Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Îran'ın Şiileşme süreci ve Ehl'i Sünnet, Şia ilişkileri

İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın adıyla, Alemlerin rabbi olan ALLAH'a hamdolsun, Salat ve selam Allah Rasulüne, pak ailesine ve cesur ashabına olsun.
Forumda Şia'nın hacca gitmesi üzerine başlatılan bir tartışma dolayısı ile böyle bir yazı yazmak istedim, her ne kadar sürçü lisan etmişsem affola.
İran ile alakalı aleyhte yapılan Arapça yayınlarda "Safavi yayımacılığı" tabiri çok kullanılır. Arapların etkisi ile bizimde kullandığımız olur.
Peki kimdir bu Safaviler?
Safaviler, Azerbaycanda kurulan ve mensublarının çoğu Türk olan başlangıçta Sünni olan bir Sûfî tarikatıdır. Kurucusu meşhur Şah İsmail'in atalarından olan Şeyh Safiyyuddin İshak-ı Erdebili'dir.
Safavîlerin etnik kökeni ila alakalı tartışmalar hala dahi vardır, Türk olduğuklarını söyleyenler Şah İsmail'in şiirlerinin Âzeri Türkçesi ile yazılmış olmasını esas almaktadır. Velakin bu Türk olduklarının değil Türkleştiklerinin delilidir, zira Kürdistan bölgesinde pek çok sahabî neslinden gelen aile vardır ve bunlarda Kürtleşmiştir. Aynı şekilde Memluk Sultanlarının çoğuda Kafkasyalıdır velakin Araplaşmışlardır.
Faruk Sümer'e göre Şeyh Safiyyuddin'in atalarından olan Pîroz/Fîruz denilen Zerrin Külah lakaplı bir kişi vardır. Kürt yada Acem olması muhtemel olmakla birlikte Hüseyin'in(r.a) nesli olduğunu söyleyenlerde olmuştur. Şunu belirtelim, Faruk Sümer asla Şah İsmail'i gayri Türk yapmak istemez.
Azerbaycan yöresinde gitgide taraftarıları artan Safavîler, Şah İsmail'in dedesi Şeyh Cüneyd devrinde devletleşmeye yönelik adımlar attılar. O sırada Osmanlılar ile arası bozuk olan Akkoyunlu Uzun hasan ile ittifak yapan Şeyh Cüneyd, Trabzonu kuşattı velakin Sultan Fatih'in Trabzon üzerine yürüdüğü haberleri gelince Azerbaycana, Futuhat yapmak için gitti velakin ömrü vefa etmedi.
Yerine oğlu Haydar geçti. Şeyh Haydar, tarikatın mezhebini Caferilik olarak değiştirdi ve müridlerine 12 imamı temsil eden 12 dilimli kızıl başlık takdırdı, bundan sonra Safavi Tarikatının müridleri Kızılbaş olarak anılacaktı.
Şeyh Haydarda, Şirvanşahlar üzerine bir sefer düzenledi ve kısmi bir başarı elde etti velakin ikinci seferi esnasında hayatını kaybetti.
Şeyh Haydar'ın yerine, Şah İsmail'in ağabeyi olan Şeyh Ali geçti velakin Şeyh Ali kısa bir müddet sonra Akkoyunlular tarafından öldürüldü ancak öldürülmeden önce Tarikatı, 7 yaşındaki kardeşi olan Şeyh İsmail'e devretmişti.
İsmail ve ailesi uzun müddet Akkoyunlulardan kaçarak yaşadı, daha sonra Gilan'a gitti. Burada caferi fıkhı, tefsir, hadis vb İslamî ilimler ile Savaş tekniklerini öğrendi.
11 yaşında iken Anadoludaki pek çok Türkmen boyunun beyatını onun adına kızılbaş dedeleri topladı. 12 yaşına geldiğinde ilk seferini Azerbaycandaki Şirvanşahlar üzerine yaptı ve başarılı oldu, babasının ölümüne sebebiyet veren Şirvanşah Halil'in mezarını açtırıp kemiklerini yaktırdı. Şirvanşahlardan elde edilen ganimetler Sünni oldukları için necis addedilerek nehire atıldı.
15 yaşında Akkoyunlu devletindeki taht kavgaları üzerine ikinci seferini Akkoyunlu devletine yaptı. 21 bin kişilik Akkoyunlu ordusunu 7 bin askeri ile mağlub etti ve Tebrize girerek Şahlığını ilan etti, adına hutbe okutup para bastırdı.
