Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İslam'a Göre Tesettur ve Tesetturun Şartları Nelerdir ?

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İslama Göre TESETTUR
Tesettur ; arabca STR kökünden türemiş olup; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek manasındadır. Fıkıh terimi olarak erkek veya kadının şer'an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir.
İnsanın örtünme ihtiyacının ilk insan Âdem ve Havva ile başladığı, çıplaklığın çirkin bir şey olduğu âyette şöyle belirtilir: "Ey Ademoğulları! Şeytan ana ve babanızı kötü yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak nasıl cennetten çıkardıysa, sakın size de bir kötülük yapmasın" (A'râf; 27)

Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır.

Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Ayette Rabbim şöyle buyurmuştur:
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allah çok yarlığayıcı ve çok esirgeyicidir" (Ahzâb, 59)
İslam, Tesettürü kadınlardan biraz farklı olarak erkeklere de emreder. Ayette şöyle buyurulur: "Mumin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir" (Nûr, 30).
Erkeklerin örtülmesi gereken uzuvları göbekleri altından dizleri altına kadar olan kısımdır. Sağlam görüşe göre diz kapağı da uyluktan olup avret yeri sayılır. Delil, Hz. Peygamberin şu hadisidir:
"Erkeğin avret yeri göbeği ile diz kapağı arasıdır" (Ahmed b. Hanbel, II, 187).

Diz kapağı avret yerindendir" (Zeylai, Nasbu'r-Raye, I, 297).
Müslüman bir kadının yabancı erkeklere ve müslüman olmayan bayanlara karşı yüzü, bileklere kadar elleri dışında vücudunun tamamı avrettir, örtmeleri gerekir. Hanımların, ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Âyette şöyle buyurulur:
Ey Peygamber Hanımlarına kızlarına ve müminlerin kadınlarına bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Ahzab : 59

Kadınların yüzleriyle ellerinden başka, sarkan saçları dahil bütün bedenleri avrettir. Yüzleriyle elleri ise bir fitne korkusu bulunmadıkça namazda da namaz dışında da avret değildir. Sağlam görüşe göre, ayaklar da avret sayılmaz. Çünkü ayaklarla yolda yürünür ve yoksullar için bunları örtme zorluğu vardır. Yine sağlam görüşe göre, hür kadınların kolları ile kulakları ve salıverilmiş saçları da örtülmelidir. Ayette : “Kadınlar kendiliğinden görünen yerler dışında, zînetlerini göstermesinler" (Nûr, 31) kastedilen, zinetlerin takıldığı yerler olup, eller ve yüz bundan müstesnadır.
Hadiste şöyle buyurulur: "Kadın örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker" (Tirmizî, Radâ, 18).

Âişe (R.anhâ)'dan nakledilen; "Allah Teâlâ erginlik çağına ulaşan kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mace, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160) hadisi saçları da kapsamına alır.
Örtünün sık dokunmuş ve altını göstermeyen kalınlıkta olması gerekir. Cildin rengini gösterecek derecede ince olan elbise ile avret yeri örtülmüş sayılmaz. Elbise şeffaf ve çok ince olmamasına rağmen uzuvları belli edecek şekilde darsa ve organların şeklini ortaya koyarsa yine tesettür gerçekleşmemiş olur. Giyilen kıyafetin, örtünen başörtüsünün, erkeklerin dikkatini çekecek şekillerde olmaması, cinsel câzibeyi ortaya çıkarmaması gerekmektedir. (O yüzden şekil ve renk olarak sade, daha çok koyu -siyah- renkte giysi ve örtü, yirminci asra kadar bütün dünya müslümanlarının riâyet ettiği ölçü kabul edilmiştir.)
Tesettür, kadının kimliğini öne çıkaran bir onurdur. Müslüman hanımın, toplumda dişiliğiyle değil, kişiliğiyle yer edinmesini sağlayan, kadının sömürülmesine ve eziyet edilmesine karşı, koruyucu bir kalkandır. Kadının teniyle, derisiyle değil; insanî özellikleriyle topluma katılma arzusudur. Bir bilinçtir, bir cihaddır, bir ibâdettir tesettür.
Kim ne yorum yaparsa yapsın; başörtüsü Kur’an’ın emridir: Mu’min hanımlara söyle: Gözlerini korusunlar, nâmus ve iffetlerini muhâfaza etsinler. Görünen kısmı müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini (süslerini ve süs taktıkları organlarını) teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine(kadar) örtsünler…” (Nûr, 31).
Bazı makam düşkünü Bel’amların zırvalamaları gibi Başörtüsü teferruat değildir. Allah’ın Kur’an’da emrettiği bir farz teferruat, ayrıntı kabul edilemez. Bu mantık(sızlık)la, eğer başı örtmek teferruat ise, meselâ göğsü örtmek de teferruattır; çünkü o da aynı şekilde farzdır. Başörtüsü, çarpık yorumlarla önemsiz ve hizmet(!) için tâviz verilecek basitlikte görülemez, olmazsa da olur denilecek bir husus kabul edilemez.

Müslüman hanım, Ahzâb sûresi 59. âyete göre sadece vücudunu ve başını örtmekle emrolunmamış, aynı zamanda yabancı erkeklerden eziyet görmeyecek ölçüde ve iffetli olduklarını gösterecek biçimde cilbab (çekici olmayan ve baştan ayağa örten geniş ve kalın bir dış giysi) ile örtüneceklerdir. Bu özellik, başörtüsünün şeklini de, başörtüsü dışında dış giyimin nasıl olması gerektiğini ve bunun hikmetlerini de içermektedir. Vücudu örttüğü halde dış giysinin (cilbabın) içindeki bol elbise, -cilbabsız olarak- nasıl dışarıda tesettür için yeterli görülmüyorsa, aynı şekilde elbise desenlerinden daha çekici, allı güllü, bol süslü eşarplar ve kadını câzip gösteren kıyafetlerin de tesettürdeki temel espri ve hikmeti taşımayacağı bilinmelidir.

Bilindiği gibi, Nur sûresi 31. âyeti, kadınlara -istisnâ edilen şahıslar dışında- hiçbir erkeğe ziynetlerini göstermemelerini emretmekte. Ziynet, kadını güzel gösteren saç, makyaj, parfüm, takı, mücevherât ve elbise gibi şeyleri içine almaktadır.

Namahreme haram kokudan (parfümden) kaçınmak şarttır: “Bir kadın, güzel koku sürerek bir topluluktan geçer, onlar da ‘onun kokusu şöyle şöyleydi’ diye konuşurlar. Böyle (koku sürünmesi ve) söylenmesi çirkindir.”(Ebû Dâvud, hadis no: 351).

Konuşurken ciddî olma mecbûriyeti vardır: “...Eğer(Allah’tan) korkuyorsanız,(yabancı erkeklere karşı) çekici bir edâ ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır..” (Ahzâb 32)
Müslüman hanımın davranışı, yürüyüşü ağırbaşlı olmalı, dişiliğini, cinselliğini öne çıkarmamalıdır: “... Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar(dikkatleri üzerlerine çekecek şekilde yürümesinler).” (Nûr, 31).
Tesettürdeki gâye ve hikmet, ulemânın ittifakı ve ümmetin icmâı ile, kadının yabancı erkeklere karşı cinsî câzibesini gizlemektir. O yüzden, kadının bileğindeki altın bileziğin gözükmesine izin vermeyen din, kadını daha süslü gösteren bir eşyanın, bir aksesuar veya başörtüsü ya da giysinin kullanımına da izin vermez. Nûr Sûresi, 31. âyet, kadının yabancı erkeklere ziynetlerini/süslerini (ve ziynet yerlerini) göstermesini yasaklar. Halbuki şimdiki pek çok başörtülerin ve dış giysilerin büyük oranda ziynet/süs unsuru olması, aranacak ilk vasıf sayılabiliyor, ziyneti örtmesi gereken şeyin kendisi tümüyle ziynet özelliğine uyuyorsa bu nasıl tesettür olabilir? Tuz yiyeceği kokmaktan korur; tuz kokarsa o yiyeceğin hali ne olur?
Başörtüsü, mu’min hanımlara sadece üniversitede farz olmamakta, bulûğa erdiği andan itibaren farz olmaktadır.
Müslüman bayan, erkeklerin de bulunduğu sosyal hareketlere katılır veya yabancı erkeklerle meşrû ölçüler içinde konuşurken, her şeyden önce dişiliğiyle değil; kişiliğiyle bulunmalıdır. Bir kadın için, sosyal hayatta tesettür her şey değil; bir şeydir. Onsuz olmaz ama, onunla da her şey tamamlanmış değildir.

Kahkaha gibi aşırı ve sesli gülme, yabancı erkeklerle şakalaşma, gereksiz samimi tavırlar, kadınsı işveler, yapmacık edâ ve sesin güzelleştirilmesi için doğal olmayan çabalar vb. iffetli müslüman bir hanıma yakışmayacak ve müslümanlarca yadırganacak ya da farklı gözle değerlendirilecek her türlü tavırdan kaçınılması gerekir.
Müslüman hanımın bu ölçülere riâyet etmeden sosyal hayatta yer alması ya da erkeklerle konuşması, hem kendine, hem dâvâsına, hem tesettürlü hanımlara, hem İslâm’a ve hem de müslüman kadınların toplumda müslümanca yer etmesi için gereken ortamın ve örfün oluşması önündeki zincirlerin kırılma çabalarına çok büyük zararlar verecektir.


Bugün çarşıda, pazarda, tezgâhta, masa ve kasa başında, başörtülü bayanların “örtülü çıplak” diye tanımlanabilecek başörtülü yozlaşmanın görüntülerini de şöyle özetleyelim:
Çarşaf ya da bol ve uzun pardösü benzeri bir dış giysinin tamamlamadığı bir kıyâfet.
Dış giysi cinsinden bir şey olmaksızın sadece başörtü, altına etek veya pantolon, üstüne bluz, elbise cinsinden bir şey giyerek çarşı pazarda dolaşma veya işyerlerinde ya da okullarda bu kıyafetle yabancı erkeklere (iş arkadaşlarına, sınıf arkadaşlarına, müşterilere…) gözükmek.

Konserlerde alkış ve ıslıkla da yetinmeyip dans eder gibi hareketlerle tempo tutup sanatçının ezgisine/şarkısına koro elemanı gibi katılan başörtülü kızlar kimse tarafından yadırganmıyor artık. Çarşılarda özgürce gezmekle tatmin olmayan başörtülü bayanların bir kısmı, deniz kenarlarında, park ve pastanelerde özgür takılıyorlar, herkesin içinde şuh kahkahalar atabiliyor, çarşıda (şimdilik) kız arkadaşlarıyla öpüşebiliyor, çok rahat tavır ve cıvık cinsellik kokan davranışlardan, bazen kol kola bir yabancı erkekle fingirdeşmekten bile çekinmiyorlar.
Hayır, bin kere hayır! Medine’de Kaynuka Oğullarından yahûdilerin, yüzünü açmak istedikleri ve onu savunan müslümanın bu zulmü yapanı öldürüp sonra şehid edilmesine sebep olan ve Rasûlullah’ın bu olay akabinde uğrunda savaş verdiği hanımın örtüsü böyle değildi.
Maraş’ta savaş pahasına savunulan başörtüsü bu tip başörtüsü değildi.

Peygamberimiz (s.a.v.)’in “giyinik olduğu halde çıplak gibi görünen kadınları, Cehennem ehlinden”saymasının (Muslim, Libâs 125, hadis no: 2128) sebebi üzerinde düşünülüyor mu dersiniz?

Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla(coplarla)insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen(örtülü çıplak) ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesâfeden hissedilen kokusunu bile alamazlar." (Muslim, Cennet 52, 53, h. no: 2857, Libâs 125, hadis no: 2128)
Ummetimin son zamanlarında açık ve çıplak kadınlar bulunacaktır. Başlarındaki saçlarının kıvrımları develerin hörgücü gibi olacaktır. Siz onları lânetleyin. Çünkü onlar mel’un kadınlardır.”(Taberânî, Mu’cemu’s-Sağîr)
Âişe (r.a.)'den rivâyete göre, bir gün Ebû Bekir (r.a.)'in kızı Esmâ (ki, Peygamberimiz’in baldızıdır) ince bir elbise ile Allah Rasulu’nun huzuruna girmişti. Rasulullah (s.a.v.) ondan yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu:
Ey Esmâ! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.”

Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebû Davûd, Libâs 31, 34, h. no: 4104 - Zayıf Hadis, Ravi zinciri kopuk)
Hz. Peygamber, bunların Cennete giremeyeceği gibi, Cennetin kokusunu dahi alamayacağını belirtmiştir.
Şeriatın koyduğu ölçülere uymayan, yani ince, dar ve uzuvları gösteren elbiseler giyen ya da vücudunda örtmesi gereken yerleri örtmeyen kadınlar “örtülü çıplaklardır”.

Kadınların bu şekilde giyinmesi, küçük günahlardan olsaydı, Hz. Peygamber, onları Cehennem ehlinden saymaz, Cennetin kokusunu dahi alamayacaklarını söylemezdi. Farz edelim ki, söz konusu şekilde giyinmek, küçük günahlardandır. Bu durumda küçük günahlarda ısrar etmenin, günahı büyüteceğini bilmiyorlar mı? Bilinmelidir ki, “sürekli yapılan hiçbir günah, küçük; tevbe edilen hiçbir günah da büyük değildir.”

Bunlar (iki inanç, iki grup) arasında bocalayıp durmaktalar; ne onlara (bağlanıyorlar, benziyorlar) ne bunlara. Allah’ın şaşırttığı kimseye asla bir (çıkar) yol bulamazsın.” (Nisâ, 143).

Hem Allah’ı, hem şeytanı râzı etmeye çalışmak, sadece şeytanı râzı edecek gülünç tavırlara, aldatış ve aldanışlara götürür insanı.

Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezâsı ancak dünya hayatında rezillik, rusvaylıktır; Kıyâmet gününde ise en şiddetli azâba itilmektir. Allah, sizin yapmakta olduklarınızdan asla gâfil değildir.”(Bakara, 85)

Yoksa onların, dinden Allah’ın izin vermediği şeyleri şeriat (dinî kaide) kılan şirk koştukları ortakları mı var? Eğer azâbı erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi (işleri bitirilir). Şüphesiz zâlimler için can yakıcı bir azap vardır.” (Şu'râ, 21).
Bütün bunların yanında saçının tekinin bile gözükmemesine ciddi özen gösterilerek takınılan ve çoğunlukla “bone”li başörtüsü; rengârenk, bin bir desen, cıvıl cıvıl. Anadolu’daki fazla kültürlü olmayan bayanların kıyafetinin diğer bölümlerinde bu denli yozlaşma olmamasına rağmen, başörtü bağlama konusunda biraz ihmalkârlık biraz alışkanlık gereği, yer yer saçlarından bir kısmının bazen veya devamlı gözükebilecek şekilde başörtüsünde gevşek davranmalarına tam ters bir uygulamayı andırıyor, büyük şehirlerdeki bu fotoğraf. Çok kültürlü olmayan halk sınıfından geleneksel örtünmeyi sürdüren bayanlar, başörtü örtme biçimine kadar örfleştirip âdetleştirdikleri şuursuzca örtünme görüntüsü sergilerken, onlardan ayrıldığını gösterme ihtiyacı duyan ve kültürlü olduğunu düşünen modern örtülü bayanlar da, saçlarını örtme konusunda gösterdikleri titizliği; başörtüsünün süslü câzibiyetinden kaçınma hususunda, başörtüsü dışındaki giysi ve tavır konusunda (sanki bilinçli ve kasıtlı bir tavırla) göstermekten kaçınıyorlar.

Renk-renk, moda moda başörtüler; atlası, ipeği, yerlisi, ithali, bin bir çeşit… Ama, farklı etiketlere, değişik firma isimlerine aldanmayın; hepsinin markası tek: “Bak bana!” marka.
Dışı kâfirleri hâlâ yakmayı sürdüren başörtüsü, içi müslümanları yakmaya başladı.

Müslüman, İmam-Hatiplerde ve üniversitelerde fazla bir şey değil, sadece başörtüsü istiyor artık. Kitabın tümüne inanması, İlâhî hükümlerin hepsine teslim olması gereken müslüman, imandan da önce gelen tâğutun kurum ve kurallarını, câhiliyye anlayış ve uygulamalarını tümüyle reddetmiyor.

Hakkını, hem de insan ve müslüman olmanın gerektirdiği binlerce haktan küçük bir hakkını, müslüman; mücâhide has bir üslûpla değil; demokratik yollardan, sadece imza toplayarak, telgraf çekerek, yürüyüş yaparak istemeyi tercih ediyor. Kâfirler de canları isterse, bir lütuf ve bağış olarak, karşılığında, müslümanlardan nicelerini kendi saflarına çekme ve nice tâvizler alıp, müslümanları iğdiş etme pahasına lütfen kabul edecekler. Etmeseler ne olacak? Hiiiç! Ayrıca, bugünkü düzen içinde ve bu eğitim sisteminde başörtüsü tümüyle serbest olsa iş bitecek, sorumluluk gidecek, istekler sona erecek, din tamamlanacak mıdır? Müslüman, nelere rızâ gösteriyor, neleri savunma durumuna geliyor, ne için çırpınıyor, ne isteyip nelerle yetiniyor, kimin rızâsı için ne yapıyor... Kur'an ışığında bunları iyi düşünmesi lâzımdır.

Tesettür anlayışı konusunda İslâm'la bugünkü müslüman arasında dağlar kadar fark oluşmuş durumda. İslâm, sadece başörtüsünü, sadece türbanı emretmiyor elbette. Tesettür bununla bitmiyor. Sınıflarda pardösü çıkarılarak etek-bluzla oturan; kanı kaynayan genç erkeklerin ve öğretmenlerin her türlü bakış ve tavırlarına, sözle ve gözle saldırılarına muhâtap korumasız bir kızcağız. Evinde erkek misâfirlere bile gözükmeyen hoca-hacı çocuğu bu müslüman kızların, amfi ve sınıflardaki, kantinlerdeki kızlı erkekli karma eğitim ve eritim içinde bulunmasının nasıl bir tezat teşkil ettiği kimsenin eleştirisini bile almıyor.

Giysinin temel olarak üç özelliği vardır: Tesettür (örtme), koruma ve süs. Bunlar içinde en önemlisi, giysinin insanı örtme özelliğidir, yani tesettür. Giysiden mahrum kalmak, çıplaklık, insanı cennetten çıkaran isyanın görüntüsü olduğu gibi, şeytanın bu yolla insanı belâya uğratıp cennete girmesine engel olmasına fırsat vermektir.
Şeytan Cennette Hz. Âdem ve eşinin çıplak olması için bütün planlarını kurmuş ve onların cennetten çıkarılmalarına sebep olmuştu. Onlar da birlikte Rablerine yönelip af talebinde bulundular, örtündüler ve Allah da onları affetti. Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı (Âdem ve Havvâ’yı), çirkin yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak Cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtıp bir fitneye/belâya düşürmesin. Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz Biz şeytanları iman etmeyenlerin dostları kıldık.(A’râf, 27).
Hz. Âdem ve Havvâ’da isyanın sonucu, Cennetten çıkarılmanın alâmeti olarak ortaya çıkan çıplaklık, bu kişilerin nesillerinde Cennete girmeye engel sebeplerden biri, isyanın görüntüsü, şeytana uymanın özelliğidir.

Çıplaklardan hoşlanmayan, hele onlarla asla evlenmek istemeyen çok sayıda muhâfazakâr genç erkek var; bunlar için de çarşıda pazarda delikanlıların ilgisini kendisine çekmeye çalışan ve bu erkeklerin zevkle bakıp (tabii ki iyi niyetle canım(!)) hoşlanacağı tipler gerekli. Piyasa şartları böyle oluşacak, bir taraftan fitne kazanı kaynarken, bir taraftan başörtüsü sektörü piyasaları canlandıracak, her çeşidiyle sömürü artmış olacak.

“Günün hatta akşamın her saatinde bunca başörtülü kızın çarşıda sokakta ne işi var?” diyen bile artık yok. Evi hapishane gibi gören kızlar ve genç kadınlar artık sokaklarda göz hapsinde yaşadıklarını, özgürlük adına erkeklerin göz zevklerine gönüllü kölelik yaptıklarını ya düşünmüyor, ya da bundan şeytânî şekilde zevk alıyorlar. İslâmî ahlâkın sokaklara hâkim olmadığı bugünkü çarşı ve pazarlar, hanımıyla erkeğiyle müslümanların, özellikle gençlerin ancak çok zarûrî bir işleri varsa, zarûret miktarı çıkıp dönecekleri (benzetme yerinde ise tuvalet gibi) mekânlardır.

Kapitalistleşen ve Allah korkusundan sıyrılan insanların mâbedi ve köle pazarı haline gelen, kapitalizmin can damarı çarşı ve pazarların Allah nazarındaki yerini Peygamberimiz belirtiyor:
Allah’ın en çok sevdiği yerler mescidlerdir. Allah’ın en fazla nefret ettiği yerler de çarşı ve pazarlardır.”(Muslim, Mesâcid 288, hadis no: 671)

Günümüzde tahrif edilen anlayışlardan bazılarını aşağıya aktaralım:
Peygamberimiz, zevceleri Ummu Seleme ve Meymûne vâlidelerimizle oturuyorlarken ashâb-ı kirâmdan görme özürlü Abdullah ibn Umm-i Mektûm çıkagelince Peygamberimiz eşlerine: Bu zâttan korunun, ona karşı örtününbuyurdu.
Ummu Seleme annemiz de: “Yâ Rasûlallah! Bu zât a’mâ değil midir? O bizi görmez, tanımaz ki (ondan sakınalım)!” deyiverdi.
Bu söz üzerine Peygamberimiz mu’min kadınlara ölçü olan şu cevabı verdi:
Evet(o a’mâdır, görmüyor), ama siz de mi körsünüz? Siz de mi onu görmüyorsunuz? (Gözlerinizi koruyun ve tesettüre uyun).(Ebû Dâvud, Libas 37, hadis no: 4112; İbn Kesir, Tefsîr, 3/283)
Allah, peruk takana ve taktıran kadına lânet etsin!(Buhârî, Libâs 86, Tıbb 36; Muslim, Libâs 119, hadis no: 2124; Nesâî, Ziynet 25)
Rasulullah (s.a.v.) kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti.” (Ebû Dâvud, Libâs 28; Ahmed bin Hanbel, II/325)
Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz...”(Muslim, Hayz 74; Tirmizî, Edeb 38; İbn Mâce, Tahâret 137)
Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın.” (Buhârî, Nikâh 11, Cihâd 140; Muslim, Hacc 424; Tirmizî, Radâ’ 1; Fiten 7)

PEÇE
Pe%C3%A7e-Fark%C4%B1.jpg
Peçe kelimesi İtalyanca "pezzeto"dan alınmıştır. Peçelemek, bir şeyi belli olmaması, seçilmemesi için örterek gizlemek demektir. Günümüzde ülkemizin bazı yörelerinde ve diğer bazı İslâm ülkelerinde özellikle genç kadınların sokakta yabancı erkeklere karşı yüzlerine baş örtülerinden ayrı olarak, yüzü göstermeyen fakat bunu takanın dışarıyı görebileceği bir tül taktıkları görülür. Kimi zaman da baş örtüsünün bir bölümü ile iki göz veya bir gözün dışında kalan yüz kısmı örtülür.

Yüz'ün örtülmesine ait ayetlerde bir açıklık yoktur. Ancak "ziynetlerini veya ziynet yerlerini açmasınlar" ifadesinden, kadının yüzünün ziynet ve güzellik yeri olduğu düşünülerek bu kısmın örtülmesi gerekip gerekmediği İslâm hukukçularınca tartışılmıştır.

