9- Ölen Kimsenin, Ailesinin Ona Aglamasi Yüzünden Azab Olunmasi Babi
16- (927) Bize Ebû Bekir b. Ebî Seybe Ile Muhammedü'bnü Ab-dillâh b. Nümeyr, hep birden tbni Bisr'dan
rivayet ettiler. Ebû Bekir dedi ki: Bize Muhammedü'bnü Bisr El-Abdî Übeyduüah b. Ömer'den rivayet etti.
Demis ki: Bize Nafi', Abdullah d an naklen rivayet etti ki, Hafsa, Ömer'in basinda aglamis da, Ömer:
— «Agir ol, ey kizcagizim! Bilmezmisin ki Resûlüllah (Sallallahü
Aleyhi ve Seîîem)t
— Gerçekten ölü, ailesinin ona aglamasi yüzünden azâb görür? buyurmuslardir.- demis
17- (...) Bize Muhammedü'bnü Bessâr rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muhammedü'bnü Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki):
Bize Su'be rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Katâde'yI, Saîdü'bnü'l-Müseyyeb'den, o da tbni Ömer'den, o da Ömer'den
o da Peygamber (Saîlaüahü Aleyhi ve Seller»)1 den naklen rivayet ederken dinledim; Efendimiz:
«Ölen kimse kendisine yapilan âh-u zar sebebi ile kabrinde azâb görür.» buyurmuslar.
(...) Bize, bu hadisi Muhammedü'bnül-Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki): Bize tbni Ebî Adiyy, Said'den, o da
Katâde'den, o da Saîdü* bnü'l-Müseyyeb'den, o da tbni Ömer'den, o da Ömer'den, o da Peygamber (Sallalîahü
Aleyhi ve Seî/emJ'den naklen rivayet etti: Efendimiz:
«Ölen kimse, kendisine yapilan âh-u zâr sebebiyle kabrinde azâb görür.» buyurmuslardir.» dedi.
18- (...) Bana Alîyyü'bnü Hucr Es-Sa'dî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Aliyyü'bnü Müshir, A'mes'den, o da Ebû
Sâlih'den, o da tbni Ömer'den naklen rivayet etti. tbni Ömer söyle demis: Ömer yaralandigi vakit bayildi. Hemen
yaninda yaygara kopardilar; ayildigi vakit: «Siz bilmezmisiniz ki Resûlüllah {Sallalîahü Aleyhi ve Sellem)i
Gerçekten ölü, dirinin aglamasi yüzünden azâb görür, buyurmuslardir.» dedi.
19- (...) Bana Alîyyü'bnü Hucr rivayet etti. (Dedi ki): Bize Alîyyü'bnü Müshir, Seybânî'den, o da Ebû Bürde'den,
o da babasindan naklen rivayet etti. Demis ki: Ömer yaralaninca Süheyb:
— «Vah kardescigim!» demeye basladi. Bunun Üzerine Ömer, ona sunu söyledi:
— Yâ Sûheyb! Bîlmezmisin ki Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seüem):
«Süphesiz ki ölen kimse, dirinin aglamasi yüzünden azab görür.» buyurmuslardir.
20- (...) Bana Aliyyü'bnü Hucr rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Yahya Suayb b. Safvân
[9]
, Abdülmelik b.
Umeyr'den, o da Ebû Bür-dete'bnü Ebî Musa'dan, o da Ebû Musa'dan naklen haber verdi. Demis ki: Ömer
vuruldugu vakit Suheyb evinden geldi ve Ömer'in yanma girdi. Onun yaninda durarak, aglamaga basladi. Bunun
üzerine Ömer:
— Ne agliyorsun? Bana mi agliyorsun? dedi. Suheyb:
— Evet. Vallahi sana agliyorum, ey mü mirilerin emîril cevabini verdi. Ömer:
— Vallahi sen pek âlâ bilirsin ki Resûlüllah (Sallalîahü Aleyhi ve Sellem)
«Üzerine aglanan kimse azâb görür» buyurmuslardir; dedi. (Hâvi Abdülmelik diyor ki
«Ben, bunu Mûsâ b. Tâlha'ya söyledim de, o:
Cenazeler
— (Âise: Bunlar ancak yahudiler idi, diyordu.) mukaabelesinde bulundu.
21- (...) Bana Amrü'n-Nâkid rivayet etti. (Dedi ki): Bize Afgâ-nÜ'bnü Müslim rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Hammâdü'bnü Seleme, Sâ~ bitden, o da Enes'den naklen rivayet etti ki, Ömerü'bnü'l-Hattâb yaralaninca (kizi)
Hafsa
[10]
yas ederek, aglamis. Bunun üzerine Ömer sunlari söylemis:
— Yâ Hafsa! Sen Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemfi--«Üzerine feryâd edilen kimse azöb görür.»
buyururken isitmedin mi?
dedi. Ömer Için Suheyb de feryâd etti; Ömer ona dahi:
— «Ey Suheyb! Bilmezmisin ki üzerine feryâd edilen kimse azâb olunur.» dedi.
Bu hadisi Buhâri, Nesâi ve Ibni'Mâce «Cenâiz» bahsinde tahrîc etmislerdir.
