Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İslam'da Türbecilik İlk Ne Zaman Başlamıştır?

Mutercime Çevrimdışı

Mutercime

Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamber sav döneminden sonra İslam ümmetine ilk türbecilik nereden geçmiştir
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Abbasiler döneminde Halife Mustansır Billah tarafından annesi için 862 yılında inşa ettirdiği, İslam mimarisi içerisinde inşa edilmiş ilk türbe olarak Kubbet’us Suleybiye bilinmektedir.

Abbâsî devrinde Buhara’da Sâmânîler’den İsmâil b. Ahmed için yaptırılan kare planlı türbe kubbe ile örtülü olup dört cephesi birbirinin benzeri biçimde ele alınmıştır. Karahanlılar’a mal edilen ve tromplu kubbeyle örtülü kare mekânı ile sade, fakat etkileyici bir mimari tasarıma sahib olan 367 (977-78) tarihli Arab Ata Türbesinde farklı biçimde giriş cephesi yükseltilerek vurgulanmıştır.


 
HAMAS Çevrimdışı

HAMAS

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Peki o dönem halifesi bu duruma hangi fetva ile caizliğine kanaat getirdi ?
 
Mutercime Çevrimdışı

Mutercime

Üye
İslam-TR Üyesi
Abbasiler döneminde Halife Mustansır Billah tarafından annesi için 862 yılında inşa ettirdiği, İslam mimarisi içerisinde inşa edilmiş ilk türbe olarak Kubbet’us Suleybiye bilinmektedir.

Abbâsî devrinde Buhara’da Sâmânîler’den İsmâil b. Ahmed için yaptırılan kare planlı türbe kubbe ile örtülü olup dört cephesi birbirinin benzeri biçimde ele alınmıştır. Karahanlılar’a mal edilen ve tromplu kubbeyle örtülü kare mekânı ile sade, fakat etkileyici bir mimari tasarıma sahib olan 367 (977-78) tarihli Arab Ata Türbesinde farklı biçimde giriş cephesi yükseltilerek vurgulanmıştır.


Teşekkürler abi cevabınız için
 
direkli Çevrimdışı

direkli

Üye
İslam-TR Üyesi
Bir Ölünün kabrinin başına ismi yazılı bulunan mütevazi, gösterişsiz bir taşın dikilmesinde bir mahzur yoktur. Ancak bir kabir üzerine evi andıracak bir yapının yapılması israftan başka bir şey değildir.(islam ilmihali kollektif)
Kabirleri üzerine oda veya kubbe gibi şeylerin yapılması ve yazı yazılması, İmam Ebû Yusuf'a göre tahrimen mekruhtur. Bütün müslümanların yararına olarak vakfedilmiş veya ölülerin gömülmesi için bırakılmış olup kimsenin mülkiyetinde bulunmayan bir mezarlıkta ise, mezarlar üzerine bina yaparak başkalarının faydalanmasını engellemek haramdır.
Bununla beraber alimlerden, iyi kimselerden ve yüksek mevki sahiblerinden olan zatların kabirleri kaybolmasın diye, yanlarına taş konmasında ve isimlerinin yazılmasında bir sakınca yoktur. Diğer ölülerin de eserleri kaybolmamak ve zillet halinden korunmak için başları ucuna birer taş dikilip isimlerinin yazılmasında bir sakınca görmeyenler vardır. Hiç bir zaman bu taşlara ayeti kerime yazılmamalıdır. Çünkü zamanla taşların kırılıp dökülmesi mümkündür.
(Malikîlere göre, kabir üzerine Kur'ân yazılması haramdır. Ölünün adı ile ölüm tarihinin yazılması mekruhtur. Şafiîlere göre, bunlara, ne türlü olursa, olsun, yazı yazmak mekruhtur. Ancak bir alimin veya salih bir kimsenin adını ve kendini tanıtacak bir vasfını yazmak mendubdur. Hanbelilere göre, herhangi bir ayırım olmaksızın yazı yazmak mekruhtur.)
büyük islam ilmihali kabirler ve makberler
Kaybolmalarını önlemek üzere, gösteriş ve israftan uzak kalarak kabir yapılmasında, mezarların başuçlarına, üzerinde ölenin kimliğini belirleyen ifadelerin yer aldığı sade bir taş ve benzeri levhaların yerleştirilmesinde dinen bir sakınca yoktur. Sahabilerden Osman b. Maz’ûn (r.a.) ölünce cenazesi o günkü Medine’nin dışında gömülmüştü. Resûlullah (s.a.s.), Osman’ın mezar yerini belli edecek bir taş istemiş ve getirilen taşı mezarın başına koyunca, “Bununla, kardeşimin kabrini işaretliyorum, ailemden ölenleri bunun yanına defnedeceğim.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 63) buyurmuştur.
Ancak kabirlerin bir-iki karıştan yüksek yapılması, üzerlerine bina veya kubbe inşa edilmesi; kabir taşlarına kimlik bilgilerinin ötesinde aşırı övgü sözlerinin; ölümden ve kaderden şikâyet eden ifadelerin yazılması uygun görülmemiştir. kuruldiyanet
 
