.......
Kral onu da yakalatıp işkence etmeye başladı. O kadar ki, o da rahibin yerini haber verdi. Bunun üzerine rahip getirildi.
Ona: “Dininden dön!” denildi. O bunda direndi. Hemen bir testere getirildi. Başının ortasına konuldu. Ortadan ikiye bölündü ve iki parçası yere düştü. Sonra genç getirildi.
Ona da: “Dininden dön!” denildi. O da bundan kaçındı.
.......
eski insanlar ne kadar yiğitmiş böyle , bizim en yiğitlerimiz bile böyle değil ...
Bu da tam metin ;
Muslim, Sahih’inde, Suheyb’den (r.anh), Rasulullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Sizden önce bir kral vardı. Onun bir de sihirbazı vardı. Sihirbaz yaşlanınca krala:
“Ben artık yaşlandım. Bana bir oğlan çocuğu gönder ve sihir yapmayı öğreteyim!” dedi. Kral da öğretmesi için ona bir genç gönderdi.
Gencin geçtiği yolda bir rahip yaşıyordu. (Bir gün giderken) rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti. Artık sihirbaza gittikçe, rahibe uğruyor, yanında oturup onu dinliyordu.(Bir gün) sihirbaz, delikanlıyı yanına gelince dövdü. Genç de durumu rahibe şikayet etti.
Rahip ona: “Eğer sihirbazdan korkarsan, “Ailem beni oyaladı!” de; ailenden korkacak olursan, “Beni sihirbaz oyaladı” de!” diye tenbihte bulundu.
O bu halde (devam eder) iken, insanlara engel olan büyük bir canavara rastladı. Kendi kendine, “Bugün sihirbazın mı, rahibin mi daha üstün olduğunu bileceğim!” dedi.
Bir taş aldı ve, “ALLAHım! Eğer rahibin işi, sana sihirbazın işinden daha sevimli ise, şu hayvanı öldür ve insanlar geçsinler!” deyip, taşı fırlattı ve hayvanı öldürdü. İnsanlar yollarına devam ettiler.
Delikanlı rahibe gelip durumu anlattı. Rahip ona:
“Evet oğlum, bugün sen benden üstünsün! Görüyorum ki, yüce bir mertebedesin. Sen imtihan geçireceksin. İmtihana maruz kalınca sakın beni anlatma!” dedi.
Çocuk, anadan doğma körleri ve alaca hastalığına yakalananları tedavi ediyor, insanları diğer hastalıklardan da kurtarıyordu. Onu kralın gözleri kör olan bir arkadaşı işitti. Birçok hediyeler alarak yanına geldi ve:
“Eğer beni tedavi edersen, şunların hepsi senindir” dedi.
O da: “Ben kimseyi tedavi etmem, tedavi eden ALLAH’tır. Eğer ALLAH’a iman edersen, sana şifa vermesi için dua edeceğim. O da şifa verecek!” dedi. Adam derhal iman etti, ALLAH da ona şifa verdi.
Adam bundan sonra kralın yanına geldi. Eskiden olduğu gibi yine yanına oturdu.
Kral: “Gözünü sana kim iade etti?” diye sordu.
“Rabbim!” dedi.
Kral, “Senin benden başka bir rabbin mi var?” dedi.
Adam: “Benim de senin de rabbimiz ALLAH’tır!” cevabını verdi.
Kral onu yakalatıp işkence ettirdi. O kadar ki, (gözünü tedavi eden ve ALLAH’a iman etmesini sağlayan) gencin yerini de gösterdi.
Genç de oraya getirildi.
Kral ona: “Ey oğul! Senin sihrin körlerin gözünü açacak, alaca hastalığını tedavi edecek bir dereceye ulaşmış, neler neler yapıyormuşsun!” dedi.
Genç: “Ben kimseyi tedavi etmiyorum, şifayı veren ALLAH’tır!” dedi.
Kral onu da yakalatıp işkence etmeye başladı. O kadar ki, o da rahibin yerini haber verdi. Bunun üzerine rahip getirildi.
Ona: “Dininden dön!” denildi. O bunda direndi. Hemen bir testere getirildi. Başının ortasına konuldu. Ortadan ikiye bölündü ve iki parçası yere düştü. Sonra genç getirildi.
Ona da: “Dininden dön!” denildi. O da bundan kaçındı.
Kral, onu da adamlarından bazılarına teslim etti. “Onu falan dağa gö türün, tepesine kadar çıkarın. Zirveye ulaştığınız zaman (tekrar dininden dönmesini talep edin); dönerse tamam, aksi takdirde dağdan aşağı atın!” dedi.
Gittiler, onu dağa çıkardılar.
Genç: “ALLAHım, bunlara karşı, dilediğin şekilde bana yardım et!" dedi.
Bunun üzerine dağ onları salladı ve hepsi de düştüler.
Genç yürüyerek kralın yanına geldi.
Kral: “Yanındakilere ne oldu?” dedi.
“ALLAH, onlara karşı beni korudu” cevabını verdi.
Kral onu adamlarından bazılarına teslim etti ve: “Bunu bir gemiye götürün. Denizin ortasına kadar gidin. Dininden dönerse tamam, aksi takdirde onu denize atın!” dedi.
Söylendiği şekilde adamları onu götürdü.
Genç orada: “ALLAHım, dilediğin şekilde bunlara karşı bana davran!” diye dua etti. Derhal gemileri alabora oldu ve boğuldular.
Genç yine yürüyerek hükümdara geldi.
Kral: “Yanındakilere ne oldu?” diye sordu.
Genç: “ALLAH onlara karşı beni korudu” dedi. Sonra krala: “Benim emrettiğimi yapmadıkça sen beni öldüremeyeceksin!” dedi.
Kral: “O nedir?” diye sordu.
Genç: “İnsanları geniş bir düzlükte toplarsın, beni bir kütüğe asarsın, sadağımdan bir ok alırsın. Sonra oku, yayın ortasına yerleştirir ve: “Gencin Rabbinin adıyla” dersin. Sonra oku bana atarsın. Eğer bunu yaparsan beni öldürürsün!” dedi.
Hükümdar, hemen halkı bir düzlükte topladı. Genci bir kütüğe astı. Sadağından bir ok aldı. Oku yayının ortasına yerleştirdi. Sonra: “Gencin Rabbinin adıyla!” dedi ve oku fırlattı. Ok çocuğun şakağına isabet etti. Genç, elini şakağına, okun isabet ettiği yere koydu ve ALLAH’ın rahmetine kavuşup öldü.
Halk: “Gencin Rabbine iman ettik!” dediler. Halk bu sözü üç kere tekrar etti.
Sonra krala gelindi ve: “Ne emredersiniz? VALLAHi korktuğunuz başınıza geldi. Halk gencin Rabbine iman etti!” denildi.
Kral hemen yolların başlarına hendekler kazılmasını emretti. Derhal hendekler kazıldı. İçlerinde ateşler yakıldı.
Kral: “Kim dininden dönmezse onu bunlara atın!” diye emir verdi.
İstenen derhal yerine getirildi. Bir ara, beraberinde çocuğu olan bir kadın getirildi.
Kadın oraya düşmekten çekinmişti, çocuğu:
“Anneciğim sabret. Zira sen hak üzeresin!” dedi.”
(Muslim, hadisi Kitabu’z-Zuhd ve’r-Rekâik’te, Ashab-ı Uhdud, Sihirbaz ve Gencin Kıssası Bâbı’nda rivayet etmiştir. Ahmed, hadisi Suheyb’den RadıyALLAHu Anhu rivayet etmiştir)
dehşet verici