; demiştir ki: “Ömer (r.a.), beni (huzuruna çağırmam için) yahudilerin din alimine gönderdi. (Ben de varıp) onu çağırdım. (Sözü geçen yahudi alimi gelince) Hz. Ömer, ona:
Kitabınız da (hiç) beni (mle ilgili olan sözler) buluyor musunuz? diye sordu. O da: Evet, cevabını verdi. (Hz. Ömer):
Nasıl buldun? dedi (Yahudi alimi de):
Seni (orada) bir kale olarak buluyorum, cevabını verdi. (Hz. Ömer gayr-i ihtiyari olarak elindeki) kamçıyı onun üzerine kaldırıp:
O kale de ne demek? diye sordu. (Yahudi alimi de):
Muhkem ve güvenilir, demirden bir kale: dedi. (Hz. Ömer),
Benden sonra (halifeliğe) gelecek olan kimseyi nasıl buluyorsunuz? dedi (Yahudi alimi de):
Onu salih, fakat yakınlarını (diğer müslümanlara) tercih eden bir ha*life olarak buluyorum, cevabını verdi. (Bunun üzerine) Hz. Ömer; üç de*fa:
Allah Osman’a merhamet etsin, dedi, sonra:
(Peki) ondan sonrakini nasıl buluyorsun? dedi. (Yahudi alimi de):
Onu da demir pası olarak buluyorum, dedi.
Bunun üzerine Ömer eliyle hemen onun ağzını kapadı ve: Ey kerceğizim, ey pasçağızım, diye feryad etti. (Yahudi alimi de):Ey mü’minlerin emîri (aslında) o iyi bir halifedir, fakat o kılıcın kı*nının sıyrıldığı ve kanın da akıtıl (maya başla)dığı bir zamanda halifeliğe seçilecek, dedi.”
Derim ki: Hz. Omer’in r.a. Muezzininn kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle muezzini “Mechul” hukmundedir. Bu nedenle Sened Zayif’tir.
9. Allah Rasûlünün Sahabilerinin Fazileti
4657… İmran b. Husayn’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Ümmetimin en hayırlısı kendilerine gönderildi*ğim asır (da olanlar) dır. Sonra onlardan sonrakiler, sonra da onlar*dan sonrakilerdir.”
(İmran dedi ki): Hz. Peygamber; “sonra onlardan sonrakiler” sözünü “üçüncü bir defa daha tekrarladı mı yoksa tekrarlamadı mı (iyice hatır*lamıyorum), Allah daha iyi bilir.
(Hz. Peygamber sözlerine şöyle devam etti): “Sonra kendilerinden şahitlik istenmediği halde şahitlik yapan bir kavim zuhur edecek. Söz verecekler, sözlerini yerine getirmeyecekler. Hıyanet edecekler, kendilerine güvenilmeyecek. (Allah korkusundan yoksunlukları ve oburlukla*rı sebebiyle) aralarında şişmanlık yaygınlaşacaktır.”
Derim ki: Ravi’lerin arasinda Katade vardir. kendisi “Mudellis”tir. Ama burada gecen hocasi olan Zurara’dan Hadisleri duymustur. Boylelikle sened Sahih’tir. Yine ayni Hadis imam Ahmed’in Musned’inde baska bir sened ile bu hadis rivayet edilmistir. Hadisin asli da Buhari ve Muslim’dedir.
10. Rasûlullah (S.A.)’In Sahabilerine Sövmenin Yasak Olduğu
4658… Ebu Said (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Sahabilerime sövmeyiniz! Varlığı elinde olan zata yemin ederim ki eğer biriniz, sadaka olarak Uhud Dağı kadar altın dağıtsa bu on*lardan birinin bir müdd (lüka sadakasının sevab)ına erişmez ve (hatta bunun) yarısına da ulaşamaz” buyurmuştur.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4659… Amr b. Ebî Kurre’den (rivayet olunmuştur); dedi ki: Huzeyfe Medayin’de idi ve Rasûlullah (s.a.)’ın öfke halinde sahabilerinden bazı kimseler için sarfetmiş olduğu sözleri (halka) aktardı. Bunları Huzeyfe’den dinleyenlerden bazıları da gider Selman’a haber verir ve Huzeyfe’den duyduklarını ona anlatırlardı. Selman da “Huzeyfe söylediği (sözün doğruluk derecesi) ni (benden) daha iyi bilir” derdi. Sonra da Huzeyfe’ye gelip:
“Senin sözlerini Selman’a anlattık. Seni ne tasdik etti ne de tekzib et*ti.” derlerdi. Huzeyfe (bir gün) sebze tarlasında bulunan Selman’a varıp; “Ey Selman benim Rasûlullah (s.a.)’dan duyduklarımı tasdik etmekten seni engelleyen (sebep) nedir? dedi. Hz. Selman da (ona şöyle) cevap verdi:
“Gerçekten Rasûlullah (s.a.) (bazan) öfkelenirdi ve öfkeli iken sahabi*lerinden bazıları hakkında (bazı ağır) sözler söylerdi. Bazan da hoşnut olur ve hoşnutluk halinde sahabilerinden bazıları hakkında (sitayiş-kâr)sözler söylerdi. Artık sen (Hz. Peygamberden her duyduğun sözü nakletmeye) bir son vermiyor musun? (Eğer sen bu rivayetlerine devam edersen) Bazı kimseler (in kalbin)e bazı kimselerin sevgisini, bazı kimse*ler (in kalbin) de bazılarının nefretini aşılarsın ve neticede bazı anlaşmaz*lıkların ve bölünmelerin meydana gelmesine sebep olursun. Oysa sen Ra*sûlullah (s.a.)’ın bir hutbesinde:”Ben, öfkeli iken Ümmetimden herhangi bir kimseye sitem ya da beddua edersem (bu bir insanlık halidir); çünkü ben de Adem oğulla*rından biriyim. (Binaenaleyh) onların öfkelendiği gibi (bazan) ben de öfkelenirim (fakat, Allah) beni alemlere sadece rahmet için gönder*miştir. (Bu sebeple ben rabbime: Ey Allah’ım, ben ancak bir beşerim, Müslümanlardan herhangi birisine, hakk etmediği halde beddua ya da si*tem edersem) kıyamet gününde bunu onun için bir rahmet kıl (diye dua ettim. Rabbim de bu duamı kabul etti)” dediğini bilmektesin.
Allah’a yemin olsun ki ya bu sözlerine son verirsin ya da (bunu) Ömer’e mektup*la bildireceğim.”
Derim ki: Senedi cok kuvvetli ve Sahih’tir. Bu hadiste, Allah Rasulunun s.a.v. kizdigi anlarda bazi Sahabe’ler hakkinda kotu bir soz soylerse, onun kotu soyledigi sozun o Sahabe’nin kiymetini dusurmeyecegini anlamis oluyoruz. Bu hadisin asli da Buhari ve Muslim’dedir.
Sapik firkalar ise bu gibi hadislerin bir cogunu kabul etmemektedirler. Bu gibi Sahih hadisleri inkar ederek Allah Rasulu’nun s.a.v. arkadaslarina ve dostlarina dil uzatmaktadirlar. Bir Musluman, Allah Rasulu’nun s.a.v. hic bir ashabina ne olursa olsun dil uzatmamalidir. En dogrusunu gokteki Allah c.c. bilir.
11. Ebu Bekir (R.A.)’in Halife Seçilmesi
4660… Abdullah b. Zem’a'dan rivayet edilmiştir, dedi ki: Rasülullah (s.a.v) (vefatına sebep olan) hastalığın iyice şiddetlendiği sırada ben müslümanlardan bir cemaatle birlikte (kendisinin) yanında bulunuyordum. Bilal (r.a.) kendisini namaza çağırdı (Hz. Peygamber de): “Namazı cemaate kim kıldıracaksa (ona) emredin (de namazı kıldırsın)” buyurdu.
Bunun üzerine Abdullah İbn Zem’a (dışarıya) çıktı. Bir de baktım ki Hz. Ömer cemaatin içerisinde bulunuyor. Fakat Ebu Bekir ortalıkta yok. Hemen (Hz. Ömer’e): “Ey Ömer, kalk halka namazı kıldır’ dedim (Hz. Ömer de) öne geçip (namaza başlamak üzere) tekbir gelirdi. RasullAllah (s.a.v) de onun sesini duydu. Hz. Ömer yüksek sesli bir adamdı. (Bu sebep*le) Peygamber(sav) onun sesini uzaktan duyabilmişti. Hz. Peygamber (sav) onun sesini duyunca)” Ebu Bekir nerede? (Ebu Bekir hayatta iken) Ebu Be*kir’den başka birisinin öne geçmesini Allah da kabul etmez müslümanlar da kabul etmedi. Bunu Allah da kabul etmez, müslümanlar da kabul etmez” dedi ve (mescide gelip halka namaz kıldırması için) Hz. Ebu Bekir’e (haber) gönderdi. Ömer bu namazı kıldırdıktan sonra Ebu Bekir geldi ve halka namazı kıldırdı. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4661… Ubeydullah b. Abdullah b. Atabe den (rivayet edildiğine göre) Abdullah b. ZcnVa şu (bir önceki) hadisi rivayet etmiş ve (şöyle) demiştir:
Peygamber (s.a.) Ömer’in sesini duyunca (yatağından) çıkıp b=aşını odasından dışarı çıkardı. Sonra: “Hayır, hayır, hayır, halka namazı Ebu Kuhafe’nin oğlu (Ebu Bekir) kıldırsın” dedi. (Hz. Peygamber) bu sözü öfkeli olarak söyledi.
Derim ki: Senedinde “Musa bin Yakub” vardir. kendiside hafiften Zayif’tir. Ama bir onceki hadis mana olarak bu hadisin Sahih oldugunu gostermketedir.
12. Fitne Zamanında (Fitneyi Körükleyecek) Söz Söylemekten Kaçınmak Gerekir
4662… Muhammed ibn Abdullah el-Ensari ile Ebu Bekre’den (rivayet edildiğine göre):
Rasûlullah (s.a.v) Hasen İbn Ali için: “Benim şu oğlum Seyyiddir. Onun vasıtasıyla Allah’ın, ümmetimden iki cemaatin arasını düzelte*ceğini ümid ediyorum” demiştir.
Hamm’ad hadisinde (bulunan ifadeye göre Hz. Peygamber Hz. Hasan için şöyle) demiştir: “Umarım Allah onun vasıtasıyla, müslümanlardan iki büyük topluluğun arasını düzeltir.”
Derim ki: Senedinde imam “Hasan El-basri” vardir. “Mudellis” oldugunu defalarca zikretmistim. Boylelikle bu sened zayiftir. Ama bu Hadis’in asli Buhari’dedir.
4663… Muhammed b. Sirin’den (rivayet edildiğine göre) Huzeyfe (şöyle) demiştir:
Halktan, kendisine erişen fitneden korkmadığı hiçbir kimse yoktur. Muhammed b. Mesleme müstesna.
Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v)’ı (Muhammed b. Mesleme’ye): “Sana fitne zarar vermez” derken işittim.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4664… Sa’lebe b. Dubay’a'dan (rivayet olunmuştur) der ki: biz bir gün Huzeyfe’nin yanına girmiştik. Bize: Ben kendisine fitnenin zarar vermediği bir kimse tanıyorum, dedi. Bunun üzerine (oradan) çıktık. Bir de baktık ki kurulmuş bir çadır var. Hemen (içerisine) girdik. Bir de ne görelim! Muhammed İbn Mesleme orada. Kendisine hayatını böyle halk*tan ayrı olarak geçirmesinin sebebini sorduk. (Şöyle) cevap verdi. ”Sizin şehirlerinizden bana bir fitne gelmesini istemiyorum (da onun için böyle halktan ayrı yaşıyorum). Ortaya çıkan (bunca fitne) ortadan kalkıncaya kadar (da böyle yaşamaya devam edeceğim.)”
4665… Müsedded, Ebu Avane, Eş’as b. Suleym, Ebu Bürde, Dubey’i b. Husayn es-Sa’lebî yoluyla (da bir önceki hadisin) manası (rivayet edilmiştir.)
Derim ki: “Sa’lebe b. Dubay” kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle bu sened zayiftir. Ama Imam Muhammed bin Mesleme’nin r.a. fitneye karismadigini bir onceki hadisten zaten anlamis olduk.
4666… Kays İbn Ubad’dan (rivayet edildiğine göre) dedi ki: Ali (r.a.)’ye “Bu seferini bize açıkla! (Bu seferin) Rasûlullah (s.a.v)’ın senden aldığı bir söz(ün neticesi) midir, yoksa kendi görüşün(ün neticesi) midir?” diye sordum da:
“Rasûlullah (s.a.) (bu hususta) benden hiç bir söz almadı. Fakat bu sade*ce benim şahsi görüşümdür” cevabını verdi.
Derim ki: Senedinde Imam Basri vardir. Kendisi “Mudellis”tir. Bu nedenle Zayif’tir.
4667… Ebu Said’den (rivayet edildiğine göre), Rasûlullah (s.a.v) (şöy*le) buyurmuştur: “Müslümanların (kendi aralarında meydana gelen ihti*laflar sebebiyle ikiye) bölünmeleri sırasında (içlerinden) bir (başka) fır*ka da ortaya çıkacak ve (müslümanların kendi aralarında bölünmesiyle meydana gelen) iki cemaatten hakka en yakın olanı onu öldürecek*tir.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
13. Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4668… Ebu Said el-Hudri’den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.v) “Peygamberlerin birini diğerinden üstün görmeyiniz” buyur*muştur. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4669… İbn Abbas (r.a.)’den (şöyle) dedi (ği) (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.v): “Hiçbir kula benim Yunus İbn Metta’dan daha ha*yırlı olduğumu söylemek yaraşmaz.” buyurmuştur.
Derim ki: Ayni hadis, ayni Sened ile imam Buhari’nin Sahih’inde yer alir. Bu nedenle Hadis Sahih’tir.
4670… Abdullah b. Muhammed’den (rivayet edilmiştir): Rasûlullah (s.a.v): “Hiçbir peygambere benim, Yunus İbn Metta’dan daha hayır*lı olduğumu söylemek gerekmez” buyurdu
Derim ki: Senedinde iki illet vardir. Bir; Imam Ebu Davud’un hocasi olan “Abdulaziz bin Yahya”da hafiften bir zayiflik vardir. Iki; Imam “Muhammed bin Ishak” Mudellis’tir. Ama hocasi Ismail bin Ebi Hakim’den duymustur. Duysa bile, burada duydugunu zikretmemistir. Boylece, duymama ihtimali de vardir. Boylelikle bu hadisin Senedi Zayif’tir. Ama bir onceki hadis, bu hadisin manasinin dogru oldugunu gosterir.
4671… Ebu Hureyre’den (şöyle) dedi(ği rivayet edilmiştir): Yahudiler*den bir adam “Musa’yı (bütün insanlardan) üstün kılan (Allah)’a yemin olsun” dedi. (Orada bulunan bir) müslüman da elini kaldırıp yahudinin yüzüne vurdu. Bunun üzerine yahudi varıp (durumu) Rasülullah (s.a.)’a haber verdi. Hz. Peygamber de:
“Beni Musa’dan üstün tutmayınız. Çünkü bütün insanlar ölü iken ilk dirilen ben olurum. Bir de bakarım ki Musa, Arş (in kenarından) tutmuş… Artık Ölenler arasındaydı da benden önce mi dirildi, yoksa Aziz ve Celil olan Allah’ın istisna ettiklerinden miydi? Bilmiyorum” buyurdu. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4672… Enes’den (şöyle) dediği rivayet edilmiştir: Bir adam RasûlAllah (s.a.v)’a: “Ey yarattıkların en hayırlısı” diye hilabettidi. RasûlAllah (s.a.v) “O, İbrahim’dir” buyurdu. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4673… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) RasûlAllah (s.a.v): “Ben (kıyamet günü) Ademoğlunun en hayırlısıyım. Kabri ilk açı*lacak, ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olan da benim.” buyurmuştur.
Derim ki: Bu hadisi imam Muslim ayni sened ile rivayet etmistir. Sened’inde “Abdullah bin Ferruh” vardir. Bu kiside Mechul’dur. Ama Imam ibni Rahuyeh’in Musned’inde bu hadisi mana olarak daha uzununu zikrettigini gordum. Senedi ise Sahih’tir. Boylelikle bu hadis mana yonunden Sahih’tir.
4674… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) RasûlAllah (s.a.) “Tübba (Allah’ın rahmetinden mahrum kalmış) bir mel’un mudur, de*ğil midir bilmiyorum ve Uzeyr peygamber midir, değil midir (bunu da) bilmiyorum” demiştir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4675… Ebu Hureyre (r.a.)’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ben Rasûlullah (s.a.v)’ı: “Meryem’in oğluna insanların en yakın olanı benim (Çünkü) Peygamberler baba bir kardeşler gibidirler ve benimle onun arasında (başka) bir peygamber de yoktur” derken işittim. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
14. Mürcie’yi Redd (Eden Hadisler)
4676… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) (şöyle) buyurmuştur: “İman yetmiş küsur şu’bedir. Bunların en faziletlisi Allah’dan başka ilah yoktur, demektir. En aşağısı da (atılmış bir) kemiği (yada bir engeli) yoldan kaldırmaktır. Haya da imanın bir şu’besidir”. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4677… İbn Abbas (r.a.) (şöyle) demiştir: Abdülkays heyeti Rasûlullah (s.a.v)’e geldiği zaman (Hz. Peygamber) onlara (önce) Allah’a imanı emretti ve: “Allah’a iman nedir biliyor musunuz?”dedi.
“Allah ve Rasülu daha iyi bilir” dediler. (Hz. Peygamber de):
“Allah’dan başka (hakiki) bir ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şahidlik etmek, namazı kılmak, zekatı ver*mek, Ramazan orucunu tutmak, ganimet mallarının beşte birini ver*meniz” buyurdu.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4678… Cabir’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) “Kul ile küfür arasında (bulunan yol) namazı terktir” buyurmuştur.
Derim ki: Senedi Sahih’tir. Bu hadis bir suru yonden, bir suru sened ile, alimlerin ittifaki ile Sahih kabul edilmistir.
Sahabe’nin hepsi, Selef’inde bir cogu bu hadisi delil olarak alip namazi terk edenin kafir olacagini soylemislerdir. Hadis alimlerinin genel gorusu de budur. Fakat sonradan gelen alimler, bu hadisi kucuk kufur olarak kabul etmislerdir.
Ehli sunnet arasinda bir kisi omru boyunca hic bir namaz kilmaz ise onun kufrunde ihtilaf edilmez. Yeni cikan muasir bazi kisiler, boyle yapmanin da kufur olmadigini iddia etmislerdir. Oysa ki bu Ehli sunnet’e muhalif bir gorustur. Bir kisi omru boyunca Allah icin tek kez bile alnını yere koymadi ise, o kisi asla Musluman degildir. Bunda da hic bir ihtilaf yoktur.
15. İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4679… Abdullah b. Ömer’den (rivayet edildiğine göre) RasûlAllah (s.a.) kadınlara hitaben): “Dini ve aklı noksan olup akıllı bir erkeğe siz*den daha çok galebe çalan görmedim” buyurmuş, (orada bulunan kadınlardan biri): “Ey Allah’ın rasulü, akıl ve din noksanlığı (mız) ne demektir?” demiş, (Hz. Peygamber de): “Akıl noksanlığı iki kadının şahidliği (nin) bir erkeğin şalhidliği (ne denk sayılması) dır. Din noksanlığı ise birinizin (hayızh ve nifaslı iken) ramazanda oruç yeme*si ve (o) günleri namazsız geçirmesidir” demiş.Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4680… İbn Abbas’dan (rivayet edilmiştir) dedi ki: Peygamber (s.a.) (namazda) Ka’be’ye yönelmeye başlayınca (sahabeden bazıları):
“Ey Allah’ın Rasulü (şimdi içimizden daha önce hep) Beytü’l-Makdis’e doğru namaz kılarken vefat etmiş olan kimselerin hali ne olacaktır?” dediler. Bunun üzerine yüce Allah: “Allah, sizin imanınızı (daha önce kılmış olduğunuz namazlarınızı) boşa çıkarıcı değildir” âyet-i keri*mesini indirdi.
Derim ki: Senedi Sahih’tir. Bu hadis, Namaz gibi yapilan Amel’lerin Iman’in bir parcasi olduguna dair en onemli delil’dir.
4681… Ebu Ümame’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Kim (sevdiğini) Allah (rızası) için sever, (verdiğini) Allah (rızası için ) verir, (vermediğini de) Allah (rızası için) vermezse, imanı ke*male erdirmiş olur.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4682… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Müminlerin iman bakımından en olgun olanları ahlâk bakımın*dan en güzel olanlarıdır.”
Derim ki: Senedinde “Muhammed bin Amr” vardr. Bu ravi’de eger Ebu Seleme’den rivayet ederse zayif kabul edilir. Boylelikle Senedi Zayif’tir. Ama ayni hadis Imam Ahmed’in Musned’inde “Hasen” derecesinde olan bir sened ile rivayet edilmistir. Senedindeki “Ibni Aclan” “Saduk”tur. Boylelikle bu hadis “Hasen”dir.
4683… (Âmir) babası Sa’d İbn b. Vakkas’dan (rivayetle) dedi ki: Pey*gamber (s.a.) (müellefe-i külûbden) bazı kimselere (ganimet mallarından bir şeyler) verdi (müellefe-i kulübden olmayan) bazı kimselere ise, (bu mallardan hiç) birşey vermedi. Bunun üzerine Sa’d: “Ey Allah’ın rasulü (ganimet mallarından) falana, falana (bir şeyler) verdin. Falana ise (hiç) bir şey vermedin. Oysa, o (vermediğin kimse diğerlerine nisbetle daha olgun) bir mü’mindir” dedi. (Hz. Peygamber de) “Yahut da müslümandır (di*yebilirsin)” dedi. (Sa’d) bu soruyu üç defa tekrarladı. Peygamber (s.a.) de (her defasında): “Yahut da müslümandır (diyebilirsin)” dedi. Sonra da” “Ben (verilmediği takdirde) yüzleri üstüne ateşe düşecekleri korkusuy*la (bu mallardan) bazı kimselere veriyorum. Bana onlardan daha se*vimli olan kimseleri de (haklarında böyle bir tehlike sezmediğim için) bırakıyorum, onlara hiç bir şey vermiyorum” buyurdu.
Derim ki: Ayni hadisi imam Muslim Sahih’inde rivayet etmistir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
4684… ez-Zührî “De ki: Siz inanmadınız. Fakat İslam olduk de*yin.” ayet-i kerimesi hakkında şöyle dedi: “Biz (bu ayetin) İslamın kelime-i şehadet (getirmek) olduğu, imanın da bununla amel etmek olduğu anlamına geldiğine inanırdık.”
Derim ki: Buradaki Sened’inde zayiflik vardir. Ama imam Hakim’in Mustedrek’inde Sahih Sened ile rivayet edilmistir.
4685… (Âmir b. Sa’d'ın) babasından (yani Sa’d b. Ebî Vakkas’dan ri*vayet edilmiştir): Peygamber (s.a.) ganimet mallarını halka bölüştürmüştü. (Bazı kimselere çok mal verdiği halde bir müslümana hiç vermemişti) Bunun üzerine ben, (Ey Allah’ın rasulü)! Falan kimseye de versen. Çün*kü o mü’mindir, dedim. “Yahut ta muslimdir, Ben bir adama başkası bana ondan daha sevimli olduğu halde, (cehenneme) yüz üstü düşece*ği korkusuyla bağışta bulunurum (Bu sayede onun kalpteki imanının artmasına yardımcı olurum. Diğerinin imanına güvendiğim için ona ba*ğışta bulunma ihtiyacı duymam) buyurdu. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4686… (İbn Ömer’den rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) (şöy*le) buyurmuştur:
“Benden sonra dönüp birbirinizin boyunlarını vuran kâfirler ol*mayınız.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4687… İbn Ömer (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasülullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
“Bir müslüman diğer bir müslümanın kâfir olduğunu söylerse (ba*kılır); eğer (kafir dediği kimse gerçekten) kâfirse (bu sözün vebalinden kurtulur. Fakat kâfir) değilse kendisi kâfir olmuştur.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4688… Abdullah b. Amr’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur;
“(Şu) dört şey kimde bulunursa o (kimse) an tam münafıktır.
Kimde de bunlardan bir nesne varsa onu bırakincaya kadar kendi*sinde münafıklıktan huy var demektir:
1- Konuşunca yalan söylemek
2- Verilen sözü tutmamak
3- Va’dinden dönmek
4- Ara açılınca (eski dostunun hakkında) fena sözler sarf etmektir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4689… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Zina eden kimse zina ederken mü’min olarak zina edemez. (Hır*sızlık yapan kimse) hırsızlık yaparken mü’min olarak hırsızlık yap (a)maz (Şarap içen de) şarabı içerken mü’min olarak içmez ve Tevbe (kapısı) ona açıktır” buyurmuştur.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4690… Ebu Hureyre (r.a.) Rasûlullah (s.a.)’ın şöyle buyurdu(ğunu) söylemiştir:
“İnsan zina edince iman kendisinden çıkarak (başının) üstünde bir bulut gibi olur (orada bekler durur). Zinadan çekilince iman da ona dö*ner.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
16. Kader
4691… İbn Ömer (r.a.)’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Kaderiyye (fırkası mensupları) bu ümmetin mecusileridir. Eğer (on*lar) hastalanırlarsa ziyaret etmeyiniz, ölürlerse cenazelerinde bulun*mayınız” buyurmuştur.
Derim ki: Senedine “Seleme bin Dinar” direk “ibni Omer”den r.a. rivayet ediyor. Aslinda bu yanlistir. Imam ibni Betta’nin El-ibane’sinde gectigi gibi aslinda imam “Seleme” bu hadisi imam “Nafi”den o da “Ibni Omer”den r.a. rivayet etmistir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
4692… Huzeyfe (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Her ümmetin bir mecusisi vardır. Bu ümmetin mecusisi de “kader yoktur” diyenlerdir. (Binaenaleyh) onlardan kim ölürse cenazelerinde bulunmayın, onlardan kim hastalanırsa onu zi*yaret etmeyin. (Çünkü) o (nlar) Deccalin ordularıdır. Allah kesinlikle onları Deccale kavuşturacaktır.”
Derim ki: Senedinde adi gecmeyen birisi vardir. boylelikle Senedi Zayif’tir. Hadisin baska kitaplardaki senedide guclu degildir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
4693… Ebu Musa el-Eş’arî(nin) haber verdi (ğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Allah, Adem’i yeryüzünün her tarafından avuçladığı bir avuç topraktan yarattı. Bu sebeple Ademoğulları (dünyaya, renk ve tabiat cihetiyle) yeryüzü (nün renkleri ve karakterleri) kadar (değişik şekiller*de vücuda) geldiler. Onlardan kimisi kızıl, kimisi beyaz, kimisi siyah, kimisi de bunların karışımı, kimisi yumuşak, kimisi sert, kimisi kötü kimisi de iyi (huylu olarak dünyaya) geldi.”
Derim ki: Senedinde “Avf bin Ebi Cemile” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Senedi “Hasen”dir.
4694… Ali (a.s.)nin (şöyle) dedi(ği rivayet edilmiştir):
“Biz “Bakiu’l-Garkad” (denilen mezarlık)da Rasûlullah (s.a.)’in de bulunduğu bir cenazede idik. Rasûlullah (s.a.) (yanımıza) gelip oturdu.
Yanında bir de baston vardı. Bastonla yeri çizmeye başladı. Sonra başını kaldırıp:
“Sizden hiçbir kimse ve dünyaya gelen hiçbir nefis yoktur ki: Allah onun cehennemden, ya da cennetten yerini yazmamış olsun; şaki ya da said olarak yazılmamış olsun” buyurdu.
Bunun üzerine (orada bulunan) cemaatten bir adam:
“Ey Allah’ın peygamberi, yazgımız üzerinde durup ameli (mizi) bırakıvermeyelim mi? (Çünkü nasıl olsa yazgısında) saadet ehlinden olan cennete gidecek, şekavet ehlinden olan da cehenneme gidecek” dedi. Ra*sûlullah (s.a.)’de: “Çalışınız, herkes (ne için yaratıldı ise ona) kolayca eriştirilecektir. Saadet ehline saadet ehlinin ameli, şekavet ehline de şekavet (ehlinin ameli) kolaylaştıracaktır” buyurdu. Sonra (şu ayet-i ke*rimeyi) okudu:
“Bundan dolayı kim (fakirlere) verir (günahlarından) korunursa ve en güzel (söz) ü doğrularsa, ona en kolay (en rahat şeylerin yolun) u kolaylaştırırız.
Fakat kim cimrilik eder, kendini zengin görüp (Allah’a kulluğa) te*nezzül etmezse ve en güzel sözü de yalanlarsa, ona en güç şeylerin yo*lunu kolaylaştırırız.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4695… Yahya İbn Ya’mer’den (rivayet edildiğine göre) demiştir ki: Kader hakkında ilk konuşan Basra’da Ma’bed el-Cühenî (isimli bir kim*se) idi. (Bir gün) Humeyd b. Abdurrahman el-Hımyerî ile birlikte hacc ya da umre için yola koyulduk. (Kendi kendimize): “Allah rasulunün sahabilerinden biriyle karşılaşsak da bu (türedi) kimselerin kader hakkında söylediklerini ona sorsak” dedik. Yüce Allah bizi mescide girmekte olan Abdullah b. Ömer’i denk düşürdü. Arkadaşımla ben hemen onun etrafını çevirdik. Arkadaşımın sözcülüğü bana vereceğini anladım ve: “Ey Abdurrahman’ın babası bizim (o) tarafta birtakım insanlar türedi. Kur’ân okuyorlar, ilim okumaya çalışıyorlar ve: Kader (diye birşey) yoktur, her iş (hiç bir şeye bağımlı olmadan) başlı başına müstakil olarak meydana gelir, diyorlar” dedim.
“Sen onlarla karşılaştığın zaman onlara benim kendilerinden uzak ol*duğumu onların da benden uzak olduklarını söyle. Allah’a yemin olsun ki eğer onlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa da (Allah yolunda) harcasa, kadere iman etmedikçe Allah bunu ondan kabul etmez.” dedi.
Sonra babası Ömer b. Hattab (r.a.)’in şöyle dediğini rivayet etti: “Biz (bir gün) Rasûlullah (s.a.)’ın yanında otururken birdenbire yanımıza bir adam geliverdi. Elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı. Üzerinde yorgun*luk ve perişanlık gibi bir yolculuk alameti göze çarpmıyordu ve kendisi*ni (asla) tanımıyorduk. Nihayet Peygamber (s.a.)’in yanına varıp oturdu ve dizlerini dizlerine dayadı, ellerini (kendi) uylukları üzerine koydu ve: “Ey Muhammed bana islamı anlat” dedi.
Rasûlullah (s.a.): “İslam, Allah’dan başka (hakiki) bir ilah olmadı*ğına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şahitlik etmen, na*mazı kılman, zekatı vermen, Ramazan’ı tutman ve eğer gitmeye gü*cün yeterse haccetmendir” buyurdu.
Adam: “Doğru söyledin” dedi. Biz kendisine hayret ettik. (Çünkü bil*miyormuş gibi) soruyor, (biliyormuş gibi de) tasdik ediyor (du. Sonra) “Bana imanı anlat” dedi.
(Fâhr-i kainat efendimiz de): “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe inanmandır. Ve bir de hayrıyla, şerriyle kadere inanmandır” cevabını verdi. Adam: “Doğru söyledin” dedi ve: Bana (şimdi de) ihsandan haber ver” dedi. (Hz. Peygamber de):
“Allah’a görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü sen onu göremezsen de o seni görür” buyurdu. (Adam bu sefer de):
“Bana kıyametin zamanından bahset” dedi. ( Hz. Peygamber de: )
“Bu konuda sorulan sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi. (Adam: “Öyleyse) Kıyametin alâmetlerinden bahset” dedi.
(Hz. Peygamber de): “Cariyenin hanımefendisini doğurması ve ya*lınayak, çıplak deve çobanlarının, bina yükselmekte yarışa girmeleri*dir” buyurdu.
(Hz. Ömer rivayetine devamla şöyle) dedi: Sonra (bu adam aramızdan çıkıp) gitti. Üç (gün) sonra (Hz. Peygamber bana):
“Ey Ömer (soru) soranı biliyor musun?” diye sordu. Ben de “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dedim.
“O Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye gelmişti” buyurdu
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4696… Yahya b. Ya’mer ile Humeyd b. Abdurrahman’dan, şöyle dedikleri rivayet edilmiştir:
“Biz Abdullah b. Ömer’le karşılaş (mış) tık, kendisine kaderden söz açtı (ve kaderi inkar eden türedilerin) bu mevzuda söyledikleri sözleri an*lattık…” (Bu hadisi Ya’mer ile Humeyd’den nakleden Abdullah b. Büreyde bu rivayetine devam ederek, hadisin bundan sonraki kısmında bir ön*ceki hadisin) benzerini nakletti.
(Hadisin ravilerinden Osman b. Gıyas ise bu rivayete bazı cümleler da*ha) ilave ederek (şöyle) dedi:
Müzeyne yahut Cüheyne kabilesinden biri (Hz. Peygambere): “Ey Al*lah’ın rasulü o halde ne diye amel ediyoruz? (Kendisini bir yazgı) geçmiş olan bir iş için mi yoksa (hakkında hiç bir yazgı bulunmayan ve) şimdi yeni başlayacak bir iş için mi?” diye sordu. (Hz. Peygamber de: “Kendi*sini bir yazgı) geçen bir iş için (çalışacaksınız)” buyurdu. (Orada bulu*nan) bir adam yahut da bazı kimseler: “Öyleyse amel niçin?” diye sordu. (Hz. Peygamber de):
“Cennetlik olanlar (dünyada) Cennet halkının amelin (i işlemey)e, cehennemlikler de (dünyada) cehennem halkının amelin (i işlemey)e muvaffak edilecektir.” buyurdu
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4697… Şu (bir önceki) hadisi (bazı yerlerine) ilave ederek (bazı yerle*rini de) kısaltarak Alkame de Süleyman İbn Büreyde aracılığıyla Ya’mer’den rivayet etmiştir. (Bu rivayet şöyledir: Yabancı bir yolcu sıfa*tıyla gelen bir adam Hz. Peygambere): “İslam nedir” diye sordu. (Hz. Peygamber de): “Namaz kılmak, zekat vermek haccetmek, ramazan orucunu tutmak ve cünüblükten dolayı gusletmek” cevabını verdi.
Ebu Davud der ki: Ravi Alkame Mürciecidir
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4698… Ebu Zer (r.a.) ve Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edilmiştir, dediler ki: (Bir gün) Rasûlullah (s.a.), sahabileri arasında otururken, ansızın yabancı bir adam çıkageldi. (Hz. Peygamberin kim olduğunu orada bulunanlara) soruncaya kadar Hz. Peygamberin (orada bulunanların) hangisi olduğunu bilmiyordu.
Bu olaydan sonra biz Rasûlullah (s.a.)’den kendisine bir yabancının gel*diği zaman, kolayca tanıyabileceği (özel) bir oturma yeri tahsis etmesini is*tedik. (Bu isteğimizi kabul etti). Bunun üzerine kendisine çamurdan bir otu*racak yer yaptık ta (toplantılarda) oraya oturur, biz de onun etrafına oturur*duk. (Hadisin ravisi), hadisin bundan sonraki kısmında: “Bir adam çıka gel*di” (diyerek sözlerine devam edip) şu (bir önceki hadisin) bir benzerini ri*vayet etti ve (gelen adamın) halini anlattı. ( Daha sonra rivayetine şöyle de*vam etti. Adam: ) … Cemaatin (en alt) tarafından: “Esselamü aleyküm ya Muhammed, diyerek selam verdi. Peygamber (s.a.) onun selamını aldı…”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4699… İbn Deylemî’den (rivayet edilmiştir): Ubeyy b. Ka’b'in yanına varmıştım. Kendisine: “İçimde kaderle igili bazı şüpheler belirdi. Bana (bu mevzuda) birşey (ler) anlat. Umulur ki Allah (bu sayede) kalbimden bu şüpheyi giderir” dedim.
“Eğer Allah göklerinde ve yerlerinde bulunan halka azab etseydi onlara zulmetmiş sayılmazdı. Eğer onlara rahmetle muamele etseydi bu (onlar için) amellerin (in karşılığın) dan daha hayırlı olurdu. Eğer sen Allah yolunda Uhud (dağı) kadar altın harcasan, kadere iman etmedikçe (kaderde) sana isabet eden şeyin sana (mutlaka) erişeceğini, (kaderde) sana isabet etmeyen şeyin de sana erişemeyeceğini bilmedikçe, Allah bunu senden kabul etmez.
Eğer bundan başka bir inanç üzerinde ölürsen cehenneme girersin” dedi.
