Ö
Çevrimdışı

Kazanmak İçin Seçtim
İnsan doğduğu yeri, ırkını, cinsiyetini, ana ve babasını seçebilme durumunda değildir. Bu seçilemeyen vasıflar ne övünme ne de yerilme gerekçesi olabilir. Ayrıca, seçme durumunda olmadığımız bu özelliklerden dolayı herhangi bir mükafat veya ceza da söz konusu değildir.
Kur’an’da, yaratılış özellikleri içerisinde yer alan bu farklı üstünlüklerin temenni edilmemesi gerektiğinin altı çizilmektedir.(4/32-54) Çünkü, bu seçilemeyen özelikler

İnsan sorumlu bir varlıktır. Gerçek kazanç ve kayıp, bu sorumlulukların fark edilip edilemediği oranda gündeme gelir.



Gerçekleştirdikleri seçimin üstünlük ve mükafat olarak kendilerine döndüğü topluluk ise iman edenlerdir. Onların en temel vasfı düşünebilme, akledebilme tercihleridir. Mü’minler bunca apaçık delillere bakıp, körü körüne direnme ve arzularına uyma yerine, akledebilmeyi seçmişlerdir. Bu yetenek onları imana ulaştırmış, daha dünyadayken üstünlük sıfatı ile müjdelenmelerini sağlamıştır. “Gevşemeyin üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.”(3/ 139)
Ayrıca iman edenler, şeytanın vesvesesine karşılık


Kendilerine sunulan batıl alternatifleri reddederek, seçimini hak istikametinde kullanan mü’minler, gerçek kazanç ve zafer olan

Ele geçirdiği güçle, toplumsal hayatın bütününde şirk sistemini hakim kılmaya çalışan, baskı ve sömürü politikaları ile insanları ezen, kendi zulüm ve küfür anlayışını zorla dayatan tağuti bir düzende yaşayan mü’minlerin tavırları, yukarıda belirttiğimiz tercihlerle çelişkili bir durum arz edemez.
Cahiliye düzeninde, o düzenin uygulayıcısının kimin olacağının belirlenmesi seçimi, iman edenlerin dışında gelişen bir hadisedir. Çünkü onlar, yukarıda belirttiğimiz gibi Tağuta kulluğa karşı


Peygamberleri örnek alan, onların gönderiliş gayesini özümseyen mü’minlerin, uğruna mücadele edecekleri tek dava Tevhid davasıdır. Yeryüzünde şirk düzenlerinin kökünü kazıyarak, sadece


Rasuller sadece ilahi direktifler doğrultusunda Tevhid akidesinin toplumda kökleşebilmesinin uğraşısını vermiştir. Egemen olan cahiliye sisteminin kendi iç düzenlemeleri onların ilgi alanlarına girmemiştir. Çünkü

Sünnet aşkıyla yanmak, peygamberin sünnetini, yolunu takip etmeye talip olmak, şekilsel birkaç hareket ve tavırdan ibaret değildir. İlk başta, sergilediği mücadele sünnetini idrak edip sabırla sadık kalmakla sünnete olan bağlılık ispatlanmalıdır. İlmik ilmik nakışladıkları Tevhid bilincini, kısa ve kestirme olarak tanımlanabilecek yollara başvurarak zedelemeyen Rasullerin bu temel örnekliği asla gözardı edilmemelidir.
Bir anlık duygusallıklar, nefsi çıkarımlar ve akli kurgularla Nebevi yöntemi terk etmeye yönelik hamlelerin, ilahi rızadan uzaklaştırıcı tuzaklar olduğu anlaşılmalıdır. Sahip olduğu imkanları, kendisine ateş olarak dönecek koşuşturmalar içerisinde harcamayanlar, hakikati görmeyi engelleyen perdeleri yırtmayı başarmış hikmetli kullardır.
Bu hikmet sahibi kulların, kendi sorumlulukları dışında ki gündem ve tartışmalar ile geçirecekleri vakitleri yoktur. Çünkü iman edenler, hayat alanlarını daraltan, yaratılmış her şeyi ifsad eden, insanların sadece

İnşallah bizde kararlıyız…
“Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dir; ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız."” (18/Kehf14)
Hamza Er (vuslat dergisi)