Çözüldü İslam'a Göre Tecavüzün Hükmü Nedir?

Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
İslam'a Göre Tecavuzun Cezası

Tecavuz iki tarafın isteği ile değil, tek tarafın zorlaması ile olur. Bu durumda tecavuze uğrayan mağdura bir ceza uygulanmaz.

A- Tecavuz edenin evli veya bekar olmasına göre cezanın şekli/oranı değişir.


Bekar ise 100 sopa, evli ise recim/Taşlanarak öldürülme cezası gerekir. Ancak bu cezanın verilmesi için ya dört kişinin gördük diye şahidlik etmesi ya da zina eden kimsenin dört defa ayrı ayrı zina ettiğini , kendisine ceza verilmesini itiraf etmesi gerekir. Bekârlar için yalnız değnek (celde), evli (muhsan) olanlar için sünnetle recm cezası belirlenmiştir (Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsût, 3. baskı, Beyrût 1398/1978, IX, 36 vd).

Ehli sunnete göre zina eden Bekar'ın cezası :
"Zina eden kadın ve erkekten her birine yüz değnek vurun" (Nur, 2)

Bundan sonra, tövbe eden ve kendini düzeltenler başka. Allah‘ın bağışlaması çok, ikramı boldur.” (Nur 5)


Ehl-i sunnete göre zina eden Evli'nin cezası :

"Müslüman bir kimsenin kanı şu üç durumda helal olur. Zina eden evli kimse, nefse karşılık nefsi ve İslâm toplumundan ayrılarak dinini terkedeni öldürmek"
(Buhârî, Diyât, 6; Muslim, Kasâme, 25, 26; Ebu Dâvud Hudûd, 1; Tirmizî, Hudûd, 15, Diyât, 10; Nesâî, Tahrîm, 5, Kasâme, 6; İbn Mâce, Hudûd, Dârimî, Hudûd 2, Siyer, II).



Hanefi muctehidlere göre celde cezasına sürgün ilâve edilmez. Çünkü âyette celde zina cezasının tümünü ifade eder. Ancak sürgün bir had cezası değil, İslâm Devlet başkanının görüşûne bırakılan tâzir cezası kabilindendir. O sürgünde bir yarar görürse uygular. Nitekim, zina edenin tevbe edinceye kadar hapsedilebilmesi de bu niteliktedir.

Şâfiî ve Hanbelî muctehidlere göre celde ve bir yıl sürgün birlikte uygulanır. Sürgün yeri seferîlik mesafesinden uzakta olmalıdır. Dayandıkları delil, yukarıda zikredilen sürgün bildiren hadistir. Ancak kadın kocası veya mahrem bir hısmı ile birlikte sürgüne gönderilir. Çünkü Peygamber (s.a.v.); "Kadın, yanında kocası veya mahrami bulunmadıkça yolculuğa çıkamaz" buyurmuştur. (Buharî, Taksîr, 4, Mescidü Mekke, 6, Sayd, 26, Savm, 67; Ebû Dâvud, Menâsik, 3; Muslim, Hacc, 413-434; Tirmizî, Radâ', 15)



Mâliki muctehidlere göre ise yalnız erkek sürgün edilir, yani bulunduğu beldeden uzakta hapsedilir. Kadın gittiği yerde de zina etmemesi için sürgün edilmez



B- Ayrıca; tecavuz etmede, iki tarafın radı olduğu zinaya verilen recm cezasının haricinde, saldırı cezası da verilebilir. Çünkü tecavuz, karşı tarafın rızası olmadan , hatta direnme veya tehdit vs. rağmen olabilmesi mumkundur. Bunun sonucunda kadı, zinanın haricinde, mağdurda meydana gelen yaralanmaların da cezasını verebilecektir.

Eğer ceza vermek isterseniz size ne yapıldıysa onun dengiyle ceza verin. Katlanacak olursanız kuşkusuz bu, katlananlar için daha iyidir.” (Nahl 126)


Burada bu kişinin yaptığı suçun dengi ceza, Allah’ın haram kıldığı bir fiil olduğu için o yola gidilemez. Dolayısıyla onun yerine geçecek bir ceza yani bir tazminata hükmetmek gerekir. Bu da o kızın dengi bir kızın mehri kadar bir mehir ödetilmesidir.


C- Tecavüz gerçekleşmemiş bile olsa, bu tür tacizler için de 'tâzir' cezası gündeme gelir.
Tâzir cezası, suçlunun durumuna ve suçun niteliğine göre Kadı'nın uygun görüb vereceği "ağır söz", "hapis", "dayak", "ölüm" gibi cezalardır.



