Soru İnsanın Bir Derinliği Var mıdır, Yoksa Şeytanın Aldatması mıdır?

Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
Siz yine iyisiniz, ben hiç duymadım, nitekim TV haberlerine bakmaya hiç tahammülüm yok.

İnstagram'da karşıma çıkardı belki ama yakın zamanda dondurdum ve bayram sonrasına belki açarım, belki açmam. Whatsapp durumlarına bile bakmadığım bir dönemdeyim, sadelik dinginlik getiriyor ve doğrusu kafa dinlemek için herkese zaman zaman tavsiye ederim. Özellikle bu ayda, kafayı mümkün mertebe gereksiz yüklerden arındırmak en iyisi.

Bu gıybet makineleri sokuldu evlere. Huzursuzluğa ve toplumdaki psikolojik sorunların, güvensizliğin, problemlerin tetiklenmesine şuan bunlar sebep oluyor aslında.

Zamanında Necip Fazıl merhum, İslâmi bir gazete açmak istiyor. Ve bunun için bir istişare ekibi kurup evinde topluyor

Sohbet sürüp giderken evdekilerden birisi kendisine şunu soruyor: "Ben birisinin arkasından konuşursam onun dedikodusunu yaparsam hükmü ne olur"
Necip Fazıl diyor ki bu durumda haram işlemiş olursun

Adam da diyor, sen bu gazeteyi neden açmak istiyorsun o zaman

Bu cevap üzerine Necip Fazıl gibi dili çabuk bir adam orada donup kalıyor ve bir şey diyemiyor. Ve bu olay ile beraber kararından vazgeçiyor.

Allah Rasûlü sallAllâhu aleyhi ve sellem zamanındaki panayırlar evlerimizin içine girdi. Biz ise Ayette geçtiği üzere:

"Onlar zûr'a şahitlik etmezler. Boş ve anlamsız bir şeyle karşılaştıkları zaman, oradan vakarla geçip giderler." (Furkân/72 meali)
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bu gıybet makineleri sokuldu evlere. Huzursuzluğa ve toplumdaki psikolojik sorunların, güvensizliğin, problemlerin tetiklenmesine şuan bunlar sebep oluyor aslında.

Zamanında Necip Fazıl merhum, İslâmi bir gazete açmak istiyor. Ve bunun için bir istişare ekibi kurup evinde topluyor

Sohbet sürüp giderken evdekilerden birisi kendisine şunu soruyor: "Ben birisinin arkasından konuşursam onun dedikodusunu yaparsam hükmü ne olur"
Necip Fazıl diyor ki bu durumda haram işlemiş olursun

Adam da diyor, sen bu gazeteyi neden açmak istiyorsun o zaman

Bu cevap üzerine Necip Fazıl gibi dili çabuk bir adam orada donup kalıyor ve bir şey diyemiyor. Ve bu olay ile beraber kararından vazgeçiyor.

Allah Rasûlü sallAllâhu aleyhi ve sellem zamanındaki panayırlar evlerimizin içine girdi. Biz ise Ayette geçtiği üzere:

"Onlar zûr'a şahitlik etmezler. Boş ve anlamsız bir şeyle karşılaştıkları zaman, oradan vakarla geçip giderler." (Furkân/72 meali)
Aynen ahi. Kısmen bazı şeylerde faydası var gibi görünse de, o az bir faydayı almak için çokça zarara maruz bırakıyor insanı. Ki en büyük zararları arasında, bilinçli bir Müslüman için bile: dikkat dağınıklığı var. Kişi bir şeyi görmeye, duymaya maruz kalsın yeter ki; beyin işi gücü bırakıp o konuları incelemek istiyor.

Bu açıdan, TV gibi rastgele haber/yayın yapan bir haber içeriğindense, haber/yayın takip edecek olsam "bilmemizin faydalı olacağı türde yayın yapanları" tercih ederdim. Madem ki üzerinde illa ki kafa yoracağım, öyleyse faydalı bir konu olsun.

Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) "Faydasız ilimden Allah'a sığınmış olması" da bu konuda rehber bizlere. Vaktin ve zihin odağının korunması, genel olarak hepimizin gözlemlerine göre de ancak bu şekilde sağlanabiliyor.
 