Hanefi ve Mâlikîlere göre, örtünmeyi emreden ayette; "ziynetlerden açıkta kalan yerler müstesnâ" (Nûr, 31) ifadesi; kadının sokakta örtmek zorunda olmadığı bazı yerlerinin bulunduğunu gösterir. Bu yerler de yüz ve ellerden ibarettir. Bazı sahabe ve tâbiîlerden bu görüş nakledilmiştir. Saîd b. Cubeyr, Atâ ve Dahhâk bunlardandır ( et-Taberî, Câmiul-Beyân fî Tefsîril-Kur'an, XVIII, 118).

Bu konuda dayanılan önemli delillerden birisi de Hz. Âişe (r.anhâ) dan nakledilen şu hadistir:
"Ebû Bekr (r.a)'in kızı Esmâ , üzerinde ince bir elbise varken, Allah Rasulunün yanına geldi.
Rasulullah (s.a.v) ondan yüz çevirerek şöyle buyurdu:
"Ey Esmâ! Kadın âdet görme yaşına ulaşınca şurası ve şurasından başka yerinin görülmesi uygun değildir. " O, bunu söylerken yüzünü ve ellerini gösterdi" (Ebû Dâvud, Libâs, 31; Kurtubî, el-Câmi' Li Ahkâmil-Kur'an, Beyrut 1405, XII, 229).

Ayrıca kadının namazda ellerini ve yüzünü açık tutabileceği konusunda görüş birliği vardır. Namaz dışında da bu yerlerin avret sayılmaması gerekir. Çünkü namazda avret yerlerinin örtülmesi farzdır. Bu yerlerin örtülmemesi, farz olmadığını gösterir. Kadın Hac'da da el ve yüzünü açık tutmaktadır.
Kadın iş yaparken, gerekli eşyayı tutarken ve hatta örtüsünü örterken bile ellerini açmaya muhtaç olduğu gibi, çevresini görme, nefes alıp verme bakımından yüzünü örtmesinde güçlük vardır. Diğer yandan şahitlikte, mahkemede ve nikâh gibi muamelelerde yüzün açılmasına ihtiyaç vardır. Bu yüzden "zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur" kaidesince bunların açılmasında bir sakınca yoktur. (Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1960, V, 3505, 3506).

Şâfiî ve Hanbelîlere göre yüz ve eller de avret yeri sayılır. Onlara göre, "Ziynetlerini açmasınlar" ayeti, ziynetin açılmasını yasaklamaktadır. Ziynet de ya yaratılıştan olur yüz ve eller de bu kapsama girer. Ya da dışarıdan süsleme şeklinde olur. Elbise, mücevherat, boyama, kaş yakınma gibi. Ayet, ziynetlerin açılmasını mutlak olarak yasakladığına göre, yabancı erkeklerin yanında ziynet sayılan yerlerin açılmaması gerekir. Bu iki mezheb, "Ziynetlerden açıkta kalan kısım mustesnâ..." ifadesini kasıt ve tasarlama olmaksızın kendiliğinden rüzgar, bağın çözülmesi vb. sebeplerle örtünün açılması şeklinde te'vil etmiştir (Muhammed Alî es-Sâbûnî, Tefsîru Âyâtil-Ahkâm, Dımaşk 1397/ 1977, II, 155).
Hadisten dayandıkları deliller şunlardır:
Cabir b. Abdillah, "Allah elçisine, ansızın bakışın durumunu sordum. "Gözünü çevir" buyurdu" demiştir (Ebû Dâvud Nikâh, 43; Tirmizî, Edeb, 28; Ahmed b. Hanbel, IV, 358, 361).

Ansızın bakılan yerin, kadının eli ve yüzü olması akla ilk gelen husustur.

Taberî, İbni Sirin'den şöyle nakleder: Abide es-Selmanî (r.a.)'den, “...Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle.” âyetinin manasını sordum. Büyük bir çarşaf alarak onunla bütün vücudunu örttü. Başını ta kaşlarına kadar kapattı. Yüzünü de tamamen kapattı. Yalnız sol gözünü açık bıraktı. Böylece âyeti fiili olarak tefsir etti. Bunun benzeri İbni Abbas (r.anh)'tan da nakledilmiştir. (Taberi. Tefsir. C. 22.)

Ebussuud Efendi: “Cilbab’tan maksat, çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar. Buna göre âyetin manası, ‘Kadınlar dışarıya veya yabancı bir erkeğin karşısına çıkacakları zaman bu örtüyle yüzlerini ve bütün vucudlarını örtsünler.’ olur. Suddî de âyetin tefsirinde, «Kadın alnını ve yüzünü örter. Yalnız bir tek gözü açık kalır.» demiştir.”
Abdullah b. Abbas (r.anhumâ)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah Rasulu, Fadl b. Abbas'ı hacda terikesine almıştı. Fadl, güzel saçlı ve yakışıklı bir genç idi. Bir kadın gelip Allah Rasulunden fetvâ sordu. Fadl ona bakıyor, o da Fadl'a bakıyordu. Allah Rasulu, Fadl'ın yüzünü öbür yana çevirdi" (Buharî, Meğazî, 77; Hac, I ; Muslim, Hac, 407).
Görüşlerin ortası (değerlendirme):
Buradaki örtme, fitneye düşme, yani zinaya yol açma tehlikesi yüzündendir. Ancak hadislerde "kadının yüzünü örtünüz" veya "kadının yüzü de avrettir" anlamı açıkça ifade edilmemiştir. Bazı sahabilerin kadınlara şehvetle bakmaları veya anlamlı bakışlarıyla kadınları rahatsız etmeleri önlenmek istenmiştir. Böyle bir fitne korkusu doğunca, mümin kadınların da iffetlerini koruması ve erkeklerin dikkatli bakışlarına hedef olmaması amaçlanmalıdır. Sahabe hanımlarının yüzlerini örttükleri açık olarak nakledilmediği için, bu konuda bir icma'ın varlığından söz edilemeyeceği gibi; peçe örtmenin farz veya sünnet olduğunu söylemek de güçtür. Belki genç; ve güzel bazı bayanların, erkeklerin rahatsız edici bakışlarından korunmak ve gönül dünyalarını daha temiz tutabilmek için başvurdukları bir korunma biçimidir.
(Kurtubî, a.g.e., XII, 229 vd.; es-Sâbunî, a.g.e., II, 154 vd.; et-Taberî, a.g.e., XVIII, 118; Muhammed Eyyûb Kâkül, 2. baskı, Suriye t.y., s. 27 vd.; Elmalılı, a.g.e., V, 3505 vd.; İbrahim Cemel, Müslüman Kadının Fıkıh Kitabı, terc. Beşir Eryarsoy, İstanbul 1989, s. 124 vd.; Faruk Beşer, Hanımlara Özel İlmihal, İstanbul 1989, s. 243 vd.).

8241.jpg


Tesettur Hakkında Bildirilenler :

İbni Cevzi İbnu Kuteybe’den naklen şöyle der: Başlarını ve yüzlerini örtmelerini söyle ki onların hür oldukları bilinsin. Ayetteki celabib kelimesin den maksat, normal elbiselerin üzerini kapatacak ve vücut hatlarını göstermeyecek bir örtüdür.
Ebu’s- Suud Efendi : Cilbab’dan maksat, çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar. Buna göre ayetin manası Kadınlar dışarıya veya yabancı erkek karşısına çıkacağı zaman bu örtüyle yüzlerini ve bütün vücutlarını örtsünler olur. Es Suddî de ayetin tefsirinde Kadın alnını ve yüzünü yalnız bir gözü açık kalacak şekilde örter demiştir.
İbni Abbas derki : Kadın cilbabını alnının üzerine indirir ve oradan sıkar. Alttan da burnunun üzerine kadar kapatır. Yalnız gözleri açık kalmalıdır. Yüzünün kalan kısmı ile göğsünü tamamen kapatmalıdır.
Ummu Seleme dedi ki : Ahzab suresi 59. ayetinin (cilbab ayeti) nuzulunden sonra Ensar kadınları siyah çarşaflarına büründüler. Sanki hepsinin başlarında birer karga vardı. (Cesas, Ahkamu'l-Kur'an, c.1, s.372; Muhammed Ali Sabuni, c.2, s.382)
Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır: Biz Aişe ile birlikte idik. Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ediyorduk.
Aişe (r.anha) dedi ki: “Şubhesiz Kureyş kadınlarının bir takım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allaha yemin olsun ki, Allahın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nitekim, Nur süresindeki Kadınlar baş örtülerini yakalarının üstüne taksınlar ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah'ın kitabını tasdik ve ona iman ederek baş örtüşü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamberin arkasında baş örtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı.”

(Buhari : Tefsiru Sure 24/12 - Ebu Davud : Libas 29 - Ahmed b. Hanbel : VI 188)
Aişe (r.a) dedi ki: “Allah ilk muhacir hanımlara rahmet eylesin. Hicab emri gelince elbiselerinin bir parçası ile yüzlerini örttüler.”
Muhammed Mahmud Hicazi; Ahzab 59. ayetini şu şekilde manalandırmıştır. Ey peygamber; Zevcelerine, kızlarına ve muminlerin kadınlarına de ki; örtülerini üzerlerine salsınlar, bedenlerinin tümünü örtsünler, yolu görebilecekleri kadar mustesna olmak üzere yüzlerini de örtsünler.
Şafi ve Nesefi; Cilbab çarşaftır derler.
Alusi; Kadınlar cilbablarını bütün bedenlerini örtecek şekilde giyerler bir parçasını da başörtüsü yapıp yüzlerini de örterler.
Zemahşeri, Mahalli, Kasani ve İbni Abidin; Cilbab bir parçası ile başın ve yüzün, diğer parçasıyla bedenin üzerine bırakılmak suretiyle bütün vücudun örtüldüğü örtüdür.
Kurtubi; Gerçek şu ki, cilbab bütün bedeni örten ve kabarık kısmını göstermeyen örtüdür.

Çarşafın Osmanlı - Türkiye'deki tarihçesi
Çarşaf kelimesi, Farsça çader-şepten [gece örtüsü] bozularak Türkçe’ye girmiştir; tesettür için ev dışında giyilen üstlüktür.
Tanzimatta hacca giden İran'lılardan alınan çarşaf, önceleri bid’at sayılıp pek tutulmamışsa da, 1870’ten sonra yaygınlaştı. Daha sonra II. Abdulhamid Han, 4 Ramazan 1309 (2 Nisan 1892) tarihli bir emirle çarşafı yasakladı. (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi)

Yaşmak ile ferace giyilirken, 1872’de Subhi Paşanın Suriye valiliğinden dönüşünde ailesi Suriye’den getirdikleri çarşafla görününce, İstanbul’da çarşaf moda oldu. (Musahibzade Celal, Eski İstanbul Yaşayışı )
1889’dan sonra açık feraceli iki paşa kızına birkaç külhanbeyi laf atıp feracelerini yırtınca, bu defa çarşafa rağbet arttı. Bid’at diyenler de giydi. (Sermed Muhtar Alus, Aylık Ansiklopedisi sayı 36)
1913’te yüz binlerce Balkan muhacirleri İstanbul’a Ortodoks kadınlarının giydiği siyah çarşafı ile gelmişti. Zamanla bu da İstanbul’a yayıldı. Hükümetin zaten uğraşacak hâli yoktu, çarşafa mani olamadı. (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimler sözlüğü)
3 Ekim 1883’te Şeyh-ul-islamın teklifi ve padişahın emriyle ferace dışında bir şey giymek yasaklandı. Daha sonra çarşaf da giyildi. O zamanki çarşaflar farklı idi. (Vakit. 4.10.1883)


Şeyh Halid bin Muhammed Er Raşid: Ummetin Adamlari Nerede



TESETTÜRÜN ŞARTLARI:

