Dini (İslami) Eserlerde Kul Hakkı Olmaz
İslami Eserlerin Korsanlarında (yan sanayilerinde) Kul Hakkı Olmaz
İslami eser olması ve aslına sadık kalınması şartıyla; Kitab, Kaset, Cd, Mp3 gibi dökümanları, Orijinalı pahalı olduğu veya bulunamadığı vb. sebeblerden dolayı, satın alamayanların, Korsanlarını (yan sanayi) alabilirler (indirebilirler vs.) .
İslam dininde tebliğ bir vazifedir. "Emr-i bil maruf ve nehy'i ani'l munker" emri gereğince insanları bilgilendirmek , tebliğ yapmak, İslami açıdan şevk ve zinde tutmak gibi meşru kasıtlarla kitap, cd tarzı yazılı ve görsel yayımların dağıtılmasında bir beis yoktur.
İslami eserleri; sanatçı , yazar gibi kişiler "Her hakkı mahfuzdur"; "Kul hakkıdır , helal etmiyorum" vs gibi duygusal ajitasyon içerikli cümlelerle engelleyemez, hele tağutun mahkemelerine baş vurarak veya onun kanunlarına sırtını dayayarak (sığınarak) korkutamaz, cezalandıramaz!
Kul hakkına girebilmesi için, veya iddiasının geçerlilik kazanabilmesi için önce "Hakkı" olması gerekmektedir.
Kul ise; maddiyattan önce dinin tebliği ve insanların o eserle istifade ederek amel etmesinden dolayı kendisine de gelecek sevabı için teşvik edici bir yol izlemelidir.
Çünkü yazan, oynayan-izlenen, anlatılan argümanlar, dini bilgilerin aslı , kendisinine ait değil , İslam dinine ait dökümanlardır! Kendi hayatından bir sahne, vakıa gibi düşünerek para kazanma yoluna gidip yasak koyamaz, tekel oluşturamazlar. Zaten böyle bir hakları da yoktur.
Bu sanatçılar, yayımcılar; yayımladıkları eserleri, asıl anlatan, yaşayan, açıklayan ve konunun meydana gelmesini sağlayan kimselere (çoğu ölmüş kimselerdir) sormadan, izin almadan hatta alamadan, bunları derleyip bir kitap veya Cd'de toplayarak geçim endişesiyle piyasaya sürerek altına da "kul hakkıdır , haramdır, yasaya aykırıdır" vs tehditvari sebeblerle kendisinden başkasına tebliğ amaçlı yayılmasını, çoğaltıp dağıtmasını engelleyemez. Hele İslam düzeninin hakim olduğu bir yerde, bu şekildeki "Din tacirlerine" kesinlikle musade edilmez.
Dinimiz belli kesimlerin değil , fakir-zengin, alim-avam, türk-kürt, arab-rum vs tüm insanların dinidir.
Parası olanların alabileceği, parası olmayanların cahil kalmasına, şirk işlemesine ve yahut tebliğin ulaştırılmamasına izin vermez. Asıl bunu engelleyenlerin cezalandırılmasını sağlar.
Rasulullah s.a.v. şöyle buyurmuştur :
“Hikmet (İlim) mu'minin yitik malıdır. Nerede bulsa alır.”
(Tirmizi, İlim 19)
Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki :
"Ameller ancak niyetlere göredir" buyurdu.
(Buhârî, Bedu'l- Vahy, 1; Muslim, İmâre, 155)
Ayrıca yayınların üzerinde bulunan "Telif hakkı" kavramı ne selef ne halef döneminde olmayıp son asırlarda batı'da kapitalist zihniyetin etkisiyle oluşmuş bir kavramdır.
Şu anda İslam dünyası, kapitalist kanunlarıyla yönetildiği için bu sistem uygulanır. Halbuki İslam dini bunu red eder. Çünkü, alim, yazar, düşünür, üretkenler bir şey ortaya atarlarsa ve insanların ellerine ulaşırsa diğerlerin bunları tekrar yazmaları ve yapmalarını engelleyemezler. Bu hakka sahip değiller.
Zira, ilim ve benzeri sahibinden çıkıp diğerlere ulaşırsa kendi mülkünden çıkmış olur. Herkes bunu alabilir, başkalarına verebilir. Fakat, yayınlanmazsa veya piyasaya çıkartmazsa kendisinde kalırsa kimse onu yayınlayamaz. Çünkü, o kitap, neşriyat, kaset ve CD onun şahsi mülküdür.
Fakat, satın alan kimse başkalarına satabilir, basabilir ve kaydettirebilir. Çünkü, alınan şey satın alanın mülküdür. Mülk edinen kimse mülkünde istediği şekilde tasarruf edebilir.
"Ben bir kitap alırsam bu kitap benim mülküm olur. Onu istediğim kimseye satabilirim, fotokopisini yaptırabilirim."
Kaset, CD vs. aynı durumdadır. Çünkü, satış ve mülkiyetle ilgili Şeriatın hükümleri; bir kimse herhangi bir şey satın alırsa, miras kalırsa, hediye veya hibe olarak bir şey elde edinirse, o şey mülk edinenin olur. İstediği şekilde onunla ilgili her tasarruf hakkına sahib olur.
Satıcı, satın alana veya mülk edene onu bir daha basamazsın veya kayıt ettiremezsin şartı koşamaz. Bu şart batıldır. Çünkü, şartlar Şer’i hükme aykırı ise koşulmaz, koşulursa da ona uyulmaz.
