İnsanlar klasik sloganlar ve önyargılı yaklaşımlarla mezheplerden (ben ilmi ekoller diyorum) uzaklaştırılıyor..
Mesela hanefi mezhebi için hadislerle amel etmediği, Irak ekolünün kendi reylerinin nassların üzerine geçirdiği gibi sözler..
Veyahut Ebu Hanife'ye bazı (ahkam!) hadislerinin ulaşmadığı.. (55 defa hac vazifesini yapmak için Mekke'ye gittiği kayıtlıdır, Mekke ve Medine'de bulunan hadislerin çoğuna ulaşmış olması gerekmez mi?
Mesela, İmam Malik'in sadece Medine ashabından rivayet kabul ettiği..
İmam Şafii'nin Kavli Cedid - Kadim (Yani görüşlerini sürekli değiştirdiği vs.)
Mesela İmam Buhari (Dikkat dikkat kendisi Şafii mezhebine bağlıdır, birileri buhariye fıkıh kitabı desede..) yada bazı muhaddislerin çok ağır lafızlarla Ebu Hanife'yi tenkit ettiği..
gibi pek çok şaiyalarla yalnış yönlendiriliyorlar.. Aslında işin aslı böyle değil, mesheplerle ilgili bir kaç kritik hususu hatırlatalım:
1- 4 mezhep arasında kat'ı nasslarda ve mütevatir sünnetle (muhkem olup, delaleti ve subuti kat'i olan) belirlenmiş İslam'ın asli meselelerinde hiçbir ihtilaf yoktur, ihtilaf fer'i meselelerdedir. Mesela fer'i ihtilafa bu fakir kul bir misal versin:
Maide-6 da abdestin farzlarının sıralandığı bahiste (vamsehu bi ruusikum, başınızı mesh ediniz. (eğer BA harfi cerinin ilk manası olan ilsak (yapışmak demektir) alınırsa bu anlam verilir), mesheplerin ihtilafı tamamen ilmidir. Arapça ilmiyle uğraşanlar "BA" harfi cerinin 15 ile 20 arasında manaya geldiğini bu manalara göre ayetin ahkamının değişeceğini bilir.
Bu harfi ceri eğer "beyaniyye" olarak alırsak o zaman başın tamamının mesh edileceği anlaşılır ki Maliki ve Hanbeli mezhebinin içtihadı bu yöndedir.
Eğer "ilsak" manasını alırsak, ve hadiste geçen "nasiye, başın ön kısmı" ifadesini de hesaba katarsak İmam Ebu Hanife'nin 1/4 içtihadının delillerini anlamış oluruz.
Eğer "tebiiz" manasını alırsak, o halde kafanını bir kısmını (bazısı) meshedin anlamı çıkar ki, Şafii meshebinin görüşüde bu yöndedir, bir telin mesh edilmesinin yeterli olması meselesi..
Örnekler çoğaltılabilir.. Ama önemli olan nokta ilmi delillere dayanan ihtilaflar olmasıdır.. Ve hepsinden Allah (cc) razı olsun demek düşer bize..
2- Tüm mezhep ekolleri bazı sahabelere ve onların ihtilaflarına dayanır, kısaca:
Hanefi Mezhebi Ekolünü etkileyen sahabeler : Hz. Abdullah İbn'i Mesüd (fakih sahabe, ashabı suffadan), Hz. Ömer, Hz. Ali, Ebu Musa El-Eşari..
Şafii Mezhebi Ekolünü etkileyen sahabeler : Hz. Abdullah ibni Ömer (ashabı suffadan), Hz. Abdullah ibni Abbas..
Hanbeli ve Maliki ekolü etkileyen sahabeler: Hz. Abdullah ibni Ömer (ra), Enes bin Malik ve Ebu Hureyre..
3- Ehli sünnet mezhepleri, insanların fitne döneminde (şia, havariç ve mutezile vs..) sapık fırkaların fikirlerinin çılgınca yayılmasından ötürü bu orta yol üzere (vasat) olan müçtehid alimlerimizin fetvalarını benimsemeleri neticesinde ortaya çıkan bir sosyal olaydır.. Hiçbir zaman İmam Şafii, gelin sizi mezhebime kayt edeyim, üyeliğinizi yapayım gibi (günümüz tabiriyle) bir çalışmanın içerisinde olmamıştır.. Sonra asırlar boyu bu dört imamın açtığı ilim pınarı takip edilmiş, nice mutlak müçtehid seviyesinde ilim sahibi olan alimler sırf edeplerinden (ilme olan saygılarından, sünnette fazileti çokca geçer) yeni bir mezhep oluşturmaktan kaçınmış ve kimisi Şafii (imam suyuti, imam buhari..) kimisi hanefi (imam serahsi, ibni abidin..) kimisi maliki (imam kurtubi) olmuştur..
4- Asıl olan kesinlikle içtihad seviyesine ulaşmaktır, taklid değil ama günümüzde acaba ittiba (delillerle dini yaşama) seviyesinde olan varmıdır diye sormak lazım?
Bu günlük geç oldu, inşallah güç nisbetince yazmaya devam ederiz..
Allah'ım sen kalblerimizi birleştir, biz (dahi) birlik olamazsak bu ümmet ne yapar.. İhtilaf ahlakını (o önder alimlerimiz gibi) kuşanan müslümanlardan eyle..