Sonra Abdullah b. Mes’ûd’un yanına vardım. O da (bana) buna benzer sözler söyledi. Sonra Huzeyfe b. el-Yâman’ın yanına vardım. O da aynı şeyleri söyledi. Sonra Zeyd b. Sabit’e vardım. O da bana Peygamber (s.a.) den buna benzer sözler nakletti.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu Eser’de Kadere iman etmeyenlerin Kafir olacagina dair acik bir delil vardir. Sahabe’nin bu sozu kafasinda ve ictihadindan degil, bilakis Peygamberimizden s.a.v. duydugu cok aciktir. Yoksa hic bir sahabe kendi kafasina gore bir kisiyi Cehenneme gitmek ile tehdit edemez.
4700… Ebû Hafsa’dan (rivayet edildiğine göre); Ubâde İbn Sâmit (kendi) oğluna: “Ey oğulcuğum. (Kaderinde) sana isabet eden şeyin (sa*na ulaşmakta) şaşmayacağını, (kaderinde) sana isabet etmeyen şeyin de sana erişemeyeceğini (iyice) bilmedikçe hakiki imânın tadını bulamazsın. (Nitekim, ben) Rasûlullah (s.a.)’ın (şöyle) derken işittim:
“Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. (Yüce Allah kalemi yaratınca) ona: Yaz! emrini verdi. (Kalem):
Ey Rabbim neyi yazayım, dedi ( Yüce Allah’da: )
Kıyamet kopuncaya kadar (olacak) herşeyin kaderini yaz! buyur*du.”
Ey Oğulcuğum! Ben Rasûlullah (s.a.)’i; “Bundan başka (bir inanç) üzerinde ölen kimse benden değildir” derken (de) işittim
Derim ki: Senedinde “Cafer bin Musafir” vardir. kalan Ravi’leri ise “Guvenilir”dir. “Cafer bin Musafir”de “Saduk”tur.
4701… Ebu Hureyre (r.a.). Peygamber (s.a.)’in (şöyle) dediğini haber vermiştir: “Âdem (a.s.) ile Mûsâ (a.s.) münakaşa etti(ler). Hz. Mûsâ (a.s., H.z Adem’e):
“Ey Adem sen babamız Ademsin. Bizi zarara uğrattın ve cennet*ten çıkardın” dedi. Hz. Âdem de:
“Sen de Musa’sın. Allah (seninle özel olarak) konuşmasıyla seni seçkin kıldı ve (içerisinde kadere iman etmenin lüzumunu öğreten) Tevrâtı senin için (kendi) eliyle yazdı. (Böylelikle Allah’ın) beni yarat*madan kırk yıl önce benim hakkımda takdir ettiği bir işten dolayı beni kınıyor (mu)sun?” dedi. Bunun üzerine Âdem (a.s.) Hz. Musa’ya galib geldi.”
Ahmed b. Salih (bu hadisi) Amr yoluyla Tâvus’dan (naklen rivayet etmiştir). Tavus da Ebu Hureyre’den işitmiştir.
Derim ki: Senedi asiri derecede guclu ve Sahih’tir. Bir suru sened ile Hz. Ebu Hureyre’den r.a. rivayet edilmistir.
4702… Ömer İbn Hattâb (r.a.)’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Musa (a.s. Yüce Allah’a): “Ey rabbim! Bize bizi ve kendisini cen*netten çıkaran Âdem’i göster” diye niyaz etti de yüce Allah Adem’i O’na gösterdi. (Hz. Musa, Adem a.s.):
“Sen bizim babamız (olan) Âdem misin?” dedi. Âdem de:
“-Evet!” cevabını verdi (bunun üzerine Hz. Musa):
“Sen, Allah’ın kendi ruhundan üfürdüğü ve isimlerin hepsini öğ*rettiği, meleklere (secde etmelerini) emredip de onların secde ettiği Âdem (değil mi)sin?” dedi. (Hz. Âdem de):
“Evet” cevabını verdi. (Bu sefer Hz. Mûsâ):
“Bizi ve kendini Cennetten çıkarmana seni zorlayan (sebep) ne idi?” diye sordu. Hz. Âdem de:
“Sen kimsin?” dedi. (Hz. Mûsâ): “-Ben Musa’yım” dedi. (Bunun üzerine Hz. Âdem):
“Sen İsrailoğuIIarımn peygamberlerinden, Allah’ın araya kendi yaratıklarından, bir elçi koymaksızın kendisiyle perde arkasından konuştuğu peygamber (değil mi)sin?” dedi. (Mûsâ aleyhisselâm da):
“Evet!” cevabını verdi.
(Âdem): Sen bunun ben yaratılmadan önce Allah’ın Kitabında daha önceden takdir edilmiş olduğuna dair (bir bilgiyi sana gelen vahiyler arasında) bulmadın mı? dedi.
( Musa: ) Evet, dedi. (Bunun üzerine Hz. Âdem: Öyleyse) hakkımda daha önceden Yüce Allah’ın takdir edilmiş hükmü bulunan birşey hususunda beni nasıl kınarsın?” dedi.
(Rasûllullah (s.a.) sözlerine devam ederek):
“Adem, Musa’ya galib geldi. Adem Musa’ya galib geldi. Allah’ın selâmı ikisinin de üzerine olsun” buyur
Derim ki: Senedinde “Hisam bin Saad” vardir. bu kiside Zayif’tir. Boylelikle bu sened zayif’tir. Ama mana yonunden ise Sahih’tir.
Bu gecmis Hadisi tarih boyunca Mutezile firkasi gibi sapik firkalar inkar edip yalanlamislardir. Halbuki bu hadis asiri derecede guclu ve Sahih bir Hadis’tir.
Mutezile’nin kendisini nisbet ettikleri imam Hasan El-basri bu hadisi rivayet eden onemli Ravi’lerden birisidir. imam Basri’nin bu hadisi rivayet etmesi, onun Mutezile’den olmadigina dair guclu delillerden birisidir. imam Basri, bu hadisi Ebu Hureyre kanaliyla degil, bilakis “Cundub El-Beceli” adindaki baska bir Sahabi’den rivayet etmistir(Imam Ahmed’in Musned’ine bak).
Simdi bu hadis’ten alinmasi gereken bir cok faydalarda sadece bir kacini hizlica ozetleyelim:
Bir; Allah’in “El” sifati vardir. Bu Ehli sunnet’in Icma’si ile zahirine gore alinir.
Iki; Allah Hz. Musa ile direk konusmustur. Es-ari’lerin ve Mutezile’nin vb. yaptigi tevillerin hepsi batildir. Bilakis Allah c.c. hakiki bir sekilde Hz. Musa ile konusmustur.
Uc; Allah c.c. daha insanlari yaratmadan once herseyi takdir etmistir.
Dort; Bu hadisi sadece Ebu Hureyre r.a. rivayet etmemis, bilakis imam Hasan El-Basri gibi baska buyuk alimlerin kanallari ile de rivayet edilmistir.
Bes; imam Basri’den rivayet edilmesi, imam Basri’nin Mutezile’den olmadigina acik bir delildir.
4703… Müslim b. Yesâr el-Cühenî’den (rivayet edildiğine göre) Ömer b. Hattab’a şu: “Hani rabbin Âdemoğullarının sulbünden (soylarını) çıkarmıştı.,.” (mealindeki) ayeti sorulmuş da Ömer (r.a.) şöyle demiş:
“Ben bu ayetin Rasûlullah (s.a.)’e de sorulduğunu işittim. Rasûlullah (s.a.).(bu soruya şöyle) cevap verdi:
“Muhakkak ki Azız ve Celîl olan Allah, Adem’i yarattı. Sonra sağ iyla sırtına mesh etti, ondan zürriyeti(ni) çıkardı ve Şunları Cennet için yarattım; cennet ehlinin amelini işleyecekler, buyurdu. Sonra (tekrar) Âdem’in sırtını sıvazlayıp ondan zürriyeti(ni) çıkardı ve: Bun*ları cehennem için yarattım, cehennem halkının işlerini yapacaklar, buyurdu” (Orada bulunan) bir adam:
“Ey Allah’ın elçisi! (O halde) amel niçin?” diye sordu. Allah rasûlü (s.a.) (şöyle) buyurdu:
“Aziz ve Celil olan Allah, kulu cennet için yaratınca ona cennet halkının amelini işletir ve nihayet (o kul) cennet halkının amellerin*den bir amel üzerinde ölür de onu bununla cennete sokar.
Kulu cehennem için yaratınca ona da cehennem halkının amelini işletir. Nihayet kul, cehennem halkının amellerinden bir amel üzerin*de ölür. Bununla onu cehenneme koyar.”
4704… Nuaym b. Rabia’dan demiştir ki: “Ömer b. el-Hattâb (r.a.)’nın yanında idim..” (Nuaym sözlerine devam ederek) Şu (bir önceki) hadisi rivayet etmiştir. Ancak (bir önceki) Malik hadisi bundan daha ayrıntılıdır.
Derim ki: Senedine gecen “Müslim b. Yesâr el-Cühenî” adindaki ravi “Mechul”dur. Yani; Guvenilir olup olmamasi hakkinda yeterli bir bilgi bulunmamaktadir. Boylelikle Hadis Zayif’tir. Bildigim kadari ile bu hadisin bu lafzi ile guclu bir senedi bulunmamaktadir.
4705… Übeyy b. Ka’b'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Hızır’ın öldürdüğü çocuk (yaşarsa) kafir olarak (yaşamayı tercih edecek diye) yaratıl(mış)tı. Eğer yaşasaydı, azarak ve küfr ederek an*ne ve babasının kanını dökecekti.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4706… Übeyy b. Ka’b (şöyle) dedi: Ben Rasûlulullah (s.a.)’ı: “Oğla*na gelince, onun anne ve babası mü’min idi…” ayeti hakkında: (“Bu çocuk) yaratıldığı^gün (eğer yaşarsa) kafir olarak (yaşamayı tercih ede*cektir, diye)yaratılmışti” derken işittim
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4707… Übeyy b. Ka’b, Rasûlullah (s.a.)’ın (şöyle) buyurduğunu söy*lemiştir; “Hızır; çocuklarla oynayan bir oğlan gördü ve (tutup) başını kopardı. Bunun üzerine Musa; “Temiz bir canı öldürdün ha? de*di.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4708… Abdullah İbn Mes’ud’dan rivayet edildiğine göre; doğru olan ve doğruluğu (Allah tarafından) tasdik edilmiş olan Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Birinizin yaratılış (maddesi) annesinin karnında kırk günde tamamlanır. Sonra (yaratılış maddesi olan bu nutfe yine) bu şekilde (bu kırk günlük süre içerisinde) kan pıhtısı halini alır. Sonra (yi*ne) bu şekilde bir çiğnem (et) haline gelir (Bu kırkar günlük üç merha*leden) sonra ona bir melek gönderilir. (Bu meleğe) dört cümle (yi yaz*ması) emredilir. Bunun üzerine (melek bu çocuğun) rızkını, ecelini, amelini, bedbaht mı, bahtiyar mı olacağını yazar. Sonra ona ruh üfürür… Muhakkak ki biriniz cennet ehline ait emelleri işler, o kadar ki cennetle kendi arasında nihayet bir arşın yahut da bir arşın kadar (bir mesafe) kalır. Fakat (hakkındaki) yazgı önüne geçer de cehennem ehlinin amelini işler ve cehenneme girer.
Yine biriniz cehennem ehline ait amelleri işler, o kadar ki cehen*nemle kendi arasında bir arşın ya da bir arşın kadar (bir mesafe) ka*lır. Fakat (hakkındaki) yazgı önüne geçer. Bunun üzerine cennet ehli*nin amelini işler ve cennete girer.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4709… İmran b. Husayn’dan rivayet olunmuştur, dedi ki: Rasûlullah (s.a.)’a: “Ey Allah’ın Rasulü, cennetliklerin cehennemlik*lerden ayrılacağı belirlenmiş midir?” denildi. (Rasulü Ekrem):
“Evet” cevabını verdi. (Soruyu soran kimse bu defa şöyle) dedi: “Öy*leyse amel edenler neye amel ediyorlar?”
(Fahr-i kâinat Efendimiz bu soruya da şöyle) cevap verdi: “Herkes yaratıldığı şeye erişmeye muvaffak edilir,”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4710… Ömer ibn el-Hattab (r.a.)’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:
“Kaderiyyecilerle birlikte oturmayınız ve (adaletin tecellisi için davanızı) onlara götürmeyiniz. (Yahut da onlarla münakaşaya önce siz başlamayınız).”
Derim ki: Senedinde “Hakim bin Sureyk El-Huzeli” vardir. “Mechul” bir Ravi’dir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
17. Müşrik Çocukları (nın Ahiretteki Durumu)
4711… İbn Abbas’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.)’e müşrik çocukları (nın âhiretteki durumu) sorulmuş ta: “Allah onların dünyada yaşadıkları takdirde) ne yapacak olduklarını en iyi bilendir” buyurmuş
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4712… Aişe (r.a.)’den (rivayet edilmiştir): Dedi ki: Ben (Hz. Peygam*bere) “Ey Allah’ın rasulü mü’minlerin çocukları (nın âhiretteki durumu nedir; onlar cennetlik midirler yoksa cehennemlik midirler)? diye sordum da: “Onlar babalarındandır” buyurdu.
“Ey Allah’ın rasulü amelsiz olarak mı (babalarıyla birlikte cennete ya da cehenneme gidecekler)?” dedim.
“Allah onların (dünyada yaşadıkları takdirde) nasıl amel edecekleri*ni en iyi bilendir” buyurdu. Bunun üzerine: “Ey Allah’ın rasulü, müşrik çocuklarının âhiretteki durumu nedir)?” dedim.
“Onlar babalarındandır” cevabını verdi.
“Amelsiz oldukları halde mi?” dedim.
“Allah onların (dünyada yaşadıkları takdirde) nasıl amel edecekleri*ni en iyi bilendir” buyurdu.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4713… Müminlerin annesi Hz. Aişe’den rivayet edilmiştir: Dedi ki: Peygamber (s.a.v)e (cenaze) namazını kılması için ensardan bir çocuk ge*tirildi. Ben de (çocuğun cenazesini görünce) “Ey Allah’ın Rasulü! Ne mutlu! Bu çocuğa bir kötülük işlemedi. Kötülükten haberi de olmadı” de*dim. Bunun üzerine (RasûlAllah (s.a.v):
“Ey Âişe (belki gerçek) böyle değildir. Muhakkak ki Allah cenneti yarattığı gibi cennetlikleri de yarattı. Cenneti onlar babalarının bel*lerinde iken onlar için yarattı. Cehennemi yarattı, cehennemlikleri de yarattı, cehennemi onlar (daha) babalarının bellerinde iken onlar için yarattı” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Talha bin Yahya” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Hadisin senedi Hasen’dir. Ama mana olarak bir onceki Hadis ile ayni oldugundan bu Hadis’te mana olarak Sahih hukmundedir.
4714… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.v) “Her çocuk (İslam) fıtrat(ı) üzere doğar. Sonra anne ve babası onu yahudileştirir ve (ya) hristiyanlaştırır. Tıpkı devenin, bütün organla*rı tam bir yavru dünyaya getirdiği gibi (devenin dünyaya getirdiği bu yavrunun) vücudunda kesik bir organ görebiliyor musunuz?” buyur*muş, (orada bulunanlar):
“Ey Allah’ın rasulü küçükken ölenler hakkında ne buyurursunuz?” de*mişler ( Hz. Peygamber de: )
“Allah (yaşadıkları takdirde onların) ne işleyeceklerini en iyi bilen*dir” cevabını vermiş.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4715… Ebu Davud der ki (bir önceki hadis) Haris b. Miskin’e okun*du. Ben de dinliyordum. Kendisine “Yusuf b. Vehb rivayet etti.” (ve şöyle) dedi: “Ben, Malik’ e hevalarına tabi olan kimseler (yahudîleştirmeyi ve hıristiyanlaştırmayı anne-babaya nisbet eden) şu (bir önceki) hadisi bizim aleyhimize delil getiriyorlar, dendiğini ve Malik’in de (sözkonusu hadiste geçen): “Küçükken ölenler hakkında ne buyurursunuz? dediler. Allah onların ne isleyeceklerini en iyi bilendir” (cümlelerini kasdederek hadisin) son tarafını da onların aleyhine delil ge*tir, dediğini işittim.”
Derim ki: Senedinde “Yusuf bin Amr” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Eser’in senedi Hasen’dir.
4716… Haccac b. el-Minhâl (şöyle) demiştir: Ben Hammad b. Seleme’yi: “Her çocuk fıtrat üzere doğar” hadisiniaçıklarken işittim. (Hammad bu hadisi açıklarken şöyle) dedi: Bize göre (bu fıtrat) Allah’ın (Âdemoğullarından) daha onlar babalarının bellerinde iken (İslam üzere yaşayacaklarına dair) aldığı sözdür. (İşte o) zaman ( Yüce Allah onlara: ) “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi (onlar da) “Evet Rabbimizsin” dediler.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4717… Amir (eş-Şa’bî)’den (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.): “Çocuğu diri diri mezara gömen kadın da, diri diri mezara gömülen çocuk (kendisine ait olan ana) da cehennemdendir” buyurmuştur.
(Bu hadisin ravilerinden) Yahya İbn Zekeriyya (İbn Ebi Zaide) dedi ki:
Babamın ifadesine göre Ebu İshak (es-Sebî’î bu hadisi) kendisine Amir (eş-Şabî), Alkame ve İbn Mes’ud zinciriyle Peygamber (s.a.)’den rivayet etmiştir.
Derim ki: Bu Hadis’in senedinde alimler uzunca ihtilaf etmislerdir. Ama su anda gorunene gore Senedi Sahih’tir.
4718… Enes (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) bir adam (Hz. peygam*bere): “Ey Allah’ın rasulü (şu anda) babam nerededir? (Cennette midir, yoksa cehennemde midir?)” diye sormuş da (Hz. Peygamber): “Senin ba*ban cehennemdedir.” buyurmuş. (Adam) sırtım dönüp gidince (kendisi*ni çağırarak): “Benim babam da senin baban da cehennemdedir” bu*yurmuş.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4719… Enes İbn Malik’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Muhakkak ki şeytan insan oğlunda kanın dolaştığı yerlerde dola*şır, durur.” Buyurmuştur.
Derim ki: Bu sened, bir onceki Hadis’in senedi ile aynidir. Boylelikle bu Hadis’te Sahih’tir.
4720… Ömer İbn el-Hattab’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.):
“Kaderiyyecilerle birlikte oturmayınız ve (adaletin tecellisi için da*vanızı) onlara götürmeyiniz. (Yahut da onlarla münakaşayı siz başlat*mayınız)” buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde “Hakim bin Sureyk El-Huzeli” vardir. “Mechul” bir Ravi’dir. Boylelikle Hadis Zayif’tir(Bu hadis aha onceden zikredilmistir.).
18. Cehmiyye
4721… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuşur:
“insanlar (Allah’ın varlığı hakkında) soru sormaya devam edecek*ler; hatta şu soru da sorulacak:
Yaratıkları Allah yarattı. (Pekala) Allah’ı kim yarattı? Böyle bir soruyla karşılaşan kimse, Ben Allah’a iman ettim, desin.”Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu hadis, cok net ve acik bir sekilde “Kelam” ve “Felsefe” gibi Islam dininin aslinda olmayan ve kisiyi supheye goturen ilimlerin okunmasinin ve yayilmasinin caiz olmadiginin, bilakis haram oldugunun delilidir.
4722… Ebu Hureyre’nın: “Ben Rasûlullah (s.a.v)’ı (şöyle) buyururken işittim” dediği (ve sözlerine devamla bir Önceki hadisin) bir benzerini zik*rettiği rivayet edilmiştir. Hz, Ebu Hureyre’nin bu rivayetine göre Hz. Pey*gamber şöyle buyurmuştur:
“Size böyle (Allah’ı kim yarattı gibi) bir söz söyledikleri zaman (siz de) ‘Allah birdir, hiçbir şeye muhtaç değildir (fakat herşey var olabilmek ve varlığını devam ettirebilmek için ona muhtaçtır) doğmamış, doğurmamıştır. Onun bir dengi de yoktur.’ deyiniz.
(Muhatab olduğu böylesi batıl sözlere bu şekilde karşılık veren kimse bu hareketinden) sonra sol tarafına üç defa tükürsün. Sonra da (eûzu billahi mine’ş şeytanirracim, diyerek) şeytandan (Allah’a) sığınsın.”
Derim ki: Sened’inde gecen “Selem bin El-fadl” adli Ravi’de hafiften bir zayiflik vardir. Ama bir onceki Hadis, bu hadisinde mana yonunden dogru oldugunu gosterir.
4723… Abdullah bin Abbas’dan (rivayet edilmiştir); dedi ki: Ben Bathâ’da, aralarında Rasûlullah’ın(s.a.v) da bulunduğu bir cemaat içerisinde idim. O sırada yanlarından bir bulut geçti de ona bak(maya baş) ladılar. (Der*ken Hz. Peygamber) “Bunun ismi nedir?” diye sordu, onlar da: “Sehap (bulut)tur.” dediler. “Müzn” de?” (der misiniz) diye sordu (Evet) dedil*er. “Anan da” (der misiniz)?” diye sordu. “Anan da (deriz), cevabını ver*diler.
(Ebû Davud der ki: Ben bu hadisi bana rivayet eden (şeyhimden) Anan {kelimesin)i pek iyice sağlam olarak tesbit edemedim.)
(Hz. Peygamber somlarına devam ederek) “Yerle gök arasındaki uzaklığı biliyor musunuz?” dedi. “(Hayır) bilmiyoruz, dediler. (Bunun üzerine): “Bu ikisi arasındaki uzaklık yetmişbir, yetmiş iki yahut da yetmiş üç sene (lik) tir. Sonra (bu göğün) üstünde aynen bunun gibi bir gök daha vardır.” buyurdu. (Onun üstünde bir daha onun üstünde bir daha diyerek) nihayet yedi (kat) gök saydı ve: “Sonra yedincinin üstün*de üstü ile altı arası(ndaki mesafe) iki gök arası kadar (olan) bir deniz vardır. Sonra bu denizin üstünde sekiz dağ keçisi (şeklinde sekiz me*lek) bulunmaktadır. (Onların her birinin) tırnaklarıyla diz kapakları arası iki gök arasındaki (mesafe) kadardır. Sonra onların sırtlarında altı ile üstü arası iki gök arası kadar olan Arş bulunmaktadır. Sonra yüce Allah da onun üstündedir” (buyurdu).
4724… (Bir önceki hadisin) manası (yine) oradaki isnadla (başka bir rivayet zinciriyle) Simâk’dan (da rivayet edilmiştir).
4725… Şu (4723 numaralı) uzun hadisin manası (yine oradaki) isnatla (fakat farklı bir rivayet zinciriyle) Simâk’dan da (rivayet edilmiştir).Derim ki: Senedinde “Abdullah bin Umeyra” adli ravi vardir. Butun Senedler bu Ravi’nin kanali ile gelmektedir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
Bu hadis disinda mana yonu ile Mutevatir derecesine ulasmis Ayetler ve Hadisler, Allah’in c.c. Ars’inin uzerinde olduguna acik bir sekilde delalet etmektedir. Selefi Salihinde bu konuda kesin bir sekilde Icma etmislerdir.
Imam Ebu Davud’un bu hadisi burada zikretmesi, Cehmiyye’lerin Allah’in goklerin ustunde oldugunu inkar ettikleri icindir. Bu nedenle, gunumuzun yeni tureme Es-ari’leri ve Maturidi’leride aslinda bir yonden “Cehmiyye” firkasindandirlar.
4726… (Cübeyr İbn Muhammed İbn Cübeyr İbn Mut’im’in) dedesin*den (Cübeyr İbn Mut’im’den) rivayet edilmiştir, dedi ki: Hz. Peygambe*rin huzuruna bir çöl arabı gelip: “Ey Allah’ın Rasulü, canlar son derece sıkıntıya girdi, çocuklar can verdi, mallar azaldı, hayvanlar helak oldu. Bizim için Allah’dan yağmur iste. Biz (yağmurumuzun yağdırılması için) seni Allah’a şefaatçi kılıyoruz. Allah’ı da sana şefaatçi kılıyoruz” dedi. Rasûlullah (s.a.v) de! “Vay, yazık sana! Sen ne dediğini biliyor mu*sun?” buyurdu. Sonra: “Sübhanallah” dedi ve “sübhanallah” demeye devam etti. Nihayet (Hz. Peygamberin öfkesinin, gazab-ı ilahinin nüzulü*ne sebep olabileceğinden endişe edildiği için) bu (öfkeden duyulan endi*şenin izleri orada bulunan) sahabilerinin yüzünde de belirmeye başladı. Sonra (tekrar): “vay sana!: (şunu iyi bil ki) Allah yarattıklarından hiç*birisi için aracı kılınamaz. Allah’ın şanı bundan yücedir. Vay sana! Sen Allah kimdir biliyor musun? Onun Arşı semâvâtı üzerinde şu şe*kildedir” buyurdu ve parmak (larıyla) la (el boşluğu) üzerinde kubbe gi*bi bir şekil yaptı ve: “Muhakkak ki o (Arş) süvarinin ağırlığından dolayı bindigi rahilesinin gıcırdadığı gibi gıcırdar” buyurdu. İbn Beşşar bu hadisi “Allah Arşının üstündedir Arşı da gök*lerinin üstündedir”diye rivayet etti (ve sonra hadisin geri kalan kısmını) nakletti.
Abdulla’Iâ, İbnu’l Müsennâ ve İbn Beşşâr; “Ya’kub b. Utbe ile Cubeyr b. Muhammed b. Cûbeyr’den, o babasından, o dedesinden” diyerek aynı hadisi naklettiler.
(Ebû Dâvûd dedi ki): Hadisin Ahmed b. Said’in isnadı (ile gelen rivayeti) sahih olandır. Aralarında Yahya h. Main ile Ali b. el-Medîm nin de bulun*duğu bir topluluk, bu hususta ona muvafakat etmişlerdir. Ayrıca bir başka topluluk, bunu, -yine Ahmed’in dediği şekilde- “İbn İshak’tan” (diyerek) rivayet etmişlerdir. Bana ulaştığına göre, Ahdula’lâ, İbnu ‘l-Müsennâ ile İbn Beşşâr’in semalan (hocalarından hadis dinlemeleri) aynı nüshadan imiş.
Derim ki: Sened’inde gecen “Cübeyr İbn Muhammed İbn Cübeyr İbn Mut’im” Mechul’dur. Yani kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle Hadis Zayif’tir. Bu hadisin hukmu hakkinda cok uzun konusulmasi gerekir. Bazi alimler Sahih gormuslerdir. Ama burada kisa kesmek istiyorum.
4727… Cabir İbn Abdullah’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah’ın Arşı taşıyan meleklerinden birini anlatmam için bana izin verildi. (Bu meleklerden birinin) kulak memesi ile omuzu arasındaki mesafe) yediyüz senelik bîr yoldur.”
Derim ki: Bu Hadis’in senedi, Imam Buhari’nin sartina goredir. Yani; Imam Buhari bu Hadis’in senedinde olan butun Ravi’lerden Hadis rivayet etmistir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
4728… Ebu Hureyre’nin azatlı kölesi Ebu Yunus Süleym İbn Cübeyr dedi ki: Ben Ebu Hureyre’yi şu: “Şüphesiz ki Allah size emanetleri eh*line vermenizi emreder…” ayetini, yüce Allah’ın (bu ayetin sonunda yer alan) Semîan (=işitici) Basîran (=görücü) sözüne kadar okurken gör*düm. (Ayeti bitirince Hz. Ebu Hureyre): “Ben Rasûlullah (s.a.)’ı baş par*mağını kulağının üzerine, onu takibeden (şehadet parmağını) da gözünün üzerine koyarken gördüm. Yani Ben Rasûlullah(s.a.v) (bu) iki parmağını (gözü ve kulağı üzerine) koyarak bu ayeti okurken gördüm.” dedi. İbn Yûnus, el Mükri(nin şöyle) dediğini söyledi:
Hz. Peygamber sözü geçen parmaklarını bu şekilde gözünün ve ku*lağının üzerine koyarken:
“Allah işitici ve görücüdür”
“Allah için işitme ve görme (sıfatları) vardır” demek istemiştir.
Ehu Davud der ki: Bu hadis Cehmiyye fırkasını (n Allah’ın sıfatları mevzuundaki görüşünü) reddetmektedir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
19. (Âhirette Allah’ı) Görmeye Dair
4729… Cerir İbn Abdullah’dan (rivayet edilmiştir) dedi ki: Biz Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte oturuyorduk (ayın) ondördüncü gecesi olan dolu*nay gecesindeki aya bakıp: “Siz (âhiret gününde) Rabbinizi şu ayı gör*düğünüz gibi bir izdihama düşmeden göreceksiniz. Binaenaleyh gü*neşin doğuşundan ve batışından önceki namaz (lar)ı kılmaya gücünüz yetiyorsa (bunu) yapınız” buyurdu; sonra şu ayeti okudu: “… Hem gü*neşin doğmasından önce hem de batmasından önce Rabbini hamd ile teşbih et… (sabah ve ikindi namazlarını kıl)…”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4730… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet edilmiştir); dedi ki: Halk (Hz. Peygamber’e):
“Ey Allah’ın, Rasulü, biz kıyamet gününde rabbimizi görecek miyiz?” diye sordular da (Hz. Peygamber): “Siz bulutsuz bir öğle vaktinde gü*neşi görmekte izdihama düşer misiniz?” buyurdu; (onlar da): “Hayır” cevabını verdiler. (Hz. Peygamber bu defa): “Bulutsuz bir dolunay ge*cesinde ayı görmek için izdihama düşer misiniz?” buyurdu (onlar da):
“Hayır” cevabını verdiler. (Bunun üzerine Hz.o Peygamber): “Varlı*ğım elinde olan zata yemin olsun ki: Allah’ı görmek için sadece (bu*lutsuz bir havada) ayla güneşten birini görmek için çektiğiniz sıkıntı kadar bir sıkıntı çekersiniz, (o kadar) buyurdu.Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4731… Ebu Rezin el-Ukaylî’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: dedi ki: Ben (Hz. Peygamber’e) (s.a.v); “Ey Allah’ın rasulü, hepimiz ayrı ayrı rabbini görecek mi?” diye sordum.
(Musannif Ebu Davud’un diğer şeyhi Ubeydullah) İbn Muaz (bu cüm*leyi:
“Ey Allah’ın Rasulü)! Kıyamet gününde (hepimiz) Rabbini onunla tenhaca (başbaşa) kalarak görebilecek mi? Bunun (bu şekilde olabileceği*ne dair) Allah’ın yaratıkları içerisinde bir delili var mı?” şeklinde rivayet etti. (Musannifin şeyhi Musa îbn İsmail’in naklettiğine göre Hz. Ebu Re*zin rivayetine şöyle devam etmiştir: Hz. Peygamber de bana): “Sizin he*piniz, ayı teker teker (biriniz diğerine engel olmadan) görmüyor musu*nuz?” cevabını verdi: (Diğer şeyhi Ubeydullah İbn Muaz da bu cümleyi Hz. Ebu Rezin’den şöyle rivayet etti:
Hz. Peygamber de: “Kameri ayların ondördüncü gecesi olan dolu*nay gecesinde (herbiriniz ayı izdiham olmadan) teker teker” (görmüyor musunuz?” buyurdu). (Ebu Davud der ki: Bu hadisi bana rivayet eden Musa îbn İsmail ile Ubeydillah İbn Muaz hadisin bundan sonraki kısmı*nı) (Hz. Rezin dedi ki “Ben de evet öyledir” cevabını verdim (şeklinde rivayet etmek suretiyle rivayetlerinde) birleştiler.
İbn Muaz (bu cümleye ilave olarak Hz. Rezin’den şunları da nakletti: Hz. Peygamber de):
“Ay Allah’ın yaratıklarından biridir. Allah ise her şeyden daha ulu ve yücedir” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Veki bin Udus” vardir. bu Ravi’de “Mechul”dur. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
20.Cehmiyye Fırkasının Görüşlerini Red (Eden Hadisler)
4732… Abdullah İbn Ömer, Rasûlullah (s.a.)’ın şöyle buyurduğunu söylemiştir:
“Allah kıyamet gününde gökleri dürer (sonra) sağ eline alır sonra: Mülkün yegane ve hakiki sahibi benim nerede (o dünyadaki) zalimler ve Nerede (o malları ve mülkleriyle) büyüklük taslayanlar? bu*yurur. Sonra da yerleri dürüp eline alır.” (Hadisin bundan son*raki kısmını) İbni Ala (şöyle) rivayet etti: (Yerleri de) diğer eline (alır) sonra Mülkün hakiki sahibi benim. Nerede (o) zalimler, nerede o büyüklük taslayanlar?” buyurur.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu Hadisi imam Ebu Davud’un “Cehmiyye”ye reddiye verirken zikretmesinin sebebi, “Cehmiyye” firkasinin Allah’in “El” sifatini inkar etmesinden kaynaklanmaktadir. Gunumuzun Es-ari’leri ve Maturidi’leride, eski hocalari olan “Cehmiyye”lerin yolundna bu gun gitmekteler.
4733… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.), şöyle buyurmuştur: Her gece, gecenin (ilk üçte ikisi gidip de) son üçte biri kalınca, Rabbimiz dünya semasına iner ve: Bana dua edecek kimse yok mu, duasını kabul edeyim, benden bir isteği olan yok mu, ona (isteğini) vereyim, benden aff dileyen yok mu kendisini bağışlaya*yım, buyurur.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Burada da Allah’in her gece Dunya semasina inmesini inkar eden “Cehmiyye” firkasina reddiye vardir. Gunumuzun Es-ari’leri ve Maturidi’leride, eski hocalari olan “Cehmiyye”lerin yolundan bu gun gitmekteler.
21. Kurân-ı Kerim’in Allah Sözü Olduğu Hakkında (Gelen Hadisler)
4734… Câbir ibn Abdullah’dan (şöyle) dedi (ği rivayet edilmiştir): Rasûlulah (s.a.v) hac mevsiminde (Mekke’ye gelen) insanlara kendisini tanı*tarak: “Beni kendi kavmine götürecek bîr kimse yok mu? Çünkü Kureyş Rabbimin kelâmını tebliğ etmekten alıkoymaya çalışıyor” buyu*rurdu.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4735… Hz. Aişe’den (rivayet edildiğine göre) demiştir ki: (Bana şu meşhur olan iftira edilince) benim halim kendimce Allah’ın benim hak*kımda okunan bir vahiyle konuşacağı bir seviyede değildi.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4736… Âmir İbn Şehr’den rivayet edilmiştir dedi ki: Ben (Habeşistan kralı) Necaşi’nin yanında idim, Oğlu İncil’den bir ayet okudu da ben gül*düm. Bunun üzerine (Necaşi bana, ‘Ne o!’) Yüce Allah’ın sözüne gülü*yor musun?” dedi.
Derim ki: Sened’indeki “Mucalid bin Said ElHemedani” adli ravi Zayif’tir. Bu Ravi disinda bu hadisi rivayet eden hic kimse bilmiyorum. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
4737… İbn Abbas (r.a.)’dan (rivayet edilmiştir): “Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem torunları) Hasan ile Hüseyin’e: şeytanın, zararlı bö*ceklerin ve zararlı gözlerin zararlarından korunmaları için): “ikinizi de her şeytan ve haşereden ve her kötü gözden Allah’ın noksansız kelimelerine sığındırırım” diye dua eder sonra; “Sizin (büyük) babanız (İbrahim aleyhisselam da oğulları) İsmail ile İshak’ı bu kelimelerle sığındırırdı” buyururdu.
Ebu Davud der ki: “Bu (hadis) Kur’an ın mahluk olmadığına bir delil*dir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu Hadis’in Kuran’in yaratilmadigina delalet yonu ise cok aciktir. Cunku Allah Rasulu s.a.v. Allah’in kelimeleri ile yaratiklarin serrinden Allah’a siginiyor. Eger Allah’in kelimeleri yaratik olsaydi, Allah’in yarattigi bir sey ile yarattigindan siginirdi. Buda imkansizdir. Sahihi muslim’de gecen “Allah’in tamamlanmis kelimeleri ile Yaratiklarin serrinden ona siginiyorum” hadisi de, Kuran’in yaratilmadigina daha net bir delildir.
Selefi Salihin”Kuran’in” yaratildigini soyleyen herkesi tekfir etmislerdir. Gunumuzde yasayan bir suru kisi bu sapik inanctalardir. Ilahiyatlarda mevcut olan bir suru hoca da bu gorustedir. Bu kisilerin Ebu Cehil ve Firavun’dan hic bir farklari yoktur. Hepsi Kuran’in yaratildigini soyleyerek Kafir olmuslardir.
4738… Abdullah (ibn Mes’ud) dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allahü Teâlâ vahyi söyleyince gök ehli se*mada kaya üzerinde çekilen zincirin sesine benzer bir çan sesi işitir*ler de (kendilerinden geçerek) yere kapanırlar. Kendilerine Cebrail gelinceye kadar bu halde kalırlar. Nihayet kendilerine Cebrail gelin*ce kalplerinden (bu baygınlık hali) giderilmiş olur, (Kendilerinden bu hal gidince Cebrail aleyhisselam’a): “Ey Cibril! Rabbin ne söyledi?” derler. O da: “Hakkı söyledi” cevabını verir. Bunun üzerine diğer melekler de bizim rabbimiz hakkı söy(ledi) “hakkı, hakkı..” diye nida ederler.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu Hadis’te Allah’in Ars’inin uzerinde olduguna cok acik bir delil vardir. Ayni sekilde Allah’in onustuguna ve konusmasinin duyulduguna cok net bir delilde vardir.