Hutbelerde ilk üç halife ile Hz Aişe ve hz Hafsa'ya(r.anhum) lanet okunmasını, okumayanların katledilmesini emir verdi. Hatta kendisine bu kadar ileri gitmemesini söyleyenlere "Kimseden korkmuyorum, Allah ve masum imamlar benimledir. Eğer bir söz söylenir ise kılıcımı çeker ve kimseyi sağ bırakmam" dedi.
Daha sonra İranın tamamını Akkoyunlulardan aldı, bu süre zarfında 40 bin Sünni'yi teşeyyu etmediği için katletti.
İran'dan sonra Irak'ıda işgal eden Şah İsmail orada meşhur Taçlı Begüm ile evlendi. Bağdata girmesi üzerine Şah İsmail'i tebrik etmek için gelen II. Bayezid'in elçilerinin yanında Şah İsmail askerlerinin kuleden atlamasını emrett. Kızılbaş askerler şahlarının emrini bir an bile düşünmeden yerine getirdiler. Tabii elçiler gördükleri bu manzaraları sultanlarına anlatacaklardı.
Dulkadiroğlu Alauddevle'den kız isteyen Şah İsmail'i, Alauddevle Şii olduğu gerekçesi ile reddetti. Bunun üzerine Dulkadiroğulları üzerine yürüyen Şah İsmail, Elbistan'ı yakıp yıktı. Alaudevle'yi sağ olarak ele geçiremesedi iki oğlunu elegeçiren Şah İsmailin onları kebep yaptırıp askerlerine yedirttiği anlatılır.
Muhammed Şeybani Han'ın, Horasan üzerine yürümesi üzerine 1510 senesinde Merv savaşı yaşandı. Buradanda muzaffer olarak ayrılan Şah İsmail, Şeybani Muhammed'i ölü olarak elegeçirdi ve kafatasını Osmanlı Sultanı Bayezid'e gönderdi.
1511 senesinde Şahkulu Babatekeli isyanı yaşandı, bu isyanda Osmanlı sadrazamı dahi öldürüldü. 1512 senesinde Şah İsmail'in halifesi Nur Ali Halife isyan etti. Bu isyanlar güçlükle bastırılsada Anadoluya ciddi zararlar vermiştir.
1514 senesinde yeni Osmanlı tahtına çıkan Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail üzerine yürüdü. 23 ağustos günü yapılan bu savaşta Şah İsmail ağır bir yenilgi aldı, ordusunun tamamına yakınını savaşta kaybetti. Yavuz Sultan Selim, başkent Tebrize kadar girdi isede Osmanlı ordusundaki huzursuzluk nedeni ile çıkmak zorunda kaldı. İdrisi Bitlisi isimli bir Kürt âliminin gayretleri sayesinde Kürdistan bölgesi Osmanlıya sulh yolu ile katıldı.
Yavuz Sultan Selim, İrana son bir bitirici sefer yapmak istiyordu velikin ömrü vefa etmedi 1520 senesinde vefat etti.
Safavîlerin, İranda uyguladıkları Şiileştirme poltikası ise yaklaış yüz sene daha devam edecek ve Şah Abbas'ın yaptığı Sünni katliamları ile İran bu günkü mezhebi duruma gelecekti.
Şah İsmail'in bu kadar etkili olmasının şübhesiz en büyük sebeblerinden birisi Safavilerin bu günkü velayet-i fakih benzeri bir anlayışa sahib olması nedeni ile olmuştur. Safavilere göre posta oturan kişi İmam Ali'yi(r.anh) temsil ediyordu. Bu sebeble 7 yaşında dahi olsa koşulsuz itaat ediliyordu.
Safavilerin, kuruluşta ordusunun ve çekirdek kadrosunun bütük çoğunluğu Türklerden geri kalanının tamamına yakını Dersimli Kürtlerden müteşekkildi. Devlet işlerinde Farsça kullanılsada orduda ve sarayda Azeri türkçesi kullanılıyordu. Burada şunuda eklemek isterim, İran'ın Hz Ömer'e(r.anh) olan düşmanlığını ve Şia itikadını Fars milliyetçiliğine bağlamak, bu noktada anlamsızlaşmaya başlıyor. İran'da bir kısım şii bölgeleri bulunmakla beraber genel olarak sünni bir coğrafyaydı o yıllara kadar. Onların Şiileşmesine vesile olan ordular, Anadolu'dan giden Türkmenlerden müteşekkildi, nitekim bu durum Şah Abbas devrine kadar devam edecekti.
İşte böyle, yüz yıllık bir macerayı bir yazı ile anlatmaya çalıştım. Şah İsmail'den sonrasına pek girmedim, zira önceki dönemdeki katliamlardan ve sağdan solda âlim idhal etmelerden başka bir şey yok.