Zina etmediği takdirde öldürülme tehdidi gibi dayanılmaz zorlama şeklinde zorlanan, tazyik ve tehdid edilen kimsenin bunu yapması caiz değildir. (Ebû'l-Ferec İbn-Cevzi, Zâdu'l-mezir fî ilmi't-tefsîr, c. IV, sf: 497; Tefsir-i Kurtubî, c. X, sf: 183; Alâuddîn Ebû Bekr b. Mes‘ûd b. Ahmed el-Kâsânî, el Bedâiu’s-sanâi, C. VII, sf: 177; el-Kavâ'id, c. I, sf: 287) ; çünkü bir müslüman erkeğin ister tehdit ile ister başka bir sebeble zina yapması mubâh değildir; yaparsa günah işlemiş olur.
(Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsut, c. XXIV, sf: 154)

Bu hükümde kadın ile erkeğin farklı olmalarının sebebi: Erkek zina fiilini bizzat yapan ve bunun için âletini kullanan kimsedir. Halbuki zina fiili ölüm tehdidi ve zorlama sebebiyle dahi ortadan kalkamayan bir haramdır ve işleyenden -hiçbir halde- günah sakıt olmaz.
Kadına gelince; o zina fiilini bizzat yerine getirmiyor, bu fiili onun üzerinde bir başkası işliyor, kadının yaptığı mani olmamak ve teslim olmaktır; zaruret halinde bu teslimiyet -günahsız olarak- caizdir. Nitekim öldürülmesinden korkarak dinin emir ve yasaklarının yerine getirilmesini temin vazifesini terkeden kimseye de günah yoktur. (Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsut, c. XXIV, sf: 138)
Kadın zinaya zorlanır ve bu fiili işlerse bütün İslâm bilginlerine göre kadına had (muayyen şer'i ceza) gerekmez; hattâ İbn Kudâme "Bu hükme muhâlefet eden bir kimsenin bulunduğunu bilmiyoruz" demiştir. (Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsut, C. VII, sf: 186)



Aynı şekilde Zina etmesi için zorlandığı için zina eden erkeğe haddin gerekip gerekmediği konusunda iki görüş vardır:
1) Hanbelîler, Ebû Sevr, Hasen, bâzı Mâlikî fakîhler, Zâhiri İbn Hazm, Ebû Hanife (birinci görüşü) ve Zufer'e göre dayak tehdidi altında bunu yapan erkeğe had gerekir.
Bunların delili şöyledir:
Zina ancak vucudun uyanmasıyla yapılabilir, halbuki zorlama ve tehdit buna zıttır ve mânidir, vücudun uyanması bulunduğuna göre zorlama yok olmuştur ve had gerekir. (Ebû Muhammed Muvaffakuddîn Abdullāh b. Ahmed b. Muhammed b. Kudâme el-Cemmâîlî el-Makdisî , el-Muğnî, c. VII, sf: 127; el-Kavâ'id, c. I, sf: 297; Ebu’l-Abbâs Şihâbuddîn Ahmed b. Ahmed b. Hamza er-Remlî el-Menûfî el-Ensârî, Nihâyetu'l-muhtâc, c. VII, sf: 405; İbn Teymiyye, Mecmû'atu-fetâvâhu, c. XV, sf: 115; Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsût, c. XXIV, sf: 88)


