İslam-Müslüman
Teslim olmak
İslâm dinine girmek, sulh yapmak, para peşin mal veresiye selem akdi yapmak.
İslam dinine giren, İslam olan, kabul eden kişiye ise Müslüman denilir.
S-L-M kökünden türeyen aynı zamanda İslam’ın kelime anlamlarını ihtiva eden sözcükler şöyledir:
1.Sulh yapmak
2.İtaat etmek boyun eğmek
3.Selamet
4.Güvenlik
5.Hayır,iyilik
“Tabi ve teslim olma” niteliği önceki dinlerde de vardır. Kur’an-ı Kerîm’de bununla ilgili pek çok âyet- i kerîme vardır, bir tanesini belirtmek de yarar vardır:
“Bir zaman Rabbi ona: “İslâm ol” dediğinde, İbrahim: “Alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum” demişti. İbrahim İslâm ümmetinden olmayı oğullarına da vasiyet etti. Ya’kub da onu tavsiye ederek: “Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti. O halde sizler sadece müslümanlar olarak can verin” dedi. Yoksa siz Yakub’a ölüm geldiği sırada yanında mı bulunuyordunuz? O zaman o, oğullarına: “Benden sonra neye tapacaksınız?” demiş, oğulları da:”Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek ilâha kulluk edeceğiz. Bizler O’na teslim olduk” demişlerdi” (Bakara 131-133).
Kur’an-ı Kerîm’de Hz. İbrahim’den söz eden on kadar ayette, O’nun “hanîf (hakka dönen, tam teslim olan, ibadet eden)” bir peygamber olduğuna yer verilir.
Cenâb-ı Hak, Hz. Muhammed(sav)’in davet ittiği son dine ise özel ad olarak “İslâm” terimini kullanmıştır. Ayetlerde şöyle buyurulur:
“Şüphesiz, Allah katında din İslâm’dır” (Âliİmran 19)
“Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: “Ben Allah’a yöneldim. Bana tabi olanlar da”. Kendine kitap verilenlere ve okur yazarlığı olmayanlara, de ki: “İslâm oldunuz mu?” Eğer müslüman olurlarsa doğru yolu bulmuş olurlar” (Âliİmrân 20).
“Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, onun dini asla kabul edilmeyecektir” (Âliİmrân 85).
“Allah, kimi hidayete erdirmek isterse onun gönlünü İslâm’a açar” (En’âm125).
İslâm’da, inanmadığı halde müslümanların hâkimiyetine boyun eğme, anlamı da bulunduğu için bazan “müslim” ile “mümin” farklı anlamlar taşıyabilir. Aşağıdaki ayette buna dikkat çekilir:
“Ey Muhammed! Bedevîler; iman ettik, derler. Sen onlara şöyle de: Hayır iman etmediniz. Siz ancak; “müslüman olduk, yani teslim olduk” deyin. Çünkü henüz iman kalbinize girmemiştir” (el-Hucurât, 49/14).
Bu duruma göre her mü’min, aynı zamanda müslim sayılır. Fakat her müslim mü’min (inanmış) olmayabilir. Yani bir kimse inanmadığı halde, çeşitli sebep ve menfaatler yüzünden İslâm’a boyun eğmiş olabilir. İslâm’a göre, inanmadığı halde, dış görünüş bakımından inanmış görünen kimse “münâfık” denir (bkz. Bakara 8-10).
Konuyla ilgili birkaç hadise göz atalım:
Resulullah(sav) şöyle buyurur: “Allâh (cc) beni İslâm’la gönderdi” (Ahmed b. Hanbel, IV, 446).
”Rabbin bize Seni ne ile gönderdi?” O,”İslâm’la” dedi (Nesaî, Zekât, 1, 72)
Abdullah b. Ömer’in, babası Hz. Ömer’den naklettiği bu hadis şöyledir:
“Bir gün Rasûlullah (s.a.s.)’in yanında bulunduğumuz sırada âniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru peygamber (s.a.s.)’in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve:
“Ya Muhammed! Bana İslâm’ın ne olduğunu söyle” dedi. Rasûlullah (s.a.s.): “İslâm; Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt’i hac etmendir” buyurdu. O zat: “Doğru söyledin” dedi. Babam dedi ki: “Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu.”
“Bana imandan haber ver” dedi. Rasûlullah (s.a.s.): Âllah a, Allah’ın meleklerine kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır” buyurdu. O zât yine:
“Doğru söyledin” dedi. Bu sefer:
“Bana ihsandan haber ver” dedi. Rasûlullah (s.a.s.):
“ Allah’a O’nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür” buyurdu. O zat:
“Bana kıyametten haber ver” dedi. Rasûlullah (s.a.s.) “Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi değildir” buyurdular.