Rasulullah (s.a.v.) “Müslümanlar, şartlarına bağlı kalırsa ona uymazlar” (Buhari, Tirmizi, Abu Davud)
Kimse bunu basıp çoğaltamaz ve satamaz şartı, şartı koşan kimse, helalı haram kılıyor. Bu nedenle, bu şart batıldır.
Ayrıca başka bir hadiste Allah rasulu (s.a.v.):
"Allahın kitabında olmayan her şart batıldır"
(Buhârî, Mukâteb, 3; Muslim, Itk, 8; en-Nesâî, Talâk, 31, Buyû', 85) buyurmuştur.
Maddiyatçılık akımı ile son asrın vebası haline gelen para kullarının icadı olan bu yasak koyma (telif hakkı) kanunu, belli bir ilim ve sanat eseri meydana getiren bir kimsenin "artık bu eseri tekeline alıp kendisinden izinsiz çoğaltılmasına müsade etmemesi" diye bir hadise günümüze kadar sözkonusu değildi.
İslam'a göre alışverişin 5 ruknu vardır:
1- Bay'i, (satıcı),
2- Muşteri, (alıcı),
3- Musmen, (satılık mal),
4- Semen, (satılan malın bedeli),
5- Siga, (icab ve kabul)
Bu beş ruknun veya bunlardan birkaçının ya da birinin eksik olması halinde yapılan bir alış veriş, İslam hukukuna göre sahih değildir.
Bu rukunlerden her birinin de kendine has bir takım şartları vardır. Uzun olmasın diye bu şartları tek tek açıklamayacağım. Bunun için sadece 3. ruknun, yani musmen dediğimiz satılık malın üzerinde durmak gerekmektedir.
"Satılık mal" demek fıkıh kitaplarımıza göre elle tutulan, gözle görülen yararlı bir meta demektir.
Şayet bir şey elle tutulup gözle görülmüyorsa, faydalı da değilse fıkhen buna mal denilmez. Ed-Durru`l-Munteka, İbnu Abidin ve diğer Hanefi fıkıh kitablarının tümü bunu böylece ifade etmektedirler.
"Şuf'a Hakkı" bunlardandır. Mesela birinin bir arsada sizinle ortaklığı veya komşuluğu vardır, sizin kendi hissenizi yada arsanızı satmaya kalkışmanız halinde (öncelikli olarak) o ortağınızın veya komşunuzun mudahele edip sattığınız arsanın bedelini vererek onu satın alma hakkı vardır ki buna Şuf'a Hakkı denir.
İslam`a göre Şuf'a hakkı satılmaz.
Yani Şufa Hakkına sahib olan bir kimse, bu hakkını bir başkasına satamaz. Çünkü hukuki mucerrededendir, elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır.
İşte telif hakkı da bu kabil haklardandır. Elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır. Bir kitap, satılabilir. Ben başkasının yazdığı bir kitabı veya kendi yazdığım bir kitabı, elle yazmak suretiyle kopye etsem, istinsah etsem; o kopyeyi, o nushayı başkasına satabilirim. Burada satış sözkonusudur.
Çünkü orada elle tutulan gözle görülen bir mal vardır. Ama telif hakkı dediğimiz şey, yukarıda tarifi geçen hukuku mucerrededendir ve onun satışı olamaz. Çünkü bu, mal tarifi içine giren birşey değildir.
Buna göre ben, elimde bulunan herhangi bir eserin fotokopisini çektirebilir veya tab ettirebilirim. Çünkü benim elimde bir kitap vardır ve ben o kitabın maliki olduğum için kendi malım olan bu kitabı istediğim usulle çoğaltabilirim.
Böylece "vergi" ve "Bandrollü ürün" (Her ne kadar Bandrolunde korsanı yapılıyor olsada) aldatmacasıyla tağuti rejime açıktan (mali) destek verenlere katılmamanın doyumsuz hazzına ulaşırım.
Ticarette Kul hakkı, ancak aslının kişinin kendisine ait olan, (dini olmayan) işlerde geçerlidir.
İslam dini İmamın parayla namaz kıldırmasını, Kur'an öğretmesini bile yasaklamışken, tebliğ unsuru olacak yayınları ticarete alet eden tüccarlara(!) fırsat vermez!
Konuyla İlgili Deliller
Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki :
"Kur'ân-ı Kerîm'i tilavet ediniz. Fakat karşılığında ucret alıp menfaat sağlamayınız. (yemeyiniz)"
(Ahmed b. Hanbel, III, 428, İbn Ebî Şeybe, Musannef, II, 292).
Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki :
“Kim Kur’an okur da onun vesilesiyle insanların mallarını yerse, kıyamet günü yüzü etten soyulmuş bir kemik halinde gelir."
(İbn Ebî Şeybe, Musannef, II, 292; Beyhakî, es-Sunenu’l-Kubrâ, II, 532; Ebû Nuaym, Hilyetu’l-Evliya, IV, 199)”
Nebî (s.a.v.)'in, Amr b. Ebî'l-Âs'a vasiyet edip, yerine getirilmesi istediği şeylerin sonuncusu şu olmuştur:
"Eğer sen muezzin edinilirsen, muezzinlikten dolayı bir ucret alma"
(Tirmizî, Salât, 41; Nesâî, Ezan, 32; İbn Mâce, Ezan, 3; Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 217).