Culeybib Horasani Çevrimdışı

Culeybib Horasani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Konuşmayı uzatmak veya karşıt bir görüş sunmadan ziyade, tasavvuf cular hakkında birşeyler söylemek isterim.
Farklı beldelerde yaşayan iki mürşit den biri diğerine haber gönderir.

Şöyle hitap eder ya şeyh birkaç mürid göndersende hasbihal etsek.

Diger mürşit cevap verir:Eğer istiyorsan bir dergah dolusu mürşit var, gönderiyim birkaç tane ,sende varsa,sen bize birkaç mürid gönder.

Uzun lafın kısası tasavvuf culardaki hakim olan ruh hali*Olmayan vasıfları kendilerinde varmış gibi gösterme hastalığı* siz bu hale derinlik diyin , esrarlı haller,gizemli tavırlar,her söylenene olaya vakıf olma edaları ,hatta kerametler vs vs artık ne derseniz diyin.
Yanlız emin olun,riyakarlık,murailik, ikiyüzlülük, sahip olmadığı erdemlere ve ilme sahip olma edalarından öteye geçmez tasavvufcu tayfasının durumu.
Adalet gereği şunuda söylememiz gerekir ki,içlerinde ilim ehli kişilerde var.
Bizim için temel ölçü,kişinin veya bir toplugunun, derinliği sığlığı, uzunluğu kısalığından ziyade Kuran ve Sünnete olan tavrıdır,eğer bu noktada,yani kuran ve sünnet den uzaksa,gerisi lafı güzaf tır.

Bir hadisle sözü noktalayalım biiznillah

Dosdoğru Ol!​

Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullahradıyallahu anh şöyle dedi:

- Yâ Resûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, dedim.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

- “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu.

Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.



Beni Hud suresi ihtiyarlattı hadisi
Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’e ve O’nun şahsında biz ümmetine şöyle buyurmuştur:

“(Ey Habîbim!) Emrolunduğun gibi istikâmet üzere ol! Sen’inle beraber tevbe eden (mü’min)’ler de emrolundukları gibi istikâmet üzere olsunlar! Ve sakın aşırılığa kaçmayın!..” (Hûd, 112)

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu âyet-i kerîmeye işâretle:

“Beni Hûd Sûresi ihtiyarlattı...” buyurmuştur. (Tirmizî, Tefsîr, 56/3297; Kurtubî, IX, 107)
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Konuşmayı uzatmak veya karşıt bir görüş sunmadan ziyade, tasavvuf cular hakkında birşeyler söylemek isterim.
Farklı beldelerde yaşayan iki mürşit den biri diğerine haber gönderir.

Şöyle hitap eder ya şeyh birkaç mürid göndersende hasbihal etsek.

Diger mürşit cevap verir:Eğer istiyorsan bir dergah dolusu mürşit var, gönderiyim birkaç tane ,sende varsa,sen bize birkaç mürid gönder.

Uzun lafın kısası tasavvuf culardaki hakim olan ruh hali*Olmayan vasıfları kendilerinde varmış gibi gösterme hastalığı* siz bu hale derinlik diyin , esrarlı haller,gizemli tavırlar,her söylenene olaya vakıf olma edaları ,hatta kerametler vs vs artık ne derseniz diyin.
Yanlız emin olun,riyakarlık,murailik, ikiyüzlülük, sahip olmadığı erdemlere ve ilme sahip olma edalarından öteye geçmez tasavvufcu tayfasının durumu.
Adalet gereği şunuda söylememiz gerekir ki,içlerinde ilim ehli kişilerde var.
Bizim için temel ölçü,kişinin veya bir toplugunun, derinliği sığlığı, uzunluğu kısalığından ziyade Kuran ve Sünnete olan tavrıdır,eğer bu noktada,yani kuran ve sünnet den uzaksa,gerisi lafı güzaf tır.

Bir hadisle sözü noktalayalım biiznillah

Dosdoğru Ol!​

Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullahradıyallahu anh şöyle dedi:

- Yâ Resûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, dedim.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

- “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu.

Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.



