Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kadere İman

O Çevrimdışı

oktay571

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
-KADERE İMAN-
Asrımızın en büyük hastalığı; İmansızlık ve iman hakikatlerine gereken önemin verilmemesidir. Halbuki iman, amelden önde gelir. Zira Allah’ın fazlının gözüktüğü kimseler için, amelsiz Cennet’e girmek mümkün olabilir. Ama imansız Cennet’e kimse giremeyecektir. İman Cennet’in “olmazsa olmaz” anahtarıdır. Belki ameldeki bir kusur, Allah tarafından af edilebilir, ancak imandaki ufacık bir kusur af edilmeği gibi, yer ve gök arası kadar salih amelin mahvına da sebep olur. Öyleyse imanı çok iyi anlamak ve iman hakikatlerini delilleriyle bilmek zorundayız. Kadere iman, bir çok insanın kavrayamadığı bir meseledir. Hemen hemen herkesin kafasında şu sorular vardır:
Kader değişir mi?
Allah benim kaderime günah işleyeceğimi yazmışsa benim suçum ne?
Evlilik de Kader midir?
Madem Kader’inde ölecek yazılmış, o halde onu öldüren niçin katil ve suçlu oluyor?
Katil öldürmeseydi yaşayacak mıydı?
Madem kaderimizde Cennet’e veya Cehennem’e gideceğimiz yazılı, o halde bu imtihan niçin?
Ben kaderi mi değiştirebilir miyim?
Bu ve bunlar gibi onlarca soru….
Kader meselesinin anlaşılamamasının altında yatan en büyük sebep; Allah bilgisinin azlığıdır. Zira Kader, Allah'ın İlmi ve ezeliyeti ile alakadardır. Bu mesele ile yaralanmış bir kimseye sorsak; “Allah ezeli midir?” Cevap olarak “evet”i alırız. Ve tekrar soracak olsak; “ezeli olmak ne demektir?” bu soruya alacağımız cevap ise şudur: Ezeli olması; Allah'ın başlangıcının olmamasıdır.
İşte bu cevaptaki eksiklik yani Allah'ın ezeli oluşunun ne manaya geldiğinin tam bilinmemesi bu konunun anlaşılamamasına sebep olmuştur. Buradaki kusur, Allah'ı hakkıyla tanımayan, hatta tanımaya bile çalışmayan kişiye aittir. O, bu kusurunun cezasını, cevap veremediği soruların sıkıntısıyla öder. Hatta bazen Allah'a karşı lakaytlığa ceza olarak iman ve islam nimetini kaybeder. Maksadımız: Kader meselesiyle yaralanan gönüllere ve akıllara bir ab-ı hayat sunarak Allah'ın rızasını kazanmaktır.. Bu eserde Kader hakkında merak ettiğiniz bütün soruların cevaplarını bulacaksınız. Hiçbir açık ve delik kalmaksızın, iki kere iki dört eder katiyetinde kaderi ve bu mesele ile ilgili bütün soruları cevaplayacağız. Yardım ve inayet Allah’dandır.


-İNSANIN KADERİN MAHKUMU OLMADIĞININ VE İŞLEDİĞİ FİİLLERDE HÜR OLDUĞUNU DİĞER İZAHLARI-
İnsan şu dünya misafirhanesine bir imtihan için gönderilmiştir. Yaptıklarına göre ya mükafat yada ceza görecektir. Elbette böyle bir mükafat ve cezalandırmanın olması içinde insanın hareketlerinde hür olması gerekir. Adalet sahibi olan yüce Rabbimiz hayır ve şer yolunu insana göstermiş, fakat onu iki yoldan birini tercih etme hususunda serbest bırakmıştır. Bu sözümüzü Kur'an-ı Kerimden iki ayet ile teyid edelim: "De ki Ey insanlar! Rabbinizden size hak gelmiştir. Kim doğru yola girerse kendi lehine girmiş olur. Kim sapıklığa düşerse o da kendi aleyhine sapmış olur."(Yunus:108) "De ki, bu Kur'an: Rabbinizden gelen haktır. Artık dileyen iman etsin, dileyen kafir olsun."(kehf:29) Görüldüğü gibi İnsan, Cenabı Hak tarafından hayır veya şer yollarından herhangi birine gitmesi için zorlanmamış, kendisine iki yol da gösterilmiş ve istediği yola gitmek hususunda serbest bırakılmıştır. Zaten her insan hareketlerinde serbest olduğunu vicdanen bilir. Hiç bir baskı ve tesir altında kalmadan istediğini yapabildiğine bizzat kendisi şahittir. Mesela, elini kaldırmak istediğinde kaldırır, yürümek isteyince yürür ve bunlar gibi… Camiye gitmek isteyen camiye, Kumarhaneye gitmek isteyen de oraya gider. Ne camiye gidenin ayakları "Ben oraya gitmek istemiyorum der, ne de kumarhaneye gidenin…. Böyle olunca helal yolda kullanılması sıkı sıkıya tembih edilen ve kendisine emanet olarak verilen vücud nimetini haramda kullanan kimsenin hiç bir mazereti yoktur. Kendi iradesini kötüye kullandığı için mesuliyetten kurtulamaz.

Kader’in mahkumu olduğu için harama girdiğini iddia eden bir insan aynı suçu başkası işlediğinde hiç kaderi aklına getirir mi? Mesela, Kader’in mahkumu olduğu için hırsızlık yaptığını söyleyen birinin evine bir hırsız girse ve değerli eşyalarını toplamaya başlasa ve ona ne yaptığını sorduğunda, Hırsız: “Kaderim de hırsızlık yapmak yazılıymış, ben Kader’in mahkumuyum, ister istemez bu hırsızlığı yapacağım” dese, hırsızın eşyalarını toplayıp götürmesine müsaade eder mi? Kader’in mahkumu olduğu için katil olduğunu iddia eden bir adam düşünün, bu kimsenin çocuğunu birisi öldürmek istese ve bunu Kader’inde olduğu için yaptığını söylese, acaba bu şahsa karşı tavrı ne olurdu?