2) Şâfiî mezhebindeki kuvvetli görüşe, Mâlikî mezhebine, Ebû Hanife'nin son görüşüne, imam Muhammed ve Ebû Yûsuf'a göre bu durumda zina eden erkeğe de had gerekmez.
Bu görüşün delili:
Zorlama ve tehdide maruz kalan kimse cinsi arzusunu tatmin etmek için değil, felâketten kurtulmak için bu çirkin fiili işlemiştir, hadler şubhe bulunduğu zaman düşer, zorlama da bir şubhedir ve haddi önler.
"Zorlamanın vucudun uyanmasına mânî olacağı..." şeklindeki itiraza şu cevab verilebilir: Tehdit işlemeye değil, işlememeye yönelmiştir, şu halde istenen yapıldığı takdirde korkulacak bir tehlike yoktur, bu ise vucudun uyanmasına mâni olmaz. Kezâ haddin tatbik edilebilmesi için, iradeye ve tercihe bağlı bir sebeble meydana gelen cinsî arzunun tatmin edilmiş olması gerekir, bu arzuya, zorlama sebebiyet vermemiş olmalıdır, zorlanan kimsenin zinasında bu şart bulunmadığı için had de gerekmez.
(Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsut, c. XXIV, sf: 88; Ebû Muhammed Muvaffakuddîn Abdullāh b. Ahmed b. Muhammed b. Kudâme el-Cemmâîlî el-Makdisî, el-Muğnî, c. VII, sf: 187; Ebu’l-Abbâs Şihâbuddîn Ahmed b. Ahmed b. Hamza er-Remlî el-Menûfî el-Ensârî, Nihâyetu'l-muhtâc, c. VII, sf: 405; Tefsîru'l-Kurtubî, c. X, sf: 183; İbn-Arabî, Ahkâmu'l-Kur'ân, c. III, sf: 165.
Burada işaret edilmesi gereken bir husus vardır: İmam Ebû Hanife'ye göre haddin düşmesi için tehdit edenin devlet otoritesinin mumessili olması (sultan) şarttır. Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre ise, söylediğini yapabilecek bir kimse olduktan sonra sultan olub olmamasının farkı yoktur. İmam Serahsî el-Mebsût isimli eserinde bu farklı içtihad hakkında şu açıklamayı veriyor: "Zorlayanın sultan olmasının şart koşulması mevzuundaki ihtilaf, imamların yaşadıkları zamanların farklı oluşundan ileri gelmiştir" dediler. Ebû Hânife devrinde ancak devlet kuvvetinin temsilcilerine (sultan) itaat edilirdi; başkaları böyle bir güce sahib değil idi. İşte İmam bu durumu gördüğü için öyle cevab verdi. Ebû Yûsuf ve Muhammed devrinde ise durum değişti, yer yer derebeyleri türedi; onlar da bunu gördükleri için öyle cevab verdiler. Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsût, c. XXIV, sf: 89)


Mağdur kişi, kendisine saldıran tecavuz etmek isteyen şahsı, kesinlikle öldürmekten başka bir çarenin olmaması durumunda, mucadele sonucunda öldürmesinde bir beis yoktur. Aksi takdirde dünyada mesuliyetten kurtulamayacağı gibi, ahirette de büyük bir cezaya çarptırılacaktır. (Abdulkâdir Udeh, et-Teşrîu'l-Cinâî'l-İslâmî, Kâhire 1959, 1/473, 489; Abdulkerîm Zeydan, Hâletu'd-Darûra fi'ş-Şerîatil İslâmiyye -Mecmûatu Buhusil-Fıkhiyye, adı altında diğer 8 makalesiyle birlikte-, Beyrut 1986, sf: 184-195)

Bir kimse, evinde yahut herhangi bir yerde hıfzettiği namusuna tecavüz etme fiilinde olan birine karşı koysa, namusunu o mutecavizin elinden kurtarmak isterken, mutecavizi öldürmüş bulunsa, namus mudafaası meşru bir müdafaa olduğundan, katile kısas lazım gelmez, diyet de icabetmez. Çünkü namusunu mudafaa etmek için o mutecaviz kişiyi öldürmekten başka bir çaresi kalmamıştır. (Ömer Nasuhi, Istılahalat-ı Fıkhiyye Kamusu, 3/125)

Demek ki, canını, malını, namusunu muhafaza etmek her insanın hiçbir suretle elinden alınmaz bir hakkıdır. Bunları mudafaa ederken mutecaviz kişiyi öldürmek zorunda kalsa, kâtil olmayacağı gibi, öldürülse şehid olur. Nitekim bunun ölçüsü Kur'an-ı Kerim'de şöyle belirtilir:
"Bir kimse size -ne amaçla ve ne şekilde- saldırmışsa, siz de aynı şekilde karşı saldırıda bulunun" (Bakara, 194).
Aynı şekilde Peygamber (s.a.v.): "Kim, canı (nefs) uğrunda ölürse şehiddir, kim namusu (ailesi) uğrunda ölürse şehiddir; kim malı uğrunda ölürse şehiddir" (Tirmizi, Diyat, 21; Musned, 2/221) buyurarak, meşru mudafaayı, en özlü ve kapsamlı bir biçimde teşvik etmiştir.

Bir kimsenin canını, malını veya namusunu kastederek tecavüze yeltenen (sâil) kimseye karşı tecavüze uğrayanın mudâfaa ve tecavüzü önleme hakkı vardır. Her çareye başvurarak ve başka çare yoksa, mutecavizi öldürerek bu hakkını kullanabilir. Çünkü tecavüze uğrayan meşrû mudâfaa hakkını kullanmaktadır, bu hal zarûret halidir, amme otoritesiyle değil, kendi gücüyle tecavüzü önlemek mecburiyetindedir.