22. Şefaat
4739… Enes İbn Malik’den (rivayet edildiğine göre); Peygamber (s.a.): Şefaatim, ümmetimin büyük günah işleyenleri içindir” buyurmuştur
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4740… İmran b. Husayn’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Ümmetimden büyük günah işlemiş olan bir top*luluk Muhammed’in şefââtı ile cehennemden çıkar, cennete girer. Bunlar (cehennemden çıktıkları için); cehennemlikler diye anılırlar.”
Derim ki: Senedinde “hasan bin Zekvan” vardir. Zayif bir Ravi’dir. Boylelikle bu Hadis bu metin ile Zayif’tir.
4741… Cabir’den demiştir ki: Ben Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyururken işittim:
“Cennet halkı, orada (diledikleri kadar) yerler ve içerler.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
23.Öldükten Sonra Dirilme Ve Sur(un Üfürülmesi)
4742… Abdullah İbn Amr’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Sur boynuz (suretinde bir boru)dur. (Kıyamet gününde) ona üfürülür.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4743… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) (şöyle) buyurmuştur: “Toprak, kuyruk kemiği hariç olmak üzere) her insanı tamamen yiyecektir. (İnsan) kuyruk kemiğinden yaratılmıştır, (kıyamet gününde yine) ondan yaratılacaktır.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
24. Cennet Ve Cehennemin Yaratılması
4744… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Allah (Teâlâ hazretleri) cenneti yaratınca Hz. Cebrail’e: “Git de ona bir bak!” buyurdu. Bunun üzerine (Hz. Cebrail) gidip ona baktı, sonra gelip: “Ey Rabbim, senin izzetine andolsun ki onu işitip de ora*ya girmeyen bir kimse kalmaz” dedi. Sonra Allah onu (n etrafını) zor*luklarla kuşattı ve: “Ey Cebrail, git ona (bir daha) bak” dedi. (Cebra*il) gidip ona (bir daha) bakıp geldi.
“Ey Rabbim, senin izzetin hakkı için (söylüyorum ki) ben oraya (ikinci kez baktıktan sonra) oraya hiç kimsenin giremeyeceğinden korkmaya başladım” dedi. Sonra Allah, cehennemi yaratınca: “Ey Cebrail git de ona (bir) bak” buyurdu. Bunun üzerine (Cebrail) gidip (bir de) ona baktı. Sonra gelSp: “Ey Rabbim, senin izzetin hakkı için (söylüyorum ki), onu işiten hiç bîr kimse oraya girmez.” dedi. Bunun üzerine (yüce Allah) orayı şehvetlerle kuşattı. Sonra da:
“Ey Cebrail git de ona (bir daha) bak” buyurdu. Bunun üzerine (Ceb*rail) gidip oraya (bir daha) baktı, sonra gelip: “Ey Rabbim izzetin hakkı için
(söylüyorum ki) ben (orayı tekrar görünce) bir kimse dahi kalmadan herkesin oraya girmesinden korkmaya başladım” dedi. Derim ki: Senedinde “Muhammed bin Amr” vardir. Saduk derecesindedir. Boylelikle Hadis “Hasen”dir.
25. Havz Mevzuunda (Gelen Hadisler)
4745… İbn Ömer’den demiştir ki: Rasûlullah (sav) buyurdu ki: “Ger*çekten önünüzde bir havz vardır ki, onun iki ucunun arasındaki me*safe) Cerba ile Ezruh arası(ndaki mesafe) kadardır.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4746… Zeyd İbn Erkam’dan demiştir ki: (Bir gün) Rasûlullah (s.a.)’la birlikte (bir seferde bulunuyor) idik. (Bir ara) bir yere indik. (Bunun üze*rine bize): “Siz (ümmetimden) Havza gelecek olanların yüzbinde biri değilsiniz.”buyurdu.
Bu hadisi Hz. İbn Erkam’dan rivayet eden Ebu Hamza dedi ki: Ben Hz. Zeyd’den bu hadisi işitince kendisine: “O gün kaç kişiydiniz?” diye sordum da; “Yedi veya sekiz yüz (kişiydik).” cevabını verdi.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4747… el – Muhtar İbn Fulfül’den demiştir ki: Ben Enes İbn Malik’i (şöyle) derken işittim: Rasûlullah (s.a.) hafifçe uyuklamıştı. Tebessüm ederek onlara: “Neye güldüğümü biliyor musunuz?” diye bir soru sor*du ya da onlar: “Ey Allah’ın rasulü, niçin güldün?” diye bir soru sordular da (şöyle) cevap verdi: “Çünkü bana biraz önce bir sure indi” buyur*du ve: “Bismillahirrahmanirrahim, innâ a’teynâ kelkevser” (diyerek) sureyi sonuna kadar okudu (sonra orada bulunanlara): “Kevser nedir bi*liyor musunuz?” buyurdu (onlar):
“Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dediler (Hz. Peygamber de): “Muhak*kak ki o, aziz ve celil Rabbimin bana cennette (vereceğini) va’dettiği bir nehirdir ki onda pek çok hayır vardır. Onun üzerinde bir havuz vardır ki kıyamet gününde ümmetim (ondan içerek hararetlerini gider*mek üzere) ona gelirler; onun kapları (nın sayısı gökteki) yıldızlar adedincedir” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Muhtar bın Fulfur” adli Ravi vardir. Kendisi “Saduk” hukmundedir. Boylelikle Hadis Hasen’dir.
4748… Enes İbn Malik’in şöyle dediği ya da buna benzer bir şey söy*lediği rivayet edilmiştir. Allah’ın elçisi (Mi’rac gecesinde) cennete çıka*rıldığı zaman kendisine kenarları içi boş yakuttan olan bir nehir gösteril*di, yanında bulunan melek elini suya daldırıp (bir avuç) misk çıkardı. Muhammed (s.a.) yanında bulunan bir meleğe “O nedir?” diye sordu, melek de:“Aziz ve Celil olan Allah’ın sana verdiği kevserdir” cevabını ver*di.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4749… Abdüsselam İbn Ebi Hazim (yani) Ebu Talut dedi ki: Ben Ebu Berze’yi (Yezid İbn Muaviye’nin Kûfe’ye emir olarak tayin ettiği) Ubey-dullah İbn Ziyad’ın yanına girerken gördüm. (Fakat onunla birlikte Ubeydullah’ın yanına girmediğim için aralarından geçen konuşmayı dinleyemedim. Ancak bu konuşmayı) bana falanca (zat) nakletti…
Musannif Ebu Davud der ki: Aslında bu hadisi bana nakleden şeyhim Müslim (ibn İbrahim) bu zatın ismini açıklamıştı (ama ben onu unuttum) ve (bu zat Ubeydullah ibn Ziyad’ın tabilerinden olan) cemaattendi (sözü geçen zat olayı söyle anlattı):
Ubeydullah, Ebu Berze’yi görünce (etrafındakilere) onu göstererek “Sizin Muhammed’e mensub olan sahabiniz işte şu kısa boylu ve şişman adamdır” dedi. Şeyh (Ebû Berze, dolayısıyla Hz. Peygamberin sahabile-rine ve dolayısıyla Hz. Peygambere hakaret etmek istediğini) derhal anla*dı ve: “Muhammed (s.a.v)le olan sohbetimden dolayı beni ayıplayan bir toplumun yanında kalacağımı (böyleleri ile karşılaşacağımı) zannetmiyo*rdum” dedi.
Bunun üzerine Ubeydullah (sözü değiştirip): “Şüphesiz Muhammed (s.a.v)’in sohbetinde bulunmak senin için bir zînettir (asla) ayıp değildir. Ben seni havuz hakkında (bildiklerini) sormak için (buraya) çağırmıştım. (Hakikaten) sen (hiç) Rasûlullah (s.a.)’i bu mevzuda bir şeyler söylerken işittin mi?” dedi. Ebu Berze (r.a.)’de; “Evet” (hem de pek çok defalar işittim, öyle) bir defa, iki defa, üç Jefa, dört defa, beş defa değil. Havuzu (n varlığını ve bu mevzudaki hadisleri) yalan sayan kimseyi Allah ondan içirmesin” dedi. Sonra Öfkeli olarak çıkıp gitti.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu senedde olan guzel ve nadir seylerden biriside, Hadis’in senedinde imam Ebu Davud ile Peygamberimiz s.a.v. arasinda sadece üç kisi bulunmaktadir.
Bu Eser, Kevser havuzunu inkar edenlere en acik reddiyelerden birisidir.
26. Kabir Ve Kabir Azabı
4750… el-Berâ İbn Âzib’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur.
“Şüphesiz ki müslümana kabirde soru sorulduğu zaman AlIah’dan başka bir ilah olmadığına ve Muhammed (s.a.v)’in Allah’ın el*çisi olduğuna şahidlik etmesi (var ya!). İşte buyruğunda anlatılan hal odur.” Aziz ve celil olan Allah’ın “Allah inananları dünya hayatında da âhirette de sağlam sözle tesbit eder.” buyurduğu odur.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir ve cok gucludur.
4751… Enes İbn Malik’den demiştir ki: “Allah’ın peygamberi bir gün Neccar oğullarının hurmalığına girmişti (orada bulunan kabirlerden kor*kunç) bir ses işitti de korktu. Bunun üzerine:
“Bu kabirlerde yatanlar kimlerdir?” dedi.
“Ey Allah’ın Rasulü, (onlar) cahiliyye döneminde ölen bir takım in*sanlardır” dediler (Peygamber efendimiz de): «Cehennem azabından ve Deccal’in Fitnesinden Allah’a sığınınız” buyurdu. Bunun üzerine ‘”Bu da niçin (oluyor), Ey Allah’ın rasulü?” dediler. (Hz. Peygamber de şöy*le) buyurdu:
Muhakkak ki bir mü’min kabrine konduğu zaman ona bir melek gelir ve ona: Sen (dünyada iken) kime ibadet ediyordun? diye sorar.
Eğer Yüce Allah o mü’mine hidayet vermişse;
“Allah’a ibadet ediyordum” der, bunun üzerine kendisine:
“Sen şu (peygamber olarak gönderildiği söylenen) kimse hakkında ne dersin?” diye sorarlar. (O mü’min de): “O Allah’ın kulu ve rasulüdür” cevabını verir. Artık bundan sonra kendisine başka bir soru so*rulmaz. (Ruhen) Cehennemde bulunan evine götürülür ve: “Bu (ev) senin evindir, cehennemde senin için (hazırlanmış) idi. Fakat Allah se*ni korudu ve sana acıdı da onu sana cennette bir evle değiştiriverdi.” denir. (O mü’min de): “Beni bırakınız gideyim de ailemi müjdeleye*yim” der. Kendisine: “Hayır olmaz, sen burada kabrinde otur.” ce*vabını verirler.
Muhakkak ki kafir kabrine konduğu zaman kendisine bir melek gelip sertçe çıkışır da: “Sen (dünyada) neye tapıyordun?” diye sorar. O da: “Bilmiyorum” cevabını verir. (Melek de ona) “Bilmez ve hakka uymaz ol” der, sonra ona: “Şu (Peygamber olduğunu söylenen) kimse hakkında ne dersiniz?” denir. (O kafir de onun hakkında onu yalanla*yan) “Halkın dediğini derim” cevabını verir. Bunun üzerine (o melek) onun kulakları arasına demirden bir tokmak vurur; (o adam) öyle bir bağırış bağırır ki, insan ve cinnilerden başka onu bütün yaratıklar işitir.”
4752… (Şu bir Önceki hadisin) bir benzerini de (yine) aynı senedle Abdulvehhab rivayet etti; (Abdulvehhab) dedi ki:
“Bir kul kabrine konup ta arkadaşları ondan ayrılıp gittiği zaman, o, (kendisinden uzaklaşmakta olan) arkadaşlarının ayak tıkırtılarını duyar. Hemen arkasından iki melek gelip ona (şöyle) derler…” (Abdülvehhab aşağı yukarı bir) önceki hadise yakın şeyler rivayet etti ve bu hadiste (şunları da) söyledi: “Kâfirle münafık meleğe (şöyle) derler.” (Yani bu hadise bir Öncekinden farklı olarak) “münafık” kelimesini de ila*ve etti (ve rivayetine devam ederek şöyle) dedi: “(Onun çıkardığı) bu fer*yadı ins ve cinden başka ona yakın olan herkes işitir.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4753… Berâ İbn Âzib’den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte ensardan bir adamın cenazesinde bulunarak defnetmek üzere Bakî mezarlı*ğına doğru yola çıktık. Daha kabrin kazılması tamamlanmadan kabre var*dık. Rasûlullah (s.a.v) oturdu, kabrin etrafına biz de oturduk. Sanki başla*rımızın üzerinde birer kuş varmış gibi (sakin duruyor) idik. (Hz. Peygam*ber) elindeki bir çöple yeri karıştırıyordu. Derken başını kaldırıp iki ya da üç defa: “Kabir azabından Allah’a sığınınız” buyurdu.
Cerir’in rivayetinde burada (şu) ilave vardır:
Ve (Hz. Peygamber şöyle) buyurdu:
“Muhakkak ki (ölü kendisini defnedenler) dönüp giderlerken (soru meleği tarafından) kendisine: “Ey adam, Rabbin kimdir? Dinin nedir, peygamberin kimdir?” diye sorulduğu sırada (onların) ayak seslerini duyar.”
Hennâd (da hadisin bundan sonraki kısmını şöyle) rivayet etti: (Hz. Peygamber sözlerine devam ederek şöyle) dedi: “Ve ona iki melek gelir. Onu oturtarak ona “Rabbin kimdir?” derler:
Rabbim Allandır, der sonra ona:
Dinin nedir? derler:
Dinim İslam’dır, der, sonra:
“Şu size gönderilen adam da kimdir? diye sorarlar.
“Salat ve selam üzerine olsun, O Allah’ın Rasûlüdür, cevabını ve*rir. Sonra bunu: “Sana öğreten nedir?” derler; (o da):
“Ben Allah’ın Kitabını okudum, ona inandım ve (onu) tasdik ettim der.” Cerir’in rivayetinde (şu) ilave vardı: “Bu (nu bana öğreten şey) Aziz ve Celil olan Allah’ın (şu) sözüdür: “Allah inananları dünya ha*yatında da ahirette de sağlam bir sözle tesbit eder.” (İbrahim (14) 27)
(Bu hadisin bundan) sonra (ki kısmında hadisin ravileri olan Cerir ile Ebu Muaviye rivayetlerinde) birleşerek hadisin kalan kısmını şöyle riva*yet ettiler: (Hz. Peygamber sözlerine devamla şöyle) buyurdu: “Bunun üzerine gökten bir münadî Kulum doğru söyledi. Ona cennetten bir yer hazırlayınız ve ona cennete (açılan) bir kapı açınız. Hemen arka*sından o kula (cennetin) esintisi ve hoş kokusu gelmeye başlar ve da*ha kabrinde iken ufku gözünün alabildiği kadarınca açılıp genişler. “Kafire gelince…” (Hz. Peygamber hadisin bu kısmında) kafirin ölümü*nü anlattı. (Onun ölümün nasıl zor ve şiddetli olduğunu açıkladıktan son*ra şöyle) buyurdu:
“Muhakkak ki kafirin ruhu da cesedine iade edilir. Sonra ona iki melek gelip onu oturtarak kendisine:
Rabbin kimdir? derler O (korkusundan): hık-mık edip:
Bilmiyorum, cevabını verir. Bunun üzerine
Dinin nedir? derler (yine) hık-mık ederek:
Bilmiyorum der, sonra:
Size gönderilen adam da ne oluyor? derler, (yine) hık-mık edip:
Bilmiyorum cevabını verir. Bunun üzerine gökten bir bir münadi:
Yalan söylüyor, ona cehennemden bir yer hazırlayınız. Cehennem elbiselerinden bir elbise giydirin. Ve ona Cehenneme (açılan kapılardan) bir kapı açınız.” diye seslenir. O sırada (cehennemin) sıcağı yakıcı ha*vası kendisine gelmeye başlar. Kabri kendisine (öyle bir) daraltılır (ki) kaburga kemikleri birbirine girer.” Cerir’in rivayetinde (şu) ilave vardır:
“Sonra ona yanında demirden bir tokmak olan kör ve dilsiz (bir zebani) musallat edilir. Eğer o (tokmak) dağa vurulsa (dağ) toz haline gelir. (Zebanı) o tokmağı o kafire öyle bir vurur ki, o vuruşu (n sesi*ni) insanla cinden başka şark ve garb arası (nda bulunan tüm varlıklar) işitir. (O kafir de yediği bu darbe ile) toz haline gelir, sonra (azabın de*vam etmesi için o kafirin) ruh(u tekrar) kendisine iade edilir.”
4754… (Bir önceki) hadisin bir benzeri Ebu Ömer Zazan’dan rivayet edilmiştir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
27.Mizan (Amellerin Tartılması)
4755… Hasen (r.a.) den (rivayet edildiğine göre) Âişe (r. anhâ) cehen*nem (ateşini) hatırlayıp da ağlamış, bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):
“Seni ağlatan nedir?” diye sormuş (Hz. Aişe de): (Cehennem ateşi*ni) hatırladım da onun için ağlıyorum, demiş (sonra Peygamber Efendimize hitaben):
“Siz kıyamet gününde aile halkınızı hatırlayacak mısınız?” demiş, bunun üzerine Rasûllullah (s.a.v):
“Üç yer var ki orada kimse kimseyi hatırlamaz:
1- Ameller tartılırken terazisinin hafif mi yoksa ağır mı geldiğini öğreninceye kadar.
2- (Kendisine) amel defterinin verileceği sırada (yani): “Alın kitabı*mı okuyun” (el – Hakka (69) 19) sözünü henüz söylemeden Önce; (ya*ni kişi) kitabının sağından solundan mı yoksa arkasına mı nereye konu*lacağını bilinceye kadar (geçen zaman içerisinde);
3- Sırat (tan geçme) esnasında (yani Sırat köprüsü) cehennemin üs*tüne kurulduğu (ve kişiye haydi buradan geç denildiği) zamanda.”
(Ebu Davud der ki: Bu hadisi bana rivayet edenlerden) Yakub (hadisi bana) Yunusdan (diyerek “an” harf-i cerriyle muaftan olarak) rivayet et*ti. Oysa diğer şeyhim Humeyd îbn Mes’ade daha güvenilir bir rivayet ifa*desi olan “ahbarani” kelimesiyle rivayet etti.) Şu yukarıda geçen metin onun (Yakub’un) rivayetidir.
Derim ki: Senedinde Imam Hasan El-Basri vardir. Bir cok sefer zikrettigimiz gibi “Mudellis”tir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
28.Deccal (Konusunda Gelen Hadisler)
4756… Ebu Ubeyde İbn el-Cerrah’dan demiştir ki: Ben Rasûlullah (s.a.)’ı şöyle buyururken işittim: “Nuh (a.s.)’dan sonra ümmetine Deccal’in tehlikesini haber vermeyen bir peygamber yoktur. Ben size onun tehlikesini haber veriyorum.” Sonra Rasûlullah (s.a.v) bize Deccal’in niteliklerini anlattı ve: “Belki beni görüp dinleyen (bazı) kimse (ler) de ona yetişebilir” buyurdu. (Bunun üzerine orada bulunanlar): “Ey Allah’ın rasulü, o gün kalplerimiz nasıl olacak, bugünkü gibi mi (ola*cak)?” dediler. (Hz. Peygamber de): “Yahut da daha hayırlı (olacak)” buyurdu.
Derim ki: Bu hadisi “Musa bin Ismail” “Hammad bin Seleme”den rivayet etmektedir. Bu Hadisi Musa direk Hammad’dan duymasi cok kucuk bir ihtimaldir. Cunku ikisinin vefati arasinda yaklasik eeli yil vardir. Ayrica metin olarak daha Sahih rivayetlere muhalif bazi “şaz” gordugum kelimeler icermistir. Bu nedenle soyle derim: Deccal’i gorme hadisi bu metin ile “Mahfuz” degildir. Bilakis bu metin “şaz” hukmundedir.
4757… Salim (İbn Abdullah İbn Ömer’)den demiştir ki: Peygamber (s.a.v) bir gün halkın arasında ayağa kalkıp Allah’a layık olduğu şekilde hamd-ü senada bulunduktan sonra Deccal’den bahsetti de (şöyle) buyurdu:
“Muhakkak ki ben sizi on (un şerrin) den sakındırıyorum, on(un şerrin)den ümmetini sakındırmamış bir peygamber de yoktur. Hz. Nuh da kavmini on(un şenin) den sakındırmıştır. Fakat ben size (şim*di) Deccal hakkında hiç bir peygamberin ümmetine söylemediği bir söz söyleyeceğim:
Bilesiniz ki Deccal (in bir gözü) kördür. Allah tek gözlü değildir.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
29.İslam Toplumundan Ayrılanlarla Savaşmanın Hükmü
4758… Ebu Zer (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim (İslam) cemaati (nden) bir karış kadar uzaklaşırsa (o kimse) boynundan İslam boyunduruğunu çıkarmış olur.”
Derim ki: Senedinde “Halid bin Vehban” vardir. “Mechul” bir kisidir ve kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle Hadis bu lafzi ile Zayif’tir.
Ama “Her kim (İslam) cemaati (nden) bir karış kadar uzaklaşırsa (o kimse) Cahillik uzere olur” hadisi Buhari ve Muslim’dedir.
4759… Hz. Ebu Zer (r.a.)’den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v): “Benden sonra gelip de şu ganimet (ler) i (n dağıtımında haktan ayrılıp kendi menfaatlerini) tercih eden devlet başkanlarıyla haliniz nice olacak*tır?” buyurdu.
Ben de: “Seni hak (peygamber) olarak gönderen zata yemin ederim ki, o zaman ben de kılıcımı boynuma koyar (ve imamın adaletle muamele et*mesi için ya o) sana kavuşuncaya ya da ben sana kavuşuncaya kadar onunla çarpışırım.” dedim. “Sana bundan daha hayırlısını haber vere*yim mi? Bana kavuşuncaya kadar sabredersin” buyurdu.
Derim ki: Bu Hadis’in Senedinde bir onceki Hadisin senedinde gecen “Halid bin Vehban” vardir. Boylelikle hadis Zayif’tir.
4760… Peygamber (s.a.v)’in hanımı Ümmü Seleme’den (rivayet edildi*ğine göre) Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“İleride sizin başınıza bir takım devlet başkanları gelecektir. Bun*lardan (göreceğiniz) bazı işleri (Allah’ın ve Rasûlü’nün emirlerine uy*gun olduğu için) iyi karşılayacaksınız; Bazı işlerini de (Allah’ın ve Rasulünün emirlerine aykırı olduğu için) reddedeceksiniz. (Allah’ın ve Rasûlünün emirlerine aykırı olan bu davranışları) reddeden kimse ( nin durumu ise, aşağıda açıklandığı gibidir: )
Ebu Davud der ki: Hişam (bu cümleyi) “dili ile reddeden kimse (bu mevzuda üzerine düşen sorumluluklardan ve nifaktan) kurtulmuştur. Kalbiyle reddeden kimse ( o başkanın günahına iştirak etmekten) kurtul*muştur. Fakat (o başkandan) razı olan ve (kendisine) uyan kimse ise (onun günahına ortak olmuştur”, şeklinde) rivayet etti. (Lakin el-Mualla îbn Ziyad bu cümleyi naklederken “dili ile reddeden kimse” sözünü riva*yet etmedi). Bunun üzerine (orada bulunanlar tarafından) “Ey Allah’ın rasulü onlarla savaşmayalım mı?” diye soruldu da (Hz. Peygamber);
“Hayır, namaz kıldıkları sürece (Onlarla savaşmayınız)” buyurdu.
4761… Ümmü Selem (r.anhâ)’den (bir önceki hadisin bir de) manası (ri*vayet edilmiştir. Bu rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “(O başkanın dine uymayan işlerini) çirkin gören (sorumluluktan ve nifaktan) uzak kalır. Reddeden de (onun günahına iştirak etmiş olmaktan) kurtulur.”
Katade (bu cümleyi açıklarken şöyle) dedi: Yani “kalbiyle reddeden ve çirkin gören.”
Derim ki: Gecmis iki Hadis’in Senedinde imam Hasan El-basri vardir. Ama kendisi Sahabe’den degil de tabiin’lerden rivayet ettigi icin bir cok alim bu hadisin senedini “Muttasil” gormustur. Bu nedenle imam Muslim bu hadisi Sahih’inde rivayet etmistir.
4762… Arfece (r.a.)’den demiştir ki: Rasulullah (s.a.v) ı şöyle buyu*rurken dinledim: “Hiç şüphesiz ki ileride birtakım fitneler olacaktır. Her kim müslümanlar derli toplu bir halde iken onların işlerini da*ğıtmak isterse kim olursa olsun o kimseye kılıçla vurunuz.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Harici’ler; Sahabe’leri tekfir ederek Muslumanlarin birliklerini bozmak icin Muslumanlara karsi savasan, buyuk gunahlar ile Muslumanlari tekfir eden bir gruptur. Bu hadislerde, Harici’lerin kabul etmedigi “Musluman hakime karsi cikmanin haram” oldugunu gostermketedir. Hadislerde de goruldugu gibi, Islam dininden cikan her hakim ile savasilir. Hatta savasilmasi Vaciptir. Keza Seriati degistirerek yerine Demokrasi gibi baska bir hukum getiren kisi ile de Icma ile savasilir. Keza boyle yapan kisi Icma ile Kafir’dir.
Şeriati degistirip onun yerine Demokrasi gibi kufur sistemlerini getiren Kafir’ler, Musluman’larin birliğini bozan kisilerdirler.
Yeni tureme Murcieler ise, Seriati degistirip de kufre dusen Kafir hakimlere karsi cikanlari Harici ilan etmislerdir. Halbuki bu sapikliligin ta kendisidir. Hadisleri bilindigi manasindan da cikarmaktir.
30. (Sahabilerin) Haricilere Karşı (Yaptıkları) Savaş
4763… Abîde (es-Selmanî) den (rivayet edildiğine göre) Ali (r.a.) Nehravan (da karargah kuran Harici) cemaatinden bahsetmiş de (şöyle) demiş:
“Onların arasında kolları doğuştan çok kısa olan bir adam vardır. Eğer şımarmayacağınızı bilseydim Allah’ın onlara karşı savaşanlar için Muhammed (s.a.v)’in diliyle yaptığı va’di size haber verirdim.”
(Abîde rivayetine devam ederek) dedi ki: (Bunun üzerine) ben (Hz. Ali’ye): “Sen (gerçekten Allah’ın verdiği) bu va’di Hz. Peygamberden (kulağınla) işittin mi?” dedim de; “Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki evet (işittim)” cevabını verdi.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4764… Ebu said el Hudrî’den; demiştir ki; Hz. Ali, Peygamber (s.a.v)’e toprağı ile karışık halde olan bir altın parçası göndermişti. (Hz. Peygamber de) onu dört kişi arasında (yani önce) Hanzala kabilesinden iken sonra el Mecâşi’ kabilesine nisbet edilen, el-Akra’ İbn Habis ile Uyeyne İbn Bedr el-Fezarî ve (önce) et-Tay kabilesinden, sonra Nebhan oğullarından biri olan Zeydü’l-Hayl ve (önce) Âmir oğullarından sonra Kilab oğullarından biri olan Alkame İbn Ulase arasında paylaştırdı da bu yüzden Kureyş ve ensar (dan bazı kimseler) kızdılar ve:
“Necd halkının ileri gelenlerine veriyor da bizi bırakıyor” dediler. Bunun üzerine (Hz. Peygamber söz alıp; “Ben bu külçeyi onlara vermekle kalplerini İslama) ısındırmak istiyorum” buyurdu.
(Ebu Said el-Hudri rivayetine devam ederek şöyle) dedi: “Derken (Harkus İbn Züheyr Zülhuvaysıra isimli) çukur gözlü, elmacıkları çıkık, çıkık alınlı, sık sakallı (ve başı) tıraş edilmiş bir adam (ayağa) kalktı (ve): “Ey Muhammed Allah’dan kork!” dedi. (Hz. Peygamber de): “Ben isyan edersem Allah’a kim itaat eder? Allah bana yeryüzünde yaşayan insanlar hakkında güvenirken siz nasıl olur da bana güvenmezsiniz?” buyurdu. Halid İbn Velid olduğunu zannettiğim bir adam onu öldürmek için izin istedi. (Rasûlullah s.a.) izin vermedi. O adam dönüp gi*dince (Peygamber efendimiz şöyle) buyurdu: “Bu adamın soyun*dan bir kavim türeyecektir ki: (O kavim) Kur’an-i okurlar da (okudukları Kur’an) gırtlaklarından aşağıya geçmez. İslamiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkarlar. (Onlar) putperestleri bırakırlar da müslümanları öldürmeğe çalışırlar. Ben onlara yetişmiş olsam kesinlikle kendilerini Ad kavminin tepelendiği gibi tepelerim.”Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4765… Ebu Said el-Hudri ile Enes İbn Malik’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “İleride ümmetim içerisinde anlaşmazlıklar ve bölünmeler olacaktır. (Bu bölünmeler neticesinde ortaya çıkacak olan) bir cemaat güzel laf edecek ama işleri bozuk olacak, Kur’ân okuya*caklar da (okudukları Kur’ân) gırtlaklarını geçmeyecek. (Onlar) İslâmiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkarlar, (atılan ok yay üzerindeki) yerine gerisin geri dönmedikçe (onlar da dinlerine) dönmezler. (Onlar) müsfümanların ve yaratıkların en şerlileridir. Onları öldüren veya onlar tarafından öldürülen kimselere müjdeler olsun. (Sözü geçen bu şerli kimseler öyle kimselerdir ki, insanları) Allah’ın kitabına çağırır*larsa da o kitaptan (yanlarında bilgi adına hatırı sayılır) bir şey yoktur. (Ya da o kitapla pek ilgileri yoktur.) Onlarla savaşan kimse Allah’a on*lardan daha yakın olur.” buyurdu. (Bunun üzerine orada bulunanlar):
“Ey Allah’ın Rasulü (onların) alâmetleri nedir?” diye sordular da; “Saçlarını kökten tıraş etmeleridir” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Nasr bin Asim” vardir. kendisi “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Senedi “Hasen”dir.
4766… Hz. Enes, Rasûlullah (s.a.v)’dan (bir önceki hadisin) bir benze*rini daha (rivayet etmiştir). (Hz. Enes’in bu rivayetine göre Hz. Peygam*ber bu hadisin sonunda): “Onların alameti saçlarını kökten tıraş etme*leri ve saçlarını yıkamayı terk etmeleridir. Gördüğünüz zaman onla*rı öldürünüz” buyurmuştur.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4767… Suveyd İbn Gafale’den (rivayet edildiğine göre); Ali (r.a.) şöyle demiştir:
“Ben size, Rasûlullah (s.a.v) den bir hadis rivayet ettiğim zaman ye*min olsun ki, gökten düşmem benim için ona bir yalan isnad etmemden daha sevimli olur. Sizinle aramızda geçen hususlarda konuştuğum zaman ise (durum böyle değildir). Çünkü harp, bir hiledir. Ben, Rasûlullah (s.a.v)’ı (şöyle) buyururken işitim;
“Ahir zamanda yaşları genç, akılları ermez bir kavim gelecek. Bunlar yaratıkların en güzel sözünü söyleyecekler. (Fakat) İslamiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkacaklar da imanları gırtlaklarından (aşağı) geçmeyecektir. Nerede karşılaşırsanız onları öldürünüz. Çün*kü onları öldürmek, öldüren kimse için kıyamet gününde bir sevaptır.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4768… Zeyd İbn Vehb el-Cüheni (nin) haber verdi (ğine göre); kendi*si Hariciler üzerine yürüyen ve Ali (a.s.)’in maiyyetinde olan bir askeri birlik içinde bulunuyormuş (da) Ali (a.s.) (şöyle) demiş:
“Ey İnsanlar ben Rasûlullah (s.a.v)’ı (şöyle) derken işittim: Ümmetim*den öyle bir kavim zuhur edecek ki Kur’ân okuyacaklar da sizin oku*yuşunuz (zahiren) onlarınkine (nisbetle) hiç kalacak. Namazınız da (zahiren) onların namazı yanında hiçbir şey olmayacak. Orucunuz onların orucuna nispetle birşey olmayacak. Kur’âni kendi lehlerine zanniyle okuyacaklar. Halbuki Kur’ân onların aleyhine olacak, na*mazları gırtlaklarını geçmeyecek, İslamiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkacaklar. Eğer onlarla harb edecek olan ordu, (onlarla yapacak*ları savaştan dolayı) Peygamberleri diliyle kendilerine takdir edilen ecri bilselerdi, (yapacakları) bu işe (Allah katındaki değerinin büyüklü*ğüne tam manasıyla) güvenirlerdi (de bütün gayretlerini ona verirlerdi). Bu kavmin alameti içlerinde pazusu olup, kolu olmayan ve üzerinde beyaz kıllar bulunan pazusunda meme uçları gibi bir çıkıntısı bulu*nan bir adamın olmasıdır.” (Bu durumda) siz (şimdi) çoluk çocuğunu*za ve mallarınıza sizin adınıza halef olacak olan bu kimseleri bırakıp da Muaviye ve Şam halkı üzerine mi gideceksiniz?Allah’a yemin olsun ki: (Hazret-i Peygamberin çıkacaklarını haber verdiği) o (kötü) kavmin (karşımızda bulunan ve Hariciler diye anılan) şu kavim olduğunu ümid ediyorum, Çünkü onlar (dökülmesi) haram olan kanı döktüler, halkın merada yayılan hayvanlarını gasbettiler. Öyleyse siz besmeleyle (onların üzerine) yürüyünüz.Selemetü’bnu Küheyl dedi ki: “Zeyd İbn Vehb bana (ordunun konak*ladığı) yerleri birer birer anlattı (ve şöyle dedi): Nihayet bir köprünün üzerine vardık. (Onlarla) Karşılaşınca (bir de baktık ki); Haricilerin başın*da (bulunan) Abdullah İbn Vehb er-Râsibî’dir. (Abdullah İbn Verîb) Haricilere “Mızraklarınızı bırakın da (onlarla daha yakından savaşmak üzere) kılıçlarınızı (kınlarından) çekiniz. Çünkü ben (karşımızdakilerin) Harura gününde olduğu gibi size (Allah adına) ant vererek sizi barışa da*vet edeceklerinden korkuyorum.” dedi. Onlar da mızraklarını atıp kılıçla*rını sıyırdılar; derken (Hz. Ali safında bulunan) halk onlara mızraklarını sapladılar ve Haricileri üst üste Öldürdüler. Neticede o gün (Hz. Ali safındaki) cemaatten sadece iki kişi öldürüldü. (Nihayet) Hz. Ali (harbin so*nunda) “Öldürülenler arasında (alamet olarak bulunan) sakat adamı arayı*nız, buyurdu. (Aradılar fakat) bulamadılar. Bunun üzerine Hz. Ali bizzat (ayağa) kalkıp üstüste öldürülen insanların yanına geldi ve onları bulun*dukları yerlerden çıkarınız dedi, sonra onu yere gelen cesetler arasında buldular. Ali (r.a.) tekbir getirdi ve: “Allah doğru söyler, Rasulü de doğ*ruyu tebliğ eder.” dedi, o sırada Abidetü’s-Selmanî Hz. Ali’nin yanına varıp: “Ey mü’minlerin emiri! Kendisinden başka ilah olmayan Allah hakkı için (söyle)! Sen hakikaten bu hadisi Rasûlullah (s.a.)’den işittin mi?” di*ye sordu. Hz. Ali’de: “Evet kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin olsun ki (ben bu hadisi bizzat Hz. Peygamberin ağzından işittim)” dedi. Abîde, Hz. Ali’den üç defa yemin istedi. Hz. Ali de yemin etti. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4769… Ebulvadî, Ali (a.s.) Haricilerle savaşı sona erdikten sonra): “Sa*kat adamı arayınız” dediğini söyledi. Sonra (bir önceki) hadisi (sonuna kadar) rivayet etti (ve şunları söyledi: Hz. Ali’nin bu emri üzerine) onu çamurda (yatan) ölülerin altından çekip çıkardılar. Ben hala onu görür gi*biyim. (O) bir Habeşli (idi), üzerinde kerte denilen bir kaftan vardı. Elle*rinin biri kadın memesi gibi idi. (O elin) üzerinde de tarla faresinin kuy*ruğundaki kıllar gibi kıllar vardı.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4770… Ebu Meryem’den demiştir ki; O sakat adam fakirdi de mescidde bizimle beraberdi, gece ve gündüz onunla beraber otururduk. Kendisi*ni fakirler içerisinde halkla birlikte Ali Aleyhisselamın sofrasında hazır bulunurken görmüş ve kendisine bornozumu giydirmiştim. Ebu Mer*yem der ki: Bu sakat adam elinde kadın memesi gibi (bir şey), ba*şında da meme çıkıntısı gibi bir çıkıntı bulunduğu ve üzerinde de samur bıyığı gibi kıllar olduğu için “küçük memeli Nâfi” diye anılırdı. Ebu Davud der ki: Halk arasında onun adı “Harkus” idi.