1- Örtü bütün vücudu eller ve yüz dahil örtmelidir.
Cahiliye devrinde de kadınlar baş örtüsü kullanırlardı. Fakat yalnız enselerin e bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır ve gerdanları olduğu gibi görünür ziynetler i ortaya çıkardı.
Günümüzde çağdaşlık diye niteledik leri bu giyim şekli Nur suresi 31. ayeti ile yasaklanmıştır. "Örtün de neyle ve nasıl örtünürsen örtün" diyen bazı zamane gafilleri ayetlere ve hadislere muhalefet etmektedi rler.
2- Örtü; alttaki elbiseyi gösterecek kadar ince olmamalıdır.
"Kalın, tenin rengini belli etmeyen elbiseyle avret yerlerini n örtülmesi gereklidi r. Tenin rengini gösteren ince şeyle vücudu örtmek caiz olmaz, tesettür de hasıl olmaz, namaz da olmaz."
"Hafsa radıyallahu anha ince bir başörtüsü ile Aişe radıyallahu anha’nın yanına girer. Aişe r.a. bu ince örtüyü parçalar ve kalın bir başörtüsü verir. Sonra der ki;
"Nur suresini bilmiyor musun? Başörtüsü teni ve saçı göstermeyen örtüdür."
3- Örtünün kendisi bir ziynet olmamalıdır.
Cazip renkli kumaşlar kullanılmamalıdır. Eğer üstten örtülecek örtünün kendisi ziynet sayılabilecek renk ve görünüşte olursa ona hicab denilemez .
Ahzab suresi 33. ayetinde mealen; "Vakarla evinizde oturun. Önceki Cahiliye kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstererek (teberrüc) yürüyüşleri gibi yürümeyin." buyruluyo r.
Ayette geçen teberrüc kelimesi; Zemahşeri'ye göre; "Genelde; gizlenmes i gereken şeyleri açmada çaba sarf etme, özelde ise; kadınların ziynetler ini ve güzelliklerini açıp yabancı erkeklere göstermesidir"
İmam Suyuti; "Kadının endamlı endamlı yürümesi, başörtüsünü bağlamadan başına atıp kadınların tabii ve yapay güzelliklerini ve çekiciliklerini uygun olmayan yerlerde sergileme leri, süs ve eylemleri yle kendileri nden yararlanm a hakkı olmayanla rın dikkatini ve ilgilerin i çekmeleridir" der.
Alusi der ki; "Bana göre zamanımızda müreffeh kadınların evlerinde n çıkarken üstlük olarak örtündükleri örtülerde yabancıya gösterilmemesi gereken ziynet kabilinde ndir. Çünkü bunlar rengarenk çekici giysilerd ir.Sanıyorum erkekleri n karılarının bu şekilde çıkmalarına göz yummaları iman gayreti eksikliğinden kaynaklanıyor. Bütün bunlar Allah ve Rasulünün izin vermediği şeylerdir. "
Ebu Uzeynetus Sadefi r.a.'den; "Kadınların şerlisi (açılıp saçılarak) teberrüc yapanlardır. Onlar münafıktırlar. Bu yüzden kadınların cennete çok azı girer."
İbni Abbas r.a.'den; Rasululla h sallallah u aleyhi ve selem teberrüc yapan (açılıp saçılan) kadınlara lanet etti.
4- Örtü, vücud hatlarını belli edecek ve fitneye sebep olacak kadar dar olmamalıdır.
Zamanımızdaki mason mihraklı modacıların "tesettür modası" diye Müslümanlara yutturmay a çalıştıkları şeylere dikkat etmelidir . Vallahi onların yaptıklarının tesettür ile alakası yoktur! Tesettür vecibesin i tahrif ediyorlar! Hadisi şerifte;
"İki sınıf insan vardır ki, onlar cehennem ehlidirle r; Bunlardan biri ellerinde sığır kuyruğu gibi kamçılar olup insanları dövecekler. Diğeri; vücutlarını belli edecek elbise giyen, bu elbiseler le erkekleri meylettir mek için kırıtarak yürüyen, saçlarını deve hörgücü gibi başlarında toplayan kadınlardır ki; bunlar cennete giremeyec ek ve çok uzak mesafeler den bile hissedile n cennetin kokusunu dahi duyamayac aklardır."
"Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem Mısır kumaşından dar bir elbiseyi kadınlara yasaklayınca;
"O altını gösteren ince (şeffaf) bir kumaş değildir ki" dedikleri nde buyurdu ki;
"Bu kumaş vücudun hatlarını belirtece k darlıktadır"
El-A’la Bin Ziyad der ki; “Kadının elbisesin e bakmaya devam etmek, kalpte şehvete sebep olur” )
5- Örtüye güzel koku sürülmemelidir.
Çünkü güzel koku erkekleri iğfal eder.Hadi si şerifte buyruldu ki; "Herhangi bir kadın koku sürünür de dışarı çıkarsa ve erkekler de bu kokuyu duyarsa o kadın zina etmiştir."
Bu hadis kadının süslü ve kokulu olarak çıkmasının, kocasının yanında çıkmış olsa dahi haram olduğunu gösteriyor. Nitekim İbni Dakik El Iyd diyor ki; "Süslü bir örtü içinde dışarı çıkan da koku sürünmüş gibidir. Çünkü bu da dikkati celp etmektedi r. Hatta erkekleri tahrik eder."
Ebu Musa r.a. der ki; “Leş kokusu benim için yabancı kadının süründüğü kokuyu koklamamd an daha iyidir.” .
Meymune Binti Sad r.a.'dan merfuan; "Kendi ailesinde n başkası için süslenen gururlu kadın kıyamet günü nursuz bir karanlıkta olacaktır."
6- Örtü erkek elbisesi veya kafir elbisesin e benzememe lidir.
Mesela pantolon her iki benzeme çeşidine de girer. "Rasululla h aleyhissa latu vesselam erkek elbisesi giyen ve erkekler benzemeye çalışan kadınlara ve kadın elbisesi giyen ve kadınlara benzemeye çalışan erkeklere lanet etti."
7- Evindeki ziynetler ini takınmış olarak dışarıda göstermemelidir.
Dışarı çıkarken çarşaf, koyu renk pardösü, eldiven gibi örtüler giyilerek eller, yüz, bilezikle r, yüzük gibi takılar örtülmelidir. Ahzab suresi 59. ayeti bunu gerekli kılar. Hadisi şerifte buyrulur ki;
"Herhangi bir kadın evinin dışında dış elbisesin i (çarşafını) çıkarırsa Allah Azze ve Celle onun üzerinden hıfzu himayesin i kaldırır."
8- Şöhret ve gösteriş elbisesin den sakınmalıdır.
Bu erkek için dahi geçerlidir. Hadisi şerifte;"Kim dünyada şöhret için elbise giyerse Allah ona kıyamet gününde zillet elbisesi giydirir." Buyrulmuştur. Diğer bir hadiste de; "Sade giyinmek imandandır." Buyrulur.
İbni Ömer ve İbni Mes'ud r.a.'dan rivayet edilen hadiste buyrulur ki; "Kadın örtülmesi gereken bir avrettir. Dışarı çıktığında şeytan bakışları ona çevirtir." Buradaki "avret" lafzı mutlak olup kadının sesini de kapsar.
Ebu Hüreyre radıyallahu anh; “Kadın tırnağına kadar avrettir” demiştir.
Kadının yabancı erkeklere şarkı, türkü söylemesinde yasak olduğuna dair delil olmadığını söyleyen cahillere karşı bu hadis delil olduğu gibi aşağıdaki şu hadis de delildir;
"Namazda yanılan imamı uyarmak için; erkekler tesbih eder, kadınlar ise el çırpar."
Abdülkadir Geylani Kuddise sırruh der ki; "Namaz için böyle olunca, şiir, gazel,insan tabiatını coşturmak için aşık maşuk hallerini anlatan, sevginin incelikle rini dile getiren kötü nefsi olanları dinlemeye çeken benzetmel er, dinleyeni heyecanla ndıran ve kendisini harama koşturan şeyleri dinlemek nasıl caiz olur?. Hiç kimse için bunları dinlemek caiz değildir. "
Ümmü Atiye r.a.'dan; "Musibet üzerine çığlık atmamak, ancak mahremimi z olan erkeklerl e konuşmak, mahremimi z olmayanla rla konuşmamak üzere Rasululla h sallallah u aleyhi ve selem bizden söz aldı.."
Buraya kadar kadınların yabancı erkeklere nazik konuşmasının, şarkı söylemesinin caiz olmadığı anlaşıldı. Ahzab suresi 32. ayetinde;

"… Eğer takvaca hareket istiyorsa nız (yabancı erkeklerl e) konuşurken yumuşak söylemeyin. Kalbinde maraz olan kimse kötü bir ümide kapılmasın…" ve Nur suresi 31. ayetinde; "…Gizleyece kleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar.." buyruluyo r. Ulema bu ayetlerde n kadının sesinin avret olduğu hükmünü çıkarmıştır.
 
A Çevrimdışı

abdulwahid-musab

Üye
İslam-TR Üyesi
Örtü bütün vücudu eller ve yüz dahil örtmelidir.


ihtilaflıdır el yüz
hatta el yüz mahrem değildir diyen alimler daha fazladır
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
kadinin gobek ile diz kapagi arasi nasil mahrem bolgesi dahiline giriyor ise erkeklerinde ayni bolge icin gerekli ozeni gosterip o bolgelerini japon yapistirici ile yapistirilmis pantolanlar gibi degil ,yerine daha uygun kiyafetler giymeleri gerekiyor.burada gosterilecek musamaha ayni kadinlardaki ile esdeger oldugunu unutmayin.....
 
E Çevrimdışı

ehl_i sünnet

Üye
İslam-TR Üyesi
ustad seyyıd kutup ve yusuf kardavının o sekılde dusundugunu bılıyorum ben..o sekılde tesetturlesadece peygamber hanımları ortunmek zorundaymış....
 
M Çevrimdışı

mümkündür

Üye
İslam-TR Üyesi
BAYANLAR İÇİN İÇ GİYSİ...NUR SÜRESİ..31- Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz."

BAYANLAR İÇİN DIŞ GİYSİ AHZAB..59- Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
Bunlar hangi Alimler Akhi?

Elin ve yüzün acik kalmasi icin delil varmi? (nusaybah adli uyeden alinti)

ayete karsi delil getirmekte yenimi cikti? yolsa bizmi bilmiyoruz,
bacim dedigine gore erkeksin herhalde umarim sende ferace giyiyorsundur ?
 
Nusaybah Çevrimdışı

Nusaybah

Üye
İslam-TR Üyesi
Bunlar hangi Alimler Akhi?

Elin ve yüzün acik kalmasi icin delil varmi? (nusaybah adli uyeden alinti)

ayete karsi delil getirmekte yenimi cikti? yolsa bizmi bilmiyoruz,
bacim dedigine gore erkeksin herhalde umarim sende ferace giyiyorsundur ?