İbn Kudâme, sahibini öldürmek üzere bir eve giren kimseden bahsederken şöyle diyor:

"Öldürmeden başka önleme çaresi yoksa veya öldürmediği takdirde onun kendisini öldüreceğinden korkuyorsa öldürecek veya bir uzvunu koparacak darbeyi vurabilir. Sakatlama ve öldürmeden dolayı diyet de gerekmez; çünkü -isyan edenlere karşı yapıldığı gibi- şerrini ve kötülüğünü önlemek için yapmıştır; mutecaviz ev sahibini, öldürmek zarûretiyle karşı karşıya getirmiştir ki bu kendi kendini öldürmek demektir... Bir kimsenin canına veya malına saldıran herkes için hüküm aynıdır.. (Ebû Muhammed Muvaffakuddîn Abdullāh b. Ahmed b. Muhammed b. Kudâme el-Cemmâîlî el-Makdisî , el-Muğnî, c. VIII, sf: 330)
İbn Teymiyye'ye göre karısına tecavüz etmek isteyen kimseyi koca, başka bir yolla defetme imkânı bulunsa bile öldürebilir. Merhum şöyle diyor: "...bunun içindir ki koca, karısına tecavuz etmek isteyen kimseyi -tecavuzu önleme maksadıyla- öldürebilir. Başka çare olmadığı takdirde öldürebileceği ittifakla sabittir. Başka çare bulunduğu takdirde dahi öldürebileceği ise kuvvetli olan görüştür. (İbn Teymiyye, Mecmû'atu'l-fetâvâ, c. XV, sf: 122)
Serâhsî, el-Mebsut'unda, saldırıya uğrayanın tedrice ve sıra takibine riâyet etmemesinin bu durumda caiz oluşunu şu esasa bağlıyor: "Gerçek durumun bilinmesine imkân bulunmayan yerlerde kuvvetli zan gerçeğin yerine geçer." (Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsût, c. XXIV, sf: 50)
Bir de "kaçmak tecavuzden kurtulmayı temin ettiği takdirde, tecavuze uğrayan kimsenin kaçması gerekli midir?" meselesi vardır.
Şâfiîler gibi bazılarına göre kaçması gerekir; çünkü böylece başkasına zarar vermeden kendini kurtarabilmektedir ve açlık halinde murdar hayvan yemek kabilinden bu da gereklidir. Bazılarına göre de kaçmak (farz) değil, caizdir. Çünkü bu bir meşru mudâfaadır, farz olamaz. Hanbelîlerin iki görüşünden birisi bu merkezdedir. (Ebû Muhammed Muvaffakuddîn Abdullāh b. Ahmed b. Muhammed b. Kudâme el-Cemmâîlî el-Makdisî , el-Muğnî, c. VII, sf:. 331; Ebu’l-Abbâs Şihâbuddîn Ahmed b. Ahmed b. Hamza er-Remlî el-Menûfî el-Ensârî, Nihâyetu'l-muhtâc, C. VIII, sf: 25)


Saldırana karşı mudâfaadan maksat tecavuzu önlemek olduğundan mutecaviz kaçtığı takdirde onu takib etmek, peşine düşmek caiz değildir. Çünkü kaçmasıyla tecavuz de durmuş, maksat hasıl olmuştur. Fakat mutecaviz bir miktar mal alarak kaçarsa onun peşine düşmek ve gerekli kuvveti kullanarak malı geri almak câizdir.



Tâzir Cezası Ne Zaman Gerekir?
404.jpg
405.png

406.png
عدل بين الظالمين في ذلك، فإن العدل مأمور به في جميع الأمور بحسب الإمكان. ومن العدل في ذلك ألا يكون أحدهما النبي على الآخر، بل يفصل أقرب الممكن إلى العدل
Zalimler arasında bile olsa adaletle hükmetmek gerekir. Çünkü adalet, bütün işlerde gücün yettiği ölçüde emredilmiştir. Bu konuda adalet, taraflardan birinin diğerine üstün tutulmaması, bilakis mümkün olan en yakın şekilde adalete göre hükmedilmesidir.