Hem eğer insan Kader’in mahkumu olsaydı iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak, itaat edene mükafat, isyan edene ceza vermekte manasız olurdu. Çünkü herkes kaderinin çizdiği yoldan gitmiş olacağından namaz kılan Kader’inde olduğu için namaz kılacak, günah işleyende Kader’inde olduğu için günah işleyecekti. Böyle olunca onları irşad için Peygamberler göndermek, kitaplar indirmekte manasız olacaktı. Zirâ Kaderlerinin kendilerini kötülüğe sevk ettiği ve Kader’in mahkumu olan insanlara nasihatin bir tesiri olmayacaktı. Ayrıca Allah Kur'an'ı Kerim de bir çok ayette kullarını tövbeye davet etmektedir. Eğer insan kaderinin mahkumu olduğu için günah işleseydi, onları tövbeye davet etmenin bir manası olur muydu? İnsanın Kader’in mahkumu olmadığının bir diğer izahı da; elinde olmayan şeyler sebebiyle ibadetin teklif edilmemesi ve mesuliyetin kaldırılmasıdır. Eğer insan Kader’in mahkumu olsaydı, böyle bir ayrım yapılmazdı. Herkes, her halinde, işlediği fiilden mesul olurdu. Allah'a ait olan haklarda insanlardan mesuliyeti kaldıran hususlar şunlardır: Delilik, bunaklık, unutkanlık, zorlama, hata ve yanılma. Netice olarak bu durumlarda yapılan fiiller, insanın kendi ihtiyarıyla olan şeyler değildir. Böyle olduğu için bu durumdaki bir insandan mesuliyet kalkar. Eğer insan Kader’in mahkumu olsaydı bu durumların, mesuliyetten hariç tutulmasına gerek kalmazdı. Deli, akıllı, unutkan, uyuyan, yanılan herkes ayırt edilmeksizin bütün insanlar mesul tutulurdu. Acaba, başkalarının tehdidiyle ve zorlamasıyla haram bir fiili işleyen bir kulu Cenab-ı Hak affederken, Böyle merhamet sahibi bir zata “benim kaderimi sen tayin ettin, sonra beni niçin cezalandırıyorsun” diyerek rahmetini itham etmek; o rahmetten mahrum kalmaya sebep değil midir?

arkadaşlar konu çok önemli fakat uzun uzadıya almak istemedim daha deteylı bilgi için www.kadereiman.com sitesini mutlaka incelemenizi tavsiye ederim.
 
G Çevrimdışı

günal

Üye
İslam-TR Üyesi
kardeşim rabbim razı olsun çok faydalı bir paylaşım kısaca insanda bir irade vardır onu istediği yöne kullanabilir basit bir örnek olarak cebindeki paranı haram yoldada harcaya bilirsin helal yoldada selam ve dua ile inş.
 
S Çevrimdışı

selefi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
paylaşım için teşekkürler,kadere iman bir çok insanın içinden çıkamayıp,küfre girdiği bir konu(Allah Muhafaza)
 
O Çevrimdışı

oktay571

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
ben aslında seti aldım. çok güzel bir set 6vcd ve bir kitap. çok önemli bir konu olduğu için sizlerle paylaşmak istedim. bu konu hakkında bütün kardeşlerimizi bilgilendirelim. Allah hepimizden razı olsun,,,,,,,
 
N Çevrimdışı

Nasirat-us-Sunne

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah(cc)’ın Kaza ve Kaderine İman
“ Kader konusunda Allah ve Resulunun müsaade ettiği kadar konuşmak gerekir. Konuşulanlarında Allah ve Resulunun haber verdiği ve müsaade ettiği şeyler olmalıdır. Kader’e İman dört erkan üzere kaimdir. Bu erkanları bilme kadere giriştir. Kader ilmini bilme imanın şartlarındandır. Bu rukunlar şunlardır:
1) El-İlmu-ilim
2) El- Kitebetu-Yazı
3) El-Meşietu-Dileme
4) El-Halku-Yaratma

El-İlmu-İlim: Allah’ın ilmen, cümleten ve tafsileten ezeli ve ebedi her şeyi bildiğine inanma. Kullarının fiilerini, olacak olmayacak her ne varsa ilmi ile kaimdir(bilir). Yarattığının rızkını ne kadar olacağını fiilini ve cennetemi cehennememi gideceğini bilir. Şüphesiz kendi yolundan sapanları en iyi bilen Rabbım’dır. Doğru yolu bilenleride en iyi bilen O’dur. Gaybın anahtarı O’ndadır. Ve onları O’dan başkası bilemez. Karada denizde olanı bilir. Hiçbir yaprak düşmesinki onu bilmesin. Yani dalındaki bir yaprak bile O’nun ilminin dışında düşmez. Yeryüzünün karanlıklarında hiçbir dane hiçbir yaş ve kuru olmasın ki apaçık kitabda Levhi Mahvuzda yazılı bulunmasın. Olacağı, olanı, olmayışı ve olmayacağı mabudu yok ve mevcudu var olanıda biliyordu. Allah(cc) yarın onların itirazı olmasın diye onlara Resuller gönderiyor.