Hadîsin bir çok muhtelif rivayetleri vardir. Bunlarin bâzilarinda: «Ölen kimse, ailesinin ona aglamasi yüzünden
azâb görür.» diger bâzilarinda
«Dirinin aglamasi sebebiyle...» denilmis; bir takimlarinda: «Yapilan feryâd-u figân yüzünden azâb görür.»;bir
rivayetinde de: «Her kime aglanirsa, o kimse azâb görür.» buyurulmustur. Nevevî diyor ki: «Ömerü'bnü'l-
Hattâb ile oglu Abdullah (Radiyallahü anhümâYran rivayetlerinde Hz. Aise inkâr etmis; onlarin bu rivayetleri
unuttuklarini yahut süpheye düstüklerini söylemistir. Âise (Radiyallahü anhâ). Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem)'ti\ böyle bir sey söyledigini kabul etmemis, bu bâbda Teâlâ Hazretlerinin
Hiç bir bunankar nefîs baskasinin günahini üzerine almaz.» âyet-i kerimesi ile istidlal etmistir. Ona Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yalniz bir yahudi karisi hakkinda:
«Bunlar ona agliyor hâlbuki o azâb görüyor.» buyurmustur. Fakat bununla onun aglamak yüzünden degil; küfrü
sebebiyle azâb oldugunu anlatmak istemis ve sanki: «Onlar aglaya dursun, kadin küfründen dolayi azâb
görüyor.» demis gibidir.
Bu hadîslerin ifâde ettigi feryâd-ü figâh sebebi ile azâb olunma mes'elesinde ulemâ ihtilâf etmislerdir. Söyle ki:
1- Cumhur'a göre bu hadîsler, öldükten sonra arkasindan aglanmasini vasiyet edenlere mahsûsdur. Bu vasiyet
tenfîz yâni fer-yâd edildigi takdirde, ölen kimseye azâb olunur. Fakat vasiyet bulunmamak sarti ile ölen bir
kimsenin arkasindan âh-u zâr etmek, o kimsenin azâb görmesine sebebolmaz. Çünkü Teâlâ Hazretleri (Ceîîe Cet
Hiç bir günahkâr nefis, baskasinin günâhini yüklenmez.» buyurmustur.
Derler ki: «Öldükten sonra yas tutarak feryâd-u figânda bulunmayi vasiyet etmek, araplann âdeti idi. Bunu
meshur «Muallâka» sahipli rinden Tarafetü'bnü Abd bile yapmistir. Binâenaleyh mutlak olan bu hadisler
Araplarin âdetlerine hamlolunurlar.
2- Ulemâdan bir taifeye göre, bu hadisler sesle aglamayi vasiyet edenlere yahut sesle aglanmamasini vasiyet
etmeyenlere hamlolu-nür. Binâenaleyh kendisine sesle aglayip, feryâdda bulunmayi vasiyet eden kimse ile
bunlari yapmamayi vasiyet etmeyenler azâb görürler. Ama sesle aglamamayi ve feryatta bulunmamayi vasiyet
ederek ölen kimse sonradan vasiyeti hilâfina yapilan bu gibi islerden dolayi azâb görmez. Çünkü onun bu
husûsda hiç bir sun-u taksiri yoktur. Hulâsa sesle aglamaktan ve yaygaradan dolayi azâb görmemek için
bunlarin yapilmamasini vasiyet etmek lâzimdir.
3- Bâzilari bu hadîslerin mânâsi hakkinda sunlari söylemislerdir: «Araplar ölen bir kimsenin ardindan, onun
bütün iyiliklerini sayip dökerek sesle aglarlardi. Hâlbuki onlarin iyilik diye saydiklari seyler seriat nazarinda
çirkin oldugundan ölü azâb görür. Meselâ ölenin arkasindan: Ey kadinlari dul birakan! Mamureleri vîrân eden
filânca; diye hitâb ederler; kadinlari dul birakip, ma'mûreleri viraneye çevirmeleri bir marifet ve seceat
sayarlardi. Halbuki bunlar ser'an haramdir.»
4- Bir kisim ulemâya göre bu hadislerden murâd: Ölen kimsenin geride biraktigi aglayanlari görerek rikkata
gelmesi ve üzülmesi-dir. Onun azâb olmasindan murâd budur.
Muhammedü'bnu Cerîr-i, Taberi ile diger bâzi zevatin mezhebleri budur.
Kadî Iyâz bu kavli digerlerinden evlâ bulmustur. Bu zevatin delilleri Peygamber (Saîlallakü Aleyhi ve Sellemj'in
Cenazeler
babasina aglayan bir kadini aglamaktan menettigini bildiren bir hadistir. Mezkûr hadisde Resûlüllah (Saîlallakü
Aleyhi ve Seîlem)
«Ey Allah'in kullari; Aglamakla dîn kardeslerinizi tâ'zîb etmeyin.» buyurmustur.
5- Aise (Rdiyallahü anhâ)'y& göre, bu hadiselerden murâd: Gerek kâfir, gerekse âsî Müslüman bir kimsenin
arkasindan aglayarak yaygara koparilmak sebebile degil; onlar aglarken kendi günâhi sebebi ile azâb görür.
Aynî, ulemânin bu bâbdaki kavillerini sekize çikartmistir.
Bu kavillerin içinde sahih olani cumhurun kavlidir. Muhtelif mezheblere sâlik bulunan ve zevat buradaki
aglamaktan murâd: Sirf gözyasi dökmek degil; feryad-ü figân ederek sesle aglamak olduguna ittifak etmislerdir.