واختلف العلماء إذا أقر حال الامتحان بالجلس أو الضرب: هل يسوغ ذلك؟ ففهمين قال: يؤخذ بذلك الإقرار إذا ظهر صدقه، مثل أن يخرج السرقة معينة. ولو رجع عن ذلك بعد الضرب لا يقبل، بل يؤخذ به
Âlimler, sınama esnasında suçlu oturtularak veya dövülerek itiraf ettirilirse, bu caiz midir diye ihtilaf etmişlerdir. İki görüş vardır:
Bir görüşe göre, itiraf doğru çıktığında (mesela çalınan mal belirli olarak ortaya çıkarsa) bu ikrar geçerlidir. Dövüldükten sonra itiraf edip ardından inkâr etse bile ikrarı kabul edilir.


وهذا قول أصح قاضي القضاة والوالي، وهو الذي ذكره القاضي عياض، والماوردي، وأبو يعلى في الوالي. وممن قال: لا بد من إقرار آخر بعد الضرب، وإذا رجع عن الإقرار لم يؤخذ به، وهذا قول ابن القاسم، وكثير من الشافعية، والحنبلية وغيرهم
Bu, kadı’l-kudât (kadıların başı) ve valinin en sahih gördüğü görüştür. Kadı İyâd, Mâverdî ve Ebû Ya‘lâ da vali konusunda bunu zikretmiştir. Başka bir görüş ise, dövüldükten sonra ayrıca yeni bir ikrarın olması gerektiğidir. Eğer ikrarından dönerse, o ikrarla hüküm verilmez. Bu görüş İbnu’l-Kâsım’ın ve birçok Şâfiî, Hanbelî ve diğer âlimlerin görüşüdür.

وأما «مقدار الضرب»، فإذا كان الضرب على ترك واجب: مثل أن يضرب حتى يؤدي الواجب فهذا لا يقدر، بل يضرب بما يفعل الواجب، وإلا ضرب يوما بعد يوم آخر، لكن لا بد من جعل التقدير عندهم بمقدار أعلى
Dövmenin miktarına gelince: Eğer dövme, bir vacibi terk etme sebebiyle olursa (mesela vâcibi yerine getirinceye kadar dövülürse), bunun belirli bir sınırı yoktur. Vâcibi yapıncaya kadar dövülür. Eğer yapmazsa, bir gün dövülür, sonra başka bir gün yine dövülür. Fakat onların katında mutlaka bunun için bir üst sınır belirlemek gerekir.
وقد تنازع العلماء في «مقدار أَعلى التعزير»، الذي يقام بفعل المحرمات على أقوال
Âlimler, haram fiiller sebebiyle uygulanan 'tâzîrin en yüksek miktarı' hususunda ihtilaf etmişlerdir. (İbn Teymiyye, Mecmûu'l Fetava, C. 35, Sf: 404)

و أحدها – و هو أشهرها، و هو قول طائفة من أصحاب الشافعي و أحمد و غيرهما – أنه لا يبلغ في التعزير في كل جريمة إلى الحد المقدّر فيها، و إن زاد على حدّ مقدّر في غيرها، فيجوز التعزير في المباشرة الفاحشة، و في السرقة من غير حرز بالضرب الذي لا يبلغ حدّ القطع، و لا يبلغ بذلك الرجم و القطع
Birinci görüş – ki bu en meşhuru olup, Şâfiî ve Ahmed’in ashabından bir grubun ve diğer bazı âlimlerin görüşüdür – şudur: Tâzîr cezaları hiçbir suçta, o suç için belirlenmiş had miktarına ulaşmaz. Ancak başka bir suçun had miktarını aşabilir. Mesela, fuhuşa yaklaşma gibi çirkin fiillerde veya koruma altında olmayan yerden hırsızlıkta, tâzîr uygulanabilir; fakat bu ceza, taşlama veya el kesme gibi had cezalarının seviyesine ulaşmaz.

و «القول الثاني» أنه لا يبلغ بالتعزير أدنى الحدود، إما أربعين، و إما ثمانين، و هو قول كثير من أصحاب الشافعي و أحمد، و أهل حنيفة
İkinci görüş: Tâzîr cezası en düşük had miktarına da ulaşmaz. Bu, ister kırk olsun, ister seksen olsun. Bu görüş, Şâfiî ve Ahmed’in ashabından birçoklarının ve Hanefîlerin görüşüdür.

و «القول الثالث» أن لا يزاد في التعزير على عشرة أسواط، و هو أحد الأقوال في مذهب أحمد و غيره
Üçüncü görüş: Tâzîr cezasında on sopadan fazlası verilmez. Bu da Ahmed’in mezhebindeki rivayetlerden biridir.