“ O kendinden başka ilah olmayan Allah’tır. Gaybı ve hazır olanı bilendir. O Rahmandır, Rahimdir.”
Haşr(59) 22
“ İnkar edenler kıyamet günü bize gelmeyecek demekteler. De ki: Hayır, Rabbime yemin ederim ki O size mutlaka gelecektir. Gökte ve yerde olan zerre miktar kadar hiçbir şey gaybı bilen Allah’tan gizli kalamz...”
Sebe(34) 3
“ Doğuda batı da Allah’ındır. Ne tarafa yönelirseniz yönelin Allah’ın vech’i oradadır. Şüphesiz Allah(her yönü) kaplar ve (her şeyi) bilendir.”
Bakara(2) 115
“ Kendilerine bir ayet geldiğinde Allha’ın Peygamberlerine verilenler gibisi bizede verilmedikçe asla iman etmeyeceğiz, demektedirler. Allah risaletini nereye koyacağını ve kime vereceğini çok daha iyi bilir. Cürüm işleyenlere yaptıkları hilekarlık sebebiyle Allah katından bir zillet ve şiddetli bir azab erişecektir.”
Enam(6) 124
“ Şüphesiz kendi yolundan sapanları en iyi bilen Allah’tır. Doğru yolu bulanları da en iyi bilen O’dur.”
Kalem(68) 7
“ Gaybın anahtarı O’ndadır. Ve onları O’ndan başkası bilemez. Karada ve denizde olan her şeyi bilir. Hiçbir yaprak düşmesin ki onu bilmesin. Yeryüzünün karanlıklarında hiçbir döne, hiç ir yaş kuru olmasın ki apaçık kitabta bulunmasın.”
Enam(6) 59
“ O kullarının üstünde her şeye kaadirdir ve galiptir. Yegane hikmet sahibidir. Herşeyden hakkıyla haberdardır.”
Enam(6) 18
“ Eğer sizinle birlikte savaşa çıksalardı sizi bozmaktan başka bir işe yaramazlar içinizde fitne çıkarmak için hemen aranıza sokulurlardı. Zira içinizde onlara kulak veren kimseler vardı. Allah zalimleri hakkıyla bilendir.”
Tevbe(9) 47
“ Allah onlardan bir hayır olduğunu bilseydi onlara elbette duyururdu. Eğer onlara duyursaydı onlar yine yüz çevirip dönerlerdi.”
Enfal( 23

Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. Sünnetten delillere gelince:

“ İbn Abbas(ra)’dan, Resulullah(sav)’e müşriklerin çocuklarından soruldu? Allah müşriklerin çocuklarını yaratırken bunların nasıl yaşayıp ne işleyeceklerini en iyi bilendir. buyurdu.”
Müslim 2660 – Buhari 14c 6491 – Ebu Davud 4711 – Nesei 1950

Bütün bunları anlatırken kaderin Allah cc’nın kulları üzerinde bir sırrı bağı olduğu hiç zihnimizden çıkarmayalım. Bir misal daha verirsek, Kur’an’da “Kehf” suresinde Musa(as) ile Hızır (as)ın arkadaşlığı anlatılır.Orada:”Yollarına devam etmişlerdi. Nihayet oğlan çocuğuna rasladılar.O kul onu da öldürmüştü...”(Kehf 74)

Hadisde de
:” Hızırın öldürülmüş olduğu çocuk kafir olarak tabiatlandırılmışdır.Eğer yaşasaydı muhakkak ana babasına azgınlık, tecavüz vekafirlik sarılıp büyüyecekti” buyurdu. Müslim-2661

Çocuk daha suçu işlemeden öldürülüyor.İşleyecekti bunu kim biliyor, Allah cc tabii.Yani biz Allah cc’ne bunu neden yaptın? demeye hakkımız yok. Bütün bunlar kaderin Allah’ın üzerimizdeki bir sırrı olduğu ve bizim buna iman etmemiz gerektiğini, neden, nasıl sorusuna gitmemiz gerektiğini gündeme getiriyor.Bizim burada tek gayret göstereceğimiz yer imtihanı kazanmaya çalışmaktır.

”Müminlerin anası Aişe(ra)dan,Bir küçük çocuk vefat etti.Ben, ne mutlu ona.Ocennet serçelerinden bir serçedir deyiverdim.Bununüzerine Rasulullah SAV “Sen bilemezsin ki Allah cenneti yaratmış, cehennemide yaratmıştır?Sonra şunun için bir ehl yaratmışdır, buyurdu.”Müslim 2662

Burada yaratığı ne manada, insanlar. Yine Sahihi Müslim de:..

Ali(ra)dan,Biz bir defasında Bakiul Garkad mezarlığında bir cenazede bulduk.Resulullah SAV yanımıza gelip oturdu, bizde etrafına oturduk.Resulullah SAV‘in beraberinde bir asa vardı. Resulullah SAV başı eğdi.Düşünceli bir halde elindeki asayla yere vurub dürtüştürmeye, çizgiler ve izler meydana getirmeye başladı.Sonra—Sizdenhiç bir kimse ve yaratmışhiç bir nefis müstesna olmamak muhakkak cennette ki ve cehennemdeki yerini Allah yazmıştır. Ve herkesin bedbaht veya bahtiyar olduğu muhakkak yazılıdır, buyurdu. Bunun üzerine sahabilerden bir kimse:_Ya Resulullah.Öyle ise bizler ameli terkedip bu yazımız üzerinde durmayalım mı? dedi. Resulullah SAV:_Saadet ehlinden olan kimse saadet sahibinin ameline varıp ulaşacaktır.Şakavet ehlinden olan kimsede şekavet ehlinin ameline varıb ulaşacaktır, buyurdu ve şunu ilave etti.<<Sizler amel edip çalışın.Çünkü herkes niçin yaratıldıysa o kendisine kolaylaştırılmıştır. Saadet ehli, saadet ehlinin amelini kolaylaştırırlar. Şekavet ehli de, şekavet ehlinin amelini kolaylaştırırırlar.Sonra Resulullah SAV şu ayetleri okudu:<<Bundan sonra kim verir ve sakınırsa o en güzeli de tastik ederse bizde onu en kolaya hazırlanız. Amma kim cimrilik eder kendisini müstağni görür ve en güzeli yalan sayarsa bizde onu en güç olan için hazırlayacağız.(Leyl(92)5-10)”Müslim-2647no

Kaderin dört rüknü var dedik.İlim, yazı, dileme ve yaratma. İlmi anlattık.İyi kötü, küçük büyük var olan gizli ve aşikar olanı, olacağı ilmi bunu kuşatmıştır.Ve ihate etmiştir.

EL-KİTATU-YAZI<< Allah cc’ın yazması kıyamete kadar yaşayıp, yaşatacağı mahlukun kaderini, ilminin heryeri kuşatmasından dolayı “levfi Mahfuz” da yazmıştır. Allah cc +kıyamete kadar, 50.000 yıl önce yazılmıştır. Delil:
”Abdullah İbn Amr ibn Âs(ra)dan Resulullah SAV şöyle buyurdu.<<Allah mahlukatın kader ve kazalarını semaları ve arzı yaratmasından 50.000 sene önce yazmıştır. Ve onun arşı su üzerinde idi>>(Secde10)Müslim2653nolu hadis Şerif .