22- (928) Bize Dâvûd b. Ruseyd rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ismail b. Uleyye rivayet etti. (Dedi ki): Bize Eyyûb,
Abdullah b. Ebî Müleyke'den naklen rivayet etti. Demis ki: tbni Ömer'in yambasinda oturuyordum, Osman'in
kizi Ümmü Ebâh'in cenazesini bekliyorduk. Onun yaninda Amr b. Osman da vardi. Derken îbni Abbâs geldi,
kendisini bir zât yediriyordu. Zannederim o zât Ibni Abbâs'a, tbni Ömer'in bulundugu yeri haber verdi de,
gelerek yanima oturdu. Ben Ibni Ömer'le Ikisinin arasinda idim. Bu sirada evden ansizin bir ses geldi. Bunun
üzerine Ibni Ömer —galiba Amr'a kalkip, onlari neh yetmesini isaret ederek sunlari söyledi: Ben, Resûlüllah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
«Süphesiz ki ölen kimse ailesinin aglamasi sebebi ile azâb görür.» buyururken isittim.
Ibni Ömer, bu rivayetini mürsel olarak yapti.
(927) Bunun üzerine tbni Abbâs sunu söyledi: «Emîrü'l - Mü'mi-nîn Ömerü'bnü'l - Hattâb ile birlikte Idik.
Beydâ' denilen yere vardigimizda birden bire bir agacin altina inmis bir adam gördü, bana:
— Git de su adamin kim oldugunu bana ögreniver; dedi. Hemen gittim. Bir de baktim ki o zât Suheyb'mis.
Ömer yanina dönerek (kendisine) :
— Sen, bana bu zâtin kim oldugunu ögrenmemi emrettin; o Suheyb'mis, dedim. Ömer:
— Ona emret de bize katilsin dedi. Ben:
— Ama onunla birlikte ailesi de var! dedim; Ömer:
— Velev ki yaninda ailesi olsun! dedi. Gâlibâ râvî Eyyûb, ona emret bize katilsin, (demistir.)
(Medine'ye) geldigimizde çok geçmeden emîrü'l - Mü'mInîn vuruldu. Müteakiben Suheyb:
— Vah kardesim! Vah arkadasim! diye diye geldi. Ömer:
— Sen, bilmezmisin yahut Isitmedinmi ki, Resûlüllah (Sdlaîlahü Aleyhi ve Sellem)
(Süphesiz ölen kimse ailesinden bâzilarinin aglamasi Ile azâb görür.) buyurmustur, dedi. (Râvi Eyyûb: Yahut,
Sen bilmedin mi veya isitmedin mi ki, dedi; demis.)
Râvî dedi ki: «Abdullah'a gelince, o bu rivayeti mürsel olarak birakti. Ömer ise (Bâzi) kaydi ile rivayet etti.»
(929) Sonra ben kalkip Aise'nin yanina girdim ve ona îbni Ömer' In söylediklerini naklettim. Aise:
— «Hayir, Vallahi! Resûlüllah (Sallaîlahû Aleyhi ve Sellem) asla: (Ölen bir kimse, birinin aglamasi sebebiyle
azâb olunur.) dememistir. Lâkin o söyle buyurdu:
(Süphesiz ki ailesinin aglamasi sebebiyle Allah kâfirin azabini artirir. Gerçekten güldüren de aglatan da ancak
Allah'dir. Hiç bir günahkâr nefis, baskasinin günâhini yüklenmez.)» dedi.
Râvi Eyyüb demis ki: îbni Ebî Müleyke söyle dedi: Bana Kaasim b. Muhammed rivayet etti. Dedi ki: Aise,
Ömer'in söylediklerini duyunca:
— «Siz, bana hakîkaten yalan söylemeyen ve tekzip olunmayan iki zâttan hadis rivayet ediyorsunuz. Lâkin
kulak hatâ eder.» dedi.
23- (928) Bize Muhammedü'bnü Rafi ile Abd b. Hu mey d rivayet ettiler. îbni Râfi' dedi ki: Bize Abdürrazzâk
rivayet etti. (Dedi ki): Bize Îbni Cûreyc haber verdi. (Dedi ki): Bana Abdullah b. Ebî Müleyke haber verdi.
Cenazeler
(Dedi ki): Osman b. Affân'in Mekke de bir kizi vefat etti; biz de cenazesinde bulunmak üzere geldik. Cenazeye
îbni Ömer ile Îbni Abbs da geldiler. Ben aralarinda oturuyordum. (Evvelâ) birinin yanina oturmustum, sonra
digeri gelerek, benim yanima oturdu. Abdullah b. Ömer, Amr b. Osman'in yüzüne karsi:
— «Sen, bu aglamayi yasak etmiyormusun? Zira Resûlüllah (Sallallahû lAeyhi ve Sellem)i
(Süphesiz ki ölen kimse ailesinin ona aglamasi yüzünden azâb olunur.) buyurdular, dedi.
(927) Bunun üzerine îbni Abbas: (Evet) Ömer bunun bir kismina kaaildi.» dedi ve sözüne söyle devam etti:
«Ömer ile beraber Mekke'den döndüm. Beydâ' denilen yere geldigimiz vakit Ömer ansizin bir agacin gölgesi
altinda bir deve kervani gördü. (Bana):
— Git bak, bu kervan kimlermis? dedi. Ben hemen gidip baktim; bir de ne göreyim Suheyb'mis. Onu derhâl
Ömer'e haber verdim;*
— Onu bana çagir! dedi. Suheyb'e dönerek:
— Emîrü 1-mü'mininin yanma buyur ve onun kaafilesine katil! dedim. Bilâhare Ömer vurulunca Suheyb
aglayarak ve:
— Vah kardesim! Vah arkadasim! diyerek yanma girdi. Ömer, (ona):
— Ey Suheyb! Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem): (Süphesiz ki ölen kimse ailesinden bâzilarinin ona
aglamasi sebebiyle
azöb olunur.) buyurmusken, sen hâlâ bana mi agliyorsun? dedi.»