Ubey b. Ka'b (r.anh)'dan rivayet edildiğine göre, kendisi bir adamı okutmuş, O da kendisine buna karşılık bir yay vermiştir. Ubey bunun hükmünü Allah Rasulunden sorunca o şöyle cevap vermiştir:
"Âllah'ın sana kıyamet gününde ateşten bir yay ve halka vermesini arzu eder misin?"
Ubey'in "Hayır" demesi üzerine "Öyleyse onu geri ver" buyurmuştur.
(Ebu Dâvud İcâre, 1; İbn Mâce, Ticârât, 8; Bedâyiu's-Sanayi ; IV, 191).
Osman b. Ebi’l-As da şöyle demektedir:
“Allah Rasulu (s.a.v.) bana ezan okuması karşılığında ücret taleb etmeyen bir muezzin tutmayı tavsiye etti.
(Bu hadis dört Sunen’de benzer lafızlarla rivayet edilmektedir: Ebû Davud, Salât, 39; Nesaî, Ezan, 32; Tirmizî, Salât, 41; İbn Mâce, Ezan, 3)”
Kâsanî, Osman b. Ebi’l-As’a Allah Rasulu (s.a.v)’in ezan okuması karşılığında ücret talep etmeyen bir muezzin bulmasını tavsiye ettiği hadisle alakalı şöyle demektedir:
Çünkü ezan, kamet, namaz ve Kur’an-ı Kerim okutmak karşılığında ücret almak insanları cemaatle namaz kılmaktan, Kur’an-ı Kerim ve ilim öğrenmekten uzaklaştıran başlıca nedendir. (Kâsânî, Bedaiu’s-Senaî, Beyrut, 1997, VI, 14)
Zira ücretin ağırlığı insanları ibadet yapmaktan alıkor. Allah Teala şöyle buyurarak bu meseleye işaret etmektedir:
“Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da, onlar borçtan bir yük altında mı kalmışlardır?”
İslam’ın emirlerini tebliğ eden Allah Rasulu ile alakalı Kur’an-ı Kerim: “Halbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun." (Yusuf 104)” buyurmaktadır.
"De ki : Ben sizden herhangi bir ücret istemem, O sizin içindir. Benim ecrim ancak ALLAH'a aittir. O, her şeye şahiddir" (Se'be 47)
"De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum." (Furkan 57)
Nasıl Allah Rasulu tebliğ vazifesini meccanen (karşılıksız) yaptıysa Onun; “burada olanlar olmayanlara tebliğ etsin” emrine muhatab olan ummeti de dini mesaili hasbi olarak yürütmekle mükelleftir. (Kâsânî, Bedaiu’s-Senaî, Beyrut, 1997, VI, 14).
Selef ulemasının önemli bir bölümü Kur’an-ı Kerim öğretme karşılında ücret almanın caiz olmadığı görüşündedir. Zuhrî’ye göre öğretme karşılığında alınan bedel mekruhtur. Ebû Hanife ve talebelerine göre ise caiz değildir. (Aynî, Umdetu’l-Kârî Şerhu Sâhihi’l-Buhârî, Beyrut, 2001, XII, 135).
Nitekim Hanefî fakihlerden el-Hakimu’ş-Şehid (v. 334/945) “el-Kâfî” adlı mudevven eserinde: “Kişinin çocuğuna Kur’an-ı Kerim fıkıh, feraiz öğretmesi ya da ramazanda onlara imamlık veya muezzinlik yapması için ilim sahibi birisini parayla tutması caiz değildir.” demektedir. (Aynî, el-Binaye, Beyrut, 2000, XII, 135)
Merğinanî ve İbn Humam’a göre insanların, Kur’an öğretmek gibi dini vazifeler karşılığında ücret almaları caiz değildir. (Merğinanî, el-Hidaye Şerh-u Bidayeti’l-Mubtedî, Beyrut, ty., III, 235).
Dini Olmayan Eser ve Programların (Sahibi Kâfir Olsa Bile) Kopyalanması Haramdır!
"İslam'i eserlerde olmuyor" istisnası gelmiş ise, İslami olmayan eserlerde kul hakkı vardır ve caiz değildir.
Fakat mevcud konularda, Ticâri kaygıyla bir emek sarf edilerek üretilen; tek el olma (rekabetin, alternatifin olmaması) hasebiyle, şirketlerin istediği yüksek fiyatta satılarak tüketicilerin istismar edilmesinden dolayı; bir kişi fiyatının aşırı yüksek olması sebebiyle, bu tür (kullanılması aslen haram olmayan) programların (İslam'i olmayan eser, yazılım, program vb. gibi eğer şifreleri açık halde ise sorun olmayabilir) kullanılması (ticarete dökmeden, kullanmak için sadece bir tane) durumunda, Allah (c.c.)'nin afv edebileceğini umuyorum.
Aynı ürünün (düşük fiyatta - piyasa şartlarına uygun) alternatifi var, ve fiyatı da mâkul ise; şifresi meşru olmayan yollardan temin edilen bu tür programların kullanılması kesinlikle câiz görmüyorum, haramdır.
Velev ki ürünün sahibi Yahudi, hırıstiyan, muşrik, kâfir, laik de olsa, câiz olmaz. Çünkü "kul hakkı" denmiştir, musluman hakkı denmemiştir.