Şimdi burada “yazma” ilminin İhasatasıyla “Muhit” oluşuyla alakalıdır.<< Bilmiyor musun ki, Allah gökte ve yerde olan herşeyi bilir. Bu mahfuzda levhi yazılıdır. Bu şüphesiz Allah’a kolaydır.>> Hacc(22)70

Neden arkasından bu Allah’a kolaydır,der? Çünkü, insan olacağın yazılması bilmesi neyse olmıyacağı bilmesi bile odur. Bizim aklımızdan geçen kalbimiz tasavvur ettiği ne olur? Var olan şeyler. Bildiğimiz şeyler. Hiç kendini yorma. Nasıl olmuş diye Çünkü bu Allah’a kolaydır. Zorluk insan içindir. Anlamakta gerekmiyor bunu , ama gene bağladığı yer var.

Mesela

<<De ki: Sana ruhtan soruyorlar. De ki:”Ruh, Rabbımın emrindedir. Onun hakkında size çok az bilgi verilmiştir.>> (İsra(17)85)

Ruh, Rabbımın bir işidir. Ondan sonra size çok az bir malumat verildi. Sana bildirdiği kadar konuşursun bu kadar. Yine Allah cc Kur’anda <<De ki: Bize Allah’ın yazdığından başka bize başka bir şey isabet etmez. Bu itibarla müminler yalnız Allah’a güvenip dayasınlar.>>
Tevbe(9)51

Burada küçücük bir soru işareti var.Mesela,değiştirme kelimesi bizim dilimizle garib anlaşılıyor. Değirtirme yani Alah’ın takyir ettiği bir şeyi bozmak yoktur derken bunu değiştirme yazdıysa bozmaz başka türlü olmaz tipindedir. Ama ikisininde adı”Kader olabilir. Yani hastalık Allah’ın takdiri midir? Evet. Peki şifasını arama.Bak oda kaderdir.Dua ederek onun defini isteme, bak oda kaderdir.

”Selman (ra)dan, Resulullah SAV şöyle buyurdu. Kazayı ancak dua önler ömrü yalnız iyilik artırır.”(tirmizi-2225)

Burada kader bozulmuyor. Kaderin çeşitli tecellisi gündemde. Burada takdiri yazılı olarak ele alıyor bilme olarak ele alıyor ve birde yazı olarak ele alıyor.Mesala”müslümanın başına gelen bir musibet yoktur ki onun sebebiyle günahı affolmasın hatta ayağına batan diken bile”(müslim,Birr,49)

Sana bir hastalık veriyor. Rabbım bunu verdi şifasını da verir, aramaya düşman veyahut senin yanında birisi bıçaklandı veya hastalandı. Allah cc taktir etmediyse ölmez diye götürmemen senin onu öldürmene ortak olmandır. Ama onu hastaneye götürmen kurtulması demek değildir. Bu demin zikrettiğimizdir.<<onlara de ki: Bize Allah’ın yazmış olduğundan başka bir şey isabet etmez.>>(tevbe51)

Yani Allah’ın bildiğinden başka O’nun ilminin dışında bize birilerinin sonradan isbat ettireceği hiçbir şey yoktur. Yani bundan kurtulman mümkün değil. Musa (as) Firavun ile olan münazarasından Musa (as)da dedi ki:

<<Firavun şöyle demiştir: Geçmiş nesillerin durumu ne olacak. Musa (as) demişti ki:”Onlarla ilgili bilgi Rabbımın katında bir kitabtır. Rabbım şaşırmaz ve unutmaz.>>(Ta-ha(20)51,52)

”Abdullah b.Amr b.As(ra)dan Resulullah Sav şöyle dedi:Allah’u Teala mahlukatı yaratmadan 50,000yıl önce onların kaderlerini yazdı.Ve arşıda suyun üstünde olduğu halde...>(secde (32)10,Müslim-2653)

Yani mahlukun mukeddaratı daha yaratılmazdan,Adem (as)yaratılmazdan 50,000 yıl önce bitmişti ve yazılmıştı. Hangi ağacın yaprağı ne zaman düşecekse bu biliyordu.İkinci misal
“..Ebu Hureyre (ra)dan Rasulullah şöyle buyurdu<<Aden ile musa birbirlerine huccet getirip niz’a ediştiler. Musa,-Ya Adem. Sen bizim babamızsın.Sen bizi cennetten çıkartdığın için bizleri mahrumiyet ve zarara düşürdün dedi. Adem de Ona.-Sen Allah’ın kelamı ile seçipmümtaz kıldığı ve lehine eliyle yazıp çizdiği Musa’sın . Öyle iken sen Allah’ın beni yaratmasından kırk sene evvel üzerime taktiridir, buyurduğu bir işten dolayı dolay beni levm mi ediyorsun dedi.Bunu Takiben SAV: Böylece Adem Musa’ya delil ve burhanla galib oldu, buyurdu(Müslim-2652)

Burada suçuna bahane buluyormu Hayır. Başka bir yerde diyor ki:<<Ey Rabbım biz nefsimize zulmettik heva ile ,eğr bizi affedip bağışlamazsan biz hüsrana uğrayanlardan oluruz>>(Araf(7)23)

Adem (as) burada hatasına, şuçuna özür bulmuyor. Neye özür buluyor cennetten çıkarılmasına. Cennetten çıkarılması 50,000 sene önce , zaten mükadder di yazılmıştı. Ama çıkaralması bir suça binaen oldu ve Adem(sa) bir imtihan edildi. İnsanlığın ilk imtihanı bununla başladı. Yani melekleri Adaem(as) la imtihan etti. Kim kaybetti iblis. Adem (as)la bu sefer iblisle imtihan etti yani herşey şuçla oluyor. Suçun ummum “İbn abbas (ra)dan şöyle buyurdu şayet sizler günah işler kimseler olmasaydınız. Allah günah işler bir halk yaratır. Onlara mağfiret eylerdi.>>(Müslim-2748)

Allah’ın gafur isminin tecellisi bunu gerektiriyor. Bağışlanmak için suç işlemek “acizliği” anlamak için hasta olmak kul olduğunu hissedebilmen için muhtaç olman gerekiyor, diyor.
Yani Allah’ın “şafi” sıfatı varsa bir hastalanmak gerekiyor. Allah’ın affedici sıfatı varsa (ki vardır) suç işleyen olması gerekir. Yani bu sunnetullahtır. Ama suçun işlenmesini istemiyor. Yaratan Allah suçu işleyen kul. Burada imtihan sırrı var.Melekler, Adem (as)la imtihan ediliyorlar. Meleklerin hepsi kazanıyor iblis kaybediyor. Ve İblis şuçunda mazeret buluyor.