Derim ki: Senedinde “Nuaym bin Hakim” vardir. kendisinde hafiften zayiflik vardir. Ama metin ise mana yonunden dogrudur. Goruldugu gibi bir onceki Eser ayni Eser’dir.
31. Hırsızlara Karşı Mücadele (nin Hükmü)
4771… Abdullah İbn Ömer’den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.v) (şöyle) buyurmuştur: “Malı haksızlıkla elinden alınmak istenen bir kimse malını korumak için mücadeleye girişir de (bu “yüzden) öldürülürse o kimse şehiddir.”Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4772… Said İbn Zeyd’den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Malı uğrunda öldürülen şehiddir, ailesi uğrunda öldürülen şehid*dir. Canı uğrunda yahutdim uğrunda öldürülen şehiddir.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Allah’ın izni ile burada zikredecegimiz Hadisler bitmistir.
Imam Ebu Davud’un es-Sunen adli eserinin “Sunnet” bolumundeki Hadis’lerin tahrici bitmistir.
VelhamdulillahiRabbilalemin
Umarim Rabbim okuyanin faydalanmasini nasip eder.
En dogrusunu Allah c.c. bilir.
Kardesiniz: Ebu Musa El-Medeni
2 IMAM EBU DAVUD’UN ES-SUNEN ADLI ESERINDEKI “SÜNNET BÖLÜMÜNDEKİ” HADİSLERİN TAHRİCİ VE GEREKEN ÖNEMLİ BİLGİLER « ehliilm
IMAM EBU DAVUD’UN ES-SUNEN ADLI ESERINDEKI “SÜNNET BÖLÜMÜNDEKİ” HADİSLERİN TAHRİCİ VE GEREKEN ÖNEMLİ BİLGİLER
BILINDIGI GIBI, IMAM EBU DAVUD SELEFIN ALIMLERININ BUYUKLERINDENDIR. HADIS KONUSUNDAKI GENIS ILMI, ONUN ES-SUNEN DIYE BILINEN HADIS KITABININ “KUTUBU ES-SITTE”(HADIS KITAPLARININ EN ONEMLI ILK ALTI KITABI) ARASINA GIRMEYI BASARMISTIR.
Ben de, bu imamin kitabinin icindeki “Sunnet bolumunde” zikrettikleri hadisleri cok onemli gordum. Bu kitabi da insanlar cok buyuk gordukleri icin genellikle okumuyorlar. Bu nedenle kitabin icindeki bu faydayi ortaya cikarmak icin, imam Ebu Davud’un “Sunnet bolumunde” zikrettigi hadisleri tek bir risalede, ilim asiklarinin ve butun Muslumanlarin onune sermeyi dusundum. Umarim rabbim cogaltilmasinda bizleri muvaffak kilar.
Bu kisa calismam su sekildedir: Hadisi oldugu gibi zikredecegim. Hadislerden sonra da cok kisa ve oz bir sekilde hadisin tahricini(Tahric: Hadis’in Zayif veya Sahih oldugunu zikretmektir) yapacagim. Hadisin aciklamalarina girmemeye calisacagim. Zaten hadisler cok net ve aciktir. Sadece bazi yerlerde cok kisa cumleler kuracagim ve cok onemli gordugum seyleri zikredecegim.
Hadisleri ben tercume etmedim. Sayin Necati Yeniel ve Sayın Hüseyin Kayapınar’in tercumelerini aktaracagim. Uygun gormedigim bazi yerlerdeki tercumelerini duzeltebilirim. Ama genellikle tercumeyi oldugu gibi birakmaya calisacagim.
ALLAH’IN IZNI ILE HADISLERI ZIKRETMEYE BASLAYALIM
IMAM Ebu Davud “Es-Sunne” adli eserinin “Sunnet” bolumunde soyle demistir:
1. Sünnet (in Mahiyeti) Hakkında Açıklama
4596… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Yahudiler ve hiristiyanlar yetmiş bir, ya*hut yetmiş iki fırkaya ayril(mişlar)dı. Hıristiyanlar da yetmiş bir, yahut yetmiş iki fırkaya ayrılmışlardı. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.
Derim ki: Bu Hadis’i bir cok ilim ehli tashih etmistir. Sened’i de bir cok yonden sahih’tir.
4597… Ebû Âmir el-Hevzenî’den (rivayet edilmiştir), dedi ki: (Bu*gün) Muaviye İbn Ebi Süfyan, aramızda (ayağa) kalkarak dedi ki: Şunu iyi bilin ki Rasûlullah (s.a.) (birgün) bize bir hutbe okumak üzere aramız*da (ayağa) kalkıp (şöyle) buyurdu:
“Dikkat ediniz! Sizden önceki kitap ehli yetmiş iki dini fırkaya ay*rılmışlardı. Bu (İslam) ümmet (i) de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır (Bunlardan) yetmişiki fırka cehennemlik bir tanesi de cennetliktir. Bu (cennetlik olan fırka) ehl-i sünnet ve’I-cemaattir.”
(Bu hadisin ravilerinden) İbn Yahya ile Amr b. Osman rivayetlerine (şu sözleri de) eklemişlerdir. “Benim ümmetimden bir takım cemaat*lar zuhur edecektir ki onlara bu bidatlar, kuduz hastalığının sahibin (in için)e, işlediği gibi işleyecek, işlemediği bir damar ve eklem kalma*yacak.
Derim ki: Bu hadisin senedinde “Ezher bin Abdullah El-Hirazi” vardir. Bu ravi’de de hafiften zayiflik vardir.
2. Sapık Kimselerden Uzak Kalmak
[(Sapık Kimselerle) Tartışmak Ve Kur'an'da Bulunan Müteşabih Ayetlere Sarılmak Yasaklanmıştır.]
4598… Aişe (r.a.)’den ( rivayet olunmuştur: ) Dedi ki: Rasûlullah (s.a.) “Kitabı sana o indirdi. Onun bazı âyetleri açık anlamlıdır”(mealin*deki) ayeti, “Akl-i selim sahibleri (nden başkası düşünüp anlamaz)” sözüne kadar okudu ve: Kur’an-ı Kerinı’den, müteşabih olan ayetlere sarılanları gördüğünüz zaman (şunu unutmayınız ki); onlar Allah’ın, (Al-i İmran suresinin yedinci ayetinde kendilerini “kalplerinde eğrilik olanlar” diye) isimlendirdiği kimselerdir. Binaenaleyh, onlar (la otu*rup konuşmak)dan kaçınınız.” Buyurdu.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
3. Nefsani Arzularının Peşinde Koşan Kimselerden Uzak Kalmak Ve Onlara Buğz Etmek
4599… Ebu Zeri (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a) “Amellerin (Allah’a) en sevimli olanı Allah için sevmek ve Allah için öfkelenmektir.” Buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde iki illet(Zayif olduguna dair iki hastalik) bulunmaktadir: Bir; Hz. Ebu Zer’den r.a. hadisi rivayet eden kisi “Birisi” diye gecmektedir. Buda bu kisinin kim oldugunun belli olmadigini, bu nedenle bu ravi’nin “Mechul” oldugunu gosterir. Iki; Senedine Yezid bin Ebi Ziyad vardir. Buda zayif bir Ravi’dir. Ayrica bu hadisi Kutubi Sitte’de sadece imam Ebu Davud zikretmistir(teferrud etmistir). Bu nedenle Hadis Zayif’tir.
4600… Abdurrahman İbn Abdullah İbn Ka’b İbn Malik dedi ki: -(Ay*nı zamanda) Ka’b kör olduğu zaman Ka’b'ın bakıcısı oğullarından Ab*dullah idi- (Abdullah şöyle) dedi. (Musannif Ebu Davud burada şu açık lamayı yaptı): Hz. Ka’b'ın (Tebuk savaşında Peygamber (s.a.) den geri kalıp savaşa katılmayışı hadisesini bana İbn Şerh (uzun uzadıya) anlat*tı) (Hz. Ka’b sözlerine devam ederek) dedi ki: Rasûlullah (s.a.) müslümanlara bizimle -ki iki üç kişiydik- konuşmayı yasaklamıştı. Nihayet (bu durum) bana çok uzun gelmeye başlamıştı. (Bunun üzerine) amcamın oğ*lu olan Ebu Katade’nin avlusunun duvarına tırmanıp kendisine selam ver*dim. Vallahi selamı (mı) almadı. (Hadisin bundan sonraki kısmında İbn Şerh, (Hz. Ka’b'ın) tevbesinin kabulü hakkında ayet indirilmesiyle ilgili haberi rivayet etti.
Derim ki: Bu hadisi imam Buhari ve Muslim Sahih’lerinde tahric etmislerdir.
4. Kendi Nefsani Arzularına Göre Hareket Eden Sapık Kimselere Selam Vermeyı terk etmek(Yani: Birakmak. Bilinmesi gerekir ki tercume edenler bu basligi cok farkli bir sekilde ve anlamini degistirerek tercume etmislerdir.)
4601… Ammâr b. Yâsir’den dedi ki: “Ellerim yarılmış olarak ailemin yanına gelmiştim. Ellerime zaferan sürdüler. (Ertesi gün) sabahleyin, Peygamber (s.a.)’e vardım ve kendisine selam verdim, selamımı almadı ve: “Git, bunları yıka” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Ata El-Horasani” vardir. “Saduk” derecesindendir. Bu nedenle hadis “Hasen”dir.
4602… Âişe (r.anhâ)’den rivayet edildiğine göre) (hac yolculuğu esna*sında, Hz. Peygamberin hanımı) Safiyye bintü Huyey’in devesi hastalan*mış ve (Hz. Peygamberin diğer hanımı) Zeyneb’in yanında da fazladan (yedek) bir deve varmış. Rasûlullah (s.a.) de Hz. Zeyneb’e: (Bu) deveyi Safiyye’ye ver; diye emretmiş (Hz. Zeyneb ise) “Ben (Bu deveyi) şu Yahudiye mi vereceğim?” karşılığını vermiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) öfkelenmiş ve Zilhicce ile Muharrem aylarında ve biraz da Safer ayında Hz. Zeyneb’e küs durmuş.
Derim ki: Hz. Aişe’den hadisi rivayet eden kişi “Sümeyye El-Basriyye”dir. Hakkinda Hafiz ibni Hacer “kabul edilir” dese bile, bu onun tesahülündendir. Halbuki bu kisi taninmamaktadir. Boylelikle “mechul”dur. Hadiste zayif olmus olur.
4. Kur’ân-ı Kerim Hakkında Münakaşa Etmenin Yasaklanışı
4603… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.):
“Kur’ân-ı Kerim hakkında (şahsi kanaate dayanarak) münakaşa etmek küfürdür.” Buyurmuştur.
Derim ki: Bu hadisin Ebu Davud’daki senedinde “Muhammed bin Amr El-Leysi” vardir. Bunda da hafiften zayiflik bulunmaktadir. Ama hadisi imam Ahmed bin Hanbel, cok kuvvetli bir sened ile “Musned”inde zikretmistir. Boylelikle hadis Sahih’tir.
5. Sünnete Sarılmanın Lüzumu
4604… El-Mikdam İbn Ma’dikerib’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Şunu iyi biliniz ki bana Kur’an-ı Ke*rim ile birlikte (onun bir) benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltu*ğuna kurulan tok bir adamın size: (Sadece) şu Kur’an lazımdır onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz (yeter), diye*ceği (günler) yakındır. Şunu iyi biliniz ki ehli eşek eti, yırtıcı (hayvan*lar) dan köpek dişli olanlar, (bir süre kalmak üzere İslam topraklarına –Seriat ile hukmedilen islam devletine- pasaportlu olarak giren) anlaşmalı (kafir)Ierin kaybettiği mallar size helal değildir. Ancak sahibinin kendisine ihtiyaç duymadığı (için al*madığı) yitik mallar bu hükmün dışındadır. Kim bir kavme misafir olursa o kavmin onu ağırlaması gerekir. Eğer ağırlamazlarsa, o mi*safir ağırlama hakkını alarak onları cezalandırabilir.
Derim ki: Bu Hadis’i bu lafzi ile sadece “Hariz bin Osman” rivayet etmistir. Yani teferrud etmistir. Kendisinde bazi sapik gorusler olsada, hadis rivayetinde “Guvenilir” birisidir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
4605… (Ebu Rafi’in) babasından (rivayet olunduğuna göre Peygamber (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Sakın sizden birini, emrettiğim ya da nehyettiğim bir husus ken*disine ulaşınca koltuğuna yaslanmış bir halde “Benim aklım ermez. Biz Allah’ın Kitabında ne bulursak ona uyarız” derken bulmaya*yım.
Derim ki: Senedi cok guclu ve Sahih’tir.
Fayda: Bu Hadiste ve bundan onceki hadiste, eskiden cikmis hadisleri inkar eden “Mutezile” ve “Harici”ler gibi sapik ve bidat yayan ve itikadlarinda kufur iceren firkalara reddiye vardir. bu sapik ve kufur iceren firkalar, gunumuzde ise “Mealciler” diye bilinen “hadis inkarcilari”dirlar. Bu kisilerin islam ile bir alakaları yoktur. Hadisleri inkar kufurdur. Bu kisilerin arkasinda namaz kilinmaz. Selam verilmez. Konusulmaz. Tartisilmaz. Bir kisi itikadini saglam tutmak istiyorsa bu sapik ve kufur iceren firkalardan kendini cekmesi ve uzaklastirmasi gerekir.
4606… Âişe (r.a.)’den (rivayet olunduğuna göre) Rasûlullah (s.a.) “Kim bizim dinimizde, onda olmayan bir şey ortaya atarsa, (onun or*taya attığı) o şey batıldır.” İbn İsa (bu hadisi) Peygamber (s.a.); “Kim bizim dinimizin dışında bir iş yaparsa (o iş) batıldır” buyurdu, (şeklin*de) rivayet etti.
Derim ki: Bu hadisi imam Buhari ve Muslim Sahih’lerinde tahric etmislerdir.
4607… İbn Amr es-Sülemî ile Hucr (un şöyle) dedi (k)ler (i rivayet edilmiştir): Hakkında: “Sen, sizi bindirecek birşey bulamıyorum de*yince, harcayacak birşey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözle*rinden yaş akarak dönen kimselerin aleyhine de bir yol yoktur. (âyeti) inen el-Irbaz b. Sâriye’nin yanına varmıştık. Selam verdik ve “Se*ni ziyarete, hastalığın için geçmiş olsun demeye ve (senden) ilim almaya geldik” dedik. Bunun üzerine Irbaz (şöyle) dedi:
“Birgün Rasûlullah (s.a.) bize namaz kıldırdı. Sonra bize dönüp çok te*sirli bir va’z etti. Bu va’zdan dolayı gözler yaşarıp kalpler ürperdi. Der*ken bir konuşmacı: “Ey Allah’ın rasulü (senin) bu (vaazın yolculuğa çıka*cağı için kalanlara) veda eden bir kimsenin va’zına benziyor. Binaenaleyh bize neyi tavsiye edersiniz?” (söyleyin de bilelim), dedi. (Fahr-i kainat efendimiz de):
“Size Allah’dan korkmanızı (başınızdaki idareciler) Habeşli bir kö*le olsa bile (onlan) dinleyip, itaat etmenizi tavsiye ederim. Çünkü benden sonra sizden kim yaşarsa o, pek çok (dini) ihtilaflara şahid olacaktır. Binaenaleyh size gereken, sünnetime ve doğru yolum üze*rinde bulunan halifelerimin sünnetine sarılınız. Bu sünnetlere (adeta) dişlerinizi (bir daha çıkmamak üzere iyice) sarılınız. Sizi (din adına) sonradan ortaya atılan işlerden sakındırırım. Çünkü sonradan orta*ya atılan her iş bid’attır ve her bid’at sapıklıktır” buyurdu
Derim ki: Hadisin Ebu Davud’daki sened’inde hafiften zayiflik vardir. Ama bu hadis bir cok hadis kitabinda vardir. Bazilarinda daha kuvvetli senedler ile rivayet edilmistir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
6. Raşid halifelerin sözü diğer sahabilerin sözlerine tercih edilir
4608… Abdullah İbn Mes’ud’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) üç defa: “Taşkınlar helak oldular” buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde “Talk bin Habib” vardir. Imam Muslim’in ravi’lerinden olsa da “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Hadis Hasen derecesindedir.
6 – (İyi Yada Kötü) Bir Yola Çağırman (ın Ve O Yollardan Birini Tutmanın) Hükmü
4609… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet olunduğuna göre) Rasûlullah (s.a.): “Kim (insanları) doğru yola çağırırsa, kendisine uyanların sevabı kadar ona da sevap yazılır. Bu (kendisine) uyanların sevabından bir şey eksiltmez. Kim de bir sapıklığa çağırırsa kendisine uyanların gü*nahı kadar ona da günah yazılır. Bu (kendisine) uyanların günahın*dan bir şey eksiltmez” buyurmuştur.
Derim ki: Bu hadisi imam Muslim sahihinde zikretmistir. Ama Senedinde “Ala bin Abdurrahman” vardir. Bu kisi de “Saduk”tur. Boylelikle Hadis Hasen derecesindedir.
4610… Amir İbn Sa’d'ın babasından rivayet edildiğine göre Rasûlulallah (s.a.): “Şüphesiz ki müslümanlar arasında en büyük günahkâr müslüman, haram kılınmamış bir hususa dair soru sorup da, (sırf) kendisi soru sorduğu için o hususun insanlara haram kılınmasına sebep olan kişidir” buyurdu.
Derim ki: Hadis Sahih’tir.
4611… (Muaz b. Cebel’in arkadaşlarından olan Yezid îbn Amira) de*di ki: (Muaz b. Cebel) vaaz etmek için her oturuşunda “Allah adaletli bir hakimdir. (Bundan) şüphe edenler helak olurlar” derdi. Bir gün de (şöy*le) dedi: “Muhakkak ki sizin önünüzde (birtakım) fitneler vardır. O za*manda mal çoğalır (her yerde insanlar tarafından) Kur’an (ı-Kerim) açıl (ip okun)ur. Hatta Kur’an’ı mü’min, münafık, erkek, kadın, küçük, bü*yük, hür, köle (herkes) al(ıp ok)ur. Bir sözcünün (herkesin böyle Kur’an okuyup ta onu anlamadıklarını ve şeytana uyup çeşitli bidatlere saptıkla*rını görerek kendi kendine): Bu insanlara ne oluyor da ben Kur’an okudu*ğum halde bana uymuyorlar? Ben (din adına) Kur’an’a aykırı olan şeyler ortaya atmadıkça onlar bana uyacak değildir, diyeceği günler yakındır. Si*zi (dine aykırı olarak, din adına) ortaya atılan yeniliklere karşı uyarıyorum. Çünkü din adına ortaya atılan (bu tür) yenilikler, batıldır. Sizi alim bir kimsenin sapıklığından da sakındırırım. Çünkü şeytan bazan batıl sö*zü alim kişinin diline söyletir. Bazan da doğru sözü münafık söyler.”
(Yezid b. Amira) dedi ki: Ben (burada) Muaz İbn Cebel’e: “Allah sa*na rahmet etsin (iyi ama), ben alim kimsenin bazan batıl söylediğini, mü*nafığın da bazan doğruyu söylediğini nasıl anlayabileceğim?” dedim. (Hz. Muaz şöyle) cevap verdi:
“Evet, sen (bu hususta şöyle hareket et): Alimin herkesin gözüne batan ve hakkında (insanlar tarafından): Bu da nedir böyle de (yip tepki gös*ter) dikleri sözünden sakın. (İşte bu söz alimin ağzından kaçırdığı sapık sözlerdendir.) Fakat alimin bazan böyle yanılması seni on(un sözlerini dinlemek)den vazgeçirmesin. Çünkü onun (o sözünden hakka) dönmesi (her zaman için) mümkündür. Ve sen hakkı işittiğin zaman (onu kimin ağ*zından çıktığına bakmadan mutlaka) al. Çünkü hakkın üzerinde nur var*dır.
Ebu Davud der ki: Bu hadisi Zührî’den Ma’mer’de rivayet etmiştir. ( Ancak Ma’mer: ) “Seni vazgeçirmesin anlamına gelen: “La yüsniyenne-ke” kelimesi yerine (“seni ondan uzaklaştırmasın” anlamına gelen) “yu*rt iyenneke” sözünü rivayet etmiştir. Salih îbn Keysan da Zühri’den (riva*yet ettiği) bu hadiste “herkesin gözüne batan” anlamına gelen “el-müş-tehirât sözü yerine (“şüpheli” anlamına gelen)=el-müştehihat” sözünü rivayet etmiş ve “la yüsniyenneke” sözünü de îbn Akil gibi “la yüsniyen-neke” diye rivayet etmiştir.
İbn İshak da Zühri’nin (bu hadisi) şöyle rivayet ettiğini söyledi: Evet (alim insanın hatıl olan sözü) sana şüpheli gelen ve hatta senin (bu adam*cağız) bu sözle neyi kasdediyor, diye (kendi kendine) sorduğun (sözü)dür.
îbn İshak da Zühri’nin (bu hadisi) şöyle rivayet ettiğini söyledi: Evet (alim insanın batıl olan sözü) sana şüpheli gelen ve hatta senin (bu adam*cağız) bu sözle neyi kasdediyor, diye (kendi kendine) sorduğun (sözü)dür.
Derim ki: Hadis Sahih’tir.
4612… Süfyan (es-Sevri) (r.a.)’den ( rivayet edilmiştir: ) Demiştir: Bir adam kaderi (mânâsını) sormak üzere Ömer İbn Abdil-Aziz’e bir mektup /azdı. (Hz. Ömer İbn Abdil-Aziz de bu adama bir mektup yaz (arak şu ce*vâbı ver)di… “Gelelim mevzûmuza (ey mektub sahibi!) Sana Allah’dan torkmayı, Allah’ın emrin(i yerine getirme)de orta yolu (tutmanı) Pey*gamberinin (s.a.) sünnetine uymayı ve (Hz. Peygamberin) sünneti yürürlüğe girdikten sonra bidatçilerin (bid’atlerine Allah tarafından) bırakılmadığı halde (din adına) ortaya attıkları bidatleri terketmeni tavsiye ediyorum. Sana gereken sünnete sarılmaktır. Çünkü sünnet, Allah’ın ızniyle senin için bir güvencedir.
Şunu bil ki; İnsanların ortaya attığı ne kadar bid’at varsa mutlaka bu bid’at (ortaya atılmaz)dan önce onun kötülüğüne dair (Kur’an ya da sünnette) bir delil, yahutta onun hakkında bir söz geçmiştir. Çünkü (bir yol olarak) sünneti, -hatâ, sürçme, budalalık, zorluk çıkarma gibi- sünnetin aksini de bilen bir zât, ortaya koymuştur. -Ancak İbn Kesîr: “bilen” anlamındaki) lafzı kullanmamıştır.- (İbn Kesir’in rivayetine göre Hz.Ömer İbn. AbdulAziz’in mektubu şöyle devam ediyor: Ey mektup sahi*bi) sahâbe-i kiramın (kendileri için) seçtikleri yolu sen de kendin seç. Çünkü onlar (oldukları) bir bilgiye sahiplerdi. (Meselelerin aslına) nüfuz eden bir görüşle (dine aykırı olan davranışlardan) uzak kalırlar ve muhak*kak ki onlar, (dini) işleri (n hakikatini) kavramakta (başkalarından) daha kuvvetlidirler. (Binaenaleyh Sahâbe-i Kiram) sahip oldukları (bu) fazi*letler) sebebiyle dini meselelerde (örnek alınmaya) daha layıktırlar.
(Ey, bidatçiler)! Eğer (sizce) hidâyet, üzerinde bulunduğunuz bid’atler ise o zaman siz, onlardan önce ona (hidayete) erişmişsiniz demek olur. (Halbuki bu düşüncenizin tamamen yanlış ve asılsız olduğu açıkça bellidir).
Şayet: Onlardan sonra yeni bir takım şeyler ortaya çıktı (bunun için biz de bid’atleri çıkardık), diyorsanız; şunu bilin ki, onlardan sonra ortaya çıkan (bu bid’at) lar, onların yolundan başka bir yolu takip eden ve onlar*dan yüzçeviren bir kimse ortaya koymuştur. Çünkü sahabe-i kiram din konusunda (gelecek nesillerin ihtiyacına) yeterli olan hususları söylemiş*ler ve (onlara) şifa verecek açıklamayı yapmışlardır. Onlar(ın daraltmala*rının altında bir daraltma, onlar(ın getirdiği genişliğin üstünde bir geniş*lik (yapmak, doğru) olamaz. Bir topluluk, onların (kısıntılarının) aşağısın*da bir kısıntı yaptılar da bir daha i’tidal sınırına erişemediler. Bir takım topluluklar da onlar(ın ölçülerinin üstüne çıktılar (bunlar da) sınırı aşmış oldular. Oysa ashab-ı kiram, bu iki ölçüsüzlüğün arasında doğru bir yol üzerindedirler. (Ey mektup sahibi) mektubunda kadere imânı soruyorsun. Allah’ın izniyle (bu hususu) tam bilene sordun. İnsanların (din adına) or*taya attığı hiçbir yeniliğin ve bidatçilerin geliştirdiği hiçbir bidatin (dini bir) eser ve mesele olarak kadere imandan daha açık olduğuna inanmıyo*rum. ‘
Câhiliyye döneminde câhiller nesirlerinde ve şiirlerinde kadere imanı dile getirirler, ellerinden kaçan nimetlere karşı kendilerini onunla teselli ederlerdi.
Sonra İslâm geldi ve kaza ve kader(e iman) ancak (ona inanmayı farz kılarak) pekiştirdi. Gerçekten Rasûlullah (s.a.v), bir iki hadisinde değil pek çok hadisinde kaderden bahsetti. Müslümanlar kadere dair açıkla*maları kendisinden işittiler ve (Hz. Peygamberin) sağlığında ve vefatın*dan sonra da kuvvetle inanarak ve Allah’a teslim olarak kaderden bahset*tiler. Bir şeyin Allah’ın ilminin dışında olmasını, (Allah’ın ezeldeki) yaz*gısının onu tesbit etmemiş olmasını ve o şey hakkında Allah’ın (ezeli) bir takdirinin bulunmamış olmasını (düşünmekte) kendilerini yetkisiz ve hatali görerek, kaderden bahsettiler.
Bununla beraber, kader Allah’ın, manası apaçık olan Kur’an’ında da mevcuttur. Sahabe-i kiram kader inancını Kur’an’dan almışlar ve ona imanı Kur’an’dan öğrenmişlerdir. (Ey bidatçiler)! Eğer siz: (Madem öyle de) Allah niçin (kader inancına aykırı görünen) falan ayeti indirdi ve ni*çin (bu inanca aykırı düşen) şöyle sözler söyledi? derseniz (ben de size şöyle derim):
Sizin Kur’an’dan okuduğunuzu (sahâbe-i kiram da) okudular ve on*lar (ondan) sizin bilmediğiniz (bazı) manalar sezinlediler. Sonra da: “Şu (kâinatta vukua gelen hadiselerin) hepsi de (ezeli olan) bir yazgi ve takdir ile (meydana gelmekte) dir, takdir edilen olur. Allah’ın dilediği olmuştur, dilemediği de olmamıştır. Biz kendimize fayda ve zarar verme gücüne sa*hip değiliz” dediler. Bu (hükme vardikta)n sonra (Allah’a ibadet etmeye) rağbet ettiler ve (kötü amellerden de) olanca güçleriyle kaçındılar.
Derim ki: Bu “Eser”in senedinde “Ebu Reca” adli Ravi vardir. Bu kisinin kim oldugunda ihtilaf edilmistir. “Guvenilir” olan “Ebu Reca El-heravi” oldugu zikredilmistir. Seyh Albani muhtemelen bu kisi oldugunu sanarak bu “Eser”e “Sahih” demistir. Halbuki ibni Hacer bu ravi’nin bilinmeyen birisi oldugunu zikretmistir. Bu Ravi’nin kim oldugu bende kesinlesmedigi icin bu “Eser” “Zayif”tir. Mana olarak ise elbetteki cok dogru ve Sahih’tir. Ehli sunnet’in inanci da bu sekildedir.
4613… Nâfi (r.a.)’den demiştir ki: (Hz. Abdullah) İbn Ömer’in kendi*siyle mektuplaştığı Şamlı bir arkadaşı vardı (onun kader inancını kabul et*mediğini öğrenen) Abdullah İbn Ömer, O’na (şu mealde bir) mektup yaz*dı. “Senin kader hakkında birtakım (inkarcı) sözler söylediğin (haberi) bana ulaştı. (Binaenaleyh) sakın bir daha bana mektup yazma. Çünkü ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi: ‘Benim ümmetim içerisinde ka*deri inkar eden bir takım kavimler ortaya çıkacaktır’ derken işittim.
Derim ki: Senedinde “Ebu Sahr Humeyd bin Ziyad” vardir. imam Muslim Sahih’inde bu Ravi’den hadis nakletse de bazi alimler bu ravi’yi Zayif gormuslerdir. Halbuki aslinda zayif degildir. Bir kac tane dogru olmayan hadisi naklettiginden bazi alimler zayif gormuslerdir. Zikredilen ve alimlerin zayif gordugu bir kac hadisin arasinda bu hadis bulunmamaktadir.
Dikkat edilmesi gerekir ki, bazi alimler bu Ravi’nin “kaderiyye” hakkinda rivayet ettigi bir hadisi inkar kabul gormemislerdir. Kaderiyye’ler hakkinda inkar edilen Hadis bu Hadis degildir. Halbuki o Hadis başka bir Hadistir. Bunu da karistirilmamasi gerektigi icin zikrediyorum(Hafiz Mizzi’nin “Tehzibu El-kemal”ine bak).
4614… Hâlid İbn el-Hazzâ’dan demiştir ki: Hasen (-i.Basrî’y)e “Adem (a.s.) gök(te yaşamak) için mi yoksa (daha sonra gökten yere inip te)yer(de yaşamak) için mi yaratıldı, bana haber ver” dedim.
“Hayır, o yer(de yaşamak ve üremek) için (yaratılmıştır)” dedi. (Peki): “Eğer (bu ağaçtan yemekten) kendini korusaydı (yine de onu yemeye mecbur edilir miydi?) Bu husustaki görüşün nedir?” dedim.
(Tabii) “O ağaçtan yemeye mecbur değildi” karşılığını verdi. Ben de: (Öyleyse) bana (insanların fiilerinde mecbur olduğu izlenimini uyandı*ran): “Ona karşı hiç kimseyi fitneye sürükleyebilecek değilsiniz. Tabii ki cehenneme girecek olan(lar) müstesna” âyetlerini açıkla, dedim. O da (bu ayetleri): “Şeytanlar Allah’ın cehenneme girmesini takdir ettiği kimselerden başkasını saptırarak fitneye düşüremezler” diye tefsir etti.
Derim ki: Senedinde “Abdullah bin Cirah” vardir. Kimi alimler “Guvenilir” derken kimi alimler “Saduk” demislerdir. En azindan Hadis’in senedi imam Hasan El-Basri’ye kadar “Hasen” derecesindedir. Imam Hasan El-Basri ise, hadisi kimden duydugunu zikretmemsitir. Bu nedenle Hadis “Mursel”dir(Tabiin ile Sahabe arasi kopuktur. Tabiin’in sahabe’den mi duydu, yoksa bir baskasindan mi duydugu bildirilmemistir.). Mursel’de zayiftir. Bilinmesi gerekir ki bu Hadisi rivayette imam Ebu Davud teferrud etmistir.
Ama bilinmesi gereken cok onemli bir husus vardir. O da: Bazi sapik firkalar, imam Hasan El-Basri’yi “kaderiyye”den olugunu ve Kader’i inkar ettigini zikrederler(Mutezile firkasi vb. bunu derler). Imam Ebu Davud’un “Hasen” rutbesinde olan imam Basri’den zikrettigi bu soz, direk imam Basri’yi sapik firkalarin ithamindan kurtarip bu iftiralarini curutmektedir. Gecmis sozde goruldugu gibi imam Basri Kader’i kabul etmektedir. Imam Ebu Davud’da bu sozu zikrederken imam Basri’yi bu ithamdan kurtarma adina zirkretse gerek. Insallah gelecekte bu bahsi uzunca ve ilmi bir sekilde baska risalelerimizde zikredecegiz ve imam Basri’ye atilan iftiralari curutecegiz.
4615… Halidi el-Hazzâ, Hasan(ı Basrî’nin) “zaten (Allah) onları bu*nun için yaratmıştır” ayet-i kerimesini “şunlar (yani müminler) şunun için (cennet için), şunlar da (yani kâfirler de) şunun için (cehennem için yaratıldı (lar)” şeklinde açıkladığını söylemiştir.
Derim ki: Imam Basri’nin bu sozu, bir onceki soz gibi ona atilan “Kadercilik” iftirasini direk curutmektedir. Bu sozun senedi ise asiri derecede gucludur. Ravi’lerin hepsi Buhari ve Muslim’in Ravi’lerindendir.
4616… Halid el-Hazzâ dedi ki: Hasan-ı Basrî (r.a.)’e “Ona karşı ce*henneme girecek olanlardan başka hiç kimseyi fitneye sürükleyebile*cek değilsiniz.” ayetlerini sordum da (şeytanlar) “Ancak Allah’ın ce*henneme girmesini takdir ettiği kimseyi (saptırabilirler)” cevabını verdi.
Derim ki: Yine bu sozde imam Basri’nin Ehli sunnet imami oldugunu acikca gosterir. Bu sozun senedi ise bir onceki gibi asiri derecede gucludur. Ravi’lerin hepsi Buhari ve Muslim’in Ravi’lerindendir.
4617… Hammâd (İbn Zeyd), Humeyd (İbn Ebi Humeyd) in (şöyle) de*di (ğini) söyledi: Hasan-ı Basrî (r.a.): “Gökten yere düşmek bana -iş, ken*di elimdedir- demekten daha iyidir” derdi.
Derim ki: Imam Basri’nin bu sozunun senedi Sahih’tir. Bazilari “Humeyd Et-tavil”in “Mudellis” oldugundan bu rivayeti zayif gorebilirler. Ama bu dogru degildir. Bunu diyen humeyd’in halini iyi bilmeyen kisidir. Cunku Humeyd her rivayette “Tedlis” yapan birisi degildir. Imam Basri’nin kitaplarini bizzat kendisinden aldigi ve kitaplarini yazdigi sabittir(Hafiz Zehebi’nin “tarihu El-Islam”ina bak. Yine bilinmesi gerekir ki bu sozlerin hepsi sahih senedler ile sabittir.). Yine imam Basri’nin en buyuk ashabindan ve dostlarindan oldugu da sabittir(Hafiz Mizzi’nin”Tehzibu El-Kemal”ine bak).
Imam Basri’den sabit olan bu soz, kisinin yaptigi fiillerin(hareketlerin) kisinin yaratmadigini, halbuki Allah’in yarattiginin isbati vardir. Ehli sunnet’in gorusu de budur. Bir kisi bir sey yapmak istediginde, Allah cc onun o istedigi seyi ona yaratir. Yoksa bir kisi (hasa) kendi hareketlerini kendisi asla yaratamaz. Bunu hic bir Ehli sunnet alimi soylememistir. Kuran ise bu meselenin uzerini acikca ve net bir sekilde cizmisdir: (ve Allah sizi ve yaptiklarinizi yaratandir.)(Saffat suresi 96.ayet.). Hak yoldan sapan “Kaderiyye” gibi firkalar ise, bir kisinin fiilerini(hareketlerin) Allah’in yarattigini inkar edenler. Boylelikle acik bir ayeti inkar etmis olurlar.
4618… Humeyd dedi ki: Hasan-ı (Basrî , birgün) Mekke’de bizim ya*nımıza geldi. Mekke halkının fıkıh alimleri bana, birgün Mekke’li fıkıh alimleriyle oturup onlara nasihat etmesi hususunda kendisiyle konuş(up ricada bulun)mamı söylediler. (Bunun üzerine ben kendisiyle bu hususu konuştum. O da ricamı kabul ederek): Evet (olur) cevâbını verdi. Bunun üzerine (Mekke’li âlimler bir yerde) toplandılar (Hasan-ı Basrî Hazretle*ri de onlara bir konuşma yaptı. Doğrusu) ondan daha hatip bir insan gör*medim. (Orada bulunanlardan) birisi (Hz. Hasan-ı Basrî’ye hitaben): “Ey Ebû Saîd şeytanı kim yarattı?” diye sordu. (Hasan-ı Basrî de): “Sübhanallah! Allah’dan başka yaratıcı mı var? Şeytanı da Allah yarattı. Hayrı da (Allah) yarattı, şerri de!” cevabını verdi. (Soruyu soran) adam (bu cevâbı alınca), “Allah onları kahretsin; bu şeyh hakkında nasıl da yalan uyduru*yorlar” dedi.