Evet zamanımızda, bilhassa muslumanların genelinin dini yaşamlarına gösterdikleri hassasiyet ve maddi durumlarının olumsuzluğu gibi şartların etkisiyle, nefsinin kendisine "sahibi kâfir, ganimet, enayi miyim vs" çeşitli fısıldamalarla yaptığı usulsuzluğe kılıf arama yollarına, 'ferdi fetvalara' yöneltmektedir. Halbuki bu kişilerin uygulamaları ve düşünceleri batıldır, samimi değildir. Bu kişiler, aynı kâfirin dükkanında kimse olmasa; kapısı, kasası açık olsa girip bir şey (ç)almayı câiz görmez!
Bu konuda mu'min izlemesi gereken ve uyması gereken kaide aşağıdaki hadis-i şerifler olmalıdır:
“İyilik, ahlâkın güzelliğidir. Günah ise, kalbinde rahatsızlık uyandıran ve başkalarının muttalî olmasından hoşlanmadığın şeydir.”
(Muslim, Birr 14-15; Tirmizî, Zuhd 40, hadis no: 2497; Dârimî, Rikak 73, hadis no: 2792)
“İyilik, ruhunun yatıştığı (mutmain olduğu) şeydir. Kötülük ise, insanlar sana fetvâ verseler de, içini tırmalayan ve göğsünde tereddut duyduğun şeydir."
(Ahmed bin Hanbel, 4/227; Dârimî, Bûyu’, 2, hadis no: 2536)
Nevvâs bin Sem’an (r.anh) şöyle dedi: ‘Rasûlullah (s.a.v.)’a iyilik ve günahtan sordum da şöyle buyurdular:
“İyilik (birr), ahlâkın güzel olmasıdır. Günah ise, kalbini tırmalayıb, insanların da muttalî olmasından hoşlanmadığın şeydir...”
(Muslim, Birr 5; Tirmizî, Zuhd 52; Ahmed bin Hanbel, IV/182, 227, V/251, 252, 256)
Vâbisa bin Ma'bed (radıyallâhu anh) diyor ki, birgün Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in huzûruna varmıştım. Bana:
“–İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu.
–Evet, dedim.
O zaman şunları söyledi: “–Kalbine danış. İyilik, kalbin uygun gördüğü ve yapılmasını tasdik ettiği şeydir. Günâh ise içini tırmalayan ve başkaları sana «Yap!» diye fetvâlar verseler bile, içinde şüphe ve tereddut uyandıran şeydir.”
(İbn-i Hanbel, IV, 227-228; Dârimî, Buyû, 2)
*****************************
D. Ali Erzincanlı korsanlara 'helal' etti
Albümlerinizin de korsanları çıkıyor mu? Yoksa dinleyicileriniz korsana karşı duyarlı mı?
Albümlerim korsanı var ama çok değil. Bazen korsan albümlerimi imzaladığım da oluyor. İnternete bir bakıyorsunuz bütün parçalarınız mevcut. İnsanlar birbirine 'Allah razı olsun' diyerek albümleri paylaşıyor. Bugün biz bir albümü çıkaracak kadar ekonomik güce sahibiz. O yüzden şahsım adına korsan albümümü alanlara bütün hakkımı helal ediyorum. Gelecek yıl En Sevgiliye 9'u çıkardığımda üç bin tane hediyelik promosyon bastıracağım. Daha sonra albümümü ücretsiz olarak internet siteme koymayı düşünüyorum.
D. Ali Erzincanlı korsanlara 'helal' etti YAŞAM haberler haberleri haberi haber- Haber7 haber7.com - Güncel Haberler, Son dakika haberleri - Bu noktada haber var
Nihat Hatipoğlu
KORSAN CD'LERİMİ İMZALIYORUM
Neden?
Korsan yayıncılığın yanında değilim ve tamamen karşıyım. Ama benim durumum daha farklı, bir kişi bile programımı izliyor ya da kitabımı okuyup etkileniyorsa bu çok olumlu bir şeydir. Bu yüzden önüme korsan CD geldiğinde `niye getirdiniz?` diye sormam. Bir insana fayda sağlayacaksa imzalarım. Benim CD`lerimi çoğaltıp benden helallik isteyen yüzlerce insan olmuştur. Hiçbirine `Helal etmiyorum` demedim. Hatta bundan dolayı da CD`lerimi çıkartan firmayla da sorun yaşadım.
Doğal...
Serzenişte bulunmuşlardır. Çünkü ben bunları radyoda da söylüyorum. Lütfen bunları çoğaltın ve dağıtın diyorum.
Haberler, Haber, Son Dakika Haberler, Gazeteler - Yeni Şafak"]Oruç tutmayan da beni izleyecek - 02.09.2008 - Pazar - Yeni Şafak
******************************
İlgili Konu :
Kafirin Kul Hakkı ve Kul Hakkının Çeşitleri?
Kul Hakkı Nedir, Nelerdir?
İslami Eserlerin Korsanlarında (yan sanayilerinde) Kul Hakkı Olmaz
İslami eser olması ve aslına sadık kalınması şartıyla; Kitab, Kaset, Cd, Mp3 gibi dökümanları, Orijinalı pahalı olduğu veya bulunamadığı vb. sebeblerden dolayı, satın alamayanların, Korsanlarını (yan sanayi) alabilirler (indirebilirler vs.) .