<<...Ben Ademden hayırlıyım, çünkü beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.>> (Araf(7) 12)İblise tövbe hakkı verimiyor ve lanet ediliyor, melu kılınıyor. Adem imtihan ediliyor, kaybediyor. Ama tevbe etme, af taleb etme duygusu, hakkı verildi.<< Sonra Rabbı yine onu seçmişti ve tövbesini kabul edip ona hidayet etmişti.>>(Ta-ha(20)122)

Çünkü Rabbisinden af dileyici tövbe kelimeleri öğretildi. Ve Adem (as) af diledi Rabı da onu affeddi. İblisin isyanına sebep olacak cahilliği yoktu. Fakat Adem’in suç işlemesine mazaret teşkil edecek bir cehaleti vardı. İblis onu nasıl sapıtıyor:

”...ey Adem, sana ebedilik ağacını ve hiç yok olmayacak bir hükümranlığı götereyim mi? demişti.”(Ta-ha(20)120) Anlamadı Adem(as) mahiyetini. Burada cahillik var. Ama Rabbi ona yaklaşma dediyse yaklaşmaması gerekiyordu. Ve ona birde tevbe hakkı verdi. Burada bir kaide ortaya çıkıyor:

-Kişinin malumatı nisbetinden tövbeden mahrumiyeti vardır.
-Cehaleti nisbetinde mazereti gündemdedir.

EL-MEŞİETU-DİLEME Her şeyde nufus eden Allah’ın meşietinin dilemesinin kudretinin şumulune istediği şeyin olduğu, istemediğinin olmadığına, ne haraket, ne sukut, ne hidayet nede dalalet ancak Allah cc’ın meşiyetine tabidir.

<< Rabbım dilediğini yaratır ve seçer onların seçme hakkı yoktur. Allah onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir ve çok yücedir.>>(Kasas(28)68)
<< Kur’an sizden doğru yola girmeyi dileyen kimseler için öğütten bir şey değildir. Şuda bir gerçektir. Şuda bir gerçektir ki Alemlerin rabbı olan Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz.>> (tekvir(81)28-29)

Bize dileme gücü veren kim, Allah cc

<< Hiç bir şey için ben bunu yarın yapacağım deme “Ancak Allah dilerse “yapacağım de. Unuttuğun zaman Rabbını an ve şöyle de:Rabbım olaki beni doğruya bundan daha yakın olana eriştirir.>> (Kehf(18)23-24)

<<Faraza onlara melekleri indirdeysik ölüler onlarla konuşsaydı ve herşey onların karşısında bir araya getirdik. Allah cc dilemedikçe iman etmezlerdi.(Mü’minlerin) çoğu bunu bilmez.>>
Enam(6)111

<<Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu dalalette bırakır. Kimi dilerse onu da dosdoğru yola sokar.
Enam(6)39
<<Abdullah ibn Amr İbn As(ra)dan Resulullah SAV şöyle buyurdu.” Büyün Ademoğullarını kalbleri Rahmanın parmaklarından iki parmak arasında bir tek kalp gibidir ki Rahman onu dileyeği yere çevirir döndürür”..
Müslim-2654
<<Fakat kendilerine, kendi ellerinin sebeb olduğu bir musibet gelip çattığı zaman nasılda iyilikten ve ara bulmaktan başka bir şey istemedik diye Allah’a yemin ederek sana geliyorlar.>>
Nisa(4)62
<<Nerede olursanız olun, hatta tahkim edilmiş kalelerde olsanız bile, ölüm yine de erişir.Eğer onlara bir iyilik isabet ederse “bu Allah’tandır” derler. Eğer bir kötülük isabet ederse”bu sendendir”derler. De ki: Hepsi de Alah’tandır. Bu kavme ne oluyor ki hiç söz anlamıyorlar..>>
Nisa(4)78
Onun ikiside Allah’tadır.Resule dedirtiyorlar. İyilik Allah’tan kötülük sizden deyince yaratma yönüyle kula nisbet edilmeyi mi Hayır. Yaratma yönüyle ikisi de Allah’tan ve birleştiriyor. Yaratma yönüyle kula nisbeti mümkün değildir. Ama işleme yönünden size bir iyilik isabet lutfundan manasında. İşlediğiniz iyilik bir, kötülük bir, bir kötülüğe bir ceza adaletindedir. Ama bir iyilğe binlerce karşılık neyinden? Lutfundandır.

”...Ben güzelliği on ile karşılarım..(Buhari 7c 3027sy)

Eğer adalet gündeme gelse senin 60 senelik iyi ömrüne 60 senelik bir ahiret hayatı vermesi gerekir. Bu adalettir, değil mi? Böyle olması gerekir. Ama böyle değil hesaba taktir edilmeyen bir edebi edebi hayatı ihsan ediyor. Bu Allah’tan, yani Lutfu Keremi gündemdedir. Ama suç olunca bire bir adaletindendir. İşlediğiniz suç sizdendir derken sen bunu istedin, işleyen sensin yaratan Allah. Kula nisbet edemiyorsun bu yaratmayı. Neredeyse anlayamazlardı. İşte bu anlamayacakları yerde bir imhihan sırrı var. Buna dikkat etmek gerekiyor. Kula seçme hakkı verilmiştir. İsteyen inansın istemeyen küfresin ama inananda açık deliller üzere, küfredende açık deliller üzeredir. Bak kimse kimseye zulmetmiyor. Ancak onlar kendilerine zulmediyor. Cennet ve Cehennemi yaratan kim? Allah cc Cehennemi yaratmadı Allah diyebilir mi? İnsan – Hayır_ şerri Allah yarattı evet ama Şerrin Allah’a nisbeti yoktur. Hayır sendendir. Şerrin nisbeti Allah’a değildir. Yani ondan sığınırız. Hayır taleb ederiz, şerden sana sığınırız. Gazab kimidir? Allah’ın. Rahmeti isteriz, Gazabından O’na sığınırız. Gazabı istememe isyan ile alakalıdır.