direkli Çevrimdışı

direkli

Üye
İslam-TR Üyesi
Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve Ömer’e ait naaşların bir hücre içerisinde bulunmasından kabir üzerine bina ve kubbe yapmayı yasaklayan hadislerin hükümlerinin mutlak olmadığı, bu umumi hükümleri kayıtlı ve sınırlı şekilde anlayan bazı sahâbîlerin bulunduğu onların bu yöndeki tatbikatından anlaşılmaktadır (Uludağ, II/1 [1977], s. 29). Burada, hadiste yer alan yasağın ihlâlinden ziyade başlangıçta kabir ziyaretinde de olduğu gibi tevhid inancını korumaya yönelik tâvizsiz bir yasak getirildiği, tevhidden sapma ve şirke dönüş tehlikesinin azalmasıyla birlikte toplumsal talebe uygun olarak belli bir yumuşamaya gidildiği yorumu yapılabilir. Nitekim sahâbe, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiîn nesillerinden bazı kimselerin kabirler üzerine türbe (bina, çadır) yaptıkları bilinmektedir. Meselâ Hz. Ömer Zeyneb bint Cahş’ın, Hz. Âişe kardeşi Abdurrahman’ın, Muhammed b. Hanefiyye İbn Abbas’ın, Hz. Hüseyin’in kızı Fâtıma da amcası Hasan’ın oğlu olan kocası Hasan’ın kabirleri üzerine türbe yaptırmışlardı. Daha sonra Abdurrahman’ın kabri üzerindeki yapının Abdullah b. Ömer tarafından yıktırıldığı nakledilir (Aynî, VII, 46). Ali el-Kārî, meşhur meşâyih ve ulemâ kabirleri üzerine insanların ziyaret ve istirahati için kubbe ve türbe yapılmasının Selef âlimleri tarafından câiz görüldüğünü kaydeder (Mirḳātü’l-mefâtîḥ, II, 372; İbn Âbidîn, I, 237). Hanefî fakihlerinden İbnü’l-Hümâm da kabrin yanında Kur’an okurken oturmak için böyle bir mekânın yapılmasının tercih edilen görüşe göre mekruh değil câiz olduğunu söylemiştir (Fetḥu’l-ḳadîr, I, 473).
diyanetislam ansiklopedisi (kabir)
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve Ömer’e ait naaşların bir hücre içerisinde bulunmasından kabir üzerine bina ve kubbe yapmayı yasaklayan hadislerin hükümlerinin mutlak olmadığı, bu umumi hükümleri kayıtlı ve sınırlı şekilde anlayan bazı sahâbîlerin bulunduğu onların bu yöndeki tatbikatından anlaşılmaktadır (Uludağ, II/1 [1977], s. 29). Burada, hadiste yer alan yasağın ihlâlinden ziyade başlangıçta kabir ziyaretinde de olduğu gibi tevhid inancını korumaya yönelik tâvizsiz bir yasak getirildiği, tevhidden sapma ve şirke dönüş tehlikesinin azalmasıyla birlikte toplumsal talebe uygun olarak belli bir yumuşamaya gidildiği yorumu yapılabilir. Nitekim sahâbe, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiîn nesillerinden bazı kimselerin kabirler üzerine türbe (bina, çadır) yaptıkları bilinmektedir. Meselâ Hz. Ömer Zeyneb bint Cahş’ın, Hz. Âişe kardeşi Abdurrahman’ın, Muhammed b. Hanefiyye İbn Abbas’ın, Hz. Hüseyin’in kızı Fâtıma da amcası Hasan’ın oğlu olan kocası Hasan’ın kabirleri üzerine türbe yaptırmışlardı. Daha sonra Abdurrahman’ın kabri üzerindeki yapının Abdullah b. Ömer tarafından yıktırıldığı nakledilir (Aynî, VII, 46). Ali el-Kārî, meşhur meşâyih ve ulemâ kabirleri üzerine insanların ziyaret ve istirahati için kubbe ve türbe yapılmasının Selef âlimleri tarafından câiz görüldüğünü kaydeder (Mirḳātü’l-mefâtîḥ, II, 372; İbn Âbidîn, I, 237). Hanefî fakihlerinden İbnü’l-Hümâm da kabrin yanında Kur’an okurken oturmak için böyle bir mekânın yapılmasının tercih edilen görüşe göre mekruh değil câiz olduğunu söylemiştir (Fetḥu’l-ḳadîr, I, 473).
diyanetislam ansiklopedisi (kabir)

Nefsini ilah edinen bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı ile şeriatın ilga edildiği bu topraklar da,faize helal diyebilme cüretini gösteren,şuan ki sistemin köpeği olan hiyanet kurumu ne zamandan beri dinde hüccet oldu ?

Sistem hakkında azıcık hakkı hakikatı söyleyen kimseleri aforoz ettiren.Kendi çıkarları uğruna batıl sistemi hak gösteren bu itlerin sözleri bizim nazarimizda zerre değeri yoktur !

Kendine yazık etme

Diyanet adlı belgeseli izle ondan sonra gelip alıntı yaptığın kurum hakkında ne mal olduğunu anlarsın
 
Üst Ana Sayfa Alt