(929) Ibni Abbâs dedi ki: Ömer vefat edince, ben bu mes'eleyi Âise'ye anlattim; Âise:
— «Allah, Ömer'e rahmet eylesin; hayir vallahi Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)*
(Allah mü'minl bir kimsenin aglamasi sebebi Ile azâb eder.) demedi. Lâkin:
(Ailesinin agiamasi sebebiyle Allah kâfirin azabini arttirir.)buyurdu.» dedi ve sözlerine söyle devam etti:.
«Size Kur'an yeter! (Teâlâ Hazretleri): Hiç bir günahkâr nefis baskasinin günâhini yüklenmez, (buyuruyor.)» O
zaman tbni Abbâs: — «Güldüren ve aglatan da Allah'd ir.- dedi.
îbni Ebî Müleyke: -Vallahi Ibni Ömer hiç bir sey söylemedi.» demis.
(...) Bize Abdurrahmân b. Bisr rivayet etti (Dedi ki): Bize Süf-yân rivayet etti. Dedi ki: (Bize) Amr, Ibni Ebî
Müleyke'den naklen rivayet etti: Osman'in kizi Ümmü Ebân'in cenazesindeydik...» diyerek hadîsi rivayet etmis.
Ama Eyyûb ile îbni Cüreyc'in yaptiklari gibi hadîsin Ömer'den, onun da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
SeZ/emJ'den merfû olarak rivayet edildigini bildirmemis. Eyyûb ile tbni Cüreyc'in hadîsleri Amr'in hadîsinden
daha tamamdir.
24- (930) Bana Harmeletü'bnû Yahya rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb rivayet etti. (Dedi ki): Bana
Ömerü bnû Mu-hammed rivayet etti; ona da Abdullah b. Ömer'den naklen Salim rivayet etmis ki Resülüllah
(Sallallahü Aleyhiv e Sellem):
«Süphesiz ki öten kimse, dirinin aglamasi sebebiyle azâb olunur.» buyurmuslar.
25- (931) Bize Halefü'bnü Hisam ile Ebû'r-Rabî' Ez-Zehanî hep birden Hammâd'dan rivayet ettiler. Halef dedi
ki: Bize Hammâdü'bnü Zeyd, Hisâm b. Urve'den, o da babasindan naklen rivayet etti. Babasi söyle demis:
«Âise'nin yaninda tbni Ömer'in (ölen kimse, ailesinin ona aglamasi yüzünden azâb görür.) dedigi söylendi.
Bunun üzerine Aise:
— Allah, Ebû Abdirrahmân'a rahmet eylesin; bir sey isitmis ama onu belleyememis. (Gerçek sudur ki):
Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanindan bir yahudî cenazesi geçti, yahudiler ona agliyorlar.
Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)
(Siz agliyorsunuz ama ona azâb olunuyor.) buyurdular, dedi.»
Cenazeler
26- (923) Bize Ebû Küreyb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsa-me, Hisâm'dan, o da babasindan naklen rivayet
etti. Demis ki: Aise' nin yaninda Ibni Ömer'in Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)e merfûan:
«Süphesiz ki ölen kimse ailesinin ona aglamasi yüzünden kabrinde azâb görür.» hadîsini rivayet ettigi söylendi.
Bunun üzerine Aise:
— «O hatâ etmis, Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) ancak söyle buyurdular:
(Ölen kimse hatlesi yahut günâhi yüzünden azâb görüyor; ailesi ise simdi ona aglamaktadirlar), tbni Ömer'in bu
sözü de, su sözüne benzer:
Resûlüllah (Saîlallahü aleyhi ve Sellem) Bedir harbinde Kalîb çukurunun basinda durdu; o çukurda müsriklerin
Bedir harbinde Öldürülenleri bulunuyordu. Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) onlara ne söylediyse
söyledi ve: Muhakkak bunlar benim sözlerimi isitiyorlar; buyurdu (demisti) hâlbuki yanilmisti. Resûlüllah
(Salhlh'hü Aleyhi ve Sellem) ancak ve ancak: (Onlar, vaktiyle benim kendilerine söylediklerimin hak oldugunu
pek âlâ biliyorlar.) demisdi.) dedi, (Sonra): Süphesiz ki sen ölülere söz is itti reme zsin
[11]
', ve: Sen kabirlerde
yatanlara söz Isittiremezsin
[12]
; âyetlerini okudu.: Teâlâ Hazretleri «atesten fbâret olan yerlerine yerlestikleri
sirada» demek istiyor.» dedi.
(...) Bize, bu hadisi Ebû Bekir b. Ebi Sey be de rivayet etti. (Dedi ki): Bize VekT rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Hisâmu'bnü Urve bu îs-nâdla, Ebû Üsâme hadîsi manasinda rivayette bulundu. Ama Ebû Üsâ-me hadîsi daha
tamamdir.