Beni Hud suresi ihtiyarlattı hadisi
Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’e ve O’nun şahsında biz ümmetine şöyle buyurmuştur:

“(Ey Habîbim!) Emrolunduğun gibi istikâmet üzere ol! Sen’inle beraber tevbe eden (mü’min)’ler de emrolundukları gibi istikâmet üzere olsunlar! Ve sakın aşırılığa kaçmayın!..” (Hûd, 112)

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu âyet-i kerîmeye işâretle:

“Beni Hûd Sûresi ihtiyarlattı...” buyurmuştur. (Tirmizî, Tefsîr, 56/3297; Kurtubî, IX, 107)
CezakAllahu hayran ahi, tasavvuf/tarikat yolu bugün için tam olarak dediğiniz şekilde. İçi boş, ancak dolu gibi görünüyorlar.

Bununla birlikte, bu alanda derinleşmeye koyulan kişilerde, bir kısmı zihnin oyunu (halüsinasyon), bir kısmı ise şeytan/cin musallatı belirtisi olan şeyler görünüyor; ki bir kere bu yola girdikten sonra, bunu deneyimleyenlerin kolay kolay çıkamamalarının ana sebeplerinden biri de bu. Nitekim yaşanan bu sıradışı şeyleri "hak yolun işareti" sanma meyilleri oluyor.

Oysa ki, Deccal kadar sapkını olmamakla birlikte, onun gösterdiği olağan üstülükleri "hak yolun işareti" olarak yorumlayan var mı? Yok.

Duruma bu şekilde bakmak, bu takılınan şeytan ağından/tuzağından kurtulmaya vesile olacaktır.

Ve şeytanın bu ve buna benzer tüm tuzaklarından kurtulma yolu da mantık olarak standarttır:

"Kur'an-ı Kerim ve Sahih Sünnetle bize ulaşanlarla kıyaslamak."

Bu şekilde hiçbir şeytan tuzağı, kişinin kalbinde varlığını uzun süre sürdüremez Allah'ın izniyle.
 
7 Çevrimdışı

7 Nokta

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Konuşmayı uzatmak veya karşıt bir görüş sunmadan ziyade, tasavvuf cular hakkında birşeyler söylemek isterim.
Farklı beldelerde yaşayan iki mürşit den biri diğerine haber gönderir.

Şöyle hitap eder ya şeyh birkaç mürid göndersende hasbihal etsek.

Diger mürşit cevap verir:Eğer istiyorsan bir dergah dolusu mürşit var, gönderiyim birkaç tane ,sende varsa,sen bize birkaç mürid gönder.

Uzun lafın kısası tasavvuf culardaki hakim olan ruh hali*Olmayan vasıfları kendilerinde varmış gibi gösterme hastalığı* siz bu hale derinlik diyin , esrarlı haller,gizemli tavırlar,her söylenene olaya vakıf olma edaları ,hatta kerametler vs vs artık ne derseniz diyin.
Yanlız emin olun,riyakarlık,murailik, ikiyüzlülük, sahip olmadığı erdemlere ve ilme sahip olma edalarından öteye geçmez tasavvufcu tayfasının durumu.
Adalet gereği şunuda söylememiz gerekir ki,içlerinde ilim ehli kişilerde var.
Bizim için temel ölçü,kişinin veya bir toplugunun, derinliği sığlığı, uzunluğu kısalığından ziyade Kuran ve Sünnete olan tavrıdır,eğer bu noktada,yani kuran ve sünnet den uzaksa,gerisi lafı güzaf tır.

Bir hadisle sözü noktalayalım biiznillah

Dosdoğru Ol!​

Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullahradıyallahu anh şöyle dedi:

- Yâ Resûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, dedim.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

- “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu.

Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.



Beni Hud suresi ihtiyarlattı hadisi
Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’e ve O’nun şahsında biz ümmetine şöyle buyurmuştur:

“(Ey Habîbim!) Emrolunduğun gibi istikâmet üzere ol! Sen’inle beraber tevbe eden (mü’min)’ler de emrolundukları gibi istikâmet üzere olsunlar! Ve sakın aşırılığa kaçmayın!..” (Hûd, 112)

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu âyet-i kerîmeye işâretle:

“Beni Hûd Sûresi ihtiyarlattı...” buyurmuştur. (Tirmizî, Tefsîr, 56/3297; Kurtubî, IX, 107)
Nurettin Yıldız hoca yine benim aklımı karıştırdı. Eğer hakkı gizliyorlarsa hakkım helal olmasın. Velev ki o doğru söylüyorsa bizler yanlış yoldayız cenneti küçülttük.