“O halde bana alâmetlerinden haber ver” dedi. Peygamber (s.a.s.):
“Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir” buyurdu. Babam dedi ki:
Bundan sonra o zat gitti. Ben bir süre bekledim. Sonunda Allah Rasûlü bana: “Ya Ömer! O soru soran zatın kim olduğunu biliyor musun?”dedi. “Allah ve Rasûlü bilir” dedim.
“O Cibrîl’di. Size dininizi öğretmeye gelmişti” buyurdular. (Buhârî, İman 1; Müslim, İman 1).
Resulullah(sav) şöyle buyurdu: “İslâm, beş şey üzerinde kurulmuştur: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allâh’ın Resulu olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek hacc etmek, ramazan orucunu tutmak” (Buhârı, iman, 1).
Günlük hayat içerisinde insanlar hem “La ilahe illallah”(Allah(c.c.)’tan başka ilah yoktur) diyor, hem de hukukta, siyasette, hayatlarını yönlendirecek Allah(c.c.)’tan başka ilahlar ediniyorlar. Hem hacca gidiyorlar, hem de faiz yiyorlar. Hem namaz kılıyor hem de şans oyunları oynuyorlar. Cuma gününü Allah’a geri kalan günlerini kız arkadaşlarına ayırıyorlar. Yani aslında hâşâ Allah ile pazarlık ediyorlar.”senin şu emrine uyarım diğerine uymam,senin emirlerinin yeri ayrı diğer emir sahiplerinin yeri ayrı, camiye de giderim diskoya da, namazı da kılarım ‘iddaa’ yı da oynarım. Allah(c.c.)’a da ibadet ederim nefsime de… vs.” kısaca “teslim olduk” diyor fakat baş kaldırıp isyan ediyorlar. Bu durumda söylenen teslimiyet sözünün bir önemi kalır mı? Teslimiyet bu mudur?
”Hayır, Rabb’ine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem tayin edip, sonra da senin verdiğin hükmü, içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe imân etmiş olmazlar” (en-Nisâ, 4/65).
“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”(Ahzap 36)
Bu ayet ve hadisler neticesinde akil baliğ olmuş her insanın kendisine sorması gereken bir soru vardır;
Acaba Ben Müslüman mıyım?
Selam Hidayete Tabi Olanların Üzerine Olsun…
Kaynak:1.Kavramlar Ansiklopedisi
2.Sahihi Buhari
3.Şamil İslam Ansiklopedisi
Mehmed Emin Ceval
Yazılar Kendi Çalışmalarımdır, Kaynak Belirterek Alıntı Yapılabilir
Teslim olmak
İslâm dinine girmek, sulh yapmak, para peşin mal veresiye selem akdi yapmak.
İslam dinine giren, İslam olan, kabul eden kişiye ise Müslüman denilir.
S-L-M kökünden türeyen aynı zamanda İslam’ın kelime anlamlarını ihtiva eden sözcükler şöyledir:
1.Sulh yapmak
2.İtaat etmek boyun eğmek
3.Selamet
4.Güvenlik
5.Hayır,iyilik
“Tabi ve teslim olma” niteliği önceki dinlerde de vardır. Kur’an-ı Kerîm’de bununla ilgili pek çok âyet- i kerîme vardır, bir tanesini belirtmek de yarar vardır:
“Bir zaman Rabbi ona: “İslâm ol” dediğinde, İbrahim: “Alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum” demişti. İbrahim İslâm ümmetinden olmayı oğullarına da vasiyet etti. Ya’kub da onu tavsiye ederek: “Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti. O halde sizler sadece müslümanlar olarak can verin” dedi. Yoksa siz Yakub’a ölüm geldiği sırada yanında mı bulunuyordunuz? O zaman o, oğullarına: “Benden sonra neye tapacaksınız?” demiş, oğulları da:”Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek ilâha kulluk edeceğiz. Bizler O’na teslim olduk” demişlerdi” (Bakara 131-133).
Kur’an-ı Kerîm’de Hz. İbrahim’den söz eden on kadar ayette, O’nun “hanîf (hakka dönen, tam teslim olan, ibadet eden)” bir peygamber olduğuna yer verilir.
Cenâb-ı Hak, Hz. Muhammed(sav)’in davet ittiği son dine ise özel ad olarak “İslâm” terimini kullanmıştır. Ayetlerde şöyle buyurulur:
“Şüphesiz, Allah katında din İslâm’dır” (Âliİmran 19)
“Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: “Ben Allah’a yöneldim. Bana tabi olanlar da”. Kendine kitap verilenlere ve okur yazarlığı olmayanlara, de ki: “İslâm oldunuz mu?” Eğer müslüman olurlarsa doğru yolu bulmuş olurlar” (Âliİmrân 20).
“Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, onun dini asla kabul edilmeyecektir” (Âliİmrân 85).
“Allah, kimi hidayete erdirmek isterse onun gönlünü İslâm’a açar” (En’âm125).