27- (...) Bize Kuteybetü'bnü Saîd, Mâlik b. Enes'den, —ona okunanlar meyâninda— Abdullah b. Ebî Bekir'den,
o da babasindan, o da Amra binti Abdirrahmân'dan isitmis olmak üzere rivayet etti. Am-ra, ÂIse'defc isittigini
haber vermis; Aise'ye Abdullah b. Ömer'in:
«Süphesiz ki ölen kimse, dirinin aglamasi yüzünden azâb görür.» dedigi söylenmis. Bunun üzerine Âise söyle
demis:
— «Allah, Ebû Abdirrahmân'a magfiret buyursun, süphesiz ki o, yalan söylememistir. Lâkin unutmustur yahut
hatâ etmistir. (Hakikat sudur kî) Resûlüllah (Saîlalîahü Aleyhi ve Seller») Yahudilerin (mezari) basinda
agladiklari bir yahudi karisinin yanindan geçti de:
(Bunlar, ona agliyorlar. Hâlbuki o kabrinde azâb görüyor.) buyurdular.
28- (933) Bize Ebû Bekir b. Ebî Seybe rivyet etti. (Dedi ki): Bize Vekî, Saîdü'bnü Ubeyd-i Tâî ile
Muhammedü'bnü Kays'dan, onlar da Alîyyü'bnü Rabîa'dan naklen rivayet etti. Alî söyle demis: Kûfe'de
kendisine yas tutulan ilk sahis Karazatü'bnü Kâ'b'dir. Bunun üzerine Mugîratü'bnü Su'be sunlari söylemis: Ben,
Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellemyit
«Her kime yas tutulursa, o kimse kiyamet gününde kendisine yapilan feryâd-ü figân sebebiyle azâb görecektir.»
buyururken isittim.
(...) Bana Alîyyü'bnü Hucr Es-Sadî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Alîyyü'bnü Müshir rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Muhammedü'bnü Kays-i Esdî, Alîyyü'bnü Rabîate'l-Esdi'den, o da Mugîratü'bnü Su'-be'den, o da Peygamber
{Salîallahü Aleyhi ve SeJJemj'den naklen bu hadîsin mislini haber verdi.
(...) Bize, bu hadisi Ibni Ebi Ömer dahî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mervân yâni Fezâri rivayet etti. (Dedi ki):
Bize Saîdü'bnü Ubeyd-i Tâî, Alîyyü'bnü Rabîa'dan o da Mugîratü'bnü Su'be'den, o da Peygamber (Salîallahü
Aleyhi ve Sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivayet etti.
Bu hadîsleri Buhârî «Cenâiz» bahsinde Âise hadisinin bir rivayetini «Kitâbü'l-Megâzî» de, Nesâîve ibniMâce
Cenazeler
«Cenaiz» bahsinde muhtelif râvîlerdçn tehrîc etmislerdir.
Ayni diyor ki: «Bu bahsi serh eden zevattan hiç birinin bu bâbda vârîd olan hadîsleri hakkiyla beyân ettigini
görmedim. Bil'akis sarihlerin çogu sözlerini tertipsiz ve hadîsin metnine tâbi olmaksizin gelisi güzel
yazmislardir. Öyle ki: Onlarin sözlerine bakanlar, kendilerini tatmin edecek bir sey bulamazlar...»
Ayni bundan sonra bu hadisler üzerinde muhtelif yönlerden söz etmistir. Söyle ki:
1) Ibni Ömer (Radtyallahü anh)'mn rivayetleri iki nev'îdir. Bunlarin biri ölen kimsenin ailesinin feryâd edip
aglamasi yüzünden azâb görecegini, digeri dirinin aglamasi yüzünden ölünün azâb görecegini ifâde etmektedir.
Her iki rivayet merfû'durlar. Acaba burada mutlak, mukayyede hamledilir mi? Yâni ölen kimse kendisine yalniz
ailesinin aglamasi yüzünden mi azâb görür yoksa hüküm umûmî olup, herhangi bir kimsenin aglamasi ile azâb
görür mü?
Bu suâle: «Hüküm umûmidir, yalniz ailesinin aglamasma mahsûs degildir.» seklinde cevap verilmistir. Bittabi
bu cevap aglamayi meyyitin azabina sebep kabul gedenlere göredir. Burada mutlakin, mukayyed üzerine
hamledilmemesi, hükümde bir fark hâsil olmadigi içindir. Çünkü aglamanin, ölenin azabina sebep olacagina
kaail olanlara göre ailesinin aglamasi ile baskasinin aglamasi arasinda fark yoktur. Zira ölünün arkasindan
feryâd-ü figân etmenin azaba sebep olacagi umûmi delillerle beyân edilmistir. Ölenin ailesi aglamak hususunda
daha mazur oldugu hâlde aglamalari azaba sebep olursa, baskalarinin aglamalari buna bil'evlâ sebep teskil eder.
Hadisin bâzi rivayetlerinde «ailesinin aglamasi sebebiyle» buyu-rulmasi: «Baskalarinin aglamasi azaba sebeb
olmaz- mnâsina alinmamalidir. Zira bu söz bir kayd-i ihtirazi degil, kayd-i vukûi'dir. Yâni ekseriyetle ölenin
arkasindan ailesi efradi agladigi için zikredilmistir.
2) Acaba hadîsde zikri geçen «diri» tâbirinin mefh»mu var midir ki, diri olmayan seylerin aglamasi ile ölüye
azâb olunmaz diyelim. Ve acaba diri olmayan seylerin aglamasi tasavvur olunabilir mi ki, •diri» kelimesi ile
cansiz seylerden ihtiraz olunmus diyelim?
«Onlarin üzerine yer ve gök aglamadi.» âyeti kerimesinin zahirine bakilirsa yerle gök baskasina aglarlar. Binâenaleyh
onlarin bu aglayisi: Ölüye aglamak, olur. Ölüye bundan dolayi bü'icmâ azâb yoktur.