İlgili videolar:
Bekir Develi-Nurettin Yıldız yakın zamandaki programı (Bekir Develi youtube kanalı)
Nurettin Yıldız/Üniversiteli Gençlerle Hasbihal 18.bölüm (Sosyal Doku Vakfı youtube kanalı)

Bu iki programda hem tarikat ehline hem de selefilere göndermeler var.


Nurettin Yıldız hoca bu sitede saygı görüyor gibi hissediyorum. Ama bu hoca tarikat ehline sapkın gözüyle bakmıyor. Onları din dışı görmüyor. Belli başlı eleştirisi var ama reddetmiyor.
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Nurettin Yıldız hoca yine benim aklımı karıştırdı. Eğer hakkı gizliyorlarsa hakkım helal olmasın. Velev ki o doğru söylüyorsa bizler yanlış yoldayız cenneti küçülttük.

İlgili videolar:
Bekir Develi-Nurettin Yıldız yakın zamandaki programı (Bekir Develi youtube kanalı)
Nurettin Yıldız/Üniversiteli Gençlerle Hasbihal 18.bölüm (Sosyal Doku Vakfı youtube kanalı)

Bu iki programda hem tarikat ehline hem de selefilere göndermeler var.


Nurettin Yıldız hoca bu sitede saygı görüyor gibi hissediyorum. Ama bu hoca tarikat ehline sapkın gözüyle bakmıyor. Onları din dışı görmüyor. Belli başlı eleştirisi var ama reddetmiyor.
Nurettin Yıldız'ın bu sitede kabullenilmesi kısmîdir, yanlışları olsa da faydalı olduğu konulara binaen zaman zaman faydalanılan bir isim. Ve genel olarak bakıldığında "tekfirde aşırıya kaçanların komple yasak olması" dışında, sitede paylaşılmasına izin verilen çoğu ismin az veya çok hataları olduğu bilinmektedir.

İşin özü, hatasız hoca aramaktan ziyade, "hatasız anlatım" aramaya odaklı olduğumuzu söyleyebilirim. Tümden benimsemediğimiz herhangi bir hocanın, güzelce ifade ettiği bir konu varsa paylaşma sebebimiz bu.

Tekfir konusu ise ciddi zararlarına rağmen istisna tutulmuş, ki derin düşünülünce bunun sebebi anlaşılabiliyor.
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ve kendi adıma şahsen:

13 yıldır sıkı takipçisi olduğum hiçbir isim yok. Kişiden ziyade konu takip ederim ben ve bir konuyu iyi anlatan olduğunda, Cübbeli Ahmed olsa bile alırım.

Bununla birlikte, Cübbeli Ahmed'in zararlarına binaen bilgiyi sadece kendime alırım, doğrudan kimseye paylaşmam. Anlattığı şeyler ayet ve hadis temelliyse zaten aynı ayet ve hadislere ben de ulaşabiliyorum, ve kendi cümlelerimle ifade ederek, hem Allah'ın dinine ait doğru bilgiyi aktarmış oluyorum, hem de Cübbeli reklamı yapmamış oluyorum.

Herkesi dinlemenin ama herkesle birlikte yön almamanın yolu bu işte: konuları tarafsız analiz etmek, ve kimin söylediğine bakmadan, ayet ve sahih hadis uygunluğu aramak. Kim lafı eğip bükmeden, dobra dobra net şekilde, edebiyattan uzak ortaya koyuyorsa, hak olan odur.

Nadir bazı konularda arada kaldığınız olabilir, bu durumda da daha önce dediğim gibi: orta yolu seçin. İhtilaf olan konularda taraf seçilemediğinde, her iki uçtan (ifrat ve tefritten) uzak olan, en uygun yoldur.

Not: Cübbeli Ahmed'i normalde tahammül edip dinleyemiyorum bile, bununla birlikte en uç örnek olarak onu andım. "Hak, ondan gelse bile kabulümdür" demek adına.
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
Sufilik bir itikaddır ve tarihsel süreçte aslında Ehl-i sunnet değildir.

Ehli sunnet iki kısma ayrılır:

1-Ehl-i Sunnet-i hassa: Bu Selefiliktir. Sahabe akidesini yaşar.