و على القول الأول : مثل يجوز أن يبلغ به القتل، مثل قتل الجاسوس المسلم، و قد روي أن قولا في مذهب أحمد : أنه يجوز قتل الجاسوس المسلم إذا تضمن قصدا للمصلحة. و هو قول أصحابه، و أصحاب الشافعي، و قد روي عن عمر، و قد روي كذلك قتل الداعية إلى البدع، و من يفسد الناس بالقتل. و كذلك مذهب مالك في الداعية إلى البدع، كالغالية و نحوهم
Birinci görüşe göre örnek: Cezanın öldürmeye kadar varması câiz olabilir. Mesela, Müslüman casusun öldürülmesi.
Ahmed’in mezhebinde, Müslüman casusun öldürülmesinin câiz olduğuna dair bir görüş rivayet edilmiştir, eğer bu kamu yararı amacı taşıyorsa. Bu, Onun ashabının ve Şâfiî’nin ashabının da görüşüdür. Ömer’den de böyle rivayet edilmiştir. Yine aynı şekilde, bid‘ate davet edenlerin ve insanları bozanların öldürülmesi de rivayet edilmiştir. Mâlik’in mezhebi de, gulat gibi bid‘at davetçileri konusunda bu şekildedir.


و «القول الثاني» أن لا يقتل الجاسوس، و هو مذهب أبي حنيفة و الشافعي، و القاضي أبي يعلى من أصحاب أحمد
İkinci görüş: Casus öldürülmez. Bu, Ebû Hanîfe’nin, Şâfiî’nin ve Ahmed’in ashabından Kâdî Ebû Ya‘lâ’nın görüşüdür. (İbn Teymiyye, Mecmûu'l Fetava, C. 35, Sf: 405)

و المنصوص عن أحمد التوقف في المسألة
Ahmed’den nakledilen açık görüş ise bu meselede tevakkuftur (yani kesin hüküm vermeyip duraksamak).

و عن يجوز التعزير بالقتل في دو الذنوب الكبار، أصحاب أبي حنيفة في مواضع يسوغ للقتل فيها سياسة، كقتل من تكرّر لوطانه، أو قتله بالقتل؛ فإنهم يجوزون قتله سياسة و تعزيرا! و إن كان أئمتهم لا يوجبون ذلك، بل و لا يجوزونه من فعله مرّة واحدة. و أما صاحباه من سائر الأئمة فيجيزون في أنه يجب القتل في القتل؛ فروي قتل اللوطي بلا مطلقا سواء كان محصنا أو غير محصن. وذهب مالك و أحمد في أشهر روايتيه، و الشافعي في أحد قوليه، و إياه أن يقتل حده مثل حد الزاني، تقول صاحبي أبي حنيفة و الشافعي في أشهر قوله، و أحمد في أحد روايتيه
Büyük günahlar sebebiyle öldürme yoluyla tâzîr hususunda:
Ebû Hanîfe’nin ashabı, siyaseten öldürmenin câiz olduğu bâzı durumlar zikretmiştir. Mesela, livatayı tekrar edenin öldürülmesi, yahud adam öldürenin öldürülmesi gibi. Onlara göre bu, siyaseten ve tâzîr olarak câizdir. Ancak imamları (Ebû Hanîfe), bir defa işleyen için bunu ne vâcib görür, ne de câiz kabul eder. Onun iki öğrencisi ise (Ebû Yûsuf ve Muhammed), diğer imamlardan farklı olarak livata yapan kimsenin öldürülmesinin vâcib olduğunu söylemişlerdir. Rivayetlerde, livata yapanın – ister evli olsun ister olmasın – öldürüleceği geçmiştir. Mâlik, Ahmed (en meşhur iki rivayetinden biri) ve Şâfiî (iki görüşünden biri) de bu kanaattedir.



و المنقول عن النبي صلى الله عليه وسلم و خلفائه الراشدين يوافق القول الأول، فإن النبي صلى الله عليه وسلم جلد عبد الله ابن حمار، و أمر به فجلد مرارا، و جلده أبو بكر و عمر رجلا وجد معه شرابا، فجلداه أربعين جلدة، ثم زاد عمر بعده على الثمانين، و أمر بقتل الذي زور عليه شهادة، فجلد من بعده الناس مائة. و كذلك في اليوم الرابع و الثالث مائة. و ليس هاهنا موضع بسط أصناف التعزير، فإنها كثيرة الشعب
Peygamber ’den ve Hulefâ-i Râşidîn’den nakledilen uygulamalar ise birinci görüşü destekler.
Nitekim Peygamber
, Abdullah b. Hımar’ı (çok içki içtiği için) dövmüştür. Onu birkaç kez dövmeyi emretmiştir. Ebû Bekir ve Ömer de yanında içki bulunan bir adamı 40 sopa ile cezalandırmışlardır. Daha sonra Ömer, bunu 80'e çıkarmıştır. Ömer ayrıca yalancı şâhidlik eden birinin öldürülmesini emretmiştir. Sonrakiler de 100 sopa vurmuşlardır. Üçüncü ve dördüncü defalarda ise 100 sopa uygulamışlardır. Tâzîrin kısımları burada genişçe anlatılamaz, çünkü dalları çoktur.