Astaghfirullaah, neden böyle tepki verdin. Ben Ayete karsi delil istemedim. Cogu Alim el ve yüz acik kalabilir demisti, ve el ve yüzün acik kalmasi icin, onun delililini istemistim.
Ve Nickime bakarsan Nusaybah, Sahabia ismi, yani erkek degilim.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!
Elmalılı Orj. Mü'min kadınlara da söyle: gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar, zâhir olanı başka ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar, ancak kendi kocalarına yâhud kendi babalarına kocalarının babalarına yâhud kendi oğullarına, yâhud kendi biraderlerine, yâhud kendi biraderlerinin oğullarına, yâhud hemşirelerinin oğullarına yâhud kendi kadınlarına yâhud kendi ellerindeki memlûklerine, yâhud ihtiyacı olmıyan erkeklerden uyuntulara, yahud henüz kadınların avretlerine muttali' olmıyan çocuklara, müstesna, gizledikleri ziynetleri bilin diye ayaklarını da vurmasınlar, hepiniz Allaha tevbe edin ey mü'minler ki felâh bulabilesiniz
Ö.N. Bilmen Ve mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar ve avret mahallerini muhafaza etsinler ve ziynetlerini açmasınlar, onlardan her zahir olanı müstesna ve başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar ve ziynetlerini açıvermesinler. Ancak kocalarına veyahut kendi babalarına veya kocalarının babalarına veya kendi oğullarına veya kocalarının oğullarına veya kendi kardeşlerine veya kendi kardeşlerinin oğullarına veya kendi kızkardeşlerinin oğullarına veyahut kendi kadınlarına veya kendi ellerinin malik olduğu cariyelerine veyahut erkeklikten kesilmiş hizmetçilerine veya kadınların avret mahellerine muttali olmayan çocuklara (karşı açıverilmesi) müstesna. Ve ziynetlerinden gizledikleri bilinsin diye ayaklarını da birbirine vurmasınlar. Ve cümleten Allah'a tevbe ediniz, ey mü'minler! Tâ ki felaha erebilesiniz.
C. Yıldırım Mü'mine kadınlara da de ki: (Bakılması haram olan şeylerden) gözlerini sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar, süs yerlerini —görünen kısımlar dışında— açmasınlar; başörtülerini yakaları üzerine (gelecek şekilde) salıversinler; zînetlerini (ve zînet yerlerini) kocalarından veya babalarından veya kocalarının babalarından veya oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kızkardeşlerinin oğullarından veya kendi (din kardeşleri sayılan) kadınlardan veya ellerinin sahip olduğu cariyelerden veya erkeklikten kesilip (kadınlara) ihtiyaç duymayan hizmetçilerden veya kadınların utanç yerlerine ilgi duymayan çocuklardan başkasına açmasınlar. Süslerinden gizledikleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar (ayak bileklerindeki halhali taşıdıklarını hissettirmesinler). Hepiniz birden Allah'a tevbe edin ey mü'minler! Ola ki korktuklarınızdan kurtulup umduklarınıza erişirsiniz.
A.F. Yavuz Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, zinetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak ve kulakları gibi yerlerini) açıb göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (yüz, eller ve ayaklar) müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üzerine koysunlar (göğüs ve boyunlarını göstermesinler). Zinetlerini (ve süs yerlerini) ancak şu kimselere göstersinler (gösterebilirler.): Kocalarına, yahud babalarına, yahud kocalarının babalarına, yahud kendi oğullarına, yahud kocalarının (başka anadan olma) oğullarına, yahud kendi erkek kardeşlerine, yahud erkek kardeşlerinin oğullarına, yahud kız kardeşlerinin oğullarına, yahud müslüman kadınlarına, yahud ellerindeki cariyelere, yahud (şehvetsiz ve kadına) ihtiyacı olmıyan (sırf yemek peşinde koşan) uyuntu kimselere, yahud henüz kadınların gizli yerlerinin farkına varmamış olan (erkek kadın münasebetini bilmiyen) çocuklara. Gizledikleri zinetleri bilinsin diye, ayaklarını da (yere veya birbirine) vurmasınlar (erkekleri kendilerine meyil ettirmesinler). Ey müminler! Hepiniz Allah’a tevbe edin ki, dünya ve ahiret saadetine kavuşasınız.
H.B. Çantay Mü'min kadınlara da söyle: gözlerini (harama bakmakdan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zînetlerini açmasınlar. Bunlardan görünen kısmı müstesna. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapayacak suretde), koysunlar. Zînet (mahal) lerini kendi kocalarından, yahud kendi babalarından, yahud kocalarının babalarından, yahud kendi oğullarından, yahud kocalarının oğullarından, yahud kendi biraderlerinden, yahud kendi biraderlerinin oğullarından, yahud kız kardeşlerinin oğullarından, yahud kendi kadınlarından, yahud kendi ellerindeki memlûkelerden, yahud erkeklerden yana ihtiyâcı olmayan (ya'ni erkeklikden kalmış bulunan) hizmetçilerden, yahud henüz kadınların gizli yerlerine muttali' olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zînetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allaha tevbe edin ey mü'minler. Tâki korkduğunuzdan emîn, umduğunuza nail olasınız.
M. Esed İnanan kadınlara söyle, onlar da gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar; (örfen) görünmesinde sakınca olmayan yerleri dışında, cazibe ve güzelliklerini açığa vurmasınlar; ve bunun için, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Cazibe ve güzelliklerini kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından, kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarından, kendi evlerindeki kadınlardan, yahut yasal olarak sahip oldukları kimselerden, yahut kendilerine bağlı olup cinsel isteklerden yoksun bulunan erkeklerden, ya da kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklardan başka kimsenin önünde açığa vurmasınlar; ve (yürürken) gizli görkem ve güzelliklerini belli edecek şekilde ayaklarını yere vurmasınlar. Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkarca davranışlardan dönüp Allah'a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz!
A. Bulaç Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz."
Y.N. Öztürk Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz!
Diyanet Vakfı Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
Elmalılı S1 Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar; görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar; zinetlerini, kocalarından veya babalarından yahut kayınbabalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut kardeşlerinden yahut kardeş oğullarından yahut kız kardeş oğullarından yahut kendi kadınlarından yahut sahibi bulundukları cariyelerden veya uyuntu (şehvetten yoksun) erkek hizmetçilerden veya henüz kadınların şehvet uyarıcı taraflarından habersiz çocuklardan başkasına göstermesinler; gizledikleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler, hepiniz Allah'a tevbe edin ki, mutluluğu bulabilesiniz.
Elmalılı S2 Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.
TefhimulKuran Mü'min kadınlara da söyle: «Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiğilinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da kocalarının babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz.»
F. Kuran Mü'min kadınlara de ki; gözlerini harama bakmaktan sakındırsınlar, mahrem yerlerini korusunlar. Kendiliğinden görünenleri dışındaki süslerini teşhir etmesinler. Baş örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar sarkıtsınlar. Süslerini ve cazibelerini kocalarından, babalarından, kayınbabalarından, öz oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, müslüman kadınlardan, elleri altındaki kölelerden, cinsel arzuları sönmüş erkek hizmetçilerden, kadınların avret yerlerinin henüz farkında olmayan erkek çocuklarından başka hiç kimseye göstermesinler. Yabancı bakışlardan gizledikleri süsleri ve cazibeleri belli olsun diye ses çıkaracak adımlarla yürümesinler.
A. Gölpınarlı İnanan kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar ve açığa çıkanlardan, görünenlerden başka ziynetlerini göstermesinler ve örtülerini, göğüslerini örtecek bir tarzda omuzlarından aşağıya doğru salsınlar; kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babasından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut kendi malları olan kölelerden, yahut erkeklikten kesilmiş veya kudreti olmayan erkek hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların gizli hallerine vâkıf olmayan erkek çocuklardan başka erkeklere ziynetlerini göstermesinler; gizledikleri ziynetler, bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar ve tövbe edin hepiniz Allah'a ey inananlar da kurtulun, erin murâdınıza.
S. Ateş İnanan kadınlara da söyle: "Bazı bakışlarını kıssınlar, ırzlarını korusunlar. Süslerini göstermesinler. Ancak kendiliğinden görünenler hariç. Baş örtülerini (göğüs) yırtmaçlarının üstüne koysunlar. Süslerini kimseye göstermesinler. Yalnız kocalarına, yahut babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut oğullarına, yahut kocalarının oğullarına, yahut kardeşlerine, yahut kardeşlerinin oğullarına, yahut kızkardeşlerinin oğullarına, yahut kadınlarına, yahut ellerinin altında bulunan(köle)lerine, yahut kadına ihtiyacı bulunmayan erkek tâbi'lerine, yahut henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklara gösterebilir. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ey mü'minler, topluca Allah'a tevbe edin ki felâha eresiniz.
S. Yıldırım Mümin kadınlara da bakışlarını kısmalarını ve edep yerlerini açmaktan ve günahtan korumalarını söyle. Yine söyle ki mecburen görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerini kapatacak şekilde örtsünler. Zinet takılan yerlerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, üvey oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mümin kadınlar, ellerinin altında bulunanlar (köleler), erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan hizmetçileri veya henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklar dışında kimseye göstermesinler. Saklı zinetlerine dikkat çekmek için, ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki felaha eresiniz!
A. Uğur Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
G. Onan İnançlı kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar, süslerini açığa vurmasınlar; ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz."
Ş. Piriş Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını sakınsınlar ve mahrem yerlerini korusunlar. Açıkta olan kısmı hariç zinetlerini göstermesinler. Başörtüleri ile yakalarının üzerini de kapatsınlar. Süslerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kendi kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendisi gibi kadınlar, kendi cariyeleri, erkekliği kalmamış hizmetçileri, kadınların mahrem yerlerini henüz bilmeyen çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. -Ey müminler, kurtuluşa ermek için hep birden Allah’a tevbe edin!
A.Y. Ali And say to the believing women that they should lower their gaze and guard their modesty; that they should not display their beauty and ornaments except what (must ordinarily) appear thereof; that they should draw their veils over their bosoms and not display their beauty except to their husbands, their fathers, their husband's fathers, their sons, their husband's sons, their brothers or their brother's sons, or their sister's sons, or their women, or the slaves whom their right hands possess, or male servants free of physical needs, or small children who have no sense of the shame of sex; and that they should not strike their feet in order to draw attention to their hidden ornaments. And O ye Believers! Turn ye all together towards Allah, that ye may attain Bliss.
M.M. Pickthall And tell the believing women to lower their gaze and be modest, and to display of their adornment only that which is apparent, and to draw their veils over their bosoms, and not to reveal their adornment save to their own husbands or fathers or husbands' fathers, or their sons or their husbands' sons, or their brothers or their brothers' sons or sisters' sons, or their women, or their slaves, or male attendants who lack vigour, or children who know naught of women's nakedness. And let them not stamp their feet so as to reveal what they hide of their adornment. And turn unto Allah together, O believers, in order that ye may succeed.
M.H. Şakir And say to the believing women that they cast down theirlooks and guard their private parts and do not display theirornaments except what appears thereof, and let them weartheir head-coverings over their bosoms, and not displaytheir ornaments except to their husbands or their fathers,or the fathers of their husbands, or their sons, or the sonsof their husbands, or their brothers, or their brothers'sons, or their sisters' sons, or their women, or those whomtheir right hands possess, or the male servants not havingneed (of women), or the children who have not attainedknowledge of what is hidden of women; and let them notstrike their feet so that what they hide of their ornamentsmay be known; and turn to Allah all of you, O believers! sothat you may be successful.

yukarida gecen ayeti kerimelerde el ve yuzun kapatilmaktan mustesna oldugu acikca belirtilmistir delil ancak el ve yuzu kapatmak gerekir diyen alimlerden istemek gerekir ve ayrica hz aise validemizin sabah namazinin vakti ile ilgili olan sahih hadisi serifte alacakaranlikta namazdan donerken kimseyi taniyamazdik lafi yuzlerini kapatmadiklarinin acik bir delilini teskil etmektedir vesselam ....
 
E Çevrimdışı

Ebu Katade

Misafir
Allah Resulü s.a.v Mekke de işkence edilirken kızı Zeyneb’in yanına geliş şeklini ve Resulullah’ın da ona söylediği ifadeleri.

{ … Gamid kabilesinden Haris 'in oğlu Haris'den, diyor ki : Biz Mina’da iken babama “ bu cemaat nedir “ diye sordum, babam dedi ki, onlar bir müneccim için toplanmışlardır. Haris diyor ki : Biz indik " başka bir rivayette de geldik " baktık ki, Rasulullah s.a.v insanları tevhide ve imana davet ediyordu. Oradaki kalabalık ise Rasulullah'ın sözünü reddedip ona eziyet ediyorlardı. Gün yarıya varıp yanındaki kalabalık çekilince gerdanlığı görünen bir kadın ağlıyarak Rasulullah'ın yanına geldi. Kadının elindeki kadehte su bulunuyordu, bir elinde de mendil vardı. Onu Rasulullah'a sundu, Rasulullah sudan içti, abdest aldı. Sonra başını kadına doğru kaldırarak buyurdu ki :
" Ey kızım gerdanını ört. Babanın mağlup ve zelil olacağından korkma " “ Kimdir bu kadın ? ” dediğinde, “ O kızı Zeyneb’tir ” dediler. }

Tabarani Mu’cemül kebir : 1.C. 245.S - İbni Asakir Şam tarihi : 4.C.46.S


İşte bu ve emsali deliller, Müslüman kadınların Mekke’de iken yüz-lerinin açık ama örtülü olduklarını isbat etmektedir…. Hicab Ayet’i ise Medeni’dir ve yüzün örtülmesi için gelmiştir.