2-Diğer Ehl-i sunnet: Bu ise halef döneminde ortaya çıkmış Maturidiyye ve Eşariyye'dir. Dört mezhep imamı bu akidelerde değildi.


Sufiyye'nin daha sahabe zamanında temelleri ortaya çıktı. Ancak biz o dönem sufivari uygulamaların (ibadetle cezbeye kapılma ve bayılmalar, tesbihlerle toplu zikir vs) sahabeler tarafından ciddi tenkitlere tutulduğunu ve bidat olarak görüldüğünü okuyoruz.


Sufiyye 13.yüzyılda, Moğol istilasının getirdiği boşlukta halifenin esir düşüp Bağdatın yok edildiği her yerde insanların kurtuluş çaresi aradığı dönemde revaç buldu ve ani bir yükselişe geçti

Şeyhlerin özel insanlar olduğu düşüncesinin bu dönemde revaç bulması anlaşılabilir, çünkü zor zamanlar Mehdi'nin, muceddidlerin, kurtarıcıların beklendiği zamanlardır.

Ancak İbn Teymiyye rahimehullah gibi gerçek ehli sunnet sufileri saymazsak, bu dönem tasavvufun yaptığı şey "kaderimizde bu varmış, biz iyi insanlar olursak belalar kalkar, oturup zikir çekelim dua edelim ateşe karşı su gibi olalım" ayarında oldu.

Sufilik Osmanlı döneminde ikinci revacını yaşadı. Lakin o kadar çok bidat çıkardılar ki zaman zaman şeyhulislamlığa kadar da gelmiş olan Kadızadeliler, Çivicizadeliler gibi topluluklar sufilerle büyük bir mücadele verdi. Bu hususta selefiliğin Osmanlı'daki en etkili ismi Şeyhulİslâm Ebu's-Suud efendi olabilir.
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
Ben de eskiden şeyhleri çok dinliyordum internette falan hatta bir tarikata bağlanmayı da düşünüyordum.

Beni bu sistemden men etmeye çalışanlar genelde demokrat zihniyeti olduğu için, bunlar zaten dine tepkili insanlar, tarikatları istememeleri normal, diye bakıyor ve daha çok yöneliyordum.

Ta ki selefi hocaları adam akıllı dinlemeye başlayıncaya kadar. Buna da iki üç saatlik bir Maturidi-Selefi münazarası sebep oldu
 
Culeybib Horasani Çevrimdışı

Culeybib Horasani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Nurettin Yıldız hoca yine benim aklımı karıştırdı. Eğer hakkı gizliyorlarsa hakkım helal olmasın. Velev ki o doğru söylüyorsa bizler yanlış yoldayız cenneti küçülttük.

İlgili videolar:
Bekir Develi-Nurettin Yıldız yakın zamandaki programı (Bekir Develi youtube kanalı)
Nurettin Yıldız/Üniversiteli Gençlerle Hasbihal 18.bölüm (Sosyal Doku Vakfı youtube kanalı)

Bu iki programda hem tarikat ehline hem de selefilere göndermeler var.


Nurettin Yıldız hoca bu sitede saygı görüyor gibi hissediyorum. Ama bu hoca tarikat ehline sapkın gözüyle bakmıyor. Onları din dışı görmüyor. Belli başlı eleştirisi var ama reddetmiyor.
Emin olun sizi ikna etmeye,bir tarafı karalayıp , diğer tarafı aklamak gibi bir niyetim yok.
Ekranlarda söylenen sözler ve takınılan tavırlar tamamen,kişinin kendisini,izleyiciye nasıl göstermek istediği ile alakalı bir durumdur.
Yani bir nevi *siyasi* bir tavır dır.

Hz Ali'nin bir sözü var:
*Söyleneni bilirsen söyleyenide bilirsin*
Burada kişiye veya müslüman bireye söyleneni bilmek gibi bir yükümlülük düşüyor.
Bilme konusunda ki temel kaidelerimizde hepimizin malumu Kuran ve Sünnet.
Kişiler,makamlar,ünvanlar,kanallarda arz endam etmeler ,etliye sütlüye dokunmadan saatlerce konuşmalar bizi yanıltmamalı.Sahip olduğumuz sahih ve sağlam bilgi bir nevi mihenk taşı gibi muhatabımızın ayarını bize göstecektir.
Burada ki kilit söz:
*SÖYLENENİ ÖĞRENMEK*
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Alim veya hocaların anlattıkları değerlendirilirken hatırlanması gerekenler:



Delil konusunda, özellikle "indirilmiş bir kitabı" işaret eden ayetlere dikkat.