فأما ضرب المتهم إذا أقر أن المال عنده، و قد كتمه، و أنكر، ليقرّ بمكانه، فهذا لا ريب فيه؛ فإنه ضرب يؤدي إلى الواجب من إظهار مكانه. كما يضرب المدين على مكان المال
Bir de şu vardır: Eğer bir kimse, yanında bir mal bulunduğunu kabul etmiş, sonra onu gizlemiş ve inkâr etmişse; malın yerini itiraf etmesi için dövülmesi caizdir. Bunda şubhe yoktur. Çünkü bu, hakkın ortaya çıkmasını sağlar. Aynı şekilde borçlu da, malın yerini açıklaması için dövülebilir. (İbn Teymiyye, Mecmûu'l Fetava, C. 35, Sf: 406)
 
Muaz ibni Cebel Çevrimdışı

Muaz ibni Cebel

İslam-tr Mudâvimi
Site Emektarı
Benimde baska bir sorum olacak;100 sopa sonucu adam olurse vuran icin gunah olurmu?
Insan oyle birine acimasizca var gucuyle vurmak ister..
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
yani biri bacımıza kızımıza tecavüz etse sadece 100.sopa mı vurucağız

İslam hilafetinin hakim olduğu Dar'da, biri böyle yaparsa ve mağdur evli değilse, kadı tarafından 100 sopa cezası verilir, ek olarak saldırı esnasında verdiği fiziki ve manevi zararın karşılığı verilir.
 
A Çevrimdışı

Abdullah Yusuf

İslam-tr Mudâvimi
Site Emektarı
Benimde baska bir sorum olacak;100 sopa sonucu adam olurse vuran icin gunah olurmu?
Insan oyle birine acimasizca var gucuyle vurmak ister..


haklısın bende vurmak ısterım ama akhım islam vargücüyle vurmayı yasaklıyor vurma şekli var fıkıh kıtaplarında

Rabbım bizi bununla imtihan etmesin bir kardeşimizin başına gelince neler olacağı meçhul
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Benimde baska bir sorum olacak;100 sopa sonucu adam olurse vuran icin gunah olurmu?
Insan oyle birine acimasizca var gucuyle vurmak ister..
"Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahirat gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda Onlara acıyacağınız tutmasın. Mûminlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahid olsun." (Nur, 2).

Kırbaç cezası esnasında acıyıp, vurma darbesini hafifletilemeyeceği gibi, hırslanıp, öfkelenip aşırıya da kaçılmaz. Kırbaç tutan kol, omuz hizasına kadar kaldırılıp sert şekilde vurulur. Kol omuzdan daha aşağı veya omuzdan daha geriye arkaya doğru kaldırılıp daha hızlı vurulmaya gidilmez.
 
muvahhide sehidan Çevrimdışı

muvahhide sehidan

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
peki kapali oldugu halde pardusenin carsafin yada cilbabinin altina pantolon giyen kadin icinde ayni sey gecerlimidir; yoksa aciktan giyenler icinmi bu kirbac cezasi uygulanir.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
peki kapali oldugu halde pardusenin carsafin yada cilbabinin altina pantolon giyen kadin icinde ayni sey gecerlimidir; yoksa aciktan giyenler icinmi bu kirbac cezasi uygulanir.

Suçlu kendi kafasına göre içten 3-5 kat giyinemez. Tesettutrune mani olmayacak şekilde giyindirmeleri gerekir.
Celde, ete geçmemek üzere, yalnız deriyi etkileyecek şekilde vurmak demektir. Vuruşta yalnız kürk ve palto gibi kalın elbiseler çıkartılır, diğerleri çıkarılmaz.
 