İslam dininde tebliğ bir vazifedir. "Emr-i bil maruf ve nehy'i ani'l munker" emri gereğince insanları bilgilendirmek , tebliğ yapmak, İslami açıdan şevk ve zinde tutmak gibi meşru kasıtlarla kitap, cd tarzı yazılı ve görsel yayımların dağıtılmasında bir beis yoktur.
İslami eserleri; sanatçı , yazar gibi kişiler "Her hakkı mahfuzdur"; "Kul hakkıdır , helal etmiyorum" vs gibi duygusal ajitasyon içerikli cümlelerle engelleyemez, hele tağutun mahkemelerine baş vurarak veya onun kanunlarına sırtını dayayarak (sığınarak) korkutamaz, cezalandıramaz!
Kul hakkına girebilmesi için, veya iddiasının geçerlilik kazanabilmesi için önce "Hakkı" olması gerekmektedir.
Kul ise; maddiyattan önce dinin tebliği ve insanların o eserle istifade ederek amel etmesinden dolayı kendisine de gelecek sevabı için teşvik edici bir yol izlemelidir.
Çünkü yazan, oynayan-izlenen, anlatılan argümanlar, dini bilgilerin aslı , kendisinine ait değil , İslam dinine ait dökümanlardır! Kendi hayatından bir sahne, vakıa gibi düşünerek para kazanma yoluna gidip yasak koyamaz, tekel oluşturamazlar. Zaten böyle bir hakları da yoktur.
Bu sanatçılar, yayımcılar; yayımladıkları eserleri, asıl anlatan, yaşayan, açıklayan ve konunun meydana gelmesini sağlayan kimselere (çoğu ölmüş kimselerdir) sormadan, izin almadan hatta alamadan, bunları derleyip bir kitap veya Cd'de toplayarak geçim endişesiyle piyasaya sürerek altına da "kul hakkıdır , haramdır, yasaya aykırıdır" vs tehditvari sebeblerle kendisinden başkasına tebliğ amaçlı yayılmasını, çoğaltıp dağıtmasını engelleyemez. Hele İslam düzeninin hakim olduğu bir yerde, bu şekildeki "Din tacirlerine" kesinlikle musade edilmez.
Dinimiz belli kesimlerin değil , fakir-zengin, alim-avam, türk-kürt, arab-rum vs tüm insanların dinidir.
Parası olanların alabileceği, parası olmayanların cahil kalmasına, şirk işlemesine ve yahut tebliğin ulaştırılmamasına izin vermez. Asıl bunu engelleyenlerin cezalandırılmasını sağlar.
Rasulullah s.a.v. şöyle buyurmuştur :
“Hikmet (İlim) mu'minin yitik malıdır. Nerede bulsa alır.”
(Tirmizi, İlim 19)
Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki :
"Ameller ancak niyetlere göredir" buyurdu.
(Buhârî, Bedu'l- Vahy, 1; Muslim, İmâre, 155)
Ayrıca yayınların üzerinde bulunan "Telif hakkı" kavramı ne selef ne halef döneminde olmayıp son asırlarda batı'da kapitalist zihniyetin etkisiyle oluşmuş bir kavramdır.
Şu anda İslam dünyası, kapitalist kanunlarıyla yönetildiği için bu sistem uygulanır. Halbuki İslam dini bunu red eder. Çünkü, alim, yazar, düşünür, üretkenler bir şey ortaya atarlarsa ve insanların ellerine ulaşırsa diğerlerin bunları tekrar yazmaları ve yapmalarını engelleyemezler. Bu hakka sahip değiller.
Zira, ilim ve benzeri sahibinden çıkıp diğerlere ulaşırsa kendi mülkünden çıkmış olur. Herkes bunu alabilir, başkalarına verebilir. Fakat, yayınlanmazsa veya piyasaya çıkartmazsa kendisinde kalırsa kimse onu yayınlayamaz. Çünkü, o kitap, neşriyat, kaset ve CD onun şahsi mülküdür.
Fakat, satın alan kimse başkalarına satabilir, basabilir ve kaydettirebilir. Çünkü, alınan şey satın alanın mülküdür. Mülk edinen kimse mülkünde istediği şekilde tasarruf edebilir.
"Ben bir kitap alırsam bu kitap benim mülküm olur. Onu istediğim kimseye satabilirim, fotokopisini yaptırabilirim."
Kaset, CD vs. aynı durumdadır. Çünkü, satış ve mülkiyetle ilgili Şeriatın hükümleri; bir kimse herhangi bir şey satın alırsa, miras kalırsa, hediye veya hibe olarak bir şey elde edinirse, o şey mülk edinenin olur. İstediği şekilde onunla ilgili her tasarruf hakkına sahib olur.
Satıcı, satın alana veya mülk edene onu bir daha basamazsın veya kayıt ettiremezsin şartı koşamaz. Bu şart batıldır. Çünkü, şartlar Şer’i hükme aykırı ise koşulmaz, koşulursa da ona uyulmaz.
Rasulullah (s.a.v.) “Müslümanlar, şartlarına bağlı kalırsa ona uymazlar” (Buhari, Tirmizi, Abu Davud)
Kimse bunu basıp çoğaltamaz ve satamaz şartı, şartı koşan kimse, helalı haram kılıyor. Bu nedenle, bu şart batıldır.