Derim ki: Bu rivayet ise bir onceki gibi Sahih’tir. Bu rivayette de, “Kaderiyye ve Mutezile”nin sapik ve kufur icerisinde olan imamlarinin, nasil da imam Basri’ye iftira attiklarini acikca gormus oluyoruz. Gunumuzde de “Hasan Basri’nin Kader risalesi” diye bir kitap ortalikta dolasmaktadir. Bu kitabi da bu sapik kisiler imam Basri’ye iftira olarak nisbet etmislerdir. Gunumuzdeki bu sapik firkanin devami bu kitabi yaymaya ve cogaltmaya devam etmektedirler. Bu kitabin senedi bile yoktur. Uydurma olduguna –bir cok deliller arasindaki- en bariz delil de budur. Kim bu kitabi gorurse bilsin ki bu kitap ile imam Basri’nin hic bir alakasi yoktur.
4619… Humeyd’den (rivayet olunduğuna göre) Hasan-ı basrı; “işte biz onu suçluların kalbine böyle sokarız.” (ayet-i kerîmesinde ge*çen) , “onu” kelimesini “şirki” diye tefsir etmiştir.
Derim ki: Bu rivayetde bir onceki gibi cok kuvvetli ve Sahih’tir.
4620… Ubeyd es-Sayd’dan; demiştir ki: Hasan (el Basrî hazretleri) Yüce Allah’ın: “Ve kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekılmistir”ayeti hakkında şu açıklamayı yapmıştır: “(Yâni) onlarla iman arasına perde çekilmiştir.”
Derim ki: Senedinde zikredilmeyen bir kisi vardir. bu nedenle senedi zayif’tir. Ama bu soz mana yonunden dogrudur.
4621… İbn Avn’dan demiştir ki: “Ben Şam (sokakların)da yürüyor*dum. Birisi arkamdan bana seslendi. Dönüp baktım. Meğer Recâ İbn Hayve imiş. (Bana hitaben): “Ey Ebû Avn (bu halkın) Hasan-ı Basrî hak*kında söyleyip durdukları şeyler(in aslı) nedir?” dedi. (Ben de): “Gerçek*ten onlar Hasan adına çok yalan üretiyorlar” cevabını verdim.
Derim ki: Senedi ise cok kuvvetli ve Sahih’tir. Imam ibni Avn imam Basri’nin onemli ogrencilerindendir. Hatta o kadar samimiyetlerinden bazen hocasinin yataginda uyudugu da olurmus(Hafiz Mizzi’nin “Tehzibu El-Kemal”ine bak). Imam Basri’nin boyle yakin ogrencisinin, bazi sapik firkalarin kendi hocasi imam Basri hakkinda yalan soyledigini soylemesi, imam Basri’nin cok net bir sekilde sapik firkalardan olmadigina bir delildir.
4622… Hammâd dedi ki: Ben Eyyûb es-Sahtiyânî’yi (şöyle) derken işittim: “Hasen (el-Basri) adına yalan üreten insanlar iki kısımdır. (Birin*ci kısmı teşkil eden) insanlar kader(in olmadığı) görüşünde olanlardır. Bunlar (Hz. Hasan adına ürettikleri) bu yalanlarla kendi görüşlerini yay*gınlaştırmak istiyorlar. (İkinci kısmı teşkil eden) diğer insanlar ise kalple*rinde Hasan-ı Basrî için kin ve Öfke bulunan insanlardır. (Bunlar da onun hakkında); -O böyle demedi mi, o şöyle demedi mi?-di(yerek onun adına yalan üretiyorlar.
Derim ki: Bu sened kadar Sahih sened, Dunya’da cok nadir bulunur. Bu rivayet imam “Suleyman bin Harp”tan o da “Hammad bin Zeyd”den o da “Eyyub Es-sihtiyani”den nakletmislerdir. Bu ucu de imamlarin imamidirlar.
Bilinmesi gerekir ki imam Basri “Eyyub Es-sihtiyani”yi ovdugu bir kac yonden sabittir(Hafiz Mizzi’nin “Tehzibu El-Kemal”ine bak). Yani bu kisi, imam Basri’nin cok yakindan tanidigi ve sevdigi bir kisidir. Elbetteki boyle bir kisinin can dostu olan Hasan El-Basri hakkinda konusmasi cok dogru olacaktir. Yine bu sozde de acik bir sekilde “Kaderci”ler gibi bir suru sapik firkalarin bu imama yalan uyduruklari daha fazla aciklanmis ve netlesmis olur.
4623… Yahya İbn Kesir’den demiştir ki: Kurre b. Hâlid bize şöyle der*di: “Ey gençler, Hasan-ı Basri aleyhine (çıkartılan onun kaderiyye mez*hebinden olduğuna dair iddialara) kendinizi kaptırmayınız. (Şunu iyi bi*lin ki iddiaların tam tersine) onun görüşü sünnetin ve doğrunun ta kendi*si idi.”
Derim ki: Senedi cok kuvvetli ve Sahih’tir.
4624… İbn Avn’dan demiştir ki: Eğer biz Hasan-ı Basrî’nin (kaderle il*gili) sözlerinin (halk arasında böyle yanlış bir şekilde) yayılacağını bil*seydik, onun bu sözlerden döndüğüne dair bir kitap yazar ve buna şâhidler tutardık. Fakat biz (bu sözlerin böyle ters anlaşılacağını bilemediğimiz için; bunlar imam Hasan’ın ağzından) çıkmış birtakım kelimelerdir bunlar, kendileriyle hiç te ilgisi olmayan manalara çekilemezler; demiştik.
Derim ki: Senedinde “Mu-emmel bin Ismail” vardir. Bu kisinin bazi hadislerde hatalari vardir. Bu nedenle bazi alimler hafiften zayiflamislardir. Aksine baska alimler de cok guclu gosmuslerdir. Ama kendisi Sunnet bagliliginda guclu birisidir. Bu nedenle, Boyle Sunnet ile alakali hassas bir konudaki nakilde hata yapmasi imkansizdir. Bu nedenle bu sened Sahih’tir.
4625… Eyyûb (es-Sahtiyânî)’den demiştir ki: Hasan(-ı Basrî) bana: “Bir daha ben o hususta(kaderle ilgili olarak yanlış anlaşılmaya müsait söylediğim sözlerin) bir benzerini bir daha asla ağzına almayacağım” dedi.
Derim ki: Senedi kuvvetli ve Sahih’tir.
4626… Osman – el-Bettî’den demiştir ki: “Hasan (el- Basrî tefsir ettiği) her âyeti isbat uzere tefsir etti(kaderin varlığına dair tefsir etti).”
Derim ki: Senedinde “Osman bin Affan El-gatafani” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Sened “Hasen”dir.
7. (Sahabeler Arasında) Faziletler(in) E (Dair Yapılan) Derecelendirme
4627… İbn Ömer’den demiştir ki: Biz peygamber (s.a.) zamanında: “Sahâbilerden hiçbir kimseyi Ebû Bekir’e denk tutmayız, (bilâkis onu hepsinden üstün görürüz. Ondan) sonra aynı şekilde Ömer’e (kimseyi denk tutmayız) sonra da aynı şekilde Osman’a (kimseyi denk tutmayız). Peygamber (s.a.) in (diğer) sahâbilerini ise (kendi hallerine) bırakırız; ara*larında bir derecelendirme yapmayız (bir diğer rivayete göre: diğerlerinin arasında fazilet farkı gözetilmez)” derdik.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4628… Salim İbn Abdullah , (Abdullah) İbn Ömer’in şöyle dediğini ri*vayet etmiştir.
“Biz Rasûlullah (s.a.) hayatta iken: Peygamber (s.a.) in ümmetinin en faziletlisi Hz. Peygamberden sonra Ebû Bekir’dir. Sonra Ömer, sonra da Osman’dır. Allah hepsinden razı olsun, derdik”
Derim ki: Senedinde “Anbese bin Halid” vardir. bu Ravi’de de hafiften zayiflik vardir. ama bir onceki senede bu sened eklendiginde, hadisi cok fazla guclendirmektedir. Cunku bir onceki ibni Omer’in r.a. sozu ile bu soz aynidir.
4629… (Hz. Ali’nin oğullarından olan) Muhammed İbn el Hanefiy-ye’den (şöyle) dedi (ği rivayet edilmiştir):
“Babama, Rasûlullah (s.a.)den sonra insanların en hayırlısı kimdir? di*ye sordum. Ebû Bekir’dir, dedi.
Sonra kimdir? dedim.
Sonra Ömer’dir, cevabını verdi.
Sonra kimdir, derim de , Osmandır, cevabını verir diye korktum. (Bu soruyu soramadım). Bunun üzerine: Sonra sensin ey babacığım! dedim.
Ben sadece müslümanlardan birisiyim, karşılığını verdi.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4630… Muhammed el-Firyâbî, Süfyân-es-Sevrî’nin şöyle dediğini ri*vayet etti:
“Kim Ali Aleyhisselâm’ın halifeliğe Ebû Bekir ile Ömer (r.a.)’dan da*ha lâyık olduğunu iddia ederse, o kimse, hem Ebû Bekir’e, hem Ömer’e, hem de muhacirlerle ensara hatâ isnâd etmiş olur. Böyle bir kimsenin böyle bir tutum ile amelinin semâya yüksel(ip kabul gör)eceğine ihtimal vermiyorum.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4631… Abbâd es-Semmâk (şöyle) dedi: Ben Süfyân es-Sevrî’yi: “Ha*lifeler beştir: Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali ve Ömer İbn Abdi’l-Azîz. Al*lah onlardan razı olsun” derken işittim.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
8. Halifeler (Hakkında Gelen Hadisler)
4632… İbn Abbâs (r.a.)’dan (rivayet edildiğine göre) Ebu Hureyre (radiyallahü anh) şöyle demiştir: Adamın biri Rasûlullah (s.a.)’e gelip: “(Ey Allah’ın Rasulü!) Ben bu gece (rüyamda) kendisinden yağ ve bal yağan bir bulut gördüm. Halkı da (yağan yağ ve baldan) elleriyle avuçlarken gördüm. Kimisi çok avuçluyordu, kimisi de az. Bir de gökten yere ulaşan bir ip gördüm. Ey Allah’ın Rasülü, senin de o ipi tutup yükseldiğini gör*düm. Sonra onu başka bir adam tutup o iple o da yükseldi. Sonra başkası onu tutup onunla o da yükseldi. Sonra onu başka bir adam tuttu. Fakat (ip) koptu. Sonra (ip koptuğu yerden) ulandı. Onunla (o adam da) yükseldi.”
(Bu rüyayı Hz. Peygamberle birlikte dinleyen) Hz. Ebu Bekir (söz ala*rak: “Ey Allah’ın rasulü!) İzin ver de ben onu yorumlay ayım “dedi. (Hz. Peygamber de: “Haydi) onu yorumla!” buyurdu. Bunun üzerine (Hz. Ebû Bekir şöyle) dedi: “Buluta gelince. (O) İslâmın bulutudur. (Ondan) yağan yağ ve bala gelince o da Kur’andır. (Yani Kurân’ın) yumuşaklığı ve tadıdır. (Yağ ve baldan) çok ve az avuçlayan(lar)a gelince o Kur’an’dan az ve çok alan (lar) dır.
Gökten yere ulaşan ip, senin üzerinde bulunduğun hakk (yol) dur. Sen onu tutuyorsun (o da) seni Allah’a yükseltiyor. Senden sonra onu bir adam daha tutuyor. O iple (o adam da) yükseliyor. Sonra onu başka bir adam tutuyor, (fakat ip) kopuyor. Sonra O adam için (ip) ulanıyor ve onunla o adam da yükseliyor. Ey Allah’ın Rasulü! Bana kesinlikle söyle! (yorumumda) isabet mi ettim hata mı ettim?
(Hz. Peygamber de): “Bazısında isabet ettin, bazısında hatâ ettin”
buyurdu. Bunun üzerine (Hz. Ebû Bekir) “Ey Allah’ın rasulü yemin verdim hatamın ne olduğunu bana söyle!” dedi. Peygamber (s.a.) de, “Ye*min verme!” buyurdu
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4633… Ubeydullah b. Abdullah’dan (rivayet edildiğine göre) İbn Ab*bâs (r.a.) da şu (bir önceki hadis-i şerifte anlatılan) olayı Peygamber (s.a.)’den (şu farkla) rivayet etmiştir: “Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, Hz. Ebû Bekir’e (bu tabirinde yanılıp yanılmadığı yerleri) açıklama*yı kabul etmedi.
Derim ki: Sened’inde “Suleyman bin Kesir” vardir. Suleyman’in imam Zuhri’den rivayetleride zayiftir. Bu senedde de Zuhri’den rivayet etmistir. Boylelikle Senedi Zayif’tir.
4634… Ebû Bekre’den {rivayet edildiğine göre) peygamber (s.a.) bir gün (halka) “İçinizden (bu gece) kim rüya gördü?” diye sormuş. (Ora*da bulunanlardan) birisi de: “Ben gördüm” cevabını vermiş (ve sözlerine şöyle devam etmiş:
Gökten sanki terazi gibi birşey indi. Sen, Ebû Bekir’le birlikte tartıldın ve Ebu Bekir’den ağır geldin. Ömer de, Ebû Bekir’le tartıldı. (Bu sefer) Ebû Bekir, ağır geldi. Ömer, bir de Osman’la tartıldı (bu sefer de) Ömer ağır geldi. Sonra terazi (göğe) kaldırıldı ( Ravî Ebû Bekre bu rivayetini şöyle bitirdi: )
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.)’in yüzünde memnuniyetsizlik (alâmet*leri) gorduk.
4635… (Ebû Bekre’nin) babasından (rivayet edildiğine göre) Peygam*ber sallallâhü aleyhi ve sellem bir gün (sahâbilerine: “Bu gece) hanginiz rü’yâ gördü?” diye sormuş (ravi, hadisin bundan sonraki kısmında bir önceki hadisin) manasını rivayet etmiş, (fakat bir önceki hadiste, Hz. Pey*gamberin yüzünde görüldüğünden bahsedilen) memnuniyetsizliği zikretmemiştir. (Ancak sözü geçen memnuniyetsizlik yerine şu sözleri) söyle*miştir:
Rasûlullah (s.a.) buna üzüldü. Yani bu (rüya) onu üzdü. Bunun üzeri*ne (şöyle) buyurdu: (Anlatılan rüyanın delâlet ettiği mana) Peygamber halifeliğidir. (Bu halifelik bir gün sona erecek) sonra (yerine sultanlık ge*lecektir. İşte o zaman) Allah (bu) mülkü (n idaresini) istediği kimseye verir.”
(Gecmis iki Sened’in tahrici)Derim ki: Bildigim kadari ile bu hadisin iki tane farkli senedi vardir. Birinci Sened’de imam Hasan El-Basri vardir. imam Basri’de Sahabe’lerden duymadigi halde hadis rivayet ederdi. Bu nedenle Sahabe’lerden zikrettigi hadisler Zayif hukmundedir.
Ikinci senedinde ise “Ali bin Zeyd El-kurasi” vardir. Bu kisi de Zayif bir ravi’dir. Boylelikle gecmis iki Sened’de Zayif’tir. Bildigim kadari ile hic bir alim bu hadisi bu iki sened disinda baska bir sened ile rivayet etmemistir.
Seyh Albani’nin bu hadise “Sahih” demesi ise ilginctir. Imam Basri’nin kanali ile zikredildigi halde Hadisi “Sahih” gormustur. Durum dedigi gibi degildir. Bilakis beyan ettigim gibi Zayif’tir.
4636… Câbir b. Abdillâh’dan, dedi ki: Rasûlullah sallallahü aleyhi ve sellem (birgün bize): “Bu gece salih bir zâta (rüyasında) Ebû Bekir’in, Rasulullah (s.a.)’e, Ömer’in Ebu Bekir’e, Osman’ın da Ömer’e tu*tunduğu gösterildi” dedi. Câbir sözlerine devamla şöyle) dedi:
Biz Rasûlullah (s.a.)ın yanından kalkınca (kendi kendimize şöyle) de*dik:
(Hz. Peygamberin rüya gördüğünden bahsettiği) sâlih zata gelince, (o) Rasûlullah (s.a.)’dir. Birbirlerine tutunan kimseler ise Allah(ü teâlâ hazretlerin) in peygamberini (yürütmekle görevli olarak) gönderdiği şu iş (in, yani yönetimin) başına geçecek kimselerdir.
Ebû Davud der ki: Bu hadisi Yunusla Şuâyb da rivayet etti(ler.Fakat) Amri zikretmediler.
Derim ki: Senedinde “Amr bin Eban” vardir. Bu ravi’de “Mechul”dur(hali bilinmemektedir). Boylelikle hadis Zayif’tir.
Bu hadisi yine Ebu Davud’da “Yunus bin Ebi Necad” ve “Suayb bin Hamza”, “Amr bin Eban”i zikretmeden direk Sahabe’den hadisi rivayet etmislerdir. Buda “Mursel”dir. Ne imam Yunus ne de imam Suayb hic bir Sahabe’den hadis nakletmemislerdir.
4637… Semûre b. Cündüb’den (rivayet edildiğine göre) Bir adam: “Ey Allah’ın rasûlü. Ben (bu gece rüyamda) gökten sarkıtılmış kova gibi birşey gördüm. Ebu Bekir geldi. (Onun) sapından tutup biraz içti. Sonra Ömer geldi (kovanın) sapından tuttu, karnı şişinceye kadar içti. Sonra Osman geldi, o da sapından tuttu karnı şişinceye kadar içti. Sonra Ali gel*di (kovanın) sapından tuttu. (Fakat kova sallandı) ondan üzerine birazcık (su) sıçradı” dedi.
Derim ki: Senedinde “Eş-as bin Abdurrahman” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle hadis “Hasen”dir.
4638… Mekhûl’den (rivayet edildiğine göre) demiştir ki: Rum (asker*leri) kırk gün (önünü) yara yara Şam bölgesinde ilerleyeceklerdir. Bu böl*gede Dımeşk ile Amman’dan başka (hiçbir şehir, onlara) karşı duramaya*caktır.
Derim ki: Senedinde zikredilenlerin hepsi “Guvenilir” Ravi’lerdir. Imam “Mekhul” ise bir kac sahabe disinda hic bir sahabe ile karsilasmamistir. Bu sozunude kimden duydugunu zikretmemistir. Boylelikle bu Sened “Mursel”dir. Mursel’de Zayif’tir.
4639… Ebu’l-A’yes Abdurrahmân ibn Selmân (şöyle) demiştir: “Acem krallarından bir kral gelip, Dımeşk’ın dışında, (Şam bölgesindeki) bütün şehirleri ele geçirecektir.”
Derim ki: Sened’inde iki tane illet vardir:
Bir; Imam “Ebu’l-A’yes Abdurrahmân ibn Selmân” Tabiin’dendir. Kimden duydugunu da zikretmemistir. Boylelikle bu sened Mursel’dir. Mursel’de Zayif’tir.
Iki; Ayrica “Mursel” olmasi ile birlikte Imam “Ebu’l-A’yes Abdurrahmân ibn Selmân” Zayif bir Ravi’dir.
4640… Mekhûl’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “(Son zamanlarda Deccal’in ordusu ile müslümanlar ara*sında çıkacak) savaşlarda müslümanların çadır yerleri “el-Ğûta” de*nilen yerdir.”
Derim ki: Sened’inde iki tane illet vardir:
Bir; Senedinde “Burd bin Sinan” adli kisi “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Sened Mekhul’e ulasana kadar Hasen’dir.
Iki; Imam Mekhul ise kimden duydugunu zikretmediginden “Mursel”dir. Boylelikle bu sened zayif’tir.
Ama bir benzeri “Muttasil” bir senedle Peygamberimizden s.a.v. rivayet edilmistir. Mana olarak Imam Mekhul’un bu sozu ile aynidir. Bunun senedinde ise “Yahya bin Hamza” vardir. Bu da “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Hadis “Hasen”dir. El-hasil: Hadis Hasen’dir.
4641… Avf (b. Ebî Cemile el-A’râbî’den rivayet edildiğine göre) de*miştir ki:
Ben el-Haccâc’ı: “Gerçekten Osman (b. Affân)ın durumu, îsâ İbn Meryem’in durumu gibidir” derken işittim. (Haccâc bu sözü söyledikten)sonra şu: “… Ey İsâ ben seni öldüreceğim, bana yükselteceğim, seni in*kâr edenlerden temizleyeceğim…” âyetini okudu. Onu okuyup tefsir ederken eliyle de bize ve Şam’lılara işaret ediyordu.
Derim ki: Haccac, meshur zalim kisidir. Selef’in bir cok alimine gore Haccac “Kafir”dir. Kafir’in rivayeti de asla kabul edilemez. Boylelikle bu soz “Batil”dir.
4642… Er-Rabî’ b. Hâlid ed-Dabî’den (rivayet edilmiştir); demiştir ki: Ben Haccâc’ı bir hutbesinde: “Birinizin, kendi ihtiyacı için görevlendir*diği elçisi mi kendisine daha iyidir, yoksa ailesi içerisinde (onların) ihti*yaçlarını karşılamak üzere görevlendirdiği halifesi mi?” derken işittim.
Bunun üzerine kendi kendime: “Allah için (bir daha) senin arkanda hiçbir zaman namaz kılmamak ve seninle savaşan bir cemaat bulursam onlarla beraber sana karşı savaşmak üzerime borç olsun” dedim. (Ravi) İshâk (ibn İsmail) rivayetinde (bu habere şu sözleri de) ekledi: (Cerîr) de*di ki: (Gerçekten Er-Rabî) Cemâcim (savaşın) da şehid edilinceye kadar(Haccâc’a karşı) savaştı.
Derim ki: Imam “Mugira Ed-dabbi” “Mudellis”tir. Yani duymadigi seyleri baskalarindan rivayet etmektedir. Boylelikle senedi zayiftir.
4643… Âsım’dan demiştir ki: – Ben Haccâc’ı minber üzerinde (şöyle) derken işittim: “Hepiniz gücünüz yettiğince Allah’dan korkunuz. Bu hususta (hiçbir kimse için) ayrıcalık (istisna) yoktur. (Hepiniz) müslümanların başkanı (olan) Abd-ül-Melik (ibn Mervân)i dinleyiniz ve itaat ediniz. Bu hususta da (hiçbir kimse için) ayrıcalık yoktur.
Allah’a yemin olsun ki ben, halka mescidin bir kapısından çıkmalarını emr etsem de onlar başka bir kapıdan çıksalar onların kanları ve malları bana helâl olur. Vallahi ben Mudar (kabilesin)in (malları) karşılığında Rabia kabilesinin maİIarı)nı alsam Allah’dan bu bana helâl olur.
Ya (şu) Hüzeyl’in kölesinden dolayı beni kim mazur görür? (Bilemi*yorum). O kendi kıraatinin Allah’dan olduğunu iddia ediyor. Vallahi O’nun kıraati bedevi arapların recez kalıbından başka birşey değildir. Al*lah (c.c.) Peygamberine (s.a.) bu kalıbı indirmemiştir.
(Ya) şu acemlerden dolayı beni kim affeder? (Onlar, içlerinden) biri*nin (havaya) attığı taş düşünceye kadar (kısa bir zamanda muhakkak) bir fitne meydana gelmekte olduğunu iddia ediyorlar.
Allah’a yemin olsun ki: Onları geçen gün gibi (yok olmuş bir halde) bırakacağım. (Ravi Asım sözlerine devamla şöyle) dedi: Ben bu sözü A’meş’e sordum da (bana)”Vallahi bu sözü Haccâc’dan kendim de duy*dum” cevabını verdi.
Derim ki: Imam “Asim” meshur kiraat alimidir. Senedi de Sahih’tir. Haccac’in Kafir oldugunu da zikretmistim.
4644… A’meş’den demiştir ki: Ben Haccâc’ı minber üzerinde: “Şu Arapların dışındaki müslüman halk vurulup parça parça edilmeye rnüstehaktırlar. Sopayı sopaya vurduğum zaman onları giden dün gibi (yok ol*muş bir vaziyette) bırakacağım” derken işittim (Haccâc bu sözüyle) arapların dışındaki müslüman halkı kasdediyordu.
Derim ki: Senedi imam “El-Ames”e kadar Sahih’tir.
4645… Süleyman el-A’meş’den ( rivayet edilmiştir: ) Dedi ki: Haccâc’la birlikte bir Cuma namazı kılmıştım. Bir hutbe okudu.
Musannif Ebu Davud haberin burasında şöyle dedi:
Bu haberi hana nakleden Şeyhim, Kain h. Nüseyr haberin bundan son*raki kısmında (4643 numaralı) Ebu Bekir h. Ayyaş hadisini (aynen) zik*retti ve bu hutbede Haccâc(ın) “Allah’ın halifesi ve seçkin kulu Abdülmelik b. Mervanı dinleyiniz ve itaat ediniz” dedi(ğini söyledi ve 4643 numa*ralı hadisin son tarafını ise) “Eğer ben Rabia kabilesinin bütün toprak*ların)ı Mudarr kabilesi(nin toprakları) karşılığında alsam” (bana helâl olur seklinde) rivayet etti. (Orada geçen) Acemlerle ilgili sözü rivayet et*medi.”
Derim ki: Senedinde birden fazla “Saduk” derecesinde olan ravi’ler vardir. Bu nedenle Senedi “Hasen” derecesindedir. Elbetteki Sened, Haccac’a kadar bu hukumdedir. Hacac’in hic bir sozu asla kabul edilmemelidir.
4646… Sefine’den r.a. (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Peygamber halifeliği otuz sene (sürecek) dir. Sonra Allah mülkü veya (kendi) mülkünü(n idaresini) dilediği kimseye verir.”
(Râvi) Sâid ibn Cümhan dedi ki: (Bu hadisi rivayet eden) Sefine bana: (şunu) kafanda (iyi) tut. Ebu Bekir(in halifeliği) iki senedir. Ömer(inki) on, Osman’(inki) onikidir. Ali de aynı şekilde (Hz. Peygamberin halifelerinden)dir, dedi. Ben de kendisine ( Mervan oğullarına işaret ederek: ) “Ama şunlar Hz. Ali’nin halife olmadığını iddia ediyorlar?” dedim.”
Mervân oğullarını kasdederek “Zerkâ oğullarının kıçları yalan söyle*miştir” dedi.
Derim ki: Imam “Said bin Cehman” Saduk derecesindedir. Boylelikle Hadis “Hasen”dir.
4647… Sefine’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Pey*gamber halifeliği otuz senedir. (Otuz seneden) sonra Allah mülkü – ve*ya mülkünü- dilediği kimseye verir buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde iki illet vardir. Birincisi bir onceki Hadis’te bulunan illetin aynisidir. Ikinci illet ise; bunun senedinde “Huseym bin Besir” vardir. Bu kisi de duymadigı kisilerden hadis rivayet ettigi icin “Mudellis”tir. Boylelikle bu sened “Zayif”tir.
4648… Said b. Zeyd İbn Amr İbn Nüfeyl (in şöyle) dedi (ği rivayet edilmiştir): Falan kimse (yani Hz. Muâviye) Kûfe’ye gelince, falan şahıs (yani Muğîre b. Şu’be) kalkıp bir hutbe okudu. (Bu hutbesinde Hz. Mâviye’yi övüp, Hz. Ali’yi yerdi). Bunun üzerine (cennetle müjdelenmiş on kişiden biri olan) Saîd İbn Zeyd elimden tuttu (ve hatibe işaret ederek):
“Şu zâlimi görüyor musun? Ben (sana) dokuz kişinin cennetlik oldu*ğuna şahitlik ederim. Eğer onuncu kişinin cennetlik olduğuna da şahitlik etsem günaha girmiş olmam. (Ravilerden) İbn İdris dedi ki: (Bu hadiste*ki ” günâha girmiş olmam’ anlamına gelen “iem eysim” kelimesini Araplar “(lem) âsem” şeklinde okurlar.
(Bu hadisi Said b. Zeyd’den rivayet eden Abdullah b. Zâlim, hadisin burasında dedi ki): Ben (Said b. Zeyd’den bu sözleri işitince kendisine, o cennetlik olan) “dokuz (kişi) kimdir?” dedim.,(Bana şöyle) cevap verdi: Rasûlullah (s.a.) Hıra (dağı) üzerinde iken (dağ bir ara zelzele ile sarsıl*maya başlayınca dağa hitaben: “Ey hıra dağı, sakin ol. Çünkü (şu anda) senin üzerinde bir peygamber, bir sıddık, bir de şehid vardır” dedi. Bunun üzerine dağın sarsılması sona erdi. (Ben tekrar bu cennetlik olan): “Dokuz (kişi) kimdir?” dedim.
Rasûlullah (s.a.): “(Bu cennetlikler) Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Ezzûbeyr, Said İbn Ebî Vakkâs, Abdurrahmân b. Avf’dir” bu*yurdu cevâbını verdi.
“Onuncu kimdir?” dedim. Biraz durakladı, sonra “Benim” dedi.
Ebu Davud der ki: Bu hadisi aynı şekilde, Said b. Zeyd, Abdullah ibn Zalim, ibn Hayyan, Hilal b. Yesa’f, Mansûr, Süfyân yoluyla el-Escaî’ den rivayet etmiştir.
Derim ki: Bu hadis ve bundan sonra gelen hadis “Cennet ile mujdelenen on kisi” hakkinda rivayet olunan hadislerdir. Bu hadisin senedlerine tek tek bakildiginda her birinde cok hafif zayiflik gorulebilir. Ama bir cok yonden rivayet edilmistir. Bazi senedleri de “Hasen” derecesindedir. Boylelikle Hadis “Hasen”dir.
4649… Abduırahman b. Ahnes’den (rivayet edildiğine): Kendisi (bir gün) mescidde iken adamın biri kalkıp Hz. Ali’ye dil uzatmış. Bunun üze*rine Said b. Zeyd ayağa kalkıp:
Ben Rasûlullah (s.a.)’i: “On kişi cennettedir: Peygamber (s.a.) cen*nettedir, Ebu Bekir Cennettedir, Ömer Cennettedir, Osman Cennet*tedir, Ali Cennettedir, Talha Cennettedir, Zübeyr b. Avvam Cennet*tedir, Sa’d b. Malik cennettedir, Abdurrahman b. Avf cennettedir.” derken işittiğime şahitlik ederim. Eğer dileseydim (cennetliklerden) onuncunun ismini de verirdim.” demiş. (Abdurrahman rivayetine devam ederek şöyle) dedi; (Orada bulunanlar bu hadisi nakleden zata): “O kim*dir?” dediler. Cevap vermedi. (Sonra tekrar): “Kimdir o?” dediler “Said b. Zeyd’ cevabını verdi.
4650… Riyah b. Haris (in şöyle) dediği (rivayet edilmiştir): “Küfe mes*cidinde falan kimsenin (Muğire’nin) yanına oturuyordum. Yanında Kûfe-li (bazı kimse)ler de vardı. Derken Said İbn Amr İbn Nüfeyl geldi. (Mu-ğire) ona: “Merhaba” dedi ve kendisini selamladı, ayağının yanına koltuk üzerine oturttu. O sırada Küfe halkından, Kays İbn Alkame denilen bir adam daha geldi ve yönünü Muğire’ye dönüp sövmeye başladı. Said, (Mugire’ye dönerek): “Bu adam kime sovuyor?” dedi. (O da): “Ali’ye sovuyor” cevabını verdi. (Bunun üzerine Said): Görüyorum ki Rasûlullah (s.a.)’ın sahabelerine senin yanında sovuluyor da sen bunu kötü görmüyor ve engel de olmuyorsun. Ben Rasûlullah (s.a.)’ı (şöyle) derken işittim – ve ben onun söylemediği bir şeyi onun adına söylemeye de ihtiyaç duymam. Çünkü yarın (kıyamet gününde) kendisiyle karşılaştığım zaman bun(un hesabın)ı benden sorar: “Ebu Bekir cennettedir. Ömer cennettedir…” (Said) hadisi rivayete devam edip, bir önceki (hadisin) manasını (eksik*siz) rivayet etti. Sonra “Muhakkak ki: Onlardan birinin Rasûlullah (s.a.)’la birlikte savaşta bulunup orada yüzünün tozlanması birinizin ömür boyu (yaptığı) amelinden daha hayırlıdır. İstersen kendisine Nuh’un öm*rü kadar ömür verilmiş olsun” dedi.
Derim ki: Gecmis iki Hadis “Hasen”dir.
4651… Enes b. Malik’den (rivayet edildiğine göre) Allah’ın rasulu (s.a.) Uhud (dağın)a çıkmış arkasından Hz. Ebu Bekir’le Ömer ve Osman da çıkmış. Derken (dağ deprenip) onları sallamaya başlamış. Bunun üze*rine Allah’ın rasulu dağa ayağıyla vurup:
Ey Uhud sakin ol! (Senin üzerinde) bir peygamber ile bir Siddik ve iki şehid (bulunmaktadır)” buyurmuş.
Derim ki: Senedi “Muttasil” ve “Sahih”tir.
4652… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): ”Bana Cebrail (a.s.) geldi. Elimden tutup ümmetimin kendisinden (cennete) gireceği cennet kapısını gösterdi.” buyurmuş. Bunun üzerine Ebu Bekir: “Ey Allah’ın Rasulii, ben de (o sırada) seninle beraber olup o kapıyı görmeyi çok isterdim” demiş.
Rasûlullah (s.a.) de: “Ey Ebu Bekir şunu iyi bil ki ümmetimden Cennete ilk girecek olan sensin” cevabını vermiş.
Derim ki: Senedinde “Ebu Halid El-Mahzumi” vardir. Bu kisinin kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
4653… Cabîr’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) “Ağacın altında bana biat edenlerden hiçbir kimse cehenneme girmeyecek*tir.” buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde “Ebu Zubeyr Muhammed bin Muslim” vardir. Bu kisi de “Mudellis”tir. Boylelikle bu sened zayiftir. Ama Hadis’in manasi ise Sahih’tir. Bu hadise benzer baska hadisler de rivayet edilmistir.
4654… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Umulur ki Allah Bedir (savaşı) mücahidlerine rahmetle bakıp (ta on*lara): İstediğinizi yapın muhakkak ki ben sizi affettim, buyurmuştur” dedi.
Metinde geçen ve “umulur ki” anlamına gelen “lealle” sözünü Musa rivayet etti. İbn Sinan ise (bu hadisi, “lealle” kelimesini zikretmeden) ri*vayet etti.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4655… el-Misver b. Mahrume’den (rivayete göre) dedi ki: “Peygamber (s.a) Hudeybiye (sulhu) yılında (Ka’be’yi tavaf etmek üzere yola) çıkmış*tı.” (el-Misver sözlerine devam ederek Hudeybiye sulhu ile ilgili) hadisi rivayet etti (ve şöyle) dedi: (Müslüman askerler Hudeybiye’de Hz. Pey*gamberle birlikte bulundukları sırada) Urve İbn Mes’ud Hz. Peygambere gelip onunla konuşmaya başladı. Konuşurken Hz. Peygamberin sakalını tutuyordu. el-Muğire b. Şu’be de (o sırada muhafız olarak Hz. Peygam*berin) başında kılıcı ve miğferiyle birlikte dikiliyordu. (Urve’nin Hz. Pey*gamberin sakalını tuttuğunu görünce) kılıcının (kınının) alt tarafını (alt ucunu) onun eline vurup: “Elini onun sakalından çek!” dedi. Bunun üze*rine Urve başını kaldırıp “Bu da kim?” dedi. “Muğire İbn Şube.” de*diler.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4656… Ömer İbn Hattab (r.a.)’ın müezzini el-Akra (r.a.)’dan; demiştir ki: “Ömer (r.a.), beni (huzuruna çağırmam için) yahudilerin din alimine gönderdi. (Ben de varıp) onu çağırdım. (Sözü geçen yahudi alimi gelince) Hz. Ömer, ona:
Kitabınız da (hiç) beni (mle ilgili olan sözler) buluyor musunuz? diye sordu. O da: Evet, cevabını verdi. (Hz. Ömer):
Nasıl buldun? dedi (Yahudi alimi de):
Seni (orada) bir kale olarak buluyorum, cevabını verdi. (Hz. Ömer gayr-i ihtiyari olarak elindeki) kamçıyı onun üzerine kaldırıp:
O kale de ne demek? diye sordu. (Yahudi alimi de):
Muhkem ve güvenilir, demirden bir kale: dedi. (Hz. Ömer),
Benden sonra (halifeliğe) gelecek olan kimseyi nasıl buluyorsunuz? dedi (Yahudi alimi de):
Onu salih, fakat yakınlarını (diğer müslümanlara) tercih eden bir ha*life olarak buluyorum, cevabını verdi. (Bunun üzerine) Hz. Ömer; üç de*fa:
Allah Osman’a merhamet etsin, dedi, sonra:
(Peki) ondan sonrakini nasıl buluyorsun? dedi. (Yahudi alimi de):
Onu da demir pası olarak buluyorum, dedi.
Bunun üzerine Ömer eliyle hemen onun ağzını kapadı ve: Ey kerceğizim, ey pasçağızım, diye feryad etti. (Yahudi alimi de):Ey mü’minlerin emîri (aslında) o iyi bir halifedir, fakat o kılıcın kı*nının sıyrıldığı ve kanın da akıtıl (maya başla)dığı bir zamanda halifeliğe seçilecek, dedi.”
Derim ki: Hz. Omer’in r.a. Muezzininn kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle muezzini “Mechul” hukmundedir. Bu nedenle Sened Zayif’tir.
