Ailem menzile bağlı ben değilim, kurbanı dergahın yaptığı organizasyon ile kestirdik, kasap anormal bir şey yapmadı. Bu adamların kestiği et yenir mi?
Selamun aleykum ve Rahmetullah, Kardeşim aşağıdaki linki inceleyebilirsiniz, hayırlı bayramlar bu arada..
https://www.islam-tr.org/konu/hayvan-kesiminde-besmele-ve-helal-et.9492/
-Cevaptan bir kesıt-
Aynı meselede
Alaeddin Palevi hoca şunları demektedir:
— Malum olduğu üzere İslam âleminde küfrü mutlak hâkim olduktan sonra insanların çoğu ikrah olmaksızın küfrü gerektiren birçok söz ve fiili yaparak küfre girmektedirler.
İnsanlar bir taraftan tevhid kelimesini ikrar edib, namaz kılıb, oruç tutmakta diğer taraftan ise tağutları destekleyerek tevhid kelimesini bozan fiillere bulaşmaktadırlar. Böyle toplumların kestiğinin yenilib yenilmemesi günümüzde oldukça büyük tartışmalara neden olmaktadır.
İnsanlar hayvan kesme konusunda üç gruba ayrılırlar.
1. Hiçbir şirke bulaşmamış muvahhid Müslümanın İslam’a uygun olarak kestiği hayvanların eti âlimlerin icmasına göre yenilir. Şayet ehli kitab put üzerine kesmezse onların kestiği de icma ile yenilir.
2. Muşrik ve mulhidlerin putların üzerine kestikleridir. Putların üzerine kesilen bu hayvanların etini yemenin haram olduğuna dair icma vardır. Zira Allah put üzerine kesilmiş hayvanların etinin yenilmesini haram kılmıstır.
“
Üzerlerine Allah'ın ismi anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü onu yemek yoldan çıkmaktır. Şeytanlar, dostlarına,sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, muhakkak ki, Allah'a ortak koşanlardanolursunuz.” (6, En’am/121)
3. Sabiiler, Mecusiler ve muşriklerin İslami kurallar içerisinde kestikleri hayvanların etleridir. Bu şekildeki kesim hakkında âlimler arasında ihtilaf vardır. Âlimlerin büyük bir kısmına göre kesen kisinin Müslüman olması gerekir. Âlimlerin çoğunluğu sayet kesen kişi muşrik ise, ister put üzerine kessin isterse de Allah’ın ismini anarak İslami usullere göre kessin bu etin yenilemeyeceği görüsünü kabul etmistir.
Fakat
İmam Şevkani(rahimehullah)söyle der:
“Kesen kisi eğer hayvanı keserken put üzerine değil de Allah’ın ismini anıb İslami usullere göre keserse bu kestiği yenir. Yenilmez diyenlerin elinde hiçbir delil yoktur. İddia edilen icma ise putlar üzerine kesilenler hakkındadır.”
(Seylu-l Cerrar sy: 64)
Şafi alimleri, Sabilerin ehli kitaba benzemesi durumunda kestiklerinin yenilebileceğini bunun tersi bir durumda ise kestiklerinin yenmeyeceğini söylerler. Hanefi alimlerine göre Sabilerin kestikleri mutlak surette yenilirken Maliki ve Hanbeli alimlerine göre de sabilerin kestikleri mutlak surette yenmez.
(Mevsuatul Fıkhıyye, Nikâh babı)
Benim
(Alaeddin Palevi) düşünceme göre
namaz kılıp, oruç tutan ve İslamınbirçok ahkâmını uygulayan ancak küfür ve küfür ehlini destekleme neticesinde sirke giren kişilerin İslami usullere uygun olarak kestikleri hayvanların eti yenilir. Çünkü bu kimseler putların üzerine kesmiyorlar, besmele çekiyorlar ve baskasının adını da anmıyorlar. Bununla beraber kendilerini semavi bir kitaba nisbet ediyorlar, kesimlerini ise İslamî usullere uygun kesiyorlar.