Bunun en açık ve en güzel delillerinden birisi, Aişe annemizin ıfk hadisesinde kullanmış olduğu şu ifadelerdir :

“ ……. Ben Zekvan’ın “ inna lillahi ve inna ileyhi raciun “ sözlerini işitince, hemen fereceme bürünüp yüzümü örttüm, halbu ki bu zat beni hicabtan önce tanırdı. “
Buhari : 10.c.4598.s - Müslim : 8.c.2770.n

İşte bu açık ve net ifadeler, hicaptan önce kadının yüzünün açık olduğunu ve hicap emrinin ise kadının yüzünü örtmesi hususunda indiğini bildirmektedir.

{ … Allah resulü s.a.v şöyle buyurdular : " İhramlı olan kadın yüzüne peçe takmasın eline de eldiven giymesin "

Buhari : 4.c.1730.s – Ebu Davud : 5.c.1826.n

Şeyhül islam İbni Teymiye r.h " Nur suresinin tefsiri " adlı eserinin 56. sayfasında şöyle diyor :

" Bu da gösteriyor ki peçe ve eldiven o gün ihramlı olmayan kadın-ların giyimleri arasındaydı. Ve herkesçe maruftur. Böylece kadın-ların yüzlerini ve ellerini örtmeleri gerekir. "


{ … Aişe r.anha dan.Buyurdular ki : " Biz Rasulullah'la birlikte ihramlı olduğumuz zaman süvariler yanımızdan gelip geçiyorlardı. Tam hizamıza geldikleri vakit her birimiz abalarımızı başımıza ve yüzümüze örterek yan tarafa sarkıtıyorduk. Bizi geçtikleri vakit tekrar açıyorduk." }

Ahmed : 6/30 - Ebu Davud ve Beyhaki Hac mevzuunda zikretmişlerdir.
 
E Çevrimdışı

Ebu Katade

Misafir
{ … Ebu Bekir kızı Esma'dan : Diyor ki : " Biz erkeklerden yüzümüzü örter, ihramlı iken örtmeden önce de taranırdık." }

Hakim 1/454 de zikreder ve sahih olduğunu söyler. Zehebi de bu konuda ona muva-fakat etmiştir.

{ … Şeybe kızı Safiye'den diyor ki : Ayşe'yi, Kabeyi tavaf ederken peçeli olarak görmüştüm. }

Burada şunu izah etmekte fayda vardır inşaallah : Bilindiği gibi Anne-lerimizin tavaf esnasında yüzlerini açmaları, Resulullah s.a.v’in şu umumi emrinden dolayıdır :

“ İhramlı olan kadın yüzüne peçe takmasın eline de eldiven giy-mesin "
Buhari : 4.c.1730.s – Ebu Davud : 5.c.1826.n

Dolayısıyla bu ifadeler bize ; diğer kadınların da ihram hariç yüzlerinin kapalı olacağını anlatmaktadır.
 
E Çevrimdışı

ehl_i sünnet

Üye
İslam-TR Üyesi
ALİMLERİMİZİN COGU EL VE YUZUN KAPANMASI ICIN FITNE ORTAMININ ZUHUR ETMIS OLMASINI SART GOSTERIYOR KI BU ZAMAN DA FITNE ORTAMI YOKSA HANDI ZAMANDA VAR ACABADIYE DUSUNUYORUM???BEN BU KONUYU HIC ARASTIRMADAN PECE TAKMISTIM ELHAMDULILLAH YOKSA IHTILAFIN BU KADAR COK OLDUGUNU BILSEYDIM EMINIM NEFSIME AGIR GELIRDI=)FAKAT SU AYET BENIM KAFAMI KARISTIRIYOR:MUMIN ERKEKLERE DE SOYLE GOZLERINI HARAMDAN SAKINSINLAR..NUR 30 EGER MUMIN KADINLAR BU SEKILDE ORTUNUYORSA BAKILMAMASININ EMREDILMESI OLUR KI BOYLE ORTUNMEYEN BIRI VARDIR DIYE MI ACABA???SORUMU ANLATABILDIM MI=)
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
ortamin fitne ortami oldugu asikardir fakat unutmamak gerekirki ,dusunun eli ve yuzu kapali olan kadin toplulugunda kdin kuayfetini giymis bir erkegi nasil tanirsiniz hele birde hic konusmauyorsa !!! takva geregi!! iste bu gercek bir fitnenin olusmasina
sebeb teskil edebilecek buyuk bir kivilcimdir.tarihe bakin buyuk savaslar buyuk fitneler hep ufacik kivilcim ile ateslenmislerdir..vesselam....
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
Dolayısıyla bu ifadeler bize ; diğer kadınların da ihram hariç yüzlerinin kapalı olacağını anlatmaktadır alinti teymullah

kadin herzaman kadindir ister ihram ister normal yasam.................

birde cahiliye donemlerinde kadinlarin cok kotu ahlaksiz eylemleri mevcut idi simdiki zamana bile papuc giydiren cinnsten pece onlarin yaptiklari kotu fiilerden dolayi taninmamalarini ve fitnenin giderek fazla yukselmesine sebebiyet veriyordu o yuzden ayetikerimede eller ve yuzler haric diyor bunu hic bir alimin olmaz oyle sey deyip bir seyler ilave veyahutta cikarmaya hakki olabilirmi sizce???
 
H Çevrimdışı

hattabi

Üyeliği İptal Edildi
Banned
kadin herzaman kadindir ister ihram ister normal yasam.................
yani tek görünüştemi olmalı dışarıda içeride aynı şekildemi?oysaki şu hadis nekadar açık: İhramlı olan kadın yüzüne peçe takmasın eline de eldiven giymesin "

Buhari : 4.c.1730.s – Ebu Davud : 5.c.1826...
birde cahiliye donemlerinde kadinlarin cok kotu ahlaksiz eylemleri mevcut idi simdiki zamana bile papuc giydiren cinnsten pece onlarin yaptiklari kotu fiilerden dolayi taninmamalarini ve fitnenin giderek fazla yukselmesine sebebiyet veriyordu
.şimdikiler o dönemdekinden çokmu ahlaklı yada siz dışarı çıkmıyor ve görmüyorsunuz.oysaki ALLAH cc ayetini indirdiğinde o kadınlar yerlerde ne buldularsa pala kilim vs. üzerlerine kapadılar fakat kuranı kerim o gündeki gibi tazeliğini koruyup dururken sizin adeta bu zamanın kadını daha ahlaklı demeye getirdiğiniz mesele zifiri karanlık bir gecede ayın belli olması gibi ap aydınlık yaşanıyor cahiliyyeden ne eksik?
o yuzden ayetikerimede eller ve yuzler haric diyor bunu hic bir alimin olmaz oyle sey deyip bir seyler ilave veyahutta cikarmaya hakki olabilirmi sizce???
bak arkadaş sizin sözleriniz birbiri ile çelişiyor şüpesizki hiçbir alimin ALLAH ve rasulü(sav)hükmü üstüne hüküm vermesi düşünülemez fakat siz :Ayşe'yi, Kabeyi tavaf ederken peçeli olarak görmüştüm:hadisi üzerine yorum yapıp hayır öyle değilde şöyle:kadin herzaman kadindir ister ihram ister normal yasam.olmalıdır demiyormusunuz?.oysaki bu konuda iki görüş oluşmuştur: Ali b. Talha, Abdullah b. Abbasın bu âyeti kerimeyi şöyle izah ettiğini bildirmektedir: Abdullah b. Abbas diyor ki: "Allah, müminlerin kadınlarına, bir ihtiyaçları için dışan çıktıklarında, başlarının üzerinden örtecekleri örtüleriyle yüzlerini örtmelerini ve sadece bir gözlerini açmalaraını emretmektedir."
Yine, Muhammed b. Şîrîn diyor ki: "Ben, Ubeyde es- Selmâni'ye bu âyet ten sordum. Ubeyde başını ve yüzünü örttü, Sadece sol gözünü açık bıraktı ve âyetin, o şekli ifade ettiğini söyledi."
Abdullah Abbastan nakledinlen diğer bir görüşe göre, kadınlar bu örtüleriyle kaşlarının üstüne kadar olan bölümü Örterler.
İkrime ise, kadının bu tür örtülerle boyun ve boğazını da örtmek zorunda oldğunu söylemektedir. Cariyelerin ise sadece başörtüieriyle yetinmelerinin bir mahzuru yoktur...ahzap=59.taberi tefsiri.

 
E Çevrimdışı

ehl_i sünnet

Üye
İslam-TR Üyesi
ortamin fitne ortami oldugu asikardir fakat unutmamak gerekirki ,dusunun eli ve yuzu kapali olan kadin toplulugunda kdin kuayfetini giymis bir erkegi nasil tanirsiniz hele birde hic konusmauyorsa !!! takva geregi!! iste bu gercek bir fitnenin olusmasina
sebeb teskil edebilecek buyuk bir kivilcimdir.tarihe bakin buyuk savaslar buyuk fitneler hep ufacik kivilcim ile ateslenmislerdir..vesselam....
FARAZA FIKIH MI YAPACAGIZ YANI HANI ERKEK CARSAF GIYER DE KADINLARIN ICINE GIRERSE=)O ZAMAN PECE TAKMAMAK LAZIM MI?ONUN DA MUTLAKA BIR SEKILDE BIR ONLEMI VARDIR O KADAR KOLAY MI?
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
bakin kardesler bu konuda bazi alimlerin baska diger alimlerin daha baska goruste olmalarinin sebebi bazilarin bur suresindeki gibi acik ve net olarak gorunenler mustesna aciklamasindan yola ikarak karar vermeleri digerleri ise haberlere ve rivayetlere dayaniyor KARAR SIZIN (bir erkek icin kadinin gozleri ne anlam ifade ederse bir kadin icinde erkegin gozleri ayni seyi ifade eder) bunu unutmayin.....ALLAH celle celaluhuya emanet olun....
 
tawh1d Çevrimdışı

tawh1d

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بسم الله الرحمن الرحيم
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته


Allah SubHanehu ve Ta'ala Ahzab Suresinin 59. ayetinde söyle buyuruyor:

بسم الله الرحمن الرحيم

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ ۚ ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ ۗ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا

Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

ELMALILI HAMDI YAZIRIN TEFSIRI:

Ahzab - 59. :

59- Ey Peygamber! Hanımlarına da, kızlarına da, bütün müminlerin kadınlarına da söyle. Görülüyor ki, burada yalnız Peygamberin hanımlarına ve kızlarına değil, Nur Sûresi'ndeki "Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar, zinet yerlerini göstermesinler." (Nûr, 24/31) âyeti gibi müminlerin kadınları dahi bu hükmün kapsamına dahil edilmiştir. Bununla birlikte müminlerin kadınlarında aslolan hürriyet olduğu için, bundan kastolunanın hür kadınlar olduğu beyan edilmiştir. Araplarda tesettür adet değildi. Cahiliyet devrinde kadına hürmet yoktu. Eski cahiliye kadınlarında erkeklerin dikkatlerini çekecek şekilde göz alıcı biçimde açık saçık çıkan, açılıp saçılan orta malı olanlar bulunurdu. Bundan dolayı kız çocuklarını diri diri gömenler olmuştu. İslam ise kadının şanını iffet ve ısmetle, vakar ve haysiyetle yükseltiyordu.

Nur Sûresi âyetleri "Mümin erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar" (Nur, 24/30) ve "Mümin kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar." (Nur, 24/31), mümin erkeklerin ve mümin kadınların, yani bir cinsin karşı cinse göz dikmeyip, bakışlarını kısarak edeblerini ve iffetlerini korumayı öğreterek terbiyelerini yükseltmiş olduğu gibi, burada da imanlı hür kadınların hiçbir şekilde eziyete uğramamalarını pekiştirmek için buyuruluyor ki: Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler.

CİLBAB: Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, câr gibi dış elbisenin adıdır. "Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir." " Tepeden tırnağa örten giysidir", "Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir." "Çarşaf ve peçedir".