9. Allah Rasûlünün Sahabilerinin Fazileti
4657… İmran b. Husayn’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Ümmetimin en hayırlısı kendilerine gönderildi*ğim asır (da olanlar) dır. Sonra onlardan sonrakiler, sonra da onlar*dan sonrakilerdir.”
(İmran dedi ki): Hz. Peygamber; “sonra onlardan sonrakiler” sözünü “üçüncü bir defa daha tekrarladı mı yoksa tekrarlamadı mı (iyice hatır*lamıyorum), Allah daha iyi bilir.
(Hz. Peygamber sözlerine şöyle devam etti): “Sonra kendilerinden şahitlik istenmediği halde şahitlik yapan bir kavim zuhur edecek. Söz verecekler, sözlerini yerine getirmeyecekler. Hıyanet edecekler, kendilerine güvenilmeyecek. (Allah korkusundan yoksunlukları ve oburlukla*rı sebebiyle) aralarında şişmanlık yaygınlaşacaktır.”
Derim ki: Ravi’lerin arasinda Katade vardir. kendisi “Mudellis”tir. Ama burada gecen hocasi olan Zurara’dan Hadisleri duymustur. Boylelikle sened Sahih’tir. Yine ayni Hadis imam Ahmed’in Musned’inde baska bir sened ile bu hadis rivayet edilmistir. Hadisin asli da Buhari ve Muslim’dedir.
10. Rasûlullah (S.A.)’In Sahabilerine Sövmenin Yasak Olduğu
4658… Ebu Said (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Sahabilerime sövmeyiniz! Varlığı elinde olan zata yemin ederim ki eğer biriniz, sadaka olarak Uhud Dağı kadar altın dağıtsa bu on*lardan birinin bir müdd (lüka sadakasının sevab)ına erişmez ve (hatta bunun) yarısına da ulaşamaz” buyurmuştur.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4659… Amr b. Ebî Kurre’den (rivayet olunmuştur); dedi ki: Huzeyfe Medayin’de idi ve Rasûlullah (s.a.)’ın öfke halinde sahabilerinden bazı kimseler için sarfetmiş olduğu sözleri (halka) aktardı. Bunları Huzeyfe’den dinleyenlerden bazıları da gider Selman’a haber verir ve Huzeyfe’den duyduklarını ona anlatırlardı. Selman da “Huzeyfe söylediği (sözün doğruluk derecesi) ni (benden) daha iyi bilir” derdi. Sonra da Huzeyfe’ye gelip:
“Senin sözlerini Selman’a anlattık. Seni ne tasdik etti ne de tekzib et*ti.” derlerdi. Huzeyfe (bir gün) sebze tarlasında bulunan Selman’a varıp; “Ey Selman benim Rasûlullah (s.a.)’dan duyduklarımı tasdik etmekten seni engelleyen (sebep) nedir? dedi. Hz. Selman da (ona şöyle) cevap verdi:
“Gerçekten Rasûlullah (s.a.) (bazan) öfkelenirdi ve öfkeli iken sahabi*lerinden bazıları hakkında (bazı ağır) sözler söylerdi. Bazan da hoşnut olur ve hoşnutluk halinde sahabilerinden bazıları hakkında (sitayiş-kâr)sözler söylerdi. Artık sen (Hz. Peygamberden her duyduğun sözü nakletmeye) bir son vermiyor musun? (Eğer sen bu rivayetlerine devam edersen) Bazı kimseler (in kalbin)e bazı kimselerin sevgisini, bazı kimse*ler (in kalbin) de bazılarının nefretini aşılarsın ve neticede bazı anlaşmaz*lıkların ve bölünmelerin meydana gelmesine sebep olursun. Oysa sen Ra*sûlullah (s.a.)’ın bir hutbesinde:”Ben, öfkeli iken Ümmetimden herhangi bir kimseye sitem ya da beddua edersem (bu bir insanlık halidir); çünkü ben de Adem oğulla*rından biriyim. (Binaenaleyh) onların öfkelendiği gibi (bazan) ben de öfkelenirim (fakat, Allah) beni alemlere sadece rahmet için gönder*miştir. (Bu sebeple ben rabbime: Ey Allah’ım, ben ancak bir beşerim, Müslümanlardan herhangi birisine, hakk etmediği halde beddua ya da si*tem edersem) kıyamet gününde bunu onun için bir rahmet kıl (diye dua ettim. Rabbim de bu duamı kabul etti)” dediğini bilmektesin.
Allah’a yemin olsun ki ya bu sözlerine son verirsin ya da (bunu) Ömer’e mektup*la bildireceğim.”
Derim ki: Senedi cok kuvvetli ve Sahih’tir. Bu hadiste, Allah Rasulunun s.a.v. kizdigi anlarda bazi Sahabe’ler hakkinda kotu bir soz soylerse, onun kotu soyledigi sozun o Sahabe’nin kiymetini dusurmeyecegini anlamis oluyoruz. Bu hadisin asli da Buhari ve Muslim’dedir.
Sapik firkalar ise bu gibi hadislerin bir cogunu kabul etmemektedirler. Bu gibi Sahih hadisleri inkar ederek Allah Rasulu’nun s.a.v. arkadaslarina ve dostlarina dil uzatmaktadirlar. Bir Musluman, Allah Rasulu’nun s.a.v. hic bir ashabina ne olursa olsun dil uzatmamalidir. En dogrusunu gokteki Allah c.c. bilir.
11. Ebu Bekir (R.A.)’in Halife Seçilmesi
4660… Abdullah b. Zem’a'dan rivayet edilmiştir, dedi ki: Rasülullah (s.a.v) (vefatına sebep olan) hastalığın iyice şiddetlendiği sırada ben müslümanlardan bir cemaatle birlikte (kendisinin) yanında bulunuyordum. Bilal (r.a.) kendisini namaza çağırdı (Hz. Peygamber de): “Namazı cemaate kim kıldıracaksa (ona) emredin (de namazı kıldırsın)” buyurdu.
Bunun üzerine Abdullah İbn Zem’a (dışarıya) çıktı. Bir de baktım ki Hz. Ömer cemaatin içerisinde bulunuyor. Fakat Ebu Bekir ortalıkta yok. Hemen (Hz. Ömer’e): “Ey Ömer, kalk halka namazı kıldır’ dedim (Hz. Ömer de) öne geçip (namaza başlamak üzere) tekbir gelirdi. RasullAllah (s.a.v) de onun sesini duydu. Hz. Ömer yüksek sesli bir adamdı. (Bu sebep*le) Peygamber(sav) onun sesini uzaktan duyabilmişti. Hz. Peygamber (sav) onun sesini duyunca)” Ebu Bekir nerede? (Ebu Bekir hayatta iken) Ebu Be*kir’den başka birisinin öne geçmesini Allah da kabul etmez müslümanlar da kabul etmedi. Bunu Allah da kabul etmez, müslümanlar da kabul etmez” dedi ve (mescide gelip halka namaz kıldırması için) Hz. Ebu Bekir’e (haber) gönderdi. Ömer bu namazı kıldırdıktan sonra Ebu Bekir geldi ve halka namazı kıldırdı. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4661… Ubeydullah b. Abdullah b. Atabe den (rivayet edildiğine göre) Abdullah b. ZcnVa şu (bir önceki) hadisi rivayet etmiş ve (şöyle) demiştir:
Peygamber (s.a.) Ömer’in sesini duyunca (yatağından) çıkıp b=aşını odasından dışarı çıkardı. Sonra: “Hayır, hayır, hayır, halka namazı Ebu Kuhafe’nin oğlu (Ebu Bekir) kıldırsın” dedi. (Hz. Peygamber) bu sözü öfkeli olarak söyledi.
Derim ki: Senedinde “Musa bin Yakub” vardir. kendiside hafiften Zayif’tir. Ama bir onceki hadis mana olarak bu hadisin Sahih oldugunu gostermketedir.
12. Fitne Zamanında (Fitneyi Körükleyecek) Söz Söylemekten Kaçınmak Gerekir
4662… Muhammed ibn Abdullah el-Ensari ile Ebu Bekre’den (rivayet edildiğine göre):
Rasûlullah (s.a.v) Hasen İbn Ali için: “Benim şu oğlum Seyyiddir. Onun vasıtasıyla Allah’ın, ümmetimden iki cemaatin arasını düzelte*ceğini ümid ediyorum” demiştir.
Hamm’ad hadisinde (bulunan ifadeye göre Hz. Peygamber Hz. Hasan için şöyle) demiştir: “Umarım Allah onun vasıtasıyla, müslümanlardan iki büyük topluluğun arasını düzeltir.”
Derim ki: Senedinde imam “Hasan El-basri” vardir. “Mudellis” oldugunu defalarca zikretmistim. Boylelikle bu sened zayiftir. Ama bu Hadis’in asli Buhari’dedir.
4663… Muhammed b. Sirin’den (rivayet edildiğine göre) Huzeyfe (şöyle) demiştir:
Halktan, kendisine erişen fitneden korkmadığı hiçbir kimse yoktur. Muhammed b. Mesleme müstesna.
Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v)’ı (Muhammed b. Mesleme’ye): “Sana fitne zarar vermez” derken işittim.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4664… Sa’lebe b. Dubay’a'dan (rivayet olunmuştur) der ki: biz bir gün Huzeyfe’nin yanına girmiştik. Bize: Ben kendisine fitnenin zarar vermediği bir kimse tanıyorum, dedi. Bunun üzerine (oradan) çıktık. Bir de baktık ki kurulmuş bir çadır var. Hemen (içerisine) girdik. Bir de ne görelim! Muhammed İbn Mesleme orada. Kendisine hayatını böyle halk*tan ayrı olarak geçirmesinin sebebini sorduk. (Şöyle) cevap verdi. ”Sizin şehirlerinizden bana bir fitne gelmesini istemiyorum (da onun için böyle halktan ayrı yaşıyorum). Ortaya çıkan (bunca fitne) ortadan kalkıncaya kadar (da böyle yaşamaya devam edeceğim.)”
4665… Müsedded, Ebu Avane, Eş’as b. Suleym, Ebu Bürde, Dubey’i b. Husayn es-Sa’lebî yoluyla (da bir önceki hadisin) manası (rivayet edilmiştir.)
Derim ki: “Sa’lebe b. Dubay” kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle bu sened zayiftir. Ama Imam Muhammed bin Mesleme’nin r.a. fitneye karismadigini bir onceki hadisten zaten anlamis olduk.
4666… Kays İbn Ubad’dan (rivayet edildiğine göre) dedi ki: Ali (r.a.)’ye “Bu seferini bize açıkla! (Bu seferin) Rasûlullah (s.a.v)’ın senden aldığı bir söz(ün neticesi) midir, yoksa kendi görüşün(ün neticesi) midir?” diye sordum da:
“Rasûlullah (s.a.) (bu hususta) benden hiç bir söz almadı. Fakat bu sade*ce benim şahsi görüşümdür” cevabını verdi.
Derim ki: Senedinde Imam Basri vardir. Kendisi “Mudellis”tir. Bu nedenle Zayif’tir.
4667… Ebu Said’den (rivayet edildiğine göre), Rasûlullah (s.a.v) (şöy*le) buyurmuştur: “Müslümanların (kendi aralarında meydana gelen ihti*laflar sebebiyle ikiye) bölünmeleri sırasında (içlerinden) bir (başka) fır*ka da ortaya çıkacak ve (müslümanların kendi aralarında bölünmesiyle meydana gelen) iki cemaatten hakka en yakın olanı onu öldürecek*tir.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
13. Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4668… Ebu Said el-Hudri’den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.v) “Peygamberlerin birini diğerinden üstün görmeyiniz” buyur*muştur. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4669… İbn Abbas (r.a.)’den (şöyle) dedi (ği) (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.v): “Hiçbir kula benim Yunus İbn Metta’dan daha ha*yırlı olduğumu söylemek yaraşmaz.” buyurmuştur.
Derim ki: Ayni hadis, ayni Sened ile imam Buhari’nin Sahih’inde yer alir. Bu nedenle Hadis Sahih’tir.
4670… Abdullah b. Muhammed’den (rivayet edilmiştir): Rasûlullah (s.a.v): “Hiçbir peygambere benim, Yunus İbn Metta’dan daha hayır*lı olduğumu söylemek gerekmez” buyurdu
Derim ki: Senedinde iki illet vardir. Bir; Imam Ebu Davud’un hocasi olan “Abdulaziz bin Yahya”da hafiften bir zayiflik vardir. Iki; Imam “Muhammed bin Ishak” Mudellis’tir. Ama hocasi Ismail bin Ebi Hakim’den duymustur. Duysa bile, burada duydugunu zikretmemistir. Boylece, duymama ihtimali de vardir. Boylelikle bu hadisin Senedi Zayif’tir. Ama bir onceki hadis, bu hadisin manasinin dogru oldugunu gosterir.
4671… Ebu Hureyre’den (şöyle) dedi(ği rivayet edilmiştir): Yahudiler*den bir adam “Musa’yı (bütün insanlardan) üstün kılan (Allah)’a yemin olsun” dedi. (Orada bulunan bir) müslüman da elini kaldırıp yahudinin yüzüne vurdu. Bunun üzerine yahudi varıp (durumu) Rasülullah (s.a.)’a haber verdi. Hz. Peygamber de:
“Beni Musa’dan üstün tutmayınız. Çünkü bütün insanlar ölü iken ilk dirilen ben olurum. Bir de bakarım ki Musa, Arş (in kenarından) tutmuş… Artık Ölenler arasındaydı da benden önce mi dirildi, yoksa Aziz ve Celil olan Allah’ın istisna ettiklerinden miydi? Bilmiyorum” buyurdu. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4672… Enes’den (şöyle) dediği rivayet edilmiştir: Bir adam RasûlAllah (s.a.v)’a: “Ey yarattıkların en hayırlısı” diye hilabettidi. RasûlAllah (s.a.v) “O, İbrahim’dir” buyurdu. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4673… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) RasûlAllah (s.a.v): “Ben (kıyamet günü) Ademoğlunun en hayırlısıyım. Kabri ilk açı*lacak, ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olan da benim.” buyurmuştur.
Derim ki: Bu hadisi imam Muslim ayni sened ile rivayet etmistir. Sened’inde “Abdullah bin Ferruh” vardir. Bu kiside Mechul’dur. Ama Imam ibni Rahuyeh’in Musned’inde bu hadisi mana olarak daha uzununu zikrettigini gordum. Senedi ise Sahih’tir. Boylelikle bu hadis mana yonunden Sahih’tir.
4674… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) RasûlAllah (s.a.) “Tübba (Allah’ın rahmetinden mahrum kalmış) bir mel’un mudur, de*ğil midir bilmiyorum ve Uzeyr peygamber midir, değil midir (bunu da) bilmiyorum” demiştir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4675… Ebu Hureyre (r.a.)’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ben Rasûlullah (s.a.v)’ı: “Meryem’in oğluna insanların en yakın olanı benim (Çünkü) Peygamberler baba bir kardeşler gibidirler ve benimle onun arasında (başka) bir peygamber de yoktur” derken işittim. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
14. Mürcie’yi Redd (Eden Hadisler)
4676… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) (şöyle) buyurmuştur: “İman yetmiş küsur şu’bedir. Bunların en faziletlisi Allah’dan başka ilah yoktur, demektir. En aşağısı da (atılmış bir) kemiği (yada bir engeli) yoldan kaldırmaktır. Haya da imanın bir şu’besidir”. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4677… İbn Abbas (r.a.) (şöyle) demiştir: Abdülkays heyeti Rasûlullah (s.a.v)’e geldiği zaman (Hz. Peygamber) onlara (önce) Allah’a imanı emretti ve: “Allah’a iman nedir biliyor musunuz?”dedi.
“Allah ve Rasülu daha iyi bilir” dediler. (Hz. Peygamber de):
“Allah’dan başka (hakiki) bir ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şahidlik etmek, namazı kılmak, zekatı ver*mek, Ramazan orucunu tutmak, ganimet mallarının beşte birini ver*meniz” buyurdu.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4678… Cabir’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) “Kul ile küfür arasında (bulunan yol) namazı terktir” buyurmuştur.
Derim ki: Senedi Sahih’tir. Bu hadis bir suru yonden, bir suru sened ile, alimlerin ittifaki ile Sahih kabul edilmistir.
Sahabe’nin hepsi, Selef’inde bir cogu bu hadisi delil olarak alip namazi terk edenin kafir olacagini soylemislerdir. Hadis alimlerinin genel gorusu de budur. Fakat sonradan gelen alimler, bu hadisi kucuk kufur olarak kabul etmislerdir.
Ehli sunnet arasinda bir kisi omru boyunca hic bir namaz kilmaz ise onun kufrunde ihtilaf edilmez. Yeni cikan muasir bazi kisiler, boyle yapmanin da kufur olmadigini iddia etmislerdir. Oysa ki bu Ehli sunnet’e muhalif bir gorustur. Bir kisi omru boyunca Allah icin tek kez bile alnını yere koymadi ise, o kisi asla Musluman degildir. Bunda da hic bir ihtilaf yoktur.
15. İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4679… Abdullah b. Ömer’den (rivayet edildiğine göre) RasûlAllah (s.a.) kadınlara hitaben): “Dini ve aklı noksan olup akıllı bir erkeğe siz*den daha çok galebe çalan görmedim” buyurmuş, (orada bulunan kadınlardan biri): “Ey Allah’ın rasulü, akıl ve din noksanlığı (mız) ne demektir?” demiş, (Hz. Peygamber de): “Akıl noksanlığı iki kadının şahidliği (nin) bir erkeğin şalhidliği (ne denk sayılması) dır. Din noksanlığı ise birinizin (hayızh ve nifaslı iken) ramazanda oruç yeme*si ve (o) günleri namazsız geçirmesidir” demiş.Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4680… İbn Abbas’dan (rivayet edilmiştir) dedi ki: Peygamber (s.a.) (namazda) Ka’be’ye yönelmeye başlayınca (sahabeden bazıları):
“Ey Allah’ın Rasulü (şimdi içimizden daha önce hep) Beytü’l-Makdis’e doğru namaz kılarken vefat etmiş olan kimselerin hali ne olacaktır?” dediler. Bunun üzerine yüce Allah: “Allah, sizin imanınızı (daha önce kılmış olduğunuz namazlarınızı) boşa çıkarıcı değildir” âyet-i keri*mesini indirdi.
Derim ki: Senedi Sahih’tir. Bu hadis, Namaz gibi yapilan Amel’lerin Iman’in bir parcasi olduguna dair en onemli delil’dir.
4681… Ebu Ümame’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Kim (sevdiğini) Allah (rızası) için sever, (verdiğini) Allah (rızası için ) verir, (vermediğini de) Allah (rızası için) vermezse, imanı ke*male erdirmiş olur.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4682… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Müminlerin iman bakımından en olgun olanları ahlâk bakımın*dan en güzel olanlarıdır.”
Derim ki: Senedinde “Muhammed bin Amr” vardr. Bu ravi’de eger Ebu Seleme’den rivayet ederse zayif kabul edilir. Boylelikle Senedi Zayif’tir. Ama ayni hadis Imam Ahmed’in Musned’inde “Hasen” derecesinde olan bir sened ile rivayet edilmistir. Senedindeki “Ibni Aclan” “Saduk”tur. Boylelikle bu hadis “Hasen”dir.
4683… (Âmir) babası Sa’d İbn b. Vakkas’dan (rivayetle) dedi ki: Pey*gamber (s.a.) (müellefe-i külûbden) bazı kimselere (ganimet mallarından bir şeyler) verdi (müellefe-i kulübden olmayan) bazı kimselere ise, (bu mallardan hiç) birşey vermedi. Bunun üzerine Sa’d: “Ey Allah’ın rasulü (ganimet mallarından) falana, falana (bir şeyler) verdin. Falana ise (hiç) bir şey vermedin. Oysa, o (vermediğin kimse diğerlerine nisbetle daha olgun) bir mü’mindir” dedi. (Hz. Peygamber de) “Yahut da müslümandır (di*yebilirsin)” dedi. (Sa’d) bu soruyu üç defa tekrarladı. Peygamber (s.a.) de (her defasında): “Yahut da müslümandır (diyebilirsin)” dedi. Sonra da” “Ben (verilmediği takdirde) yüzleri üstüne ateşe düşecekleri korkusuy*la (bu mallardan) bazı kimselere veriyorum. Bana onlardan daha se*vimli olan kimseleri de (haklarında böyle bir tehlike sezmediğim için) bırakıyorum, onlara hiç bir şey vermiyorum” buyurdu.
Derim ki: Ayni hadisi imam Muslim Sahih’inde rivayet etmistir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
4684… ez-Zührî “De ki: Siz inanmadınız. Fakat İslam olduk de*yin.” ayet-i kerimesi hakkında şöyle dedi: “Biz (bu ayetin) İslamın kelime-i şehadet (getirmek) olduğu, imanın da bununla amel etmek olduğu anlamına geldiğine inanırdık.”
Derim ki: Buradaki Sened’inde zayiflik vardir. Ama imam Hakim’in Mustedrek’inde Sahih Sened ile rivayet edilmistir.
4685… (Âmir b. Sa’d'ın) babasından (yani Sa’d b. Ebî Vakkas’dan ri*vayet edilmiştir): Peygamber (s.a.) ganimet mallarını halka bölüştürmüştü. (Bazı kimselere çok mal verdiği halde bir müslümana hiç vermemişti) Bunun üzerine ben, (Ey Allah’ın rasulü)! Falan kimseye de versen. Çün*kü o mü’mindir, dedim. “Yahut ta muslimdir, Ben bir adama başkası bana ondan daha sevimli olduğu halde, (cehenneme) yüz üstü düşece*ği korkusuyla bağışta bulunurum (Bu sayede onun kalpteki imanının artmasına yardımcı olurum. Diğerinin imanına güvendiğim için ona ba*ğışta bulunma ihtiyacı duymam) buyurdu. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4686… (İbn Ömer’den rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) (şöy*le) buyurmuştur:
“Benden sonra dönüp birbirinizin boyunlarını vuran kâfirler ol*mayınız.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4687… İbn Ömer (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasülullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
“Bir müslüman diğer bir müslümanın kâfir olduğunu söylerse (ba*kılır); eğer (kafir dediği kimse gerçekten) kâfirse (bu sözün vebalinden kurtulur. Fakat kâfir) değilse kendisi kâfir olmuştur.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4688… Abdullah b. Amr’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur;
“(Şu) dört şey kimde bulunursa o (kimse) an tam münafıktır.
Kimde de bunlardan bir nesne varsa onu bırakincaya kadar kendi*sinde münafıklıktan huy var demektir:
1- Konuşunca yalan söylemek
2- Verilen sözü tutmamak
3- Va’dinden dönmek
4- Ara açılınca (eski dostunun hakkında) fena sözler sarf etmektir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4689… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Zina eden kimse zina ederken mü’min olarak zina edemez. (Hır*sızlık yapan kimse) hırsızlık yaparken mü’min olarak hırsızlık yap (a)maz (Şarap içen de) şarabı içerken mü’min olarak içmez ve Tevbe (kapısı) ona açıktır” buyurmuştur.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4690… Ebu Hureyre (r.a.) Rasûlullah (s.a.)’ın şöyle buyurdu(ğunu) söylemiştir:
“İnsan zina edince iman kendisinden çıkarak (başının) üstünde bir bulut gibi olur (orada bekler durur). Zinadan çekilince iman da ona dö*ner.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
16. Kader
4691… İbn Ömer (r.a.)’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Kaderiyye (fırkası mensupları) bu ümmetin mecusileridir. Eğer (on*lar) hastalanırlarsa ziyaret etmeyiniz, ölürlerse cenazelerinde bulun*mayınız” buyurmuştur.
Derim ki: Senedine “Seleme bin Dinar” direk “ibni Omer”den r.a. rivayet ediyor. Aslinda bu yanlistir. Imam ibni Betta’nin El-ibane’sinde gectigi gibi aslinda imam “Seleme” bu hadisi imam “Nafi”den o da “Ibni Omer”den r.a. rivayet etmistir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
4692… Huzeyfe (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Her ümmetin bir mecusisi vardır. Bu ümmetin mecusisi de “kader yoktur” diyenlerdir. (Binaenaleyh) onlardan kim ölürse cenazelerinde bulunmayın, onlardan kim hastalanırsa onu zi*yaret etmeyin. (Çünkü) o (nlar) Deccalin ordularıdır. Allah kesinlikle onları Deccale kavuşturacaktır.”
Derim ki: Senedinde adi gecmeyen birisi vardir. boylelikle Senedi Zayif’tir. Hadisin baska kitaplardaki senedide guclu degildir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
4693… Ebu Musa el-Eş’arî(nin) haber verdi (ğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Allah, Adem’i yeryüzünün her tarafından avuçladığı bir avuç topraktan yarattı. Bu sebeple Ademoğulları (dünyaya, renk ve tabiat cihetiyle) yeryüzü (nün renkleri ve karakterleri) kadar (değişik şekiller*de vücuda) geldiler. Onlardan kimisi kızıl, kimisi beyaz, kimisi siyah, kimisi de bunların karışımı, kimisi yumuşak, kimisi sert, kimisi kötü kimisi de iyi (huylu olarak dünyaya) geldi.”
Derim ki: Senedinde “Avf bin Ebi Cemile” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Senedi “Hasen”dir.
4694… Ali (a.s.)nin (şöyle) dedi(ği rivayet edilmiştir):
“Biz “Bakiu’l-Garkad” (denilen mezarlık)da Rasûlullah (s.a.)’in de bulunduğu bir cenazede idik. Rasûlullah (s.a.) (yanımıza) gelip oturdu.
Yanında bir de baston vardı. Bastonla yeri çizmeye başladı. Sonra başını kaldırıp:
“Sizden hiçbir kimse ve dünyaya gelen hiçbir nefis yoktur ki: Allah onun cehennemden, ya da cennetten yerini yazmamış olsun; şaki ya da said olarak yazılmamış olsun” buyurdu.
Bunun üzerine (orada bulunan) cemaatten bir adam:
“Ey Allah’ın peygamberi, yazgımız üzerinde durup ameli (mizi) bırakıvermeyelim mi? (Çünkü nasıl olsa yazgısında) saadet ehlinden olan cennete gidecek, şekavet ehlinden olan da cehenneme gidecek” dedi. Ra*sûlullah (s.a.)’de: “Çalışınız, herkes (ne için yaratıldı ise ona) kolayca eriştirilecektir. Saadet ehline saadet ehlinin ameli, şekavet ehline de şekavet (ehlinin ameli) kolaylaştıracaktır” buyurdu. Sonra (şu ayet-i ke*rimeyi) okudu:
“Bundan dolayı kim (fakirlere) verir (günahlarından) korunursa ve en güzel (söz) ü doğrularsa, ona en kolay (en rahat şeylerin yolun) u kolaylaştırırız.
Fakat kim cimrilik eder, kendini zengin görüp (Allah’a kulluğa) te*nezzül etmezse ve en güzel sözü de yalanlarsa, ona en güç şeylerin yo*lunu kolaylaştırırız.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4695… Yahya İbn Ya’mer’den (rivayet edildiğine göre) demiştir ki: Kader hakkında ilk konuşan Basra’da Ma’bed el-Cühenî (isimli bir kim*se) idi. (Bir gün) Humeyd b. Abdurrahman el-Hımyerî ile birlikte hacc ya da umre için yola koyulduk. (Kendi kendimize): “Allah rasulunün sahabilerinden biriyle karşılaşsak da bu (türedi) kimselerin kader hakkında söylediklerini ona sorsak” dedik. Yüce Allah bizi mescide girmekte olan Abdullah b. Ömer’i denk düşürdü. Arkadaşımla ben hemen onun etrafını çevirdik. Arkadaşımın sözcülüğü bana vereceğini anladım ve: “Ey Abdurrahman’ın babası bizim (o) tarafta birtakım insanlar türedi. Kur’ân okuyorlar, ilim okumaya çalışıyorlar ve: Kader (diye birşey) yoktur, her iş (hiç bir şeye bağımlı olmadan) başlı başına müstakil olarak meydana gelir, diyorlar” dedim.
“Sen onlarla karşılaştığın zaman onlara benim kendilerinden uzak ol*duğumu onların da benden uzak olduklarını söyle. Allah’a yemin olsun ki eğer onlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa da (Allah yolunda) harcasa, kadere iman etmedikçe Allah bunu ondan kabul etmez.” dedi.
Sonra babası Ömer b. Hattab (r.a.)’in şöyle dediğini rivayet etti: “Biz (bir gün) Rasûlullah (s.a.)’ın yanında otururken birdenbire yanımıza bir adam geliverdi. Elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı. Üzerinde yorgun*luk ve perişanlık gibi bir yolculuk alameti göze çarpmıyordu ve kendisi*ni (asla) tanımıyorduk. Nihayet Peygamber (s.a.)’in yanına varıp oturdu ve dizlerini dizlerine dayadı, ellerini (kendi) uylukları üzerine koydu ve: “Ey Muhammed bana islamı anlat” dedi.
Rasûlullah (s.a.): “İslam, Allah’dan başka (hakiki) bir ilah olmadı*ğına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şahitlik etmen, na*mazı kılman, zekatı vermen, Ramazan’ı tutman ve eğer gitmeye gü*cün yeterse haccetmendir” buyurdu.
Adam: “Doğru söyledin” dedi. Biz kendisine hayret ettik. (Çünkü bil*miyormuş gibi) soruyor, (biliyormuş gibi de) tasdik ediyor (du. Sonra) “Bana imanı anlat” dedi.
(Fâhr-i kainat efendimiz de): “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe inanmandır. Ve bir de hayrıyla, şerriyle kadere inanmandır” cevabını verdi. Adam: “Doğru söyledin” dedi ve: Bana (şimdi de) ihsandan haber ver” dedi. (Hz. Peygamber de):
“Allah’a görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü sen onu göremezsen de o seni görür” buyurdu. (Adam bu sefer de):
“Bana kıyametin zamanından bahset” dedi. ( Hz. Peygamber de: )
“Bu konuda sorulan sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi. (Adam: “Öyleyse) Kıyametin alâmetlerinden bahset” dedi.
(Hz. Peygamber de): “Cariyenin hanımefendisini doğurması ve ya*lınayak, çıplak deve çobanlarının, bina yükselmekte yarışa girmeleri*dir” buyurdu.
(Hz. Ömer rivayetine devamla şöyle) dedi: Sonra (bu adam aramızdan çıkıp) gitti. Üç (gün) sonra (Hz. Peygamber bana):
“Ey Ömer (soru) soranı biliyor musun?” diye sordu. Ben de “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dedim.
“O Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye gelmişti” buyurdu
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4696… Yahya b. Ya’mer ile Humeyd b. Abdurrahman’dan, şöyle dedikleri rivayet edilmiştir:
“Biz Abdullah b. Ömer’le karşılaş (mış) tık, kendisine kaderden söz açtı (ve kaderi inkar eden türedilerin) bu mevzuda söyledikleri sözleri an*lattık…” (Bu hadisi Ya’mer ile Humeyd’den nakleden Abdullah b. Büreyde bu rivayetine devam ederek, hadisin bundan sonraki kısmında bir ön*ceki hadisin) benzerini nakletti.
(Hadisin ravilerinden Osman b. Gıyas ise bu rivayete bazı cümleler da*ha) ilave ederek (şöyle) dedi:
Müzeyne yahut Cüheyne kabilesinden biri (Hz. Peygambere): “Ey Al*lah’ın rasulü o halde ne diye amel ediyoruz? (Kendisini bir yazgı) geçmiş olan bir iş için mi yoksa (hakkında hiç bir yazgı bulunmayan ve) şimdi yeni başlayacak bir iş için mi?” diye sordu. (Hz. Peygamber de: “Kendi*sini bir yazgı) geçen bir iş için (çalışacaksınız)” buyurdu. (Orada bulu*nan) bir adam yahut da bazı kimseler: “Öyleyse amel niçin?” diye sordu. (Hz. Peygamber de):
“Cennetlik olanlar (dünyada) Cennet halkının amelin (i işlemey)e, cehennemlikler de (dünyada) cehennem halkının amelin (i işlemey)e muvaffak edilecektir.” buyurdu
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4697… Şu (bir önceki) hadisi (bazı yerlerine) ilave ederek (bazı yerle*rini de) kısaltarak Alkame de Süleyman İbn Büreyde aracılığıyla Ya’mer’den rivayet etmiştir. (Bu rivayet şöyledir: Yabancı bir yolcu sıfa*tıyla gelen bir adam Hz. Peygambere): “İslam nedir” diye sordu. (Hz. Peygamber de): “Namaz kılmak, zekat vermek haccetmek, ramazan orucunu tutmak ve cünüblükten dolayı gusletmek” cevabını verdi.
Ebu Davud der ki: Ravi Alkame Mürciecidir
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4698… Ebu Zer (r.a.) ve Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edilmiştir, dediler ki: (Bir gün) Rasûlullah (s.a.), sahabileri arasında otururken, ansızın yabancı bir adam çıkageldi. (Hz. Peygamberin kim olduğunu orada bulunanlara) soruncaya kadar Hz. Peygamberin (orada bulunanların) hangisi olduğunu bilmiyordu.
Bu olaydan sonra biz Rasûlullah (s.a.)’den kendisine bir yabancının gel*diği zaman, kolayca tanıyabileceği (özel) bir oturma yeri tahsis etmesini is*tedik. (Bu isteğimizi kabul etti). Bunun üzerine kendisine çamurdan bir otu*racak yer yaptık ta (toplantılarda) oraya oturur, biz de onun etrafına oturur*duk. (Hadisin ravisi), hadisin bundan sonraki kısmında: “Bir adam çıka gel*di” (diyerek sözlerine devam edip) şu (bir önceki hadisin) bir benzerini ri*vayet etti ve (gelen adamın) halini anlattı. ( Daha sonra rivayetine şöyle de*vam etti. Adam: ) … Cemaatin (en alt) tarafından: “Esselamü aleyküm ya Muhammed, diyerek selam verdi. Peygamber (s.a.) onun selamını aldı…”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4699… İbn Deylemî’den (rivayet edilmiştir): Ubeyy b. Ka’b'in yanına varmıştım. Kendisine: “İçimde kaderle igili bazı şüpheler belirdi. Bana (bu mevzuda) birşey (ler) anlat. Umulur ki Allah (bu sayede) kalbimden bu şüpheyi giderir” dedim.
“Eğer Allah göklerinde ve yerlerinde bulunan halka azab etseydi onlara zulmetmiş sayılmazdı. Eğer onlara rahmetle muamele etseydi bu (onlar için) amellerin (in karşılığın) dan daha hayırlı olurdu. Eğer sen Allah yolunda Uhud (dağı) kadar altın harcasan, kadere iman etmedikçe (kaderde) sana isabet eden şeyin sana (mutlaka) erişeceğini, (kaderde) sana isabet etmeyen şeyin de sana erişemeyeceğini bilmedikçe, Allah bunu senden kabul etmez.
Eğer bundan başka bir inanç üzerinde ölürsen cehenneme girersin” dedi.
Sonra Abdullah b. Mes’ûd’un yanına vardım. O da (bana) buna benzer sözler söyledi. Sonra Huzeyfe b. el-Yâman’ın yanına vardım. O da aynı şeyleri söyledi. Sonra Zeyd b. Sabit’e vardım. O da bana Peygamber (s.a.) den buna benzer sözler nakletti.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu Eser’de Kadere iman etmeyenlerin Kafir olacagina dair acik bir delil vardir. Sahabe’nin bu sozu kafasinda ve ictihadindan degil, bilakis Peygamberimizden s.a.v. duydugu cok aciktir. Yoksa hic bir sahabe kendi kafasina gore bir kisiyi Cehenneme gitmek ile tehdit edemez.
4700… Ebû Hafsa’dan (rivayet edildiğine göre); Ubâde İbn Sâmit (kendi) oğluna: “Ey oğulcuğum. (Kaderinde) sana isabet eden şeyin (sa*na ulaşmakta) şaşmayacağını, (kaderinde) sana isabet etmeyen şeyin de sana erişemeyeceğini (iyice) bilmedikçe hakiki imânın tadını bulamazsın. (Nitekim, ben) Rasûlullah (s.a.)’ın (şöyle) derken işittim:
“Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. (Yüce Allah kalemi yaratınca) ona: Yaz! emrini verdi. (Kalem):
Ey Rabbim neyi yazayım, dedi ( Yüce Allah’da: )
Kıyamet kopuncaya kadar (olacak) herşeyin kaderini yaz! buyur*du.”
Ey Oğulcuğum! Ben Rasûlullah (s.a.)’i; “Bundan başka (bir inanç) üzerinde ölen kimse benden değildir” derken (de) işittim
Derim ki: Senedinde “Cafer bin Musafir” vardir. kalan Ravi’leri ise “Guvenilir”dir. “Cafer bin Musafir”de “Saduk”tur.
4701… Ebu Hureyre (r.a.). Peygamber (s.a.)’in (şöyle) dediğini haber vermiştir: “Âdem (a.s.) ile Mûsâ (a.s.) münakaşa etti(ler). Hz. Mûsâ (a.s., H.z Adem’e):
“Ey Adem sen babamız Ademsin. Bizi zarara uğrattın ve cennet*ten çıkardın” dedi. Hz. Âdem de:
“Sen de Musa’sın. Allah (seninle özel olarak) konuşmasıyla seni seçkin kıldı ve (içerisinde kadere iman etmenin lüzumunu öğreten) Tevrâtı senin için (kendi) eliyle yazdı. (Böylelikle Allah’ın) beni yarat*madan kırk yıl önce benim hakkımda takdir ettiği bir işten dolayı beni kınıyor (mu)sun?” dedi. Bunun üzerine Âdem (a.s.) Hz. Musa’ya galib geldi.”
