Allah mekan münezzehtir dersek doğru bir ifade olur yoksa kalbinde hastalık olanlar müteşabih olanların peşine takılır ve gerçek manada sema da der
Hastayı rukye(dua) ile tedavi etmek hakkında Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ey Gökteki Rabbimiz! Senin ismin noksanlıklardan münezzehtir. Senin emrin hem gökte, hem yerde geçerlidir. Nasıl ki gökte rahmetin varsa, yeryüzüne de rahmetini ihsan et. Büyük günahlarımızı ve küçük hatalarımızı bağışla. Sen, temiz kimselerin Rabbisin. Şu ağrıya rahmetinden bir rahmet, şifandan bir şifa indir ki hastalıktan kurtulsun.
(Ebu Davud, 3892; Ahmed, 6/20; Lâlekâî, 648; Hâkim, 1/344; Tuhfetu'l-Eşraf, 8/230'da verilen bilgiye göre İbn Adiyy, el-Kâmil, 3/1054'de bu hadisin sâhih olduğunu söylemiştir; Beyhâkî, el-Esma ve's-Sıfat, 892; İbn Kudame, el-Uluvv, 48; Osman bin Said ed-Dârimî, er-Reddü ale'l-Cehmiyye, 70; Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle)
Rasulullah (salallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Ben, göktekinin emini olduğum halde siz bana güvenmiyor musunuz?"
(Buhari, 4351; Müslim, 1064; Ebu Said el-Hudrî radiyallahu anh'tan rivayet edilmiştir. Müttefekun Aleyh, hadis sâhihtir.)
Enes bin Malik'den rivayetle: Zeynep bin Cahş (ra), Rasulullah'ın (sav) diğer hanımlarına karşı övünür ve derdi ki: "Sizi aileleriniz evlendirdi, beni ise yedi kat göğünün üzerinden Allah evlendirdi."
(Buhârî, Tevhîd, 22)
İbn Abbas (ra), Aişe (ra)'ın vefatı esnasında yanına girmiş ve şöyle demiştir: "Sen, Rasulullah (sav)'in en sevdiği eşiydin. O ancak iyi ve temiz olanı severdi. Allah da, yedi kat semanın üstünden senin, sana isnad edilen suçtan beri olduğuna dair hükmünü indirmiştir.
(Zehebî, Uluvv, 126; ed-Dârimî, er-Reddu ale'l-Cehmiyye, 57)
Süleyman et-Teymî rahimehullah şöyle demiştir: "Şayet "Allah nerededir?" diye sorulursa "Göktedir" derim. Şayet "Semadan evvel Rahman'ın arşı nerededir?" diye soran olursa "Su üzerinde idi." derim. "Sudan evvel O'nun arşı neredeydi?" diye soran olursa "Bilmiyorum" derim.
Buhari, bunu naklettikten sonra şöyle demiştir
:
Bu sözün dayanağı şu ayettir: "...O'nun bildirdikleri dışında, insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi bilemezler..." (Bakara/255)
Yani ancak O'nun anlattığı kadarını anlayabilirler.
(Buhârî, Halku Efâli'l-İbâd, 33: Zehebi, Uluvv, 130)
"Firavun: "Ey Haman! Bana bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa'nın Tanrısını görürüm. Doğrusu ben, onu yalancı sanıyorum" dedi. Firavun'a, kötü işi böylece güzel gösterildi ve doğru yoldan alıkondu. Firavun'un hilesi elbette boşa gidecekti." (Mü'min/36,37)
Bu ayet Musa Aleyhisselam'ın da kendi peygamberliğinde Allah'ın arşta olduğunu tebliğ ettiğine delildir.
Ayrıca Miraç hadisinde Rasulullah'ın Burak isimli bineğe binip 7 kat göklere yükselip 7. Kat göğü geçtikten sonra sonra Sidretu'l-Münteha'ya erişmesi, dua ederken elleri
semaya kaldırmak, Rasulullah'ın işaret parmağı ile
semayı işaret ederek "Şahit ol Ya Rabbi" demesi, Kur'ân'ın Allah tarafından
indirilmesi, güzel sözün ona yükselmesi, meleklerin ve ruhun ona yükseltilmesi, Allah'ın gökten rızık indirmesi ve Mülk Suresi 16. ayet... gibi deliller de bunu tasdikler niteliktedir.
Selefin bu konudaki görüşü nettir.
Allah'ın isim ve sıfatlarına temsil, teşbih, tecsim, tekyif, te'vil, ta'til, tahrif yapmaksızın keyfiyetini Allah'a havale ederek Allah'ın bizlere bildirdiği ve Rasulullah (sav)'in bize açıkladığı şekilde iman ederiz. Allah'ın kendini vasfettiği şeyi nehyetmeyiz. İsim ve sıfatlarda ilhâda düşmeyiz. Bunca delile ve sâhih hadise rağmen bunu inkâr etmek ru'yetullah'ı inkâr etmek gibi bir şey -hâşâ-. İbn Ebi'l-İzz el-Hanefi'nin Tahaviyye Akidesi Şerhi'ni okuyabilirsin inşaAllah okumadıysan.
Allah, bizlere hidayet etsin.
Yol, Şafiî, Malik, Ahmed, Sevrî, Evzai gibilerin yoludur. (Allahu Alem)
Allah bizleri önce Rasûlunun yoluna, sonra da ona güzellikle tabi olmuş olanların yoluna tabi olmayı nasip etsin inşaAllah.