İDNÂ: Yaklaştırmak demek ise de, âyette ile kullanılması, kapsamak suretiyle sarkıtmak mânâsını da ifade ettiğinden üzerinden sıkı örtmek demek olur. Cilbabdan örtmek tabirinde de iki şekil vardır. Birisi cilbablarından birisiyle bütün bedenini sıkıca örtmek, birisi de bir cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek demek olur. Bu beyanda da iki suret vardır. Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. ikincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık kalsa bile, yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. Rivayet olunduğu üzere Ümmü Seleme (r.a.) demiştir ki: "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler' âyeti nazil olduğu zaman Ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki, başları üstünde kuşlar varmış gibi idi."

Hz. Aişe'den rivayet edilmiştir ki; "Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Bu "Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına bütün müminlerin kadınlarına da söyle" âyeti indiği zaman mırtlarını yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah'ın arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi..." demiştir. Bu tesettür onların tanınmalarına, dağınık cariyelerden, adi kadınlardan vakar ve heybetle seçilerek hürmet edilmelerine ve dolayısıyla incitilmemelerine elverişli olan biçimdir. Gerçi eziyeti kendilerine davet edecek olan içi bozukları örtü tutacak değildir. Fakat imanlı, temiz kadınların, kirli bakışlardan yuvalarında gizli inciler gibi korunmuş kalmalarına en uygun olan biçim de budur. Asıl o zamandır ki onlara eziyet edecek olanların açık bir vebal ve iftira yüklenmiş oldukları ortaya çıkar. Ve dolayısıyla bundan önceki ve sonraki âyetlerin hükümlerine dahil olacakları anlaşılır. Bununla birlikte Allah bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulunuyor. Burada yukardaki âyetlerin eki gibi getirilen bu son cümle çok anlamlıdır. Bu bize şu mânâları ilham eder:
1- Allah'ın bağışlaması çoktur. Bugüne kadar geçmiş açıklıkları bağışlar. O kusurları örter. Rahmeti de çoktur; bundan böyle emrini tutanları rahmetiyle arzusuna çok ulaştırır.

2- Allah bağışlayıcı ve merhametli olduğu içindir ki, kadınlara eziyet edilmesine razı olmaz ve onun için örtülmelerini emreder.

3- Tesettür emrolunduğundan dolayı da kadınlar bir baskıya uğratılmasın, aşırıya gidilmesin; çünkü Allah bağışlayıcı ve çok merhametlidir. Bu emri onların aleyhine değil, lehine olarak vermiştir demek de olabilir.

_______________________________________


1- İbni Cevzi; Ahzab suresi 59. ayetinin tefsirinde İbnu Kuteybe'den naklen şöyle der;

"Başlarını ve yüzlerini örtmelerini söyle ki; onların hür oldukları bilinsin. Ayetteki "celabib" kelimesinden maksat, normal elbiselerin üzerini kapatacak ve vücut hatlarını göstermeyecek bir örtüdür" [İbni Cevzi, Zadül Mesir(6/422); Sabuni, Revai(2/328); Alusi, Ruhul Meani(12/88)]

2- Ebu's Suud Efendi; "Cilbabdan maksat, çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar. Buna göre ayetin manası; "Kadınlar dışarıya veya yabancı erkek karşısına çıkacağı zaman bu örtüyle yüzlerini ve bütün vücutlarını örtsünler" olur.

Es Süddî de ayetin tefsirinde "Kadın alnını ve yüzünü yalnız bir gözü açık kalacak şekilde örter" demiştir." [Ebus Suud, İrşadu Aklı Selim(6/801); Sabuni, Revai(2/328); Mesaid Bin Kasım, Ahkamul Avret(48)]

3- Ebu Hayyan; "Endülüs’teki adet de Süddi'nin tarif ettiği gibiydi. Kadın bütün vücudunu örter, yalnız tek gözü açık kalırdı."

Ayet tepeden tırnağa bütün vücudun örtülmesini emreder ve ayetteki "üstleri" kelimesinden maksat yalnız yüzleridir. Yani ayet yüzlerin örtülmesini emretmektedir. Çünkü Cahiliye devrinde hür kadınlar zaten saçları ve yüzleri hariç bütün vücutlarını örtmekteydiler." [Ebu Hayyan, Bahrı Muhit(7/250)]

İbni Abbas radıyu anh derki; "Kadın cilbabını alnının üzerine indirir ve oradan sıkar. Alttan da burnunun üzerine kadar kapatır. Yalnız gözleri açık kalmalıdır. Yüzünün kalan kısmı ile göğsünü tamamen kapatmalıdır" [İbni Kesir Muhtasarı(4/1998); Taberi(10/118 no:21861); Ebu Hayyan, Bahrı Muhit(7/250); Sabuni, Revai(2/327)]

4- Cessas; "Ayet genç kadınların yabancı erkeklere karşı yüzlerini örtmeleri gerektiğine delalet ediyor. Kadınlar dış örtülerine bürünmelidir ki, kötü niyetli kimseler onlardan bir şey umarak eziyet etmesinler. [Cessas, Ahkamul Kur'an(3/3729 )]

"Ümmü Seleme radıyu anha dedi ki; "Ahzab suresi 59. ayetinin nüzulünden sonra Ensar kadınları siyah çarşaflarına büründüler. Sanki hepsinin başlarında birer karga vardı." [Ebu Davud(4101-4); Beyhaki(2/234); Cessas(3/372); İbnu Katan, Kitabun Nazar(s175); Cemül Fevaid(5730); Mecmaut Tefasir(5/138); Tac(4/315); Hakim(2/397); Suyuti, Dürü Mensur(5/221); Ahkamul Avret(48); Razi, Tefsiri Kebir(17/48); Nihaye(3/352); Taberi(22/29); İbni Kesir(3/1610); Kayrevani, Cami(210); Beyhaki(7/88); Hamidullah, İslam Peygamberi(1857); Ahmed(6/30);Belazuri(1/574)]

Aişe radıyu anha’dan gelen rivayette; “ALLAH ilk muhacir hanımlara rahmet eylesin. Hicab emri gelince elbiselerinin bir parçası ile yüzlerini örttüler.” [İbnu Katan, Kitabun Nazar(s173); Buhari(6/13); Fethul Bari(8/489); Ebu Davud(4102); Taberi(18/94); İbni Habib, Gaye ve Nihaye(s213)]

5- Suyuti ve Taberi; "Cilbab; kadının bütün vücudunu örten örtüdür." [Celaleyn(s515); Taberi(22/29)]

İbni Sirin, cilbabın manasını sorunca Abide es Selmani, büyük bir çarşaf alarak onunla bütün vücudunu örttü. Başını da kaşlarına kadar kapattı, yüzünü de tamamen kapattı. Yalnız sol gözü açık kaldı. Böylece ayeti fiili olarak tefsir etti. [Taberi(no:21862); Cessas(3/458); Suyuti, Dürrü Mensur(5/221); Ahkamul Avret(48); Sabuni, Revai(2/327); İbni Kesir(4/1998) sahihtir]

6- Fahreddin Razi, Nisaburi, Nevevi ve Şerkavi; "Bu ayette kadınlara yüzlerini örtmeleri emrediliyor" derler. [Tefsiri Kebir(17/48); Nisaburi, Tefsiru Garibul Kur'an(22/32); Nevevi, Fetava(210); Şerkavi, Tahrir(1/37); Mesaid Bin Kasım, Ahkamul Avret(49)]

7- Beydavi; "Hür kadınlar ihtiyacları için dışarı çıktıkları vakit çarşaflarını giyer, başlarını, yüzlerini ve vücutlarını bununla örterler" [Beydavi(4/168)]

8- İbni Kesir; cilbabın elleri ve yüzü de örtecek mahiyette olması gerektiğini belirtir. [İbni Kesir(2/283)]

İbni Mes'ud radıyu anh; "Nur suresi 31. ayetinde geçen "kendiliğinden görünen kısım müstesna ziynetlerini açmasınlar" ibaresi hakkında der ki; “Ziynet iki türlüdür; görünen ziynet ve gizli ziynet. Görünen ziynet; Arap kadınlarının giymeyi adet edindikleri elbiseleri üzerine giydikleri örtüler ile elbiselerinin altlarından görünen kısmıdır. Gizli ziynet ise kocasından başkasına göstermesi caiz olmayan; sürme, yüzük, bilezik gibi şeylerdir." [İbni Ebi Şeybe(3/384); İbni Kesir(2/283); Beydavi(2/138); Taberi(18/92,119); Kurtubi(12/229); İbnül Arabi(3/1356); İbni Cevzi, Zadül Mesir(6/31); İbnu Katan, Kitabun Nazar(s136); Dürrü Mensur(5/41); İbni Habib, Gaye ve Nihaye(s215)]

İbni Mesud, Mahan, Ebul Ahvas, Ebu Salih, İkrime, Şa’bi ve İbrahim en Nehai(r.anhum) “görünen kısım; elbisedir” demişler, İbni Ömer, İbni Abbas, Said Bin Cübeyr, Abdulvaris ve Mekhul ra yüz ve ellerin örtülmesi emredilen ziynete dahil olduğunu söylemişlerdir. [İbni Ebi Şeybe(3/383-384)]

9- Elmalılı Hamdi Yazır; "Cilbab; baştan aşağı örten çarşaf, ferace, car gibi dış örtüsünün adıdır. Cilbabdan örtmek tabirinde iki durum vardır; birisi cilbablardan birisiyle, bütün bedenini sıkıca örtmek, diğeri de; bir cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek demektir." [Hak Dini Kur'an Dili(6/338); Envarut Tenzil(2/252)]

10- Muhammed Mahmud Hicazi; Ahzab 59. ayetini şu şekilde manalandırmıştır; "Ey peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına deki; örtülerini üzerlerine salsınlar, bedenlerinin tümünü örtsünler, yolu görebilecekleri kadar müstesna olmak üzere yüzlerini de örtsünler" [Hicazi, Tefsirül Vadıh(5/112)]

11- Ömer Nasuhi Bilmen; "Cilbab, kadınların örtündükleri çarşaf, ferace, elbiselerinin üzerinden giydikleri elbiseler demektir." [Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri(6/2832)]

12- Savi ve Nesefi; "Cilbab çarşaftır" derler. [Nesefi, Medarik(3/455)]

13- Alusi; "Kadınlar cilbablarını bütün bedenlerini örtecek şekilde giyerler, bir parçasını da başörtüsü yapıp yüzlerini de örterler" [Alusi, Ruhul Maani(22/89)]

14- Zemahşeri, Mahalli, Kasani ve İbni Abidin; "Cilbab; bir parçası ile başın ve yüzün, diğer parçasıyla bedenin üzerine bırakılmak suretiyle bütün vücudun örtüldüğü örtüdür" [Zemahşeri, Keşşaf(1/221); Mahalli, Şerhu Minhac(3/206); Kasani, Bedayius Sanayi(5/118); İbni Abidin(5/320)]

15- İsmail Hakkı Bursevi; "Cilbab; dış örtünün bir göz müstesna yüzü bile kapatması demektir." [Ruhul Beyan(7/240); Tenvirül Ezhan(6/484)]

16- İbni Kudame; "Cilbab; giyilmeyerek, entari üzerine kuşanılır ve yüz örtülür" [İbni Kudame, El Muğni(1/602); Belazuri, Ensab(1/574)]

17- Ebu Şukka; Ahzab suresi 53. ayetini tefsir ederken; "Kadınlar ev içinde perde arkasından konuşmalı, ev dışında peçeli olmalıdır" der. [Ebu Şukka, Tahrirul Mer'e(3/67); Said Şimşek, GTefsir Problemleri(236)]

18- Kasani; "yabancı kadının yüzüne bakmak caiz değildir" derken, İbni Abidin, Haskefi, Mevkufati, Merginani, Halebi, İbni Nüceym, Iraki, Kevseri, Aliyyül Kari gibi Hanefi ulemasının kahir ekseriyeti; "genç kadın erkekler arasında yüzünü açmaktan men edilir" demişlerdir. [Bedayius Sanayi(5/123); Reddül Muhtar(3/261 Terc:2/113); Dürrül Münteka(2/542); Mülteka ve Mevkufat(4/88); Hidaye(4/139); Iraki, Tarhut Tesrib(5/46); İbn Nüceym, Bahrur Raik(1/284); Makalatı Kevseri(187-190); Mecmaul Enhur(2/541); Hediyyetül Alaiyye(310); El Muğni(1/601); İrşadus Sari(78)]