E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
yahudinin biri sahabe kadının baş örtüsünü çıkardı diye sahabe yahudiyi öldürüyor.sonra onu öldürüyorlar şehit oluyor. adam tecavüz ediyor 100 sopa... bu işte yanlışlık var
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
ehli iman kardeşim....ne kadar doğrudur bilmem. hz ömer kendi oğluna zina haddini uyguluyor 100 ncü soaya gelmeden oğlu ölüyor kalanını da ölüsüne vuruyor.....ehli iman kardeş o yahudinin olayını da şöyle anlamalısın...yahudi direk islama saldırganlığı sebebi ile öldürülüyor...hanımın örtü açıldı da saçı göründü diye değil...ancan zina yada tecavüz haddi ise bireysel bir hareket.. 100 sopayı da küçümseme...öldürürsün kurtulur ama 100 sopa ona işkence :)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ehli iman kardeşim....ne kadar doğrudur bilmem. hz ömer kendi oğluna zina haddini uyguluyor 100 ncü soaya gelmeden oğlu ölüyor kalanını da ölüsüne vuruyor.....ehli iman kardeş o yahudinin olayını da şöyle anlamalısın...yahudi direk islama saldırganlığı sebebi ile öldürülüyor...hanımın örtü açıldı da saçı göründü diye değil...ancan zina yada tecavüz haddi ise bireysel bir hareket.. 100 sopayı da küçümseme...öldürürsün kurtulur ama 100 sopa ona işkence :)

Haddi uygularken ölmüyor. Oğlu zaten hastadır. Diyorlar, ya Umer, şimdi vurmasan , iyileşince vurursun vs . Umer (r.anh) dinlemiyor Allahın haddini hemen tatbik etmeliyim diyor ve haddi vuruyor. Bu hadden sonra iyice hastalanıyor ve yaklaşık 6 ay sonra oğlu vefat ediyor. Had içki sebebiyle tatbik ediliyor.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Konuyu açan arkadaşın istediği gibi cevab alması söz konusu olmaya biliyor. Bazen cevablar kişilerin beklediği, arzuladığı şekilde olmuyorsa, bu bizden değil , İslam'dandır. Herkes kendini sorgulayacak!
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
abdulmuiz allah razı olsun...ama iki mevzu arsındaki farkı çözememiş arkadaş akılcıl yaklaşıyor ve buna aklım almıyor diyor...bence gereksiz yere kafa yoruyor din tamamlanmıştır hükümle bellidir meshepler ne demiş bu konuda araştırsın tatmin olacaktır eminim
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
kesinlikle bu işte yanlışlık var

tecavüz ederken başını açtığından daha fazla yerini açıyor

Zina edenin Kuranda (Nur 2) cezası belli. Zina edenin başını açıp açmamasını kaale almış mı Allah (c.c.) ? Ne istiyorsun Giyotin mi?

Farkı kadar ceza veriliyor ya?
 
Son düzenleme:
E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
ben sana tecavüzü soruyorum sen zina ile ilgili ayeti söylüyorsun


anlatamadım galiba yahudi kadının baş örtüsünü çıkardı diye öldürürüyor tecavüz etse 100 sopa alıcak
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ben sana tecavüzü soruyorum sen zina ile ilgili ayeti söylüyorsun


anlatamadım galiba yahudi kadının baş örtüsünü çıkardı diye öldürürüyor tecavüz etse 100 sopa alıcak

Algılamada problemin var. Bu yazıyı yoldan geçen birine okut sana anlatsın. Tecavuze uğrarken gel tecavuz et demeyeceksin. Karşı koyacaksın. Bu esnada tecavuzden kurtulabilmek için saldırganı öldürebilirsin . (musluman bacının tesetturunu açan yahudinin öldürülmesi gibi).
İslam tesettürü açanın cezasını ölüm vermemiştir. Fakat haliyle musluman! musluman bacıyı savunacaktır! Ta ki o fiilinden uzaklaştırıb, yakalayana kadar, ya da ölüb öldürene kadar!

Bir musluman bacıya tecavuz girişimi veya fiili olsa, olayın yanında olan musluman bu saldırgana mudahale edecektir. Saldırgan yakalanırken karşı koyması halinde sonu ölüme varana kadar mucadele edilir. Eğer sağ yakalanırsa İslamın cezası (100 sopa) ; sağ yakalanmaz ise, yakalamak için kendisine azdan çoğa doğru varan bir mudahale edilebilir, ta ki fiiliyatını bıraksın. Bırakmaması halinde öldürülmesinde bir beis de yoktur.



ehl-i iman kardeşim ; bir daha bu konunun delilini buraya ekleyene kadar soru cevab bölümüne soru yazmayın, silinecektir.
 
Üst