Yezid-i Rakaasî 'nin Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettigi bir hadisi îbni Merdûye tefsirini
dercet-misdir. O hadiste Peygamber (SallallaküaleyhiveSellem)
«Hiç bir mü'mîn yoktur ki, gök yüzünde onun için iki kapi bulunmasin. Bu kapilarin birinden rizki çikar,
digerinden de sözü ve ameli girer. O mü'mln öldügü vakit bu kapilar onu arar ve ona aglarlar.» buyurmus ve
«Onlarin üzerine yer ve gök aglamadi.» âyet-i kerimesini okudu.» denilmektedir.
Ölüden aglama tasavvur olunabilir. Bu bâbde Peygamber (Sallalla-hü Aleyhi ve Se/Zemj'den su hadîs rivayet
olunmustur. «Biriniz agladigi vakit, ona arkadasçagzi da aglar.»
Bu hadîsdeki «arkadasçagiz»dan murâd: Ölen kimsedir. «Hay» kelimesinden murâd: Kabüe'dir. Bu takdirde
ölünün azabina sebep, kabilesinin ona aglamasi olur.
3- Bu hadislerin bâzi rivayetlerinde ölünün ailesi agladigi için, baska rivayetlerinde arkasindan niyâha yâni
bagirip çagirarak; ölenin meziyetleri sayildigi için azâb görecegi bildirilmektedir. Tabiî ki birinci rivayet umûmi,
ikincisi ise yalniz nihâhaya mahsûsdur. Burada mutlak, mukayyede hamlolumir. Binâenaleyh aglamak mutlak
olarak zikredildigi yerlerde feryâd-ü figânla aglamaya hamlolunur. Bu husûsda icmâ-i ulemâ vardir.
Mücerred gözyasi, azaba sebep degildir. Bu hadîslerden, umûmî surette aglamak kastedilmedigine bir delil de:
«Ölen kimse ailesinden bazilarinin aglamasi yüzünden azâb görür.» hadîsidir.
Bu hadîsde azaba sebep: bâzi aglamalar, oldugu bildirilmistir. Hadislerin aralarini bulmak için buradaki bâzi
aglayis kaydi bagira çagira aglamaya hamledilmistir.
Hadisin râvüeri olan Ömerü'bnü'l-Hattâb ile oglu'nun Huzûr-u Nebevî'de aglamalari da her aglayisin azaba
sebep olmadigina delildir.
4- Hz. Aise, Ömer ile oglu Abdullah (Radiyallahü anhümâ)'yi hatâya nisbet etmis, onlarin yanildiklarini
söylemistir. Aise (Radiyallahü anhâ)'mn rivayetlerinden ne murâd edildigi ulema arasinda ihtilaflidir. Ha11âbi'ye
göre mânâ Aise (Radt-yallahü anka)'nm kanaat getirdigi sekildedir. Zira, Hz. Aise azâb mes'elesinin bir yahudi
Cenazeler
hakkinda oldugunu rivayet etmistir. Tefsir edilen haber mücmel birakilan haberden evlâdir.
îbni Ömer {Radiyallahü anh)'m rivayet ettigi hadisler dahî âyet-i kerîmeye muhalefet etmeksizin sahih olabilir.
Çünkü araplar öldükten sonra kendilerine bagira çagira mersiyeler okunmasini vasiyet ederlerdi.
Hattâbi diyor ki: «Bir rivayet sabit oldumu, o rivayeti zan ile çürütmeye imkân yoktur. Buradaki hadîsi hem
Ömer hem de oglu rivayet etmislerdir. Aise'nin rivayet ettigi hadisde onlarin rivayetlerini hükümsüz birakacak
bir sey yoktur. Her iki tarafin rivayet ettigi hadislerin sahih olmalari caizdir. Aralarinda münâfaat yoktur. Ölünün
azâb olmasi, sagliginda iken kendisine yas tutulmasini ve mersiye okunmasini vasiyet ettigi zaman lâzim
gelir...»
Aglamakla ölünün azâb görmesi hususunda ulemadan nakledilen kavillerin mühim olanlarini az yukarida
görmüstük... simdi hadîslerin izaha muhtaç görülen yerlerine dönelim:
îbni Abbâs (Radîyaîlahü anh)'m bir zâtm delâleti ile cenaze yerine gelmesi âmâ olduguna isarettir. Hakîkaten
ömrünün sonlarina dogru gözleri görmez olmustu. Gerek îbni Abbâs gerekse îbni Ömer ashâb-i kirâm'm
büyüklerinden olup, «Abâdüe-i Erbaa» denilen dört Abdullah'
[13]
dan ma'dûtturlar.
Hz. Abdullah b. Ebî Müleyke 'nin onlar derecesinde olmadigi hâlde aralarina oturmasi bir özürden dolayidir.
Yoksa özürsüz kendinden her cihetçe üstün olan iki zâtm arasina oturmak âdaba muhaliftir.
Abullah îbni Ömer'in rivayetini mürsel birakmasindan murâd: Ölen kimsenin, dirilerin aglamasi yüzünden azâb
görecegini mutlak olarak nakletmesi Hz. Âise'nin rivayeti gibi yahudi cenazesi olmakla kayitlamamasi, diger
rivayetlerde oldugu gibi vasiyet veya ailesinden bâzüarinm aglamasini zikretmemesidir.
Beydâ*: Hakîkatta «çöl», mânâsina gelirse de, burada ondan murâd: Mekke ile Medine arasinda bir yerdir.