Ayrıca başka bir hadiste Allah rasulu (s.a.v.):
"Allahın kitabında olmayan her şart batıldır"
(Buhârî, Mukâteb, 3; Muslim, Itk, 8; en-Nesâî, Talâk, 31, Buyû', 85) buyurmuştur.
Maddiyatçılık akımı ile son asrın vebası haline gelen para kullarının icadı olan bu yasak koyma (telif hakkı) kanunu, belli bir ilim ve sanat eseri meydana getiren bir kimsenin "artık bu eseri tekeline alıp kendisinden izinsiz çoğaltılmasına müsade etmemesi" diye bir hadise günümüze kadar sözkonusu değildi.
İslam'a göre alışverişin 5 ruknu vardır:
1- Bay'i, (satıcı),
2- Muşteri, (alıcı),
3- Musmen, (satılık mal),
4- Semen, (satılan malın bedeli),
5- Siga, (icab ve kabul)
Bu beş ruknun veya bunlardan birkaçının ya da birinin eksik olması halinde yapılan bir alış veriş, İslam hukukuna göre sahih değildir.
Bu rukunlerden her birinin de kendine has bir takım şartları vardır. Uzun olmasın diye bu şartları tek tek açıklamayacağım. Bunun için sadece 3. ruknun, yani musmen dediğimiz satılık malın üzerinde durmak gerekmektedir.
"Satılık mal" demek fıkıh kitaplarımıza göre elle tutulan, gözle görülen yararlı bir meta demektir.
Şayet bir şey elle tutulup gözle görülmüyorsa, faydalı da değilse fıkhen buna mal denilmez. Ed-Durru`l-Munteka, İbnu Abidin ve diğer Hanefi fıkıh kitablarının tümü bunu böylece ifade etmektedirler.
"Şuf'a Hakkı" bunlardandır. Mesela birinin bir arsada sizinle ortaklığı veya komşuluğu vardır, sizin kendi hissenizi yada arsanızı satmaya kalkışmanız halinde (öncelikli olarak) o ortağınızın veya komşunuzun mudahele edip sattığınız arsanın bedelini vererek onu satın alma hakkı vardır ki buna Şuf'a Hakkı denir.
İslam`a göre Şuf'a hakkı satılmaz.
Yani Şufa Hakkına sahib olan bir kimse, bu hakkını bir başkasına satamaz. Çünkü hukuki mucerrededendir, elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır.
İşte telif hakkı da bu kabil haklardandır. Elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır. Bir kitap, satılabilir. Ben başkasının yazdığı bir kitabı veya kendi yazdığım bir kitabı, elle yazmak suretiyle kopye etsem, istinsah etsem; o kopyeyi, o nushayı başkasına satabilirim. Burada satış sözkonusudur.
Çünkü orada elle tutulan gözle görülen bir mal vardır. Ama telif hakkı dediğimiz şey, yukarıda tarifi geçen hukuku mucerrededendir ve onun satışı olamaz. Çünkü bu, mal tarifi içine giren birşey değildir.
Buna göre ben, elimde bulunan herhangi bir eserin fotokopisini çektirebilir veya tab ettirebilirim. Çünkü benim elimde bir kitap vardır ve ben o kitabın maliki olduğum için kendi malım olan bu kitabı istediğim usulle çoğaltabilirim.
Böylece "vergi" ve "Bandrollü ürün" (Her ne kadar Bandrolunde korsanı yapılıyor olsada) aldatmacasıyla tağuti rejime açıktan (mali) destek verenlere katılmamanın doyumsuz hazzına ulaşırım.
Ticarette Kul hakkı, ancak aslının kişinin kendisine ait olan, (dini olmayan) işlerde geçerlidir.
İslam dini İmamın parayla namaz kıldırmasını, Kur'an öğretmesini bile yasaklamışken, tebliğ unsuru olacak yayınları ticarete alet eden tüccarlara(!) fırsat vermez!
Konuyla İlgili Deliller
Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki :
"Kur'ân-ı Kerîm'i tilavet ediniz. Fakat karşılığında ucret alıp menfaat sağlamayınız. (yemeyiniz)"
(Ahmed b. Hanbel, III, 428, İbn Ebî Şeybe, Musannef, II, 292).
Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki :
“Kim Kur’an okur da onun vesilesiyle insanların mallarını yerse, kıyamet günü yüzü etten soyulmuş bir kemik halinde gelir."
(İbn Ebî Şeybe, Musannef, II, 292; Beyhakî, es-Sunenu’l-Kubrâ, II, 532; Ebû Nuaym, Hilyetu’l-Evliya, IV, 199)”
Nebî (s.a.v.)'in, Amr b. Ebî'l-Âs'a vasiyet edip, yerine getirilmesi istediği şeylerin sonuncusu şu olmuştur:
"Eğer sen muezzin edinilirsen, muezzinlikten dolayı bir ucret alma"
(Tirmizî, Salât, 41; Nesâî, Ezan, 32; İbn Mâce, Ezan, 3; Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 217).
Ubey b. Ka'b (r.anh)'dan rivayet edildiğine göre, kendisi bir adamı okutmuş, O da kendisine buna karşılık bir yay vermiştir. Ubey bunun hükmünü Allah Rasulunden sorunca o şöyle cevap vermiştir:
"Âllah'ın sana kıyamet gününde ateşten bir yay ve halka vermesini arzu eder misin?"