Ahmed b. Salih (bu hadisi) Amr yoluyla Tâvus’dan (naklen rivayet etmiştir). Tavus da Ebu Hureyre’den işitmiştir.
Derim ki: Senedi asiri derecede guclu ve Sahih’tir. Bir suru sened ile Hz. Ebu Hureyre’den r.a. rivayet edilmistir.
4702… Ömer İbn Hattâb (r.a.)’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Musa (a.s. Yüce Allah’a): “Ey rabbim! Bize bizi ve kendisini cen*netten çıkaran Âdem’i göster” diye niyaz etti de yüce Allah Adem’i O’na gösterdi. (Hz. Musa, Adem a.s.):
“Sen bizim babamız (olan) Âdem misin?” dedi. Âdem de:
“-Evet!” cevabını verdi (bunun üzerine Hz. Musa):
“Sen, Allah’ın kendi ruhundan üfürdüğü ve isimlerin hepsini öğ*rettiği, meleklere (secde etmelerini) emredip de onların secde ettiği Âdem (değil mi)sin?” dedi. (Hz. Âdem de):
“Evet” cevabını verdi. (Bu sefer Hz. Mûsâ):
“Bizi ve kendini Cennetten çıkarmana seni zorlayan (sebep) ne idi?” diye sordu. Hz. Âdem de:
“Sen kimsin?” dedi. (Hz. Mûsâ): “-Ben Musa’yım” dedi. (Bunun üzerine Hz. Âdem):
“Sen İsrailoğuIIarımn peygamberlerinden, Allah’ın araya kendi yaratıklarından, bir elçi koymaksızın kendisiyle perde arkasından konuştuğu peygamber (değil mi)sin?” dedi. (Mûsâ aleyhisselâm da):
“Evet!” cevabını verdi.
(Âdem): Sen bunun ben yaratılmadan önce Allah’ın Kitabında daha önceden takdir edilmiş olduğuna dair (bir bilgiyi sana gelen vahiyler arasında) bulmadın mı? dedi.
( Musa: ) Evet, dedi. (Bunun üzerine Hz. Âdem: Öyleyse) hakkımda daha önceden Yüce Allah’ın takdir edilmiş hükmü bulunan birşey hususunda beni nasıl kınarsın?” dedi.
(Rasûllullah (s.a.) sözlerine devam ederek):
“Adem, Musa’ya galib geldi. Adem Musa’ya galib geldi. Allah’ın selâmı ikisinin de üzerine olsun” buyur
Derim ki: Senedinde “Hisam bin Saad” vardir. bu kiside Zayif’tir. Boylelikle bu sened zayif’tir. Ama mana yonunden ise Sahih’tir.
Bu gecmis Hadisi tarih boyunca Mutezile firkasi gibi sapik firkalar inkar edip yalanlamislardir. Halbuki bu hadis asiri derecede guclu ve Sahih bir Hadis’tir.
Mutezile’nin kendisini nisbet ettikleri imam Hasan El-basri bu hadisi rivayet eden onemli Ravi’lerden birisidir. imam Basri’nin bu hadisi rivayet etmesi, onun Mutezile’den olmadigina dair guclu delillerden birisidir. imam Basri, bu hadisi Ebu Hureyre kanaliyla degil, bilakis “Cundub El-Beceli” adindaki baska bir Sahabi’den rivayet etmistir(Imam Ahmed’in Musned’ine bak).
Simdi bu hadis’ten alinmasi gereken bir cok faydalarda sadece bir kacini hizlica ozetleyelim:
Bir; Allah’in “El” sifati vardir. Bu Ehli sunnet’in Icma’si ile zahirine gore alinir.
Iki; Allah Hz. Musa ile direk konusmustur. Es-ari’lerin ve Mutezile’nin vb. yaptigi tevillerin hepsi batildir. Bilakis Allah c.c. hakiki bir sekilde Hz. Musa ile konusmustur.
Uc; Allah c.c. daha insanlari yaratmadan once herseyi takdir etmistir.
Dort; Bu hadisi sadece Ebu Hureyre r.a. rivayet etmemis, bilakis imam Hasan El-Basri gibi baska buyuk alimlerin kanallari ile de rivayet edilmistir.
Bes; imam Basri’den rivayet edilmesi, imam Basri’nin Mutezile’den olmadigina acik bir delildir.
4703… Müslim b. Yesâr el-Cühenî’den (rivayet edildiğine göre) Ömer b. Hattab’a şu: “Hani rabbin Âdemoğullarının sulbünden (soylarını) çıkarmıştı.,.” (mealindeki) ayeti sorulmuş da Ömer (r.a.) şöyle demiş:
“Ben bu ayetin Rasûlullah (s.a.)’e de sorulduğunu işittim. Rasûlullah (s.a.).(bu soruya şöyle) cevap verdi:
“Muhakkak ki Azız ve Celîl olan Allah, Adem’i yarattı. Sonra sağ iyla sırtına mesh etti, ondan zürriyeti(ni) çıkardı ve Şunları Cennet için yarattım; cennet ehlinin amelini işleyecekler, buyurdu. Sonra (tekrar) Âdem’in sırtını sıvazlayıp ondan zürriyeti(ni) çıkardı ve: Bun*ları cehennem için yarattım, cehennem halkının işlerini yapacaklar, buyurdu” (Orada bulunan) bir adam:
“Ey Allah’ın elçisi! (O halde) amel niçin?” diye sordu. Allah rasûlü (s.a.) (şöyle) buyurdu:
“Aziz ve Celil olan Allah, kulu cennet için yaratınca ona cennet halkının amelini işletir ve nihayet (o kul) cennet halkının amellerin*den bir amel üzerinde ölür de onu bununla cennete sokar.
Kulu cehennem için yaratınca ona da cehennem halkının amelini işletir. Nihayet kul, cehennem halkının amellerinden bir amel üzerin*de ölür. Bununla onu cehenneme koyar.”
4704… Nuaym b. Rabia’dan demiştir ki: “Ömer b. el-Hattâb (r.a.)’nın yanında idim..” (Nuaym sözlerine devam ederek) Şu (bir önceki) hadisi rivayet etmiştir. Ancak (bir önceki) Malik hadisi bundan daha ayrıntılıdır.
Derim ki: Senedine gecen “Müslim b. Yesâr el-Cühenî” adindaki ravi “Mechul”dur. Yani; Guvenilir olup olmamasi hakkinda yeterli bir bilgi bulunmamaktadir. Boylelikle Hadis Zayif’tir. Bildigim kadari ile bu hadisin bu lafzi ile guclu bir senedi bulunmamaktadir.
4705… Übeyy b. Ka’b'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Hızır’ın öldürdüğü çocuk (yaşarsa) kafir olarak (yaşamayı tercih edecek diye) yaratıl(mış)tı. Eğer yaşasaydı, azarak ve küfr ederek an*ne ve babasının kanını dökecekti.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4706… Übeyy b. Ka’b (şöyle) dedi: Ben Rasûlulullah (s.a.)’ı: “Oğla*na gelince, onun anne ve babası mü’min idi…” ayeti hakkında: (“Bu çocuk) yaratıldığı^gün (eğer yaşarsa) kafir olarak (yaşamayı tercih ede*cektir, diye)yaratılmışti” derken işittim
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4707… Übeyy b. Ka’b, Rasûlullah (s.a.)’ın (şöyle) buyurduğunu söy*lemiştir; “Hızır; çocuklarla oynayan bir oğlan gördü ve (tutup) başını kopardı. Bunun üzerine Musa; “Temiz bir canı öldürdün ha? de*di.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4708… Abdullah İbn Mes’ud’dan rivayet edildiğine göre; doğru olan ve doğruluğu (Allah tarafından) tasdik edilmiş olan Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Birinizin yaratılış (maddesi) annesinin karnında kırk günde tamamlanır. Sonra (yaratılış maddesi olan bu nutfe yine) bu şekilde (bu kırk günlük süre içerisinde) kan pıhtısı halini alır. Sonra (yi*ne) bu şekilde bir çiğnem (et) haline gelir (Bu kırkar günlük üç merha*leden) sonra ona bir melek gönderilir. (Bu meleğe) dört cümle (yi yaz*ması) emredilir. Bunun üzerine (melek bu çocuğun) rızkını, ecelini, amelini, bedbaht mı, bahtiyar mı olacağını yazar. Sonra ona ruh üfürür… Muhakkak ki biriniz cennet ehline ait emelleri işler, o kadar ki cennetle kendi arasında nihayet bir arşın yahut da bir arşın kadar (bir mesafe) kalır. Fakat (hakkındaki) yazgı önüne geçer de cehennem ehlinin amelini işler ve cehenneme girer.
Yine biriniz cehennem ehline ait amelleri işler, o kadar ki cehen*nemle kendi arasında bir arşın ya da bir arşın kadar (bir mesafe) ka*lır. Fakat (hakkındaki) yazgı önüne geçer. Bunun üzerine cennet ehli*nin amelini işler ve cennete girer.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4709… İmran b. Husayn’dan rivayet olunmuştur, dedi ki: Rasûlullah (s.a.)’a: “Ey Allah’ın Rasulü, cennetliklerin cehennemlik*lerden ayrılacağı belirlenmiş midir?” denildi. (Rasulü Ekrem):
“Evet” cevabını verdi. (Soruyu soran kimse bu defa şöyle) dedi: “Öy*leyse amel edenler neye amel ediyorlar?”
(Fahr-i kâinat Efendimiz bu soruya da şöyle) cevap verdi: “Herkes yaratıldığı şeye erişmeye muvaffak edilir,”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4710… Ömer ibn el-Hattab (r.a.)’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:
“Kaderiyyecilerle birlikte oturmayınız ve (adaletin tecellisi için davanızı) onlara götürmeyiniz. (Yahut da onlarla münakaşaya önce siz başlamayınız).”
Derim ki: Senedinde “Hakim bin Sureyk El-Huzeli” vardir. “Mechul” bir Ravi’dir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
17. Müşrik Çocukları (nın Ahiretteki Durumu)
4711… İbn Abbas’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.)’e müşrik çocukları (nın âhiretteki durumu) sorulmuş ta: “Allah onların dünyada yaşadıkları takdirde) ne yapacak olduklarını en iyi bilendir” buyurmuş
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4712… Aişe (r.a.)’den (rivayet edilmiştir): Dedi ki: Ben (Hz. Peygam*bere) “Ey Allah’ın rasulü mü’minlerin çocukları (nın âhiretteki durumu nedir; onlar cennetlik midirler yoksa cehennemlik midirler)? diye sordum da: “Onlar babalarındandır” buyurdu.
“Ey Allah’ın rasulü amelsiz olarak mı (babalarıyla birlikte cennete ya da cehenneme gidecekler)?” dedim.
“Allah onların (dünyada yaşadıkları takdirde) nasıl amel edecekleri*ni en iyi bilendir” buyurdu. Bunun üzerine: “Ey Allah’ın rasulü, müşrik çocuklarının âhiretteki durumu nedir)?” dedim.
“Onlar babalarındandır” cevabını verdi.
“Amelsiz oldukları halde mi?” dedim.
“Allah onların (dünyada yaşadıkları takdirde) nasıl amel edecekleri*ni en iyi bilendir” buyurdu.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4713… Müminlerin annesi Hz. Aişe’den rivayet edilmiştir: Dedi ki: Peygamber (s.a.v)e (cenaze) namazını kılması için ensardan bir çocuk ge*tirildi. Ben de (çocuğun cenazesini görünce) “Ey Allah’ın Rasulü! Ne mutlu! Bu çocuğa bir kötülük işlemedi. Kötülükten haberi de olmadı” de*dim. Bunun üzerine (RasûlAllah (s.a.v):
“Ey Âişe (belki gerçek) böyle değildir. Muhakkak ki Allah cenneti yarattığı gibi cennetlikleri de yarattı. Cenneti onlar babalarının bel*lerinde iken onlar için yarattı. Cehennemi yarattı, cehennemlikleri de yarattı, cehennemi onlar (daha) babalarının bellerinde iken onlar için yarattı” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Talha bin Yahya” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Hadisin senedi Hasen’dir. Ama mana olarak bir onceki Hadis ile ayni oldugundan bu Hadis’te mana olarak Sahih hukmundedir.
4714… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.v) “Her çocuk (İslam) fıtrat(ı) üzere doğar. Sonra anne ve babası onu yahudileştirir ve (ya) hristiyanlaştırır. Tıpkı devenin, bütün organla*rı tam bir yavru dünyaya getirdiği gibi (devenin dünyaya getirdiği bu yavrunun) vücudunda kesik bir organ görebiliyor musunuz?” buyur*muş, (orada bulunanlar):
“Ey Allah’ın rasulü küçükken ölenler hakkında ne buyurursunuz?” de*mişler ( Hz. Peygamber de: )
“Allah (yaşadıkları takdirde onların) ne işleyeceklerini en iyi bilen*dir” cevabını vermiş.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4715… Ebu Davud der ki (bir önceki hadis) Haris b. Miskin’e okun*du. Ben de dinliyordum. Kendisine “Yusuf b. Vehb rivayet etti.” (ve şöyle) dedi: “Ben, Malik’ e hevalarına tabi olan kimseler (yahudîleştirmeyi ve hıristiyanlaştırmayı anne-babaya nisbet eden) şu (bir önceki) hadisi bizim aleyhimize delil getiriyorlar, dendiğini ve Malik’in de (sözkonusu hadiste geçen): “Küçükken ölenler hakkında ne buyurursunuz? dediler. Allah onların ne isleyeceklerini en iyi bilendir” (cümlelerini kasdederek hadisin) son tarafını da onların aleyhine delil ge*tir, dediğini işittim.”
Derim ki: Senedinde “Yusuf bin Amr” vardir. “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Eser’in senedi Hasen’dir.
4716… Haccac b. el-Minhâl (şöyle) demiştir: Ben Hammad b. Seleme’yi: “Her çocuk fıtrat üzere doğar” hadisiniaçıklarken işittim. (Hammad bu hadisi açıklarken şöyle) dedi: Bize göre (bu fıtrat) Allah’ın (Âdemoğullarından) daha onlar babalarının bellerinde iken (İslam üzere yaşayacaklarına dair) aldığı sözdür. (İşte o) zaman ( Yüce Allah onlara: ) “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi (onlar da) “Evet Rabbimizsin” dediler.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4717… Amir (eş-Şa’bî)’den (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.): “Çocuğu diri diri mezara gömen kadın da, diri diri mezara gömülen çocuk (kendisine ait olan ana) da cehennemdendir” buyurmuştur.
(Bu hadisin ravilerinden) Yahya İbn Zekeriyya (İbn Ebi Zaide) dedi ki:
Babamın ifadesine göre Ebu İshak (es-Sebî’î bu hadisi) kendisine Amir (eş-Şabî), Alkame ve İbn Mes’ud zinciriyle Peygamber (s.a.)’den rivayet etmiştir.
Derim ki: Bu Hadis’in senedinde alimler uzunca ihtilaf etmislerdir. Ama su anda gorunene gore Senedi Sahih’tir.
4718… Enes (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) bir adam (Hz. peygam*bere): “Ey Allah’ın rasulü (şu anda) babam nerededir? (Cennette midir, yoksa cehennemde midir?)” diye sormuş da (Hz. Peygamber): “Senin ba*ban cehennemdedir.” buyurmuş. (Adam) sırtım dönüp gidince (kendisi*ni çağırarak): “Benim babam da senin baban da cehennemdedir” bu*yurmuş.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4719… Enes İbn Malik’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “Muhakkak ki şeytan insan oğlunda kanın dolaştığı yerlerde dola*şır, durur.” Buyurmuştur.
Derim ki: Bu sened, bir onceki Hadis’in senedi ile aynidir. Boylelikle bu Hadis’te Sahih’tir.
4720… Ömer İbn el-Hattab’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.):
“Kaderiyyecilerle birlikte oturmayınız ve (adaletin tecellisi için da*vanızı) onlara götürmeyiniz. (Yahut da onlarla münakaşayı siz başlat*mayınız)” buyurmuştur.
Derim ki: Senedinde “Hakim bin Sureyk El-Huzeli” vardir. “Mechul” bir Ravi’dir. Boylelikle Hadis Zayif’tir(Bu hadis aha onceden zikredilmistir.).
18. Cehmiyye
4721… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuşur:
“insanlar (Allah’ın varlığı hakkında) soru sormaya devam edecek*ler; hatta şu soru da sorulacak:
Yaratıkları Allah yarattı. (Pekala) Allah’ı kim yarattı? Böyle bir soruyla karşılaşan kimse, Ben Allah’a iman ettim, desin.”Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu hadis, cok net ve acik bir sekilde “Kelam” ve “Felsefe” gibi Islam dininin aslinda olmayan ve kisiyi supheye goturen ilimlerin okunmasinin ve yayilmasinin caiz olmadiginin, bilakis haram oldugunun delilidir.
4722… Ebu Hureyre’nın: “Ben Rasûlullah (s.a.v)’ı (şöyle) buyururken işittim” dediği (ve sözlerine devamla bir Önceki hadisin) bir benzerini zik*rettiği rivayet edilmiştir. Hz, Ebu Hureyre’nin bu rivayetine göre Hz. Pey*gamber şöyle buyurmuştur:
“Size böyle (Allah’ı kim yarattı gibi) bir söz söyledikleri zaman (siz de) ‘Allah birdir, hiçbir şeye muhtaç değildir (fakat herşey var olabilmek ve varlığını devam ettirebilmek için ona muhtaçtır) doğmamış, doğurmamıştır. Onun bir dengi de yoktur.’ deyiniz.
(Muhatab olduğu böylesi batıl sözlere bu şekilde karşılık veren kimse bu hareketinden) sonra sol tarafına üç defa tükürsün. Sonra da (eûzu billahi mine’ş şeytanirracim, diyerek) şeytandan (Allah’a) sığınsın.”
Derim ki: Sened’inde gecen “Selem bin El-fadl” adli Ravi’de hafiften bir zayiflik vardir. Ama bir onceki Hadis, bu hadisinde mana yonunden dogru oldugunu gosterir.
4723… Abdullah bin Abbas’dan (rivayet edilmiştir); dedi ki: Ben Bathâ’da, aralarında Rasûlullah’ın(s.a.v) da bulunduğu bir cemaat içerisinde idim. O sırada yanlarından bir bulut geçti de ona bak(maya baş) ladılar. (Der*ken Hz. Peygamber) “Bunun ismi nedir?” diye sordu, onlar da: “Sehap (bulut)tur.” dediler. “Müzn” de?” (der misiniz) diye sordu (Evet) dedil*er. “Anan da” (der misiniz)?” diye sordu. “Anan da (deriz), cevabını ver*diler.
(Ebû Davud der ki: Ben bu hadisi bana rivayet eden (şeyhimden) Anan {kelimesin)i pek iyice sağlam olarak tesbit edemedim.)
(Hz. Peygamber somlarına devam ederek) “Yerle gök arasındaki uzaklığı biliyor musunuz?” dedi. “(Hayır) bilmiyoruz, dediler. (Bunun üzerine): “Bu ikisi arasındaki uzaklık yetmişbir, yetmiş iki yahut da yetmiş üç sene (lik) tir. Sonra (bu göğün) üstünde aynen bunun gibi bir gök daha vardır.” buyurdu. (Onun üstünde bir daha onun üstünde bir daha diyerek) nihayet yedi (kat) gök saydı ve: “Sonra yedincinin üstün*de üstü ile altı arası(ndaki mesafe) iki gök arası kadar (olan) bir deniz vardır. Sonra bu denizin üstünde sekiz dağ keçisi (şeklinde sekiz me*lek) bulunmaktadır. (Onların her birinin) tırnaklarıyla diz kapakları arası iki gök arasındaki (mesafe) kadardır. Sonra onların sırtlarında altı ile üstü arası iki gök arası kadar olan Arş bulunmaktadır. Sonra yüce Allah da onun üstündedir” (buyurdu).
4724… (Bir önceki hadisin) manası (yine) oradaki isnadla (başka bir rivayet zinciriyle) Simâk’dan (da rivayet edilmiştir).
4725… Şu (4723 numaralı) uzun hadisin manası (yine oradaki) isnatla (fakat farklı bir rivayet zinciriyle) Simâk’dan da (rivayet edilmiştir).Derim ki: Senedinde “Abdullah bin Umeyra” adli ravi vardir. Butun Senedler bu Ravi’nin kanali ile gelmektedir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
Bu hadis disinda mana yonu ile Mutevatir derecesine ulasmis Ayetler ve Hadisler, Allah’in c.c. Ars’inin uzerinde olduguna acik bir sekilde delalet etmektedir. Selefi Salihinde bu konuda kesin bir sekilde Icma etmislerdir.
Imam Ebu Davud’un bu hadisi burada zikretmesi, Cehmiyye’lerin Allah’in goklerin ustunde oldugunu inkar ettikleri icindir. Bu nedenle, gunumuzun yeni tureme Es-ari’leri ve Maturidi’leride aslinda bir yonden “Cehmiyye” firkasindandirlar.
4726… (Cübeyr İbn Muhammed İbn Cübeyr İbn Mut’im’in) dedesin*den (Cübeyr İbn Mut’im’den) rivayet edilmiştir, dedi ki: Hz. Peygambe*rin huzuruna bir çöl arabı gelip: “Ey Allah’ın Rasulü, canlar son derece sıkıntıya girdi, çocuklar can verdi, mallar azaldı, hayvanlar helak oldu. Bizim için Allah’dan yağmur iste. Biz (yağmurumuzun yağdırılması için) seni Allah’a şefaatçi kılıyoruz. Allah’ı da sana şefaatçi kılıyoruz” dedi. Rasûlullah (s.a.v) de! “Vay, yazık sana! Sen ne dediğini biliyor mu*sun?” buyurdu. Sonra: “Sübhanallah” dedi ve “sübhanallah” demeye devam etti. Nihayet (Hz. Peygamberin öfkesinin, gazab-ı ilahinin nüzulü*ne sebep olabileceğinden endişe edildiği için) bu (öfkeden duyulan endi*şenin izleri orada bulunan) sahabilerinin yüzünde de belirmeye başladı. Sonra (tekrar): “vay sana!: (şunu iyi bil ki) Allah yarattıklarından hiç*birisi için aracı kılınamaz. Allah’ın şanı bundan yücedir. Vay sana! Sen Allah kimdir biliyor musun? Onun Arşı semâvâtı üzerinde şu şe*kildedir” buyurdu ve parmak (larıyla) la (el boşluğu) üzerinde kubbe gi*bi bir şekil yaptı ve: “Muhakkak ki o (Arş) süvarinin ağırlığından dolayı bindigi rahilesinin gıcırdadığı gibi gıcırdar” buyurdu. İbn Beşşar bu hadisi “Allah Arşının üstündedir Arşı da gök*lerinin üstündedir”diye rivayet etti (ve sonra hadisin geri kalan kısmını) nakletti.
Abdulla’Iâ, İbnu’l Müsennâ ve İbn Beşşâr; “Ya’kub b. Utbe ile Cubeyr b. Muhammed b. Cûbeyr’den, o babasından, o dedesinden” diyerek aynı hadisi naklettiler.
(Ebû Dâvûd dedi ki): Hadisin Ahmed b. Said’in isnadı (ile gelen rivayeti) sahih olandır. Aralarında Yahya h. Main ile Ali b. el-Medîm nin de bulun*duğu bir topluluk, bu hususta ona muvafakat etmişlerdir. Ayrıca bir başka topluluk, bunu, -yine Ahmed’in dediği şekilde- “İbn İshak’tan” (diyerek) rivayet etmişlerdir. Bana ulaştığına göre, Ahdula’lâ, İbnu ‘l-Müsennâ ile İbn Beşşâr’in semalan (hocalarından hadis dinlemeleri) aynı nüshadan imiş.
Derim ki: Sened’inde gecen “Cübeyr İbn Muhammed İbn Cübeyr İbn Mut’im” Mechul’dur. Yani kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle Hadis Zayif’tir. Bu hadisin hukmu hakkinda cok uzun konusulmasi gerekir. Bazi alimler Sahih gormuslerdir. Ama burada kisa kesmek istiyorum.
4727… Cabir İbn Abdullah’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah’ın Arşı taşıyan meleklerinden birini anlatmam için bana izin verildi. (Bu meleklerden birinin) kulak memesi ile omuzu arasındaki mesafe) yediyüz senelik bîr yoldur.”
Derim ki: Bu Hadis’in senedi, Imam Buhari’nin sartina goredir. Yani; Imam Buhari bu Hadis’in senedinde olan butun Ravi’lerden Hadis rivayet etmistir. Boylelikle Hadis Sahih’tir.
4728… Ebu Hureyre’nin azatlı kölesi Ebu Yunus Süleym İbn Cübeyr dedi ki: Ben Ebu Hureyre’yi şu: “Şüphesiz ki Allah size emanetleri eh*line vermenizi emreder…” ayetini, yüce Allah’ın (bu ayetin sonunda yer alan) Semîan (=işitici) Basîran (=görücü) sözüne kadar okurken gör*düm. (Ayeti bitirince Hz. Ebu Hureyre): “Ben Rasûlullah (s.a.)’ı baş par*mağını kulağının üzerine, onu takibeden (şehadet parmağını) da gözünün üzerine koyarken gördüm. Yani Ben Rasûlullah(s.a.v) (bu) iki parmağını (gözü ve kulağı üzerine) koyarak bu ayeti okurken gördüm.” dedi. İbn Yûnus, el Mükri(nin şöyle) dediğini söyledi:
Hz. Peygamber sözü geçen parmaklarını bu şekilde gözünün ve ku*lağının üzerine koyarken:
“Allah işitici ve görücüdür”
“Allah için işitme ve görme (sıfatları) vardır” demek istemiştir.
Ehu Davud der ki: Bu hadis Cehmiyye fırkasını (n Allah’ın sıfatları mevzuundaki görüşünü) reddetmektedir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
19. (Âhirette Allah’ı) Görmeye Dair
4729… Cerir İbn Abdullah’dan (rivayet edilmiştir) dedi ki: Biz Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte oturuyorduk (ayın) ondördüncü gecesi olan dolu*nay gecesindeki aya bakıp: “Siz (âhiret gününde) Rabbinizi şu ayı gör*düğünüz gibi bir izdihama düşmeden göreceksiniz. Binaenaleyh gü*neşin doğuşundan ve batışından önceki namaz (lar)ı kılmaya gücünüz yetiyorsa (bunu) yapınız” buyurdu; sonra şu ayeti okudu: “… Hem gü*neşin doğmasından önce hem de batmasından önce Rabbini hamd ile teşbih et… (sabah ve ikindi namazlarını kıl)…”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4730… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet edilmiştir); dedi ki: Halk (Hz. Peygamber’e):
“Ey Allah’ın, Rasulü, biz kıyamet gününde rabbimizi görecek miyiz?” diye sordular da (Hz. Peygamber): “Siz bulutsuz bir öğle vaktinde gü*neşi görmekte izdihama düşer misiniz?” buyurdu; (onlar da): “Hayır” cevabını verdiler. (Hz. Peygamber bu defa): “Bulutsuz bir dolunay ge*cesinde ayı görmek için izdihama düşer misiniz?” buyurdu (onlar da):
“Hayır” cevabını verdiler. (Bunun üzerine Hz.o Peygamber): “Varlı*ğım elinde olan zata yemin olsun ki: Allah’ı görmek için sadece (bu*lutsuz bir havada) ayla güneşten birini görmek için çektiğiniz sıkıntı kadar bir sıkıntı çekersiniz, (o kadar) buyurdu.Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4731… Ebu Rezin el-Ukaylî’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: dedi ki: Ben (Hz. Peygamber’e) (s.a.v); “Ey Allah’ın rasulü, hepimiz ayrı ayrı rabbini görecek mi?” diye sordum.
(Musannif Ebu Davud’un diğer şeyhi Ubeydullah) İbn Muaz (bu cüm*leyi:
“Ey Allah’ın Rasulü)! Kıyamet gününde (hepimiz) Rabbini onunla tenhaca (başbaşa) kalarak görebilecek mi? Bunun (bu şekilde olabileceği*ne dair) Allah’ın yaratıkları içerisinde bir delili var mı?” şeklinde rivayet etti. (Musannifin şeyhi Musa îbn İsmail’in naklettiğine göre Hz. Ebu Re*zin rivayetine şöyle devam etmiştir: Hz. Peygamber de bana): “Sizin he*piniz, ayı teker teker (biriniz diğerine engel olmadan) görmüyor musu*nuz?” cevabını verdi: (Diğer şeyhi Ubeydullah İbn Muaz da bu cümleyi Hz. Ebu Rezin’den şöyle rivayet etti:
Hz. Peygamber de: “Kameri ayların ondördüncü gecesi olan dolu*nay gecesinde (herbiriniz ayı izdiham olmadan) teker teker” (görmüyor musunuz?” buyurdu). (Ebu Davud der ki: Bu hadisi bana rivayet eden Musa îbn İsmail ile Ubeydillah İbn Muaz hadisin bundan sonraki kısmı*nı) (Hz. Rezin dedi ki “Ben de evet öyledir” cevabını verdim (şeklinde rivayet etmek suretiyle rivayetlerinde) birleştiler.
İbn Muaz (bu cümleye ilave olarak Hz. Rezin’den şunları da nakletti: Hz. Peygamber de):
“Ay Allah’ın yaratıklarından biridir. Allah ise her şeyden daha ulu ve yücedir” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Veki bin Udus” vardir. bu Ravi’de “Mechul”dur. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
20.Cehmiyye Fırkasının Görüşlerini Red (Eden Hadisler)
4732… Abdullah İbn Ömer, Rasûlullah (s.a.)’ın şöyle buyurduğunu söylemiştir:
“Allah kıyamet gününde gökleri dürer (sonra) sağ eline alır sonra: Mülkün yegane ve hakiki sahibi benim nerede (o dünyadaki) zalimler ve Nerede (o malları ve mülkleriyle) büyüklük taslayanlar? bu*yurur. Sonra da yerleri dürüp eline alır.” (Hadisin bundan son*raki kısmını) İbni Ala (şöyle) rivayet etti: (Yerleri de) diğer eline (alır) sonra Mülkün hakiki sahibi benim. Nerede (o) zalimler, nerede o büyüklük taslayanlar?” buyurur.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu Hadisi imam Ebu Davud’un “Cehmiyye”ye reddiye verirken zikretmesinin sebebi, “Cehmiyye” firkasinin Allah’in “El” sifatini inkar etmesinden kaynaklanmaktadir. Gunumuzun Es-ari’leri ve Maturidi’leride, eski hocalari olan “Cehmiyye”lerin yolundna bu gun gitmekteler.
4733… Ebu Hureyre (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.), şöyle buyurmuştur: Her gece, gecenin (ilk üçte ikisi gidip de) son üçte biri kalınca, Rabbimiz dünya semasına iner ve: Bana dua edecek kimse yok mu, duasını kabul edeyim, benden bir isteği olan yok mu, ona (isteğini) vereyim, benden aff dileyen yok mu kendisini bağışlaya*yım, buyurur.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Burada da Allah’in her gece Dunya semasina inmesini inkar eden “Cehmiyye” firkasina reddiye vardir. Gunumuzun Es-ari’leri ve Maturidi’leride, eski hocalari olan “Cehmiyye”lerin yolundan bu gun gitmekteler.
21. Kurân-ı Kerim’in Allah Sözü Olduğu Hakkında (Gelen Hadisler)
4734… Câbir ibn Abdullah’dan (şöyle) dedi (ği rivayet edilmiştir): Rasûlulah (s.a.v) hac mevsiminde (Mekke’ye gelen) insanlara kendisini tanı*tarak: “Beni kendi kavmine götürecek bîr kimse yok mu? Çünkü Kureyş Rabbimin kelâmını tebliğ etmekten alıkoymaya çalışıyor” buyu*rurdu.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4735… Hz. Aişe’den (rivayet edildiğine göre) demiştir ki: (Bana şu meşhur olan iftira edilince) benim halim kendimce Allah’ın benim hak*kımda okunan bir vahiyle konuşacağı bir seviyede değildi.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4736… Âmir İbn Şehr’den rivayet edilmiştir dedi ki: Ben (Habeşistan kralı) Necaşi’nin yanında idim, Oğlu İncil’den bir ayet okudu da ben gül*düm. Bunun üzerine (Necaşi bana, ‘Ne o!’) Yüce Allah’ın sözüne gülü*yor musun?” dedi.
Derim ki: Sened’indeki “Mucalid bin Said ElHemedani” adli ravi Zayif’tir. Bu Ravi disinda bu hadisi rivayet eden hic kimse bilmiyorum. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
4737… İbn Abbas (r.a.)’dan (rivayet edilmiştir): “Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem torunları) Hasan ile Hüseyin’e: şeytanın, zararlı bö*ceklerin ve zararlı gözlerin zararlarından korunmaları için): “ikinizi de her şeytan ve haşereden ve her kötü gözden Allah’ın noksansız kelimelerine sığındırırım” diye dua eder sonra; “Sizin (büyük) babanız (İbrahim aleyhisselam da oğulları) İsmail ile İshak’ı bu kelimelerle sığındırırdı” buyururdu.
Ebu Davud der ki: “Bu (hadis) Kur’an ın mahluk olmadığına bir delil*dir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu Hadis’in Kuran’in yaratilmadigina delalet yonu ise cok aciktir. Cunku Allah Rasulu s.a.v. Allah’in kelimeleri ile yaratiklarin serrinden Allah’a siginiyor. Eger Allah’in kelimeleri yaratik olsaydi, Allah’in yarattigi bir sey ile yarattigindan siginirdi. Buda imkansizdir. Sahihi muslim’de gecen “Allah’in tamamlanmis kelimeleri ile Yaratiklarin serrinden ona siginiyorum” hadisi de, Kuran’in yaratilmadigina daha net bir delildir.
Selefi Salihin”Kuran’in” yaratildigini soyleyen herkesi tekfir etmislerdir. Gunumuzde yasayan bir suru kisi bu sapik inanctalardir. Ilahiyatlarda mevcut olan bir suru hoca da bu gorustedir. Bu kisilerin Ebu Cehil ve Firavun’dan hic bir farklari yoktur. Hepsi Kuran’in yaratildigini soyleyerek Kafir olmuslardir.
4738… Abdullah (ibn Mes’ud) dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allahü Teâlâ vahyi söyleyince gök ehli se*mada kaya üzerinde çekilen zincirin sesine benzer bir çan sesi işitir*ler de (kendilerinden geçerek) yere kapanırlar. Kendilerine Cebrail gelinceye kadar bu halde kalırlar. Nihayet kendilerine Cebrail gelin*ce kalplerinden (bu baygınlık hali) giderilmiş olur, (Kendilerinden bu hal gidince Cebrail aleyhisselam’a): “Ey Cibril! Rabbin ne söyledi?” derler. O da: “Hakkı söyledi” cevabını verir. Bunun üzerine diğer melekler de bizim rabbimiz hakkı söy(ledi) “hakkı, hakkı..” diye nida ederler.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu Hadis’te Allah’in Ars’inin uzerinde olduguna cok acik bir delil vardir. Ayni sekilde Allah’in onustuguna ve konusmasinin duyulduguna cok net bir delilde vardir.
22. Şefaat
4739… Enes İbn Malik’den (rivayet edildiğine göre); Peygamber (s.a.): Şefaatim, ümmetimin büyük günah işleyenleri içindir” buyurmuştur
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4740… İmran b. Husayn’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) (şöyle) buyurmuştur: “Ümmetimden büyük günah işlemiş olan bir top*luluk Muhammed’in şefââtı ile cehennemden çıkar, cennete girer. Bunlar (cehennemden çıktıkları için); cehennemlikler diye anılırlar.”
Derim ki: Senedinde “hasan bin Zekvan” vardir. Zayif bir Ravi’dir. Boylelikle bu Hadis bu metin ile Zayif’tir.
4741… Cabir’den demiştir ki: Ben Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyururken işittim:
“Cennet halkı, orada (diledikleri kadar) yerler ve içerler.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
23.Öldükten Sonra Dirilme Ve Sur(un Üfürülmesi)
4742… Abdullah İbn Amr’dan (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Sur boynuz (suretinde bir boru)dur. (Kıyamet gününde) ona üfürülür.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4743… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) (şöyle) buyurmuştur: “Toprak, kuyruk kemiği hariç olmak üzere) her insanı tamamen yiyecektir. (İnsan) kuyruk kemiğinden yaratılmıştır, (kıyamet gününde yine) ondan yaratılacaktır.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
24. Cennet Ve Cehennemin Yaratılması
4744… Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Allah (Teâlâ hazretleri) cenneti yaratınca Hz. Cebrail’e: “Git de ona bir bak!” buyurdu. Bunun üzerine (Hz. Cebrail) gidip ona baktı, sonra gelip: “Ey Rabbim, senin izzetine andolsun ki onu işitip de ora*ya girmeyen bir kimse kalmaz” dedi. Sonra Allah onu (n etrafını) zor*luklarla kuşattı ve: “Ey Cebrail, git ona (bir daha) bak” dedi. (Cebra*il) gidip ona (bir daha) bakıp geldi.
