Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

meraklanma dostum insanlık emniyette

:)sümeyye:) Çevrimdışı

:)sümeyye:)

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Meraklanma dostum, insanlık emniyette!


Bir insanın incecik bir buz tabakasının üzerinde dolaştığını bilirerek hayatı yaşıyor olmasından daha ızdırap verici başka ne vardır bu hayatta bilemiyorum; her an çatırdayan, çatlayan, çatlayabilecek olan, korkulası sürprizlerle dolu bir hayatı yaşıyor olmak... her an küçük bir çatlağın içine süzülmek ve buz kırıklarının altındaki derin suların arasından kaybolup gitmek... (Endişe mi? Korku mu? Dehşet mi?... Hepsi bir arada!)

Ne gariptir ki bu buz tabakasının inceliği, üzerinde dolaşanlar onun farkına vardıkça keskinleşir; inceldikçe –daha doğrusu inceliğinin farkına varıldıkça– değil üzerinde yürümek, kımıldamak bile imkân hârici bir keyfiyete bürünür. İnsan ne yapacağını şaşırır; yürüdükçe incelen, inceldikçe yürünemez hale gelen bir zeminin üzerinde durmanın çözüm olduğunu sananlar varsa, hiç tereddüt etmeden söylemeliyim ki fena halde yanılmaktalar.

Evet! Durduğunuz takdirde, bu sefer –tam da aksine– ağırlığınız artacak ve zaten yeterince incelmiş olan, hiç değilse siz durdukça ağırlaştığınızdan böylesi bir ağırlığa dayanamayacak duruma gelen bir tabakanın içine çekilmiş olacaksınız. Buz tabakasının inceliği, inceliğinin farkına varıldıkça arttığı gibi; üzerinde dolaşanların ağırlıkları da onlar durdukları müddetçe artar... Farkına vardığınızda, ayağınızı bastığınız zemin gücünü kaybetmekte; durduğunuz an sizin ağırlığınız artmaktadır...

Farkına varılmadığı takdirde –ne mutlu kendilerine ki çoğu insan bunun farkında değil– üzerine basılan zemin meâ'l-memnûniye o koca kalabalıkları sırtında taşır; hatta bunu bir görev addeder. Farkına varılırsa şayet, hemen büyü bozulur ve böylelikle tabakanın incelme süreci başlamış olur. Lâkin oyun aslâ burada ve bu biçimde sona ermez. İkinci kural şudur: Siz, inceliğinin farkına varmış olsanız bile, durmamak, soluklanmamak becerisini gösterebilirseniz şayet, üzerinde dolaştığınız zemin sizi kolay kolay sinesine almaz; alamaz; yorulmanızı, yani sizin kendiliğinizden durmanızı bekler. Bu takdirde ağırlığınız artacağından, o sizi içine çekmiş olmaz; bilâkis siz kendinizi onun kucağına atmış olursunuz.

Çözüm nedir o halde?

Çoğunluğun çözümü çoğunluğun içinde kalmaktan ibarettir; yani hiçbir şeyin farkında olmamak, hiçbir şeyin farkına varmamak... mümkün olduğunca, olabildiğince, üzerinde yürünen zeminin mahiyetinden habersiz bir sûrette yaşamak... işte öylesine yaşamak... gaflet içinde, gaflet halinde, bilmeksizin, görmeksizin, söylemeksizin yaşamak... itirazsızca yaşamak... muhalefet etmeden değil, bilmeden, bilmeye çalışmadan... meraksızca... öylesine... gittiği gibi... olduğu gibi... sormadan, soruşturmadan, öğrenmeye çalışmadan...

Tehlikenin farkına varılmadığı sürece, oyunun en önemli kurallarından biri devrede demektir: Bu kurala göre, zemin kolay kolay incelmez; üstelik durmanız, dinlenmeniz halinde de ağırlığınız artmaz... Yani merak etmedikçe, meraklanmadıkça, neler olup bittiğinin peşine düşmedikçe güvendesiniz demektir. [Binaenaleyh endişelenmene gerek yok dostum! Etrafına şöyle bir bakacak olursan, insanlığın "emniyet" (!) içinde olduğunu anlarsın!]

Sorun, neler olup bittiğinin farkında olanlarda... Onlar da –tabiatıyla– kendi aralarında iki sınıfa ayrılıyorlar... Birinciler, neler olup bittiğinin farkına varıp durmayı tercih edenlerdir ki inceliğin farkına vardıkları için üzerine bastıkları buz tabakasını daha da inceltmişler; durdukları için de ağırlıklarını artırmışlardır....

Sonuç?

Sonuç, çatlakların içinde kaybolmak ve böylelikle kendilerini içine çeken buz tabakasını yeniden kalınlaşmasına yol açmak... (Hayat hâlâ niçin devam ediyor sanıyorsunuz?)

Peki ya ikinciler?!? İkinciler, buz üstünde hiç durmaksızın koşmayı sürdürenlerdir;

O halde şurada oturan şişkinlerin onlara "deli" demelerine aldırmayın; biz onları "velî" biliyoruz!

Dücane CÜNDİOĞLU
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt