E
Çevrimdışı
Ebu & Dücane
Misafir
Lozan görüşmeleri 20 Kasım 1922de başladı. Zafer olarak sunulan Lozan, aslında büyük bir hezimetti. Görüşmelerin başlangıç yıldönümü vesilesiyle dikkatleri Lozanda İslamın nasıl satıldığına çekmek istiyorum.
Siz Türkiyenin mülki tamamiyetini kabul edin, ben onlara İslamı ve İslam temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum.
Lozanda İsmet İnönü ile çok yakın olan Yahudi Hahambaşısı Nahum, Lord Curzona böyle diyordu. Hahambaşı Nahum ne demek istemişti? Lozandan sonra yapılan devrimler ve Andlaşma metni incelendiğinde, Hahambaşının ne demek istediği ve taahhüdünün nasıl da yerine getirildiği görülecektir.
Gerçekten de Lozandan sonraki birkaç yıl içinde İslamın bütün kurumları ve yasaları hayata amir olmaktan uzaklaştırılmış, Hahambaşının taahhüdü yerine getirilerek İslam ayaklar altında çiğnenmişti.
Çiğneyenler mi? Onlar büyük kurtarıcılardı!
Lozan görüşmelerinde İsmet İnönünün, İngilizlerle pazarlık yaparak gizli bir anlaşmayla Hilafeti kaldırma sözü verdiği pek çok kaynakta belgeleriyle yer alıyor. İslamın hukuki, siyasi, sosyal ve iktisadi düzeninin tamamen kaldırılarak Batının bu alandaki düzeninin alınacağı bizzat Lozanda kabul edilmiştir.
Lozanda İnönünün yanından ayrılmayan Haham Nahum, İzmir İktisat Kongresinde M. Kemalle görüşmesinin ardından alınan Kongre kararlarıyla İslam iktisat modeli terk edilerek Liberalizm benimsenmişti. O sıralarda Lord Curzonun, barışın Hilafetin kaldırılmasıyla mümkün olabileceği mesajı da Ankaraya iletilmişti.
Lozan sonrası azınlıklara birçok ayrıcalık verilirken, Osmanlı ve İslam Tarihi dersleri kaldırılıp yerine daha düne kadar Anadoluyu ırz ve namusu ile birlikte yağmalayan Yunanlıların Medeniyet Tarihi ders olarak okutulmaya başlanır. Milli Eğitim Bakanlığı, İslami kaynakların yasaklandığı dönemde Batı Klasiklerini tercüme ettirerek, Yunan ve Batı düşüncesini zorunlu ders olarak müfredata sokar, böylece Lozanda üstlenilen görev(!)in bir kısmı yerine getirilir. Kalanı da ardı ardına gelecektir.
M. Kemalin yaptığı devrimin en önemlilerinden olan şahıs, aile, borçlar, miras gibi hususları kapsayan Medeni Hukuk devrimi, aslında Lozanın gereğidir. Andlaşmaya göre, azınlıklara medeni ve siyasi sahada müslümanlarla eşitlik temin edilecektir. Bunun anlamı, Medeni Hukukun azınlıklara göre olacağıdır ve nitekim, İsviçre Medeni Kanunu tercüme edilerek müslümanlara dayatılır. Bunu Cumhuriyet devri Uluslararası Hukuk profesörlerinden M. Cemil Bilsel, 1933 basımı Lozan adlı kitabında şöyle ifade eder:
Azınlıklar meselesi nedeniyle Lozan görüşmeleri kesilme tehlikesine girince, İsmet İnönü, müttefiklere söz verdi ki, Türkiye barış sonunda.... Avrupa devletlerinin kabul ettiği esaslara göre, müslüman olmayan azınlıkların haklarını tanıyıp, umumi af ilan edecektir. ....Böylece İnönü, teslim bayrağını çekmiş oluyordu.
Yeni Türk devletinin Laik olacağı, Avrupa kurumlarını alacağı Lozana giden Türk Heyeti üyelerinden Dr. Rıza Nurun Hatıratında itiraf şöyle ediliyor: Konferansta laik tabirini kullandım. ...Kanun-u Medeni yapacağımızı, bunu Avrupadan alacağımızı, zaten dini devletten ayıracağımızı söyledim.
Bu ifadeler, Lozanda İslamın satıldığının resmi ağızdan itirafıdır. Sırf Avrupayı memnun ederek kendi iktidarlarını sağlama almak için, müslüman çoğunluku hıristiyan azınlıkların hukukuna mahkûm etmek; bunun için de Hilafeti kaldırmak, Laikliki ilan etmek, Avrupadan Medeni Kanunu almak, bizzat Lozanda taahhüt edilmiştir.
Ancak bu taahhüde Batılılar inanamazlar. Çünkü onlara göre, Türkiyedeki müslümanların dini hukuklarının kaldırılması imkânsızdır, herkese aynı kanunu tatbik etmek, hiç kimseyi memnun etmemek demektir. Ancak dini satmaya azmetmiş Türk Heyeti, İslam Hukukunun kaldırılıp yerine Avrupa hukukunun konulacağında ısrarcıdır. Avrupalılar bunu mümkün görmezlerken, Türk Heyeti diretip ille de hıristiyanların hukukunun müslümanlara tatbik edileceğinde ısrar ederek adeta onları ikna eder, İslam Hukukunu satar.
Prof. Dr. Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi adlı eserinde, Lozanda dinin nasıl satıldığına delil olabilecek şu ifadeleri kullanıyor: Lozan Barış Andlaşması ile modern bir adli taşkilatla modern ve Laik kanunlar yapmak mecburiyetini de mukavelevi olarak yükümlenmiştik....
Lozan Andlaşmasının maddelerine geçmeden önce Türk Heyetinin 24 Temmuz 1923te imzaladığı Adaletin yönetimine İlişkin Açıklamada, 5 yıl içinde hukuk, siyasal, sosyal ve toplumsal düzende tamamen İslamdan uzaklaşıp Laikleşme öngörülür. Gerçekten de bu taahhüt yerine getirilir ve Lozandan sonraki 5 yıl içinde yapılan devrimlerle devlet tamamen dinden uzaklaştırılır.
Lozan Andlaşmasının 37. maddesine göre, 38. maddeden 44. maddeye kadar olan maddeler Türkiye için Anayasadan üstün olacak; hiçbir mevzuat ve resmi işlem bu maddelere aykırı olamayacaktır. Nitekim Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri adlı kitabında bunu şöyle ifade ediyor: Anılan hükümlere aykırı herhangi bir iç hukuksal işlemin geçersizliğinin öncelikle ulusal yargı organlarımız tarafından saptanması sözkonusu olacaktır.
Anlaşılan o ki; Lozanda İslam resmen satılmış, Türkiye için bir Azınlıklar Rejimi kurulmuştur. Lozanda Türkiye bağımsızlığını elde etmemiş, bağımlılığını teyit etmiştir. O halde İstiklal Harbi sona ermemiştir. Birinci Meclis yeniden kurulmalı ve Devlet yeniden inşa edilmelidir. İslama göre...
FARUK KÖSE
Siz Türkiyenin mülki tamamiyetini kabul edin, ben onlara İslamı ve İslam temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum.
Lozanda İsmet İnönü ile çok yakın olan Yahudi Hahambaşısı Nahum, Lord Curzona böyle diyordu. Hahambaşı Nahum ne demek istemişti? Lozandan sonra yapılan devrimler ve Andlaşma metni incelendiğinde, Hahambaşının ne demek istediği ve taahhüdünün nasıl da yerine getirildiği görülecektir.
Gerçekten de Lozandan sonraki birkaç yıl içinde İslamın bütün kurumları ve yasaları hayata amir olmaktan uzaklaştırılmış, Hahambaşının taahhüdü yerine getirilerek İslam ayaklar altında çiğnenmişti.
Çiğneyenler mi? Onlar büyük kurtarıcılardı!
Lozan görüşmelerinde İsmet İnönünün, İngilizlerle pazarlık yaparak gizli bir anlaşmayla Hilafeti kaldırma sözü verdiği pek çok kaynakta belgeleriyle yer alıyor. İslamın hukuki, siyasi, sosyal ve iktisadi düzeninin tamamen kaldırılarak Batının bu alandaki düzeninin alınacağı bizzat Lozanda kabul edilmiştir.
Lozanda İnönünün yanından ayrılmayan Haham Nahum, İzmir İktisat Kongresinde M. Kemalle görüşmesinin ardından alınan Kongre kararlarıyla İslam iktisat modeli terk edilerek Liberalizm benimsenmişti. O sıralarda Lord Curzonun, barışın Hilafetin kaldırılmasıyla mümkün olabileceği mesajı da Ankaraya iletilmişti.
Lozan sonrası azınlıklara birçok ayrıcalık verilirken, Osmanlı ve İslam Tarihi dersleri kaldırılıp yerine daha düne kadar Anadoluyu ırz ve namusu ile birlikte yağmalayan Yunanlıların Medeniyet Tarihi ders olarak okutulmaya başlanır. Milli Eğitim Bakanlığı, İslami kaynakların yasaklandığı dönemde Batı Klasiklerini tercüme ettirerek, Yunan ve Batı düşüncesini zorunlu ders olarak müfredata sokar, böylece Lozanda üstlenilen görev(!)in bir kısmı yerine getirilir. Kalanı da ardı ardına gelecektir.