Selam ve dua ile
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Aleykumselam ve rahmetullah ve berekatuhu kardeşim çok ayrıntılı bir yazı yazmışsın ama başlıktaki ikinci kısım yani ehli sünnet ve şia ilişkileri kısmından ziyade iranın şiileşmesi ve hatta safevilerin şah ismaili ağırlıklı bir yazı olmuş. Ben şii sünni ayrımının irdelenmesi taraftarı değilim ki zaten eski alimler de bu konuda soru sorulmasına bile sıcak bakmamış bildiğim kadarıyla. Kuran haricinde pek ortak noktamız yok çünkü apayrı hadis kaynaklarımız var ama en azından kuranda hem fikiriz. Hatta bir yerden hatırladığım kadarıyla cumhurun icma ettiği konularda şiilerin icması kriteri de var. (Her konuda olmasa da onların !!!da!!! katıldığı görüşlerin +1 daha sağlam olduğu şeklinde hatırlıyorum)
Peygamberimiz sasin hadisinde geçtiği gibi yakında bir fitne gelecek ve bu fitne döneminde yürüyen koşandan duran yürüyenden oturan durandan iyidir. Ben bu fitnenin şii sünni ayrımına sebep olan olaylar olduğuna inanıyorum. Allah bizleri doğru yola iletsin ümmetin ihtilaf ettiği konularda isabet etmeyi nasip etsin.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Aleykumselam ve rahmetullah ve berekatuhu kardeşim çok ayrıntılı bir yazı yazmışsın ama başlıktaki ikinci kısım yani ehli sünnet ve şia ilişkileri kısmından ziyade iranın şiileşmesi ve hatta safevilerin şah ismaili ağırlıklı bir yazı olmuş. Ben şii sünni ayrımının irdelenmesi taraftarı değilim ki zaten eski alimler de bu konuda soru sorulmasına bile sıcak bakmamış bildiğim kadarıyla. Kuran haricinde pek ortak noktamız yok çünkü apayrı hadis kaynaklarımız var ama en azından kuranda hem fikiriz. Hatta bir yerden hatırladığım kadarıyla cumhurun icma ettiği konularda şiilerin icması kriteri de var. (Her konuda olmasa da onların !!!da!!! katıldığı görüşlerin +1 daha sağlam olduğu şeklinde hatırlıyorum)
Peygamberimiz sasin hadisinde geçtiği gibi yakında bir fitne gelecek ve bu fitne döneminde yürüyen koşandan duran yürüyenden oturan durandan iyidir. Ben bu fitnenin şii sünni ayrımına sebep olan olaylar olduğuna inanıyorum. Allah bizleri doğru yola iletsin ümmetin ihtilaf ettiği konularda isabet etmeyi nasip etsin.
Şah İsmail kilit noktası olduğu için yazıda ona ağırlık verdim. Sünniler ile olan ilişkilerini ise anlatmaya çalıştım. Genel olarak savaş ve kendi bölgelerinde katliam olarak gerçekleştiğini anlatmak istedim.
Şiilerin ihtilaf ve icmaı ise şöyle: Şia'da kıyas delili yoktur, yanlız Rafızilerin Usuli kanadında Akıl delili vardır. Ahbari kanatta o dahi yoktur. Ancak Zeydîlerde kıyas vardır. İcma konusundaki tartışma buradan kaynaklı, kıyası kabul etmeyenlerin görüşü icma'yı bozarmı bozmazmı meselesi var.
Şia'nın avamının tekfiri tartışmalı olmakla beraber, ulema sınıfı genel olarak tekfir edilmiş. Tekfir etmeyenlerde, "Kur'an'ın tahrif olduğuna inanmamayı, Aişe annemize zina nisbet etmemeyi ve Sahabe'nin genelini tekfir etmemeyi" şart koşmuşlar. Bunlardan birinden biri olmayan bir Şii varmıdır, varsa ne kadar Şiidir... Allahu Alem
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Konuyla alakalı değil ama İç Anadolu'daki Kürtler hakkında bir bilgin var mı akhi? Ekrad-ı Türkmen diye geçiyor bazı yerlerde. Kimileri kürtleşmiş Türkmen diyor kimileri etnik Kürt diyor.
Bunların da bazı aşiretlerinin Safevilere yakınlığı olmuş tarihte. Şah İsmail bize de Kürt asıllı diye öğretetilmişti üniversitede, ama o da aksine türkleşmiş.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Konuyla alakalı değil ama İç Anadolu'daki Kürtler hakkında bir bilgin var mı akhi? Ekrad-ı Türkmen diye geçiyor bazı yerlerde. Kimileri kürtleşmiş Türkmen diyor kimileri etnik Kürt diyor.