“Ey Rabbim, senin izzetin hakkı için (söylüyorum ki) ben oraya (ikinci kez baktıktan sonra) oraya hiç kimsenin giremeyeceğinden korkmaya başladım” dedi. Sonra Allah, cehennemi yaratınca: “Ey Cebrail git de ona (bir) bak” buyurdu. Bunun üzerine (Cebrail) gidip (bir de) ona baktı. Sonra gelSp: “Ey Rabbim, senin izzetin hakkı için (söylüyorum ki), onu işiten hiç bîr kimse oraya girmez.” dedi. Bunun üzerine (yüce Allah) orayı şehvetlerle kuşattı. Sonra da:
“Ey Cebrail git de ona (bir daha) bak” buyurdu. Bunun üzerine (Ceb*rail) gidip oraya (bir daha) baktı, sonra gelip: “Ey Rabbim izzetin hakkı için
(söylüyorum ki) ben (orayı tekrar görünce) bir kimse dahi kalmadan herkesin oraya girmesinden korkmaya başladım” dedi. Derim ki: Senedinde “Muhammed bin Amr” vardir. Saduk derecesindedir. Boylelikle Hadis “Hasen”dir.
25. Havz Mevzuunda (Gelen Hadisler)
4745… İbn Ömer’den demiştir ki: Rasûlullah (sav) buyurdu ki: “Ger*çekten önünüzde bir havz vardır ki, onun iki ucunun arasındaki me*safe) Cerba ile Ezruh arası(ndaki mesafe) kadardır.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4746… Zeyd İbn Erkam’dan demiştir ki: (Bir gün) Rasûlullah (s.a.)’la birlikte (bir seferde bulunuyor) idik. (Bir ara) bir yere indik. (Bunun üze*rine bize): “Siz (ümmetimden) Havza gelecek olanların yüzbinde biri değilsiniz.”buyurdu.
Bu hadisi Hz. İbn Erkam’dan rivayet eden Ebu Hamza dedi ki: Ben Hz. Zeyd’den bu hadisi işitince kendisine: “O gün kaç kişiydiniz?” diye sordum da; “Yedi veya sekiz yüz (kişiydik).” cevabını verdi.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4747… el – Muhtar İbn Fulfül’den demiştir ki: Ben Enes İbn Malik’i (şöyle) derken işittim: Rasûlullah (s.a.) hafifçe uyuklamıştı. Tebessüm ederek onlara: “Neye güldüğümü biliyor musunuz?” diye bir soru sor*du ya da onlar: “Ey Allah’ın rasulü, niçin güldün?” diye bir soru sordular da (şöyle) cevap verdi: “Çünkü bana biraz önce bir sure indi” buyur*du ve: “Bismillahirrahmanirrahim, innâ a’teynâ kelkevser” (diyerek) sureyi sonuna kadar okudu (sonra orada bulunanlara): “Kevser nedir bi*liyor musunuz?” buyurdu (onlar):
“Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dediler (Hz. Peygamber de): “Muhak*kak ki o, aziz ve celil Rabbimin bana cennette (vereceğini) va’dettiği bir nehirdir ki onda pek çok hayır vardır. Onun üzerinde bir havuz vardır ki kıyamet gününde ümmetim (ondan içerek hararetlerini gider*mek üzere) ona gelirler; onun kapları (nın sayısı gökteki) yıldızlar adedincedir” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Muhtar bın Fulfur” adli Ravi vardir. Kendisi “Saduk” hukmundedir. Boylelikle Hadis Hasen’dir.
4748… Enes İbn Malik’in şöyle dediği ya da buna benzer bir şey söy*lediği rivayet edilmiştir. Allah’ın elçisi (Mi’rac gecesinde) cennete çıka*rıldığı zaman kendisine kenarları içi boş yakuttan olan bir nehir gösteril*di, yanında bulunan melek elini suya daldırıp (bir avuç) misk çıkardı. Muhammed (s.a.) yanında bulunan bir meleğe “O nedir?” diye sordu, melek de:“Aziz ve Celil olan Allah’ın sana verdiği kevserdir” cevabını ver*di.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4749… Abdüsselam İbn Ebi Hazim (yani) Ebu Talut dedi ki: Ben Ebu Berze’yi (Yezid İbn Muaviye’nin Kûfe’ye emir olarak tayin ettiği) Ubey-dullah İbn Ziyad’ın yanına girerken gördüm. (Fakat onunla birlikte Ubeydullah’ın yanına girmediğim için aralarından geçen konuşmayı dinleyemedim. Ancak bu konuşmayı) bana falanca (zat) nakletti…
Musannif Ebu Davud der ki: Aslında bu hadisi bana nakleden şeyhim Müslim (ibn İbrahim) bu zatın ismini açıklamıştı (ama ben onu unuttum) ve (bu zat Ubeydullah ibn Ziyad’ın tabilerinden olan) cemaattendi (sözü geçen zat olayı söyle anlattı):
Ubeydullah, Ebu Berze’yi görünce (etrafındakilere) onu göstererek “Sizin Muhammed’e mensub olan sahabiniz işte şu kısa boylu ve şişman adamdır” dedi. Şeyh (Ebû Berze, dolayısıyla Hz. Peygamberin sahabile-rine ve dolayısıyla Hz. Peygambere hakaret etmek istediğini) derhal anla*dı ve: “Muhammed (s.a.v)le olan sohbetimden dolayı beni ayıplayan bir toplumun yanında kalacağımı (böyleleri ile karşılaşacağımı) zannetmiyo*rdum” dedi.
Bunun üzerine Ubeydullah (sözü değiştirip): “Şüphesiz Muhammed (s.a.v)’in sohbetinde bulunmak senin için bir zînettir (asla) ayıp değildir. Ben seni havuz hakkında (bildiklerini) sormak için (buraya) çağırmıştım. (Hakikaten) sen (hiç) Rasûlullah (s.a.)’i bu mevzuda bir şeyler söylerken işittin mi?” dedi. Ebu Berze (r.a.)’de; “Evet” (hem de pek çok defalar işittim, öyle) bir defa, iki defa, üç Jefa, dört defa, beş defa değil. Havuzu (n varlığını ve bu mevzudaki hadisleri) yalan sayan kimseyi Allah ondan içirmesin” dedi. Sonra Öfkeli olarak çıkıp gitti.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Bu senedde olan guzel ve nadir seylerden biriside, Hadis’in senedinde imam Ebu Davud ile Peygamberimiz s.a.v. arasinda sadece üç kisi bulunmaktadir.
Bu Eser, Kevser havuzunu inkar edenlere en acik reddiyelerden birisidir.
26. Kabir Ve Kabir Azabı
4750… el-Berâ İbn Âzib’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur.
“Şüphesiz ki müslümana kabirde soru sorulduğu zaman AlIah’dan başka bir ilah olmadığına ve Muhammed (s.a.v)’in Allah’ın el*çisi olduğuna şahidlik etmesi (var ya!). İşte buyruğunda anlatılan hal odur.” Aziz ve celil olan Allah’ın “Allah inananları dünya hayatında da âhirette de sağlam sözle tesbit eder.” buyurduğu odur.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir ve cok gucludur.
4751… Enes İbn Malik’den demiştir ki: “Allah’ın peygamberi bir gün Neccar oğullarının hurmalığına girmişti (orada bulunan kabirlerden kor*kunç) bir ses işitti de korktu. Bunun üzerine:
“Bu kabirlerde yatanlar kimlerdir?” dedi.
“Ey Allah’ın Rasulü, (onlar) cahiliyye döneminde ölen bir takım in*sanlardır” dediler (Peygamber efendimiz de): «Cehennem azabından ve Deccal’in Fitnesinden Allah’a sığınınız” buyurdu. Bunun üzerine ‘”Bu da niçin (oluyor), Ey Allah’ın rasulü?” dediler. (Hz. Peygamber de şöy*le) buyurdu:
Muhakkak ki bir mü’min kabrine konduğu zaman ona bir melek gelir ve ona: Sen (dünyada iken) kime ibadet ediyordun? diye sorar.
Eğer Yüce Allah o mü’mine hidayet vermişse;
“Allah’a ibadet ediyordum” der, bunun üzerine kendisine:
“Sen şu (peygamber olarak gönderildiği söylenen) kimse hakkında ne dersin?” diye sorarlar. (O mü’min de): “O Allah’ın kulu ve rasulüdür” cevabını verir. Artık bundan sonra kendisine başka bir soru so*rulmaz. (Ruhen) Cehennemde bulunan evine götürülür ve: “Bu (ev) senin evindir, cehennemde senin için (hazırlanmış) idi. Fakat Allah se*ni korudu ve sana acıdı da onu sana cennette bir evle değiştiriverdi.” denir. (O mü’min de): “Beni bırakınız gideyim de ailemi müjdeleye*yim” der. Kendisine: “Hayır olmaz, sen burada kabrinde otur.” ce*vabını verirler.
Muhakkak ki kafir kabrine konduğu zaman kendisine bir melek gelip sertçe çıkışır da: “Sen (dünyada) neye tapıyordun?” diye sorar. O da: “Bilmiyorum” cevabını verir. (Melek de ona) “Bilmez ve hakka uymaz ol” der, sonra ona: “Şu (Peygamber olduğunu söylenen) kimse hakkında ne dersiniz?” denir. (O kafir de onun hakkında onu yalanla*yan) “Halkın dediğini derim” cevabını verir. Bunun üzerine (o melek) onun kulakları arasına demirden bir tokmak vurur; (o adam) öyle bir bağırış bağırır ki, insan ve cinnilerden başka onu bütün yaratıklar işitir.”
4752… (Şu bir Önceki hadisin) bir benzerini de (yine) aynı senedle Abdulvehhab rivayet etti; (Abdulvehhab) dedi ki:
“Bir kul kabrine konup ta arkadaşları ondan ayrılıp gittiği zaman, o, (kendisinden uzaklaşmakta olan) arkadaşlarının ayak tıkırtılarını duyar. Hemen arkasından iki melek gelip ona (şöyle) derler…” (Abdülvehhab aşağı yukarı bir) önceki hadise yakın şeyler rivayet etti ve bu hadiste (şunları da) söyledi: “Kâfirle münafık meleğe (şöyle) derler.” (Yani bu hadise bir Öncekinden farklı olarak) “münafık” kelimesini de ila*ve etti (ve rivayetine devam ederek şöyle) dedi: “(Onun çıkardığı) bu fer*yadı ins ve cinden başka ona yakın olan herkes işitir.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4753… Berâ İbn Âzib’den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte ensardan bir adamın cenazesinde bulunarak defnetmek üzere Bakî mezarlı*ğına doğru yola çıktık. Daha kabrin kazılması tamamlanmadan kabre var*dık. Rasûlullah (s.a.v) oturdu, kabrin etrafına biz de oturduk. Sanki başla*rımızın üzerinde birer kuş varmış gibi (sakin duruyor) idik. (Hz. Peygam*ber) elindeki bir çöple yeri karıştırıyordu. Derken başını kaldırıp iki ya da üç defa: “Kabir azabından Allah’a sığınınız” buyurdu.
Cerir’in rivayetinde burada (şu) ilave vardır:
Ve (Hz. Peygamber şöyle) buyurdu:
“Muhakkak ki (ölü kendisini defnedenler) dönüp giderlerken (soru meleği tarafından) kendisine: “Ey adam, Rabbin kimdir? Dinin nedir, peygamberin kimdir?” diye sorulduğu sırada (onların) ayak seslerini duyar.”
Hennâd (da hadisin bundan sonraki kısmını şöyle) rivayet etti: (Hz. Peygamber sözlerine devam ederek şöyle) dedi: “Ve ona iki melek gelir. Onu oturtarak ona “Rabbin kimdir?” derler:
Rabbim Allandır, der sonra ona:
Dinin nedir? derler:
Dinim İslam’dır, der, sonra:
“Şu size gönderilen adam da kimdir? diye sorarlar.
“Salat ve selam üzerine olsun, O Allah’ın Rasûlüdür, cevabını ve*rir. Sonra bunu: “Sana öğreten nedir?” derler; (o da):
“Ben Allah’ın Kitabını okudum, ona inandım ve (onu) tasdik ettim der.” Cerir’in rivayetinde (şu) ilave vardı: “Bu (nu bana öğreten şey) Aziz ve Celil olan Allah’ın (şu) sözüdür: “Allah inananları dünya ha*yatında da ahirette de sağlam bir sözle tesbit eder.” (İbrahim (14) 27)
(Bu hadisin bundan) sonra (ki kısmında hadisin ravileri olan Cerir ile Ebu Muaviye rivayetlerinde) birleşerek hadisin kalan kısmını şöyle riva*yet ettiler: (Hz. Peygamber sözlerine devamla şöyle) buyurdu: “Bunun üzerine gökten bir münadî Kulum doğru söyledi. Ona cennetten bir yer hazırlayınız ve ona cennete (açılan) bir kapı açınız. Hemen arka*sından o kula (cennetin) esintisi ve hoş kokusu gelmeye başlar ve da*ha kabrinde iken ufku gözünün alabildiği kadarınca açılıp genişler. “Kafire gelince…” (Hz. Peygamber hadisin bu kısmında) kafirin ölümü*nü anlattı. (Onun ölümün nasıl zor ve şiddetli olduğunu açıkladıktan son*ra şöyle) buyurdu:
“Muhakkak ki kafirin ruhu da cesedine iade edilir. Sonra ona iki melek gelip onu oturtarak kendisine:
Rabbin kimdir? derler O (korkusundan): hık-mık edip:
Bilmiyorum, cevabını verir. Bunun üzerine
Dinin nedir? derler (yine) hık-mık ederek:
Bilmiyorum der, sonra:
Size gönderilen adam da ne oluyor? derler, (yine) hık-mık edip:
Bilmiyorum cevabını verir. Bunun üzerine gökten bir bir münadi:
Yalan söylüyor, ona cehennemden bir yer hazırlayınız. Cehennem elbiselerinden bir elbise giydirin. Ve ona Cehenneme (açılan kapılardan) bir kapı açınız.” diye seslenir. O sırada (cehennemin) sıcağı yakıcı ha*vası kendisine gelmeye başlar. Kabri kendisine (öyle bir) daraltılır (ki) kaburga kemikleri birbirine girer.” Cerir’in rivayetinde (şu) ilave vardır:
“Sonra ona yanında demirden bir tokmak olan kör ve dilsiz (bir zebani) musallat edilir. Eğer o (tokmak) dağa vurulsa (dağ) toz haline gelir. (Zebanı) o tokmağı o kafire öyle bir vurur ki, o vuruşu (n sesi*ni) insanla cinden başka şark ve garb arası (nda bulunan tüm varlıklar) işitir. (O kafir de yediği bu darbe ile) toz haline gelir, sonra (azabın de*vam etmesi için o kafirin) ruh(u tekrar) kendisine iade edilir.”
4754… (Bir önceki) hadisin bir benzeri Ebu Ömer Zazan’dan rivayet edilmiştir.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
27.Mizan (Amellerin Tartılması)
4755… Hasen (r.a.) den (rivayet edildiğine göre) Âişe (r. anhâ) cehen*nem (ateşini) hatırlayıp da ağlamış, bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):
“Seni ağlatan nedir?” diye sormuş (Hz. Aişe de): (Cehennem ateşi*ni) hatırladım da onun için ağlıyorum, demiş (sonra Peygamber Efendimize hitaben):
“Siz kıyamet gününde aile halkınızı hatırlayacak mısınız?” demiş, bunun üzerine Rasûllullah (s.a.v):
“Üç yer var ki orada kimse kimseyi hatırlamaz:
1- Ameller tartılırken terazisinin hafif mi yoksa ağır mı geldiğini öğreninceye kadar.
2- (Kendisine) amel defterinin verileceği sırada (yani): “Alın kitabı*mı okuyun” (el – Hakka (69) 19) sözünü henüz söylemeden Önce; (ya*ni kişi) kitabının sağından solundan mı yoksa arkasına mı nereye konu*lacağını bilinceye kadar (geçen zaman içerisinde);
3- Sırat (tan geçme) esnasında (yani Sırat köprüsü) cehennemin üs*tüne kurulduğu (ve kişiye haydi buradan geç denildiği) zamanda.”
(Ebu Davud der ki: Bu hadisi bana rivayet edenlerden) Yakub (hadisi bana) Yunusdan (diyerek “an” harf-i cerriyle muaftan olarak) rivayet et*ti. Oysa diğer şeyhim Humeyd îbn Mes’ade daha güvenilir bir rivayet ifa*desi olan “ahbarani” kelimesiyle rivayet etti.) Şu yukarıda geçen metin onun (Yakub’un) rivayetidir.
Derim ki: Senedinde Imam Hasan El-Basri vardir. Bir cok sefer zikrettigimiz gibi “Mudellis”tir. Boylelikle Hadis Zayif’tir.
28.Deccal (Konusunda Gelen Hadisler)
4756… Ebu Ubeyde İbn el-Cerrah’dan demiştir ki: Ben Rasûlullah (s.a.)’ı şöyle buyururken işittim: “Nuh (a.s.)’dan sonra ümmetine Deccal’in tehlikesini haber vermeyen bir peygamber yoktur. Ben size onun tehlikesini haber veriyorum.” Sonra Rasûlullah (s.a.v) bize Deccal’in niteliklerini anlattı ve: “Belki beni görüp dinleyen (bazı) kimse (ler) de ona yetişebilir” buyurdu. (Bunun üzerine orada bulunanlar): “Ey Allah’ın rasulü, o gün kalplerimiz nasıl olacak, bugünkü gibi mi (ola*cak)?” dediler. (Hz. Peygamber de): “Yahut da daha hayırlı (olacak)” buyurdu.
Derim ki: Bu hadisi “Musa bin Ismail” “Hammad bin Seleme”den rivayet etmektedir. Bu Hadisi Musa direk Hammad’dan duymasi cok kucuk bir ihtimaldir. Cunku ikisinin vefati arasinda yaklasik eeli yil vardir. Ayrica metin olarak daha Sahih rivayetlere muhalif bazi “şaz” gordugum kelimeler icermistir. Bu nedenle soyle derim: Deccal’i gorme hadisi bu metin ile “Mahfuz” degildir. Bilakis bu metin “şaz” hukmundedir.
4757… Salim (İbn Abdullah İbn Ömer’)den demiştir ki: Peygamber (s.a.v) bir gün halkın arasında ayağa kalkıp Allah’a layık olduğu şekilde hamd-ü senada bulunduktan sonra Deccal’den bahsetti de (şöyle) buyurdu:
“Muhakkak ki ben sizi on (un şerrin) den sakındırıyorum, on(un şerrin)den ümmetini sakındırmamış bir peygamber de yoktur. Hz. Nuh da kavmini on(un şenin) den sakındırmıştır. Fakat ben size (şim*di) Deccal hakkında hiç bir peygamberin ümmetine söylemediği bir söz söyleyeceğim:
Bilesiniz ki Deccal (in bir gözü) kördür. Allah tek gözlü değildir.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
29.İslam Toplumundan Ayrılanlarla Savaşmanın Hükmü
4758… Ebu Zer (r.a.)’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim (İslam) cemaati (nden) bir karış kadar uzaklaşırsa (o kimse) boynundan İslam boyunduruğunu çıkarmış olur.”
Derim ki: Senedinde “Halid bin Vehban” vardir. “Mechul” bir kisidir ve kim oldugu bilinmemektedir. Boylelikle Hadis bu lafzi ile Zayif’tir.
Ama “Her kim (İslam) cemaati (nden) bir karış kadar uzaklaşırsa (o kimse) Cahillik uzere olur” hadisi Buhari ve Muslim’dedir.
4759… Hz. Ebu Zer (r.a.)’den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v): “Benden sonra gelip de şu ganimet (ler) i (n dağıtımında haktan ayrılıp kendi menfaatlerini) tercih eden devlet başkanlarıyla haliniz nice olacak*tır?” buyurdu.
Ben de: “Seni hak (peygamber) olarak gönderen zata yemin ederim ki, o zaman ben de kılıcımı boynuma koyar (ve imamın adaletle muamele et*mesi için ya o) sana kavuşuncaya ya da ben sana kavuşuncaya kadar onunla çarpışırım.” dedim. “Sana bundan daha hayırlısını haber vere*yim mi? Bana kavuşuncaya kadar sabredersin” buyurdu.
Derim ki: Bu Hadis’in Senedinde bir onceki Hadisin senedinde gecen “Halid bin Vehban” vardir. Boylelikle hadis Zayif’tir.
4760… Peygamber (s.a.v)’in hanımı Ümmü Seleme’den (rivayet edildi*ğine göre) Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“İleride sizin başınıza bir takım devlet başkanları gelecektir. Bun*lardan (göreceğiniz) bazı işleri (Allah’ın ve Rasûlü’nün emirlerine uy*gun olduğu için) iyi karşılayacaksınız; Bazı işlerini de (Allah’ın ve Rasulünün emirlerine aykırı olduğu için) reddedeceksiniz. (Allah’ın ve Rasûlünün emirlerine aykırı olan bu davranışları) reddeden kimse ( nin durumu ise, aşağıda açıklandığı gibidir: )
Ebu Davud der ki: Hişam (bu cümleyi) “dili ile reddeden kimse (bu mevzuda üzerine düşen sorumluluklardan ve nifaktan) kurtulmuştur. Kalbiyle reddeden kimse ( o başkanın günahına iştirak etmekten) kurtul*muştur. Fakat (o başkandan) razı olan ve (kendisine) uyan kimse ise (onun günahına ortak olmuştur”, şeklinde) rivayet etti. (Lakin el-Mualla îbn Ziyad bu cümleyi naklederken “dili ile reddeden kimse” sözünü riva*yet etmedi). Bunun üzerine (orada bulunanlar tarafından) “Ey Allah’ın rasulü onlarla savaşmayalım mı?” diye soruldu da (Hz. Peygamber);
“Hayır, namaz kıldıkları sürece (Onlarla savaşmayınız)” buyurdu.
4761… Ümmü Selem (r.anhâ)’den (bir önceki hadisin bir de) manası (ri*vayet edilmiştir. Bu rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “(O başkanın dine uymayan işlerini) çirkin gören (sorumluluktan ve nifaktan) uzak kalır. Reddeden de (onun günahına iştirak etmiş olmaktan) kurtulur.”
Katade (bu cümleyi açıklarken şöyle) dedi: Yani “kalbiyle reddeden ve çirkin gören.”
Derim ki: Gecmis iki Hadis’in Senedinde imam Hasan El-basri vardir. Ama kendisi Sahabe’den degil de tabiin’lerden rivayet ettigi icin bir cok alim bu hadisin senedini “Muttasil” gormustur. Bu nedenle imam Muslim bu hadisi Sahih’inde rivayet etmistir.
4762… Arfece (r.a.)’den demiştir ki: Rasulullah (s.a.v) ı şöyle buyu*rurken dinledim: “Hiç şüphesiz ki ileride birtakım fitneler olacaktır. Her kim müslümanlar derli toplu bir halde iken onların işlerini da*ğıtmak isterse kim olursa olsun o kimseye kılıçla vurunuz.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Harici’ler; Sahabe’leri tekfir ederek Muslumanlarin birliklerini bozmak icin Muslumanlara karsi savasan, buyuk gunahlar ile Muslumanlari tekfir eden bir gruptur. Bu hadislerde, Harici’lerin kabul etmedigi “Musluman hakime karsi cikmanin haram” oldugunu gostermketedir. Hadislerde de goruldugu gibi, Islam dininden cikan her hakim ile savasilir. Hatta savasilmasi Vaciptir. Keza Seriati degistirerek yerine Demokrasi gibi baska bir hukum getiren kisi ile de Icma ile savasilir. Keza boyle yapan kisi Icma ile Kafir’dir.
Şeriati degistirip onun yerine Demokrasi gibi kufur sistemlerini getiren Kafir’ler, Musluman’larin birliğini bozan kisilerdirler.
Yeni tureme Murcieler ise, Seriati degistirip de kufre dusen Kafir hakimlere karsi cikanlari Harici ilan etmislerdir. Halbuki bu sapikliligin ta kendisidir. Hadisleri bilindigi manasindan da cikarmaktir.
30. (Sahabilerin) Haricilere Karşı (Yaptıkları) Savaş
4763… Abîde (es-Selmanî) den (rivayet edildiğine göre) Ali (r.a.) Nehravan (da karargah kuran Harici) cemaatinden bahsetmiş de (şöyle) demiş:
“Onların arasında kolları doğuştan çok kısa olan bir adam vardır. Eğer şımarmayacağınızı bilseydim Allah’ın onlara karşı savaşanlar için Muhammed (s.a.v)’in diliyle yaptığı va’di size haber verirdim.”
(Abîde rivayetine devam ederek) dedi ki: (Bunun üzerine) ben (Hz. Ali’ye): “Sen (gerçekten Allah’ın verdiği) bu va’di Hz. Peygamberden (kulağınla) işittin mi?” dedim de; “Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki evet (işittim)” cevabını verdi.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4764… Ebu said el Hudrî’den; demiştir ki; Hz. Ali, Peygamber (s.a.v)’e toprağı ile karışık halde olan bir altın parçası göndermişti. (Hz. Peygamber de) onu dört kişi arasında (yani önce) Hanzala kabilesinden iken sonra el Mecâşi’ kabilesine nisbet edilen, el-Akra’ İbn Habis ile Uyeyne İbn Bedr el-Fezarî ve (önce) et-Tay kabilesinden, sonra Nebhan oğullarından biri olan Zeydü’l-Hayl ve (önce) Âmir oğullarından sonra Kilab oğullarından biri olan Alkame İbn Ulase arasında paylaştırdı da bu yüzden Kureyş ve ensar (dan bazı kimseler) kızdılar ve:
“Necd halkının ileri gelenlerine veriyor da bizi bırakıyor” dediler. Bunun üzerine (Hz. Peygamber söz alıp; “Ben bu külçeyi onlara vermekle kalplerini İslama) ısındırmak istiyorum” buyurdu.
(Ebu Said el-Hudri rivayetine devam ederek şöyle) dedi: “Derken (Harkus İbn Züheyr Zülhuvaysıra isimli) çukur gözlü, elmacıkları çıkık, çıkık alınlı, sık sakallı (ve başı) tıraş edilmiş bir adam (ayağa) kalktı (ve): “Ey Muhammed Allah’dan kork!” dedi. (Hz. Peygamber de): “Ben isyan edersem Allah’a kim itaat eder? Allah bana yeryüzünde yaşayan insanlar hakkında güvenirken siz nasıl olur da bana güvenmezsiniz?” buyurdu. Halid İbn Velid olduğunu zannettiğim bir adam onu öldürmek için izin istedi. (Rasûlullah s.a.) izin vermedi. O adam dönüp gi*dince (Peygamber efendimiz şöyle) buyurdu: “Bu adamın soyun*dan bir kavim türeyecektir ki: (O kavim) Kur’an-i okurlar da (okudukları Kur’an) gırtlaklarından aşağıya geçmez. İslamiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkarlar. (Onlar) putperestleri bırakırlar da müslümanları öldürmeğe çalışırlar. Ben onlara yetişmiş olsam kesinlikle kendilerini Ad kavminin tepelendiği gibi tepelerim.”Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4765… Ebu Said el-Hudri ile Enes İbn Malik’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.): “İleride ümmetim içerisinde anlaşmazlıklar ve bölünmeler olacaktır. (Bu bölünmeler neticesinde ortaya çıkacak olan) bir cemaat güzel laf edecek ama işleri bozuk olacak, Kur’ân okuya*caklar da (okudukları Kur’ân) gırtlaklarını geçmeyecek. (Onlar) İslâmiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkarlar, (atılan ok yay üzerindeki) yerine gerisin geri dönmedikçe (onlar da dinlerine) dönmezler. (Onlar) müsfümanların ve yaratıkların en şerlileridir. Onları öldüren veya onlar tarafından öldürülen kimselere müjdeler olsun. (Sözü geçen bu şerli kimseler öyle kimselerdir ki, insanları) Allah’ın kitabına çağırır*larsa da o kitaptan (yanlarında bilgi adına hatırı sayılır) bir şey yoktur. (Ya da o kitapla pek ilgileri yoktur.) Onlarla savaşan kimse Allah’a on*lardan daha yakın olur.” buyurdu. (Bunun üzerine orada bulunanlar):
“Ey Allah’ın Rasulü (onların) alâmetleri nedir?” diye sordular da; “Saçlarını kökten tıraş etmeleridir” buyurdu.
Derim ki: Senedinde “Nasr bin Asim” vardir. kendisi “Saduk” derecesindedir. Boylelikle Senedi “Hasen”dir.
4766… Hz. Enes, Rasûlullah (s.a.v)’dan (bir önceki hadisin) bir benze*rini daha (rivayet etmiştir). (Hz. Enes’in bu rivayetine göre Hz. Peygam*ber bu hadisin sonunda): “Onların alameti saçlarını kökten tıraş etme*leri ve saçlarını yıkamayı terk etmeleridir. Gördüğünüz zaman onla*rı öldürünüz” buyurmuştur.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4767… Suveyd İbn Gafale’den (rivayet edildiğine göre); Ali (r.a.) şöyle demiştir:
“Ben size, Rasûlullah (s.a.v) den bir hadis rivayet ettiğim zaman ye*min olsun ki, gökten düşmem benim için ona bir yalan isnad etmemden daha sevimli olur. Sizinle aramızda geçen hususlarda konuştuğum zaman ise (durum böyle değildir). Çünkü harp, bir hiledir. Ben, Rasûlullah (s.a.v)’ı (şöyle) buyururken işitim;
“Ahir zamanda yaşları genç, akılları ermez bir kavim gelecek. Bunlar yaratıkların en güzel sözünü söyleyecekler. (Fakat) İslamiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkacaklar da imanları gırtlaklarından (aşağı) geçmeyecektir. Nerede karşılaşırsanız onları öldürünüz. Çün*kü onları öldürmek, öldüren kimse için kıyamet gününde bir sevaptır.”
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4768… Zeyd İbn Vehb el-Cüheni (nin) haber verdi (ğine göre); kendi*si Hariciler üzerine yürüyen ve Ali (a.s.)’in maiyyetinde olan bir askeri birlik içinde bulunuyormuş (da) Ali (a.s.) (şöyle) demiş:
“Ey İnsanlar ben Rasûlullah (s.a.v)’ı (şöyle) derken işittim: Ümmetim*den öyle bir kavim zuhur edecek ki Kur’ân okuyacaklar da sizin oku*yuşunuz (zahiren) onlarınkine (nisbetle) hiç kalacak. Namazınız da (zahiren) onların namazı yanında hiçbir şey olmayacak. Orucunuz onların orucuna nispetle birşey olmayacak. Kur’âni kendi lehlerine zanniyle okuyacaklar. Halbuki Kur’ân onların aleyhine olacak, na*mazları gırtlaklarını geçmeyecek, İslamiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkacaklar. Eğer onlarla harb edecek olan ordu, (onlarla yapacak*ları savaştan dolayı) Peygamberleri diliyle kendilerine takdir edilen ecri bilselerdi, (yapacakları) bu işe (Allah katındaki değerinin büyüklü*ğüne tam manasıyla) güvenirlerdi (de bütün gayretlerini ona verirlerdi). Bu kavmin alameti içlerinde pazusu olup, kolu olmayan ve üzerinde beyaz kıllar bulunan pazusunda meme uçları gibi bir çıkıntısı bulu*nan bir adamın olmasıdır.” (Bu durumda) siz (şimdi) çoluk çocuğunu*za ve mallarınıza sizin adınıza halef olacak olan bu kimseleri bırakıp da Muaviye ve Şam halkı üzerine mi gideceksiniz?Allah’a yemin olsun ki: (Hazret-i Peygamberin çıkacaklarını haber verdiği) o (kötü) kavmin (karşımızda bulunan ve Hariciler diye anılan) şu kavim olduğunu ümid ediyorum, Çünkü onlar (dökülmesi) haram olan kanı döktüler, halkın merada yayılan hayvanlarını gasbettiler. Öyleyse siz besmeleyle (onların üzerine) yürüyünüz.Selemetü’bnu Küheyl dedi ki: “Zeyd İbn Vehb bana (ordunun konak*ladığı) yerleri birer birer anlattı (ve şöyle dedi): Nihayet bir köprünün üzerine vardık. (Onlarla) Karşılaşınca (bir de baktık ki); Haricilerin başın*da (bulunan) Abdullah İbn Vehb er-Râsibî’dir. (Abdullah İbn Verîb) Haricilere “Mızraklarınızı bırakın da (onlarla daha yakından savaşmak üzere) kılıçlarınızı (kınlarından) çekiniz. Çünkü ben (karşımızdakilerin) Harura gününde olduğu gibi size (Allah adına) ant vererek sizi barışa da*vet edeceklerinden korkuyorum.” dedi. Onlar da mızraklarını atıp kılıçla*rını sıyırdılar; derken (Hz. Ali safında bulunan) halk onlara mızraklarını sapladılar ve Haricileri üst üste Öldürdüler. Neticede o gün (Hz. Ali safındaki) cemaatten sadece iki kişi öldürüldü. (Nihayet) Hz. Ali (harbin so*nunda) “Öldürülenler arasında (alamet olarak bulunan) sakat adamı arayı*nız, buyurdu. (Aradılar fakat) bulamadılar. Bunun üzerine Hz. Ali bizzat (ayağa) kalkıp üstüste öldürülen insanların yanına geldi ve onları bulun*dukları yerlerden çıkarınız dedi, sonra onu yere gelen cesetler arasında buldular. Ali (r.a.) tekbir getirdi ve: “Allah doğru söyler, Rasulü de doğ*ruyu tebliğ eder.” dedi, o sırada Abidetü’s-Selmanî Hz. Ali’nin yanına varıp: “Ey mü’minlerin emiri! Kendisinden başka ilah olmayan Allah hakkı için (söyle)! Sen hakikaten bu hadisi Rasûlullah (s.a.)’den işittin mi?” di*ye sordu. Hz. Ali’de: “Evet kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin olsun ki (ben bu hadisi bizzat Hz. Peygamberin ağzından işittim)” dedi. Abîde, Hz. Ali’den üç defa yemin istedi. Hz. Ali de yemin etti. Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4769… Ebulvadî, Ali (a.s.) Haricilerle savaşı sona erdikten sonra): “Sa*kat adamı arayınız” dediğini söyledi. Sonra (bir önceki) hadisi (sonuna kadar) rivayet etti (ve şunları söyledi: Hz. Ali’nin bu emri üzerine) onu çamurda (yatan) ölülerin altından çekip çıkardılar. Ben hala onu görür gi*biyim. (O) bir Habeşli (idi), üzerinde kerte denilen bir kaftan vardı. Elle*rinin biri kadın memesi gibi idi. (O elin) üzerinde de tarla faresinin kuy*ruğundaki kıllar gibi kıllar vardı.
Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4770… Ebu Meryem’den demiştir ki; O sakat adam fakirdi de mescidde bizimle beraberdi, gece ve gündüz onunla beraber otururduk. Kendisi*ni fakirler içerisinde halkla birlikte Ali Aleyhisselamın sofrasında hazır bulunurken görmüş ve kendisine bornozumu giydirmiştim. Ebu Mer*yem der ki: Bu sakat adam elinde kadın memesi gibi (bir şey), ba*şında da meme çıkıntısı gibi bir çıkıntı bulunduğu ve üzerinde de samur bıyığı gibi kıllar olduğu için “küçük memeli Nâfi” diye anılırdı. Ebu Davud der ki: Halk arasında onun adı “Harkus” idi.
Derim ki: Senedinde “Nuaym bin Hakim” vardir. kendisinde hafiften zayiflik vardir. Ama metin ise mana yonunden dogrudur. Goruldugu gibi bir onceki Eser ayni Eser’dir.
31. Hırsızlara Karşı Mücadele (nin Hükmü)
4771… Abdullah İbn Ömer’den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.v) (şöyle) buyurmuştur: “Malı haksızlıkla elinden alınmak istenen bir kimse malını korumak için mücadeleye girişir de (bu “yüzden) öldürülürse o kimse şehiddir.”Derim ki: Senedi Sahih’tir.
4772… Said İbn Zeyd’den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:
“Malı uğrunda öldürülen şehiddir, ailesi uğrunda öldürülen şehid*dir. Canı uğrunda yahutdim uğrunda öldürülen şehiddir.” Derim ki: Senedi Sahih’tir.
Allah’ın izni ile burada zikredecegimiz Hadisler bitmistir.
Imam Ebu Davud’un es-Sunen adli eserinin “Sunnet” bolumundeki Hadis’lerin tahrici bitmistir.
VelhamdulillahiRabbilalemin
Umarim Rabbim okuyanin faydalanmasini nasip eder.
En dogrusunu Allah c.c. bilir.
Kardesiniz: Ebu Musa El-Medeni
2 IMAM EBU DAVUD’UN ES-SUNEN ADLI ESERINDEKI “SÜNNET BÖLÜMÜNDEKİ” HADİSLERİN TAHRİCİ VE GEREKEN ÖNEMLİ BİLGİLER « ehliilm