Hayır ve Şer mevcut. Seç diyor sen seçiyorsun. Sana kolaylaştırıyor. O’na ait seni yarattığı Cehennemine koyuyor. İnsan doğruyu ve eğriyi seçiyor. Çünkü O’na itaatı ve isyanı ilham etmiştir. Biliyor ki bu isyan buda itaattir. Eğer Allah cc şunu yap ,şunu yap deseydi, hesab sormazdı.Ama iyilik ve kötülük yazmıştır.Neden? Bildiğinden yazmıştır.Neden? Yaratma sıfatı O’nundur da ondan. Kulların değil. O yaratmıştır, insan işlemiştir. İyiliğide o yarattı kötülüğüde iyiliği iyi olarak, kötülüğü kötülük olarak gösterdi. Sana işlemen için seçme hakkı verildi. Seçen sensin, Ama bu seçmede iyiliği seçtiğinde binlercesiyle lutufta bulunuyor sana zaten vermeyecek olsaydı sana istemeyi veı-mezdi. Sana isteme duygusu veren O istemen için. Ama bu isteği sen ne yapıyorsun kötülüğe de kullanabiliyorsun, iyiliğe de kullanabiliyorsun. Ama bunu nasıl kullanacağını Allah CC. biliyor.

Buradaki imtihan onunla amel edip etmemeiıdir. Bildiğinden sen onu öyle yapmıyorsun senin öyle yapacağını bildiği için onu yapıyorsun Allah CC. yazdığından onu öyle yapmıyoruz. Ecelin yazılışı vardır. Bir üısana rızkın yazılışı vardır. Said mi şaki mi olacağı yazılır. İmtihanlar koymuş çalışmayı gayret sarf etmeyi haram ve helal olarak ticareti vesilelere ayırmış. Ama öbürü böyle değil. Ondan sonra rızka başka bir şey veı-rrıiş, rızkı çokluklu değil bereketlendirmek

Mesela: Bana 10 kg buğday verir, size 10 kg buğday verir ki bereketlendirme çok yerden gelmiştir. 10 kg beş kişilik bir aileye 2 sene yeter birine 6 ay yeter. Bu çok olân bir şey.

Rızkı ele aldın mı daha başka bir şekilde ele alıyorsun. Yazı istemeyi dilemeyi yaratmayı bu sefer farklı ele alıyorsun ve alma mecburiyetinde kalıyorsun. Mutlak ilim Allah'ındır. Yazı O'nundur. Bize ne isabet ederse etsin O'nun yazdığıdır. Şimdi burada eceli yazmasıyla Şaki mi said mi yazmasıyla (musibetleri kast ediyor burada) bize bir helalın yazması aynı mı? Aynı değil bakın birisine kötülüğü takdim edebilir. Neden yazdı diyebilir misin? Birisi bakarken, birisi görürken, birisi görmezken, birisinin görmeyişi ile birisinin göıüşü çok garip değil mi? Bir sürü nimetten mahrumiyet bunu bir insan yapsa zulüm dersin buna. Ama sorabilir miyiz? Hayır işte bu imtihan Rabbim böyle takdir etti. Bu cezada olabilir. Yaptığın bir suçun cezası da olabilir.

Hayatta karşılaştığın her şeyin emir ve isyanı imtihan olarak düşünmelisin. Bir imtihan olabilir, bir musibet, bir ceza da olabilir. Cezaysa suçu tespit edip af dilemek, ama bir imtihansa hiçbir suç işlemedin. O zaman Rabbim diyor deyip razı olacaksın. Yani tövbe edeceğin bir suç tespit edemediysen imtihandır deyip rıza göstereceksin. Bu bunun kaderidir, diyeceksin. Buna mani olmak düşünülemez. Bazeıi dilersen dolaşan çok çarpık kelimeler vardır. Bunun teferruatına girmessniz sizin başınızı bile belaya sokabilir.

Mesela: Sen tedbirini al Takdirini Allah'a bırak tedbir takdire mani bir şey mi?

Hayır ama bazı yerlerde bak olabilir. Ama umum manada tebdir Allah eğer benim yarın saat beşte benim araba kazısıyla ölümümü takdir ettiyse bunun önüne kimse geçemez. Burada tebdir nasıl olur. Yarın saat beşte ben meyhaneye de gidebilirim, camiye de gider olabilirim. Benim tedbirim o saatte hayır üzerinde yakalanmaktır. Kazanın vuku iradem dışında ama meyhaneye gitmem benim seçmem Allah CC. dilemeyince biz dileyemeyiz. Burada dilemeyi ele aldığımızda baştan yukarıya dileme mevzuunda bu sefer gündeme gelecek yaratmada yazma da, bilmede ele alacağımız gibi. Ben o olayı bilmeyebilirim. Bu Allah'ın ilmindedir. Yazıldığını bilmem yazan O, bilen O, yaratan yine O'dur. Dileyen de O'dur. Dileme isteği gibi kainatı tertip eden. Çünkü bana gözlerimin kör olması gibi bir belayı veren, neden diye soramıyorum. Ona soramam. Ama camiye gitmeyi seçen benim, meyhane de gitmeyi seçen benim ölen bir insanın eceli bir mıntıkada takdir edilebilir. Orada bir meyhane içki fuhuşta veya Allah'ı yasak ettiği bir şeyle meşgul olabilir. Aynı yerde Allah için cihad eden birisi de olabilirim.