Misal:

40:35 - Onlar, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele ederler. Bu durum, Allah katında ve iman edenler yanında büyük bir buğzu gerektirir. İşte Allah, her böbürlenen zorbanın kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.

40:56 - Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde ancak yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah'a sığın. Çünkü her şeyi işiten ve gören O'dur.

42:15 - Ey Muhammed! İşte bunun için insanları tevhide davet et ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol. Onların keyiflerine uyma ve de ki: "Ben Allah'ın kitaptan indirdiğine inandım ve bana aranızda adaleti gerçekleştirmem emredildi. Allah bizim de rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Sizinle bizim aramızda hiçbir tartışmaya yer yoktur. Allah hepimizi biraraya toplayacaktır. Dönüş yalnız O'nadır.

Özetle:

Zanni; yani "Sanıyoruz ki; tahminimizce; falanca alim veya zatın rüyasına göre; fikrine göre; böyle olması hoş değil mi, ne zararı var ki, Allah'ın gücü yetmez mi?" vb ifadelerle yol edinmek dinde yasaklanmıştır. Duruma göre bunlar en basit haliyle bid'at, ki hükmü haramdır; veya konusuna göre şirk/küfür de olabilir.

Delile uymak ise, bize emredilendir. Ki delil deyince akla Kur'an-ı Kerim gelir ve Kur'an-ı Kerim'in "Rasule uyun" emri dolayısı ile de sahih hadisler.

Zayıf ve hatta uydurma hadisler ise dinde delil değildir. Nitekim zayıf demek "Hadis olduğu zannediliyor" demek, ki zan için kriter neydi? Zanna uymak haramdı. (Ancak zayıf bir hadisin içeriği, ayet veya sahih hadislerle çelişmiyorsa, farklı bir anlam çıkmıyorsa, o hadise değer vermenin zararı yoktur.)

Uydurma ise, adı üstünde uydurma, hadis bile değil. Haliyle delil olarak anılması asla caiz değil.

Bunlar bilindikten sonra, kim kime karşı ne derse desin "kimin hak olduğu" net anlaşılır olur bizler için. Tek yapılması gereken: ortaya koyulan bilgi zanni mi, yoksa net delile mi dayanıyor; buna bakmak.
 
T Çevrimdışı

Turuncu

Üye
İslam-TR Üyesi
Ve kendi adıma şahsen:

13 yıldır sıkı takipçisi olduğum hiçbir isim yok. Kişiden ziyade konu takip ederim ben ve bir konuyu iyi anlatan olduğunda, Cübbeli Ahmed olsa bile alırım.

Bununla birlikte, Cübbeli Ahmed'in zararlarına binaen bilgiyi sadece kendime alırım, doğrudan kimseye paylaşmam. Anlattığı şeyler ayet ve hadis temelliyse zaten aynı ayet ve hadislere ben de ulaşabiliyorum, ve kendi cümlelerimle ifade ederek, hem Allah'ın dinine ait doğru bilgiyi aktarmış oluyorum, hem de Cübbeli reklamı yapmamış oluyorum.

Herkesi dinlemenin ama herkesle birlikte yön almamanın yolu bu işte: konuları tarafsız analiz etmek, ve kimin söylediğine bakmadan, ayet ve sahih hadis uygunluğu aramak. Kim lafı eğip bükmeden, dobra dobra net şekilde, edebiyattan uzak ortaya koyuyorsa, hak olan odur.

Nadir bazı konularda arada kaldığınız olabilir, bu durumda da daha önce dediğim gibi: orta yolu seçin. İhtilaf olan konularda taraf seçilemediğinde, her iki uçtan (ifrat ve tefritten) uzak olan, en uygun yoldur.

Not: Cübbeli Ahmed'i normalde tahammül edip dinleyemiyorum bile, bununla birlikte en uç örnek olarak onu andım. "Hak, ondan gelse bile kabulümdür" demek adına.
Cübbeliden uzak dur sempati besleme ona.
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Cübbeliden uzak dur sempati besleme ona.
Yazıdaki kastım, "doğru kimden gelirse gelsin doğrudur" anlamındadır ve yazdığım yazıda ona karşı bir sempati duyduğuma dair en ufak bir işaret yoktur.