Bu rivayetlerde ismi geçen Suheyb (Radiyallahü anh)- Su-heyb-i Rûmi diye söhret bulan Suheyb b. Sinan 'dir.
Küçüklügünde Roma'hlann eline esir düstügü için ana dilini unutmus, sonradan tekrar ögrenmisse de dogru
dürüst ve hatasiz konusa-mamistir. Abdullah b. Cüd'an, kendisini Romalilardan satin alarak azâd etmistir.
Bundan sonra Hz. Suhayb müslüman olmustur. Kendisi Mekke müsriklerinden ezâ cefâ çeken ilk
müslümanlardandir.
Rivayetlerin mecmu'undan anlasildigina göre H z . Ömer Hacc'dan döner dönmez vurulmustur.
Hz. Âise'nin «Güldüren de aglatan da Allah'tir.» demesi: Ibni Ömer'in rivayet ettigi hadîsi kabul etmediginin
delilidir. Çünkü insanin gülmesi, aglamasi, keder ve sevinci Allah'tandir. Insanin bunlarda hiç bir dahl-ü te'sîri
yoktur. Su hâlde bunlardan dolayi ölü degil; diri bile muâhaze olunamaz, demek istemistir. Bir rivayette bu sözü
îbni Abbâs söylemistir.
Hz. Aise (Radtyallahü anhâ) nin bir rivayette:
«Allah Ebü Abdlrrahmân'a rahmet eylesin.», diger bir rivayette «Allah Ömer'e rahmet eylesin.» demesi: Edep,
terbiye ve nezâket icâbidir.
Ebû Abdirrahmân: Hz. Ibni Ömer'in künyesidir. Aise (Radiyallahü anhâ) onlar hakkindaki bu sözleriyle
kendilerini hatâya nisbet etmekden dogacak hosnutsuzlugu gidermek için bir vâsita yapmistir.
Râvl îbni Ebi Müleyke: «Vallahi tbni Ömer -hiç bir sey demedi.» sözüyle ihtimâl Hz. Aise'yi hakli gördügünü
anlatmak istemistir. Fakat ulemânin bu sükût hakkindaki kavilleri öyle degildir, tbni Münir: «tbni Ömer
(Radiyallahü an/i)'in susmasi, Aise'nin sözünü kabul ettigine delil olamaz. Belki de münâkasadan kaçinmistir.»
diyor
Kurtubî de: «tbni Ömer bu hedîsi merfü olarak rivayet ettikten sonra burada susmasi: kendine ânz olan bir
süpheden dolayi degildir. Lâkin hadisin ona göre te'vîle ihtimâli vardir. O anda hadisi hamledecek bir te'vil yolu
bulamamistir. Yahut o meclisin münâkasaya tahammülü yoktur...» demistir.
Hz. Aise'nin son rivayetlerinden birinde «Îbni Ömer hatâ etmis.» diyerek yaptigi tashihler meyâninda onun
hadisdeki «bilirler» kelimesinin yerine «isitirler» dedigini gösteren rivayeti okumus sonra hadîsde zikri geçen
âyetleri okuyarak, onlardaki ölüye laf isittirme sözünü hakikate hamletmistir. Hâlbuki bir çok rnüfes-sirlerle
diger ulemâya göre bu âyetlerdeki ölülerden murâd: Kâfirlerdir. Kâfirler isittiklerinden istifâde edememe
Cenazeler
hususunda öldükten sonra hiç bir seyden istifâde edemeyen cesetlere benzetilmistir. Bu takdirde bu âyetlerde Hz
Âise'ye delil yoktur.
Kalib: Bedir gazasinda Küffâr cesetlerinin atildigi kuyudur. Bâzilari bunu: «Taslan islenmemis eski bir kuyu»
diye tefsir etmislerdir.
Bedir müsriklerine Resûlüllah {SaUdlahü Aleyhi ve SellemYin bir seyler söyledigini ifâde için: «Onlara ne
söylediyse söyledi.» denilmistir. Bundan murâd: «Size vaad olunanin hak oldugunu anladiniz mi?» buyurmus
olmasidir.
Hz. Ömer'in Suheyb (Radtyalhhü anhy&i «Bilmez misin?» yahut «Duymadin mi?» diyerek azâb hadisini
hatirlatmasini, Hz. Süheyb'in bu hadisi evvelce Peygamber (Sallalîahü Aleyhi ve Sellem)'den bizzat isittigine
delildir. Herhalde -sonradan onu unutmus olacaktir.
Bâzilari: «Hz. Ömer'in Suheyb'in aglamasina karsi itirazda bulunmasi: sesle agladigi içindir. Ömer (Raâiyaîhhü
anh) bundan, öldükten sonra Öa ayni sekilde yahut daha fazla feryâd ederek aglayacagi mânâsini çikarmistir.
Hemen itirazda bulunmasi bundandir.» derler.
Aynî .ölene mersiye okumanin memnûiyeti babinda onbes sahâ-bîden hadîs rivayet olundugunu «Et-Tevhîd»
nâm eserden nakletmis-tir. Hadis rivayet eden ashâb-i kiram: îbni Mes'ûd, Ebû Mûsâ, Ma'kil b. Mukarrin, Ebû
Mâlik'i Es'arî, Ebû Hüreyre, Îbni Abbâs, Muâviye, EbûSaid, Ebû Ümâme, Alî, Câbir, Kaysü'bnü Âsim, Cünâdetü'bnü
Mâlik, Ümmü Atiyye ve Ünimü Seleme (Radtyallahü anhüm) hazerâtidir.