Kadere iman bu meselelerle çok alakalıdır. Birileri Allah yolunda bir şeyler yapârlarsa öldürüleceğinden korkar. Halbuki korkmasına gerek var mı? Allah CC. ecelini taktir ettiği için ölür orada. Ama şehadeti isteyerek samimi bir şekilde yatağında ölse o da şehittir. Ömer (r.a.): Ey Rabbim bana Resulun şehrinde şehadet nasip et deyince Ömer bu nasıl söz Medine artık müşriklerden temizlendi bu nasıl olur dediklerinde Allah isterse olur diyor. (Buhari)

"Ebu Lüblü tarafından hançerlenerek öldürülüyor Hz. Ömer. Şimdi burada şahadetle ölüm farklı şehadeti istemek kulun iradesinde. Seçmesi niyetiyle talep etmesi. Ama ölümü taktir Allah'ındır. Senin ecelini yatakta taktir etmiş olabilir. Harp meydanında öldürüldüğü halde şehit olmayanda olabilir. İşte bu kulun iradesi yani seçimidir. Burada seni serbest bırakmış. Sen seçiyorsun, ama dilemeye gelince sana dilemeyi tövbe etmeni istiyor. Sana mutlak dilemeyi vermiyor.

Tövbe et deyince ne istiyor senden? Bağışlanma dilemeni sana istediğini vermeyecek olsaydı, istemeyi vermezdi zaten. Sen af isteyince ne yapıyorsun? Birisi suç isler akabinde bunun suç olduğunu bilirse, Rabbi'nden bağışlanma dilerse Tövbe budur. Suç olduğunu bildiği halde yaparsa ecel gırtlağına dayandığında af isterse Allah isteğini saptırır diyor mu? Şimdi mutlak istemeyi bağlıyor kendisine kimi saptırıyor. Fasıkları saptırıyor. Fasıklardan başkası da sapıtmaz diyor. Bir isyan ikinci bir isyanı mı getiriyor?

Evet ,Talut ve Calut kıssasında olduğu gibi nehirden geçenler ne yapıyor kıtal gibi bir şeyden de saptırıldılar. Nehirden geçerken su içmeyenler katıl gibi bir işe hidayet üzere yollandılar. Ne yaptı Allah CC. onlara yardım etti. Az berikilerin kalbine de ne koydu, korku koydu. Onlar istedi bu korkuyu. İçmeyeceksin dedi ve denedi içince de ne oldu korku koydu. İçmeyince vakar koydu. Sen istedin bunu.

"Allah Resulu (S.A.V ) şöyle buyurdu: Adem oğullarının kalbi tek bir kalp gibi Allah'ın iki parmağı arasındadır. İstediği tarafa çevirir. İstediği gibi tasavvur eder diyor." (MÜSLİM 2654)

Allah'ın meşiyetinin nüfusu ve kudretinin şumulu olmuş olacak şeyler de içtima eder. Olmamış şeyler de ayrıdır. Allah'ın olmasını istediği bir şey olur. Kudretinin oradaki mahali nedir? Yoktur, neden, olmasını istemediği bir şey de olmaz, istemediğinden dolayı Adeni kudretinden kudreti yetmediğinden değil. Bu fıtne daha çok Araplarda vardır. Allah azze ve celle bir şey istemedi mi (dilemedi mi) olmaz. O şeyin olmaması Allah'ın CC. kudretinin (gücünün) dışında olmadığından değildir. "... Eğer Allah dileseydi onlar şirk koşmazlardı. Seni onlara bekçi kılmadık. Sen onlara vekilde değilsin..." (EN'AM : 107)

' Eğer Allah CC. dileseydi birbirini öldürmezlerdi. Ama Allah CC. serbest bıraktı imtihan için Allah CC. dilediğini yapar. Eğer dileseydi onlar şirk koşmazlarda. Ama Allah CC. serbest bırakmıştır. Seni onlara bekçi kılmadık sen onlara vekilde değilsin diyor Resulune.


Dördüncü Rukun: El halku (YARATMA)

Bu mertebede Allah'tan gayrı kainattaki her şeyin yoktan var olma zatlarıyla, sıfatlarıyla, hareketleriyle Allah'ın mahluku olduğuna iman etmeyi gerektirmektedir. Bunanla birçok şeyin reddiyesi vardır. Allah'tan gayrı deyince yoktan var olinuş deyince Allah CC. yaratma sıfatı deyince kullanılan birçok kelime vardır. Tercüme edilirken hepsine yaraxrııa olarak tercüme ederler.

Bu bazen arızalı olur. Ama Lugavi yönden eş manalı teferruat yönüyle hususiyetlikleri vardır.

Mesela "Fatara" kelimesi "yaratma"dır. Fatır, Halaka, Halık, yaratıcıdır. "Bedia" Bu da kelimesi de yaratandır. Bunların hepsi yatarmadır. Kelime olarak "Fatara" kelimesi ve Halaka kelimesi aynı manada değil. "Fatara" hiçbir şeyden yokken var eden demektir. "Halaka" yapma manasına mecazi kullanılan bir kelime beşer için kullanılabilir.

Aynen İsa (a.s) içi Maide'de çamurdan kuş heyetinden bir şey diğeri yarattı. Diğeri "Bedia" Emsali olmadan yaratan demektir.

Fatara ve Bedia katiyetle mecazi anlamda kullanılamaz.

Ve Allah CC:'de başkasına da bu verilmiyor. Bunu şimdi her şeyi yoktan var olmuş zatlarıyla sıfatlarıyla hareketleriyle Allah'ın mahluku olduğunu iman etmeyi gerektirir. Yani bir tek "Hak" sairin hepsi nedir? Mahluktur. Haluk ile Mahluku zatında ve sıfatlarında mutlak bir ayrıma gerekir. Yaratıcı olanla yaratanı bilmen gerekir. Bizim sözümüz hareketimiz hepsi mahluktur, değil mi? Katiyetle yaratmanın dışında tek tutulan Allah'tır. Yaratıcı olduğundandır.

Hiçbir şeyi sarikat, sekenat, sıfat isim olarak Allah'tan gayrısına nispet edilmesi mümkün değildir. Yani cüzde olsa külde olsa Allah'tan gayrısına yarattı diye nispet edilmez. Bu mümkün değildir. Bu rukun Allah'tan başka hiçbir şeyin yaratılmış olarak kula nispeti mümkün değildir.