Bunların da bazı aşiretlerinin Safevilere yakınlığı olmuş tarihte. Şah İsmail bize de Kürt asıllı diye öğretetilmişti üniversitede, ama o da aksine türkleşmiş.

Bende Konyalıyım(Kürt değilim) ve sana şu kadarını söyleyebilirimki Konya'nın en az 3'te biri Kürttür. Hatta bazen PKK'lilere takıldığım olurdu "Siz boşuna uğraşıyorsunuz, Konya dahi size kaldı yakında memlekette size kalır" diye.
Osmanlı zamanında çeşitli nedenlerden ötürü çeşitli yerlere sürülenler olmuş ama Sürgün edilenler daha ziyade Karadeniz taraflarında yaşıyanlar, onların durumu Çerkesler gibi, dilleri hariç asimile olmuşlar denilebilir ama Orta Anadolu öyle değil. Onlar genel olarak Tek Parti döneminde sürgün edilenler, özellikle 25 kıyamından sonra pek çokları Konya ve Ankara'ya sürgün edilmiş. Bu gün Kulu, Cihanbeyli, Yunak aynen bir Şırnak bir Diyarbakır'dır. Gençleri Türkçe bilir, okumamışları bilmez vs. Eskiden Kominist hareketlerin Konya'daki kaleleri olmaları bir tarafa genel olarak PKK karşıtıdırlar.
Şah İsmail'in durumu farklı, onun ailesi Azerbaycan'a gitmişti o sebebden zamanla Türkleşmişti ama bunlar Cumhuriyetin ilk yıllarında sürgün edilen ve dağıtılan aşiretlerden oluşuyor genel olarak.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Bende Konyalıyım(Kürt değilim) ve sana şu kadarını söyleyebilirimki Konya'nın en az 3'te biri Kürttür. Hatta bazen PKK'lilere takıldığım olurdu "Siz boşuna uğraşıyorsunuz, Konya dahi size kaldı yakında memlekette size kalır" diye.
Osmanlı zamanında çeşitli nedenlerden ötürü çeşitli yerlere sürülenler olmuş ama Sürgün edilenler daha ziyade Karadeniz taraflarında yaşıyanlar, onların durumu Çerkesler gibi, dilleri hariç asimile olmuşlar denilebilir ama Orta Anadolu öyle değil. Onlar genel olarak Tek Parti döneminde sürgün edilenler, özellikle 25 kıyamından sonra pek çokları Konya ve Ankara'ya sürgün edilmiş. Bu gün Kulu, Cihanbeyli, Yunak aynen bir Şırnak bir Diyarbakır'dır. Gençleri Türkçe bilir, okumamışları bilmez vs. Eskiden Kominist hareketlerin Konya'daki kaleleri olmaları bir tarafa genel olarak PKK karşıtıdırlar.
Şah İsmail'in durumu farklı, onun ailesi Azerbaycan'a gitmişti o sebebden zamanla Türkleşmişti ama bunlar Cumhuriyetin ilk yıllarında sürgün edilen ve dağıtılan aşiretlerden oluşuyor genel olarak.

Cumhuriyet sürgünlerini bilmiyorum ama Marmara bölgesi ve İç Anadolu'ya 19.yy. ve öncesinde iskan edilen aşiretler çok. Kimileri 16.yy.'da gelmiş. Bunların bazıları Kızılbaşlar'ın etkisi altına girmemeleri için oralara iskan edilmiş. Rişvan aşireti var mesela TRT'nin belgeselini yaptığı. Bunların bir kısmı hala Malatya ve civarında, diğer kısımları Anadolu'ya yayılmış.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Cumhuriyet sürgünlerini bilmiyorum ama Marmara bölgesi ve İç Anadolu'ya 19.yy. ve öncesinde iskan edilen aşiretler çok. Kimileri 16.yy.'da gelmiş. Bunların bazıları Kızılbaşlar'ın etkisi altına girmemeleri için oralara iskan edilmiş. Rişvan aşireti var mesela TRT'nin belgeselini yaptığı. Bunların bir kısmı hala Malatya ve civarında, diğer kısımları Anadolu'ya yayılmış.

16. yy'da Yavuz Sultan Selim tarafından göç ettirilenler azda olsa var. Bir kısmı Muhacir olarak gelmiş. Hatta -mesela- Sakarya Kürtleri, Kuzey Irak'tan muhacir olarak gelmişler. Bunların sayısı genel olarak azınlıkta, Orta Anadolu Kürtleri denilen kesim, genel olarak M. Kemal döneminde sürgün edilen kesim
 
Üst Ana Sayfa Alt