Ki dip notta da özellikle belirtmişim bunu, kendisi benim gözümde "sempati duyulacak insanlar" listemde en sonda bile yer almaz. Topluma verdiği zararlar bilenlerce apaçıktır nitekim.
 
Mutenakıs Çevrimiçi

Mutenakıs

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Yazıdaki kastım, "doğru kimden gelirse gelsin doğrudur" anlamındadır ve yazdığım yazıda ona karşı bir sempati duyduğuma dair en ufak bir işaret yoktur.

Ki dip notta da özellikle belirtmişim bunu, kendisi benim gözümde "sempati duyulacak insanlar" listemde en sonda bile yer almaz. Topluma verdiği zararlar bilenlerce apaçıktır nitekim.
Söz doğru olduktan sonra söyleyenin ne önemi var ki?
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
İslami bir konuda söz doğru olsa da söyleyen kişinin kim olduğu önemlidir. Misal hadisler, hadis doğru da olsa ravilerine bakılması gerekir. Bu gibi adamların dilinde nice zayıf hadis dolanır.
Mutenakıs ahinin kastettiği "doğru söz"lerin: ayet, sahih hadis, bizlerin de hemfikir olduğu fıkhi görüşler vb olduğunu düşünüyorum ahi; ki benim de kastım buydu, bana destek vermek babından yazmış belli ki.

Bununla birlikte zayıf hadisleri, uydurma hadisleri, şirk ve bidat vs şeyleri bilmeyen kişiler için bu adı geçen kişi aynen belirttiğiniz tehlikelere sahiptir. Doğru sözü tanıyana zararı olmaz, ancak ilmi olmayana zararı çoktur. Bu açıdan ben de sizin gibi düşünüyor ve ilmin temelini bilmeyenlere asla böylelerini dinlemeyi önermiyorum.
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum
Bir süredir aklıma geliyor.
İnsanın derinliği var mıdır ? İnsanın kendini tanıması diye bir şey, kim olduğunu merak etmesi gibi şeyler ?
Yoksa bunlar daha çok cinlerden gelen etkiler mi ? ;
Ne kadar kendini tanımaya çıkmış insan görsem ya tarikat ehli ya da paranormal işlerle uğraşan kişiler. Örneğin 'zübdei alemsin sen', 'sır sende gizli' ya da bilinçaltı terapileri, numeroloji gibi işlerle uğraşayan insanlar.
Yahut ne olduğunu bulamamış varoluş felsefesine-felsefe alanına yönelmiş kimseler.

Bu tarz derinlere inmek şeytanın işi mi ? Kur'an'ın insanda oluşturmaya çalıştığı böyle bir derinlik var mı ? İnsanın nefsinin derinlerine odaklanmak var mı ?
Mesela cihad eden insanları takip etmeye çalışıyorum ya da inşaAllah şehit olmuş kişilerin önceki videolarına bakıyorum. Sanki yeryüzünün en normal fıtratlı insanlarına benziyorlar. Tabiri caizse herhangi gibi birisi gibi. Üzerlerinde ekstra hiçbir farklılık göremiyorum.

Selefi kişilere bakınca çok yüzeysel, çok normal bir yaşam var. (Bu bana göre daha sağlıklı) Tarikat ehli kişilere bakınca çok daha derin, gizemli. (metafiziksel müdahaleler olduğunu düşünüyorum)
Sizlerin fikirleri neler ?
Selefin katmansal bi derinligi var bunun icin iyi okumalar yapmak lazim
Halef konusunda ibn haldun ibn hazm ibn kayyim imam gazali ibn teymiyye Razi ibn miskevyn vb insan psikolijik analizleri var var demekle olmuyor dostum acip bakip kafa yormak lazim.

Kuran ve sunnet uzerindede bu Nazarla /anlayarak gormek fehm/incelikleri edip hikmetleri/olculeri an/la/m...ak gerekir.
BEnce bu yazdiklarinin cevabu en azinda *kendini bil* tumel/kül cumlesinin tikellere/cuzlere parcalayarak tanimladigin zaman neyin nerede geldigini bi nebze anlayabilirsin...
 
Üst