Ubey'in "Hayır" demesi üzerine "Öyleyse onu geri ver" buyurmuştur.
(Ebu Dâvud İcâre, 1; İbn Mâce, Ticârât, 8; Bedâyiu's-Sanayi ; IV, 191).
Osman b. Ebi’l-As da şöyle demektedir:
“Allah Rasulu (s.a.v.) bana ezan okuması karşılığında ücret taleb etmeyen bir muezzin tutmayı tavsiye etti.
(Bu hadis dört Sunen’de benzer lafızlarla rivayet edilmektedir: Ebû Davud, Salât, 39; Nesaî, Ezan, 32; Tirmizî, Salât, 41; İbn Mâce, Ezan, 3)”
Kâsanî, Osman b. Ebi’l-As’a Allah Rasulu (s.a.v)’in ezan okuması karşılığında ücret talep etmeyen bir muezzin bulmasını tavsiye ettiği hadisle alakalı şöyle demektedir:
Çünkü ezan, kamet, namaz ve Kur’an-ı Kerim okutmak karşılığında ücret almak insanları cemaatle namaz kılmaktan, Kur’an-ı Kerim ve ilim öğrenmekten uzaklaştıran başlıca nedendir. (Kâsânî, Bedaiu’s-Senaî, Beyrut, 1997, VI, 14)
Zira ücretin ağırlığı insanları ibadet yapmaktan alıkor. Allah Teala şöyle buyurarak bu meseleye işaret etmektedir:
“Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da, onlar borçtan bir yük altında mı kalmışlardır?”
İslam’ın emirlerini tebliğ eden Allah Rasulu ile alakalı Kur’an-ı Kerim: “Halbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun." (Yusuf 104)” buyurmaktadır.
"De ki : Ben sizden herhangi bir ücret istemem, O sizin içindir. Benim ecrim ancak ALLAH'a aittir. O, her şeye şahiddir" (Se'be 47)
"De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum." (Furkan 57)
Nasıl Allah Rasulu tebliğ vazifesini meccanen (karşılıksız) yaptıysa Onun; “burada olanlar olmayanlara tebliğ etsin” emrine muhatab olan ummeti de dini mesaili hasbi olarak yürütmekle mükelleftir. (Kâsânî, Bedaiu’s-Senaî, Beyrut, 1997, VI, 14).
Selef ulemasının önemli bir bölümü Kur’an-ı Kerim öğretme karşılında ücret almanın caiz olmadığı görüşündedir. Zuhrî’ye göre öğretme karşılığında alınan bedel mekruhtur. Ebû Hanife ve talebelerine göre ise caiz değildir. (Aynî, Umdetu’l-Kârî Şerhu Sâhihi’l-Buhârî, Beyrut, 2001, XII, 135).
Nitekim Hanefî fakihlerden el-Hakimu’ş-Şehid (v. 334/945) “el-Kâfî” adlı mudevven eserinde: “Kişinin çocuğuna Kur’an-ı Kerim fıkıh, feraiz öğretmesi ya da ramazanda onlara imamlık veya muezzinlik yapması için ilim sahibi birisini parayla tutması caiz değildir.” demektedir. (Aynî, el-Binaye, Beyrut, 2000, XII, 135)
Merğinanî ve İbn Humam’a göre insanların, Kur’an öğretmek gibi dini vazifeler karşılığında ücret almaları caiz değildir. (Merğinanî, el-Hidaye Şerh-u Bidayeti’l-Mubtedî, Beyrut, ty., III, 235).
Dini Olmayan Eser ve Programların (Sahibi Kâfir Olsa Bile) Kopyalanması Haramdır!
"İslam'i eserlerde olmuyor" istisnası gelmiş ise, İslami olmayan eserlerde kul hakkı vardır ve caiz değildir.
Fakat mevcud konularda, Ticâri kaygıyla bir emek sarf edilerek üretilen; tek el olma (rekabetin, alternatifin olmaması) hasebiyle, şirketlerin istediği yüksek fiyatta satılarak tüketicilerin istismar edilmesinden dolayı; bir kişi fiyatının aşırı yüksek olması sebebiyle, bu tür (kullanılması aslen haram olmayan) programların (İslam'i olmayan eser, yazılım, program vb. gibi eğer şifreleri açık halde ise sorun olmayabilir) kullanılması (ticarete dökmeden, kullanmak için sadece bir tane) durumunda, Allah (c.c.)'nin afv edebileceğini umuyorum.
Aynı ürünün (düşük fiyatta - piyasa şartlarına uygun) alternatifi var, ve fiyatı da mâkul ise; şifresi meşru olmayan yollardan temin edilen bu tür programların kullanılması kesinlikle câiz görmüyorum, haramdır.
Velev ki ürünün sahibi Yahudi, hırıstiyan, muşrik, kâfir, laik de olsa, câiz olmaz. Çünkü "kul hakkı" denmiştir, musluman hakkı denmemiştir.
Evet zamanımızda, bilhassa muslumanların genelinin dini yaşamlarına gösterdikleri hassasiyet ve maddi durumlarının olumsuzluğu gibi şartların etkisiyle, nefsinin kendisine "sahibi kâfir, ganimet, enayi miyim vs" çeşitli fısıldamalarla yaptığı usulsuzluğe kılıf arama yollarına, 'ferdi fetvalara' yöneltmektedir. Halbuki bu kişilerin uygulamaları ve düşünceleri batıldır, samimi değildir. Bu kişiler, aynı kâfirin dükkanında kimse olmasa; kapısı, kasası açık olsa girip bir şey (ç)almayı câiz görmez!