Ancak bunların hepsi Allah'a nispet edilir. Bizim hayrımız sekanatımız duygularımız bile ne olursa olsun mahluktur. Bu rukuıida semavi kitaplarda fıtratta. Akli selim ittifak etmişlerdi. Meselelerimizi ispat eden sayılamayacak kadar nas vardır. Biz bunlardan bazılarını sarf etmekte fayda buluyoıuz. Kelam Allah'ın sıfatıdır. Bizde zatımızla, sıfatımızla mahlukuz.

"... Allah her şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekildir..." (ZÜMER 62)

"... Hamd gökleri ve yeri yaratan karanlığı ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur..." (EN'AM : 1 )

"... Hangimizin ameli daha güzel olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan, yedi kat göğü tabaka tabaka yaratan var eden Allah'ın şanı ne yücedir." (MÜLK 2)

Şimdi burada umum bir ifade ne diyor: Cüzleri zikrediyor ölüm ve hayatı niye yaratmış denemek için, imtihan olduğu bir yerde cebri her şey olur mu? Ama bir gizlilik var ve imtihan budur. Herkes nerede nasıl neyle imtihan edileceğini bilemez. Bilse imtihanın meflıumu kalkar ortadan ve anlamı kalmaz

. "... Ey insanlar sizi tek bir nefısten yaratan yine ondan eşini meydana getiren her ikisinden de bir çok kadın ve erkek türeten Rabbınızdan sakının kendi adı ile birbirinizden işlemediğiniz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kopaı-maktan sakının..." (NİSA: 1 )

Burada ne almış insan nevini almış.Yaratılanlar umum manada gök, yer karalık aydınlık, ondan soııra ölümü yarattı. Yaratan O'dur diyor. Sonra insanları kadın, erkek türeten de O'dur. Adem'in ilk yaratılışı, ilk yaratılma olduğu gibi kadın ve erkekten gelenlerinde insanlaı-ın yaratılması. Ama yaratma Adem'i yaratma şekliyle sonraki gelen insanları yaratma şekli aynı değildir. Ama yaratmadır. Kaderi de aynı mevzuda anlamamız gerekiyor. Eğer yaratma kaderden bir cüz ise Adem'de mahluktur.

Biz de mahlukuz. Yaratılış şekli başkadır. "... Geceyi gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Bunların her biri yörüngede yüzer..." (ENBİYA 33)

"... Allah'tan başka gökten ve yerden size rızık veren bir yaratıcı var mıdır?..." (FATIR 3)

Yani bize ait ne varsa söz hareket ne varsa oda mahluktur. Sekanat duygularımız hislerimiz şeklinde ele alınır. Hareket söz veyahut el ve"azalarımızla yaptığımız şeyleri geriden getirip koydu.

"... Huzeyfe (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulu (S.A.V),Şüphesiz Allah her sanatkarı ve sanatını yapandır..." (4.BUHARİ İLAHİ KELAM 25)

İşte bu kaderin dört mertebesiyle kadere imana giriş yapıyoıuz. Kader mezuunda bir çok adamın ayağı kaymıştır. Şimdi burada ilk gündeme alacağımız mesele bu dert rukunu anlamadan kadere imanı anlamamız mümkün değildi. Bu kadere giriştir. Bu dört ıukun birbiriyle beraberdir. Çünkü Allah'ın ilmini anlayamamışsan, yazmasını anlayamıyorsan, ilmin anlaşılması yazılmasının anlaşılmasını sağlar. İnşallah anlamışsınızdır. Neyi-Hiçbir şeyin şans olmadığını ve tesadüf olmadığını her şeyin Allah'ın ilmiyle olduğunu hatta yeryüzündeki bir yaprak dahi onun haberi olmadan düşmeyeceğini kader konusu Allah CC. bir sırrıdır. Bunu hiçbir zaman unutmayalım. Kader, Allah'ın kulları üzerindeki sırrıdir. ilk inhiraf, nufatul kader, kaderi inkar adı altında çıkmıştır. Kaderi inkar adı altında cebriyeler çıkmıştır. Bunlarda her şeyi kadere bırakmışlardır. Nufatıl kader daha sahabeler hayatta iken ortaya çıkmıştır, (müslim iman bahsi) buradaki rolü, imanın içine teşviş şüphe sokmaktır.

Kevni bir kader vardır Allah'ın aslından yaratmış olduğudur. Bunun dışındaki kader, mutlak ve mukayyet kaderdir. Ana rahmindeyken, dört şey yazılır. Ecel, rızık, şaki veya said mi olduğudur. Bunlar Allah' yazdığı için olmaz; Allah bildiği için yazar.

Olmuş ile olacak arasındaki alakayı kurmak gerekir, aksi takdirde korkunç şeyler ortaya çıkar. Kader zuhur ettiğinde,(o!acak olduktan sonra) inkıyad (teslimiyat) gerekir, musibet geldiğinde iki açıdan ele almak gerekir, ceza ve imtihan

Ecel mutlaktır. Ecel, müddet demektir, Allah'ın verdiği müddetin bitmesi neticesinde, Ölüm gerçekleşir. Ölüm, kendisi (irade) dışında, mahlukat için kevni kaderdir, ölüm, nizamlı bir vakıa dır.

• Herkesin kapısını çalar.
• Vakti geldiğinde gerçekleşir.
• Kimseyi kayırmaz.
• ölüm asla tesadüfe imkan vermez.

Müsbetlikte ve menfilikte kaderin hakkına tecavüz etmemek gerekir, örneğin, rızkı temin etmek, esbaba tevessüle bağlı kılınmıştır, Rızık konusunda insanlar üçe ayrılırlar;

1)- Rızkı ben kazandıın diyen (kafirler)
2)- Rızkı Kabbim verdi diyen {mü'minler.)
3)- Rızkı manevi şekilde bulanlar (muhlisler)

Velhamdulillahi Rabbil Alemin. Dua Buyrun
 
Üst Ana Sayfa Alt