M. Kemalin yaptığı devrimin en önemlilerinden olan şahıs, aile, borçlar, miras gibi hususları kapsayan Medeni Hukuk devrimi, aslında Lozanın gereğidir. Andlaşmaya göre, azınlıklara medeni ve siyasi sahada müslümanlarla eşitlik temin edilecektir. Bunun anlamı, Medeni Hukukun azınlıklara göre olacağıdır ve nitekim, İsviçre Medeni Kanunu tercüme edilerek müslümanlara dayatılır. Bunu Cumhuriyet devri Uluslararası Hukuk profesörlerinden M. Cemil Bilsel, 1933 basımı Lozan adlı kitabında şöyle ifade eder:
Azınlıklar meselesi nedeniyle Lozan görüşmeleri kesilme tehlikesine girince, İsmet İnönü, müttefiklere söz verdi ki, Türkiye barış sonunda.... Avrupa devletlerinin kabul ettiği esaslara göre, müslüman olmayan azınlıkların haklarını tanıyıp, umumi af ilan edecektir. ....Böylece İnönü, teslim bayrağını çekmiş oluyordu.
Yeni Türk devletinin Laik olacağı, Avrupa kurumlarını alacağı Lozana giden Türk Heyeti üyelerinden Dr. Rıza Nurun Hatıratında itiraf şöyle ediliyor: Konferansta laik tabirini kullandım. ...Kanun-u Medeni yapacağımızı, bunu Avrupadan alacağımızı, zaten dini devletten ayıracağımızı söyledim.
Bu ifadeler, Lozanda İslamın satıldığının resmi ağızdan itirafıdır. Sırf Avrupayı memnun ederek kendi iktidarlarını sağlama almak için, müslüman çoğunluku hıristiyan azınlıkların hukukuna mahkûm etmek; bunun için de Hilafeti kaldırmak, Laikliki ilan etmek, Avrupadan Medeni Kanunu almak, bizzat Lozanda taahhüt edilmiştir.
Ancak bu taahhüde Batılılar inanamazlar. Çünkü onlara göre, Türkiyedeki müslümanların dini hukuklarının kaldırılması imkânsızdır, herkese aynı kanunu tatbik etmek, hiç kimseyi memnun etmemek demektir. Ancak dini satmaya azmetmiş Türk Heyeti, İslam Hukukunun kaldırılıp yerine Avrupa hukukunun konulacağında ısrarcıdır. Avrupalılar bunu mümkün görmezlerken, Türk Heyeti diretip ille de hıristiyanların hukukunun müslümanlara tatbik edileceğinde ısrar ederek adeta onları ikna eder, İslam Hukukunu satar.
Prof. Dr. Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi adlı eserinde, Lozanda dinin nasıl satıldığına delil olabilecek şu ifadeleri kullanıyor: Lozan Barış Andlaşması ile modern bir adli taşkilatla modern ve Laik kanunlar yapmak mecburiyetini de mukavelevi olarak yükümlenmiştik....
Lozan Andlaşmasının maddelerine geçmeden önce Türk Heyetinin 24 Temmuz 1923te imzaladığı Adaletin yönetimine İlişkin Açıklamada, 5 yıl içinde hukuk, siyasal, sosyal ve toplumsal düzende tamamen İslamdan uzaklaşıp Laikleşme öngörülür. Gerçekten de bu taahhüt yerine getirilir ve Lozandan sonraki 5 yıl içinde yapılan devrimlerle devlet tamamen dinden uzaklaştırılır.
Lozan Andlaşmasının 37. maddesine göre, 38. maddeden 44. maddeye kadar olan maddeler Türkiye için Anayasadan üstün olacak; hiçbir mevzuat ve resmi işlem bu maddelere aykırı olamayacaktır. Nitekim Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri adlı kitabında bunu şöyle ifade ediyor: Anılan hükümlere aykırı herhangi bir iç hukuksal işlemin geçersizliğinin öncelikle ulusal yargı organlarımız tarafından saptanması sözkonusu olacaktır.
Anlaşılan o ki; Lozanda İslam resmen satılmış, Türkiye için bir Azınlıklar Rejimi kurulmuştur. Lozanda Türkiye bağımsızlığını elde etmemiş, bağımlılığını teyit etmiştir. O halde İstiklal Harbi sona ermemiştir. Birinci Meclis yeniden kurulmalı ve Devlet yeniden inşa edilmelidir. İslama göre...
FARUK KÖSE