Bu konuda mu'min izlemesi gereken ve uyması gereken kaide aşağıdaki hadis-i şerifler olmalıdır:
“İyilik, ahlâkın güzelliğidir. Günah ise, kalbinde rahatsızlık uyandıran ve başkalarının muttalî olmasından hoşlanmadığın şeydir.”
(Muslim, Birr 14-15; Tirmizî, Zuhd 40, hadis no: 2497; Dârimî, Rikak 73, hadis no: 2792)
“İyilik, ruhunun yatıştığı (mutmain olduğu) şeydir. Kötülük ise, insanlar sana fetvâ verseler de, içini tırmalayan ve göğsünde tereddut duyduğun şeydir."
(Ahmed bin Hanbel, 4/227; Dârimî, Bûyu’, 2, hadis no: 2536)
Nevvâs bin Sem’an (r.anh) şöyle dedi: ‘Rasûlullah (s.a.v.)’a iyilik ve günahtan sordum da şöyle buyurdular:
“İyilik (birr), ahlâkın güzel olmasıdır. Günah ise, kalbini tırmalayıb, insanların da muttalî olmasından hoşlanmadığın şeydir...”
(Muslim, Birr 5; Tirmizî, Zuhd 52; Ahmed bin Hanbel, IV/182, 227, V/251, 252, 256)
Vâbisa bin Ma'bed (radıyallâhu anh) diyor ki, birgün Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in huzûruna varmıştım. Bana:
“–İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu.
–Evet, dedim.
O zaman şunları söyledi: “–Kalbine danış. İyilik, kalbin uygun gördüğü ve yapılmasını tasdik ettiği şeydir. Günâh ise içini tırmalayan ve başkaları sana «Yap!» diye fetvâlar verseler bile, içinde şüphe ve tereddut uyandıran şeydir.”
(İbn-i Hanbel, IV, 227-228; Dârimî, Buyû, 2)
*****************************
D. Ali Erzincanlı korsanlara 'helal' etti
Albümlerinizin de korsanları çıkıyor mu? Yoksa dinleyicileriniz korsana karşı duyarlı mı?
Albümlerim korsanı var ama çok değil. Bazen korsan albümlerimi imzaladığım da oluyor. İnternete bir bakıyorsunuz bütün parçalarınız mevcut. İnsanlar birbirine 'Allah razı olsun' diyerek albümleri paylaşıyor. Bugün biz bir albümü çıkaracak kadar ekonomik güce sahibiz. O yüzden şahsım adına korsan albümümü alanlara bütün hakkımı helal ediyorum. Gelecek yıl En Sevgiliye 9'u çıkardığımda üç bin tane hediyelik promosyon bastıracağım. Daha sonra albümümü ücretsiz olarak internet siteme koymayı düşünüyorum.
D. Ali Erzincanlı korsanlara 'helal' etti YAŞAM haberler haberleri haberi haber- Haber7 haber7.com - Güncel Haberler, Son dakika haberleri - Bu noktada haber var
Nihat Hatipoğlu
KORSAN CD'LERİMİ İMZALIYORUM
Neden?
Korsan yayıncılığın yanında değilim ve tamamen karşıyım. Ama benim durumum daha farklı, bir kişi bile programımı izliyor ya da kitabımı okuyup etkileniyorsa bu çok olumlu bir şeydir. Bu yüzden önüme korsan CD geldiğinde `niye getirdiniz?` diye sormam. Bir insana fayda sağlayacaksa imzalarım. Benim CD`lerimi çoğaltıp benden helallik isteyen yüzlerce insan olmuştur. Hiçbirine `Helal etmiyorum` demedim. Hatta bundan dolayı da CD`lerimi çıkartan firmayla da sorun yaşadım.
Doğal...
Serzenişte bulunmuşlardır. Çünkü ben bunları radyoda da söylüyorum. Lütfen bunları çoğaltın ve dağıtın diyorum.
Haberler, Haber, Son Dakika Haberler, Gazeteler - Yeni Şafak"]Oruç tutmayan da beni izleyecek - 02.09.2008 - Pazar - Yeni Şafak
******************************
İlgili Konu :
Kafirin Kul Hakkı ve Kul Hakkının Çeşitleri?
Çözüldü - Kafirin Kul Hakkı ve Kul Hakkının Çeşitleri?
selamun aleykum kardesler kul demek rabbımıze ıtaat eden oluyrsa sunu sormak ıstyrm kafır olanlardan yada musrıklerden helallık ıstenrmı onlar kul olylarmı bıde kısı musluman oldktan sonra kul haklarıda af olrmu selamun aleykum
www.islam-tr.org
Kul Hakkı Nedir, Nelerdir?
Çözüldü - Kul Hakkı Nedir, Nelerdir?
Merbaha arkadaslar, Ben aslen Hollandada yasiyorum ve yeni basimi ortum. Yani kisacasi kapandim. Kapandigimdan beri daha cok seyler ogrenmek istiyorum dinimin hakkinda. En cok merak etigim sey: KUL HAKKI Ne anlama geliyor, ve neler gecerlidiri onun icin? Simdiden tsk ederim!
www.islam-tr.org