Kardeşim diş dolgusunda olay, gusul abdestiyle alakalıdır.
Dolgu yaptırma durumunda, Gusul abdesti alırken, ağıza su verildiğinde (Hanefi mezhebinde ağıza ve burna su vermek-mazmaza farzdır), dolgudan dolayı tamamına su değmesiyle ıslanmaz diyen bazı Hanefi mezhebi alimlerinin görüşüdür. Bundan dolayı, dolgu yaptırırken, Şafii mezhebine geçerek yapılır teranesi, halk arasında dolaşır durur.
Halbuki cumhur mezheb muctehidleri ve alimlerce ne Kur'an'da ne de hadis-i şeriflerden Gusulde mazmazanın farz olduğuna dair bir karineye rastlamamışlardır. Diğer bir mesele ise, dolgu keyfi değil bir zorunluluk gereğidir. Dolgu olunca artık o, diş hükmünü alır ki, dolgunun ıslanması, dişin de ıslanmasıdır.
**
Diş dolgusu tarzındaki hastalıktan kaynaklanan tedavi amaçlı tamiratlar bir zarurattır, ihtiyaçtır. keyfi değildir. Bu sebebşe gusle engel değildir. Yapılan bu işlem tedavi amaçlı olduğundan, başka mezhebleri taklid etmeyi de gerektirmemektedir.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ey Allah'ın kulları! Tedâvi olun, çünkü Allah, yarattığı her hastalık için mutlaka bir şifâ veya devâ yaratmıştır. Ancak bir dert mustesnâ; o da ihtiyarlıktır."
(Tirmizî, Tıb 2; Ebû Dâvud, Tıb 1; İbn Mâce, Tıb 1; Ahmed bin Hanbel, III/156)
Diş dolgusu, protez, vs türü hastalıklar zarurattir ve böyle bir sıkıntı ile karşılaşan bir musluman için
قَالَ رَسُولُ للّهِ:يسِّرُوا وَلآ تُعَسِّرُوا وَبَشِِّرُوا. وَ لاَ تُنَفِّرُوا
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, mujdeleyin nefret ettirmeyin"
(Buhârî, İlm 12, Edeb 80; Muslim, Cihad 6, 7; Bir rivayette de:"...Isındırın, nefret ettirmeyin..." buyrulmuştur.)
Rasulullah'ın buyruğu gereğince âlimlerimiz , bu tür kısıtlayıcı/zorlayıcı fetva verilmiş meselelerde, kolaylık sağlayan ictihadlara yönelmişlerdir.
Arface b. Es’ad (r.anhuma)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Cahiliyye döneminde meydana gelen Kulab vakasında burnumdan yaralanmıştım ve burnum kesilmişti. Sonra gümüşten bir burun yaptırmıştım fena koku yapmıştı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bana altından bir burun yaptırmamı emir buyurdu.”
(Tirmizi, Libas 31; Ebû Dâvud, Hâtem 7; Nesâî, Ziyne: 41)
Tirmizî: Ali b. Hucr, Rabî’ b. Bedir’den, Muhammed b. Yezîd el Vasîti’den ve Ebû’l Eşheb’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Abdurrahman b. Tarafe’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Selm b. Zerîr’de bu hadisi Abdurrahman b. Tarefe’den, Ebû’l Eşheb’in rivâyeti gibi rivâyet etmiştir. İlim adamlarından pek çok kimse dişlerini altınla kaplattırdıkları rivâyet edilmiştir. Bu hadis onlar için delildir. Abdurrahman b. Mehdî diyor ki: Selm b. “Vezîr” şeklinde söylenmesi bir vehmdir doğrusu “Zerir” dir.
Ebû Saîd es San’anî’nin ismi Muhammed b. Muyesser’dir
İşte bu hadisten hareket eden, Hanefi mezhebi alimlerinden İmam Muhammed (rahimehullah) olmak üzere bazı İslâm âlimleri, takma ve doldurma diş yaptırmada bir sakıncanın bulunmadığını; hattâ bunun altın madeninden yapılması hususunda ruhsat bulunduğunu ifâde etmektedirler. (Ebû Bekr Şemsü’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsût, 1/132)