Bu konu hakkında önyargılardan uzak bir sekilde düsünürsek zamanımız müşriklerinin, Rasulullah’ın zamanındaki ehli kitapla ortak özelliklere sahib olduğunu görürüz. Zaten Rasulullah (
sallallahu aleyhi ve sellem) döneminde “
Muşriklerin kestiği yenilmez ama ehli kitabın kestiğinin yenilir” denilmesinin sebebi de budur. Zira o dönemde yasayan ehli kitap semavi bir kitaba intisap etmisti. Kestikleri hayvanları, önceden gönderilmiş peygamberlerin seriatına uygun bir sekilde ve hepsinden önemlisi Allah’ın ismini anarak keserlerdi ve kesinlikle putlar üzerine kesmezlerdi. Bu özellikler ise o devrin muşriklerinde yoktu. Onlar hayvanı keserken Allah’ın ismi yerine putların isimlerini anarlardı. Benim görüşüme göre burada illet hayvanı kesen kisinin dini değil kesim yöntemidir. Çünkü ehli kitab “
Yahudiler -Uzeyir Allah'ın oğlu-dediler. Hıristiyanlar da -Mesih Allah'ın oğlu- dediler” (Tevbe/30) ayeti gereğince o zamanın muşriklerinden daha büyük bir sirkin içindeydiler. Oysa muşrikler Allah’ın birliğine inanır, teslisi red ederlerdi. İbrahim ve İsmail’in seriatından kendilerine ulasan kısmıyla amel ederler ve kendilerini Müslüman kabul ederlerdi.
Fahreddin Razi meşhur tefsirinde Tevbe Suresi’nin 31. ayetine dair yaptığı açıklamada kitab ehlinin şirk konusunda diğer müşriklerden daha şedid olduğunu söylemektedir.
Muşriklerin kestiğinin hiçbir durumda yenilmeyeceğini söyleyen kimsenin Kur’an ve Sünnetten delil getirmesi gerekmektedir.
Eğer delil olarak “
Üzerlerine Allah'ın ismi anılmamış olanlardan yemeyin” ayetini getirirlerse, ayette bahsedilenin Allah’ın ismi anılmadan putların üzerine kesilenler olduğunu söyleriz.
Yine aynı sekilde “
kendilerine kitab verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir” (Maide /5) ayetini delil getirerek “Allahu Tealâ bize ehli kitabın kestiğinin helal olduğunu söylemektedir.
"
Muşriğin kestiği haram olmasaydı buna gerek kalmazdı” denirse bu görüşün sakat bir görüş olduğunu söyleriz. Zira ayetin zahiri öncelikle ehli kitabın kestiğinin helal olduğunu söylemektedir. Ayette muşriklerin kestiklerine dair bir ifade yoktur. Bununla beraber usul ilminde alimlerin çoğuna göre özellikle lakaplarda mefhumu muhalife itibar edilmez.
Muşriklerin putlar üzerine kesmediklerinin yenilebileceği hakkında benim görüşüm budur ve beni bağlar.
Bir kimse çıkıb “
Mezheb alimlerinin hemen hemen tamamına göre muşriklerin kestiği hiçbir durumda yenmez. Onun için ben İslami usullere uygun da olsa muşriklerin kestiğini yemem” diyebilir.
Baslangıçta da belirttiğim gibi bu konu oldukça ihtilaflıdır. Bundan dolayı Müslümanların sadece kendi görüşlerini doğru kabul etmeleri, karşı görüşü ise yanlış görüş kabul ederek fırkalaşmaları caiz değildir.
Bununla birlikte bir olay üzerinde fetva boyutu farklıdır takva boyutu farklıdır. Şubheli şeylerden kaçınmak ise takvadandır.
İhtilafın olduğu konularda kisiler konu üzerinde kendilerince en sahih olan görüsü kabul etmekte serbesttirler. Ancak kisinin ihtilaflı bir meselede sadece kendi görüsünü doğru görüş olarak nitelendirmesi, karşıt görüş sahiblerini ise küfür ve fıskla suçlaması ciddi bir hatadır.
Ve maalesef günümüzde Müslümanların en çok hata ettikleri nokta burasıdır.
Tarih boyunca üzerinde birçok ihtilafın olduğu bir mesele hakkında “
Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirdirler” diyerek Müslümanları tekfir etmek, muhalif düsünce sahiplerine buğzetmek, kâfirlerden daha çok onlara düsmanlık yapmak günümüzün en yaygın hastalıklarındandır. Bundan kesinlikle kaçınmak gerekir.
Burada hatırlatmak istediğim diğer bir husus ise sudur:
Müslümanlar özellikle içinde yasadıkları toplumun durumunu olabildiğince göz önünde tutmalıdırlar. Sirkin mutlak olarak hakim olduğu beldelerde oldukça titiz ve dikkatli davranmak gerekir. Zira böyle toplumlarda fertlerin haram/helal ayrımına özen gösterdiklerinden bahsetmek mümkün değildir. At etinin inek eti diye satılması, tavukların elektrikle soklanarak öldürülmesi ve üzerine de “İslami Usullere GöreKesilmiştir” yazılması pekâlâ mümkündür. Bundan dolayı Müslüman bir ferdin dinini ve ırzını koruma adına subheli gördüğü her durumdan uzakkalması en sahih olan yoldur.
Alaeddin Palevi : Mühim Soruların Cevabı ; S: 168 - 171