îbni Mes'ûd hadisini Buhâri, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve îbni Mâce tahric etmislerdir.
Ebû Mûsâ hadîsini Buhâri tahric etmistir.
Ma'kil b. Mukarrin hadisi sahih senedle -Süneni Kebir-de rivayet etti olunmustur.
Ebû ,Mâlik-i Es'arî hadîsini Müslim rivayet etmistir. Bu hadîsde Resulüllah (Salîaîîahü Aleyhi ve Sellem):
Ümmetimde câhiliyet umurundan kalma dört sey vardir ki, bunlari terketmezler. (Bu dört sey) soy sopu Ile
iftihar etmek, neseplere taanda bulunmak, yildizlardan yagmur beklemek ve nfyânadir...» buyurmuslardir.
Ebû Hüreyre hadîsini yalniz Tirmizi rivayet etmistir. Mânâ itibâri ile bu hadis dahî Ebû Mâlik hadisi gibidir.
îbni Abbâs hadîsini îbni Merdûye «Tefsir» inde tahric etmistir.
Muâviye hadîsini îbni Mâce rivayet eder.
Ebü Saîd-i Hudri hadîsini Ebû Dâvûd tahrîc etmistir. Bu hadisde Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
tYasçi kadina ve onu dinleyen kadina Allah lanet etsin.» buyurmustur.
Ebû Ümâme hadîsini Ibni Mâce tahrîc etmistir. Mezkûr hadîsde Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemji
«Yüzünü tirmalayan, cebini yirtan, helak ve azâb duasinda bulunan kadinlara lanet olunmustur.» buyurmaktadir.
Hz. Ali hadîsi ile Câbir hadîsini Îbni Ebî Seybe • Musannaf » inda tahric etmistir.
Kaysü'bnü Âsim hadîsini Nesâi; Cünâdetü'bnü Mâlik hadîsini Taberâni tahrîc etmislerdir.
Ümmü Atiyye hadîsini Buhar î, Müslim ve Nesâi; Ümmü Seleme hadisini de îbni Mâce rivayet etmislerdir.
Aynî bunlardan maada bu bâbda Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Hazretlerine beyat eden bir kadinla
Ömer, Enes, Amrû'bnü Avf, îbni Ömer, Imrânû'bnü Husayn, Abbâs b. Abdilmuttalib, Selman, Semura hazerâti
ile Ebû Mûsâ (Radiyallahü a«/x)'m zevcesinden dahî hadîsler rivayet edildigini söylemis ve bu hadislerin
yerlerini göstermistir. Söyle ki:
Beyat eden kadinin hadîsini Ebü Dâvûd tahrîc etmistir.
Ömer (Radiyallahü anh) hadîsini Buhar î, Müslim, Nesâive îbni Mâce rivayet etmislerdir.
Enes hadisini Nesâi, Amrû'bnü Avf hadîsini Teberânî «El-Kebîr» nâm eserinde tahrîc etmistir.
îbni Ömer hadîsini Beyhaki rivayet etmistir.
Imrânû'bnü Husayn hadisini Nesâi tahrîc etmistir. Mezkûr hadisde:
«Ölen kimse ailesinin ona yaptigi feryâd-ü figân yüzünden âzab görür.» buyurulmaktadir. Bu hadîsi dinleyen bir
zât: «Acaba Horasan' da vefat eden bir adamin ailesi burada kendisine âh-u zâr etseler, o adam yine azâb
görecek mi?» diye sormus; Râvi, ona:
«Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) dogru söylemistir, sen Ise yalan yaptin.» mukaabelesinde
Cenazeler
bulunmustur.
Abbâs b. Abdilmuttalib hadîsini Taberânî «El Kebîr» inde;
Se1mân hadîsini yine Taberânî tahrîc etmistir.
Semüra hadîsini Bezzâr rivayet eder.
Ebû Musa (Radtyallahü anfcj'nin zevcesi hadisini Ebû Dâvûd rivayet etmistir. Bu kadinin ismi «Ümmü
Abdillâh» dir.
Imam Müslim bu bâbdaki hadîsleri kitabinin sonuna der-cetmistir.
Babimiz Hadislerinden Su Hükümler de Çikarilmistir
1- Niyâha yâni ölenin arkasindan yüksek sesle mersiyeler okumak bü'icmâ' haramdir. Çünkü câhiliyet devri
âdetlerindendir. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem) kendisine islâmiyet üzerine be-yata gelen kadinlara
niyâha yapmamayi sart kosardi.
Babimiz hadîsleri feryâd-ü figân ederek aglamanin memnu; fer-yâd etmeksizin gözyasi dökmenin caiz olduguna
delâlet ederler.
2- Cenaze beklemek için toplanmak müstahabdir.
3-
Karine bulundugu takdirde kafi bilinmeyen fakat hakkinda galebe-i zan hâsil olan bir sey'e yemin etmek
caizdir.
SAHİHİ MÜSLİM
BIRAK GÜNAHLARINDAN AZAP GÖRMEYİ ONA AĞLAYANLARDAN (AŞIRIYA KAÇMAK ŞARTI İLE ) DOLAYI BİLE AZAP GÖREBİLİYORSUN BU HADİSLER HEPSİ SAHİHİ MÜSLİMDEN ALINMIŞTIR....
OKUMAK VE ANLAMAK HERŞEYİN BAŞIDIR UNUTMA