İslâm’da, inanmadığı halde müslümanların hâkimiyetine boyun eğme, anlamı da bulunduğu için bazan “müslim” ile “mümin” farklı anlamlar taşıyabilir. Aşağıdaki ayette buna dikkat çekilir:
“Ey Muhammed! Bedevîler; iman ettik, derler. Sen onlara şöyle de: Hayır iman etmediniz. Siz ancak; “müslüman olduk, yani teslim olduk” deyin. Çünkü henüz iman kalbinize girmemiştir” (el-Hucurât, 49/14).
Bu duruma göre her mü’min, aynı zamanda müslim sayılır. Fakat her müslim mü’min (inanmış) olmayabilir. Yani bir kimse inanmadığı halde, çeşitli sebep ve menfaatler yüzünden İslâm’a boyun eğmiş olabilir. İslâm’a göre, inanmadığı halde, dış görünüş bakımından inanmış görünen kimse “münâfık” denir (bkz. Bakara 8-10).
Konuyla ilgili birkaç hadise göz atalım:
Resulullah(sav) şöyle buyurur: “Allâh (cc) beni İslâm’la gönderdi” (Ahmed b. Hanbel, IV, 446).
”Rabbin bize Seni ne ile gönderdi?” O,”İslâm’la” dedi (Nesaî, Zekât, 1, 72)
Abdullah b. Ömer’in, babası Hz. Ömer’den naklettiği bu hadis şöyledir:
“Bir gün Rasûlullah (s.a.s.)’in yanında bulunduğumuz sırada âniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru peygamber (s.a.s.)’in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve:
“Ya Muhammed! Bana İslâm’ın ne olduğunu söyle” dedi. Rasûlullah (s.a.s.): “İslâm; Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt’i hac etmendir” buyurdu. O zat: “Doğru söyledin” dedi. Babam dedi ki: “Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu.”
“Bana imandan haber ver” dedi. Rasûlullah (s.a.s.): Âllah a, Allah’ın meleklerine kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır” buyurdu. O zât yine:
“Doğru söyledin” dedi. Bu sefer:
“Bana ihsandan haber ver” dedi. Rasûlullah (s.a.s.):
“ Allah’a O’nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür” buyurdu. O zat:
“Bana kıyametten haber ver” dedi. Rasûlullah (s.a.s.) “Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi değildir” buyurdular.
“O halde bana alâmetlerinden haber ver” dedi. Peygamber (s.a.s.):
“Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir” buyurdu. Babam dedi ki:
Bundan sonra o zat gitti. Ben bir süre bekledim. Sonunda Allah Rasûlü bana: “Ya Ömer! O soru soran zatın kim olduğunu biliyor musun?”dedi. “Allah ve Rasûlü bilir” dedim.
“O Cibrîl’di. Size dininizi öğretmeye gelmişti” buyurdular. (Buhârî, İman 1; Müslim, İman 1).
Resulullah(sav) şöyle buyurdu: “İslâm, beş şey üzerinde kurulmuştur: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allâh’ın Resulu olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek hacc etmek, ramazan orucunu tutmak” (Buhârı, iman, 1).
Günlük hayat içerisinde insanlar hem “La ilahe illallah”(Allah(c.c.)’tan başka ilah yoktur) diyor, hem de hukukta, siyasette, hayatlarını yönlendirecek Allah(c.c.)’tan başka ilahlar ediniyorlar. Hem hacca gidiyorlar, hem de faiz yiyorlar. Hem namaz kılıyor hem de şans oyunları oynuyorlar. Cuma gününü Allah’a geri kalan günlerini kız arkadaşlarına ayırıyorlar. Yani aslında hâşâ Allah ile pazarlık ediyorlar.”senin şu emrine uyarım diğerine uymam,senin emirlerinin yeri ayrı diğer emir sahiplerinin yeri ayrı, camiye de giderim diskoya da, namazı da kılarım ‘iddaa’ yı da oynarım. Allah(c.c.)’a da ibadet ederim nefsime de… vs.” kısaca “teslim olduk” diyor fakat baş kaldırıp isyan ediyorlar. Bu durumda söylenen teslimiyet sözünün bir önemi kalır mı? Teslimiyet bu mudur?
”Hayır, Rabb’ine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem tayin edip, sonra da senin verdiğin hükmü, içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe imân etmiş olmazlar” (en-Nisâ, 4/65).
“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”(Ahzap 36)
Bu ayet ve hadisler neticesinde akil baliğ olmuş her insanın kendisine sorması gereken bir soru vardır;
Acaba Ben Müslüman mıyım?
Selam Hidayete Tabi Olanların Üzerine Olsun…
Kaynak:1.Kavramlar Ansiklopedisi
2.Sahihi Buhari
3.Şamil İslam Ansiklopedisi
Mehmed Emin Ceval
Yazılar Kendi Çalışmalarımdır, Kaynak Belirterek Alıntı Yapılabilir