19- Muhammed Said Bin Ramazan El Buti; "Bugünkü Müslümanların durumu fısk-u fücurun kötü ahlak ve terbiyenin yaygınlaştığı göz önünde bulundurulursa bu durumda kadının yüzünü açmasının caiz olduğunu söylemeye imkan bulunmadığı anlaşılmış olur" [Fıkhus Siyre(243); Bkz:Mevahibül Celil(1/499); El Muğni Ve Şerhul Kebir(1/637); Fetavayı Şeyhul İslam İbn Teymiyye(4/409); Zuhayli, Fıkhul İslami(1/459); Sabuni, Safvetut Tefasir(2/335); Mehmed Talu, İslama Göre Kadının Kıyafeti(350); Tecridi Sarih Şerhi(7/171)]

20- Şeyhul İslam İbni Teymiyye'ye göre eller ve yüz avrettir. [Fetava (4/409)]

21- Hanefi mezhebinin meşhur fıkıh kitabı Fetavayı Hindiyye'de; "Bir kadının facire bir kadın yanında dahi cilbabını ve başörtüsünü çıkarması caiz değildir" kaydı vardır. [Fetavayı Hindiyye(5/289)]

22- Muhammed Hamidullah “İslam Peygamberi” adlı eserinde, kadınların yüzünü örtmelerinin vacip oluşunu delilleri ile anlatmıştır. [İslam Peygamberi(1856-71)]

23- Mevdudi Nur suresi 31. ayetinin tefsirinde der ki; "Zinet; çekici elbiseler ve kadınların genellikle kullandığı diğer baş, yüz, el, ayak vs. süslerini içine alır ve modern manada makyaj kelimesi ile ifade edilir. Yani kadınlar bilerek ve kasten süslerini açığa vuramazlar" [Mevdudi, Tefhimul Kur'an(3/470)]

24- Kurtubi; "Gerçek şu ki; cilbab; bütün bedeni örten ve kabarık kısmını göstermeyen örtüdür" [Camiu Lil Ahkamil Kur'an(14/244); Kayravani, Cami(210)]
Nitekim bir kadın ; "Olur ki birimiz tüm bedenini örten örtüyü bulamaz, bu takdirde ne olur?" diye Rasulullah aleyhi ve sellem'e sordu bunun üzerine;

"Ona din kardeşi kendi cilbabından giydirsin" buyurmuştur.

[Buhari(hayz23); Müslim(İydeyn10); Ebu Davud(1136); Nesai(3/180); İbni Mace(1308); Humeydi(361); Elbani, Sahiha(2/152); Fethul Bari(1/459); Ahmed(4/84); Darimi(salat 223); Tirmizi(Cuma 36)]

Bu hadisin şerhinde birçok ulema dedi ki; "Zaruret icabı kadın dışarı çıkarsa din kardeşinin çarşafını ödünç alır ve onunla örtünür. İmkan bulduğu müddetçe evinde giymiş olduğu elbisesiyle dışarı çıkması caiz değildir."

Sahih bir rivayete göre Temim kabilesinden üzerlerinde ten gösteren ince elbise bulunan bir kadın cemaati Aişe radıyu anha’nın yanına gelmişler, Hazreti Aişe onlara demiş ki; "Eğer siz ALLAH'a iman edenlerden iseniz ince elbise mümin hanımlara asla yakışmaz" [Kurtubi(14/244)]

Başka bir haberde çok süslü ve renkli bir başörtüsü giyen kadına; "Herhalde sen hicab ayetlerine iman etmeyenlerdensin. Zira iman eden asla böyle giyinmez" buyurur. [Kurtubi(14/244)]

Görüldüğü gibi ulema tesettür ayetlerinden kadının dışarı çıkarken yüzünü ve ellerini çarşaf ile örtmesinin vacip olmasında ittifak etmişlerdir.

"Rasulullah aleyhissalatu vesselam ihramlı iken şunları yasakladı; iki eldiven, peçe, vers yada zaferan ile boyanmış giysi" [Malik(730); Buhari(3/146); Ebu Davud(1827); Tirmizi(763); Müslim(2012); Nesai(2616); İbni Mace(2920); Ahmed(4252); Darimi(1730)]

Bu yasak hacca mahsus olup, sahabe hanımlarının hac dışında eldiven ve peçe kullandığına delalet eder. Günümüzde bazı cahiller "madem ki kadın ihramda yüzünü örtmüyor, öyleyse diğer zamanlarda da açabilir" diyorlar. Bu iddia İslam fıkhını bilmeyenlerin sözüdür. Selef-i Salihin’in, sahabenin ve tabiinin kadınlarının yaşayışını inceleyen, araştıran herkes yüzün açılmasının mubah olduğunu söyleyenlerin hata ettiğini kesin olarak anlar.

Nur suresi 31. ayetinde kadının ziynetini yabancılara göstermesinin haram olduğu belirtilmiştir. Zira yüz ziynetin ve güzelliğin aslı, fitnenin kaynağı olduğu için onun da yabancılara karşı örtülmesi zaruridir. Kaldı ki sahabe hanımları ihramlı iken de yüzlerini örterdi;

Aişe radıyu anha der ki; "Binekli hacılar biz Rasulullah aleyhi ve sellemin yanında ihramlı iken yanımızdan geçerlerken her birimiz başörtüsünü başından yüzüne indirirdi. Binekliler geçtiğinde yine açardık" [Ebu Davud(1833); İbni Rüşd, Bidaye(2/166); İbni Sa'd(8/71); İbni Mace(2935); İbnu Katan, Kitabun Nazar(s149); Ezraki(2/14)]

Fatıma Binti Münzir radıyu anha derki; "Esma ile birlikte ihramlı iken yüzümüzü de örtüyorduk. Rasulullah aleyhi ve sellem bizim bu halimizi yadırgamıyordu" [Malik(740); İbni Rüşd, Bidaye(2/166); Ahkamul Avret(60); Terhut Tesrib(5/46)]

Yüzün açılabileceğine dair hiçbir delil yoktur. Bazıları daha sonra kaydedeceğimiz Esma radıyu anha’ya Efendimiz aleyhisselam’ın el ve yüzü istisna eden haberini delil getirmeye çalışıyorlar. Ancak bu asla delil olamaz zira; bu haber hem çok zayıftır hem de hicab emrinden önce vuku bulmuş bir hadisedir. Sahih rivayette;

"Müslüman bir kadın Beni Kaynuka pazarında örtülü bir halde zaruri alışverişini yaparken Yahudilerden biri kadının örtüsü ile alay ederek yüzünü açmaya çalıştı. Kadın yüzünü açmayınca elbisesinin eteğini bir yere tutturdular ve avretini açtılar.

"yüzünü örtüyor, avretini açıyor" diye alay ettiler. Duruma şahit olan bir Müslüman o yahudiyi öldürdü. Yahudiler de toplanıp bu müslüman'ı öldürdüler. Bu olay üzerine Beni Kaynuka savaşı çıkmıştır"

[Belazuri, Ensab(309); Süheyli, Ravdul Ünf(5/392); El Buti, Fıkhus Siyra(240); İbni Hişam(2/47); Taberi Tarih(2/480); Mahmud Şakir, Siyer(264); Muinüddin Nedvi, Asrı Seadet(1/87); İbni İshak(295); Kastalani, Mevahibu Ledüniye(1/102); İbni Esir, Kamil(2/65); Cevad Ali, Tarihu Kablel İslam(6/144); İbni Kesir, Bidaye(4/11); İbni Sa'd(8/321); Kettani, Teratibul İdariyye(2/4); Üsdül Gabe(7/245); Vakıdi(3/67)]

Aişe radıyu anha der ki; "Peygamber aleyhis selam’ın hanımları sabah namazını mescidde kılarlar, sonra da karanlık sebebiyle tanınmadan önce çarşaflarına bürünmüş olarak evlerine dönerlerdi" [Buhari(6/13); Müslim(mesacid 230); Malik(1/5); Beyhaki(7/88); Şafii, El-Ümm(7/170); Humeydi(174); Nesei(1/271); İbni Huzeyme(350); Tahavi(1/176); İbni Hibban(1496); Ebu Davud(423); Tirmizi(153); İbni Mace(669); Darimi(1219); Ahmed(6/33); Cemül Fevaid(1014)]

İfk hadisesi de yüzü örtmenin vacip oluşuna delildir; "Aişe ra dedi ki; "Safvan'ın istirca'ı ile uyandım. Hemen çarşafım ile yüzümü örttüm. Safvan, hicab emredilmezden önce beni gördüğü için tanıdı…" [Buhari(megazi 34); Müslim(tevbe 58); Tirmizi(3180); İbni Kesir(3/1584); Cemül Fevaid(7104); Taberi(2/111); İbni Hişam(4/10); Vakıdi(2/426); Dürrü Mensur(190); İbni Seyyidin Nas, Uyunül Eser(2/128); Zadul Mead(3/1223); İbni Mace(1970); Beyhaki, Delail(4/64); İbni Sad(2/65)]

Bu rivayet, hicab emriyle kadınlara yüzlerini örtmelerinin vacip kılındığını açıkça göstermektedir.

Yüzü açmak sonradan çıkmış çirkin bir bid'attir ve haramdır. Selef döneminde yüzü açmak vuku bulmamış, Hüseyin radıyu anh'ın kızı Sükeyne dışarıda yüzü açık dolaştığı için o günün Müslümanları bu fiilini çirkin bulmuşlardır. [Hamidullah İslam Peygamberi(1860)]

"Memure ve öğrenci kadınlar peruk takabilirler" şeklinde bir fetva kulağımıza gelmektedir. Bu asla itibar edilecek birşey değildir. Zira peruk takanlara hadislerde lanet varid olduğu gibi, peruğun tesettürle de uzaktan yakından alakası yoktur. Bu Yahudi zihniyeti ile tesettüre bir darbedir. Peruk kadının güzelliğinden ve cazibesinden neyi gizleyecek? Sahte de olsa gerçek de olsa ortada bir saç görüntüsü yok mudur?

Kadının çalışması haram olmamakla beraber tesettüre riayet etmesi, yabancı erkeklerle nazik konuşmaması, süslenip kokulanmaması farzdır. Erkeklerle karışık çalışmasında bu şartları yerine getirmesi mümkün olmadığından çalışması sakıncalı görülmüştür. Ayrıca kadının çalışma sahası olarak ev tayin edilmiştir; Kur’an’da kadınlara hitaben; “Evlerinizde oturun”(Ahzab 33) buyrulmuştur.

Ashab kadınları siyah çarşaf giyerdi. Şiirlerde gecenin karanlığı cilbaba benzetilmiş, [lisanul Arab, Cilbab maddesi(1/273)], daha önce nakletmiş olduğumuz gibi Ümmü Seleme ve Aişe radıyu anhuma çarşafa bürünen ashab kadınlarını “başlarında karga varmış gibi” diye tavsif etmişler; ayrıca İbni Sa’d Habibe binti Abbad’dan şunu rivayet etmiştir;

“Aişe’nin üzerinde siyah bir başörtü gördüm” [İbni Sa’d(8/71,73); Sükeyne de aynısını söylemiştir Bkz: İbni Ebi Şeybe(6/18)]

İbni Hallikan’ın rivayetine göre; İsa Bin Ömer, Ebu Amr Bin A’la’ya; şöyle bir beyit okumuştur;

“O kadınlar tesettür için yüzlerini örtüp gizlerlerdi,
Bugün ise bakanlara kendi yüzlerini gösterip açığa vururlar”

[İbni Kesir, el Bidaye(10/179)]

İşte bu, Ahzab Suresi 59. ayetinde geçen “la yübdiyne” kelimesinin izahıdır. Yani ayette yüzü açmak yasaklanıyor. Bu beyit, sahabe hanımların yüzü örtmeyi tesettür emri dahilinde gördüklerinin de delilidir.
 
Üst Ana Sayfa Alt